Dahvu’l-Arz

Öncelik: b, kalite: c
linksiz
kategorisiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Dahvul Arz Günü sayfasından yönlendirildi)
Şia İnançları
Teoloji
TevhidZati TevhidSıfati TevhidEfali Tevhidİbadette Tevhid
FüruuTevessülŞefaatTeberrük
Adalet (İlahi Fiiler)
Hüsn ve KubhBedaEmru'n Beyne'l Emreyn
Nübüvvet
Peygamberlerin İsmetiİslam Peygamberinin HatemiyetiGaybet İlmiMucizeKur’an’ın Tahrif Olmadığı
İmamet
İnançlarİmam'ın Tayin Edilmesinin Gerekliliğiİmamların İsmetiTekvini Velayetİmamların Gayb İlmiGaybet (Küçük Gaybet, Büyük Gaybet), İntizar, ZuhurRic'at
İmamlar
Mead
BerzahCismani MeadHaşirSıratAmel DefteriMizan
Belirgin Konular
EhlibeytOn Dört MasumTakiyeMerceiyyet

Dahvu’l-Arz (Arapça: دحو الأرض), bazı rivayetlere göre yeryüzünün (yerkürenin) yayılıp döşendiği gündür. Zilkade Ayının 25. günü olan "Dahvu’l-Arz" günü, dini açıdan faziletli ve önemli günlerden sayılmaktadır. Bugünde dua, zikir ve oruç gibi bazı ibadetlerin yapılmasına vurgu yapılarak, tekit edilmiştir.

Etimoloji

Dahvu’l-Arz, Kur’an ve hadis bilimi terimlerindendir. “Dahv” kelimesi, sermek[1], yaymak[2] ve bir şeyi kökünden kazımak ve sökmek anlamına gelir.[3] “Dahvu’l-Arz” bileşimi ise, yeryüzünün (yerkürenin) yayılıp döşenmesi anlamındadır.

Dahvu’l-Arz’dan maksat, yayılıp döşenmiş kuru zeminin sudan dışarı çıkmasıdır. Bazı rivayetlere ve eski İslami kaynaklara göre, yeryüzü ve zemin ilk önce sularla kaplıydı; sonra (sulardan) kurumuş olan zemin sudan dışarı çıkmıştır.[4] Sulardan arınmış ve kurumuş olan yeryüzünün ortaya çıktığı güne (veya başladığı gün) "Dahvu’l-Arz günü" denmektedir. Nakledilen bazı tarihi rivayetlere göre, yeryüzünde kendini ilk gösteren ve dışarı çıkan yer Mekke ve Kâbe’dir.[5] Dahvu’l-Arz gününün gerçek anlamı ve bu rivayetlerin senetlerinin sıhhati hakkında bazı anlaşmazlıklar ve kuşkular bulunmaktadır.

Dahvu’l-Arz’ın Tarihi ve Olaylar

Tıpkı rivayetlere ve fıkıh kitaplarına göre Dahvu’l-Arz günü, Zilkade ayının yirmi beşinci günüdür ve o gün oruç tutmak müstahaptır.[6] Bazı eski kaynaklara göre, Dahvu’l-Arz günü İran aylarından Mehr’de (23 Eylül - 22 Ekim tarihleri arasında) gerçekleşmiştir.[7] Rivayetlerde, bugünde bazı büyük peygamberler hakkında tarihi olaylar nakledilmiştir. Örneğin ilk semavi rahmetin Hz. Âdem (a.s) için nazil olması[8], Hz. Nuh’un (a.s) gemisinin Cudi Dağı'na oturması[9], Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsa’nın (a.s) Zilkade ayının yirmi beşinci gecesi dünyaya gelmesi gibi.[10]

Kur’an’da Dahvu’l-Arz

Kur’an-ı Kerim’de “d-h-v” maddesi, yalnızca mazi (geçmiş) fiilinde ve müfred-i müzekker-i gaip (kayıpta olan bir erkek kişi) olarak “Fe’le-Yef’ulu” babında ve Naziat Suresinin 30. ayetinde gelmiştir. Ayet şu şekildedir: وَالْأَرْ‌ضَ بَعْدَ ذَٰلِكَ دَحَاهَا ; “Bundan sonra da yeryüzünü yayıp döşedi.” Müfessirler, ayetin zeylinde yeryüzünün nasıl yaratılarak, serilip yayılması hakkında açıklamalarda bulunmuşlardır.

Dahvu’l-Arz’ın niteliği, yeri ve zamanı hakkında Kur’an-ı Kerim’de bir açıklamada bulunulmamıştır. Bu olayın zamanı hakkında, yalnızca bahsi geçen ayette “be’de zalike/bundan sonra” ifadesi kullanılmıştır. Müfessirler, bu açıklamanın anlamı hakkında görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Taberi, müfessirlerin bu görüş ayrılıklarına değinmiştir. Ona göre[11] müfessirlerden bazıları “be’de” (sonra) kelimesini asıl anlamı olan “gable” (önce) kelimesinin karşısında kullanmış ve yeryüzünün yayılmasının göklerin yaratılmasından sonra olduğuna kail olmuşlardır. Buna karşın bazı müfessirler “be’de zalike” ifadesini, “me’a zalike” (birlikte, beraber, bununla) anlamında kullanmış ve yeryüzünün göklerden önce yaratıldığını ve yayılıp döşendiğini söylemişlerdir. Taberi[12], İbn-i Abbas’tan nakledilen rivayetin, ayetin zahiri anlamına daha uygun olduğunu açıklamıştır. Bu rivayete göre, yeryüzünün yaratılışı ile yayılması (dahv) arasında fark vardır. Şöyle ki göklerin yaratılması, yeryüzünün yaratılmasından sonra ve yayılarak döşenmesinden önce olmuştur. Taberi, “Tarihu’l-Umem ve’l-Muluk”[13] kitabında bu konuları zikrederek, bu görüşü kabul etmesinin delilini dilbilimcilerin kelimeleri nasıl kullandıklarına bağlamıştır. Şöyle ki Arapça dilinde “be’de” kelimesi, “gable” kelimesinin zıddıdır ve “me’” kelimesi anlamında değildir.

Fahr-i Razi, ayetin açıklamasında farklı bir görüş daha ortaya koymuştur. Ona göre “Dahv”den maksat, yerin mutlak olarak yayılması değildir. Bilakis maksat, yerin bir çeşit serilip döşenmesidir. Önce yeryüzünün, bitkilerin bitmesi için hazırlanması gerekir ve bu ancak göklerin yaratılmasından sonra gerçekleşebilir. Allame Muhammed b. Bakır Meclisi, yeryüzünün yaratılması ve yayılması hakkında ortaya konulan eleştirilere yanıtlar vermiş[14] ve rivayetleri ona tatbik etmiştir.[15]

Dahvu’l-Arz Gününün Amel ve İbadetleri

Dua kitaplarında[16], bugün için bazı ibadetlerin müstahap olduğu belirtilmiştir. Bu ibadetlerden bazıları şunlardır:

  • Oruç tutmak.
  • Gusül almak.
  • Mir Damad "Risale-i Erbaa" kitabında Dahvu'l-Arz gününün amelleri hakkında şöyle demiştir: "Bugünde İmam Rıza'yı (a.s) ziyaret etmek, müstehap amellerin en faziletlisi ve günümüze kadar süregelen amellerin en önemlilerindedir."
  • Bugün güneş yükseldikten sonra (kuşluk vakti veya öğlen) iki rekât namaz kılmak. Her rekâtta Fatiha’dan sonra 5 defa Şems suresini okumak. Namaz bittikten sonra şöyle söylemek:
لا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ إِلاّ بِالله العَلِيِّ العَظِيمِ

“La havle vale kuvvete illa billah’il aliyyil azim”

Anlamı: "Güç ve kuvvet ancak ulu ve yüce Allah'ladır."

Ardından şu duayı okumak:

يامُقِيلَ العَثَراتِ أَقِلْنِي عَثْرَتِي يامُجِيبَ الدَّعَواتِ أَجِبْ دَعْوَتِي ياسامِعَ الاَصْواتِ اسْمَعْ صَوْتِي وَارْحَمْنِي وَتَجاوَزْ عَنْ سَيِّئاتِي وَما عِنْدِي ياذا الجَلالِ وَالاِكْرام

“Ya muqilel eserat aqilnii; ya mucibed-deavati ecib de’vati; ya semi’el asvati isme’ savti; varhamni ve tecavez an seyyieti; ve ma i’ndi ya zelcelali vel ikram”

Anlamı: "Ey sürçmeleri affeden! Benim sürçmemi affet. Ey duaları kabul eden! Benim duamı kabul et. Ey sesleri duyan! Benim sesimi duy; bana merhamet et; benim günah ve kötülüklerimden ve bendeki çirkinliklerden geç. Ey yücelik ve ikram sahibi!"

"Şeyh Tusi", “Misbah” kitabında şu duanın okunmasının müstahap olduğunu söylemiştir: ↓↓

Dış Bağlantılar

Kaynakça

  1. Beyhaki, c. 1, s. 90.
  2. Halil b. Ahmed, c. 3, s. 280, "Dahv" kelimesinin anlamı.
  3. Rağıb İsfahani, "Daha" maddesi.
  4. Merzuki İsfahani, Kitabu’l-Ezmineti ve’l-Emkine, s. 35.
  5. Fakihi, Ahbaru Mekke fi Kadimi’d-Dehri ve Hadisihi, c. 2, s. 295; Keremi, Ahsanu’t-Takasim, c. 1, s. 99; Kazvini, Asaru’l-Bilad ve Ahbaru’l-İbad, s. 114.
  6. Tusi, Misbahu’l-Muteheccid, s. 669; en-Nihayet, s. 169.
  7. Biruni, El-Esaru’l-Bakiayat, s. 273.
  8. İbn-i Babeveyh, c. 2, s. 242.
  9. Tusi, Misbahu’l-Muteheccid, s. 820.
  10. İbn-i Babeveyh, s. 79; c. 2, s. 89; Tusi, Misbahu’l-Muteheccid, s. 671 ki burada Hz. İbrahim’in (a.s) doğum günü Zilhicce ayının ilk günü olarak belirtilmiştir.
  11. Naziat suresi, 30.
  12. Naziat suresi, 30.
  13. Taberi, c. 1, s. 23.
  14. Biharu’l-Envar, c. 54, s. 22, 25.
  15. Biharu’l-Envar, 25, 216.
  16. Mefatihu’l-Cinan, Tusi, Misbahu’l-Muteheccid, s. 671, 699; İbn-i Tavus, c. 2, s. 27, 29.

Bibliyografi

  • Muhammed Muhsin Ağa Bozorg-u Tahrani, ez-Zerie ila Tesanifi’ş-Şia, Ali Naki Munzevi ve Ahmed Munzevi baskısı, Beyrut, 1983.
  • İbn-i Babeveyh, Sevabu’l-A’mal ve İkabu’l-A’mal, Kum, 1368 h.ş.
  • İbn-i Babeveyh, İlelu’ş-Şerai, Necef, Kum ofset baskısı, 1385.
  • İbn-i Babeveyh, Men La Yahduruhu’l-Fakih, Ali Ekber Gaffari baskısı, Kum, 1404.
  • İbn-i Tavus, İkbalu’l-A’mal, Cevdet Kayyumi İsfahani, Kum, 1414.
  • İbn-i Manzur, Lisanu’l-Arab, Ali Şiri baskısı, Beyrut, 1992.
  • Ebu Reyhan-i Biruni, Muhammed b. Ahmed, el-Esaru’l-Bakiyat ani’l-Kuruni’l-Haliye, Muhakkik, Perviz Ezka-i, Merkez-i Neşr-i Miras-ı Mektup, Tahran, 1380 h.ş.
  • Fakihi, Muhammed b. İshak, Ahbar Mekke fi Kadimi’d-Dehr ve Hadisihi, Muhakkik, İbn-i Dehiş Abdulmelik, Mektebet el-Esedi, Mekke-i Mükerreme, 1424 h.k.
  • Kazvini, Asaru’l-Bilad ve Ahbaru’l-İbad, Daru Sadır, Beyrut, 1998 m.
  • Muhammed b. Abdullah Ezraki, Ahbar-ı Mekke ve ma Cae fiha mine’l-Eser, Rüştü Salih Mulhis baskısı, Beyrut, Kum ofset baskısı, 1983.
  • Muhammed b. Ahmed Ezheri, Tehzibu’l-Lügat, c. 1, Abduselam Muhammed Harun baskısı, Mısır, 1964.
  • Ahmed b. Ali Beyhaki, Tacu’l-Mesadir, Hadi Ali Zade baskısı, Tahran, 1375 h.ş.
  • Halil b. Ahmed, Kitabu’l-Ayn, Mehdi Mahzumi ve İbrahim Samurai baskısı, Kum, 1409.
  • Hüseyin b. Muhammed Rağıb İsfahani, el-Müfredat fi Garibi’l-Kur’an, Muhammed Seyyid Gilani baskısı, Tahran, 1332 h.ş.
  • Muhammed b.Cerir-i Taberi, Tarih-i Taberi, Tarihu’l-Umem ve’l-Muluk, Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim baskısı, Beyrut, 1962.
  • Muhammed b. Cerir-i Taberi, Camiu’l-Beyan an Tevili’l-Kur’an, Mısır, 1954.
  • Muhammed b. Hasan-ı Tusi, Misbahu’l-Muteheccid, Beyrut, 1991.
  • Muhammed b. Hasan-ı Tusi, en-Nihayet fi Mücerredi’l-Fıkh ve’l-Fetava, Beyrut, Daru’l-Endulisi, Kum ofset baskısı.
  • Muhammed b. Ömer Fahr-i Razi, et-Tefsiri Kebir.
  • Muhammed b. Ömer Fahr-i Razi, Mefatihu’l-Gayb, Beyrut, 2000.
  • Muhammed b. Yakup Kuleyni, el-Kafi, Ali Ekber Gaffari baskısı, Beyrut, 1401.
  • Muhammed b. Bakır Muhammed Tahkiki Meclisi, Biharu’l-Envar, Beyrut, 1983.
  • Merzuki İsfahani, Ahmed b. Muhammed, Kitabu’l-Ezminet ve’l-Emkinet, muhakkik, Mansur, Halil Ümran, Daru’l-Kutubu’l-İlmiye, Beyrut.