Misak Ayeti
Ayetin Özellikleri | |
---|---|
Ayetin Adı | MIsak Ayeti ve ya Zer ayeti |
Numara | 172-174 - |
Sure | A'raf Suresi |
Cüz | 9 |
İçerik Bilgileri | |
Nüzul Sebebi | Velid bin Ukbe'nin Beni Mustalik kabilesinden zekât alması |
Nüzul Yeri | Mekke |
Konu | İtikadi |
Hakkında | Allahla insan arasında olan ahd |
Misak Ayeti (Arapça: آیة المیثاق); A'raf Suresinin 172. ayetidir ve “Misak ayeti” veya “Zer ayeti” olarak bilinmektedir. Bu ayeti kerime, Allah’ın âdemoğluyla misakından söz ettiğinden dolayı misak ayeti ve bazılarının bu söz alma yerini Zer âlemi bilmelerinden dolayı da “Zer ayeti” olarak meşhur olmuştur. Bu ayet hakkında müfessir ve mütekellimlerin farklı görüşleri bulunmaktadır.
Ayetin Metni
“ | وَ إِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنىِ ءَادَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتهَُمْ وَ أَشهَْدَهُمْ عَلىَ أَنفُسِهِمْ أَ لَسْتُ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلىَ شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِين أَوْ تَقُولُوا إِنَّما أَشْرَكَ آباؤُنا مِنْ قَبْلُ وَ كُنَّا ذُرِّيَّةً مِنْ بَعْدِهِمْ أَ فَتُهْلِكُنا بِما فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ وَ كَذلِكَ نُفَصِّلُ الْآياتِ وَ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ | ” |
}}
Tercüme: “Hani Rabbin Âdemoğullarının bellerinden soylarını çıkardı ve onları kendilerine karşı şahit tuttu. "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" dedi. Onlar, "Evet, (biz buna) şahidiz" dediler. Bu, kıyamet günü bundan habersizdik dememeniz içindir. Yahut "Daha önce babalarımız şirke düştüler, biz ise onlardan sonra gelen bir kuşaktık. Bizi batıla yönelenlerin yaptıklarından ötürü mü helak ediyorsun?!" dememeniz içindir. Ayetlerimizi böylece ayrıntılı şekilde onlara açıklıyoruz; olur ki (hakka) dönerler.”(A'raf Suresi, 172 - 174)
Anahtar Kelimeler
Zuhurihim (ظهورهم)
Zurriyye (ذریه)
Dilbilimcilere göre “Zer” kelimesinin aslı dağılmak ve dağınıklık anlamına gelmektedir. “Lisanu’l Arap” kitabında bu sözcüğün açıklamasında şöyle gelmiştir: “Zer-i şey”; o şeyi dağıtmak manasındadır.[1] “Zürriyye” kelimesi, hem kadın ve hem de erkekten olan insan nesli için kullanılmıştır.[2]
Eşhedehum (اشهدهم)
Ayetin Tefsiri
Yukarıda zikri geçen ayetler Âdemoğlundan alınan sözden ve âdemoğullarının hepsinin Allah’ın huzurunda onun birliğine şahitlik ettiklerinden bahsetmektedir. Ayetlerde bu sözün ne zaman ve nasıl alındığı konusuna değinilmemiştir. Elbette müfessirlerin bu husus hakkında İslami kaynaklarda bulunan rivayetlere istinaden farklı görüşleri vardır:
- Hz. Âdem (a.s) yaratıldığı zaman, onun gelecekteki en son beşer olan oğlu da onun belinden zerreler (parçacık) şeklinde dışarı çıktı. (Bazı rivayetler esasınca bu zerreler Âdem’in toprağından çıkarıldılar). Onlar duymak, konuşmak ve cevap vermek için gerekli şuur ve akla sahiptiler. Bu esnada Allah tarafından onlara şöyle hitap edildi: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Bu soruya herkes şöyle cevap verdi: "Evet, biz bu hakikate şahidiz.". Daha sonra bütün bu zerreler Âdem’in zürriyetine (veya toprağına) geri döndüler. Bundan dolayı bu âleme “Zer âlemi” ve bu misaka da “Elesti misakı” denmektedir. Dolayısıyla bu misak insan ile Allah arasında bilinçli bir şekilde yapılan teşrii bir misaktır.[3]
- Bu âlemden ve bu misaktan kasıt; istidatlar âlemi ve misaktan kasıt ise, yaratılış üzerine olan fıtri ve tekvini bir misaktır ki; Âdemoğullarının, babalarının zürriyetlerinden annelerin rahimlerine nutfe olarak çıkarken, Allah-u Teâlâ onlara tevhit hakikatini kabul etme kabiliyetini vermiştir. Yani Allah'ı arama hissi ve tevhit gerçeğini kabul etme kabiliyeti, hem her insanın zatına ve fıtratına ve hem de bilinçaltı bir hakikat olarak insanın aklına ve zihnine yerleştirilmiştir. Dolayısıyla bütün insanlar tevhit ruhuna sahiptirler. Onlara sorulan bu soru, tekvin ve yaratılış diliyle sorulan bir sorudur ve verilen cevap da fıtridir. Yani Allah-u Teâlâ insanları öyle bir şekilde yaratmıştır ki, eğer onların bozulmamış fıtratına, "Rabbiniz kimdir?" diye sorulursa, herkes lisan-ı hâl ve fıtrat diliyle "Allah'tır" derler. Şimdi de kendi iç dünyasına müracaat eden herkes bilinçaltında bunun eserlerini görebilir.[4][5]
Fars Edebiyatı
İrfan ve irfan edebiyatında özel bir yer edinmiş olan “Zer âlemi” ve “Elestu misakı”, çeşitli eserlerin ilham kaynağı olmuştur:
Divan-ı Hafız
Metleb-i taet ve peyman ve salah ez men mest
Ki bi peymane keşi şohre şudem ruz-u elest
Men heman dem ki vuzu sahtem ez çeşme-i aşk
Çahar tekbir zedem yek sere ber herçi ki hest[6]
Divan-ı Baba Tahir
Mu ez Kalu bela teşvişi darem
Güneh ez berg ve baran biş darem
Eğer la taknitu destem negired
Mu ez yaveylana endiş darem[7]
Divan-ı Evhedi
Laf-ı nohostin “Bela” mi zenem
Ruz-u nohostin ki to guyi: “Elest”
Zülf-ü siyeh ra bi ez an mi şiken
Verne besi dil ki behahed şikest[8]
Divan-ı Şems
Ger ber felek revanem ver luh-u gayb hanem
Ey to selah canem bi to çi der fesadem
Ey perde-i ber efkende ta morde geşte zinde
Vez nuru ru’yet amed ahd-i Elestu yadem.[9]
Kaynakça
- ↑ İbn-i Manzur, Lisanu’l Arab, c. 4, s. 304.
- ↑ Mustafevi, et-Tahkik fi Kelimati’l Kur’an-i’l Kerim, c. 3, s. 307.
- ↑ Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 7, s. 6.
- ↑ Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, c. 7, s. 6.
- ↑ Tabersi, Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 4, s. 765.
- ↑ Gencevi Sitesi.
- ↑ Gencevi Sitesi.
- ↑ Gencevi Sitesi.
- ↑ Gencevi Sitesi.
Bibliyografi
- Kur’an-ı Kerim.
- Mekarim Şirazi, Nasır ve Hemkaran, Tefsir-i Numune, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, Tahran, 1379, bisto dovvum.
- Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Nasır Hosrov, Tahran, 1372, sevvum.
- İbn-i Manzur, Muhammed b. Mukrim, Lisanu’l Arab, Daru’l Fikr li’t-Tabaa ve’n-Neşr, Beyrut, 1414, sevvum.
- Mustafevi, Hasan, et-Tahkik fi Kelimati’l Kur’an’il Kerim, Vezaret-i Ferheng ve İrşad, Tahran.