İçeriğe atla

Peygamber’in (s.a.a) Mucizeleri

wikishia sitesinden

Peygamberin (a.s) mucizeleri, İslam Peygamberi’nin (s.a.a) nübüvvetini ispatlamak için gerçekleştirdiği olağanüstü işlerdir. Bu mucizelerin 4440 tane olduğu, bunlardan 3000’inin Peygamberin hayatının farklı dönemlerinde kaydedildiği söylenmiştir. Kur’an, Peygamberin en büyük mucizesi olup Allah’ın kelamı olarak, gaybi haberleri ve tahaddisi sebebiyle ebedi ve benzersiz kabul edilmektedir.

Kur’an’ın manevi mucize olmasının yanında, Peygamberin (s.a.a) başka mucizeleri de olmuş, bunlar hissi mucizeler şeklinde gerçekleşmiştir. Bunlara, ayın yarılması (Şakku’l Kamer), güneşin geri döndürülmesi (Raddu’ş Şems), ağacın Peygambere doğru yürümesi, çakıl taşlarının tesbih etmesi ve parmaklarından suyun akması gibi olaylar dahildir. Bu mucizeler halkın geneli tarafından idrak edilebilmiştir. Peygamberliğin ilanından önce de, Kisrâ’nın sarayının sarsılması ve rahip Buheyrâ’nın onu tanıması gibi olağanüstü haller meydana gelmiş, bunlar nübüvvetin hazırlık safhası olarak İrhas adını almıştır.

Kur’an, tahaddi ile hakikatini ispatlamış olup Müslümanların nazarında evrensel ve bütün zamanlara şamildir. Müslüman alimler tarih boyunca Peygamberin (a.s) mucizeleri hakkında pek çok eser kaleme almışlardır. Kutbüddin Ravendi’nin el-Haraic ve’l-Caraih, Şeyh Hürr Amili’nin İsbatü’l Hüdat ve Ahmed Beyhakki’nin Delailü’n Nübüvve adlı önemli eserleri bu mucizeleri toplayıp tahlil eden çalışmalar arasında yer almaktadır.

Kavram ve Konum

Daha fazla bilgi için bkz: Mucize

Peygamber’in (s.a.a) mucizeleri, Allah’ın izniyle, Peygamber (s.a.a) tarafından nübüvvet iddiasını ispat etmek için gerçekleşen olağanüstü işlerdir.[1] Mucizenin tanımında, nübüvvet iddiası ve tahaddi ile birlikte gerçekleşen olağanüstü bir iş olduğu, başkalarının onu yapmaktan âciz kaldığı söylenmiştir[2] ve özel ilahi inayet ve izinle gerçekleşen bu olağanüstü işin amacı, nübüvveti ispat etmektir.[3]

Menâkıb İbn Şehraşub’da nakledildiğine göre Peygamber’in (s.a.a) 4440 mucizesi vardır; bunlardan sadece 3000’i hayatının çeşitli dönemlerinde, yani doğumundan önce, doğumundan sonra bi‘setten önce, bi‘setten sonra ve vefatından sonra zikredilmiştir.[4] Peygamber’in (s.a.a) mucizeleri bazı rivayet ve tarih kaynaklarında derlenmiştir[5] ve itikadi konularda, risaletinin doğruluğu ve haklılığı tartışılırken delil olarak başvurulan hususlardan biri bu mucizelerdir.[6]

Kur’an-ı Kerim, Peygamber’in (s.a.a) mucizesi

Müslümanlar, Kur’an’ı, Hz. Peygamber’in (s.a.a) ebedi mucizesi olarak kabul ederler.[7] Kur’an’ın mucize olması, onun benzeri bir şeyin hatta bir suresinin bile insan tarafından meydana getirilemeyeceği anlamına gelir. Çünkü bu kitap, zatı, sıfatları ve fiilleriyle benzersiz olan Allah’ın kelamıdır ve Onun kelamı insan kelamına benzemez.[8] Şeyh Tusi, et-Tibyan adlı tefsirinde Kur’an’ı, Peygamber’in en büyük ve en meşhur mucizelerinden biri olarak görmüştür.[9]

Ayrıca Kur’an’ın mucize oluşunun, içerik ve üsluptaki tutarlılık, kanun koyma, gayb haberleri, sabit ve sarsılmaz hakikatler ve yaratılış sırlarını açıklama gibi konularda beşer üstü özelliklere sahip olması anlamına geldiği de söylenmiştir. İnsan, onun benzeri bir şey yaratmaktan acizdir.[10] Kur’an ayrıca, beyani i‘câzını (mucizevi ifadesini) ispat için birçok ayetinde meydan okumuş, inkarcılardan eğer Kur’an’ı Allah’ın kelamı kabul etmiyorlarsa onun benzerini getirmelerini istemiştir. Müslümanlara göre hiç kimse onun benzerini getiremediği için Allah kelamının haklılığı ispatlanmıştır.[11]

Kur’an, Peygamber’in (s.a.a) tek mucizesi midir?

Ehl-i Sünnet alimlerinden İbn Kesir ve Şii fakih ve müfessirlerinden Şeyh Tusi, Peygamber’in (s.a.a) Kur’an’dan başka mucizeleri de olduğunu ileri sürmüşlerdir.[12] Şii müfessir Abdullah Cevadi Amuli, Peygamber’in (s.a.a) mucizelerinin sözlü ve fiili mucizeler olmak üzere ikiye ayrıldığını, Kur’ân’ın ise sözlü mucizesi olduğunu söylemektedir:[13] Peygamber (s.a.a), fiili mucizeleriyle halkı ikna ediyordu; fakat yakın sahabeleri onun sözlü veya akli mucizesi olan Kur’an ile yetiniyor, ondan fiili mucize talep etmiyorlardı.[14]

Öte yandan İbn Kesir, “Mu‘cizatü’n Nebi” adlı kitabında Peygamber’e (s.a.a) nispet edilen mucizeleri manevî ve hissi (duyusal) mucizeler olarak iki kısma ayırmış[15] ve Kur’an’ı Peygamber’in manevi mucizesi olarak tanıtmıştır.[16] İbn Kesir ayrıca, Peygamber’in (s.a.a) güzel ahlakını, onun diğer manevi mucizelerinden ve nübüvvetini ispat eden delillerden biri olarak görmüştür.[17]

Eş‘ari kelamcısı Bakılani (4.-5. yüzyıl h.k), “İ‘cazü’l Kur’an” adlı eserinde Kur’an mucizesini Peygamber’in (s.a.a) nübüvvetinin temeli saymış, onu evrensel ve bütün zamanlar için geçerli görmüştür.[18] O, Peygamber’in (s.a.a) diğer mucizelerini ise belirli kişilere, şartlara ve zamanlara bağlı olarak zikretmiştir.[19]

Peygamber’in Duyusal Mucizeleri

Duyusal mucizeler, İslam Peygamberi’nin manevi mucizelerine karşılık, insan duyularıyla idrak edilebilen olağanüstü işleridir.[20] Müslüman alimler, rivayetler ve tarihi nakillere dayanarak gaybden haber verme[21], Necranlı Hristiyanlarla mübahele[22], mirac[23], duaya icabet[24], hastaların şifa bulması[25] ve ölülerin diriltilmesi[26] gibi hususları Peygamber’in mucize ve olağanüstü işleri arasında saymışlardır. Peygamber’in en meşhur hissi (duyusal) mucizelerinden bazıları şunlardır:

Şakku’l-Kamer

Nakledildiğine göre İslam Peygamberi, ayı gökte iki ayrı parçaya böldü ve sonra tekrar eski haline dönmesini emretti.[27] Bu mucizenin, müşriklerin nübüvvet iddiasının doğruluğunu ispat için istedikleri üzerine gerçekleştiği söylenmektedir.[28] Şeyh Tusi, bu mucizenin gerçekleşmesini Müslüman alimlerin icmâı (görüş birliği) olarak kabul etmiştir.[29] Müfessirlerden bir kısmı, Şeyh Tusi, Tabersi ve Fahreddîn Razi dahil olmak üzere, Kamer suresinin 1-3. ayetlerinin bu olaya işaret ettiğine inanmaktadır.[30] Şii müfessir ve filozof Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai, el-Mizan tefsirinde bazı rivayetlere dayanarak bu olayın hicretten beş yıl önce, Zilhicce ayının on dördüncü gecesinde meydana geldiğini söylemiştir.[31]

Reddu’ş Şems

Reddü’ş Şems veya güneşin geri döndürülmesi, Peygamber’in (s.a.a) mucizelerinden biri olarak kabul edilmiştir.[32] Şii rivayet kaynaklarına göre bir gün Peygamber (s.a.a), batmış olan güneşi Allah’ın izniyle ikindi namazının fazilet vaktine kadar geri döndürdü ki İmam Ali (a.s) ikindi namazını bu vakitte kılsın.[33]

Ağacın Peygamber’e (s.a.a) Doğru Yürüyüşü

Nehcü’l Belağa’nın Kasıa Hutbesi’nde İmam Ali’den (a.s) nakledildiğine göre bir gün Kureyş ileri gelenlerinden bir grup Peygamber’in yanına geldi ve ondan, nübüvvetini ispat için ağaçtan kendisine doğru yürümesini istemesini talep ettiler. Resulullah da ağaca, Allah’ın izniyle onların yanına gelmesini emretti. Ansızın ağacın kökleri topraktan söküldü ve ağaç onun yanına doğru yürüdü. Bu açık mucizeye rağmen onlar Peygamber’e iman etmediler ve onu sihirbaz diye nitelediler.[34]

Çakıl Taşlarının Tesbihi

Peygamber’in (s.a.a) elinde birkaç çakıl taşının tesbih etmesi ve nübüvvetine şehadet etmesi, onun mucizelerinden biri kabul edilmiştir;[35] ancak bu olayın ayrıntılarında farklı rivayetler aktarılmıştır.[36]

Bir rivayete göre Hadramut ileri gelenlerinden bir grup İslam Peygamberi’nin huzuruna giderek: “Senin Allah’ın elçisi olduğunu nasıl bilelim?” dediler. Peygamber, yerden bir avuç çakıl taşı aldı ve “Bu çakıllar, benim Allah’ın elçisi olduğuma şehadet edecektir” dedi. Ardından çakıllar Peygamber’in elinde Allah’ı tesbih ettiler ve onun Allah’ın elçisi olduğuna şehadet ettiler.[37]

Peygamber’in (s.a.a) Parmaklarının Arasından Suyun Akması

Peygamber’in (s.a.a) parmaklarından suyun akması, onun mucizelerinden biri olarak ifade edilmiştir.[38] Bununla birlikte, Şii ve Sünni kaynaklarda bu olay için farklı rivayetler nakledilmiştir.[39] Bazı Şii ve Sünni kaynaklara göre Peygamber (s.a.a) ashabıyla bir yolculuktan dönerken su sıkıntısı çektiler ve susuz kaldılar. Ashab, su istemek için Peygamber’in yanına gittiler. Peygamber (s.a.a) içinde az su bulunan bir kırbanın içine elini koydu ve parmaklarının arasından su akmaya başladı; öyle ki herkes ondan içerek susuzluğunu giderdi.[40]

Peygamber’in (s.a.a) mucizelerinden biri de hicretin altıncı yılında, Hudeybiye bölgesinde, Hudeybiye barışı esnasında, yere saplanan bir okla kuru bir kuyunun su ile dolması olmuştur.[41]

Bi‘s­etten Önceki Olağanüstü Olaylar

İrhas (nübüvvetten önceki olağanüstü hadiseler), bi‘s­etten (peygamberliğin ilanından) önce ve onunla bağlantılı olarak, nübüvvete zemin hazırlamak için meydana gelen olağanüstü işlerdir.[42] Rivayet ve tarihi metinlerde bu tür olağanüstü işlerden bazıları Peygamber’e (s.a.a) nispet edilmiş olup, bunların bir kısmı şu şekilde aktarılmıştır:

Doğumla Eşzamanlı Olaylar

Ebu Nu'aym İsfahani ve Beyhaki’nin Delailü’n Nübüvve adlı eserlerinde belirtildiğine göre,[43] Peygamber’in (s.a.a) doğumuyla eşzamanlı olarak birtakım olağanüstü hadiseler gerçekleşmiş ve bunlara irhâs denilmiştir.[44] Bunlardan bazıları şöyledir: Onun doğduğu gece Kisrâ’nın (Sasani hükümdarı) sarayının eyvanı (taht salonu) sarsılmış ve on dört burcu yıkılmış, Fars ateşgedesi bin yıldır yanmakta olan ateşiyle birlikte sönmüş, Save gölü kurumuş ve Mecusi (Zerdüşti) din adamlarıyla Sasani hükümdarları o gece garip rüyalar görmüşlerdir.[45]

Doğumdan Bi‘s­ete Kadar Olaylar

İmam Ali’nin (a.s) Kasıa Hutbesi’nde (Nehсü'l Belâğa’daki bir hutbe) şöyle rivayet edilmiştir: Daha küçük yaşta, yani Resulullah (a.s) sütten kesildiği andan itibaren Allah, meleklerinin en büyüğünü (Cebrail olarak yorumlanır) görevlendirdi. O melek, gece ve gündüz boyunca onu fazilet yollarına ve bütün insanlığın güzel ahlakına yönlendirdi.[46]

Ayrıca nakledilmiştir ki, Peygamber (s.a.a) bi's­etten önce Kureyşlilerden bir grupla Şam tarafına yaptığı yolculukta, Dayr-ı Bahira’ya (Suriye’de bir manastır) vardıklarında, Tevrat ve İncil bilgisine sahip olan Hristiyan rahib Bahira onları yemeğe davet etti. Bahira, gelenler arasında beklenen Peygamber’in vasıflarını görmeyince “Kervanınızda kimse kaldı mı?” diye sordu. Bunun üzerine onlar, Resulullah’ı (a.s) gösterdiler. O sırada başı üzerinde bir bulut gölge yapıyor ve yürüdükçe bulut da onunla birlikte hareket ediyordu. Bahira, onu tanıdı ve kervandakilere şöyle dedi: “Yakında içinizden biri peygamber olarak gönderilecektir.”[47]

Monografi

Kutbüddin Ravendi, el-Haraic ve’l-Ceraih adlı eserinde “Fi mu‘cizati nebiyyina Muhammed (s.a.a)” başlığını taşıyan bir bapta (bölümde), Peygamber’in (s.a.a) mucizeleri ve olağanüstü işleri hakkında nakledilmiş olan bazı rivayetleri bir araya toplamıştır.[48] Şeyh Hürr Amili de İsbatü’l Hudat isimli kitabında, Kur’an ayetlerinin incelenmesine ve aynı zamanda Resulullah’ın (s.a.a) mucizelerine dair rivayetlerin açıklanmasına tahsis edilmiş bir bap oluşturmuş ve bu rivayetlerin onun nübüvvetine (peygamberlik misyonuna) delalet ettiğini ayrıntılı biçimde göstermiştir.[49] Ayrıca, Biharü’l Envar adlı kapsamlı hadis mecmuasında (toplu rivayet kitabında), on iki bap doğrudan Hz. Muhammed’in (s.a.a) mucizeleriyle ilgili rivayetlere ayrılmıştır.[50]

Bunlara ek olarak, Peygamber’in (s.a.a) mucizeleriyle ilgili rivayetler hakkında, müstakil (bağımsız olarak sadece bu konuya tahsis edilmiş) kitaplar da Müslüman alimler tarafından kaleme alınmıştır. Bu eserler arasında Seyyid Haşim Bahrani’nin kaleme aldığı Mesabihu’l Envar adlı eser zikredilebilir.[51] Yine aynı alanda yazılmış olan “Mucizat-ı Hazret-i Muhammed (s.a.a)” isimli eser de Said Ğariki tarafından telif edilmiştir. Bu kitapta, Resulullah’ın (s.a.a) 102 farklı mucizesi kaydedilmiş olup, bu mucizeler doğumundan bi‘sete (peygamberlik vazifesinin ilanı) kadar, bi‘setten hicrete kadar ve hicretten ömrünün sonuna kadar olan üç farklı döneme ayrılarak incelenmiştir.[52]

Ayrıca, Şafii mezhebine mensup hadis alimi Ahmed b. Hüseyin Beyhaki’nin (vefat: 458 h.k) Delailü’n Nübüvve adlı eseri ile yine Şafii müfessir (tefsir alimi) ve tarihçi olan İbn Kesir’in (vefat: 774 h.k) Mu‘cizatü’n Nebi adlı eseri, Resulullah’ın (s.a.a) mucizeleri konusunda telif edilmiş önemli rivayet kaynakları arasında yer almaktadır.

Kaynakça

  1. Fâzıl Mikdâd, el-Lavâmi‘ el-ilâhiyye, 1380 h.ş, s. 285.
  2. Şeyh Müfîd, en-Nüketu’l-i‘tikâdiyye, 1413 h.k, s. 35.
  3. Şeyh Müfîd, en-Nüketu’l-i‘tikâdiyye, 1413 h.k, s. 126-129.
  4. İbn Şehrâşûb, Menâkıb Âl-i Ebî Tâlib, 1379 h.k, c. 1, s. 144.
  5. Örnek olarak bkz: İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 7; Hurr Âmilî, İsbâtü’l-hüdât, 1425 h.k, c. 1, s. 239.
  6. Örnek olarak bkz: Fâzıl Mikdâd, el-Lavâmi‘ el-ilâhiyye, 1385 h.ş, s. 285; Îcî, Şerhu’l-mevâkıf, 1325 h.k, c. 8, s. 243 ve 256.
  7. Örnek olarak bkz: Bâkılânî, İ‘câzü’l-Kur’ân, 1997, s. 9-10; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 9; Hoyî, el-Beyân fî tefsîri’l-Kur’ân, 1415 h.k, s. 43.
  8. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 7-8.
  9. Şeyh Tûsî, et-Tibyân, Dârü ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, c. 1, s. 3.
  10. Hoyî, Merzehâ-yi i‘câz, 1385 h.ş, s. 87, 95, 113, 117, 125.
  11. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 7-8.
  12. Şeyh Tûsî, et-Tibyân, Dârü ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, c. 9, s. 443; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 27.
  13. Cevâdî Âmulî, Tebyîn-i berâhîn-i isbât-i Hudâ, 1384 h.ş, s. 264.
  14. Cevâdî Âmulî, Tebyîn-i berâhîn-i isbât-i Hudâ, 1384 h.ş, s. 264.
  15. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 7.
  16. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, el-Mektebetü’t-Tevfîkiyye, s. 7.
  17. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 17.
  18. Bâkılânî, İ‘câzü’l-Kur’ân, 1997, s. 8.
  19. Bâkılânî, İ‘câzü’l-Kur’ân, 1997, s. 8.
  20. Süyûtî, el-İtkân fî ulûmi’l-Kur’ân, 1394 h.k, c. 4, s. 3.
  21. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, 1405 h.k, c. 6, s. 312; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 251.
  22. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 221; Sübhanî, Menşûr-i Câvid, Müessese-i İmam Sâdık (a.s), c. 3, s. 365.
  23. Mutahharî, Mecmû‘e-i Âsâr, 1390 h.ş, c. 2, s. 201.
  24. İbn Cevzî, Mu‘cizâtü Resûlillâh, 1425 h.k, s. 180.
  25. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 193.
  26. Kutubuddîn Ravendî, el-Harâic ve’l-cerâih, 1409 h.k, c. 1, s. 37-38.
  27. Şeyh Tûsî, et-Tibyân, Dârü ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, c. 9, s. 443; Tabersî, Mecma‘u’l-beyân, 1415 h.k, c. 9, s. 310; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 25.
  28. Tabersî, Mecma‘u’l-beyân, 1415 h.k, c. 9, s. 310.
  29. Şeyh Tûsî, et-Tibyân, Dârü ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, c. 9, s. 443.
  30. Şeyh Tûsî, et-Tibyân, Dârü ihyâi’t-türâsi’l-Arabî, c. 9, s. 442-443; Tabersî, Mecma‘u’l-beyân, 1415 h.k, c. 9, s. 309-310; Fahreddîn Râzî, et-Tefsîru’l-kebîr, 1420 h.k, c. 29, s. 337.
  31. Tabâtabâî, el-Mîzân, 1363 h.ş, c. 19, s. 64.
  32. Şeyh Müfîd, el-İrşâd, 1413 h.k, c. 1, s. 346; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 30.
  33. Şeyh Müfîd, el-İrşâd, 1413 h.k, c. 1, s. 346; Kuleynî, el-Kâfî, 1407 h.k, c. 4, s. 562; Şeyh Sadûk, Men lâ yahduruhû’l-fakîh, 1413 h.k, c. 1, s. 203.
  34. Nehcü’l-Belâğa, tashîh: Subhî Sâlih, hutbe 192 (Hutbetü’l-Kâsıa), s. 301-302.
  35. İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 133-137; Meclisî, Bihâru’l-envâr, 1403 h.k, c. 17, s. 379; Hurr Âmilî, İsbâtü’l-hüdât bi’n-nusûs ve’l-mu‘cizât, 1425 h.k, c. 4, s. 24.
  36. Kutubuddîn Ravendî, el-Harâic ve’l-cerâih, 1409 h.k, c. 1, s. 47; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 133-137; Meclisî, Bihâru’l-envâr, 1403 h.k, c. 17, s. 379; Hurr Âmilî, İsbâtü’l-hüdât bi’n-nusûs ve’l-mu‘cizât, 1425 h.k, c. 4, s. 24.
  37. Meclisî, Bihâru’l-envâr, 1403 h.k, c. 17, s. 379.
  38. Meclisî, Bihâru’l-envâr, 1403 h.k, c. 18, s. 27; İbn Cevzî, Mu‘cizâtü Resûlillâh, 1425 h.k, s. 85.
  39. Meclisî, Bihâru’l-envâr, 1403 h.k, c. 18, s. 27; İbn Cevzî, Mu‘cizâtü Resûlillâh, 1425 h.k, s. 84-86; İbn Kesîr, Mu‘cizâtü’n-Nebî, 1426 h.k, s. 57.
  40. Meclisî, Bihâru’l-envâr, 1403 h.k, c. 18, s. 27; İbn Cevzî, Mu‘cizâtü Resûlillâh, 1425 h.k, s. 85.
  41. İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, Mektebetu Muhammed Ali, c. 3, s. 776.
  42. Fâzıl Mikdâd, el-Lavâmiʿu’l-ilâhiyye, 1422 h.k, s. 284.
  43. Örnek için bkz. Ebû Nuʿaym İsfahânî, Delâilü’n-nübüvve, 1412 h.k, c.1, s.139, h.82; Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, 1405 h.k, c.1, s.126.
  44. Fâzıl Mikdâd, el-Lavâmiʿu’l-ilâhiyye, 1422 h.k, s. 284.
  45. Ebû Nuʿaym İsfahânî, Delâilü’n-nübüvve, 1412 h.k, c.1, s.139, h.82; Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, 1405 h.k, c.1, s.126-127; Tabersî, İʿlâmü’l-verî, 1417 h.k, c.1, s.57; Bahrânî, Mesâbîhu’l-envâr, 1426 h.k, c.1, s.35-36.
  46. Ne­hcü’l-belâğa, nşr. Sübhi Sâlih, Hutbetü’l-Kâsıʿa, s.300.
  47. Beyhakî, Delâilü’n-nübüvve, 1405 h.k, c.2, s.24-25; İbn Kesîr, Muʿcizâtü’n-nebî, 1426 h.k, s.312.
  48. Kutbüddin Ravendi, el-Harâic ve’l-cerâih, 1409 h.k, c.1, s.21.
  49. Hurr Âmilî, İsbatü’l-hudât, 1425 h.k, c.1, s.239.
  50. Meclisî, Bihârü’l-envâr, 1403 h.k, c.17, s.159 ve c.18, s.144.
  51. Ergânî Behbehânî, “Mukaddime”, Mesâbîhu’l-envâr, 1426 h.k, c.1, s.20-21.
  52. “Mu‘cizât-ı Hazret-i Muhammed (s.a.a): 102 mu‘cize”, Vîsta sitesi.

Bibliyografi

  • İbn Cevzî, Abdurrahman b. Ali, Mu‘cizât Resûlullah (s.a.a), Dımaşk, Dâr Sa‘deddîn, 1425 h.k.
  • İbn Şehrâşûb, Muhammed b. Ali, Menâkıb Âl-i Ebî Tâlib, Kum, Neşr-i Allâme, 1379 h.k.
  • İbn Kesîr, İsmâil b. Ömer, Mu‘cizâtü’n-Nebî, tah. İbrâhîm Emîn Muhammed, Kahire, el-Mektebetü’t-Tevfîkiyye, t.y.
  • İbn Hişâm, Abdurmelik b. Hişâm, es-Sîretü’n-Nebeviyye, tah. Muhammed Muhyiddîn Abdu’l-Hamîd, Kahire, Mektebet Muhammed Ali Subayh ve Evladuhu, t.y.
  • Ebû Nuaym İsfahânî, Ahmed b. Abdullah, Delâilü’n-Nübüvve, tah. Muhammed Revvâs Kal‘acî ve Abdu’l-Berr Abbâs, Beyrut, Dârü’n-Nefâis, 1412 h.k/1991.
  • Ergânî Behbehânî, Mahmûd, “Mukaddime”, Seyyid Hâşim Bahrânî’nin Mesâbîhu’l-Envâr adlı kitabına, Kum, Dârü’l-Mevedde, 1426 h.k.
  • Îcî, Abdurrahman b. Ahmed, Şerhu’l-Mevâkıf, tash. Bedreddîn Na‘sânî, Kum, eş-Şerîfü’r-Rızâ, 1325 h.k.
  • Bâkılânî, Muhammed b. Tîb, İ‘câzü’l-Kur’ân, Mısır, Dârü’l-Kur’ân, 1997.
  • Bahrânî, Seyyid Hâşim, Mesâbîhu’l-Envâr, Kum, Dârü’l-Mevedde, 1426 h.k.
  • Beyhakî, Ahmed b. Hüseyin, Delâilü’n-Nübüvve, Beyrut, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1405 h.k.
  • Cevâdî Âmulî, Abdullah, Tebyin-i Berâhin-i İsbât-ı Hudâ, Kum, Neşr-i Sadrâ, 1384 h.ş.
  • Harr Âmilî, Muhammed b. Hasan, İsbâtü’l-Hüdât bi’n-Nusûs ve’l-Mu‘cizât, Kum, Neşr-i Mahallâtî, 1425 h.k.
  • Hoyî, Seyyid Ebü’l-Kâsım, Merzhâ-yi İ‘câz, Kum, Müessese-i İmam Sâdık (a.s), 1385 h.ş.
  • Hoyî, Seyyid Ebü’l-Kâsım, el-Beyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Kum, Menşûrâtü Envârü’l-Hüdâ, t.y.
  • Subhânî, Ca‘fer, Menşûr-ı Câvid, Kum, Neşr-i Müessese-i İmam Sâdık (a.s), t.y.
  • Süyûtî, Abdurrahman b. Ebî Bekr, el-İtkân fî ‘Ulûmi’l-Kur’ân, Mısır, el-Hey’etü’l-Mısriyye el-Âmme li’l-Kitâb, 1394 h.k.
  • Şeyh Sadûk, Muhammed b. Ali, Men lâ Yahduruhü’l-Fakîh, Kum, Dafter-i Neşr-i İslâmî tâbi‘-i Câmi‘e-i Müderrisîn-i Hûze-i İlmiyye-i Kum, 1413 h.k.
  • Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed, el-İrşâd, Kum, Kongre-i Şeyh Müfîd, 1413 h.k.
  • Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed, en-Nüketü’l-İ‘tikâdiyye, Beyrut, Dârü’l-Müfîd, 1414 h.k.
  • Tabâtabâî, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mîzân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Kum, Neşr-i İsmâîliyân, 1363 h.ş.
  • Tabersî, Fazl b. Hasan, A‘lâmü’l-Verâ, Kum, Müessese-i Âl-i Beyt, 1417 h.k.
  • Tabersî, Fazl b. Hasan, Mecma‘u’l-Beyân, Beyrut, Müessesetü’l-A‘lemî li’l-Matbû‘ât, 1415 h.k.
  • Şeyh Tûsî, Muhammed b. Hasan, et-Tibyân fî Tefsîri’l-Kur’ân, Beyrut, Dâr İhyâi’t-Türâsi’l-‘Arabî, t.y.
  • Fâzıl Mikadad, Mikadad b. Abdullah, el-Lavâmi‘u’l-İlâhiyye, Kum, Dafter-i Teblîgât-ı İslâmî-yi Hûze-i İlmiyye-i Kum, 1422 h.k.
  • Fahreddîn Râzî, Muhammed b. Ömer, et-Tefsîrü’l-Kebîr, Beyrut, Dâr İhyâi’t-Türâsi’l-‘Arabî, 1420 h.k.
  • Kur’ân-ı Kerîm, terc. Muhammed Mehdî Fûlâdvand.
  • Kutbüddîn Râvendî, Sa‘îd b. Hebetullah, el-Hırâic ve’l-Cerâih, Kum, Müessese-i İmam Mehdi, 1409 h.k.
  • Kuleynî, Muhammed b. Ya‘kûb, el-Kâfî, tash. Ali Ekber Gaffârî ve Muhammed Âhûndî, Dârü’l-Kütübi’l-İslâmiyye, 1407 h.k.
  • Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihâru’l-Envâr, Neşr-i Müessese-i’l-Vefâ, 1403 h.k.
  • «معجزات حضرت محمد(ص): ۱۰۲ معجزه», Vista sitesi, ziyaret tarihi: 25 Âzar 1403 h.ş.
  • Mutahharî, Murtazâ, Mecmû‘a-yi Âsâr, Kum, Neşr-i Sadrâ, 1390 h.ş.
  • Nehcü’l-Belâğa, tash. Subhî Sâlih, Kum, Merkezü’l-Buhûsü’l-İslâmiyye, 1374 h.ş.