Kırtas hadisesi veya kırtas divit hadisesi ya da kalem kâğıt hadisesi (Arapça: حدیث الدواة) diye tarihi kayıtlarda tevatür haddinde yer alan bu hadiseden maksat, Hz. Resulullah’ın ömrünün son günlerinde Müslümanların kendisinden sonra sapmamaları için bir şeyler yazdırmak amacıyla yanındakilerden kağıt kalem istemesi ve ardından bazı sahabelerin buna karşı çıkarak Efendimizin vasiyet ini yazdırmasına engel olmaları hadisesidir.
Bu olay, tarih te yaşanmış en büyük hadise ve musibetlerden biridir. Ehlisünnet in kütübü sitte, sünen kitapları ve tarih alanında yazılmış kitapların tamamında olay nakledilmiştir.[1]
Ayrıntılarında az bir fark olsa da bu olayın yaşandığı kesin ve katidir. Bu hadisede Ömer bin Hattab, Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) vasiyetinin yazılmasına engel olmuş ve buna izin vermemiştir. Ömer’in kendisi de sonralardan vasiyetin yazılmasına mâni olduğunu itiraf etmiştir. Bundan dolayı Şii ulemalar, kendisine tepki göstermekte ve bazı eleştiriler yöneltmektedir.
Şialar açısından, Hz. Resulullah’ın vasiyet yazdırmadaki amacı, kendisinden sonra Hz. İmam Ali’nin imamet ve hilafet ine tekitte bulunmak ve vurgulamak içindir.
Rivayetin Senedi ve Metnindeki Farklılıklar
Seyyid Şerafettin Amuli, Mısır el-Ezher Üniversitesi şeyhine yazdığı mektuplardan birisinde şöyle yazmaktadır: “Bu olayın sudur ve sıhhatinde hiçbir söz söylenemez. Buhari, kendi sıhahının (kitabının) birkaç yerinde, Müslim kendi sıhahının (kitabının) vasiyetler bölümünde, İmam Ahmed, kendi müsnedinde İbn Abbas hadisinde ve diğer sünen ve tarih yazarları bunu nakletmişlerdir. Elbette olayı naklederlerken rivayetin anlamında tasarrufta bulunmuş ve oynamışlardır. Zira olayda (Ömer’in) söylediği cümle şu şekildedir:“ان النبی یهجر;
İnne nebiyye yehcur” yani, “Peygamber sayıklıyor/hezeyan ediyor!” Ancak mezkur yazarlar cümle üzerinde oynayarak tahrif etmiş ve şöyle demişlerdir:“ان النبی قد غلب علیه الوجع İnne nebiyye kad galebe aleyhi’l-vec’, (peygambere ağrıları galebe çalmıştır) Mezkur yazarlar bu cümleden istifade ederek Ömer’in Hz. Peygamber Efendimize (s.a.a) hakaretinin çirkinliğini doğrultmak, başka bir ifadeyle sözünün çirkinliğini azaltmak için böyle yapmışlardır. Bunun delil ve kanıtı, Ebu Bekir Ahmed bin Abdulaziz Cevheri’nin “es-Sakife” kitabında İbn Abbas’tan naklettiği şu rivayettir:
لما حضرت رسول الله(ص) الوفاة و فی البیت رجال فیهم عمر بن الخطاب. قال رسول الله(ص): ائتونی بدواة و صحیفة اکتب لکم کتاباً لا تضلون بعد. قال: فقال عمر کلمة معناها ان الوجع قد غلب علی رسول الله(ص). ثم قال: عندنا القرآن، حسبنا کتاب الله! فاختلف من فی البیت و اختصموا فمن قائل قربوا یکتب لکم النبی(ص) و من قائل ما قال عمر. فلما اکثروا اللغط واللغو والاختلاف، غضب(ص) فقال: قوموا!
“Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatı yaklaşınca, evinde Ömer bin Hattab da olmak üzere bazı kişilerin olduğu esnada şöyle buyurdu: ‘Bana divit (mürekkep hokkası) ve kâğıt getirin, size bir şeyler yazayım ondan sonra yoldan sapıp delalete düşmeyesiniz.’ Ömer, ağrılarının Resulullah’a galebe çaldığı anlamına gelen bir şeyler dedikten sonra şöyle dedi: ‘Yanımızda Kur’an var, Allah’ın kitabı bize yeter!’ sonra evde tartışmalar yaşandı ve densizlik edilerek edepsizlik yapıldı. Bazıları getirin peygamber bir şeyler yazsın, bazıları da Ömer’in söylediklerini dediler. Bu şekilde gürültü, patırtı, kargaşa çıkararak boş ve saçma sözlerle münakaşa ettiler. Resulullah öfkelendi ve ‘yanımdan kalkın’ dedi.”
Açıktır ki olayı nakledenler burada Ömer’in sözünün aynısını ve lafzını değil, anlamını nakletmişlerdir! Bunun da anlamı, ehl-i hadis (olayı nakleden Sünni muhaddisler), o gün orada çekişip münakaşa edenlerin isimlerini açıkça zikretmemiş, tartışma ve çekişmeyi ise lafzıyla olduğu gibi nakletmişlerdir.[2] Bu hadisler, ‘Ehlisünnet kaynaklarında zikredilmiştir.
Her kim Sünnilerin kitaplarına bakacak olursa, o gün Hz. Resulullah sayıklıyor ve hezeyan ediyor diyen ilk kişinin Ömer olduğunu bilir. Sonrasında ise Ömer’le aynı düşünce ve görüşte olan kişiler ona katılmıştır. İbn Abbas’ın dediğine göre orada hazır bulunanlar evde ihtilaf etmiş ve densizlik ve edepsizlik etmişlerdiR. Onlardan bazıları Peygamber sizin için bir şeyler yazsın, ondan sonra yoldan çıkıp sapmayın demiş ve bazıları da Ömer’in sözünü demişlerdir. (yani, Hz. Peygamber sayıklayıp hezeyan ediyor!! Demişlerdir.)[3]
Sünni âlimlerinden Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (Allah’ın salat ve selamı onun ve Ehlibeyt'inin üzerine olsun) vasiyet yazmasına mani olan ve Efendimize sayıklıyor diyen kişinin Ömer bin Hattab olduğunu açıkça yazan ilk Sünni âlimi Kadı İyaz’dır (ö. 544). Bu yazar olayı açıkça naklettikten sonra Ömer’i temize çekmek ve aklamak için çeşitli bahaneler ve gerekçeler (tabiri caizse elli takla atmıştır!) ileri sürmüştür. Örneğin şöyle demiştir: ‘Ömer’in söylediği inkar içerikli soruydu, yani gerçekte şöyle demiştir: ‘Acaba Peygamber sayıklıyor mu?’[4] Mutezile mezhebinden İbn Ebi’l-Hadid de Ömer’in bu sözünü inkar etmiyor, ancak Ömer’i aklamaya çalışarak şöyle diyor: ‘Bu cümle, Ömer’in öfkeli ve haşin zatî yapısından kaynaklanmıştır, yoksa Ömer bu cümlesiyle kelimenin zahiri anlamını kastetmemiştir![5] Oysa ki Sünni âlimlerin Ömer’i aklama ve temize çıkarma girişimleri, Ömer’in bu sözü söyledikten sonra oradakilerin iki gruba ayrılması ve bunlardan bazılarının Ömer’i desteklemesi ve bazılarının da ona muhalefet etmesi ve sonunda Peygamberin (s.a.a) onları yanından kovmasıyla sona ermiştir (Bazı rivayetlerde ise Ömer’i yanından kovmasıyla sonuçlanmıştır). Bu da bu aklama ve temize çıkarma girişimlerinin gerçeklerle uzaktan yakından bir alakasının olmadığını ortaya koymaktadır.
Ehlisünnet Kaynakları
Kalem ve divit ya da kırtas hadisesi, Ehlisünnet'in birçok temel kitabında nakledilmiştir. Onlardan bazılarına değiniyoruz:
Müsned-i Ahmed
Müsned-i Ahmed'de kağıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
سفیان عن سلیمان بن ابی مسلم خال ابن ابی نجیح سمع سعیدَ بن جبیر یقول: قال ابن عباس: یوم الخمیس و ما یوم الخمیس ثم بکی حتی بل دمعه، و قال مرة: دموعه، الحصی. قلنا: یا ابا العباس وما یوم الخمیس، قال: اشتد برسول الله صلی الله علیه وسلم وجعه فقال: «ائتونی اکتب لکم کتابا لا تضلوا بعده أبدا». فتنازعوا ولا ینبغی عند نبی تنازع؛ فقالوا: ما شأنه اهجر -قال سفیان: یعنی هذی- استفهموه فذهبوا یعیدون علیه فقال: «دعونی فالذی أنا فیه خیر مما تدعونی إلیه». وأمر بثلاث -وقال سفیان مرة أوصی بثلاث- قال: «اخرجوا المشرکین من جزیرة العرب وأجیزوا الوفد بنحو ما کنت أجیزهم». وسکت سعید عن الثالثة فلا أدری اسکت عنها عمدا وقال مرة: أو نسیها وقال سفیان مرة: واما أن یکون ترکها أو نسیها.
“İbn Abbas şöyle diyor: ‘Perşembe günü, Perşembe gününün ne olduğunu sen ne bilirsin?” der ve yeri ıslatıncaya kadar ağlar. Dedim ki: “Ey İbn Abbas! Perşembe günü ne oldu?”
Dedi ki: “O gün Resulullahın (s.a.a) hastalığı ağırlaşmıştı “Bana bir kâğıt getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.” buyurdu. Sonra oradakiler çekişmeler ile birlikte münakaşa etmeye başladılar, halbuki Peygamberin yanında niza etmek doğru değildir.
Sonra: ‘Ona (Peygambere) ne oldu? Peygamber, (haşa) hezeyan edip sayıklıyor’ mu diye kendisine sorun dediler; Peygamber ise: “Beni yalnız bırakın, içinde bulunduğum durum, hakkımda söylediklerinizden daha hayırlıdır” der. Tam öleceği sırada (olayı nakleden Süfyan bir kere olduğunu diyor) üç şey tavsiye eder, birincisi: Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarın. İkincisi: Görüşme ve ziyarete gelen kişilere, benim yaptığım gibi ikramda bulunun ve hediyeler verin.”
Said (Süfyan’ın olayı naklettiği ravi) susar ve üçüncüsünü nakletmez ve (Süfyan diyor ki) ben bilmiyorum bilerek mi yoksa bilmeyerek mi sustu. Sonra bir kere dedi veya unuttu. Süfyan dedi ki: Ya bilerek söylemedi ya da unuttu.[6]
Sahih-i Buhari
Sahih-i Buhari'de kâğıt kalem hadisesi şu şekilde geçmektedir:
عن ابن عباس قال لما اشتد بالنبی صلی الله علیه وسلم وجعه قال: ائتونی بکتاب اکتب لکم کتابا لا تضلوا بعده. قال عمر: ان النبی صلی الله علیه وسلم غلبه الوجع وعندنا کتاب الله حسبنا فاختلفوا وکثر اللغط. قال: قوموا عنی ولا ینبغی عندی التنازع. فخرج ابن عباس یقول: إن الرزیئة
کل الرزیئة ما حال بین رسول الله صلی الله علیه وسلم وبین کتابه.“İbn Abbas diyor ki: ‘Peygamberin hastalığı ağırlaşınca şöyle dedi: ‘Bana bir kâğıt getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.’
Ömer dedi ki: ‘Şüphesiz Peygambere hastalığı galebe çalmış ve bizim yanımızda Allah’ın kitabı var, o bize yeter.’ Sonra aralarında anlaşmazlık çıkar ve gürültü ve patırtı çoğalır.
Peygamber dedi ki: ‘Yanımdan kalkın ve benim yanımda niza ve tartışma yakışık olmaz.’
Sonra İbn Abbas dışarı çıktı ve şöyle diyordu: Ah ne büyük kayıp ve hüzündür ki tüm musibet ve hüzün, peygamberin vasiyetinin yazılmamasındadır.[7]
عن ابن عباس رضی الله عنهما أنه قال: یوم الخمیس وما یوم الخمیس ثم بکی حتی خضب دمعه الحصباء فقال: اشتد برسول الله صلی الله علیه وسلم وجعه یوم الخمیس فقال: ائتونی بکتاب اکتب لکم کتابا لن تضلوا بعده ابدا؛ فتنازعوا ولا ینبغی عند نبی تنازع فقالوا: هجر رسول الله صلی الله علیه وسلم قال: دعونی فالذی انا فیه خیر مما تدعونی إلیه. وأوصی عند موته بثلاث: اخر جوا المشرکین من جزیرة العرب وأجیزوا الوفد بنحو ما کنت أجیزهم ونسیت الثالثة.
“İbn Abbas şöyle diyor: ‘Perşembe günü, Perşembe gününün ne olduğunu sen ne bilirsin?” der ve yeri ıslatıncaya kadar ağlar. Sonra dedi ki “Perşembe günü Resûlullah'ın (s.a.a) hastalığı ağırlaşmıştı ve şöyle buyurdu; “Bana bir kâğıt getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.” Sonra oradakiler niza ederek münakaşa etmeye başladılar, halbuki Peygamberin yanında niza etmek doğru değildir.
Sonra dediler ki: “Peygamber, (haşa) hezeyan edip sayıklıyor’. Peygamber ise: “Beni yalnız bırakın, içinde bulunduğum durum, hakkımda söylediklerinizden daha hayırlıdır” der. Tam öleceği sırada üç şey vasiyet etti: ‘Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarın. Görüşmeye gelen heyetlere, benim yaptığım gibi ikramda bulunun ve hediyeler verin. Üçüncüsünü de unuttum!”[8]
عن سلیمان بن أبی مسلم الأحول سمع سعید بن جبیر سمع ابن عباس رضی الله عنهما یقول: یوم الخمیس وما یوم الخمیس! ثم بکی حتی بل دمعه الحصی قلت: یا ابن عباس ما یوم الخمیس؟ قال: اشتد برسول الله صلی الله علیه وسلم وجعه فقال: ائتونی بکتف اکتب لکم کتابا لا تضلوا بعده ابدا. فتنازعوا ولا ینبغی عند نبی تنازع. فقالوا: ماله أهجر استفهموه فقال: ذرونی فالذی انا فیه خیر مما تدعونی إلیه فأمر هم بثلاث قال: اخرجوا المشرکین من جریرة العرب وأجیزوا الوفد بنحو ما کنت أجیزهم والثالثة اما ان سکت عنها واما ان قلها فنسیتها قال سفیان هذا من قول سلیمان هذا من قول سلیمان
“İbn Abbas şöyle diyor: ‘Perşembe günü, Perşembe gününün ne olduğunu sen ne bilirsin?” der ve yeri ıslatıncaya kadar ağlar. Dedim ki: “Ey İbn Abbas! Perşembe günü ne oldu?”
Dedi ki: “O gün Resûlullah'ın (s.a.a) hastalığı ağırlaşmıştı, “Bana bir kürek kemiği getirin, size bir yazı yazayım ki ondan sonra asla yoldan sapmayasınız.”
Sonra oradakiler niza ederek münakaşa etmeye başladılar, oysa ki Peygamberin yanında niza etmek doğru değildir.
Sonra dediler ki: ‘Ona (Peygambere) ne oldu? (Haşa) Hezeyan edip sayıklıyor! mu kendisine sorun dediler.
Peygamber dedi ki: “Beni yalnız bırakın, içinde bulunduğum durum, hakkımda söylediklerinizden daha hayırlıdır”. Sonra onlara üç şey emretti: ‘Müşrikleri Arap yarımadasından çıkarın. Görüşmeye gelen heyetlere, benim yaptığım gibi ikramda bulunun ve hediyeler verin. Üçüncüsünü ya söylemedi ya da söyledi ve ben unuttum. (Rivayeti Süleyman’dan nakleden) Süfyan diyor ki bu Süleyman’ın sözüdür, Süleyman’ın sözüdür.”[9]
Peygamberin Vasiyetinin Yazılmasına Mani Olunmasına İtirazlar
Şerafettin Amuli, el-Müracaat kitabında Kur’an-ı Kerim’deki bazı ayetleri baz alarak olaya yönelik bazı eleştirilerde bulunmaktadır[31]:
- Hz. Resulü Kibriya’nın emrine uyulmamakta;
- Hz. Resulü Kibriya’nın sözü reddedilmekte;
- Sanki orda bulunan ve itiraz edenler Hz. Fahri Kâinat Efendimizden (s.a.a) Kur’an’ı ve Kur’an’ın özelliklerini daha iyi bilmekteymiş gibi davranmakta ve bunu bir şekilde izhar etmektedirler(!!)
- Hz. Fahri Kâinat Efendimize hezeyan ve sayıklıyor gibi kötü bir tabirle atıfta bulunulmaktadır.
Tüm bunlar Kur’an’a aykırı ve İslam’ın temel ilke ve prensipleriyle asla bağdaşmamaktadır:
- “Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun.” (Haşr, 7)
- “Bu (Kur'ân), pek değerli, çok güçlü, Arş'ın sahibi katında itibarlı, orada (meleklerin arasında) sözü dinlenilen, güvenilir bir elçinin (Cebrail'in) sözüdür. Arkadaşınız da (uzun süre bir arada bulunup iyice tanıdığınız Muhammed) deli değildir.” (Tekvir, 19- 22)
- “Hiç şüphesiz o (Kur'an), çok şerefli bir elçinin sözüdür. 41. Ve o, bir şair sözü değildir. Ne de az iman ediyorsunuz!” (Hakka, 40- 42)
- “Arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve bâtıla inanmadı; o, arzusuna göre de konuşmaz. O, ancak (kendisine) vahyedilen bir vahiydir. Çünkü onu güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (Cebrail) öğretti.” (Necm, 2-5)
Hz. Peygamber Efendimizin Maksadı Neydi?
Hadisenin kendisine baktığımızda Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) bu olayda şöyle buyurmaktadır:
- “Kağıt getirin de size bir şeyler yazayım ve ondan sonra asla yoldan çıkıp 'sapıklığa düşmeyesiniz'.”
Yine Sakaleyn hadisinde Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
- “Ben sizin aranızda iki şey bırakıyorum, onlara sarıldığınız sürece 'sapıklığa düşmezsiniz'. Biri Allah'ın kitabı, biri de Ehl-i Beyt'im/itretim (soyum)'dur.”
Açıktır ki her iki hadisin de maksat ve amacı birdir. Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) başta Hz. Ali olmak üzere kendi soyundan imamların halifelik ahdini ve bunun nassını umum için sabitleştirmeye çalışmak istemiştir. Çünkü orada bulunanlar bunun farkına vardıklarından Hz. Peygamber Efendimize hakaret etme pahasına olsa da buna mani olmuşlardır.[32] İkinci halife Ömer’in kendisi İbn Abbas’la aralarında geçen bir konuşmada bunu itiraf etmiştir. Bu konuşmada Ömer şöyle demiştir: ‘Peygamber hastalandığında Ali’nin adını kendisinden sonra halife olarak açıklamaya çalıştı, ancak ben İslam’a olan merhametimden ve korunması için buna mâni oldum!![33]
Yazıyı Yazmaktan Vazgeçmesinin Nedeni
Hz. Fahri Kainat Efendimizin (s.a.a) vasiyet yazdırmaktan vazgeçmesinin nedeni, kendi huzurunda bazı sahabelerin yaptığı densizlik ve hakarettir. Kaldı ki böyle bir vasiyeti bu aşamada yazdırsa bile kendisinden sonra bunun fitne ve ihtilaftan başka bir etkisi olmayacaktı. Eğer vasiyeti yazmış veya yazdırmış olsaydı mesela şöyle diyeceklerdi: “Bu sözler -bundan Allah’a sığınırız- hezeyan mıdır, değil midir?!” Nitekim kendi huzurunda bile küstahça bunu söylemişler ve Efendimizin elinden: ‘yanımdan kalkın’ demekten başka bir şey gelmemiştir. Ayrıca Efendimiz bunda ısrar eder ve ne olursa olsun vasiyeti yazdırmış olsaydı, Efendimizin sayıklıyor dediği ve buna destek olan kimseler, inatlaşarak diretecek ve bu kişilerin takipçileri de Hz. Fahri Kainat Efendimizin -neuzubillah- sayıkladığını ispat etmek için abartı ve abartılı bir şekilde tartışacak ve bunun için onlarca kitap ve makale yazacaklardı. Nitekim vasiyet yazılmamasına rağmen bu konuda nakledilen rivayetlerin birçoğu tahrif edilmiş, eksik kaydedilmiş ve hakaret eden sahabeler inadına aklanmaya çalışılmıştır.[34]
Ayrıca Bakınız
Dış Bağlantılar
- Peygamber Efendimizden Sonra Üç Dört Kişi Dışında Tüm Sahabeler Mürtet Mi Oldu
- Ehlibeyt Mektebinde Sahabenin Adaleti Görüşü
- Bazı Sahabelerin Peygamber Efendimize İtirazları!
- Sizler Bu Münafık Sahabeleri De Mi Adil Biliyorsunuz?”
- Şialar, Sahabelere Küfür Ederek Lanet Okumakta mıdır (1)
- Şialar, Sahabelere Küfür Ederek Lanet Okumakta mıdır (2)
- Şialar, Sünnileri Nasibi Diye Kafir Mi Bilmektedir
- Ehli sünnet ve Şia Mezhebine Göre Kimler Kafirdir
- Kureyş'in Sakife'deki Rolü, Hz. Ali'nin Sükutu ve Şii Sahabeler
- SAKİFE_TOPLANTISI/Dosya
Kaynakça
- ↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 241-242; Farsça tercüme, Münazarat, s. 430.
- ↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 242-243; Farsça tercüme, Münazarat, s. 431-432.
- ↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 243-244; Farsça tercüme, Münazarat, s. 434.
- ↑ Bkz. Kadı İyaz, eş-Şifa, be-Tarih hukuk el-Mustafa, c. 2, s. 194.
- ↑ İbn Ebi’l-Hadid, Şerh Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 183.
- ↑ Müsned-i İmam Ahmed bin Hambel, c. 2, s. 45.
- ↑ Sahih-i Buhari, c. 1, s. 37.
- ↑ Sahih-i Buhari, c. 4, s. 31.
- ↑ Sahih-i Buhari, c. 4, s. 66.
- ↑ Buhari, Kitabü’l-İlm, Babu'l İlm, 1, s. 22.
- ↑ Sahih-i Buhari, c. 5, s. 137-138.
- ↑ Sahihi Buhari, c. 7, s. 9.
- ↑ Sahihi Müslim, c. 5, s. 75.
- ↑ Sahihi Müslim, c. 5, s. 76.
- ↑ Ketf (kürek kemiği) veya şa’ne, o dönemler yazı yazmak için kağıt yerine kullanılan hayvan kemileriydi.
- ↑ Sahihi Müslim, c. 5, s. 76.
- ↑ Sahih-i Buharî, Kitabu'l-Cihad, "Cevaizu'l-Vefd" babı, c.2, s.120 ve Kitabu'l-Cizye, "İhracu'l-Yehud Min Cezireti'l-Arab" babı; Sahih-i Müslim, Ki-tabu'l-Vasiyyet, "Terku'l-Vasiyyet" babı ve diğer kaynaklar
- ↑ Sahih-i Buharî, Kitabu'l-İ'tisam Bi'l-Kitab-i ve's-Sünnet, "Kerahiyye-tu'l-Hilâf" babı ve Kitabu'l-Merza, "Kavlu'l-Meriz: Kûmû Annî" babı ve Kita-bu'l-Mağazî "Marazu'n-Nebi" babı; Sahih-i Müslim, Kitabu'l-Vasiyyet, "Terku'l Vasiyyet" babının sonu
- ↑ Beyhaki, es-Süneni’l-Kubra, c. 9, s. 207.
- ↑ Sen’ani, el-Müsannef, c. 5, s. 438.
- ↑ Sen’ani, el-Müsannef, c. 6, s. 57.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 242.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 242.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 243.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 243.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 243-244.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 244.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 244.
- ↑ İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, c. 2, s. 244-245.
- ↑ El-Hindi, Kenzü’l-Ummal, c. 5, s. 644.
- ↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 244; Farsça tercüme, Münazarat, s. 435.
- ↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 245; Farsça tercüme, Münazarat, s. 436.
- ↑ İbn Ebi’l-Hadid, Şerh Nehcü’l-Belağa, c. 12, s. 20-21.
- ↑ Şerafettin, el-Müracaat, s. 245; Farsça tercüme, Münazarat, s. 436-437.
Bibliyografi
- İbn Ebi’l-Hadid, Şerh Nehcü’l-Belağa, tahkik, Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim, Daru ihya el-kutubu’l-Arabiye, m. 1959.
- İbn Sa’d, et-Tabakatu’l-Kubra, Beyrut, daru sadır.
- Buhari, Sahihi Buhari, c. 1, Beyrut, daru’l-fikr, m. 1981.
- Beyhaki, Ahmed bin Hüseyin, es-Süneni’l-Kubra, Beyrut, daru’l-fikr.
- Ahmed bin Hambel, Müsnedi İmam Ahmed bin Hambel, Muhammed Abdulkadir, c. 2, Beyrut, daru’l-kutubu’l-ilmiye, m. 2008.
- Şerafettin Amuli, el-Müracaat, Kedemun leh, Hamid Hanefi Davud, Muhammed Fikri Osman Ebu’n-Nasır, yirminci baskı, Mısır, el-Kahire, m. 1979, Farsça tercüme, münazarat, mütercim, Haydar Kuli bin Nur Muhammedhan Serdar Kabuli, Tahran, neşri Saye, ş. 1380.
- Sen’ani, Abdurrezzak, el-Musannef, tahkik ve tahric, Habiburrahman el-Azmi, menşuratı meclisi ilmi.
- el-Kadi İyaz, eş-Şifa be-Tarif Hukuku’l-Mustafa, c. 2, Beyrut, daru’l-fikr, m. 1988.
- en-Nisaburi, Müslim bin Haccac, el-Camiu’s-Sahih, Sahihi Muslim, Beyrut, daru’l-fikr.
- el-Muttaki el-Hindi, Kenzü’l-Ummal, tahkik, Bekir Hayati, tashih, Saffet es-Seka, Beyrut, müessese er-Risalet, m. 1989.