Yevmu'd Dar Hadisi

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Yevmu'd-Dar Hadisi sayfasından yönlendirildi)

Hz. Ali (a.s)


Hayatı
Şecerename, Gadir Vakıası, Leyletü'l Mebit, Yevmu'd Dar Hadisi, Peygamber'in halefi, Hayat Çizelgesi, Torunları


Miras
Nehcü'l Belaga, Gureru'l Hikem ve Dureru'l Kelim (kitap), Şıkşıkiyye Hutbesi, İmam Ali'nin (a.s) Elifsiz Hutbesi, İmam Ali'nin (a.s) Noktasız Hutbesi, İmam Ali’nin (a.s) Türbesi


Faziletler
Ehlibeytin Faziletleri, Velayet AyetiEhle’z-Zikr AyetiŞira AyetiUlu'l-Emr AyetiTathir AyetiMubahele AyetiMeveddet AyetiSadıkin Ayeti-Medinetu’l-İlm (İlmin Şehri) HadisiSekaleyn HadisiKırtas HadisesiBayrak HadisiSefine HadisiKisa (Aba) HadisiGadir HutbesiMenzilet HadisiYevmu'd Dar HadisiSeddu'l-Ebvab


Ashab
Ammar bin Yasir, Malik Eşter, Ebu Zer Gifari, Abdullah b. Ebi Rafi, Hucr b. Adiy, Diğerleri

Yevmu'l-İnzar ve Aşiret Hadisi diye meşhur olan Yevmu'd-Dar Hadisi (Arapça: حديث یوم الدار), Hz. Peygamber Efendimizin kendi akrabalarından davetini kabul ederek İslam'ı kabul etmelerini ve bununla birlikte kendinden sonraki halifenin Hz. Ali bin Ebu Talib olduğunu açıkladığı ünlü bir hadistir. Tarihi, hadisi ve tefsiri kaynaklara göre, Allah Resulü (s.a.a) bu sözü, bi’setin üçüncü yılında; İnzar ayeti olarak bilinen Şuara Suresinin 214. ayeti esasınca yakın akrabalarını İslam’a davet etmekle görevlendirilmesinden sonra beyan etmiştir.

Bu hadis, İmamiyye mütekellimlerinin Hz. Ali’nin (a.s) hilafet ve vesayetini ispatladıkları delillerden biridir.

Terminoloji(terim bilim)

Arapçada gün anlamına gelen “Yevm” kelimesini Araplar bazen vakıa manasında da kullanmaktadır. Araplar önemli bir olay meydana geldiğinde bu kelimeyle (Yevm) vuku bulan malum olayı, “Yevmu’l Cemel” kelimesinin Cemel savaşı veya Cemel vakıası anlamlarında kullanılma örneğinde olduğu gibi birleştirirlerdi. Dolayısıyla Yevmu’d Dar, “Peygamberin evindeki hadise” anlamına gelmektedir; zira bu hadisteki “ed-Dar” kelimesinden kasıt Allah Resulünün (s.a.a) evidir. Bazı müfessir ve tarihçiler bu hadiseden, Peygamber Efendimizin evindeki olay manasına gelen “Yevmu’d Dar”, davetin başlangıcı manasındaki “Bed’u’d Davet”, ve uyarma vakıası anlamındaki “Yevmu’l İnzar” tabirleriyle de yad etmiştir. Tarihi ve rivayi kaynaklarda Osman b. Affan’ın öldürüldüğü olay ve güne de “Yevmu’d Dar” denmiştir.[1]

Yevmu’d Dar Hadisesinin Şerhi

Kur’an-ı Kerim tefsirlerinde ve İslam tarihi kaynaklarında bu hadise şöyle nakledilmektedir: Bi’setin üçüncü yılında İnzar ayetinin (Şuara Suresi, 214) nazil olmasıyla Allah Resulü (s.a.a) Ali'ye (a.s), yemek hazırlamasını ve sonra da Allah’ın emrini uygulamak ve onları İslam’a davet etmek için Abdulmuttalib oğullarını (yakın akrabalarını) yemeğe davet etmesini emretti. Ebu Talib, Hamza ve Ebu Leheb olmak üzere yaklaşık kırk kişi bu daveti kabul etmiş ve gelmişti. Söylenenlere göre az olan ve bir kişiyi dahi doyurmaya yetmeyecek kadar görünen yemekten, kırk kişinin tümünün yiyip doymasına rağmen hiçbir şey eksilmemişti. Davetliler bu durum karşısında hayrete düşmüştü. Bunun üzerine Ebu Leheb “Muhammed büyü yapmış!” dedi. Ebu Leheb’in bu sözü peygamberin davetini açıklaması için hazırlanan ortamdan çıkarması üzerine Allah Resulü (s.a.a) konuyu açmaktan vazgeçti ve davet de böylece sonuçsuz bir şekilde sona erdi.

Bu davetten bir sonuç çıkmayınca, Ali (a.s) İslam Peygamberi (s.a.a) tarafından bir önceki davetteki şekliyle yemek hazırlayarak Allah Resulünün (s.a.a) yakın akrabalarını davet etmekle görevlendirildi. İkinci veya üçüncü davette Peygamber Efendimiz (s.a.a) yemekten sonra şöyle buyurdu:

Ey Abdulmuttalib Oğulları! Sizi uyarmak ve müjdelemek için Allah tarafından seçildim. Müslüman olun ve bana uyun ki saadete eresiniz. Andolsun Allah'a ki, Arap içinde, benim size getirdiğimden daha hayırlı bir şeyi kendi kavmine getiren birini tanımıyorum. Ben size dünya ve ahiret hayrını getirdim. Sizi Allah'a davet etmek için Allah tarafından görevlendirildim. İçinizde kim bu işte bana yardım ederek benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifem olmak ister?
(یا بَنِی عَبْدِالْمُطَّلِبِ إِنِّی وَاللَّهِ مَا أَعْلَمُ شَابّاً فِی الْعَرَبِ جَاءَ قَوْمَهُ بِأَفْضَلَ مِمَّا جِئْتُکُمْ بِهِ إِنِّی قَدْ جِئْتُکُمْ بِخَیرِ الدُّنْیا وَالْآخِرَةِ وَ قَدْ أَمَرَنِی اللَّهُ تَعَالَى أَنْ أَدْعُوَکُمْ اِلَیهِ فَأَیکُمْ یؤَازِرُنِی عَلَى هَذا الْأَمْرِ عَلَى أَنْ یکُونَ أَخِی وَ خَلِیفَتِی فِیکُم؟)

İslam Peygamberinin (s.a.a) bu davetine, yaşça herkesten küçük olan Ali (a.s) dışında kimse olumlu cevap vermedi. Ali (a.s) ayağa kalkarak dedi: “Ey Allah'ın Peygamberi, ben sana yardımcı olacağım.” Hz. Muhammed (s.a.a), Ali'yi (a.s) yerine oturttu ve davetini bir kez daha tekrarladı. Yine Ali (a.s) dışında kimse olumlu yanıt vermedi. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.a), Ali'ye (a.s) işaret ederek şöyle buyurdu: “Bu, sizin aranızda benim kardeşim, vasim ve halifemdir; onun sözlerini dinleyin ve ona uyun![2] (إِنَّ هَذَا أَخِی وَ وَصِیی وَ خَلِیفَتِی فِیکُمْ فَاسْمَعُوا لَهُ وَأَطِیعُوا)

Bunun üzerine gülerek ayağa kalkan davetliler bir yandan da Ebu Talib’e şöyle diyorlardı: “Muhammed oğlunu dinlemeni ve O’na itaat etmeni emretti.” Müfessir ve tarihçiler bu hadiseden farklı isim ve tabirlerle yâd etmişlerdir.[3]

Hadis Hakkındaki İhtilaflar

1. Hadisenin Mekânı Hakkındaki İhtilaf: Bütün kaynaklara göre Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu hadisede kendi akrabalarını inzar etmiş ve uyarmıştır; ama kaynaklarda Allah Resulünün tabirleri ve inzar ve davet ettiği yer hakkında ihtilaflar göze çarpmaktadır. Ehlisünnet kaynaklarından nakledilen bazı rivayetlere göre, Allah Resulü (s.a.a) ayetin nazil olmasından sonra Safa tepesine gitti ve yüksek sesle bağırarak halkı uyarıp İslam’a davet etti.[4] Bunun yanı sıra Şia kaynaklarının geneli ve Ehlisünnet kaynaklarının çoğu olayın gerçekleştiği yerin Allah Resulünün (s.a.a) evi olduğunu belirterek, bu hadisede Hz. Ali’nin (a.s) peygamberin vasisi ve halifesi olarak tayin edildiğini de zikretmişlerdir.

2. Rivayetin Kelime ve Tabirlerinde İhtilaf: Kaynaklarda Yevmu’d Dar hadisinin Allame Emini’nin[5] beyan ve takrir ettiği şeklin dışında, altı sureti daha nakledilmiştir:

  • İçinizde kim bu işte bana yardım ederek benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve velim olmak ister? (مَن یبَایعُنی عَلی اَنْ یكُونَ اَخی وَ صاحِبی وَ ولیُّكُمْ مِنْ بَعْدی؟).[6] Bu nakilde “halifeti” (خلیفتی) kelimesi zikredilmemiş, yerine yukarıda zikredilen birinci nakilde olmayan “veliyyukum” (ولیكمْ) tabiri gelmiştir. Bu nâkil “Veli” ve “Velayet” (yönetici ve tasarruf sahibi) kelimelerinin manaları dikkate alınarak güçlendirilebilir.
  • “أَیكُمْ ینْتَدِبُ أَنْ یكُونَ أَخِی وَ وَزِیرِی وَ وَصِیی وَ خَلِیفَتِی فِی أُمَّتِی وَ وَلِی كُلِّ مُؤْمِنٍ... . اللَّهُمَّ امْلَأْ جَوْفَهُ عِلْماً وَ فَهْماً وَ حُكْماً ثُمَّ قَالَ لِأَبِی طَالِبٍ یا أَبَا طَالِبٍ اسْمَعِ الْآنَ لِابْنِكَ وَ أَطِعْ فَقَدْ جَعَلَهُ اللَّهُ مِنْ نَبِیهِ بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى.”[7] Bu nakil ikinci nakli kapsamakla beraber, Menzilet hadisine de işaret etmekte ve Hz. Ali’nin (a.s) hilafetine vurgu yapmaktadır.
  • “مَنْ یؤَاخِینِی وَ یوَازِرُنِی وَ یكُونُ وَلِیی وَ وَصِیی بَعْدِی وَ خَلِیفَتِی فِی أَهْلِی وَ یقْضِی دَینِی.”[8] Bu nakil birinci naklin bütün tabirlerini kapsamaktadır.
  • “وَ إِنَّ اللَّهَ لَمْ یبْعَثْ نَبِیاً إِلَّا وَ جَعَلَ لَهُ مِنْ أَهْلِهِ أَخاً وَ وَزِیراً وَ وَارِثاً وَ وَصِیاً وَ خَلِیفَةً فِی أَهْلِهِ فَأَیكُمْ یقُومُ فَیبَایعُنِی عَلَى أَنَّهُ أَخِی وَ وَارِثِی وَ وَزِیرِی وَ وَصِیی وَ یكُونُ مِنِّی بِمَنْزِلَةِ هَارُونَ مِنْ مُوسَى إِلَّا أَنَّهُ لَانَبِی بَعْدِی؟”[9] Bu nakilde birinci naklin bütün tabirlerini kapsamanın yanı sıra Menzilet hadisine de değinmektedir.
  • “فَأَیكُمْ یبَایعُنِی عَلَى أَنْ یكُونَ أَخِی وَ صَاحِبِی وَ وَارِثِی ... .”[10] Bu nakilde “Halifeti” (خلیفتی) kelimesinin yerine “varisi” (وارثی) kelimesi gelmiştir.
  • “أَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى كَلِمَتَینِ خَفِیفَتَینِ عَلَى اللِّسَانِ ثَقِیلَتَینِ فِی الْمِیزَانِ شَهَادَةِ أَنْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَ أَنِّی رَسُولُ اللَّهِ فَمَنْ یجِبْنِی إِلَى هَذَا الْأَمْرِ وَ یؤَازِرْنِی عَلَیهِ وَ عَلَى الْقِیامِ بِهِ یكُنْ أَخِی وَ وَصِیی وَ وَزِیرِی وَ وَارِثِی وَ خَلِیفَتِی مِنْ بَعْدِی.”[11] Bu nakilde Hz. Ali’nin (a.s) peygamberden hemen sonra hilafetine vurgu yapılmıştır.

Hadisin Önemi

Yevmu’d Dar hadisi, Şii âlim ve mütekellimlerin çok fazla istinatta bulunduğu, İmam Ali’nin (a.s) Allah Resulünden (s.a.a) hemen sonraki halifesi olduğunu ispatlayan nakli delillerdendir.[12] İmam Ali’nin (a.s) kendisi de muhalifleri ile karşılaştığı zaman bu hadise istinat etmiştir. Allame Emini meşhur el-Gadir kitabında bu hadise ve farklı nakillerine genişçe yer vermiştir.[13] Şeyh Müfid, Gadir hadisindeki Mevla kelimesinin manasının tefsirinde ve İmam Ali’nin (a.s) hilafet ve vilayetini ispat etmede Yevmu’d Dar hadisine istinat etmiştir. O da diğer Şii mütekellimler gibi Hz. Ali’nin (a.s) hilafet ve vilayet meselesinin sadece Gadir’de gündeme getirilmediğine ve birkaç yerde açıkça belirtildiğine ve onlardan birinin de Yevmu’d Dar hadisi olduğuna inanmaktadır. Şeyh Müfid’in söylediğine göre, Şia ve Ehlisünnet muhaddislerinin geneli bu hadisi müstefiz hadis olarak nakletmişlerdir.[14]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Örnek olarak bakınız: Sakafi, c. 1, s. 180; İbn Ebi’l Hadid, c. 2, s. 166; Hilli, s. 302; Müfid, el-Fusulu’l Muhtarre, s. 96; İbn Müzahim, s. 55.
  2. Taberi, Tarihu’l Umemi ve’l Muluk, c. 2, s. 279; Tusi, c. 8, s. 67; İbn Tavus, c. 1, s. 21; Hasekani, c. 1, s. 543.
  3. Bakınız: İbn Esir, el-Kamilu fi’t Tarih, c. 2, s. 60 – 63; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, c. 3, s. 50 – 54; İbn Kesir, Tefsiru’l Kur’an-i’l Azim, c. 6, s. 151 – 153; Tabersi, Mecmeu’l Beyan, c. 7, s. 206; Bahrani, el-Burhan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 4, s. 186 – 189; Fıratı Kufi, Tefsiri Fıratı Kufi, s. 300; Suyuti, ed-Durru’l Mensur, c. 5, s. 97; Hasekani, Şevahidu’t Tenzil, c. 1, s. 542 – 543; İbn Hişam, es-Siretu’n Nebeviyye, c. 1, s. 262.
  4. Fahrı Razi, c. 24, s. 536.
  5. Emini, c. 2, s. 279 - 280.
  6. Emini, c. 3, s. 398, Hafız ibn Merdeviyye gibi Ehlisünnet kaynaklarından nakledilmiştir.
  7. Süleym b. Kays, c. 2, s. 779, hadis 6.
  8. Sa’lebi, s. 163.
  9. Emini, c. 2, s. 283.
  10. Ahmed Hanbel, c. 1, s. 159; Taberi, c. 1, s. 217; Hafız Nesai, s. 18; Genci Şafii, s. 89.
  11. İbn Ebi Hatem, c. 9, s. 282, hadis 16011 – 16015; Bagavi, c. 3, s. 400; İbn Teymiyye, c. 4, s. 80.
  12. Müfid, Risaletun fi Mana’l Mevla, s. 39 – 40 ve el-Fusulu’l Muhtarre, s. 96; Nebati Beyazi, c. 1, s. 325 ve c. 2, s. 29; İbn Tavus, c. 1, s. 21; İrbili, c. 1, s. 61.
  13. Emini, c. 2, s. 279 - 280.
  14. Müfid, Risaletun fi Mana’l Mevla, s. 39 – 40.

Bibliyografi

  • İbn Ebi’l Hadid Mutezili, Şerhi Nehcü’l Belağa, İntişaratı Kitaphanei Ayetullah Mer’aşi, Kum, 1404.
  • İbn Tavus, Ali b. Musa, et-Taraif, Bir cilt, Çaphanei Hayyam, Kum, 1400.
  • İbn Muzahim, Nasr b. Seyyar Munkari, Vak’atu Sıffin, İntişaratı Kitaphanei Ayetullah Mer’aşi, Kum, 1403.
  • İbn Hişam, es-Siretu’n Nebeviyye, tahkik: Mustafa es-Saka ve diğerleri, Beyrut, el-Mektebetu’l İlmiyye.
  • İrbili, Ali b. İsa, Keşfu’l Gumme, çapı Mektebetu Beni Haşimi, Tebriz, 1381.
  • Tarihu’l Umemi ve’l Muluk, Muhammed b. Cerir et-Taberi, Beyrut, Daru Kamusu’l Hadis.
  • El-Kamilu fi’t Tarih, İbn Esir, Beyrut, Daru Sadır, 1399.
  • El-Bidaye ve’n Nihaye, İsmail b. Kesir Şami, Beyrut, Daru İhyau’t Turasu’l Arabi, 1413.
  • Sakafi, İbrahim b. Muhammed, el-Garat, Müessesei Daru’l Kitab, Kum, 1410.
  • Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Daru’l Marife ve Ofset, Tahran, Nasır Hosrov, 1406.
  • İbn Kesir Demeşki, İsmail b. Amr, Tefsiru’l Kur’an-i’l Azim, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiyye Menşuratı Muhammed Ali Beydun, 1419.
  • Emini, Abdulhüseyin, el-Gadir fi’l Kitabi ve’s Sünneti ve’l Edebi, Merkezi el-Gadir li’d Dırasatu’l İslamiyye, Kum, 1416, çapı evvel.
  • Bahrani, Seyyid Haşim, el-Burhan fi Tefsiri’l Kur’an, Tahran, Bonyadı Biset, 1416.
  • Fırat Kufi, Ebu’l Kasım Fırat b. İbrahim, Tefsiri Fıratı Kufi, Tahran, Sazmanı çap ve İntişaratı Vezareti İrşadı İslami, 1410.
  • Hilli, Hasan b. Yusuf, Nehcü’l Hak ve Keşfu’s Sıdk, Müessesei Daru’l Hicret, Kum, 1407.
  • Müfid, Risaletun fi Mana’l Mevla, İntişaratı Kongreyi Cihaniyi Şeyh Müfid, Kum, 1413.
  • Suyuti, Celaluddin, ed-Durru’l Mensur, Kum, Kitaphanei Ayetullah Mer’aşi Necefi, 1404.
  • Hasekani, Ubeydullah b. Ahmed, Şevahidu’t Tenzil li Kavaidi’t Tafzil, Tahran, Sazmanı çap ve İntişaratı Vezareti İrşadı İslami, 1411.
  • Nebati Beyazi, Ali b. Yunus, es-Sıratu’l Mustakim, 3 cildi bir ciltte, çapı Kitaphanei Hayderiyye, Necef, 1384.