Gadir Vakıası

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
resimsiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
Dosya:Gadir-i Hum Bölgesi.jpg
Gadir-i Hum Bölgesi
Gadir-i Hum, Ustad Ferşçiyan'ın eseri
Dosya:Abakatu'l Envar (Kitap).jpg
Abakatu'l Envar (kitap)
Dosya:El-Gadir (Kitap).jpg
El-Gadir (kitap)

Gadir Vakıası (Arapça: واقعة الغدیر), Şiaların inancına göre İslam tarihinin en önemli olaylarından birisidir. Gadir günü (Zilhicce ayının 18’i) Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) Veda Haccı'ndan dönerken Gadir-i Hum denen yerde, İmam Ali’yi (a.s) kendisinden sonraki imam ve halife olarak insanlara tanıttı. Ashabın önde gelenleri dahil, orada bulunanlar Hz. Ali’ye (a.s) biat ettiler.

Gadir Macerası

Hac Seferi

Ana madde: Veda Haccı

Rivayetlerin naklettiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.a) hicretin onuncu yılında zilkade ayının 24 veya 25’inde hac ibadetlerini yerine getirmek için, Medine’den Mekke’ye doğru yola koyuldu (bazı rivayetlere göre hacca giden insanların sayısı 120 bini bulmaktaydı).[1] Allah Resulü'nün (s.a.a) bu haccına “Veda Haccı”, “Haccetü’l İslam” ve “Haccetü’l Baliğe” de denmektedir. O günlerde Hz. Ali (a.s) İslam’ı tebliğ etmek için Yemen’de bulunmaktaydı. Hz. Peygamber'in (s.a.a) hac ibadetlerini yerine getirmek için Medine’den Mekke’ye doğru yola çıkacağını duyunca, bir grupla birlikte Mekke’ye doğru hareket etti. Hac ibadetleri başlamadan önce Hz. Resulullah'ın (s.a.a) yanına vardı.[2] Hac ibadetleri bittikten sonra, Hz. Resulullah (s.a.a) Müslümanlarla birlikte Medine’ye doğru yola koyuldu.

Tebliğ Ayetinin Nüzulü

Ana madde: Tebliğ Ayeti

Müslümanlar, Zilhicce ayının 18’inde Gadir-i Hum denen yere vardılar. Şam, Mısır ve Irak hacıları topluluktan ayrılmadan önce, Cebrail (a.s) tebliğ ayetini Hz. Peygamber’e (s.a.a) nazil etti ve Allah tarafından Hz. Ali’yi (a.s) kendisinden sonra insanlara veli ve vasi olarak tanıtması emrini verdi.

Bu ayet nazil olduktan sonra, Hz. Peygamber (s.a.a) hacılar kervanına durmalarını emretti. Sonra önde gidenlerin geri dönmelerini ve geride kalanların da bir an önce "Gadir-i Hum" denen yere ulaşmalarını istedi.[3]

Hutbe

Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) öğlen namazını kıldıktan sonra “Gadir Hutbesi” diye meşhur olan bir hutbe okudu. Hutbede şunlara değindi: “Hamd ve övgüler Allah’a mahsustur. Rahatlık ve sıkıntı halinde, şiddet ve rahatlık halinde, zorluk ve huzur halinde O’na şükrediyorum. Meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum. O’nun emrini dinliyor ve sadece O’na itaat ediyorum… Her şeyden haberdar olan yüce Allah yakında (O’na doğru) davet edileceğimi ve benim de (O’nun davetine) icabet edeceğimi bildirdi… Ben sizden önce (Kevser) havuzunun başında hazır olacağım ve sizler orada benim yanımda hazır olduğunuzda, "Sıgl-ı Ekber" (daha büyük değerli) olan Allah’ın kitabı ve "Sıgl-ı Asgar" (daha küçük değerli) olan İtretim/Ehlibeytime nasıl davrandığınıza bakınız… diyeceğim.”

Sonra Hz. Resulullah (s.a.a) insanların görmesi için Hz. Ali’nin (a.s) elini havaya kaldırarak, şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Ben sizlere sizlerden daha çok velayet (ve yönetici) hakkına sahip değil miyim?” İnsanlar hep birden şöyle dediler: “Evet ey Allah'ın Resulü!” Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allah benim mevlamdır ve ben de müminlerin mevlasıyım. Ben onlara kendi nefislerinden daha öncelikli kimseyim.” Daha sonra da emin olmak ve yanlıştan kaçınmak için şu cümleyi üç defa tekrarladı: “Ben kimin mevlasıysam, bu Ali de onun mevlasıdır.” Hz. Peygamber (s.a.a) daha sonra şöyle dua etti: “Allah’ım! Ali’nin velayetini kabul eden ve onu seven kişiyi sen de sev. Ali’ye düşmanlık eden kimseye sen de düşmanlık et. Allah’ım! Ali’nin yardımcılarına yardım et. Ali’nin düşmanlarını hor ve hakir kıl ve Ali’yi hakkın merkezi kıl.” Daha sonra oradakilere: “Bu mesajı burada olmayanlara ulaştırın” diye buyurdu.

İkmal Ayetinin Nüzulü

Ana Madde: İkmal Ayeti

Henüz kalabalık dağılmamışken Cebrail (a.s) yeniden nazil oldu ve Allah tarafından Maide suresinin üçüncü ayetini nazil etti. Bu ayete “İkmal Ayeti” denir. Ayetin bir yerinde şöyle geçmektedir:

“Bugün, sizin için dininizi kemale erdirdim; üzerinize olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı beğendim.”

İmam Ali’nin (a.s) Tebrik Edilmesi

Bu esnada insanlar Hz. Ali’yi (a.s) tebrik ettiler. Örneğin öteki sahabelerden daha önce Hz. Ali’yi (a.s) tebrik edenler arasında Ebu Bekir ve Ömer bulunmaktaydı. Ömer, defalarca Müminlerin Emiri Hz. Ali’ye (a.s) şöyle demiştir: “Ne mutlu sana ey Ebu Talib’in oğlu! Benim ve her erkek ve kadının mevlası (emiri) oldun.”[4]

Hz. Peygamber Efendimiz de (s.a.a) Hz. Ali (a.s) için bir çadırın kurulmasını ve insanların grup grup Hz. Ali’nin (a.s) yanına giderek, "Müminlerin Emiri" unvanı ile ona selam vermelerini emretti. Tüm insanlar ve hatta Resulullah (s.a.a) ve Müslümanların eşleri bile, Hz. Peygamberin (s.a.a) emrini yerine getirdiler.[5]

Vakıa’da Bulunanların Sayısı

Gadir-i Hum’da bulunanların sayısı hakkında fikir ayrılıkları vardır. Orada bulunanların sayısının 10 bin,[6] 12 bin,[7] 17 bin,[8] ve 70 bin[9] olduğu rivayet edilmiştir.

Gadir-i Hum atmosferinin, insanları alacak kapasitesi ve hicretin onuncu yılındaki Medine halkının sayısı ve ayrıca Veda Haccı sırasındaki Mekke’nin nüfusunu göz önünde bulundurduğumuzda, on bin sayısını kabul etmek daha uygun olacaktır.[10]

Gadir’i Rivayet Edenler

Gadir Hadisi, Şia ve Sünni kaynaklarda rivayet edilmiştir. Hadisin “Men kuntu Mevlahu Fehaza Aliyyun Mevlahu” (Ben kimin Mevla ve önderi isem, Ali de onun Mevla ve önderidir) gibi kısımları tevatür haddindedir.[11] Bu hadisi çok sayıda sahabe ve tabiin nakletmiştir.

Gadir Hadisini nakledenlerin sayısı oldukça çoktur. Örnek olarak:

Ehlibeyt'in (a.s) kendisi, yani Hz. Ali (a.s), Hz. Fatıma (s.a), Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin (a.s).

Sonra Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.a) 110 sahabesi bu hadisi nakletmişlerdir. Örneğin: Ömer b. Hattab,[12] Osman b. Affan,[13] Ayşe binti Ebu Bekir,[14] Salman-ı Farisi,[15] Ebuzer-i Gaffari,[16] Zübeyr b. Avam,[17] Cabir b. Abdullah Ensari,[18] Abbas b. Abdul Müttalib,[19] Ebu Hureyre,[20]… Bu isimlerin hepsi Gadir-i Hum’da bulunmuş ve Gadir hadisini vasıtasız olarak nakletmişlerdir.

Aynı şekilde "Gadir Hadisini" Tabiinden 83 kişi nakletmiştir. Örneğin: Esbag b. Nebate[21] ve (Emevi halifelerinden) Ömer b. Abdülaziz.[22]

Tabiinlerden sonra, ikinci asırdan on dördüncü asra kadar yaşamış olan Ehlisünnet ulemasından 360 kişi "Gadir hadisini" nakletmiştir. Örneğin: Şafiilerin İmamı, İmam Şafii,[23] Hanbelilerin imamı, İmam Hanbel,[24] (Ehlisünnet'in 6 hadis kitabından birinin yazarı) Ahmed b. Şuayb Nesai,[25] İbn-i Meğazili,[26] Ahmed b. Abdullah,[27] Ahmed b. Abdurabbih…[28]

Şia muhaddis ve âlimleri arasında da çok sayıda kişi "Gadir hadisini" farklı kitaplarda nakletmişlerdir. Örneğin: Şeyh Kuleyni, Şeyh Saduk, Şeyh Mufid, Seyyid Murtaza…[29]

Gadir hadisini bir grup “hasen hadis”, bir grup ise “sahih hadis” olarak bilmektedir.[30] Aynı şekilde tüm Şia muhaddisleri ve bazı Ehlisünnet büyükleri "Gadir hadisini" mütevatir hadislerden bilmektedirler.[31]

Gadir Hakkında Nazil Olan Ayetler

Şia[32] ve Sünni[33] müfessirlerin görüşüne göre, Kur’an-ı Kerim’deki birkaç ayet Gadir-i Hum macerasını ve Veda Haccını anlatmaktadır:

  1. "İkmal ayeti" diye meşhur olan Maide suresinin 3. ayeti: “Bugün, dininizi kemale erdirdim; üzerinize olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’ı beğendim.”
  2. "Tebliğ ayeti" diye meşhur olan Maide suresinin 67. ayeti: “Ey Resûl! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun.”
  3. Mearic suresinin 1 ve 2. ayetleri: “İstekte bulunan biri, (muhakkak) gerçekleşecek olan bir azabı istedi. Kâfirler için olan bu (azabı) geri çevirecek yoktur.”

Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) Hz. Ali’nin (a.s) velayetini insanlara ilan ettikten sonra, “Numan b. Haris-i Fahri” diye birisi efendimizin yanına gelerek itirazda bulundu ve şöyle dedi: “Bizlere tevhit ve peygamberliğini, cihat, hac, oruç, namaz ve zekâtı emrettin. Bizler de kabul ettik. Ancak bununla yetinmeyip, bu genci atadın ve onu velimiz yaptın. Acaba bu velayet ilanı kendi tarafından mıydı, yoksa Allah tarafından mı?” Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) efendimiz bu işin Allah tarafından olduğunu açıkladıktan sonra, adam inkâr ederken "bu hükmün Allah tarafından olması durumunda gökten başına bir taşın düşmesini" istedi. Bu esnada gökten bir taş başına düştü ve orada can verdi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.[34]

Masumların Sözlerinde Gadir

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Ey Müslümanlar, muhacirler ve Ensar! Acaba Resulullah’ın Gadir-i Hum günü şöyle şöyle buyurduğunu duymadınız mı?” Oradakilerin tamamı: “Evet, duyduk” dediler.[35]

Hz. Fatıma (s.a) şöyle buyurmuştur: “Sizler Allah Resulü'nün Gadir-i Hum günü ne dediğini bilmiyor musunuz? Allah’a andolsun ki o gün Allah Resulü, velayet ve imamet makamını Ali (a.s) için atayıp onaylamıştır ve böylece sizin bu makama olan isteğinizi yok etmiştir.”[36]

İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar Resulullah’ın Gadir-i Hum günü babamın elini tutup kaldırdığını ve: ‘Ben kimin Mevla ve önderi isem, Ali de onun Mevla ve önderidir’ dediğini gördüler ve duydular."[37]

İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü (s.a.a) Ali’ye (a.s) tüm güzel adabı öğretti. Onu kendi can ve ruhunda sağlamlaştırıp pekiştirdiğinde, imamet sorumluluğunu ona verdi ve Gadir günü: ‘Ben kimin Mevla ve önderi isem, Ali de onun Mevla ve önderidir’ diye buyurdu."[38]

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gadir günü gök ehline yer ehlinden daha meşhurdur… Eğer insanlar bugünün kıymetini bilecek olsalardı, hiç kuşkusuz melekler her gün onlarla on defa musafaha (tokalaşma, selamlaşma) ederdi.”[39]

İslam’da Gadir Bayramı

Ana madde: Gadir Bayramı

Müslümanlar ve özellikle Şialar, her zaman Gadir gününü büyük bayramlardan biri olarak saymakta ve bu günü “Gadir Bayramı” olarak kutlamaktadırlar.[40]

Öyle ki Mısır hâkimlerinden Musta’li b. Mustansır’ın biati hicretin 487. yılında Gadir-i Hum günü gerçekleşmiştir.[41] Ehlisünnet kaynaklarında rivayet edildiğine göre, her kim zilhicce ayının on sekizinde (Gadir-i Hum günü) oruç tutarsa, orucunun sevabı altı aylık oruca bedeldir. İşte bugün Gadir-i Hum günüdür.[42] Gadir-i Hum gecesi, Müslümanlar için önemli (mübarek) gecelerden biri olarak bilinmektedir.[43]

Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Gadir-i Hum günü ümmetimin en önemli bayramlarından biridir. O gün yüce Allah, kardeşim Ali b. Ebu Talib’i benden sonra insanların hidayet olması için, ümmetimin bayraktarı olarak atamamı emretti. İşte o gün Allah-u Teâlâ, dinini ikmal etti; nimetini ümmetime tamamladı ve İslam’ı onlar için beğendi.”[44]

Aynı şekilde İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gadir-i Hum günü büyük bir bayramdır. Allah, bugünü bayram saymayan ve azametini bilmeyen hiçbir peygamberi görevlendirmemiştir. Bugünün adı göklerde "ahit ve sözleşme günü" ve yerde ise, sağlam anlaşma ve herkesin hazır olduğu gündür.”[45]

Gadir Hakkındaki Kaynaklar

  • el-Gadir, Allame Emini;
  • Abakatu’l Envar fi İmameti’l Eimmeti’l Ethar (Gadir Hadisi), Mir Hamit Hüseyin Kenturi Lekinhavi;
  • Gadir der Aine-i Kitab, Muhammed Ensari;
  • Çahardeh Gern ba Gadir, Muhammed Bakır Ensari;
  • Hemgam ba Peygamber der Heccetü’l Veda, Hüseyin Vasiki;
  • el-Gadir ve’l Muarizun, Seyyid Cafer Murtaza Amuli;
  • el-Gadir fi’l İslam, Muhammed Rıza Ferecullah Halefi Necefi;
  • Şerh ve Tefsir-i Hutbe-i Peygamber-i Ekrem der Gadir-i Hum, Seyyid Muhammed Taki Nakavi.

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Tebersi, İhticac, c. 1, s. 56; Müfid, s. 91; Halebi, c. 3, s. 308.
  2. Halebi, c. 3, s. 318 ve 319; Müfid, s. 92.
  3. Nesai, s. 25.
  4. Ahmed b. Hambel, c. 4, s. 281; Müfid, s. 94.
  5. Müfid, c. 1, s. 176; Kummi, c. 1, s. 268; Emini, c. 1, s. 9–30.
  6. Ayyaşi, c. 1, s. 332.
  7. Ayyaşi, c. 1, s. 329.
  8. Şueyri, s. 10.
  9. Tabersi, İhticac, c. 1, s. 56.
  10. Seyyid Celal İmam, Makale-i Berresi-i Te'dadı Cemiyet-i Hazır der Gadir.
  11. Mutahhari, s. 113–114.
  12. Muhib Taberi, c. 2, s. 161.
  13. İbn-i Meğazili, s. 27.
  14. İbn-i Ukde, s. 152.
  15. Hamuni Cuveyni, c. 1, s. 315.
  16. Hamuni Cuveyni, c. 1, s. 315.
  17. İbn-i Meğazili, s. 27.
  18. Muttaki Hindi, c. 6, s. 398.
  19. Cezeri Şafii, 3 ve 48.
  20. Muttaki Hindi, c. 6, s. 154.
  21. İbn-i Esir, c. 3, s. 307.
  22. Ebu Naim, c. 5, s. 364.
  23. Beyhaki, c. 1, s. 337.
  24. Ahmed, c. 1, s. 84, 118 ve 331.
  25. Nesai, c. 5, s. 45.
  26. İbn-i Meğazili, s. 16.
  27. Ahmed b. Abdullah, s. 67 ve 87.
  28. Ahmed b. Abdurabbih, c. 2, s. 275.
  29. Emini, c. 1, s. 14 ve sonrası.
  30. Tirmizi, c. 5, 20. Bap.
  31. İbn-i Kesir, c. 5, s. 233; Tusi, Telhisi’ş-Şafi, c. 2, s. 168.
  32. Tusi, Tibyan, c. 3, s. 436 ve 587; Tabersi, Mecmeu’l Beyan, c. 3, s. 274 ve 380; Tabatabai, c. 5, s. 193–194.
  33. Vahid-i Nişaburi, s. 126; Hâkim-i Hasakani, c. 1, s. 200 ve 249.
  34. Tabersi, c. 10, s. 530; Kurtubi, c. 19, s. 278; Sa’lebi, c. 10, s. 35.
  35. Saduk, Hisal, s. 505.
  36. Tabersi, İhticac, c. 1, s. 80.
  37. Saduk, Emali, c. 2, s. 171.
  38. Rey Şehri, c. 2, s. 232.
  39. Tusi, Tehzibu’l Ahkâm, c. 6, s. 24.
  40. Ebu Reyhan-ı Biruni, s. 95.
  41. İbn-i Hallikan, c. 1, s. 60.
  42. Hatib-i Bağdadi, c. 8, s. 290.
  43. Sa’lebi, s. 511.
  44. Saduk, Emali, s. 125.
  45. Hürr-ü Amuli, c. 5, s. 224.

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim
  • İbn-i Esir, Usdu’l Ğabe, tahkik, Muhammed İbrahim Benna, Darü'ş-Şifa, Kahire.
  • İbn-i Hallakan, Vefayatu’l A’yan, tahkik: İhsan Abbas, Dar'us-Sekafe, Lübnan.
  • İbn-i Abdurabbih, Ukdetu’l Ferid, Daru ve Mektebetu’l Hilal, Beyrut.
  • İbn-i Ukde Kûfi, Kitabu’l Velayet, tahkik: Abdurrezzak Hirzuddin, İntişarat-ı Delil-i Ma, Kum.
  • İbn-i Esir, el-Bidayetu ve’n-Nihayet, tahkik: Ali Şiri, Dar'u İhyau’t-Turas, Beyrut.
  • İbn-i Meğazili, Menakibu Ali b. Ebu Talib, Mektebetu İslamiyye, Tahran.
  • Ebu Reyhan-ı Biruni, Asaru’l Bakiye, İntişar-ı İbn-i Sina, Tahran.
  • Ebu Naim, Hilyetu’l Evliya, Daru’l Kitabi’l Arabi, Beyrut.
  • Ahmed b. Abdullah Taberi, Zehairu’l Ukba, Mektebetu’l Kudsi, Kahire.
  • Ahmed b. Hanbel Şeybani, Müsned-i Ahmed b. Hambel, Daru İhyau’t-Turas el-Arabi, Beyrut.
  • İmam, Seyyid Celal, Mecelle-i Tarih der Aine-i Pejuheş, kış, 1386, dördüncü sayı.
  • Emini, el-Gadir, Daru’l Kitabi’l Arabi, Beyrut.
  • Beyhaki, Menakibu’ş-Şafi, tahkik: Seyyid Ahmed Sagar, Mektebetu Daru’t-Turas, Kahire.
  • Tirmizi, Sünen-i Tirmizi, Daru’l Marifet, Beyrut.
  • Sa’lebi, Semaru’l Kulub, tahkik: İbrahim Salih, Daru’l Beşair, Demeşk.
  • Sa’lebi, el-Keşfu ve’l Beyan en Tefsiri’l Kur’an, Daru İhyau’t-Turas el-Arabi, Beyrut, 1422 h.k.
  • Cezeri Şafii, Esna’l Matalib, tahkik: Muhammed Hadi Emini, Matbaa İmam Emirulmüminin, İsfahan.
  • Hâkim-i Hesekani, Şevahidu’t-Tenzil, tahkik: Muhammed Bakır Mahmudi, Vezarat-ı İrşad-ı İslami, Tahran.
  • Hürr-ü Amuli, Vesaliu’ş-Şia, Müessese-i Alulbeyt, Kum.
  • Halebi, es-Siyretu’l Halebiye, Daru’l Marifet, Beyrut.
  • Hamuni Cuveyni, Feraidu’s-Simteyn, tahkik: Muhammed Bakır Mahmudi, Müessese-i Mahmudi, Beyrut.
  • Hatib-i Bağdadi, Tarih-i Bağdat, tahkik: Mustafa Abdul Kadir, Daru’l Kutubu’l İlmiye, Beyrut.
  • Reyşehri, Müessese-i İmam Ali b. Ebu Talib, Daru’l Hadis, Kum.
  • Şueyri, Camiu’l Ahbar, İntişar-ı Razi, Kum.
  • Saduk, Emali, tahkik: Müessese-i Biset, Kum.
  • Saduk, Hisal, tahkik: Ali Ekber Gaffari, Camiu Müderrisin, Kum.
  • Tabatabai, el-Mizan, Camiu Müderrisin, Kum.
  • Tabersi, el-İhticac, Neşr-i Murtaza, Meşhed.
  • Tabersi, Mecmeu’l Beyan, Müessese-i A’lemi lil-Matbuaat, Beyrut.
  • Tusi, et-Tibyan, tahkik: Ahmed Habib Kuseyr, Mektebu İ’lamu’l İslami.
  • Tusi, Telhisu’ş-Şafi, tahkik: Seyyid Hüseyin Bahru’l Ulum, Daru’l Kutubu’l İslami, Tahran.
  • Ayyaşi, Kitabu’t-Tefsir, tercüme: Seyyid Haşim Resuli Mahallati, İlmiye matbaası, Tahran.
  • Kurtubi, “el-Cami li-Ahkami’l Kur’an”, Nasır Husrev, Tahran, 1364 h.ş.
  • Kummi, Münteha’l A’mal, İntişar-ı Nakş-i Negin, İsfahan.
  • Muttaki Hindi, Kenzü’l Ummal, Müessese-i er-Risalet, Beyrut.
  • Meclisi, Biharu’l Envar, Müessese-i el-Vefa, Beyrut.
  • Muhib Taberi, er-Riyazu’n-Nazire, Daru’n-Nudve, Beyrut.
  • Müfid, İrşat, Müessese-i Alulbeyt, Kum.
  • Mutahhari, Murtaza, İmamet ve Rehberi, İntişarat-ı Sadra, ikinci baskı, Tahran, 1364.
  • Nesai, Sünen-i Kubra, tahkik: Abdul Gaffar Süleyman, Daru’l Kutbu’l İlmiye, Beyrut.
  • Vahidi Nişaburi, Esbabu’n-Nuzulu’l Ayet, Müessese-i Halebi, Kahire.