Ulu'l Emr Ayeti

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
Ulu'l Emr Ayeti

یا أَیها الَّذِینَ آمَنُوا أَطیعُوا اللّهَ وَأَطیعُوا الرَّسُول وَأُولی الأمرِ مِنْکُمْ فَإِنْ تَنازَعْتُمْ فی شَیء فَرُدُّوهُ إِلی اللّهِ وَالرَّسُول إِنْ کُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْیومِ الآخر ذلِکَ خَیرٌ وَأَحْسَنُ تَأْویلاً Meali:

“Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve sizden olan emir sahiplerine (Ulu’l Emr’e) itaat edin. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız bir şeyde anlaşmazlığa düştünüz mü o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir”

Ulu’l Emr Ayeti (Arapça: آية أولي الأمر) veya İtaat Ayeti; Nisa Suresinin 59. ayetidir ve bu ayette Allah'a, Peygamber'e (s.a.a) ve Ulu’l Emr’e (emir sahiplerine) itaat emredilmiştir. Bu ayeti Kerime İmam Ali (a.s) ve diğer imamların (a.s) ismet ve imametlerinin Kur’an-i delillerinden bir tanesidir.

Nüzul Sebebi

Ulu’l Emr (İtaat) ayetinin nüzul sebebi hakkında şu açıklamada bulunulmuştur: Görünüşte Müslüman olan (Münafık) bir kişi ile Yahudi bir şahıs bir konu üzerine anlaşmazlığa düşerler. Yahudi olan şahıs Hz. Muhammed’in (s.a.a) rüşvet almayacağını (haklıya hakkını vereceğini) bildiğinden dolayı şöyle dedi: Muhammed b. Abdullah’ın yanına giderek bu konuyu ona soralım. Ama görünüşte Müslüman olan münafık şahıs ise Yahudi olan Ka’b b. Eşref’in rüşvet alacağını ve rüşvet veren kişinin yararına hüküm vereceğini bildiğinden dolayı: Benim ve senin arandaki hükmü Yahudi olan Ka’b b. Eşref’e soralım dedi. Bunun üzerine Ulu’l Emr (itaat) ayeti nazil oldu ve insanlar Allah’a, Peygamber'e ve Ulu’l Emr’e (emir sahiplerine) itaat etmekle emrolundu.[1]

U’lul Emr’in İsmetine (masum oluşuna) Delil

Şia müfessirlerine göre bu ayetin U’lul Emr’in ismetine delaleti noktasında hiçbir şüphe bulunmamaktadır. Şiaların bu ayeti Ulu’l Emr’in ismetini ıspatladığına inanması iki hususa dayanmaktadır:

  1. Eğer Allah-u Teâla birine kesin olarak ve kayıtsız ve şartsız itaati emrettiyse, o kimse mutlaka masum olmalıdır; zira eğer o (Allah’ın itaatini emrettiği) kimse masum olmazsa ve insanlara günah yapmayı emrederse, ictima-i nakızeyn (iki zıddın birleşmesi) meydana gelir; yani hem ondan (Allah emrettiği için) itaat edilmeli ve hem de ona itaat edilmemelidir (çünkü insan günah işlememelidir).[2]
  2. “Ulu’l Emr” kelimesi “Etiu” (itaat edin) fiili tekrar edilmeden “er-Resul”ün peşi sıra gelmiştir ve masum olmasından dolayı da Resul’e itaat edilmesi farzdır. Ulu’l Emr’e itaat de aynı Resul’e itaat gibi kayıtsız ve şartsız olmakta ve bu Ulu’l Emr’in masum olduğuna delalet etmektedir.[3][4]

Ehlisünnet'te de, Ehlisünnet’in büyük müfessirlerinden olan Fahr-ı Razi gibi bazı müfessirler bu ayetin Ulu’l Emr’in ismetine delalet ettiğini kabul etmektedirler.[5]

Ulu’l Emr Kimlerdir

Fahr-ı Razi gibi birisi ayetin, Ulu’l Emr’in masum olması gerektiğine delalet ettiğini kabul ediyor, ancak Ulu’l Emr’in ümmetin tümü olduğunu ve bizlerin masumu tanımayacağımızı ve belirlemeyeceğimizi iddia ediyor.[6] Ama Şia kaynaklarında Ulu’l Emr’den kastın Masum imamlar (a.s) olduğunu beyan eden birçok rivayet bulunmaktadır; o rivayetlerden bazıları şunlardır:

  1. Cabir b. Abdullah Ensari’nin “Ulu’l Emr”in kimler olduğu hakkında sorması üzerine Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “Onlar benim halifelerim ve Müslümanların benden sonraki imamlarıdır. Onların ilki Ali b. Ebu Talib, sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hüseyin (a.s), sonra Muhammed bin Ali…[7]
  2. İmam Bakır (a.s) Ulu’l Emr ayetinin tefsiri hakkında şöyle buyurmaktadır: “Ulu’l Emr; Kıyamet gününe kadar Hz. Ali (a.s) ile Hz. Fatıma’nın (s.a) soyundan gelecek olan imamlardır.” Başka bir yerde ise şöyle buyurmaktadır: “Allah-u Teala, “Ey iman edenler! Allah’a itaat ediniz, resule ve sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz” ayetinde sadece bizleri kastetmiştir. Bütün müminler kıyamet gününe kadar sadece bizlere (masum imamlara) itaat etmekle yükümlüdür.[8]
  3. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Onlar (Ulu’l Emr) Ali b. Ebi Talib, Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin, Muhammed b. Ali ve Cafer; yani benim. Halkın onları inkar ettiği bir zamanda, size rehber ve imamlarınızı (Ulu’l Emri) tanıttığı için Allah’a şükredin.[9]

Ayrıca bakınız

Dış Bağlantılar

Kaynakça

  1. Tabersi, Mecmeu’l Beyan, c. 2, s. 264.
  2. Muzaffer, Delaiulu’s Sıdk, c. 2, s. 17.
  3. Tabersi, Mecmeu’l Beyan, c. 2, s. 64.
  4. Rabbani Gulpaygani, Ali, İmamet der Biyneşi İslami, s. 253 - 263.
  5. Fahr-ı Razi, Mefatihu’l Gayb, c. 10, s. 113.
  6. Fahr-ı Razi, Mefatihu’l Gayb, c. 10, s. 113.
  7. Kunduzi, Yenabiu’l Mevedde, s. 494.
  8. Bahrani, el-Burhan, s. 383 - 386.
  9. Ayyaşi, Tefsir, s. 252, Hadis 174.

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim.
  • Bahrani, Seyyid Haşim, el-Burhan, Kum, İsmailiyan.
  • Rabbani Gulpaygani, Ali, İmamet der Biyneşi İslami, Kum, Bustanı Kitap, 1386.
  • Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l Beyan, Beyrut, Daru İhyau’t Turasu’l Arabi.
  • Ayyaşi, Muhammed b. Mes’ud, Tefsir, Tahran, Mektebetu İlmiyetu’l İslamiyye.
  • Fahr-ı Razi, Muhammed, Miftahu’l Gayb.
  • Kunduzi, Süleyman, Yenabiu’l Mevedde, tahkik: Ali Cemal Eşref, Daru’l Usve.
  • Muzaffer, Muhammed Hasan, Delailu’s Sıdk, Tahran, Mektebetu’z Zucac.