Ahiret

Öncelik: A, kalite: c
linksiz
kategorisiz
yönlendirmesiz
kaynaksız
wikishia sitesinden

Ahiret veya Ahret (Arapça: الآخِرة), Kur’an-ı Kerim, sünnet ve İslam kültüründe bir terim olarak kullanılmıştır ve ahiretten maksat, yaşadığımız bu dünya karşısında “başka bir âlem ve dünyadır”. Ahiret, ölümden sonra gidileceğine inanılan sonsuz yaşam alemidir. Birçok dinde ahiretin ortak noktası, iyilerin gideceği bir cennet ve kötülerin gideceği bir cehennem'in bulunmasıdır. Bütün insanlar, bu dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette (diğer dünyada),ödül(mükāfat) ve ceza olarak alacaklardır.

Sözlük ve Terim Anlamı

“Ahiret” kelimesi, “Ahir” kelimesinin müennes (kadın) kipi, “a, h, r” (ا خ ر) maddesinden olup “faile” vezninde ve “nihayet, son” anlamına gelmektedir. Bu sözcük Kur’an-ı Mecid, sünnet ve İslam kültüründe bir terim olarak kullanılmıştır ve ahiretten maksat, yaşadığımız bu dünya karşısında “başka bir âlem ve dünyadır”. Vahye dayalı tüm semavi dinlerde ahiret konusu işlenmiş ve insanlara duyurulmuştur.

Kur’an’da Ahiret

Ahiret sözcüğü Kur’an’da hiçbir kayıt ve izafe olmadan 104 kere kullanılmış ve 9 kere sıfat veya tamlaması olan “ed-Dar” (yurt, diyar) kelimesi ile birlikte kullanılmıştır (الدّارُ الآخِرَة، دارُالآخِرَة) (ed-daru’l ahiret, daru’l ahiret).

Ahiret kelimesi, Kur'an'ın bir yerinde “en-Neş’et” kelimesi için sıfat olarak kullanılmıştır (النَّشأةُ الآخِرَةُ) (en-Neş’etu’l Ahiret). Kur'an'ın 5 ayetinde “el-Ula” (ilk) kelimesi karşısında, 80. ayetinde ise “ed-Dünya” karşısında kullanılmıştır.

Bir ayette, hazihi (bu dünya) karşısında ve birçok yerde ise “el-Hayatu’d-dünya” (dünya hayatı) karşısında kullanılmıştır. Ahiret birçok ayette “el-Yevmu’l ahir” (son gün) olarak kullanılmıştır. Bu ifadede dünya “ilk gün”, ahiret ise “son gün” olarak kullanılmıştır.

Yine Kur’an’ın ahiret için kullandığı bir başka ifade “daru’l karar” dır.

Yine Kur’an’da “ahiret ecri”, “ahiret azabı”, “ahiret sevabı”, “ahiret ateşi”, “ahirette lanet”, “ahirette zarar ve ziyan” ve “ahiret kazancı” gibi ifadeler zikredilmiştir.

Hadislerde Ahiret

Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) ve Şii İmamlarının (a.s) hadislerinde “ahiret” ve “son gün” kelimeleri “dünya” kelimesi karşısında kullanılmıştır. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sadece ahiret faydalarını çoğaltarak dünya faydalarının azalmasına neden olan şeyler, ahiret faydalarını azaltıp, dünya faydalarını çoğaltan şeylerden daha hayırlıdır.”[1]

Ahiret, İslam’ın Erkanlarındandır

Kur’an-ı Mecid’de ‘ahirete iman’, ‘Allah’a iman’ ve ‘peygambere iman’la birlikte İslam dininin 3 temel rüknü ile beraber gelmiştir. 30 ayette ahirete iman Allah’a iman ile birlikte bir yerde kullanılmıştır.

Tüm İslam fırkaları ahirete imanı, İslam inançlarının zorunluluklarından bilmekte ve inkâr edilmesinin dinden çıkılması anlamına geldiğini belirtmektedir.

Kur’an, hadisler ve Müslüman âlimlerin eserlerinde ahiret âlemine olan inanç, dünya yaşantısından ve ölümden sonra insanların karşılaşılacağı tüm inançların temel eksenini oluşturmaktadır.

Berzah, kıyamet, haşır ve neşir, sırat, hesap, şefaat, cennet ve cehennem, ahiret âleminin gerçeklerindendir ve Kur’an’ın Müslümanlardan istediği ahirete iman, tüm bu konulara imanı kapsamı altına almaktadır.

Ahiret, son ve sonsuz hayat demektir. İslam dinine göre ahiret, yedi hayatın yedinci ve sonuncusudur. Yedi hayat şunlardan ibarettir:

Ruhlar âlemi,

Birinci berzah âlemi,

Ana karnı,

Dünya hayatı,

İkinci berzah âlemi (kabir âlemi),

Mahşer âlemi,

Ahiret âlemi.

Ahiret hayatı kıyamet ile başlar. Yer ve göğün şekli değişerek mahşer alemi kurulur. Mahşerde herkes hesap verip cennet ve cehenneme gidince sonsuz ahiret alemi başlar. Cehennemdekilerin bir kısmı günahları miktarınca ceza çekip Cennet'e giderler. Allah'a inanmayanlar ise, Cehennemde ebedi olarak kalırlar. Cehennem, azap ve elem yurdu iken; Cennet, nimet, mutluluk ve rahatlık yurdudur.

Kur’an’da Ahiretin Özellikleri

Ahiret aleminin genel şekli Kur’an’da şu şekilde belirtilmiştir:

  • Ahiret yurdunda, sosyal düzen, işbirliği ve insan uygarlığına yer yoktur. O alemde herkes ferdi olarak Allah’ın huzurunda hazır olacak ve varlığını sürdürecektir: “Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahman'a gelecektir.”[2]
  • O alemde tüm insanlar, sadece dünya yaşamında taşıdığı düşünce ve yaptıkları şeylerle karşı karşıya kalacaklardır: “Şüphesiz insana kendi emeğinden başkası yoktur.”[3]
  • Dünyada insanı kendisiyle meşgul eden ahiret yaşantısına dair hakikatlerin teşhisi konusundaki belirsizlikler ve şaşkınlıklara o dünyada yer yoktur.
  • Orada hakikatin özü herkese açık olacak; orada ne “görüş” olacak ve ne de “görüş ayrılıkları”: “Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp kaldırdık. Artık bugün görüş gücün keskindir. (denir)”[4]
  • İnsan ahiret alemine gittiğinde, bu dünyadaki hiçbir sebep ve sonuç ilişkilerinin bağımsızlığının olmadığını ve her zaman gerçek etkenin Allah olduğunu anlayacaktır: “O gün Allah, onlara hak ettikleri cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık bir gerçek olduğunu bileceklerdir.”[5]
  • Ahirette insanın karşılaşacağı şey ya “nimet”tir ya da “azap”. Uhrevi nimet ve azaplar, tat ve derdin icat edilmesi açısından dünyadaki nimet ve azaplarla mukayese edilemez. Ahiretteki nimet ve azabın nitelik ve niceliği, dünyadaki tanınmış sınırı ile sınırlı değildir: “Onlar için altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız.”;[6] “Ancak yüz çevirip inkar edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.”[7]
  • Kur’an-ı Mecid’de genişliği göklerle yerler kadar olan “cennetler” ile ondan daha büyük olan “Allah'ın rızası”; uhrevi nimetlerin iki temel ekseni olarak tanıtılmıştır: “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve "Adn" cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte büyük kurtuluş budur.”[8]
  • Cehennem ateşi ve “Allah’tan mahrum kalmak” uhrevi azabın iki temel ekseni olarak tanıtılmıştır: “Hayır; gerçekten onlar, Rablerinden perdelenerek yoksun tutulmuşlardır. Sonra onlar muhakkak cehenneme gireceklerdir. Sonra onlara: «İşte yalanlamış olduğunuz (cehennem) budur» denilir.”[9]
  • Ahiret aleminde nimet veya azaba duçar olan tüm insanlar, nimet ve azap dereceleri açısından birbirlerinden farklıdırlar. Bu derece ve azap kategorileri insanların bu dünyadaki düşünce ve amellerinden de derece olarak bir çok farklılık arz etmektedir: “Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.”[10]
  • Dünya alemindeki bazı faktörler, insanın bazı dünyevi çabalarına ulaşmasına mani olabilir. Ancak ahiret aleminde insan tüm düşünce ve yaptıklarına ulaşacak ve hiçbir mani buna ulaşmasına engel olamayacaktır: “Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükafatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.”[11]
  • Ahiret aleminde Allah'ın rahmet ve mağfireti, bu rahmet ve mağfirete layık olan birçok insanı uhrevi azaptan kurtaracaktır: “Ahirette ise (kafirler ve münafıklar için) şiddetli bir azap; (müminler için ise) Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır.”[12]
  • İnsanların dünyadaki iyilikleri “ekin” olarak tabir edilmiş ve ahiret alemindeki neticesi ise, “biçim”le karşılığını bularak amel sahibine verilecektir. Ancak tüm çaba ve gayretlerini dünya hayatını elde etmek için harcayanların ahirette bir nasibi yoktur: “Kim ahiret kazancını (ekinini) istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa, ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.”[13]
  • Kur’an açısından, ahiret alemi insanlarla sınırlı olmayacak ve tüm varlıklar ahirette Allah'ın huzurunda toplanacaklardır. Yerde ve gökte olan her şey kul olarak Allah'a döneceklerdir: “Göklerde ve yerde olan herkes ve her şey istisnasız, kul olarak Rahman'a gelecektir.”[14]
  • Kur’an-ı Mecid’den anlaşıldığı kadarıyla ‘ahirete iman’ tüm peygamberlerin çağrısı olan davet temelinin rükünlerinden biridir. Peygamberlerin davet etme niteliğinin birliğini ortaya koyan ayetler buna delalet etmektedir.

Diğer Dinlerde Ahiret İnancı

Eski Mısır

Ölümden sonra dirilme ve yeni bir yaşama uyanma, eski Mısır inancında temel figürlerden birisidir. Eski Mısır'da ölüler, sonraki hayatlarında kullanacaklarına inandıkları özel eşyaları ile birlikte gömülürlerdi.

Hinduizm

Hinduizm'de hayat, yeniden doğum döngüleriyle devam eder. Bu döngülerde mutlak adalet hakimdir: İnsan, her kötülüğü bir sonraki hayatta çekerek öder. Bu döngülerde hayvandan nihayet insan olunca, önce kasıtsız olarak dünyaya gelir ve daha sonraki döngülerde eğer hayatta iyi bir insan idiyse, daha üst mertebelere geçer. İbrahimi Dinler'deki ahiret inancı yerine, en son basamak Nirvana'da tanrıyla bir olmaktır. (Hinduizm'de ve yoga felsefesinde Nirvana, kişinin her seferinde başka bir şekilde yeniden doğması (reenkarnasyon) düşüncesi, kişinin yeryüzünde tekrar doğma ihtiyacından kurtulacak derecede gelişmiş, olgunlaşmış olması anlamında ele alınır.)

Budizm

Aslında bir hayat felsefesi olan Budizm, sanki Hinduizm'de bir reform hareketi gibi acılarla dolu yeniden doğuş silsilelerini bir çırpıda atlatarak bu hayatla doğrudan Nirvana’ya gitmenin ve hayatın acılarına son vermenin yolunu çizer. Bu bakımdan Nirvana, arzuların, maddi isteklerle beraber ıstırapların, acıların, nefretin sönmesi anlamına da gelir.

İbrahimi Dinler

Musevilik

Musevilikte ahiret inancı, dinî kaynaklarının tamamında içerisinde yaşanılan çağa, coğrafyaya ve kültürel ortama göre yeni şekiller alarak ortaya çıkmıştır. Ancak öldükten sonra hayatın devam ettiği düşüncesi daima var olmuştur. Yaakov (Hz. Yakup) dönemiyle öldükten sonra insanların gittiği yere ‘Şeol’ denmektedir. Otantik bir İbrani kelime olan "Şeol" Tanah’ta 66 kere geçmekte ve ‘Ölüler Diyarı’ demektir. Ölüm, insanların külli dirilişi, bireysel olarak mahkeme önünde hesap verme ve adaletle verilen hükmün sonuçlarını almak demektir.

Hristiyanlık

Hristiyanlıkta genel bir ahiret hayatına inanç mevcuttur. Hz. İsa'nın çarmıhta ölmesine inananların ölür ölmez göğe kabul edileceğine inanılır. Burada Hz. İsa'nın çarmıhta onunla beraber idam edilenlere verdiği "Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte Cennet'te olacaksın" sözü esas alınır (Luka: 23/43). Burada kullanılan "Paradeisos" kelimesi "Adn" bahçesi olarak anlaşılır. Musevilikte "Şeol" olarak bilinen "Hades" veya "ölüler diyarı", günahkarların gittiği yer veya cehennem değil, geçici bir bekleme yeridir.

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Nehcü’l Belaga, 224.
  2. Meryem, 93- 95.
  3. Necm, 39.
  4. Kaf, 22.
  5. Nur, 25.
  6. Zuhruf, 71.
  7. Gaşiye, 23 – 24.
  8. Tevbe, 72.
  9. Mutaffifin, 15 – 16.
  10. İsra, 21.
  11. Zilzal, 7- 8.
  12. Hadid, 20.
  13. Şura, 20.
  14. Meryem, 93.

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim.
  • İbn-i Hambel, Ahmed bin Muhammed, Müsned, daru’l fikr, Beyrut.
  • Rağıb İsfahani, Hüseyin bin Muhammed, Müfredatu’l Kur’an.
  • Nehcü'l Belaga, Muhammed Abduh’un çabaları ile, Mısır, matbaa İstikamet.