İçeriğe atla

Enes bin Haris el-Kahili

wikishia sitesinden
Enes bin Haris el-Kahili
İmam Hüseyin (a.s) Haremi'ndeki Kerbela Şehitlerinin Mezarı
İsmiEnes bin Haris el-Kahili el-Esedi
Ünlü akrabalarıHaris bin Nebih (baba)
Yaşadığı yerKufe
Şehid olduğu tarih10 Muharrem 61 h.k (680)
Vefat yeriKerbela
Türbeİmam Hüseyin Haremi
Kimin SehabesiPeygamber (s.a.a)
İmam Hüseyin (a.s)
Ehlibeyt Ashabı
Habib bin MuzahirMeysem-i TammarMüslim bin AvseceMüslim bin AkilHâni bin UrveKumeyl b. Ziyad Nahaivb.


Enes bin el-Hâris el-Kâhilî el-Esedî (Arapça: أنس بن الحارث الكاهلي الأسدي), Peygamber’in (s.a.a) sahabelerinden, Kufeli ve Kerbela şehitlerindendir. Babası Haris bin Nebih, Suffe ashabındandı. Enes, İmam Hüseyin’in (a.s) Kerbela’da şehit edileceğine dair bir hadisi Peygamber’den (s.a.a) rivayet etmiştir. Aşura günü bir recez okuyarak Âl-i Ali’yi Rahman’ın taraftarları ve Âl-i Harb’i (Beni Ümeyye) şeytanın taraftarları olarak nitelemiştir.

Peygamber Sahabesi

Enes, Peygamber’in (s.a.a) sahabelerindendi. Bedir ve Huneyn savaşlarına katıldığı rivayet edilmiştir.[1] Bazı kaynaklarda ismi “Malik bin Enes el-Kahili” olarak geçer.[2] Enes, Beni Esed kabilesine mensup[3] yaşlı bir sahabeydi.[4] Rivayetlere göre, yaşlılığından ötürü savaşta kaşlarını sarıkla alnına bağlamış ve belini de sarığıyla sıkıca sarmıştı. İmam Hüseyin (a.s) onu görünce şöyle buyurmuştur: “Şekkerallâhu leke yâ şeyh” (Allah seni mükafatlandırsın ey yaşlı kişi).[5] Babası Haris bin Nebih de Peygamber’in sahabelerindendi ve Suffe ehli arasında yer almıştır.[6]

Enes bin Haris, Peygamber'den (s.a.a) şöyle rivayet etmiştir:[7]

«إنَّ ابنی هذا -یَعنی الحُسین- یُقْتَل بِأرضٍ یقالُ لَها كَربلاء فَمَنْ شَهِدَ ذلك مِنْكُم فَلْیَنْصُرْهُ»
“Bu oğlum (Hüseyin), ‘Kerbela’ denilen bir toprakta öldürülecektir. Sizden her kim o zamanı idrak ederse, ona yardım etsin.”


İmam Hüseyin’e (a.s) Katılması

Belazuri’nin nakline göre, Kufe’de yaşayan Enes, savaşa girmemek için şehirden ayrılmıştı. Kasr-ı Beni Mukatil'de, İmam Hüseyin (a.s) ile aynı amaçla Kufe’yi terk eden Ubeydullah bin Hür el-Cu'fi arasındaki konuşmayı işitti. Bunun ardından İmam’ın yanına giderek şöyle dedi:

“Allah’a yemin ederim ki Kufe’den, seninle savaşmaktan veya senin yanında savaşmaktan hoşlanmadığım için ayrıldım. Ama Allah senin yardımını kalbime yerleştirdi ve seni desteklemeye yöneltti.”[8]

Diğer bazı kaynaklara göreyse Enes, Kerbela’da İmam Hüseyin’e (a.s) katılmıştır.[9]

Kerbela Vakıasında

Bazı kaynaklara göre, Enes, Aşura’dan önce İmam Hüseyin’in (a.s) isteği üzerine Ömer bin Sa’d’ın yanına giderek onu nasihat etmeye çalıştı. Yanına vardığında ona selam vermedi. Ömer sordu: “Neden bana selam vermedin? Ben Müslüman değil miyim?” Enes şöyle cevap verdi: “Allah’a yemin ederim ki sen Müslüman değilsin; çünkü Allah Resulü’nün (s.a.a) oğlunu öldürmek istiyorsun.” Bunun üzerine Ömer başını eğdi ve şöyle dedi: “Allah’a yemin ederim, Hüseyin’i öldürecek olanın cehennemde olduğunu biliyorum, ama emir Ubeydullah bin Ziyad’ındır ve onun emrinden kaçış yoktur.”

Enes, İmam Hüseyin’in (a.s) yanına dönerek Ömer bin Sa’d’ın sözlerini ona aktardı.[10]

Enes, Aşura günü İmam Hüseyin’den (a.s) izin alarak meydana çıktı ve şu şekilde bir recez okudu:[11]

قَدْ عَلِمَتْ كَاهِلُهَا وَ دُودَان‏ُ‏ / وَ الْخِنْدِفِیونَ وَ قَیسُ عَیلَانَ
بِأَنَّ قَوْمِی قُصَمُ الْأَقْرَانِ / یا قَوْمِ كُونُوا كَأُسُودِ الْجَانِ
آلُ عَلِی شِیعَةُ الرَّحْمَنِ / وَ آلُ حَرْبٍ شِیعَةُ الشَّیطَان

Çeviri: Kahil, Dudan, Hındef ve Kays-i Aylan kabilelerinin tamamı bilir ki, Kavmimiz düşmanları yere seren bir kavimdir; ey dostlar, aslanlar gibi kükreyin! Al-i Ali, Rahman olan Allah’a tabidir; Al-i Harb ise şeytana uymaktadır.

Enes, on sekiz kişiyi öldürdükten sonra şehit oldu.[12] Onun adı Ziyaretü’ş Şüheda'de şu ifadeyle geçmektedir:[13]

اَلسَّلَامُ عَلَی أَنَسِ بْنِ كَاهِلٍ الْأَسَدِی

“es-Selâmü alâ Enesi’bni Kâhil el-Esedî” (Enes bin Kahil el-Esedi’ye selam olsun.)

İlgili Konular

Kaynakça

  1. Emînî, Ashâb-ı Emîrü’l-Mü’minîn, 1412 h.k, c.1, s.68.
  2. Muḥaddisî, Ferheng-i Âşûrâ, 1417 h.k, s.61.
  3. Muḥaddisî, Ferheng-i Âşûrâ, 1417 h.k, s.60.
  4. Celâlî, Serheşvârân-ı Taff, 1381 h.ş, s.126.
  5. Mâmekânî, Tenḳīḥu’l-maḳāl, c.11, s.230.
  6. İbn Ḥacer, el-İṣâbe, 1415 h.k, c.1, s.693.
  7. İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415 h.k, c. 1, s. 271; İbn Şehrâşûb el-Mâzenderânî, Menâkıb-u Âl-i Ebî Tâlib, Kum, Neşriyye-i Allâme, 1379 h.k, c. 1, s. 140.
  8. Belâzurî, Ensâbü’l-eşrâf, 1417 h.k, c.3, s.175.
  9. İbn Esîr, Üsüdü’l-gâbe, 1409 h.k, c.1, s.123.
  10. Ḳundûzî, Yenâbîʿü’l-mevedde, 1422 h.k, c.3, s.69.
  11. Şeyh Sadûk, el-Emâlî, Beyrut, el-Mektebetü’l-A’lâmî li’l-Matbû’ât, 1400 h.k, s. 116.
  12. Şeyh Sadûk, el-Emâlî, Beyrut, el-Mektebetü’l-A’lâmî li’l-Matbû’ât, 1400 h.k, s. 116.
  13. İbn Meşhedî, el-Mezârü’l-Kebîr, tahkik: Cevâd Kayyûmî İsfahânî, Kum, Dâru’l-İntişârâti’l-İslâmiyye, 1419 h.k, s. 493.

Bibliyografi

  • İbn Eṣīr el-Cezerī, ʿAlī bin Muḥammed, Üsdü’l-ġābe fī maʿrifeti’s-s̱aḥābe, Dāru’l-fikr, Beyrūt, 1409 h.k.
  • İbn Şehr Āşūb Māzenderānī, Menāḳıb-u Ālü Ebī Ṭālib (ʿaleyhimü’s-selām), Neşriyyāt-ı ʿAllāme, Kum, ilk bs., 1379 h.k.
  • İbn Meşhedī, Muḥammed bin Caʿfer, el-Mezārü’l-kebīr, taḥḳīḳ ve taṣḥīḥ: Ḳayyūmī Iṣfahānī, Cevād, Dafter-i Neşr-i İslāmī, Kum, ilk bs., 1419 h.k.
  • Emīnī, Muḥammed Hādī, Aṣḥāb-ı Emīri’l-müʾminīn (ʿaleyhi’s-selām) ve’r-ruvātü ʿanh, Dāru’l-kitābi’l-İslāmī, Beyrūt, ilk bs., 1412 h.k.
  • Belāzürī, Aḥmed bin Yaḥyā, Ensābü’l-eşrāf, Dāru’l-fikr, Beyrūt, ilk bs., 1417 h.k.
  • Ḥāʾirī, ʿAbdülmecīd bin Muḥammed Riḍā, Ẕaḫīratü’d-dāreyn, Neşr-i Teḥsīn, Kum, 1379 h.ş / 1421 h.k.
  • Ḥāʾirī, ʿAbdülmecīd bin Muḥammed Riḍā, taḥḳīḳ: Bāḳır Deryābnücefī, Kum, 1422 h.k.
  • Celālī, ʿAbbās, Selāḥşūarān-ı Ṭaff (tercüme-i İbṣārü’l-ʿayn), Neşr-i Zāʾir, Kum, ilk bs., 1381 h.ş.
  • Şeyḫ Ṣadūḳ, el-Emālī, el-Aʿlāmī, Beyrūt, bs. 5, 1400 h.k.
  • İbn Ḥacer el-ʿAsḳalānī, el-İṣābe fī temyīzi’s-s̱aḥābe, Dāru’l-kütübi’l-ʿilmiyye, Beyrūt, ilk bs., 1415 h.k.
  • Ḳandūzī, Süleymān bin İbrāhīm, Yenābīʿü’l-mevedde li-ẕevī’l-ḳurbā, Neşr-i Üsve, Kum, bs. 2, 1422 h.k.
  • Müḥaddisī, Cevād, Ferheng-i ʿĀşūrā, Neşr-i Maʿrūf, Kum, bs. 2, 1417 h.k.