İçeriğe atla

Muhayrik

wikishia sitesinden
Muhayrik
Kişisel Bilgiler
LakapNadrı, İsrailli, Yahudi
Yaşadığı yerMedine
Nesep/kabileBeni Nadir veya Beni Kaynuka veya Beni Se‘lebe bin Futyun
Nasıl şehit olduğu3. Hicri yıl, Uhud bölgesi
Sehabelik Bilgiler
İslam'a geçtiği zaman3. Hicri yıl
Katıldığı savaşlarUhud Savaşı
Şöhretinin nedeniYahudilerin büyüklerinden biri olarak şehit olması
DiğerHıytan-ı Seb‘a’nın önceki sahibi
Sehabeler
İmam Ali aleyhi selamAmmar bin YasirEbu BekirÖmer İbn HattabZübeyr bin AvvamZeyd bin HariseSelman-ı FarisiEbu Zer GifariMikdad bin AmrTalha bin UbeydullahEbu Eyyub El-EnsariEbu Talibvb.


Muhayrik (Arapça: مُخَیْریق), Hz. Peygamber (s.a.a) döneminde yaşamış bir Yahudi âlimiydi (bilgin). O, Uhud Savaşı’nda şehit olmuştur. Kendi kabilesinden, Uhud Savaşı’nda Hz. Peygamber’i (s.a.a) desteklemelerini istedi; fakat onlar kabul etmediler ve o tek başına Resulullah’ın yardımına koştu.

Muhayrik, kendisine ait olan mallarını, ki bunlar "Hıytan-ı Seb‘a" (yedi bahçeden oluşan mülkler) idi, Hz. Peygamber’e (s.a.a) vasiyet etti. Hz. Peygamber (s.a.a) de bu bahçeleri vakfetti (dini mülk olarak tahsis etti) yahut sadaka olarak verdi. Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Fatıma (s.a) Ebû Bekir’den, Resulullah’tan geriye kalan malları, özellikle Fedek ve bu bahçeleri kendisine vermesini istedi; fakat halifenin reddiyle karşılaştı. Bununla birlikte daha sonra Hz. Ali (a.s) ile Abbas b. Abdülmuttalib’in talebi üzerine, Ömer b. Hattab bu bahçelerin idaresini Hz. Ali’ye (a.s) teslim etti.

Tarihi kaynakların rivayetlerine göre, Muhayrik Müslüman olarak vefat etmiştir; ancak başka bir rivayette onun İslam dini üzere ölmediği nakledilir. Hz. Peygamber’in (s.a.a), onu önde gelen ve en hayırlı Yahudi olarak övmesi, onun Müslüman oluşuna işaret sayılmaktadır.

Nesebi ve Konumu

Muhayrik, Yahudilerin büyüklerinden biri olarak anılmıştır.[1] Onun âlim (bilgin, din konusunda uzman) olduğu belirtilmiştir.[2] Ayrıca o, "ahbâr" (ehli kitabın âlimleri, yani Yahudi ve Hristiyan din bilginleri) arasında sayılmıştır.[3] Hz. Peygamber (s.a.a) ise onu en hayırlı Yahudilerden biri olarak zikretmiştir.[4] Zirikli (14. h.k yüzyıl biyografi yazarı) ve diğer bazı müellifler, Muhayrik’i sahabe arasında değerlendirmişlerdir.[5][6] Onun biyografisine sahabe kaynaklarında, özellikle el-İsâbe fi Temyizi’s Sahâbe adlı eserde yer verilmiştir.[7]

Muhayrik’in zengin bir şahsiyet olduğu belirtilmiştir.[8] Onun çok miktarda malı[9] ve pek çok bahçesi bulunduğu aktarılmıştır.[10]

Muhayrik’in, Beni Nadir[11] kabilesinden veya Beni Fıtyavn’dan[12] ve daha özelde Beni Se‘lebe b. Fıtyavn’a[13] mensup olduğu zikredilmiştir. Bazı kaynaklar ise onun Beni Kaynukâ‘dan[14] ve hatta bu kabilenin reisi[15] olduğunu kaydetmiştir. Ona ayrıca "Nadri",[16] "İsrâili"[17] ve "Yahudi"[18] sıfatlarıyla da atıfta bulunulmuştur.

Uhud Savaşı’na Katılımı ve Şehadeti

Tarihi kaynaklarda aktarıldığına göre, Muhayrik Uhud Savaşı’na katılmıştır.[19] İbn Hişam (2-3. h.k yüzyıl tarihçisi), onun savaş öncesinde kavmine Hz. Peygamber’i (s.a.a) desteklemelerini söylediğini nakletmiştir. Kavmi ise “Bugün cumartesidir, biz iş yapmayız” cevabını vermiştir. Muhayrik onlara, böyle bir durumda cumartesi yasağına riayet etmenin gerekmediğini söylemiş ve Resulullah’ın yardımına koşmuştur.[20] [Not 1] Vakıdi ve Belazuri, bu konuşmada Muhayrik’in, “Yahudiler Muhammed’in Allah’ın Peygamberi olduğunu bilirler” diye yemin ettiğini aktarmışlardır.[21]

Muhayrik, Uhud Savaşı’nda şehit düşmüştür.[22] Bununla birlikte, Seyyid b. Tavus’un et-Tarâif fi Maʿrifeti Mezâhibi’t Tavâif adlı eserinin tercümesinde, onun tabii (doğal) ölümle vefat ettiği de kaydedilmiştir.[23]

Mallarını Hz. Peygamber’e (s.a.a) Vasiyet Etmesi

Muhayrik, mallarının Hz. Peygamber’e (s.a.a) ulaşmasını vasiyet etmiştir.[24] Kaynakların nakline göre, Muhayrik bu vasiyeti Uhud Savaşı’na doğru hareket ettiği sırada yapmış ve eğer ölürse mallarının Resulullah’a (s.a.a) intikal etmesini şart koşmuştur.[25] Bununla birlikte bazı rivayetlerde, mallarını vasiyet etmesinin şehadeti anında gerçekleştiği de kaydedilmiştir.[26] Belazuri, Ensâbü’l Eşrâf adlı eserinde, Muhayrik’in hayattayken mallarını Hz. Peygamber’e (s.a.a) bağışladığını bildirmiştir.[27] Bu rivayet, Muhammed Taki Şuştari’nin (ö. 1416 h.k) Kâmusü’r Ricâl adlı eserinde de zikredilmiştir.[28] Bazı araştırmacılar, onun İslam’a girişini ilan ettiği anda bütün mallarını Hz. Peygamber’e (s.a.a) bağışladığını aktarmışlardır.[29]

Hz. Peygamber (s.a.a), Muhayrik’in mallarını sadaka olarak tahsis etmiştir.[30] Nitekim bu malların, Resulullah’ın (s.a.a) sadakalarının bir bölümünü[31] ve hatta büyük kısmını oluşturduğu belirtilmiştir.[32] Hatta bazıları, Resulullah’ın bütün sadakalarının önceden Muhayrik’e ait olduğunu ileri sürmüştür.[33] Ayrıca bazı rivayetlerde, Hz. Peygamber’in (s.a.a) Muhayrik’in mallarını vakfettiği de kaydedilmiştir.[34] Bu nedenle, ilk vakıf (dini mülk tahsisi) bu mallar kabul edilmiş ve bunun Muhayrik adına Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından[35] veya doğrudan Muhayrik tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmiştir.[36]

Yedi Bahçe

Muhayrik’in mallarının yedi bahçeden oluştuğu belirtilmiştir ki bunlar şunlardı[Not 2] Meysab, Safiyye, ed-Dellâl, Husnâ, Burka, A‘vâf ve Meşrebetü Ümmü İbrâhîm.[37] Bu bahçeler, "Havâitü Resûlillah" (Resulullah’ın mülkleri) adıyla biliniyor[38] ve Medine bölgesinin en kaliteli hurmalıklarını içeriyordu.[39] Rivayetlere göre, Hz. Fatıma (s.a), Hz. Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra Ebu Bekir’den bu malları, özellikle Fedek ile birlikte yedi bahçeyi talep etmiş, fakat Ebu Bekir buna karşı çıkmıştır.[40] Bu durum, Hz. Fatıma’nın (s.a) öfkesine sebep olmuştur.[41] İkinci halife döneminde ise Hz. Ali (a.s) ve Abbas b. Abdülmuttalib bu malları Ömer’den talep etmiş, Ömer de Fedek ve Hayber’deki araziler dışında kalan malları, bu bahçeler dâhil, Hz. Ali’ye (a.s) teslim etmiştir.[42] Daha sonra bu bahçeler Hz. Fatıma’nın (s.a) evlatlarına intikal etmiştir.[43]

Ebu Basir’in, İmam Bakır’dan (a.s) naklettiğine göre, Hz. Fatıma (s.a), yedi bahçenin idaresini önce Hz. Ali’ye (a.s), sonra Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’e (a.s) ve ardından her dönemde neslinden gelen en büyük torununa vasiyet etmiştir. Benzer bir rivayet, İmam Cafer es-Sadık’tan (a.s) da nakledilmiştir.[44]

Dini Durumu

Tarihi kaynaklara göre, Muhayrik, semavi kitaplar (kütüb-i mukaddes) konusundaki bilgisine dayanarak Hz. Peygamber’i (s.a.a) eksiksiz biçimde tanıyordu, ancak Yahudiliğe olan bağlılığı gerçeği ifade etmesine engel oluyordu.[45] Bazıları onun, semavi kitaplarda verilen müjdeye dayanarak Hz. Peygamber’in (s.a.a) son peygamber olduğuna inandığını ve ilk Müslüman olmak istediğini, ancak Yahudi büyükleriyle çatışmayı önlemek için bunu yapmaktan çekindiğini ifade etmektedir.[46] Nihayet Uhud Savaşı günü Müslüman olmuştur.[47] Sayısız kaynak onun İslam’a girişini açıkça belirtmektedir.[48] Rivayetlere göre, Resulullah’a (s.a.a) iman ettikten sonra[49] kendi kabilesi Beni Kaynuka‘a, Hz. Peygamber’e (s.a.a) iman etmelerini talep etmiştir; fakat onlar kabul etmemiştir.[50]

Buna karşılık, İbn Sa‘d (ö. 230 h.k) et-Tabakâtü’l Kübrâ adlı eserinde, Muhayrik’in hiçbir zaman Müslüman olmadığını, ancak Uhud Savaşı günü Hz. Peygamber’in (s.a.a) yardımına koştuğunu aktarmıştır.[51] Bu nedenle, şehadetinden sonra üzerine namaz kılınmamış ve Müslüman mezarlığının bir köşesine defnedilmiştir.[52] Bu durum Vakıdi’ye de atfedilmiştir.[53] Bununla birlikte, 9. h.k yüzyıl sahabe tarihçisi İbn Hacer Askalani, Muhayrik’in İslam’a girişine dair rivayeti de Vakıdi’ye nispet etmiştir.[54] Ayrıca, Hz. Peygamber’in (s.a.a), Muhayrik’i en hayırlı Yahudi olarak gördüğünden öteye bir şey söylemediği; ne Uhud Savaşı sırasında ne de sonrasında onun için rahmet talep etmediği aktarılmıştır.[55] Bazıları, Muhayrik’i Yahudilerin öncüsü (sâbik) olarak tanımlaması ve onu Selman ile, Habeşilerin[56] öncüsü olarak da Bilal ile yan yana koyması durumunun, Muhayrik’in Müslüman olduğuna işaret ettiğini ileri sürmektedir.[57]

Kaynakça

  1. Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.285.
  2. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325, 518; İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46.
  3. Ferahîdî, el-Ayn, ts., c.3, s.218.
  4. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.514, 518; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325, 518.
  5. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518, c.2, s.89; İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389; Taberî, Târîh, 1967, c.2, s.531.
  6. Ziriklî, el-A‘lâm, 1989, c.7, s.194; Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.805.
  7. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46-47.
  8. Makrîzî, İmtâʿü’l esmâʿ, 1999, c.3, s.353; İbn Seyyidünnâs, Uyûnü’l ether, 1993, c.1, s.240.
  9. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n nihâye, 1407 h.k, c.3, s.237; Tabersî, A‘lâmü’l verâ, 1390 h.k, s.69.
  10. Tabersî, A‘lâmü’l verâ, 1390 h.k, s.69.
  11. Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.285, 325, 518; İbn Seyyidünnâs, Uyûnü’l ether, 1993, c.1, s.240; Sâlihî Şâmî, Subülü’l hüdâ, 1993, c.4, s.212.
  12. Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325; İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46; Makrîzî, İmtâʿü’l esmâʿ, 1999, c.14, s.370.
  13. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.514, c.2, s.88; Taberî, Târîh, 1967, c.2, s.531; Zehebî, Târîhu’l İslâm, 1993, c.2, s.205.
  14. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.285, 325, 518; İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46-47.
  15. Tabersî, A‘lâmü’l verâ, 1390 h.k, s.69.
  16. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46; Sâlihî Şâmî, Subülü’l hüdâ, 1993, c.4, s.212; Ziriklî, el-A‘lâm, 1989, c.7, s.194.
  17. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46; Sâlihî Şâmî, Subülü’l hüdâ, 1993, c.4, s.212.
  18. İbnü’l Esîr, el-Kâmil, 1965, c.2, s.162; Yâkūt el-Hamevî, Muʿcemü’l büldân, 1995, c.5, s.241.
  19. Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.285; Makrîzî, İmtâʿü’l esmâʿ, 1999, c.1, s.160-161, c.14, s.369.
  20. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518, c.2, s.88-89.
  21. Vâkıdî, el-Megâzî, 1409 h.k, c.1, s.263; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325.
  22. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518, c.2, s.88; İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325; Taberî, Târîh, 1967, c.2, s.531.
  23. İbn Tâvûs, et-Tarâif, çev. Dâvud el-Hâmî, 1374 h.ş, s.392.
  24. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.388-389.
  25. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518, c.2, s.89; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325; Taberî, Târîh, 1967, c.2, s.531.
  26. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.47; Semhûdî, Vefâü’l vefâ, 2006, c.3, s.151.
  27. Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.285.
  28. Şûştarî, Kâmûsü’r ricâl, 1410 h.k, c.10, s.22.
  29. Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.805.
  30. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.325; Şûştarî, Kâmûsü’r ricâl, 1410 h.k, c.10, s.22.
  31. Makrîzî, İmtâʿü’l esmâʿ, 1999, c.1, s.191.
  32. Vâkıdî, el-Megâzî, 1409 h.k, c.1, s.263; İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518; İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389.
  33. İbn Şebbe, Târîhu’l Medîneti’l münevvere, 1410 h.k, c.1, s.173; Şerrâb, el-Meʿâlimü’l esîre fî’s sünne ve’s sîre, 1411 h.k, s.156; Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.805.
  34. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n nihâye, 1407 h.k, c.4, s.37; Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.806.
  35. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.388; Sâlihî Şâmî, Subülü’l hüdâ, 1993, c.8, s.407; Hatîb ‘Umerî, er-Ravdatü’l fîhâ fî tevârîhi’n nisâ, 1420 h.k, s.231.
  36. Kurd ‘Alî, Hutatü’ş Şâm, 1403 h.k, c.5, s.90.
  37. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46; Yâkūt el-Hamevî, Muʿcemü’l büldân, 1995, c.5, s.241, 290-291.
  38. Sâlihî Şâmî, Subülü’l hüdâ, 1993, c.8, s.407; İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389.
  39. Kurd ‘Alî, Hutatü’ş Şâm, 1403 h.k, c.5, s.90.
  40. Hatîb ‘Umerî, er-Ravdatü’l fîhâ fî tevârîhi’n nisâ, 1420 h.k, s.230-231; Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.807-808; Semhûdî, Vefâü’l vefâ, 2006, c.3, s.155.
  41. Semhûdî, Vefâü’l vefâ, 2006, c.3, s.155; Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.808.
  42. Semhûdî, Vefâü’l vefâ, 2006, c.3, s.155.
  43. Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.807.
  44. Kuleynî, el-Kâfî, 1407 h.k, c.7, s.49.
  45. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.518; Makrîzî, İmtâʿü’l esmâʿ, 1999, c.3, s.353; Sâlihî Şâmî, Subülü’l hüdâ, 1993, c.4, s.212.
  46. Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.805.
  47. İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n nihâye, 1407 h.k, c.3, s.236, 237.
  48. İbn Hişâm, es-Sîretü’n Nebeviyye, ts., c.1, s.514; Belâzurî, Ensâbü’l eşrâf, 1996, c.1, s.266, 285, 518; Makrîzî, İmtâʿü’l esmâʿ, 1999, c.1, s.65-66, c.14, s.369.
  49. İbn Seyyidünnâs, Uyûnü’l ether, 1993, c.1, s.240; Yâkût el-Hamevî, Muʿcemü’l büldân, 1995, c.5, s.290; Şûştarî, Kâmûsü’r ricâl, 1410 h.k, c.10, s.22.
  50. Tabersî, A‘lâmü’l verâ, 1390 h.k, s.69-70.
  51. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389.
  52. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389.
  53. Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.806; Semhûdî, Vefâü’l vefâ, 2006, c.3, s.150-151.
  54. İbn Hacer, el-İsâbe, 1415 h.k, c.6, s.46.
  55. İbn Sa‘d, et-Tabakâtü’l kübrâ, 1990, c.1, s.389.
  56. İbn Şebeh, Târîhü’l Medîneti’l Münevvere, 1410 h.k, c.1, s.173; İbn Hacer, el-İsabe, 1415 h.k, c.6, s.47; Şerrâb, el-Ma’âlimü’l-Atıre fi’s-Sunne ve’s-Sire, 1411 h.k, s.156.
  57. Sabri Paşa, Mevsûat Mir’âtü’l Haremeyn eş-Şerîfeyn, 1424 h.k, c.4, s.806.
  1. Bu konu diğer kaynaklarda bazı farklılıklarla yer almıştır. (Bkz. Taberî, Târih-i Taberî, 1967, c.2, s.531; İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n Nihâye, 1407 h.k, c.4, s.36; Makrîzî, Emtaü'l-Esma', 1999, c.1, s.160-161, c.3, s.353.)
  2. Bu bahçelerin adları kaynaklarda küçük farklılıklarla geçmektedir. (Örneğin bkz. Belazrî, Ensâbü'ş-Şerâf, 1996, c.1, s.518; İbn Şehbe, Târih-i Medîne-i Münevvere, 1410 h.k, c.1, s.173; İbn Seyyid en-Nas, Uyûnü'l-Esar, 1993, c.1, s.240.) Ayrıca yerleri ve isimleri hakkında araştırmacılar tarafından kapsamlı tartışmalar sunulmuştur. (Sabrî Paşa, Müsavve' Mirâtü'l-Haremeyn'i Şerifeyn, 1424 h.k, c.4, s.806-807; Sümhûdî, Vefâü'l-Vefâ, 2006, c.3, s.151-155.)

Bibliyografi

  • İbnü’l Esîr, Ali b. Ebu’l Kerem, el-Kâmil fî’t Târîh, Beyrut, Dâr Sâder, 1965.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Ali, el-İsâbe fî Temyîzü’s Sahâbe, tahkik: Adil Ahmed Abdü’l Mevcid ve Ali Muhammed Muvved, Beyrut, Dârü’l Kütübü’l İlmiyye, 1415 h.k, c.6, s.46.
  • İbn Sa‘d, Muhammed b. Menî‘, et-Tabakâtü’l Kübrâ, tahkik: Muhammed Abdü’l Kadir Atâ, Beyrut, Dârü’l Kütübü’l İlmiyye, 1990.
  • İbn Seyyid en-Nas, Ebu’l Feth Muhammed, Uyûnü’l Esar fî Funûnü’l Megâzî ve’ş Şemâil ve’s Siyer, şerh: İbrahim Muhammed Ramazan, Beyrut, Dârü’l Kalem, 1993.
  • İbn Şebeh, Ömer b. Şebeh Numeyrî, Târîhü’l Medîneti’l Münevvere, tahkik: Fahîm Muhammed Şeltût, Kum, Dârü’l Fikr, 1410 h.k.
  • İbn Tâvus, Ali b. Mûsâ, et-Tarâif, tercüme: Dâvud Elhâmî, Kum: Navîd-i İslâm, 2. baskı, 1374 h.ş.
  • İbn Kesîr, İsmâ‘îl b. Ömer, el-Bidâye ve’n Nihâye, Beyrut, Dârü’l Fikr, 1407 h.k.
  • İbn Hişâm, Abdülmelik b. Hişâm Hamîrî, es-Sîre’n Nebeviyye, tahkik: Mustafâ es-Sakkâ ve diğerleri, Beyrut, Dârü’l Ma‘refe, tarih yok.
  • Belazrî, Ahmed b. Yahyâ, Ensâbü’ş Şerâf, tahkik: Suheyl Zekâr ve Riyâz Zerkelî, Beyrut, 1996.
  • Hattâb Ümrî, Yâsîn, er-Ravde’l Feyhâ’ fî Tevârîhü’n Nisâ’, tahkik: Hüsâm Riyâz Abdülhakîm, Beyrut, Müessese’l Kütübü’l Teşkîfiyye, 1420 h.k.
  • Zehebî, Şemsü’d-Dîn Muhammed b. Ahmed, Târîhü’l İslâm ve Vefiyâtü’l Meşâhîr ve’l İ‘lâm, tahkik: Ömer Abdü’s Selâm Tedmurî, Beyrut, Dârü’l Kitâbü’l Arabî, 2. baskı, 1993.
  • Zerkelî, Hayreddîn, el-İ‘lâm: Kâmusü Tercem Lisühürü’r Recâl ve’n Nisâ’ min’l Arab ve’l Müste‘ribîn ve’l Müsteşrikîn, Beyrut, Dârü’l İlm li’l Melâyîn, 8. baskı, 1989.
  • Sümhûdî, Ali b. Ahmed, Vefâü’l Vefâ bi-Akhbâr Dârü’l Mustafâ, tahkik: Halid Abdülğanî Mahfûz, Beyrut, Dârü’l Kütübü’l İlmiyye, 2006.
  • Şerrâb, Muhammed Muhammed Hasan, el-Ma‘âlimü’l Esîre fî’s Sunne ve’s Sîre, Beyrut-Şam, Dârü’l Kalem-Dârü’l Şâmiyye, 1411 h.k.
  • Şuşterî, Muhammed Takî, Kâmusü’r Recâl, Kum, Müessese Neşr-i İslâmî, 2. baskı, 1410 h.k.
  • Sâlihî Şâmî, Muhammed b. Yûsuf, Sebelü’l Hudâ ve’r Reşâd fî Sîreti Hayri’l ‘Ibâd, tahkik: Adil Ahmed Abdü’l Mevcid ve Ali Muhammed Muvved, Beyrut, Dârü’l Kütübü’l İlmiyye, 1993.
  • Sabrî Paşa, Eyûb, Müsavve‘ Mirâtü’l Haremeyn’i Şerifeyn ve Cezîretü’l Arab, Kahire, Dârü’l Âfâkü’l Arabiyye, 1424 h.k.
  • Tabersî, Fazl b. Hasan, İ‘lâmu’l Vürâ bi-Alâmi’l Hudâ, Tahran, İslâmiyye, 3. baskı, 1390 h.k.
  • Taberî, Muhammed b. Cerîr, Târîh-i Taberî, tahkik: Muhammed Ebu’l Fazl İbrâhîm, Beyrut, Dârü’t Terâs, 8. baskı, 1967.
  • Ferahîdî, Halîl b. Ahmed, el-‘Ayn, Kum, Neşr-i Hijret, 2. baskı, tarih yok.
  • Kırd‘alî, Muhammed, Hüttûtu’ş Şâm, Beyrut, Mektebetü’n Nûrî, 3. baskı, 1403 h.k.
  • Kelînî, Muhammed b. Ya‘kûb, el-Kâfî, tahkik: Ali Ekber Gaffârî ve Muhammed Âhûndî, Tahran, Dârü’l Kütübü’l İslâmiyye, 4. baskı, 1407 h.k.
  • Makrîzî, Ahmed b. Ali, Emtaü’l Esma‘ bimâ li’n Nebî min’l Ehvâl ve’l Emvâl ve’l Hufede ve’l Metâ‘, tahkik: Muhammed Abdü’l Hamîd en-Nemîsî, Beyrut, Dârü’l Kütübü’l İlmiyye, 1999.
  • Vâkıdî, Muhammed b. Ömer, el-Megâzî, tahkik: Marsden Jones, Beyrut, Müessese’l Âlemî, 3. baskı, 1409 h.k.
  • Yâkûtü’l Hamvî, Yâkût b. Abdullah, Mu‘cemü’l Beladân, Beyrut, Dâr Sâder, 2. baskı, 1995.