Kufe

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
resimsiz
kategorisiz
infobox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
Kufe
Genel Bilgiler
ÜlkeIrak
İlNecef-i Eşref
DilArapça
Dinİslam
MezhepŞia
Mekanlar
TürbelerMeysem-i Tammar, Müslim bin Akil, Hâni bin Urve
MescidlerSehle Mescidi


Kufe (Arapça: الكوفة); Irak’ın güneyinde yer alan şehirlerden biridir. Necef-i Eşref’in 10 km kuzeydoğusunda bulunan bu şehir, Müslümanların eliyle kurulan ikinci şehirdir. İmam Ali (a.s) Kufe’yi hilafet merkezi olarak seçmiş ve burada da şehit edilmiştir. Birinci asırdaki Şiilerin çoğunluğu Kufeliydi. İmam Sadık (a.s) iki yıl bu şehirde ikamet etmiştir. Mescid-i Kufe ve Mescid-i Sehle, Kufe’nin en önemli mekânlarındandır. Şii rivayetlerde, İmam Mehdi’nin (a.s) hükümet merkezinin Kufe, hüküm vereceği yargı merkezinin Kufe Mescidi ve kıyamından sonra yaşayacağı yerin ise, Mescid-i Sehle olacağı belirtilmiştir.

Kufe’nin Anlamı

“Kufe” kelimesi, bir yerde biriken kırmızı kum veya kum tepesi anlamına gelmektedir. Bazıları yuvarlak kum tepesi, çakıl taşları ile veya herhangi bir kumla karışmış kum tepesi manasına geldiğini belirtmiştir.[1] Bazı kaynaklara göre ise “Kufe” kelimesi, toplanmak manasına gelen “Tekuf” kelimesinden türemiştir.[2]

Tarihçe

Rivayetlere göre İslam öncesinde bayındır ve yaşanılan bir yer olan Kufe şehri, sonraları viran olmuştur. Dini rivayetlere göre, Hz. Nuh (a.s) gemisini burada yapmış[3] ve Nuh kavmi bu şehre putlar bırakmışlardır.[4]

Bu şehrin yeniden inşa edilişi Müslümanlara atfedilmektedir. Kufe şehri, Basra şehri ile birlikte Müslümanlar tarafından kurulmuştur. Bu bölgenin İslam ordusunun daimi karargâhlarından biri olduğu söylenmektedir. İkinci halife Ömer b. Hattab, Arap ordusunun bu bölgede karamsarlığa düştükleri haberini alınca, Sa’d b. Ebi Vakkas’a hicri 15 veya 17 veyahut 19. yılda o arazide Müslümanların ikamet etmesi için, onların mizaçlarına uygun bir yer belirlemesini emretti. Sa’d da bunun için Hire şehri yakınında ve Fırat nehri kenarında bulunan bölgeyi seçti.[5] Sa’d’ın Kufe’deki ilk işi, Kufe’nin yüksek bölgesine mescit ve Daru’l-İmare (vali konağı) inşa etmek oldu.[6]

Kufe şehrinin tesisi, ikinci halife dönemindeki fütuhatların icap ettiği stratejik zorunluluklardandı. Sa’d b. Ebi Vakkas komutasındaki Arap birlikleri İran topraklarına ulaştığında, Medine (İslam devletinin merkezi) ile savaş meydanı arasında bir irtibat hattı gereksinim olarak hissediliyordu ve Müslümanların ordusu için savaş meydanına yakın bir noktada sabit bir dayanak merkezi ve askeri üssün olması gerekmekteydi. Bu nedenle ikinci halife Ömer, Kufe’ye sabit bir askeri üs yapılması emrini verdi[7] ve böylece Kufe şehri yavaş yavaş büyüdü ve gelişti. Kufe’ye hicret eden ilk muhacirlerin geneli – ister Arap olsun, ister Fars – çoğu zaman ailesiz gelen ve hazır kıta olarak yaşayan askeri birliklerden oluşmaktaydı.[8] Kufe şehri, Arap ve Farslar olmak üzere iki farklı unsurdan oluşmaktadır; Arapları şehrin kurucu unsuru ve farsları ise ikinci asli unsuru olarak adlandırabiliriz.[9]

Kufe Şiileri, Arap milletinin Ehlibeyt’in (a.s) velayetini reddetmesinden sonra, Ehlibeyt’in velayet ve dostluğunu kabul eden ilk kimseler olmuştur. Bundan dolayı Kufe’de yaşamanın Mekke ve Medine’de yaşamaya tercih edildiğine dair rivayetler nakledilmiştir ve Kufe, halk arasında Şiilik inancının gelişmesine vesile olan, bu mektebin yayılma merkezi olarak bilinmiştir.[10]

Nüfusu

Kufe kuruluşunun en başından beri Mekke, Medine ve hatta Demeşk gibi asıl Araplardan oluşan bir şehir değildi. Bilakis aşırı derece karma kabilelerden oluşmaktaydı.[11] Kufe’nin tesisinin daha ilk başlarında uzak bölgelerden gelenlerin sayısı yaklaşık 15 bin ila 20 bin kişi arasındaydı. Ömer b. Sa’d Kufe’nin nüfusunu yedi gruba ayırmıştır:

  1. Kinane ve müttefikleri
  2. Yemen kabileleri; Huzae, Kassan Becile, Has’am, Kinde, Hadramut ve Ezd kabileleri.
  3. Yemen kabilelerinden; Mezhic, Himyer, Hemdan ve bu kabilelerin müttefikleri.
  4. Temim Rehab ve Havazin.
  5. Esed Gatafan, Maharib, Nemr, Zabia ve Tagleb.
  6. Eyad, Ak, Abdu’l-Kays, Ehlu’l-Hacer, Hamra ve Hemra.
  7. Yemenli Tay kabilesi.

Teşeyyü’nün sıkı taraftar ve takipçilerinden olan Hemdan kabilesi, Kufe’de iyi bir konum ve mevkiye sahipti. Kabilelerin bu terkibi İmam Ali’nin (a.s) dönemine kadar devam etti ve İmam (a.s) yeni bir gruplandırma yaparak Kufe’nin terkibini değiştirdi. Kufe’deki kabilelerin terkibindeki en son değişikliği ise, hicri kameri 50. yılda Ziyad b. Ebih yapmıştır.

İslam topraklarının genişlemesi döneminde Kufe’ye yerleşen Arapların çoğu Yemenliydi ve özellikle Hemdan kabilesi olmak üzere Yemen kabilelerinin çoğu da Hz. Ali’nin (a.s) Şiilerindendi.

Massignon şöyle yazmaktadır: Hemdan kabilesi büyük, önemli, güçlü ve kudretli bir kabileydi. Kabile fertleri Hz. Ali’nin (a.s) çok samimi Şiilerindendi.[12] Ayrıca Cemel ve Sıffin savaşlarında Hz. Ali’yi (a.s) destekleyen kabilelerin en güçlüsü olan Tay kabilesi, Kufe’nin şekillendiği ilk dönemlerde Kufe'deydi.[13]

Aslen Yemenli olan, İmam Ali’nin (a.s) Şiilerinden Eş’ariler de Kufe’ye hicret ettiler. Bu kabile Haccac b. Yusuf’un Şiilere yönelik baskılarından dolayı Kufe’den Kum’a göç ettiler ve Kum’u İran topraklarındaki ikamet yerleri ve Şiiliği yayma merkezleri karar kıldılar.[14]

Kufe Mescidi

Kufe Mescidinin Avlusu

Sa’d b. Ebi Vakkas’ın Kufe’de inşa ettiği mekânlardan birisi de Kufe Mescididir. Bu mescit Hz. Ali'nin (a.s) hutbeler okuduğu ve hükümler verdiği yerdir. İmam Ali’nin (a.s) hüküm verdiği yer günümüzde “Dekketu’l-Kaza” olarak bilinmektedir. Hz. Ali (a.s) İbn-i Mülcem Muradi’nin kılıç darbesiyle bu mekânda yaralanmış ve şehit olmuştur.

Kufe Mescidi, Mescidu’l-Haram ve Mescidu’n-Nebi dışındaki diğer mescitlerden faziletlidir[15] ve İmam Zaman’ın (a.s) hüküm ve yargı merkezi olacaktır.[16] Yolcu, Kufe Mescidinde namazını ister yolcu namazı olarak “kasri” (seferi), isterse de tam kılabilir.[17]

Daru’l-İmare

Sa’d b. Ebi Vakkas’ın emriyle Kufe şehrini inşa ederken, Kufe Mescidinin güneydoğusuna onun için bir de saray yaptılar ve ona “Kasr-ı Tamar” (yüksek yer) ismini verdiler. Bu saray Sa’d’dan sonra halife, padişah ve hükümdarların özel ikametgâh yeri oldu.[18]

Müslim b. Akil’i, Ubeydullah b. Ziyad’ın emriyle bu sarayın damından aşağı attılar.[19]

Kerbela esirlerini ve İmam Hüseyin’in (a.s) mukaddes başını Daru’l-İmare’de Ubeydullah b. Ziyad’ın yanına getirdiler ve Hz. Zeynep (s.a) ve İmam Seccad (a.s) bu mekânda Ubeydullah b. Ziyad’la konuştular.[20]

Daru’l-İmare Muhtar Sakafi’nin de ikametgâhı olmuş ve Aşura kıyamı katillerinin başları burada Muhtar’ın huzuruna getirilmiştir.

Bu saray Abdulmelik b. Mervan’ın emriyle hicri 71 yılında tahrip edilmiştir.

Kufe Mescitleri

Kufe’de, Kufe Mescidinin dışında başka mescitler de inşa edilmiştir. Bu mescitlerin çoğunluğu kabile mescitleridir ve o mescide yakın olan kabileye özgüdür. Şii rivayetlere göre bu mescitler üç kısma ayrılır:

  • İyi insanlar ve iyi hedefler doğrultusunda yapılan kutsal ve mübarek mescitler.
  • Aşağılık insanlar ve aşağılık hedefler doğrultusunda yapılan lanetlenmiş mescitler.
  • Şii rivayetlerde zikredilmeyen veya onlara bir unvan verilmeyen diğer mescitler.

Kutsal ve Mübarek Mescitler

Kufe’nin Lanetlenmiş Mescitleri

Bu mescitler Hz. Ali’ye (a.s) karşı ayaklanma kastıyla, Mescid-i Zırar şeklinde yapılmıştır. İmam Bakır’dan (a.s), ilk dört mescidin İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinden sonra, Kufe ordusunun İmam Hüseyin’e (a.s) karşı zafer kazanmasının şükranı olarak yenilendiği rivayet edilmiştir. Bundan dolayı bu mescitlere daha çok lanet edilmiştir. Günümüzde bu mel'un ve lanetlenmiş mescitlerden geriye hiçbir iz kalmamıştır.[21]

  1. Mescid-i Eş’as b. Kays Kindi
  2. Mescid-i Cerir b. Abdullah Becili
  3. Mescid-i Semmak b. Mahzume
  4. Mescid-i Şebes b. Reb’i
  5. Mescid-i Teym
  6. Mescid-i Sakif
  7. El-Hamra da bir mescit.

Kufe Hâkimleri (Kuruluşundan Muhtar’ın Kıyamına Kadar)

  1. Sa’d b. Ebi Vakkas: Kufe’nin tesisinin ilk dönemlerinde Ömer b. Hattab onu Kufe’nin yöneticiliğine atadı. Osman b. Affan da onu bir müddet bu makamda tuttu ve daha sonra azletti.
  2. Muğayre b. Şu’be: Ömer b. Hattab onu atadı ve Osman b. Affan ise onu görevden aldı. Muaviye hilafet koltuğunu oturunca Muğayre’yi Kufe’nin hâkimliğine atadı ve o ölünceye; yani hicri 50 yılına kadar orada kaldı.
  3. Ammar b. Yasir: Ömer b. Hattab onu Kufe’nin yöneticiliğine atadı.
  4. Velid b. Ukbe: Üçüncü halife Osman b. Affan Sa’d b. Ebi Vakkas’tan sonra hicri 25. yılda onu Kufe’nin idaresine getirdi.
  5. Said b. el-As: Osman b. Affan Velid b. Ukbe’yi görevden aldıktan sonra Said b. el-As’ı Kufe hükümetine atadı. Kufe halkı da hicri 34. yılda onu şehirden dışarı atarak, Osman’a bir mektup yazıp, Ebu Musa Eş’ari’nin Kufe hâkimi olmasını istediler. Üçüncü halife de Ebu Musa Eş’ari’yi Kufe hâkimi yaptı.
  6. Ukbe b. Amr: Hz. Ali (a.s) Ukbe b. Amr’ı Kufe’de kendi yerine koydu ve Sıffin savaşına gidince onu bu görevden aldı.
  7. Ammare b. Şahab: Hicri 36. yılda İmam Ali’nin (a.s) Kufe’deki görevlisiydi.
  8. Ebu Musa Eş’ari: İkinci halife Ömer b. Hattab hicretin 17. yılında onu Basra valiliğine atadı. Osman b. Affan iktidara gelince bir müddet Ebu Musa Eş’ari’yi bu pozisyonda tuttu ve daha sonra görevden aldı. Bunun üzerine Ebu Musa Eş’ari de Kufe’ye gitti. Kufe halkı Said b. el-As’ı şehirden dışarı attıktan sonra Osman b. Affan’a mektup yazıp, Ebu Musa Eş’ari’yi Kufe valiliğine atamasını istediler. Osman’da onu Kufe valisi olarak atadı. Ebu Musa, Osman öldürülene kadar Kufe’de kaldı ve Hz. Ali’nin (a.s) hilafet makamına gelmesiyle onu bu makamda tuttu. Bir müddet sonra Cemel savaşının oluşmasının üzerine Hz. Ali (a.s) bir elçiyi, Kufe halkından Cemel savaşında kendi yanında yer almalarını istediğini kendilerine bildirmek üzere Kufe’ye gönderdi. Ancak Ebu Musa Eş’ari, Kufe halkından Cemel savaşına katılmamalarını istedi. Bunun üzerine de Hz. Ali (a.s) onu görevden aldı.
  9. Ziyad b. Ebih: Muaviye Ziyad’ı Kufe ve Basra valisi olarak atadı. O da ölünceye kadar (hicri 53) bu görevi sürdürdü.
  10. Dahhak b. Kays: Muaviye hicretin 53. yılında vefat eden Ziyad b. Ebih’in yerine Dahhak’ı göreve getirdi. Dahhak da gitti ve halkı Abdullah b. Zübeyr’e biat etmeye davet etti. Mervan b. Hakem’le savaştı ve hicretin 65. yılında Merci Rahit’te öldürüldü.
  11. Abdullah b. Halid: Kufe valiliğine Muaviye tarafından atandı.
  12. Sa’d b. Zeyd: Huzae kabilesindendi ve Muaviye tarafından bu makama getirildi.
  13. Abdurrahman b. Abdullah: O, Muaviye b. Ebu Süfyan’ın kız kardeşi Ümmü Hekem’in oğluydu. Hicretin 57. yılında dayısı Muaviye tarafından Kufe valisi olarak atandı. Kufe halkı onu güzel bir ahlaka sahip olmamasından ötürü şehirden dışarı attı.
  14. Numan b. Beşir: O, Muaviye b. Süfyan tarafından Kufe valisi olarak atanan en son kişi sayılmaktadır. Numan b. Beşir hicri kameri 65’te öldürüldü.
  15. Ubeydullah b. Ziyad: Yezid b. Muaviye onu hicri 60. yılda, Müslim b. Akil’in halkı İmam Hüseyin’e (a.s) yardım etmesi için davet etmeye geldiği bir zamanda Kufe valiliği görevine getirdi.
  16. Amr b. Hureys: Ziyad b. Ebih tarafından Kufe valiliğine atandı ve Ziyad Kufe’den gideceği zaman onu yerine koyardı. Amr b. Hureys Ubeydullah b. Ziyad’ın da yerine bakardı.
  17. Amir b. Mes’ud: Yezid’in ölümünde sonra Kufe halkının seçmesiyle Kufe valiliği makamına geçti. Abdullah b. Zübeyr’in halife olarak tayin edilmesinden sonra Abdullah b. Zübeyr onu Kufe valisi olarak atadı.
  18. Abdullah b. Yezid: Abdullah b. Zübeyr tarafından Mekke hâkimliğine getirildi ve daha sonra Kufe valiliğine atandı.
  19. Abdullah b. Muti’: Abdullah b. Zübeyr onu Kufe valiliğine atadı ve Muhtar’ın onu Kufe’den atmasıyla tekrar Mekke’ye döndü.
  20. Muhtar b. Ebu Ubeyd Sakafi: Abdullah b. Muti’i yenilgiye uğrattıktan sonra Kufe hâkimi oldu. Muhtar ne zaman Medain’e gitse yerine Saib b. Malik Eş’ari’yi bırakırdı.
  21. Mus’ab b. Zübeyr: Abdullah b. Zübeyr tarafından Basra valiliğine atandı. Muhtar’ı yenmesinin ardından Kufe valiliği de ona verildi.[22]

Rivayetler Aynasında Kufe’nin Siması

Kufe hakkında nakledilen rivayetler birkaç kategoriye ayrılmaktadır:

  1. Kufe’yi “Kubbetu’l-İslam” olarak tanıtan rivayetler.
  2. Özellikle Kufe Mescidi olmak üzere Kufe mescitlerinin fazileti hakkında nakledilen rivayetler.
  3. Mekke ve Medine’nin dışında Kufe’de ikamet etmenin üstünlüğü hakkında nakledilen rivayetler.
  4. Kufe halkı ve toprağı hakkında nakledilen rivayetler.
  5. Kufe’den belaların defedilmesi hakkında nakledilen rivayetler.
  6. “Kötü niyetli zalim biri, Allah ondan intikam almadan önce Kufe’ye giremez” diyen rivayetler.
  7. Kufe’yi Hz. Ali’nin (a.s) türbesi olarak tanıtan rivayetler.
  8. “Şiilerin kili - toprağı Kufe’dendir ve Kufe Şiilerin ikametgâhıdır” diyen rivayetler.
  9. Kufe’yi cennet bahçelerinden bir bahçe olarak tanıtan rivayetler.
  10. “Biz Kufe’yi severiz ve Kufe’de bizi sever” diyen rivayetler.

İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: Hz. Nuh (a.s) Kufe Mescidinin ortasına bir kubbe yaptı. Ailesini, ehlini ve müminleri onun içine yerleştirdikten sonra şehirleri inşa etti. Evlatlarını şehirlere yerleştirdi ve Kufe’nin “Kubbetu’l-İslam” olarak adlandırılması bu kubbeden kaynaklanmaktadır.”[23]

Şahsın birisi İmam Sadık’ın (a.s) huzuruna gelerek Mekke’ye yerleşmek istediğini arz etti. İmam Sadık (a.s) onu Medine ve Mekke’de ikamet etmekten men ederek şöyle buyurdu: “Irak’a, Kufe’ye yerleş ki bereket onun on iki milindedir, şöyle –yani; her dört tarafından-.”[24]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kufe cennet bahçelerinden bir bahçedir.”[25]

İmam Bakır (a.s) Hz. Resul-ü Ekrem’den (s.a.a) naklen şöyle buyurmuştur: “Ümmetimin toprağı Medine’den ve Şialarımızın toprağı ise Kufe’dendir.”[26]

İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah bütün şehirlerin arasından Kufe, Kum ve Tiflis’i seçmiştir.”[27]

İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: “Benim nezdimde Kufe’deki bir ayak izi, Medine’deki bir evden daha sevimlidir.”[28]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Her kimin Kufe’de bir evi varsa mutlaka onu tutsun – korusun.”[29] İmam Sadık (a.s) başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ Kufe şehrini diğer şehirlere ve müminlerini de diğerlerine delil (hüccet) olarak getirdi.”[30]

İmam Rıza (a.s) Müminlerin Emiri İmam Ali’den (a.s) naklen Kufe şehrinden belaların defedildiği noktasında şöyle buyurmuştur: “Belalar Hz. Peygamberin (s.a.a) çadırlarından def edildiği gibi Kufe’den de defedilir.”[31]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Belalar yayıldığında emniyet ve güvenlik Kufe nahiyesindedir.”[32]

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Burası bizim şehrimizdir, bizim yerimizdir ve Şiilerimizin ikametgâhıdır.”[33]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kufe toprağı bizi sever ve biz de onu severiz.”[34]

İmam Sadık (a.s) Hz. Ali’nin (a.s) dilinden şöyle nakletmektedir: “Mekke Allah’ın haremi, Medine Hz. Resul-ü Ekrem’in (a.s) haremi ve Kufe ise benim haremimdir. Hadise meydana getirmek isteyen hiçbir zalim, Allah onun kökünü kurutmadan önce Kufe’ye giremez.”[35]

İmam Sadık (a.s) Rey şehri halkına şöyle buyurmuştur: “Allah için bir harem vardır ve o Mekke’dir. Allah Resulü (s.a.a) için de bir harem vardır ve o Medine’dir. Müminlerin emiri Hz. Ali (a.s) için de bir harem vardır ve o Kufedir. Bizim için de bir harem vardır ve o da Kum’dur.”[36]

Hz. Ali (a.s) Döneminde Kufe

Kufeliler, Maliki Eşter’in yönlendirmesiyle İmam Ali (a.s) ile biat eden ilk kişiler olmuşlardır.[37] İmam Ali (a.s) hicri 36 yılında Medineli bin savaşçı ile Kufe’ye doğru gittiğinde, onlar da on iki bin savaşçı ile Hz. Ali’ye (a.s) katılmışlardır.[38] Cemel savaşında Kufelilerin büyük çoğunluğu İmam Ali’yi (a.s) desteklemiştir.[39] Hz. Ali (a.s) kendi döneminde Kufe’yi İslam hükümetinin merkezi karar kılmıştır.

Hz. Ali’nin (a.s) Kufe şehrini Hükümet Merkezi Seçmesinin Nedeni

  • Medine ve Hicaz bölgesi, ekonomik açıdan Irak ve Şam’la kıyaslanacak güce sahip değildi. Çünkü çöl bölgesi olan Medine, tarım, hayvancılık ve aktif bir ticareti olmaksızın, günlerini gün etmekteydi. Fakat Irak, bölgenin en önemli geçim kaynağıydı.
  • Medine, insan gücü açısından Şam’la tam manasıyla savaşacak güçte değildi. Ancak Kufe nüfus çoğunluğu ve nüfusu çok olan bölgelere yakınlığı açısından her türlü saldırıya karşı koyma gücüne sahipti.
  • Medine halkı, özellikle de bazı sahabeler, İmam Ali’ye (a.s) en ufak bir ilgi duymuyorlardı ve kendilerini İmam Ali’den (a.s) daha müçtehit gördükleri için, onun sözünü de dinlemiyorlardı. Ancak Müminlerin emiri Ali (a.s) ile Kufe halkı arasında karşılıklı bir ilgi bağı vardı.
  • Medine halkının önceki halifeler döneminde müptela oldukları haddinden fazla rahatlık talep etme, onlarda savaşma ruhunu bırakmamıştı. Halk Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) vefatının üzerinden geçen 25 yıllık süreç boyunca, yavaş yavaş Hz. Resulullah’ın (s.a.a) öğretileri sonucunda elde ettikleri manevi ve ilahi değişimden uzaklaştılar.
  • Hz. Nebiyi Ekrem’in (s.a.a) eski sahabelerinin Kufe’deki varlığı, İslam âleminin diğer bölgelerinden daha fazlaydı.
  • O zamanlar Kufe coğrafi açıdan takriben İslam âleminin kalbinde yer almaktaydı ve İran, Hicaz, Şam ve Mısır’a hâkimdi.[40]

Hz. Ali’nin (a.s) Kufe’ye girişinden bu yana Kufe’deki iki grup, iki farklı konumdaydılar:

  • Maliki Eşter gibi İmam Ali’ye (a.s) Muaviye ile savaşmayı tavsiye eden ve kendilerini koşulsuz olarak İmam Ali’nin (a.s) ihtiyarına bırakan komutan ve önderler.
  • Savaşmaya hiç gönülleri olmayan, ancak kendi konumlarını korumak için, görünüşte İmam Ali (a.s) ile birlikte olduklarını ima eden kabile liderleri.

Bunlara ek olarak Kufelilerden, görünüşte İmam Ali’nin (a.s) safında olan, ancak en küçük bir tehlike anında kaçacak olan büyük bir grup da mevcut idi. Nehcü’l-Belağa[41] İmam Ali’nin (a.s) Muaviye ile yapmış olduğu savaşta gevşek davranmalarından dolayı, Kufe halkına yaptığı birçok beddua ve kınamalarla doludur.[42]

Hz. Ali (a.s) Kufe halkını Sıffin savaşı için mescitte toplayarak onlara Muaviye’nin Şam ehliyle hızla Irak’a doğru geldiğini ve kendilerinin bu konuda ne düşündüğünü sordu. Kufe halkı ıstırap ve sıkıntıyla bazı sözler söylediler. Ancak İmam (a.s) onların sözlerinden bir şey anlamadı. Daha sonra İstirca ayetini okur haldeyken, “Hilafeti ciğer yiyen Hind’in oğlu kazandı” buyurdu ve sonra minberden aşağı indi. Hakemiyet olayının dayatılmasının ardından Hz. Ali (a.s) Muaviye’nin işini bitirmek üzere halkı seferber etmeye çalıştı. Ancak Kufe halkı buna ilgi ve rağbet göstermedi. Daha sonra İmam Ali (a.s) Haricilerin yaptıkları eylemlerden (Abdullah b. Hubab, eşi ve çocuğunu öldürmeleri) dolayı onlarla savaşmaya gitti. Müminlerin emiri Ali (a.s) Haricilerle savaştıktan sonra Kufe ehline “şimdi Şam’lı düşmanınızın üzerine gitmeye hazır olun” diye buyurdu. Fakat yapılan tartışmalardan sonra Kufe’lilerin ısrarı üzerine Kufe’ye döndü ve Kufe’nin önde gelenlerinden birkaç kişi de İmam’ın (a.s) ordusundan kaçarak Muaviye’ye katıldılar. İmam Ali’nin (a.s) hükümetinin topraklarının çoğu ya tamamı Muaviye’nin eline düştü ya da onun (Muaviye) ordusunun yağma ve kanlı saldırıları sonucunda o bölgelerinin sakinlerinin kalbine büyük panik ve korku düşürüldü.[43]

İmam Hasan (a.s) Döneminde Kufe

Hz. Ali’nin (a.s) şehadetinden hemen sonra İmam Hasan’ın (a.s) ismi halife unvanıyla Kufe halkından 40 bin kişi tarafından ilan edildi.[44] Muaviye casusluk için Kufe ileri gelenlerinden dört kişiyi kullanıyordu. Kufe’nin ileri gelenlerinden bazıları Muaviye için İmam Hasan’ı (a.s) öldürmeye razıydılar. Kufe kabilelerinin eşraf ve liderlerinden bir grup gizli bir şekilde Muaviye’ye mektup yazarak, mektupta kendisine itaat ettiklerini ilan edip, onu Kufe’ye doğru hareket etmesi için teşvik ettiler ve ona, Kufe’ye yaklaşınca kendisine katılacakları güvencesi verdiler. İmam Hasan (a.s) onların mektubunun içeriğinden haberdar oldu.[45] Muaviye, İmam Hasan’ın (a.s) yanına bazı elçiler gönderdi ve bunlar Medain’de İmam Hasan’ın (a.s) huzurundan ayrılırken şöyle dediler: Allah, Resulü’nün (s.a.a) oğlu hürmetine kan dökülmesine mani oldu, fitneyi bastırdı ve Hasan barış teklifini kabul etti. Bunu duyan Kufe halkı İmam Hasan’a (a.s) saldırarak çadırı ve çadırın içindekileri yağmaladılar.[46]

Barış Antlaşmasından Sonra Kufelilerin Tutumu

Muaviye barış antlaşmasının ardından Kufe Mescidinde kendisinin dünyası için Kufelilerle savaştığını ilan ederek, açıkça sulh antlaşmasındaki metinlere bağlı kalmayacağını ilan etti. En küçük meselelerde bile İmam Ali (a.s) ve İmam Hasan’la (a.s) tartışan ve onların emirlerine itaat etmeyen Kufeliler, Muaviye’nin bariz küstahlığı karşısında kıllarını bile kıpırdatmadılar. Kufe’nin rahatlık düşkünleri ve eşrafı İmam Hasan (a.s) ile Muaviye arasındaki barış antlaşmasını, kendilerinden görevin kaldırılması olarak değerlendirip, Muaviye’ye itaat etmeye ve dünyalarını yaşamaya daldılar. Ancak Şialar ve İmam Ali (a.s) ve Hz. Hasan’ın (a.s) ashabının Kufe’deki durumları içler acısıydı. Muaviye Irak, Şam ve diğer bölgelerdeki halkları İmam Ali’ye (a.s) lanet okumaya ve ondan uzak olduklarını söylemeye zorladı. Bu menfur eylem Ömer b. Abdulaziz’in hilafetine kadar da devam etti.[47]

İmam Hüseyin (a.s) Döneminde Kufe

Şablon:İmam Hüseyin'in (a.s) Hareket Güzergâhı Muaviye’nin ölümünden sonra Süleyman b. Surad, Müseyyib b. Necbe, Rufae b. Şeddad, Habib b. Mezahir, Abdullah b. Vail ve Şialardan bir topluluk on iki bine yakın mektup yazarak İmam Hüseyin’i (a.s) Yezid’e karşı kıyam etmesi için davet ettiler. İmam Hüseyin (a.s), amcası oğlu Müslim b. Akil’i durum incelemesinde bulunması için Kufe’ye gönderdi. Şialar Muhtar’ın evinde Müslim'i ziyaret ettiler ve on sekiz bin kişi ona biat etti. Bunun üzerine Müslim, İmam Hüseyin’e (a.s) Kufe halkının hazır olduğunu belirten bir mektup yazdı. Yezid, Ubeydullah b. Ziyad’ı (Basra’nın yanı sıra) Kufe valisi yaptı. Müslim, Muhtar’ın evinden Hani b. Urve’nin evine geçti ve Hani onu kendi evinde korudu. Ubeydullah, casusları vasıtasıyla Müslim’in Hani’nin evinde olduğunu haber alınca, Hani’yi Daru’l-İmare’ye (vali konağı) davet etti. Onu dayak ve işkenceyle zindana attı. Bu haber Müslim’e ulaşınca, Müslim kendisine biat edenlerle İbn-i Ziyad’la savaşmak üzere Daru’l-İmare’nin önünde toplandı. Ancak akşama kadar Müslim’in beraberindekiler onu yalnız bırakarak dağıldılar. Yalnız kalan Müslim, geceyi “Tua” adında bir kadının evinde geçirdi. Fakat bunun farkına varan Tua’nın oğlu bu durumu İbn-i Ziyad’a iletti. Müslim’i tutuklamak için görevlendirilen Muhammed b. Eş’as, Eman vererek Müslim’i tutukladı ve daha sonra Ubeydullah'ın emriyle Müslim ve Hani şehit edildiler.[48]

Kufe eşrafı, Yezid ve İbn-i Ziyad’ın zahiri güç ve üstünlüğünü görünce, hükümetin onların elinde olacağına yakin ettiler. Yüzlerini değiştirmek ve yazdıkları mektupları unutmakla kalmayıp, hatta İbn-i Ziyad’a yakınlaşmak için büyük bir çaba ve gayret içine girdiler.[49] Ubeydullah İmam Hüseyin’le (a.s) savaşması için Ömer b. Sa’d’ı dört bin kişilik orduyla Kerbela’ya gönderdi ve sürekli ona ordu takviyesinde bulunmaya devam etti. Öyle ki Muharrem ayının altıncı gecesi yirmi bin kişi Ubeydullah’ın yanında yer aldı.[50]

İmam Hüseyin’in (a.s) Kıyamı Zamanında Kufe’deki Mevcut Gruplar

  1. Ümeyye Oğulları Taraftarları: Kufe’deki Ümeyye Oğulları taraftarları ve yandaşlarının liderliğini Amr b. Haccac, Yezid b. Hars, Amr b. Hureys, Abdullah b. Müslim ve Ömer b. Sa’d gibiler üstlenmişti. Bunlar Emevilerin geçen 20 yıllık hâkimiyeti döneminde, mali ve sosyal konum açısından diğer Kufe kabilelerine üstünlük elde ettiler.
  2. Şüpheciler: Bunlar Haricilerin safında yer almaksızın, onların tebligatlarının etkisi altında kalan ve daima şüphe ve tereddüt içinde olanlardır. Sanki bu grubun dinin aslında tereddüt ve şüpheleri vardı.
  3. El-Hamra: Taberi’nin naklettiğine göre bunlar, köle ve mevalilerin evlatlarının soyuyla karışık bir ırktan gelen 20 bin silahlı Kufelidir. Bu grup İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) döneminde, ücret karşılığında her türlü cinayeti işleyen ve zalimlerin keskin kılıcı haline gelen silahlı savaşçılardı. Bunlar fitne ve isyanlardan yararlanarak güç ve azametlerini artırdılar. Hatta Kufe şehrini onlara nispet vererek Kufe’ye “Kufetu’l-Hamra” bile demişlerdir.
  4. İlgisizler: Kerbela’da, Kufe halkının çoğunluğunu, dünya talep etme kastı dışında başka hedefleri olmayan bu ilgisizler grubu oluşturmaktaydı. Bu grup İmam Hüseyin’i (a.s) davet ettikleri halde, İmam’ın kazanacağı ihtimalini vermedikleri için İbn-i Ziyad’ın vaat ve vadelerini kabul ederek Yezid'in ordusuna katıldılar. Bunlar Farazdak’ın İmam Hüseyin’le (a.s) yaptığı konuşmada şöyle nitelendirdiği kişilerdir: Kalpleri seninle, ancak kılıçları sana karşı çekilmiştir.[51]

Kufe’deki Şii Kıyamlar

Tevvabin Kıyamı

Ana Madde: Tevvabin Kıyamı
  • Tevvabin Kıyamı (hicri 65): İmam Hüseyin b. Ali’nin (a.s) şehadetinden sonra pişmanlık duyan Kufeli Şialar, İmam’ın katillerinden intikam almak ve bu uğurda öldürülerek hatalarını telafi etme kararı aldılar. Bundan dolayı Süleyman b. Surad-ı Huzai ve Müseyyib b. Necbe Fezari, Abdullah b. Sa’d Ezdi, Abdullah b. Val Teymi ve Rufae b. Şeddad Beceli gibi diğer Şii büyüklerinin önderliğinde askeri birlik oluşturma hazırlığına girdiler. Sonunda Yezid’in ölümünden 1 yıl sonra, hicri kameri 65 yılında Süleyman b. Surad-ı Huzai ve beraberindeki dört bin kişi “Ya Lesarati’l-Hüseyin” sloganıyla İmam Hüseyin’in (a.s) kabri başında bir araya geldiler. Nale ve figanlardan ve İmam Hüseyin’le (a.s) ahitleşmeden sonra, Şam’a doğru yola koyuldular. İki gurup arasında savaş, askeri güç ve sayı bakımından eşit olmadığı halde başladı. Tevvabin, ilk başlarda Şamlılara ağır kayıplar verdirmeyi başardıysa da, Süleyman ve çok sayıda askerinin öldürülmesiyle savaş Ubeydullah’ın lehine sonuçlandı. Tevvabinden geriye kalanlar da Kufe’ye geri döndü.

Muhtar’ın Kıyamı

Ana Madde: Muhtar’ın Kıyamı
  • Muhtar’ın Kıyamı (hicri 66): Tevvabin kıyamı yenilgiye uğradıktan sonra Tevvabinden geri kalanlar Kufe’ye döndü. O zamanlar Zübeyrilerin zindanında olan Muhtar, gizli bir şekilde Rufae b. Şeddad ve diğerleri gibi Tevvabinden geriye kalanlara mektup yazdı. Onlar da mektubu okuduktan sonra yeni bir kıyam için hazır oldukları haberini gönderdiler.[52] Muhtar, kız kardeşinin eşi olan Abdullah b. Ömer’in aracılığı ile hapisten çıktı ve ardından kıyam davetini alenileştirdi. Abdurrahman b. Şureyh, Said b. Munkiz, Si’r b. Ebi Si’r, Esved b. Cerad-ı Kindi ve Kudame b. Malik gibi Kufe’nin çoğu Şii ileri gelenleri Muhtar’a destek verdiler. Muhtar, “Ya Lesarati’l-Hüseyin” yani “Hüseyin’in kanını/öcünü almak isteyenler” sloganıyla Kufe hükümet konağına saldırdı ve İbn-i Zübeyr’in valisini şehirden dışarı atarak Şii hükümeti kurdu.[53] İmam Hüseyin’in (a.s) katillerinin çoğunu öldürmek ve aynı şekilde kendisine karşı ayaklanmak isteyen Kufe’nin ileri gelenlerinden bazılarını öldürmesi veya onlara, kaçmaya mecbur kalarak Basra’daki Mus’ab b. Zübeyr’e sığınacak kadar baskı yapması, Muhtar’ın Kufe hükümeti elindeyken yaptığı en önemli eylemlerden bazılarıdır.[54]
  • Zeyd b. Ali Kıyamı (hicri 121 veya 122): İmam Seccad’ın (a.s) oğlu olan Zeyd, abid, takva ehli, cömert bir fakih ve cesur biri idi. İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak ve İmam Hüseyin’in (a.s) intikamını almak için “Ya Mansuru Emit” sloganıyla kıyam etmiştir.[55] Zeyd, Hişam b. Abdulmelik (105 - 125 h.k) ile yaptığı sözlü tartışmalardan sonra ona karşı kıyam etme kararı kaldı. Kufe’ye döndükten sonra Şialar (yaklaşık 15 bin kişi) onun etrafında toplandılar ve onu Ümeyye oğullarına karşı kıyam etmesi için teşvik ettiler.[56] Zeyd, savaş sırasında alnına isabet eden bir ok sonucunda şehit düştü ve böylece kıyamı yenilgiyle sonuçlandı.[57]
  • İbn-i Tabataba'nın Kıyamı: Hasani seyyidlerinden olan İbn-i Tabataba, ikinci asrın sonlarına doğru (hicri 199 yılında) kıyam etmiş ve üçüncü asrın sonlarında da yenilgiye uğramıştır. Bu kıyamın ordu komutanı Ebu’s-Seraya idi.[58]

Abbas Oğulları Döneminde İmamlar (a.s) ve Kufe Şiaları

Ebu’l-Abbas Saffah resmi olarak Kufe’de Abbasilerin hilafetini ilan edip, halktan biat aldıktan sonra, Kufe'yi hükumet merkezi yaptı. Ancak bir müddet yaptığı gözlemlemelerden sonra halkın Abbasilere suizanla baktıklarını gördü ve bu nedenle hükumet merkezini değiştirdi.[59] Abbasiler hükumetinin zayıfladığı sıralarda, uzak ve kenar bölgelerde tam veya yarı müstakil hükumetler oluşmaya başladığında, Abbasiler Şiaları takip ve kontrol altında tutmaya çalışmaktan vazgeçti ve böylece Şia Kufe’deki varlığını aleni olarak ilan etti.[60]

Ehlibeyt İmamlarının dostları her yerden daha çok Kufe’ye yoğunlaşmıştı[61] Öyle ki bu şehir artık Şia yerleşim yeri olarak tanınmaktaydı.[62] Halkın İmamlara ilgisi de had safhadaydı. Örneğin İmam Bakır’a (a.s) Kufe’nin peygamberi[63] ve Irak halkının İmamı[64] diyorlardı. Irak’ı, İmam Bakır’ın (a.s) tutkunları olarak tanıtıyorlardı.[65]

İmam Sadık (a.s) Ebu’l-Abbas Saffah döneminde iki yıl burada ikamet etmiş ve çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir.

İmam Rıza (a.s) ve İmam Cevad’ın (a.s) Kufe’deki temsilcileri, Safvan b. Yahya idi ve hicri kameri 210 yılına kadar yaşadı. İmam Rıza (a.s) döneminde Kufe şehri Bağdat’ın yanında Ali b. Ebi Hamza Betaini önderliğindeki Vakıfiye grubunun merkezlerinden biriydi. İmam Rıza’nın (a.s) Me'mun tarafından Merve çağrılması ve kendisine veliahtlığın dayatılmasından sonra Kufe Şiaları, Me'mun’un hilafetini ve İmam Rıza’nın (a.s) veliahtlığını tebliğ eden ve Hasan b. Sehl tarafından desteklenen İmam’ın kardeşi Abbas’ın önderliğindeki bir grupla karşılaştılar. Şialar Hasan b. Sehl ve Abbas’la işbirliği yapmadılar.

İmam Cevad’ın (a.s) Şiaları da Kufe, İmam Cafer-i Sadık’ın evlatlarından Abdullah’ın imametine inanan Fethiye grubuyla çatışma içindeydi.

Şia’nın Kufe’deki İlim Hanedanları

Âl-i Ebi Şu’be, Âl-i A’yen, Âl-i Ebi Safiyye, Âl-i Ebi Erake, Âl-i Ebi Cu’de, Âl-i Ebu’l-Cehm, Âl-i Ebu Sare, Âl-i Naim Ezdi, Âl-i Hayyan Taglebi, Hürr’ü Cu’fi Oğulları, İlyas Becili Kufi Oğulları, Abdu Rabbih Oğulları, Ebu Sabre Oğulları, Savka Oğulları, Naim Sahhaf Oğulları, Atiyye Oğulları, Ribat Oğulları, Farkat Oğulları, Derrac Oğulları ve Ammar Becili Oğulları, Şia’nın Kufe’deki ilim hanedanlarındandır.[66]

Kufe’de Mezhep ve Fırkaların Oluşmsı

Havaric (Hariciler), Keysaniyye ve Zeydiye fırkaları bu şehirde meydana gelmiştir.[67]

İmam Zaman’ın (a.f) Zuhuru Döneminde Kufe

Çeşitli rivayetlere göre Kufe ahir zamanda beklenen Mehdi’nin (a.f) devletinin başkenti olacak ve bütün dünya halkı yüzünü bu şehre çevirecektir. İmam Sadık’a (a.s), zuhur zamanında Hz. Mehdi’nin (a.f) nerede ikamet edeceği ve müminlerin nerede toplanacağı hakkında sorduklarında, İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hükümet merkezi Kufe, hüküm vereceği yargı merkezi Kufe Mescidi, Beytu’l-Mal kurumu ve Müslümanların ganimetlerinin dağıtım merkezi Mescid-i Sehle, münacat mekanı ve inzivaya çekileceği yer ise Gariyeyn’in (Necef-i Eşref) beyaz tepeleridir.”[68]

İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmaktadır: “İmam Mehdi (a.s) üç bayrağın (grubun) şiddetli bir şekilde çatıştığı bir zamanda Kufe şehrine girecek ve daha sonra Kufe, İmam’ın kontrolüne girecektir. İmam Mehdi (a.f) minbere çıkıp hutbe okuduğunda halk ağlamalarının (sevinç gözyaşları dökmenin) şiddetinden İmam'ın buyurduklarını anlayamayacaklardır.”[69]

Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “O zaman Kufe’ye yönelecek ve ikamet edeceği yeri orası karar kılacaktır.”[70]

Zuhur’dan Sonra Kufe’nin Genişlemesi

Hz. Mehdi (a.s), adalet ve özgürlük üzere evrensel bir hükümet kurduğunda Kufe’yi hükümetinin başkenti karar kılacak ve Kufe şehri, 54 mil (yaklaşık 110 km) olacaktır.[71]

İmam Sadık (a.s) bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Kâim-i Âl-i Muhammed kıyam ettiği zaman, Kufe şehrinin arkasında (Necef-i Eşref) bin kapısı olan bir cami yaptırılacak ve Kufe halkının evleri Kerbela’nın iki nehriyle birleşecektir.”[72]

Kufe, İmam Mehdi’nin (a.s) hükümetinin başkenti olduğunda bütün müminler orada toplanacaktır. Nitekim çoğu hadislerde bu konuya değinilmiştir: “İnsanlar için bütün müminlerin Kufe’ye toplanacağı veya kalben orada olacakları bir gün gelecektir.” “Bütün müminler Kufe’de toplanmadan kıyamet gerçekleşmeyecek.”[73]

Ric'at konulu çeşitli rivayetlerden, vahiy hanedanının ric'at dönemindeki hükumetlerinin başkentinin de Kufe şehri olacağı anlaşılmaktadır. Mufazzal, İmam Sadık’tan (a.s), İmam Hüseyin’in (a.s) ric'ati hakkında naklettiği çok uzun bir hadiste, İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “İmam Hüseyin (a.s), bu ilimlerle ve bu orduyla hareket ederek Kufe’ye girecektir. O gün halkın çoğu orada toplanacaktır. Daha sonra Kufe’yi savunma kalesi ve karargâh merkezi yapacaktır.”[74] İmam Ali’nin (a.s) çeşitli ric'atleri hakkında nakledilen başka bir hadiste, İmam Hüseyin’in hükümeti zamanından ve Sıffin ashabıyla Sıffin bölgesinde yaptığı görüşmesinden ve 30 binini Kufelilerin oluşturduğu ashaptan 100 bin kişinin bulunmasından söz edilmektedir. Ricat döneminde İmam Ali’nin (a.s) başkenti de Necef-i Eşref olacaktır.[75] Masum İmamların (a.s) öngörülerinde, zuhur döneminde Kufe ile ilgili birçok hadis nakledilmiştir. Nitekim:

  • Fırat’ta bir yarık (veya taşma) meydana geldiğinde ve Fırat’ın suyu Kufe sokaklarına ulaştığında, Şialar zuhur için hazırlansınlar.[76]
  • Ey Cabir! Zuhur meydana geldiğinde, Hire ve Kufe arasında katliamların meydana gelmemesi nasıl mümkün olabilir.[77]
  • Süfyani ordusu Kufe’ye girecek ve orada her bulduklarını öldürecekler.[78] Süfyani ve beraberindekiler kıyam edecek ve Âl-i Muhammed ve Şialarını öldürmekten başka amaç gütmeyecekler. Sonra Süfyani Kufe şehrine ordu gönderecek. Onlar Ehlibeyt Şialarından bir grubu öldürecek veya asacaktır.[79]

Kufe’de İslami İlimler

Arap Edebiyatı/Sarf ve Nahiv İlmi

Sarf ve Nahiv ilminde iki mektep vardır; bu öğretilerden biri Basra mektebi ve diğeri Kufe mektebidir. Bu iki mektebin başlangıcından itibaren, mektep büyükleri arasında ihtilaflar meydana gelmiştir. Seyyid Muhsin Hekim A’yanu’ş-Şia kitabının birinci cildinde, Kufe ve Basra’daki nahiv ve sarf ilminin ilk kurucularının Şii âlimleri olduklarını ve onların bu ilimleri bu iki şehirde geliştirip yaydıklarını belirtmiştir.

Basra, Nahiv ilminin kanun ve kurallarının oluşturulduğu ve yazıldığı ilk şehirdir. Ondan bir asır sonra Kufe de kendine has bir mektep kurarak, Basra mektebi ile (ilmi) münakaşalara girmiştir.

Basra’da nahiv ilminin en tanınmış siması (o bölgede nahiv ilminin lideri olarak bilinen) el-Ayn kitabının yazarı Halil b. Ahmed Ferahidi’dir. Halil b. Ahmed Ferahidi Sibeveyh’in nahiv üstadıdır ve o, bu ilmi arındıran, genişleten ve onun illetlerine değinen kişidir. Kufe mektebinin nahiv ve lügat önderi ise o diyarda bu ilmi en iyi bilen Kesai’dir.[80]

Kufelilerin, Abbas Oğulları ile Ümeyye Oğulları arasındaki savaşta, Abbas Oğullarını desteklemesinden dolayı, Abbas Oğulları da Basralılar karşısında Kufelileri desteklemişler ve kendi evlatlarını yetiştirmeleri için de Kufeli âlimleri davet etmişlerdir.[81]

Fıkıh İlmi

İmam Sadık’ın (a.s) ömrünün son yıllarında Şii fıkıh mektebi Medine’den Kufe’ye intikal etti ve Kufe’de yeni bir fıkıh hayatı şekillendi. Beraki Tarihu’l-Kufe kitabında şöyle yazmaktadır: Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) sahabelerinden 148 kişi bu şehre hicret ederek oraya yerleştiler. Tabiin ve fakihlerden binlerce kişi bu şehre taşınmıştır. Seffah’ın hükumeti döneminde İmam Sadık (a.s) bu şehre hicret etmiş ve birkaç yıl burada ikamet etmiştir. Bu dönem Emevilerin hükumeti sonlanmış ve Abbas Oğulları hükumeti şekillenmeye başlamıştı. Bu iki hükumetin birbiriyle çatışması, İmam Sadık’ın (a.s) hükumet baskısı ve engellemelerinden uzak bir şekilde Şia fıkhını ve mezhebini yayması için iyi bir fırsat doğurdu. Hasan Veşşa bu konuda şöyle yazmaktadır: “Ben Kufe Mescidini yakından gördüm ve orada tam 900 âlimin “Cafer b. Muhammed (a.s) şöyle dedi” (حَدَّثنی جعفر بن محمد(ع)) diye konuştuklarını gördüm.” İmam Sadık’ın (a.s) ashabından Eban b. Tağleb İmam Sadık’tan (a.s) yaklaşık 30 bin hadis nakletmiştir. İmam Sadık’ın (a.s) bir diğer ashabı Muhammed b. Müslim ise İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık’tan (a.s) 40 bin hadis rivayet etmiştir. Hafız Ebu Abbas Kufi (d. 333 h.k) rical kitabında İmam Sadık’tan (a.s) hadis rivayet eden 4 bin ravinin ismini zikretmiştir. Bütün bu ilmi faaliyetlerin mihveri ve merkezi İmam Sadık’tı. Halkın ve fakihlerin İmam Sadık’a (a.s) olan ilgisinden korkan Mensur Devaniki İmam’ı (a.s) Bağdat’a çağırdı.

Kufe Fıkıh Mektebinin Özellikleri

  1. Bu dönemde hadis yazımı ve tedvinine büyük önem veriliyordu. Hadis yazımı ve tedvini İmam Bakır’ın (a.s) döneminde başlamış ve İmam Sadık’ın döneminde ise zirveye ulaşmıştır. İmam Sadık (a.s) şiddetle ashabını hadisleri yazmaya teşvik ediyordu. Ebu Basir şöyle yazmaktadır: İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “(Hadis ve ilimleri) yazınız. Zira yazmadıkça ezberleyemezsiniz.”
  2. Bu dönemde Kur’an-ı Kerim’de cevabını bulamadıkları ve Ehlisünnet fakihleri de ellerinde olan hadis ve rivayetlerle cevap veremedikleri çok sayıda yeni konu ve mesele ortaya çıkmış ve o gün için toplumsal yapılanma tarzı ve zamanın tebligatları, halkın Ehlibeyt’e (a.s) müracaat etmesi için uygun bir ortam oluşturmuyordu. Bu nedenle ehlisünnet fakihleri kıyas, istihsan, rey ve zanna yönelmişlerdir.
  3. Bu dönemde ravilerin nakilleri arasında ihtilaf meydana geldi. İmamlardan (a.s) birçok hadis nakledildi. Bazen bir konuda birbiri ile çelişen iki hadis naklediliyordu. Bundan dolayı bazı raviler masum İmamlardan (a.s) doğru hadisi yanlış hadisten ayırabilmek için bir yol göstermelerini istiyorlardı. Ahbar-ı Elaciyye unvanıyla nakledilen rivayetler bu tür haberlerin çelişkilerinin halli için vardır.
  4. Hanbeli, Maliki, Şafii ve Hanefi gibi birçok fıkıh mezhebi ortaya çıkmıştır. Onların karşısında Ehlibeyt (a.s) fıkıh mezhebi azınlıktaydı ve İmamlar konumlarını veya canlarını korumak için açık beyanatta bulunmaktan sakınıyorlardı veya takiyye ediyorlardı.
  5. İstishab, beraet, ihtiyat, tahyir, taharet kaidesi, yed kaidesi ve ibahe gibi şer’i hükümlerin istinbatı ve içtihadın ölçüsü, İmamlar (a.s) tarafından açıklandı. Raviler uzak bölgelere yolculuk yaptıklarında, sorulan sorulara cevap vermek için devamlı İmam’la irtibat kuramıyorlardı. Bundan dolayı fıkıh usulü ve kaidelerinden yararlanarak şer’i hükümlerinin istinbatı noktasında içtihat ediyorlardı.[82]

Hadis İlmi

Kufe’deki Ehlisünnet hadis medresesinin başlangıcı, fütuhat dönemine ve bu şehrin ikinci halife Ömer b. Hattab tarafından tesis ediliş zamanına denk gelmektedir. Bu şehrin kuruluşundan ve Allah Resulünün (s.a.a) bazı sahabelerinin bu bölgeye gelmesinden sonra, nebevi hadis burada yayılmaya başlamış ve bununla birlikte hadis ve tefsir alanlarında ders mahfilleri düzenlenmeye başlanmıştır. Kufe hadis okulu Medine hadis okulunun mukabilinde görülmektedir.

Kufe Hadis Mektebinin Özellikleri

  • Dinamizm ve Akılcılık: Şiaların muhalifleri ile bu bölgede yer alması, aynı zamanda fıkhi ve kelami münakaşalar, bu hadis okulunu kendi kendine bir çeşit dinamizm ve canlanmaya doğru yönlendirmiştir.
  • Kufeli Muhaddislerin Çoğunluğu ve İmamların (a.s) Rolü: Kufe’de yaşayan Şii muhaddislerin sayısı konusundaki mevcut rivayetler, Şii muhaddislerin kayda değer çoğunluğunun, Teşeyyü mektebinin bu bölgedeki istikrarından sonra olduğunu göstermektedir. İmam Bakır’ın (a.s) öğrencilerinden ilk grubun başında A’yan hanedanı gelmektedir. A’yan kardeşler Ehlibeyt (a.s) mektebi öğretilerini Kufe’de tanıtıp, yayan en önemli faktörlerdir. Kufeli Şiaların İmam Sadık’la (a.s) irtibatı Medine’de de devam etmiş ve Şiaların ileri gelenleri ferdi veya gruplar halinde İmam’ın huzuruna vararak hadis işitmişlerdir. Şeyh Tusi’nin rical kitabındaki altıncı İmamın (a.s) ashabının fihristine bakıldığında, İmamın birinci derecedeki ravilerinin Kufeli olduğunu ve hatta o İmamın ashabından zikredilen onlarca ismin ortak noktasının Kufeli olduklarını teyit etmektedir.
  • İmam Sadık’ın (a.s) ve Vekillerinin Kufe’deki Varlığı: İmam Sadık’ın (a.s) Ebu’l-Abbas Saffah’ın döneminde Kufe’ye yaptığı iki yıllık hicreti, öğrenci yetiştirme alanını genişletmesi, Abbas Oğulları hükumetinin yeni başa gelmesi ve kendi hâkimiyetini güçlendirme amacıyla meşgul olması ve İmam Sadık'ın (a.s) faaliyetlerine gerekli teveccühü göstermemesi, İmam’ın bu iki yılının Şii muhaddisler ve hatta Şii olmayan hadisçiler için bereketli bir yıla dönüşmesine neden olmuştur. Bir nakle göre Ebu Hanife bu iki yıl hakkında şöyle demiştir: “İmam Sadık'ın yanında geçirdiğim o iki yıl olmasaydı, Numan helak olurdu.” [Not 1] Bunun yanı sıra Kufeli Şiilerle masum İmamlar (a.s) arasında sürekli irtibatın bulunması birkaç konu hariç, her zaman onları sapmalardan korumuştur. İmamların temsilcilerinin farklı Şii bölgelerindeki varlıkları hissediliyordu. Kufe de Şiaların bulunduğu ve yaşadığı en önemli merkezlerden biri sayıldığından, İmam Sadık (a.s) döneminde ve sonrasında hiçbir zaman İmamların (a.s) temsilci ve vekillerinden boş kalmamıştır. Örneğin, İmam Sadık (a.s), seçkin sahabesi ‘Mufazzal b. Ömer Cu’fi’yi Kufeli Şialar için kendi temsilcisi olarak atamadan önce o bölgede bu görevi Ebu’l-Hattab, Muhammed b. Miklas Esedi yapmaktaydı. Ebu’l-Hattab Esedi fikri sapmasından ve gulatçı eğilimleri nedeniyle İmam Sadık (a.s) tarafından görevden alındı ve Kufeli Şiaların yerine başka birinin atanması için ısrar etmesi üzerine İmam (a.s) Mufazzal b. Ömer’i görevlendirdi. İmam Sadık’tan (a.s) sonra diğer İmamların imameti döneminden gaybet asrına kadar Şialar, İmamın kendisiyle irtibat halinde olmanın yanı sıra onların vekillerinden de faydalanıyorlardı. İmamların vekil ve temsilcilerinin en önemli görevi, Şii hadislerin yaygınlaşmasında ve onların rey ve kıyastan uzak durmasında büyük bir katkısı olan, Şiaların İmamlara sorduğu mektupları ulaştırmak ve onların cevabını almaktı.
  • Usul ve Hadis Kitaplarının Tedvini: Kufe hadis okulunun en önemli özelliklerinden biri de, bu bölgedeki muhaddislerin, nitelik ve nicelik açısından dikkate alınır değerli hadis kaynaklarını yazma ve tedvin etmesidir. Şeyh Hürr’ü Amuli’nin Vesailu’ş-Şia kitabının dördüncü faidesinin sonunda, İmamlarla muasır olan on iki İmam Şialarına nispet verdiği 6600 kitabın çoğunluğu Kufeli muhaddisler tarafından yazılmıştır. Tedvin edilen bu kitapların semeresi ise “Usul-u Erbea Mie” olmuştur. Elbette bu mecmualar ilk başta bir şahsın kendi duyduğu hadisleri bir araya getirdiği şahsi hadis mecmuaları şeklindeydi ve daha sonraları sınıflandırılarak düzenli bir hale getirildi.
Fatır suresinin 8. yüzyılın sonlarında Kûfî hatla yazılmış bir bölümü
  • Sapkın Akımların Varlığı: Kufe hadis okulu İmam Sadık (a.s) döneminden sonraki seyrinde iniş ve çıkışlara şahit olmuştur; örneğin bir dönem gulatçıların faaliyet merkezi haline gelmiştir. Kufeli bazı muhaddislerin arasında meydana gelen sapkın akımlardan biri de “Ali b. Ebi Hamza Betaini” ve kendi fikirlerine sahip birileri tarafından kurulan “Vakıfiye” grubudur. Bunlar kendi sapkın ve batıl inançlarını teyit etmek için hadis uydurmuş ve hadisleri tahrif etmişlerdir. Ancak İmam Rıza (a.s) ve Yunus b. Abdurrahman gibi İmam Rıza’nın (a.s) özel ashabınının öğreti ve aydınlatmaları, başta Vakifiye fırkasının kurucularının yer aldığı bazı kimselerin dahi yavaş yavaş bu fikirden dönmelerine sebep olmuştur.[83]

Hattı Kufi

Arap yazısının düz ve köşeli çizgilerle yazılan en eski bir yazı türüdür. Bu hat yıllarca Arapların en yaygın hatlarından biri sayılmıştır. Kur’an ve mektuplar bu hatla yazılırmış ve dirhem ve dinarların üzerleri de bu hatla basılırmış. Kufi hattın harfleri başlangıçta noktasız ve harekesiz yazılırmış. Hafız ve karilerin çokluğundan ötürü ve onların Kur’an-ı Peygamberden (s.a.a) öğrenerek sineden sineye aktarmalarından dolayı yanlış okuma oranları çok düşük olurmuş. Ancak birinci asrın ikinci bölümünden sonra, Arapların diğer azınlıklarla aşırı derece kaynaşması sonucunda, Kur’an kıraatinde yavaş yavaş yanlışlıklar görülmeye başlanmıştır. Bu nedenle Ebu’l-Esved Dueli Kur’an’ın kıraatinin noktalama işaretleriyle kolaylaşması için fethe, kesre ve ötreyi icat etmiştir.[84]

Kaynakça

  1. Beraki, s. 142.
  2. Belazuri, Futuhu’l-Buldan, s. 275; Hamevi, Mucemu’l-Buldan, c. 4, s. 490.
  3. Keremi, c. 1, s. 181.
  4. Rovzetu Kafi, c. 2, s. 155.
  5. Zeydan, Tarih-i Temeddüni-yi Georgi Zeydan, c. 2, s. 178.
  6. Beraki, Tarihu’l-Kufe, s. 115.
  7. Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, s. 124.
  8. Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, s. 142.
  9. Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, s. 138.
  10. Feyyaz, Peydayiş ve Gosteriş-i Şia, s. 80.
  11. Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, s. 127.
  12. Feyyaz, Peydayiş ve Gosteriş-i Şia, s. 80.
  13. Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, s. 130.
  14. Beraki, Tarihu’l-Kufe, s. 205.
  15. Tabatabai Yezdi, Urvetu’l-Vuska, s. 201.
  16. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 53, s. 11.
  17. Tabatabai Yezdi, Urvetu’l-Vuska, s. 347.
  18. Seyyid Cevadi, Dairetu’l-Maarif-i Teşeyyü, c. 14, s. 245.
  19. Seyyid Cevadi, Dairetu’l-Maarifi Teşeyyü, c. 14, s. 245.
  20. Seyyid b. Tavus, Luhuf, s. 190 ila 193.
  21. Saferi, Kufe ez Peydayiş ta Aşura, s. 137 - 144.
  22. Beraki, Tarihu’l-Kufe, s. 246 - 249.
  23. Mes’udi, İsbatu’l-Vasiyye, s. 41.
  24. İbn-i Kovleveyh, Kamilu’z-Ziyarat, s. 169.
  25. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 97, s. 405.
  26. Hasibi, el-Hidayetu’l-Kübra, s. 427.
  27. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 57, s. 214.
  28. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 97, s. 385.
  29. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 97, s. 385.
  30. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 57, s. 213.
  31. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 97, s. 392.
  32. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 57, s. 214.
  33. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 57, s. 210.
  34. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 57, s. 210.
  35. Kuleyni, Kâfi, c. 9, s. 281.
  36. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 57, s. 216.
  37. El-İmametu ve’s-Siyase, c. 1, s. 47.
  38. Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, s. 107.
  39. Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, s. 135.
  40. Tebyan; Kufe’nin Hz. Ali (a.s) tarafından hilafet merkezi seçilme sebepleri.
  41. Hutbe; 34 – 69 – 97 ve 27.
  42. Reftar Şinasiyi Merdum-u Kufe der Nehzet-i Hüseyni, Ali Şeyhan, Hükümet-i İslami, Kış 1381, sayı 26.
  43. Recebi, Kufe ve Nekş-i an der Gurun-i Nohostin-i İslam, s. 203 ila 273.
  44. Murucu’z-Zeheb.
  45. Recebi, Kufe ve Nakşi an der Gurun-i Nuhostin-i İslam, s. 284 ila 290.
  46. Yakubi, Tarih-i Yakubi, s. 142.
  47. Recebi, Kufe ve Nakşi an der Gurun-i Nuhostin-i İslam, s. 292 ila 300.
  48. Seyyid b. Tavus, s. 51 ila 67.
  49. Recebi, Kufe ve Nakş-i an der Gurun-i Nohostin-i İslam, s. 342.
  50. Seyyid b. Tavus, Luhuf, s. 100.
  51. Reftar Şinasi-yi Merdum-u Kufe der Nehzet-i Hüseyni, Ali Şeyhan, Hükümet-i İslami, Kış 1381, sayı 26.
  52. Taberi, Tarih-i Taberi, c. 3, s. 433.
  53. Taberi, Tarih-i Taberi, c. 3, s. 448 - 449.
  54. Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, s. 292 ila 303.
  55. Mufid, el-İrşad, c. 2, s. 171.
  56. İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 158.
  57. Hawza.net; İmamlar (a.s) ve Şii Kıyamlar.
  58. İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 175.
  59. Recebi, Kufe ve Nakş-i an der Gurun-i Nohostin-i İslam, s. 409.
  60. Recebi, Kufe ve Nakş-i an der Gurun-i Nohostin-i İslam, s. 475.
  61. Beraki, Tarihu’l-Kufe, s. 269.
  62. Makdisi, el-Bed’u ve’t-Tarih.
  63. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 46, s. 355.
  64. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 46, s. 355.
  65. Tusi, Rical.
  66. Recebi, Kufe ve Nakşi an der Guruni Nohostin-i İslam, s. 475 ila 486.
  67. Recebi, Kufe ve Nakşi an der Gurun-i Nohostin-i İslami, s. 497.
  68. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 53, s. 11.
  69. Mufid, el-İrşad, c. 2, s. 380.
  70. Ayyaşi, Tefsir-i Ayyaşi, c. 1, s. 165.
  71. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 53, s. 12.
  72. Mufid, el-İrşad, c. 2, s. 380.
  73. Tusi, el-Gaybet, s. 451.
  74. Muhtasaru’l-Besair, s. 189.
  75. Muhtasaru’l-Besair, s. 190.
  76. Es-Sıratu’l-Mustakim, c. 2, s. 258.
  77. Mufid, el-İrşad, c. 2, s. 374.
  78. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 52, s. 219.
  79. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 52, s. 222.
  80. Hawza.net; Sarf ve Nahv.
  81. Beraki, Tarihu’l-Kufe.
  82. Kerimi Niya, Aşinayi ba Muhimterin Mekatib ve Dovrehayi Fıkhi-yi Şia, Mecelle-i Marifet, sayı 93.
  83. Mektebi Hadisiyi Kufe der Sedehayi Evveliyye Faslname-i Şia Şinasi, sayı 3 ve 4.
  84. Saferi, Kufe ez Peydayiş ta Aşura, s. 327 - 330.
  1. لولا السنتان لهلک النعمان

Bibliyografi

  • Beraki, Seyyid Hüseyin Beraki, Tarihu’l-Kufe, Beyrut, Daru-Adva, 1987.
  • Caferi, Seyyid Hüseyin Muhammed Caferi, Teşeyyü der Mesir-i Tarih, tercüme: Muhammed Taki Ayetullahi, Tahran, Defter-i Neşr-i Ferhengi İslami, 1386.
  • Feyyaz, Abdullah Feyyaz, Peydayiş ve Gosteriş-i Teşeyyü, mütercim: Cevad Hatemi, Sebzevar, neşr-i İbn-i Eymen, 1382.
  • Seyyid Cevadi, Ahmed Sadr Hacı Seyyid Cevadi, Dairetu’l-Maarifi Teşeyyü, Tahran, Hikmet, 1390.
  • Taberi, Muhammed b. Cerir Taberi, Tarihu’l-Umem ve’l-Muluk (Tarih-i Taberi), Beyrut, Müessesetu’l-A’lemi li’l-Matbuat.
  • Razi Yasin, Sulhu’l-Hasan, tercüme: Seyyid Ali Hamanei, İntişarat-ı Gulşen, 13. Baskı, 1378.
  • Yakubi, Tarih-i Yakubi, tercüme: Muhammed İbrahim Ayeti, İntişarat-ı İlm-i ve Ferhengi, 1362.
  • Seyyid b. Tavus, Ali b. Musa b. Cafer b. Tavus, tercüme: Bahşayişi, Kum, Nevid-i İslam, 1377.
  • Tabatabai Yezdi, Seyyid Muhammed Kazım Tabatabai Yezdi, el-Urvetu’l-Vuska, Tahran, Daru’l-Kutubu’l-İslamiyye.
  • Hamevi, Şahabuddin Ebu Abdullah Yakut b. Abdullah b. Hamevi, Mucemu’l-Buldan, Beyrut, İhyau’t-Turasu’l-Arabi, 1979.
  • Deyneveri, Ahmed b. Davud Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, Kum, Menşurat-ı Şerif Rezi, 1370.
  • Recebi, Muhammed Hüseyin Recebi, Kufe ve Nakşi an der Gurun-i Nuhostin-i İslami, Tahran, Danişgah-ı İmam Hüseyin (a.s), 1378.
  • İbn-i Kovluveyh, Cafer b. Muhammed b. Kovluveyh, Kamilu’z-Ziyarat, Tahran, Peyam-ı Hak, 1377.
  • Mes’udi, Ali b. Hüseyin Mes’udi, İsbatu’l-Vasiyye, tercüme: Necefi, Tahran, İslamiyye, 1362.
  • Hasibi, Hüseyin b. Hemdan, el-Hidayetu’l-Kübra, Beyrut, Belag, 1419.
  • Keremi, Muhammed b. Ahmed, Ahsenu’t-Takasim, tercüme: Ali Naki Munzevi, Şirket-i Müellifan ve Müterciman, birinci baskı, Tahran, 1361.
  • Kuleyni, Muhammed b. Yakub, b. İshak, Usul-u Kâfi, Kum, Daru’l-Hadis, 1429.
  • Meclisi, Muhammed Bakır b. Muhammed Taki, Biharu’l-Envar, Beyrut, Daru İhyau’t-Turasu’l-Arabi, 1403.
  • Nimetullah Saferi, Kufe ez Peydayiş ta Aşura, Tahran, neşr-i Meş’ar, 1391.
  • Beraki, Ahmed, Tarihu’l-Kufe, Daru’l-Adva, Beyrut, 1409 – 1987.

Dış Bağlantılar

Şablon:Mukaddes Mekânlar