Kum

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
resimsiz
kategorisiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden


Kum
Genel Bilgiler
Ülkeİran
DilFarsça
Dinİslam
MezhepŞia
Tarihi Bilgiler
İslami tarihiHicri Kameri 1. Yıl
Şii tarihiHicri Kameri 1. Yıl
Mekanlar
TürbelerHz. Masume (s.a) haremi
MezarlıklarŞeyhan mezarlığı
İlmiye HavzalarıKum İlmi Havzası, Feyziye Medresesi (Kum)
MescidlerCemkeran Mescidi, Mescid-i Azam, İmam Hasan Askeri Mescidi


Kum (Arapça:قُم); İran’ın en önemli dini şehirlerinden ve Teşeyyü’nün merkezlerinden biridir. Bu şehrin geçmişi her ne kadar İslam öncesine dayansa da, şehir aslında hicri 83 – 93 yılları arasında kurulmuştur. Eş’arilerin Kum şehrine gelişi bu şehrin kalkınmasına neden olmuştur. Ayrıca Eş’arilerin Ehlibeyt inancına sahip olmasından dolayı, Kum şehri de kuruluşunun en başından itibaren Şii tefekkürüyle yoğrulmuştur. Hz. Masume’nin (s.a) Kum’a hicreti ve Kum’da toprağa verilmesi ve ardından da diğer imamzade ve seyyidlerin bu şehre gelmesi, Kum şehrini Şiiliğin merkezine dönüştürdü. Bu mukaddes şehirde ilim havzalarının da kurulması, bu şehrin Şii şöhretini artırdı. Günümüzde Ehlibeyt öğretilerinin dünyanın farklı bölgelerine bu şehirden yayıldığı göz önüne alındığında, Teşeyyü’nün dünyadaki en büyük merkezlerinden biri olarak adlandırabiliriz.

Kum Denilmesinin Sebebi

Hadis

Allah Resulünden (s.a.a) nakledilen bir rivayette bu şehre, Kum halkının Muhammed hanedanının kaimi olan Hz. Mehdi’nin (a.f) yanında toplanacağından ve ona kıyamında yardım edeceğinden dolayı “Kum” adı verildiği belirtilmiştir.[1] Başka bir hadiste ise, bu şehir ismini, Allah’ın İblis’e verdiği emirden almıştır; zira Allah-u Teâlâ “Kum” kelimesiyle (kalk, git) İblis’in bu şehirden sürülmesi talimatını vermiştir.[2]

Tarihi

“Tarih-i Kum” kitabında Kum şehrinin ismi noktasında iki olasılık zikredilmiştir:

Birincisi: “Kum” (قم) kelimesi, “Kume” kelimesinin hafifletilmişi olan “Kum” (کم) teriminin Arapçalaşmış halidir.[3] Buraya, dağınık mezra ve köylerden oluştuğundan dolayı “Kume” denmiştir; zira Farsçada birbirinde ayrı ve dağınık bir şekilde oluşan evlere “Kume” denmektedir. “Kume” kelimesinin “Kum” (کم) kelimesine dönüştürülmesi ve farsça kelimelerinin arapçalaştırılmasının ardından “Kum” (کم) kelimesi “Kum”a (قم) dönüşmüştür.[4]

İkincisi: Kum şehri başlarda birbirinden ayrı, dağınık blok ve mezralardan oluşmaktaydı ve Eş’arilerin bu topraklara (şimdiki Kum’a) gelişiyle Mimcan, Kardan (Kazvan), Malun, Cemer (Kemer), Seken ve Culanbadan adında yedi köy meydana geldi.[5] Bu köyler birleşerek daha büyük köy olan “Kumidan” adıyla adlandırıldı. “Kumidan” kelimesi hafifletildikten sonra “Kum” (کم) oldu ve arapçalaştırılmasının ardından da “Kum”a (قم) tebdil oldu.[6]

Kum’un Diğer İsimleri

Kum şehri rivayetlerde ve tarih kitaplarında aşağıda zikredilen isimlerle de anılmıştır:

  • Kumm.[7]
  • Bahr.[8]
  • Zehra.[9]
  • Maden-i Şia (Şia’nın kaynağı).[10]
  • Uşşu Âl-i Muhammed (Aşiyane-i Âl-i Muhammed).[11]
  • Me’vaş’-Şia.[12]
  • Me’va Fatimiyyun.[13]
  • Müminlerin Huzur Yeri.[14]
  • Küçük Kufe.[15][16]
  • Ehlibeyt’in (a.s) Haremi.[17]
  • Beytu’l-Mukaddes’ten bir parça.[18]
  • Kume.[19]
  • Kum.[20]
  • Kumidan.[21]
  • Mimcan.[22]
  • Teymere.[23]
  • Kebud-Deşt.[24]
  • Safra.[25]
  • Viran Abad Kerd Kubad.[26]

Tarihçesi

Bazı tarihçiler, Kum şehrinin kuruluşunu İslam öncesine dayandırmaktadır. Rumen Ghirshman ve Loui Vandenberg, Kum şehrinin İran topraklarındaki insanlığın en eski yerleşim yerlerinden olduğuna inanmaktadır.[27][28] Mustevfi, Tahmures’i bu şehrin kurucusu olarak bilmektedir.[29] Kum’un Müslümanlarca fethedilmesi de bu görüşü kuvvetlendirmektedir.[30] Yakubi de bu şehri İslam öncesi şehirlerinden saymıştır.[31] “Tarih-i Kum” kitabı da Behram zamanında yaşayan “Surin” adında birinden söz etmiştir.[32]

Genel olarak Belazuri,[33] Yakubi,[34] Sealibi,[35] İbn-i A’sem Kufi,[36] Ebu Hanife Dineveri,[37] İbn-i Fakih Hamedani,[38] Hamza İsfahani,[39] Hassan b. Muhammed Kummi,[40] Firdevsi[41] ve Seyyid Zehiruddin Mer’aşi[42] antik Kum kentinden yâd etmişlerdir.

Fakat bunun karşısında Ebu Dulaf Hazreci,[43] Semeani,[44] Ebu’l-Fida[45] ve Yakut Hamevi[46] gibi tarihçiler bu şehrin İran’a İslam’ın girmesiyle tesis edildiğine inanmaktadırlar. Elbette tesis edilme tarihi noktasında bazıları hicri 85[47] ve bazıları da hicri 93 demişlerdir.[48]

İki görüşü toplama noktasında yeni şehirden kastın, Müslümanların eski şehir ve kalelerin yerine yenilerini ihdas etmeleri olduğunu söyleyebiliriz.[49] Her halükârda Kum bir zamanlar İsfahan şehrine bağlıydı ve Hamza b. el-Yesa’ b. Sa’d Eş’ari tarafından bağımsızlaştırıldı.[50]

İslam’dan Sonra

Sasanilerin, Müslümanlar tarafından yenilgiye uğratılmasından sonra Kum şehri de Sasanilerin elinden çıktı. Tarihçilerin geneli Kum’un hicri 23 yılında Ebu Musa Eş’ari tarafından fethedildiğine inanmaktadır.[51] Bazı raporlarda Kum’un fatihinin Malik b. Amir Eş’ari[52] ve bazısında da Ahnaf b. Kays olduğu zikredilmiştir.[53] Hattab b. Esedi’nin hicri 67 yılında Kum’un Cemkeran bölgesine geldiği ve burada bir mescit inşa ettiği belirtilmiştir.[54]

Teşeyyü’nün Girişi

Kum halkı, Eş’arilerin Kum’a hicretinden önce Zerdüştlük inancına sahipti.[55]Kum şehri İslami fetihlerin ilk yıllarında Müslümanların eline düşse de, halkı eski inançları üzere baki kalmayı tercih etti. Eş’arilerin Kum’a girmesi ve onlar tarafından İslam dininin tebliğ edilmesinin ardından, Kum halkı kendi istek ve iradeleriyle İslam dinini kabul ederek Eş’arilerin mezhebine tabii oldular. Kum’a hicret eden ilk Eş’arilerin mezhebi hakkında elde dakik bir bilgi olmamasına rağmen, Saib b. Malik Eş’arinin Muhtar’ın kıyamına katılması ve oğlu Muhammed b. Saib’in Haccac’a muhalefet etmesi onların Ehlibeyt inancına sahip olduğunu göstermektedir. Onların evlatlarının ve sonraki nesillerinin Masum imamlarla (a.s) olan irtibatı da bu görüşü güçlendirmektedir.

İran’da Şiiliğini alenen ilan eden ilk şehir Kum şehridir ve taifesinin Şii olduğunu aleni olarak ilan eden ve teşeyyü mezhebini yaymak için çaba gösteren ilk kişi de Musa b. Abdullah b. Sa’d Eş’ari’dir.[56]

Kum’da Şii Kökleri

Ana Madde: Eş’ari Hanedanı

Yemen asıllı olan Eş’ari kabilesi, Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) zamanında Müslüman olmuştur. Halifeler döneminde Kufe’de ikamet eden bu kabile, hicri 85 yılında Kum’a hicret etmiştir.

Eş’arilerin Kum’a hicreti, Kum tarihi için bir dönüm noktası olarak bilinmiştir; zira onların Kum’a girişi Şiiliğin Kum’a ve ardından da İran’ın diğer noktalarına girişinin mukaddimesi olmuştur.

Muhtar’ın Kıyamının bastırılmasının ve Saib b. Malik Eş’ari’nin katledilmesinden[57] ve aynı şekilde Muhammed b. Saib’in Haccac b. Yusuf tarafından öldürülmesinin ardından, Eş’ariler Kufe’den göç ederek İran’ın farklı bölgelerine dağıldılar. Sa’d b. Malik Eş’ari’nin Kum’a gelen iki oğlu Ahvas ve Abdullah, Kum’da Yezdan Fadar tarafından ilgiyle karşılandı ve Yezdan Fadar onlardan Kum’da ikamet etmelerini istedi.[58]

Hz. Masume’nin (s.a) Türbesi

Masume'nin (s.a) Mukaddes Türbesinden bir kare
Ana Madde: Hz. Masume’nin (s.a) Türbesi

Eş’arilerin Kum’a yerleşmesi ve hâkimiyeti ele almalarının ardından Kum şehri, İmamların (a.s) Şiaları, dostları ve evlatları için güvenilir bir yer haline geldi. Hasan b. Muhammed Kummi “Tarih-i Kum” kitabında “Talibiyye” adıyla meşhur olan bir faslı, İmam Ali b. Ebu Talib’in (a.s) Kum’a gelen ve oraya yerleşen evlatlarından bir grubun isimlerini zikretmek için tahsis etmiştir. Nasıru’ş-Şeria da kendi “Tarih-i Kum” kitabında başta Hz. Fatıma Masume’ye (s.a) yer vermek üzere Kum imamzadelerini tanıtmak için bir bab açmıştır.

Hz. Masume (s.a) Medine’den Merv’e gitmek üzere yola çıkmış, ancak bazı nedenlerden ötürü kervanı durdurulduğundan dolayı, yönünü Kum’a çevirmiştir. Hz. Fatıma Masume (s.a) Kum’da 17 gün ikamet ettikten sonra vefat etmiş ve mukaddes Kum şehrinde toprağa verilmiştir.

Hz. Masume’nin (s.a) türbesi Kum’u İran’ın ikinci mezhebi şehrine ve Şiilerin de birinci merkezi haline getirmiştir. Hz. Masume’den (s.a) sonra çok sayıda Seyyid ve İmamzade Kum[59] ve Save ve Kaşan gibi Kum’un çevresindeki bölgelere akın etmiştir.

Fakih ve Hadis Ravilerinin Varlığı

Ehlibeyt mektebinin (teşeyyü) Kum’da yayılmasının etkenlerinden biri de İmamların öğrencileri ve Şii âlimlerdir. Nitekim:

Nasıru’ş-Şeria’nın yazdığına göre, Kufeli ve Yunus b. Abdurrahman’ın öğrencilerinden olan Ebu İshak Kummi, Kufelilerin hadislerini Kum’da neşreden ilk kişidir.

Nasıru’ş-Şeria şöyle nakletmektedir: Necaşi “Rical” kitabında ve Allame “Hulasa” kitabında şöyle yazmışlardır: O, celil ve şanı yüce sıkatlardandır (güvenilirdir) ve İmam Rıza (a.s) nezdinde makam sahibidir. İmam Rıza (a.s) onun hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah onu rahmetine nail etsin; doğduğu gün, öleceği gün ve tekrar diriltileceği gün.”[60] Bu büyük şahsiyetin mezar-ı şerifi, Kum'da, Şeyhân Kabristanı'nda bulunmaktadır.

“Kafile Saları Kummiyyin” olarak da bilinen Hasan b. İshak’ın İmam Cevad (a.s) ve İmam Hadi’den (a.s) hadis naklettiğini söylemişlerdir. İmam Hasan Askeri’nin (a.s) özel dostlarından biri ve Şeyh-i Kummiyyindir. Necaşi onu, haklarında methiye yayınlanan cemaatten biri olarak zikretmiştir.[61]

Ana Madde: Şeyh Saduk

Kum’da ikamet eden Şii âlimlerinden biri de “Şeyh Saduk” olarak bilinen “Ali b. Babaveyh-i Kummi” (vefat: 381 h.k) Şia’nın büyük âlimlerinden biridir.

Şii İmamlarıyla İrtibat

Başta da Eş’ariler olmak üzere Kum halkı, humusunu İmamlara (a.s) gönderen ilk kişiler olmuştur. Eş’arilerin İmamlarla (a.s) irtibatı çok yakındı; öyle ki İmamlar (a.s) onlara kefen gönderirlermiş.

Madelunk şöyle yazmaktadır:

"Kum Şiaları, on iki imamın (a.s) imametinde sadık ve vefalı kaldılar ve bu şehrin Şii muhaddisleri arasında Fetehiyye ve Vakıfiyye gibi hiçbir ayrılık müşahede edilmemiştir."[62]

İlk İrtibat

Kum’a hicret eden ilk kişilerden olan Abdullah b. Sa’d b. Malik’in evlatlarından bir kaçı İmamların (a.s) sahabelerindendi ve bu durum, Eş’arilerin İmamlarla (a.s) olan irtibatı noktasında kayda geçen en eski rapordur. Musa b. Abdullah b. Sa’d, İmam Sadık’ın (a.s) ashabındandı ve o, Şeyh Tusi’nin dediğine göre İmam Bakır’dan (a.s) da hadis işitmiştir. Şuayb b. Abdullah’ın da İmam Sadık (a.s) ve İmam Bakır’ın (a.s) ashabından olduğu belirtilmiştir. Abdullah b. Sa’d’ın evlatları olan Âdem, Ebubekr, Abdulmelik, Yesa’, Yakup ve İshak da İmam Sadık’ın (a.s) sahabe ve öğrencilerinden sayılmaktadır.[63]

İmam Kâzım’a (a.s) İlgi

İmam Kâzım’ın (a.s) şehadetinden sonra Şiaların ve Şia olmayanların arasında İmam’ın (a.s) şehit olup olmadığına dair şüpheler vardı. Ancak Kum halkı İmam Kâzım’ın (a.s) Harun’un eliyle şehit edildiğine yakin ederek Harun tarafından atanan yöneticilere muhalefet ettiler.[64]

İmam Rıza (a.s) ve Kum Halkı

Kum halkının teberrük için Di’bil Huzai’den İmam Rıza’nın (a.s) gömleğini fahiş bir fiyata satın alması, Kum halkının Ehl-i Beyt İmamlarına (a.s) olan sonsuz ilgi ve irtibatını gözler önüne sermektedir.

İmam Rıza’nın (a.s) vekili Yunus b. Abdurrahman Eş’ari, Ehl-i Beyt öğretilerinden o kadar yararlandı ki, İbnu’l-Muhtedi İmam’a, sizi görmediğimde sorularımı kime sorayım dediğinde İmam Rıza (a.s) Yunus b. Abdurrahman’ı göstermiştir. İmam Rıza (a.s) Zekeriya b. Âdem’e hitap ederek şöyle buyurmuştur:

Allah Teâlâ İmam Kazım’ın (a.s) vasıtasıyla belaları Bağdat ehlinden kaldırdığı gibi, senin varlığınla da Kum ehlinden belalar kaldırılır.”

Zekeriya b. İdris Eş’ari Kummi, İmam Rıza’nın (a.s) ashabının büyüklerindendir ve İmam Sadık (a.s) ve İmam Kazım’dan (a.s) da hadis nakletmiştir. Zekeriya öldüğünde İmam Rıza (a.s) ona rahmet duasında bulunmuştur.[65]

İmam Cevad’ın (a.s) Duası

İmam Cevad (a.s) Ali b. Mehziyar’ın mektubuyla Kum’un kötü durumundan haberdar olunca, Allah-u Teâlâ’dan Kum halkının kurtuluşunu talep ederek şöyle buyurdu:

“Kum halkının sıkıntı ve sorunundan haberdar oldum. Allah-u Teâlâ bu sıkıntıdan kurtulmaları için onlara bir hal yolu gösterip ve kurtuluş nasip eylesin.”

İmam Hadi’nin (a.s) Kum’lu Öğrencileri

Kum halkı, bir karargâhta göz hapsinde bulunmasına rağmen İmam Hadi (a.s) ile de irtibat kurmuşlardır. Öyle ki Mütevekkil onların Samerra’ya silah taşıdıklarını zannederek dehşete kapılmıştır. Mütevekkil’in memurları onların mallarına el koyup, halifeye götürmek için bu kervanlara pusu kurmuşlardır.[66] Muhaddisler zümresinden sayılan İmam Hadi’nin (a.s) öğrencilerinden birkaçı Kumluydu.[67] İmam Hadi (a.s) Kum halkının bağışlanmış olduğunu belirtmiş ve bundan dolayı da o zamandan beri İmam Rıza’yı (a.s) ziyarete gitmiştir.[68][69]

İmam Hasan Askeri’nin (a.s) Mektubu

İmam Hasan Askeri’nin (a.s) Kum ve Save halkına yazdığı mektup meşhurdur. İmam bu iki şehir halkına şöyle yazmaktadır:

“Yüce Allah lütuf ve inayetiyle müjdeleyici ve uyarıcı olarak Peygamberini (s.a.a) göndermekle halka minnet bırakmıştır. Dinini kabul etmeniz için size güç verdi ve sizi dinine hidayet etti. Bu topraklarda yaşamış ve yaşayacak olanların kalbine Peygamber hanedanının sevgisini ekti. Aranızdan ayrılanlar (ölenler) saadete erdi. Güzel amellerinin meyvelerini topladılar ve amellerinin karşılığını aldılar.

Ey halk! Bizim irade ve niyetimiz her zaman için sağlamdır. Düşüncelerimiz sizin güzel amellerinizle rahatlar. Sizinle bizim aramızda olan yakınlık bağı, geçmiş büyüklerimizin bize ve size ettikleri vasiyetlerdir.

Bizim gençlerimiz ve sizin ihtiyarlarınız arasında bir ahit vardır. Daima tek bir inanç ve birliktelikle güçlü ve sağlam olmuşuzdur. Zira yüce Allah, bu parçalanamaz olan sıcak bağı aramızda karar kılmıştır. Nitekim o bilge de (İmam Sadık veya İmam Bakır'a işarettir) şöyle buyurur: 'Mümin, anne ile baba tarafından müminin kardeşidir' (اَلْمْؤمِنْ اَخُو الْمْؤمِنِ لِاُمِهِ وُ اَبِیهِ).”[70]

Kum Tarihinin Farklı Dönemlerindeki İnişler ve Çıkışlar

Kum’un fethedilmesinden sonra, Eş’arilerin ve Hz. Masume’nin (s.a) türbesinin varlığı Kum’u büyük bir Şii merkezine dönüştürdü. Kum halkı en başından Şii olmayan yöneticilerle uzlaşmayarak onlara karşı ayaklanmışlardır. Bu ayaklanmalar Abbasiler döneminde başlamıştır.

Kum Halkının Abbasi Halifelerine Karşı Kıyamları

Me’mun Dönemindeki İki Kıyam

  • Birinci Kıyam: İmam Rıza’nın (a.s) şehadetinden sonra Me’mun Bağdat’a gitti ve Kum halkı da hicri 210 yılında Abbasi halifesine vergi ödemeyi bırakarak ayaklandı. Me’mun da Ali b. Hişam Mervezi’nin komutasında bir ordu gönderdi ve çok fazla yıkım ve katliamlardan sonra kıyamı bastırdı.[71]
  • İkinci Kıyam: Hicri 215 yılında Kum halkı, yeniden ayaklanarak Abbasi halifesi tarafından atanan hâkimi sürgün etti. Me’mun, gönderdiği orduyla halkı öldürerek ve zindana atarak ayaklanmayı bastırdı.[72] Hasan b. Muhammed Kummi bu hadisenin hicri 217 yılında meydana geldiğini belirtmektedir.[73]

Diğer Halifeler Dönemindeki Kıyamlar

  • Mu’tasım:

Kum halkı Mu’tasım’ın hilafetinin ilk dönemlerinde yine ayaklanarak, şehrin yöneticisini sürgün ettiler. Mu’tasım büyük bir orduyu Kum’a gönderdi ve ordu çok sayıda ev ve bağı ateşe vererek şehre büyük hasarlar verdi.[74]

  • Mu’taz:

Mu’taz döneminde Kumlular tarafından iki kıyam gerçekleşti. İlki Muflihi Türk ve ikincisi ise Musa b. Baga[75] tarafından bastırıldı. Musa b. Baga’nın Kum halkına karşı yaptığı zulüm ve sitem o kadar arttı ki Kum halkı durumu İmam Hasan Askeri’ye (a.s) şikâyet ederek İmamdan (a.s) çözüm ve hal yolu talep ettiler. İmam Hasan Askeri de (a.s) Kum halkının bu sıkıntı ve beladan kurtulmaları için namaz kunutlarında okumaları üzere mufassal bir dua gönderdi.[76]

  • Muktedir:

Abbasi halifelerinden Muktedir, Hüseyin b. Hamdan-ı Şii’yi göndererek Kumlularla uzlaştı.[77] Hüseyin b. Hamdan Kum’a girerken halk onu memnuniyetle karşıladı ve şöyle dediler: “Biz, bizim mezhebimize karşı olanlarla savaşırız. Sen bizimle aynı mezheptensin ve seninle bizim aramızda bir ihtilaf yoktur.”

  • Mu’tezid:

Mu’tezid de diğer Abbasi halifeleri gibi Şii olmayan yöneticileri Kum’a gönderdi ve onun bu eylemi Kumluların muhalefetine sebep oldu. Kum halkı onun tarafından atanan hâkimleri şehirden dışarı attı. Mu’tezid, ayaklanmayı bastırmak için İbrahim b. Kelih’i Kum’a yolladı. İbrahim b. Kelih bir grubu öldürmesine rağmen, kıyamı kontrol altına almayı başaramadı. Bu durum üzerine halife, Kum ayaklanmasını bastırmak için Emir İsmail Samani’den yardım istedi. Emir İsmail özel becerisiyle kan dökmeden ayaklanmayı bastırdı ve Yahya b. İshak Şii’yi hükûmete atadı.

Önemli Mescitler

Ana Madde: Cemkeran Mescidi
Cemkeran Mescidi
  • Cemkeran Mescidi: Kum’un altı kilometre güneydoğusunda (eski Kaşan – Kum yolu üzeri) yer almaktadır. Bu mescit günümüzde ülke içinden ve dışından milyonlarca ziyaretçiyi ağırlamaktadır.[78]
Ana Madde: Kum İmam Hasan Askeri Mescidi
  • İmam Hasan Askeri Mescidi: Alihani köprüsü yakınlarında bulunan bu mescit, önceleri Mescid-i Cami-i Atik olarak bilinmekteydi.[79] Bu mescidin ilk inşası bir rivayete göre üçüncü yüzyılda, İmam Hasan Askeri’nin (a.s) vekili olan Ahmed b. İshak Eş’ari tarafından yapılmıştır.[80] İmam Hasan Askeri Mescidi, Ayetullah Safi Gulpaygani’nin çabalarıyla 2500 metrekarede restore edilmiştir.[81]
  • Mescid-i Camii: Eski yapıtlardan olan bu mescit, hicri altıncı yüzyılda inşa edilmiştir. Bu mescit İmam Hasan Askeri (a.s) mescidinden sonra Kum’un en eski mescitlerinden biri sayılmaktadır.[82] Sahibu’n-Nakz bu mescidin geçmişini Selçuklu hükümdarı Tuğrul’un dönemine dayandırmaktadır.[83]
  • Mescid-i Azam: Hz. Masume'nin (s.a) Harem-i Şerifi’nin (batısında) hemen bitişiğindedir. Bu mescit, Ayetullah Uzma Burucerdi’nin çabası ve ihtimamıyla hicri 1374 yılında yapılmıştır.[84]
  • İmam Hasan Mücteba Mescidi: Hicri 1381 yılında Hacı Yadullah Recebiyan tarafından inşa edilen bu mescit, eski Tahran – Kum yolu üzerinde bulunmaktadır. Bu mescidin İmam Zaman’ın (a.f) isteği üzerine inşa edildiği söylenmiştir.[85]

Kum’da Defnedilenler

Ölüleri Kum’a getirmek ve bu şehrin topraklarında defnetmek geçmişten bu yana Şiiler arasında yaygındı. Bu yüzden Ulema, değerli şahsiyet ve sultanların çoğunun kabri Kum’da bulunmaktadır. Bu gelenek Safeviler döneminde daha da yaygınlaşmıştır. Şardin, Sefernamesinde İran’ın dört bir yanından, cenazelerin Hz. Masume’nin (s.a) türbesinin sol tarafına intikal ettirildiklerine işaret etmektedir.

Birçok âlimin yanı sıra Zekeriya b. Âdem, Ali b. Babeveyh, Muhammed b. Kovleveyh, Ali b. İbrahim, Kutb-u Ravendi ve diğerleri Kum’da toprağa verilmişlerdir. İranlı bazı şah ve sultanların naşı da öldükten sonra Kum’a getirilerek Hz. Masume’nin (s.a) türbesinin yakınlarına defnedilmiştir.[86]

  • Şah Abbas.
  • Şah Safiy
  • Şah Süleyman Safevi.
  • Şah Sultan Hüseyin Safevi.
  • Fethali Şah Kacar.
  • Muhammed Şah Kacar.
  • Nasıruddin Şah’ın annesi Mehd Alya.

Kaynakça

  1. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 216.
  2. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 216.
  3. Tarih-i Kum, s. 22.
  4. Dehhuda, c. 12, s. 18750.
  5. Tarih-i Kum, s. 23.
  6. Takvimu’l-Buldan, s. 410, Ebu’l-Fida, Beyrut, Liden, 1840.
  7. Mucemu’l-Buldan, c. 4, s. 379.
  8. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 212.
  9. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 217.
  10. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 212.
  11. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 214.
  12. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 212.
  13. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 215.
  14. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 215.
  15. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 228.
  16. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 228.
  17. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 216.
  18. Biharu’l-Envar, c. 60, s. 213.
  19. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  20. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  21. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  22. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  23. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  24. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  25. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  26. Tarih-i Kum, s. 22 - 25.
  27. İran ez Agaz ta Encam, s. 7.
  28. Bastan Şinasiyi İran-ı Bastan, s. 124.
  29. Nuzhetu’l-Kulub, s. 67.
  30. Futuhu’l-Buldan, s. 319.
  31. Tarih-i Yakubi, c. 1, s. 144.
  32. Tarih-i Kum, s. 82 - 89.
  33. Futuhu’l-Buldan, s. 436.
  34. Tarih-i Yakubi, c. 1, s. 144.
  35. Gurer-u Ahbar-ı Muluku’l-Furs, s. 709.
  36. El-Futuh, c. 1, s. 286 - 288.
  37. Ahbaru’t-Tival, s. 67.
  38. Muhtasaru’l-Buldan, s. 209.
  39. Tarih-u Sini-i Muluki’l-Arz ve’l-Enbiya, s. 35.
  40. Tarih-i Kum, s. 91.
  41. Şahname, c. 4, s. 128.
  42. Tarih-i Taberistan ve Royan, s. 4.
  43. Sefername-i Ebu Dulaf, s. 71.
  44. El-Ensab, s. 461.
  45. Takvimu’l-Buldan, s. 409.
  46. Mucemu’l-Buldan, c. 4, s. 451.
  47. Mucemu’l-Buldan, c. 4, s. 397.
  48. Tarih-i Kum, s. 253 ila 256.
  49. Coğrafyayı Tarih-i Kum, s. 78; Edib Kirmani, s. 73.
  50. Tarih-i Kum, s. 279.
  51. Hasan b. Muhammed Kummi, Tarih-i Kum, s. 25; Futuhu’l-Buldan, s. 439.
  52. Tarih-i Kum, s. 261.
  53. Tarih-i Kum, s. 56.
  54. Tarih-i Kum, s. 38.
  55. Şabani, s. 136.
  56. Tarih-i Kum, s. 278.
  57. Tarih-i Kum, s. 284 - 290.
  58. Tarih-i Kum, s. 246.
  59. Tarih-i Kum, s. 215.
  60. Nasıru’ş-Şeria, s. 195.
  61. Nasıru’ş-Şeria, s. 168.
  62. Keyhan-ı Endişe, sayı 152, s. 153; Dairetu’l-Maarifi Teşeyyü, c. 13, s. 272.
  63. Piruzfer ve Aciliyan, s. 35 - 36.
  64. Dairetu’l-Maarifi Teşeyyü, c. 13, s. 271.
  65. Dairetu’l-Maarifi Teşeyyü, c. 13, s. 271.
  66. Dairetu’l-Maarif-i Teşeyyü, c. 13, s. 271.
  67. Dairetu’l-Maarif-i Teşeyyü, c. 13, s. 271.
  68. Dairetu’l-Maarif-i Teşeyyü, c. 13, s. 271.
  69. Tarih-i Kum; Nasıru’ş-Şeria, s. 146.
  70. A’yanu’ş-Şia, c. 2, s. 41.
  71. Tarih-i Kum, s. 35.
  72. Taberi, c. 13, s. 5742.
  73. Tarih-i Kum, s. 35.
  74. Kamil, c. 12, s. 54.
  75. Futuhu’l-Buldan, s. 307.
  76. Nakdu’r-Rical, s. 331.
  77. el-Kamil, c. 8, s. 190.
  78. Mecmuayı Makalat, c. 2, s. 253.
  79. Tarih-i Kum, s. 37.
  80. Asar-ı Tarihi ve Ferhengi Kum, s. 168.
  81. Asar-ı Tarihi ve Ferhengi Kum, s. 168.
  82. Mecmuayı Makalat, c. 2, s. 254.
  83. En-Nakz, s. 163.
  84. Mecmuayı Makalat, c. 2, s. 254.
  85. Mecmuayı Makalat, c. 2, s. 253.
  86. Fakihi, Tarih-i Mezhebiyi Kum, s. 182 – 186.

Bibliyografi

  • İbn-i Fakih Hamedani, Muhtasaru’l-Buldan, tashih: Michael, Liden, 1320. h.k
  • Ebu’l-Fida İsmail b. Muhammed, Takvimu’l-Buldan, Beyrut, Daru Sadır, Paris, 1840.
  • Ebu Dulef Mis’ar b. Muhalhil Hazreci, Sefername-i Ebu Dulef der İran, tashih: W. Minorsky, tercüme: Ebulfazl Tabatabai, Tahran, Zuvvar, 1354.
  • Edib Kirmani, Gulam Hüseyin, Efzelu’l-Mulk, 1369, tashih: Müderrisi Tabatabai, Vahid.
  • İsfahani Hamza b. Hasan, Tarihu Sini-i Muluki’l-Arz ve’l-Enbiya, Beyrut, 1961.
  • Belazuri, Ahmed b. Yahya, Futuhu’l-Buldan, tercüme: Muhammed Tevekkül, Tahran, Nokre, 1337, birinci baskı.
  • Piruzfer, Süheyla, Aciliyan Mafovk, Muhammed Mehdi, Handan-ı Eş’ari ve Te’sir-i an ber Seyr-i Tahavvulu Mekteb-i Hadisiyi Kum, Faslname-i Hadis Pejuhi, sayı 5, Bahar ve Tabistan, 1390.
  • Sealibi, Gureru’l-Ahbarı Muluku’l-Furs, tashih: H. Zotenberg, Beyrut (baskı ofset Paris), 1982.
  • Hasan b. Muhammed Kummi, Tarih-i Kum, tercüme: Hasan b. Ali b. Hasan Abdulmelik Kummi, Tahran, Tus, 1361.
  • Dineveri Ebu Hanife, tahkik: Abdulmunim Amir, Kahire, Vezaretu’s-Sakafe ve’l-İrşadi’l-Kovmi, 1960.
  • Rumen Gırişmen (Roman Ghirshman), İran ez Ağaz ta İslam, tercüme: Muhammed Muin, Tahran, İlmi ve Ferhengi, 1368.
  • Şehidi, Rıza, Gozide-i Tarih-i İran, Tahran, Sazman-ı Ferheng ve İrtibatat-ı İslami, 1381.
  • Arabzade, Ebulfazl, Coğrafyayı Tarihiyi Kum, İntişarat-ı Zair, 1383.
  • Firdevsi, Ebu’l-Kasım, Şahname, tashih: J. Mol, Tahran, İntişarat-ı Kutub-u Cibi, 1368.
  • Loui Vandenberg, Bastan Şinasiyi İran-ı Bastan, tercüme: İsa Behnam, Tahran, Danişgah-ı Tahran, 1347.
  • Mar’aşi, Zehiruddin, Tarih-i Taberistan ve Royan ve Mazenderan, tashih: Abdu’l-Hüseyin Nevaiyi, Tahran, Emir Kebir, 1339.
  • Mustevfi, Hamdullah, Nuzhetu’l-Kulub, tashih: G. LeStrange, Dünyayı Kitap, 1362.
  • Nasıru’ş-Şeria Muhammed b. Hüseyin, Tarih-i Kum, Mukaddeme ve Talik: Ali Devani, Kum, Daru’l-Fikr, 1350.
  • Yakubi, Ahmed b. Vazih, Tarih-i Yakubi, Beyrut, Daru’s-Sadır.

Dış Bağlantılar