Maide Suresi

wikishia sitesinden
(Maide Suresinin Arapçası sayfasından yönlendirildi)
Maide Suresi
Diğer İsimlerUkud, Munkize
Sure Numarası5
Cüz6 ve 7
Nüzul
Nüzul Sırası113
Mekki/MedeniMedeni
İstatistiksel Bilgiler
Ayet Sayısı120
Kelime Sayısı2842
Harf Sayısı12207


Maide Suresi (Arapça: سورة المائده), Kur'an-ı Kerim'in 6. ve 7-ci bölümlerinde yer alan beşinci sure ve Medeni surelerden biridir. Bu sureye Maide ismi verilmiştir çünkü gökteki Maide'den ve onun İsa (as)'ın havarilerinin isteği üzerine inmesinden söz etmektedir. Maide Suresi'nde İslam'da velayet meselesi, Hıristiyanlıkta teslis,Kiyamet ve Mead, ahda vefa etmek, sosyal adalet, şahitlik adaleti, insan öldürmenin haramlığı, helal yiyeceklerle ilgili hükümler, abdest ver teyemmüm ile ilgili hükümler gibi pek çok hüküm yer almaktadır. Bu surenin ünlü ayetleri arasında Şia görüşüne göre Gadiri-hum olayı ve İmam Ali'nin (a.s.) halifeliğinin ilanı ile ilgili olan İkmal ayeti ve Tebliğ ayeti ile Velayet ayeti yer almaktadır ki, Şii ve Sünni görüşe göre bu ayet İmam Ali'nin (a.s) şerefine nazil olmuştur. İsrailoğullarının tarihi, Habil ile Kabil'in hikayesi, İsa'nın misyonu ve mucizeleri bu surede bahsedilen tarihi olaylar arasındadır. Bu sûreye istinaden Maide sûresi Peygamber Efendimize (s) vahyedildiğinde ona yetmiş bin melek eşlik etmiştir.

Maide Suresi

Maide sözcüğü bu surede iki kere tekrar edilmiştir (112. ve 114. ayetlerde). Bu sözcük başka hiçbir surede zikredilmemiştir. Hz. İsa’nın (a.s) havarileri tarafından gökten “sofra indirilmesi” istendiğinden dolayı bu adla adlandırılmıştır. [1] Bu sureye "Ukud" (anlaşma ve sözleşmeler) ve "Munkize" (kurtarıcı) isimleri de verilmiştir.

Sure Medeni’dir. Mushaf’ın tertibine göre beşinci ve nüzul sırasına göre ise, yüz on üçüncü suredir. [2] Miktar ve hacim açısından Kur’an’ın en büyük tıval surelerinden biridir. Kur’an’ın bir cüzünden çoğunu barındırmaktadır.

Kufe karilerine göre 120, Basra karilerine göre 123 ve başka karilerin görüşüne göre ise, 122 ayeti vardır. Birinci görüş doğru ve meşhurdur. Kelime sayısı 2.842 ve harf sayısı ise, 12.207’dir. On bir sureden oluşan “Muhatabat” surelerinin ikincisidir. Bu sureler “ya eyyuhennas” (ey insanlar) diye umumi hitapla başlamaktadır.

Konuları

Bu surede fıkıh içerikli çok sayıda konudan bahsedilmiştir. Örneğin:

  • Adam öldürme ve katlin haram oluşu,
  • Gusül, abdest ve teyemmüm hükümleri,
  • Vasiyetle ilgili hükümler,
  • Hırsızlık haddinin hükümleri,
  • Muharip ve müfsidin ceza ve had hükümleri,
  • Kısas ve hacda ihramda olan kişi ile ilgili ibadetlerin hükümleri.

Surenin önemli konu ve noktaları şunlardır:


 
 
 
 
 
 
İlahi ahitlere bağlı kalmanın ehemmiyeti
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Birinci Bölüm: Ayet 1-11
Müslümanları ilahi ahitlere bağlı kalmaya davet
 
İkinci Bölüm: Ayet 12-86
Kitap ehlini ilahi ahitlere bağlı kalmaya davet
 
Üçüncü Bölüm: Ayet 87-108
Diğer dini hükümlere bağlı kalmada Müslümanları davet etmek
 
Dördüncü Bölüm:Ayet 109-120
Kıyamet gününde ilahi ahitler karşısında sorgu sual
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Birinci Hüküm: Ayet 1-2
Hac hükümlerine riayet
 
Birinci Söz: Ayet 12-14
Kitap ehlinin ahitlerini bozmasının hatırlatılması
 
Birinci Hüküm: Ayet 87-88
Helal yiyeceklerin haram edilmesinin yasaklanması
 
Birinci Konu: Ayet 109
Kıyamet gününde ümmeti hakkında peygamberden soru
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İkinci Hüküm: Ayet 3-4
Yiyileceklerin hükümlerine riayet
 
İkinci Söz: 15-19
İslam peygamberine iman getirmede kitap ehlinin vazifesi
 
İkinci Hüküm: Ayet 89
Yemin kefaretini ödemek
 
İkinci Konu: Ayet 110
İsrailoğullarının Hz. İsa ile muhalefeti
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Üçüncü Hüküm: Ayet 5
Eş seçiminde Allah’ın kanunlarına riayet
 
Üçüncü Söz: Ayet 20-40
İlahi fermana muhalefette kitap ehlinin özgeçmişi
 
Üçüncü Hüküm: Ayet 90-93
Kumar ve içkiden çekinmek
 
Üçüncü Konu: Ayet 11-115
Hz. İsa’nın havarilerinin ilahi ahitlere olan bağlılığı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dördüncü Hüküm: Ayet 6-7
Taharet hükümlerine riayet
 
Dördüncü Söz: Ayet 41-50
Kitap ehlinin itaatsizliği karşısında peygamberin vazifesi
 
Dördüncü Hüküm: Ayet 94-100
İhram halinde avlanmanın yasaklanması
 
Dördüncü Konu: Ayet 116-118
Hz. İsa’nın taraftarlarının Tevhit’ ten sapmaları
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Beşinci Hüküm: Ayet 8
Yaşantıda takva ve adalete riayet
 
Beşinci Söz: Ayet 51-58
Kitap ehlinin karşısında müminlerin vazifesi
 
Beşinci Hüküm: Ayet 101-105
İlahi hükümlere herhangi bir hüküm eklememek
 
Beşinci Konu: Ayet 119-120
İlahi ahitlere bağlı kalmanın uhrevi mükâfatı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hatırlatma: Ayet 9-11
İlahi ahitlere bağlı kalmanın sonuçları
 
Altıncı Söz: Ayet 59-64
Müslümanlara düşmanlık gütmemede kitap ehlinin vazifesi
 
Altıncı Hüküm: Ayet 106-108
Vasiyet ederken şahit tutmak
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yedinci Söz: Ayet 65-69
Semavi kitaplara amel noktasında kitap ehlinin vazifesi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Sekizinci Söz: Ayet 70-86
Batıl üzere olan liderleri takip etmeme hususunda kitap ehlinin vazifesi


Fıkıh Ayetleri

Ana Madde: Abdest Ayeti

یا أَیهَا الَّذینَ آمَنُوا إِذا قُمْتُمْ إِلَی الصَّلاةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَ أَیدِیكُمْ إِلَی الْمَرافِقِ وَ امْسَحُوا بِرُؤُسِكُمْ وَ أَرْجُلَكُمْ إِلَی الْكَعْبَین

Tercüme: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinizle beraber ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin. Ayaklarınızı da iki tümsek/çıkıntıya kadar.”[5]

Bu ayet-i kerime, Kur’an-ı Kerim’de abdestin alınış şeklini anlatan tek ayet-i kerimedir.

Şia ve Ehlisünnet fakihleri; ‘‘İla’’ ‘‘Erculekum’’ ve yine aynı şekilde ‘‘Ka’beyn’’ kelimelerinin manası üzerinde, farklı görüşlere sahiptirler.

Şiiler, bu ayet-i kerimeye istinaden, elleri yukarıdan aşağıya doğru yıkamakta ve ayakların bir kısmının üzerini ise mesh etmektedir. [6]

Ehlisünnet müfessirleri, elleri ve kolları yukarıdan aşağıya doğru yıkamayı gerekli bilmekte ve daha çok ayakların tamamının yıkanmasına dikkat etmektedirler. [7] Şiiler, görüşlerinin doğruluğu konusunda abdest ayeti dışında yaklaşık olarak 560 hadis-i şerife de istinat etmektedirler. [8]

Hırsızlık Haddi (Cezası) Ayeti

Ana Madde: Hırsızlık Haddi Ayeti

"وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا أَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِّنَ اللَّـهِ ۗ وَاللَّـهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ"

"Erkek olsun, kadın olsun, hırsızlık edenlerin, elde ettiklerine karşılık, Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin ve Allah üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir."[9]

Bu ayet-i kerime “hırsızlık haddi” (cezası) adıyla meşhurdur. Bu ayet-i kerime, hırsızın yani insanların malını gizlice çalan kimsenin hükmünü açıklamaktadır.

Şii fakihlerin görüşüne göre, hırsızlık yapan şahsın sadece sağ elinde bulunan dört parmağı kesilmelidir. Gerçi Ehlisünnet fakihleri bundan daha fazlasının kesilmesini de söylemişlerdir.[10]

Meşhur ayetler

İkmal Ayeti

Gadiri-hum olayından bahs eden İkmal ayeti
Ana Madde: İkmal Ayeti

"الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا"

"Bugün dininizi ikmal ettim; size verdiğim nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum."[11]

Maide Suresi'nin üçüncü ayet-i kerimesi ‘‘İkmal Ayeti’’ olarak meşhurdur.
Allah-u Teâlâ bu ayet-i kerimenin nazil olmasının ardından, dinin kâmil olduğunu ve nimetin tamamlandığını ilan etmiştir.

Şia, İkmal ayetinin iniş sebebinin "Gadir-i Hum" olayıyla ilgili ve aynı zamanda İmam Ali’nin (a.s) velayetiyle bağlantılı olarak, 18 Zilhicce günü gerçekleştiğine inanmaktadır. [12]

Bazı Ehlisünnet kaynakları ise, bu ayet-i kerimenin Arefe günü nazil olduğunu haber vermektedir. [13]

Allame Emini "el-Kadir" kitabında ve Mir Hamid Hüseyin ise ‘‘Ukbatu’l Envar’’ kitabında, Ehlisünnet kitaplarında yaptıkları araştırmaya istinaden bu ayet-i kerimenin İmam Ali’nin (a.s) hakkında nazil olduğunu ispatlayan ve teyit eden birçok delil ve kanıtı zikretmişlerdir.

Öldürmenin Haram Olduğunu Bildiren Ayet

"مَن قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعًا"

"Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur."[14]

Kuran, bu ayet-i kerimede eğitici ve toplumsal bir hakikati anlatmaktadır. Zira eğer bir insan günahsız bir insanın kanını haksız yere dökecek olursa, gerçekte gözünü kırpmadan diğer günahsız insanların da kanını dökmeye ve onları katletmeye hazırdır, demektir.

Yine aynı şekilde eğer bir insan içinden gelerek ve insani duygularıyla hareket ederek bir insanı ölümden kurtarırsa, gerçekte tüm insanları ölümden kurtarmaya hazırdır, demektir.

Bir şahsın bu ayetin tefsiri hakkında İmam Sadık’tan (a.s) soru sorduğu ve İmam’ın da (a.s) şu şekilde cevap verdiği Şii hadis kaynaklarında yazılmaktadır. Ayet-i kerimedeki “öldürmek” ve “ölümden kurtarmaktan” maksat, birini yangından veya boğulmaktan kurtarmaktır. Daha sonra İmam (a.s) biraz durdu ve ardından bu ayetin tevili ve daha büyük manası hakkında şöyle buyurdu: "Yani batıl yol üzerinde olan bir şahsı hak yola davet ederek, onun hidayet olmasına vesile olmak." [15]

Vesile Ayeti

Ana Madde: Vesile Ayeti, Tevessül, Tevessül Duası

"يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّـهَ وَابْتَغُوا إِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ"

"Ey inananlar, Allah'tan çekinin ve onu vesileyle arayın ve onun yolunda savaşın da kurtuluşa erenlerden olun."[16]

Şiilerin inancına göre bu ayet-i kerime Hz. Peygamber’e (s.a.a) ve İmamlara (a.s) tevessül edilebileceğini ispatlayan ayet-i kerimelerden biridir. Zira bu ayet-i kerime açıkça inananlara tevessül etmelerini tavsiye etmektedir.

Şia açısından tevessül geniş bir manaya sahiptir ve farzları, müstahapları, Salihlerin, müminlerin ve Allah’ın veli kullarının duasını da kapsamaktadır. [17]

Şia’nın rivayet nakleden kaynak kitaplarında, tevessülün manası, mısdakları, etki ve neticeleri hakkında sayısızca hadis nakledilmiştir. [18]

Velayet Ayeti

Ana Madde: Velayet Ayeti

"إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّـهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ"

"Unutmayın ki, sizin dost ve yardımcınız sadece Allah, elçisi ve iman edenlerdir. O iman edenler ki, namazlarında devamlı ve dikkatlidirler; arındırıcı mali yükümlülükleri olan zekâtı da verirler ve Allah'ın karşısında da boyun eğerler."[19]

Bu ayet-i kerime, Şia’nın tüm muteber kaynaklarında ve Ehlisünnetin de bazı kaynak kitaplarında belirtildiği üzere, İmam Ali (a.s) hakkında nazil olmuş ve İmam Ali’yi (a.s) övmüştür. [20]

Şiiler, bu ayet-i kerimeden İmam Ali’nin (a.s) velayetini ispatlamak için faydalanmaktadır. [21]

Tebliğ Ayeti

Ana Madde: Tebliğ Ayeti

"يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ ۖ وَإِن لَّمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ ۚ وَاللَّـهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ ۗ إِنَّ اللَّـهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ"

"Ey Peygamber! Sana Rabbinden indirilen emri bildir ve eğer bu tebliği ifa etmezsen, O’nun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah, seni insanlardan korur. Şüphe yok ki Allah, kâfir olan kavme, doğru yola gitmek hususunda başarı vermez."[22]

Bu surenin altmış yedinci ayet-i kerimesi ‘‘Tebliğ ayeti’’ olarak meşhur olmuştur. Bu ayet-i kerime, Allah Resulü’ne (s.a.a) nazil olan en son ayet-i kerimelerdendir. Bu ayet-i kerimeye göre Peygamber Efendimiz (s.a.a) çok önemli bir mesajı halka iletmekle görevlendirilmiştir.

Ayet-i kerimenin de beyan ettiğine göre, bu mesaj o kadar önemliydi ki eğer Allah Resulü (s.a.a) bu mesajı halka iletmeyecek olsaydı, peygamberlik görevini yerine getirmemiş olacaktı.

Şiilerin ve Ehlisünnet’ten bazılarının inancına göre, ayet-i kerime Bi’set’in onuncu yılında, 18 Zilhicce günü ‘‘Veda Haccı’’nda nazil olmuştur.

Şia’nın inancına göre, mesajın konusu “İmam Ali’nin (a.s) kendisinden sonraki halifeliği” konusuydu. Bu vesileyle Allah Resulü (s.a.a) ayet-i kerimenin Gadir-i Hum'da nazil olmasının ardından, İmam Ali’yi (a.s) kendi yerine geçecek halifesi olarak tanıttı.

Ayet-i kerime hakkında başka ihtimaller de söz konusu edilmiştir. Örneğin ayet-i kerimenin Mekke’de nazil olduğu ve Kitap ehline iblağ edilmesi için beyan edildiği gibi. Fakat Şii müfessirler, bu ihtimalleri kabul etmeyerek, eleştirmişlerdir.

Tarihi Olaylar ve Hikâyeler

  • İsrailoğullarının antlaşma ve sözleşmesi, 12, 13 ve 70. ayet-i kerimeler.
  • İsrailoğullarının yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşmaları, 20-26. ayet-i kerimeler.
  • Habil ve Kabil’in öyküsü, 27-31. ayet-i kerimeler.
  • Kitap ehlinden bazılarının maymuna dönüşmesi, 60. ayet-i kerime.
  • Hz. İsa’nın (a.s) doğumu, peygamberliği ve mucizeleri, 110-118. ayet-i kerimeler.
  • Hz. İsa (a.s) ve Havarilere gök âleminden sofrada yemek nazil olması, 112-115. ayet-i kerimeler.

Sure Hakkında Yazılan Tek Tefsir

Safaviler döneminde yaşamış büyük âlimlerden ‘‘Hatemu’l Müçtehidin’’ lakaplı Seyyid Hüseyin Kereki Kazvini, Maide Suresi hakkında bir tefsir yazmıştır. Ağa Bozork Tahrani ‘‘ez-Zeria’’ kitabında ve Mirza Abdullah Efendi ‘‘Riyazu’l Ulema’’ [23] kitabında bu tefsiri müfessire nispet vermişlerdir. Bu tefsirin bir nüshası, Kazvin Şeyhu’l İslam Kütüphanesinde mevcuttur. [24]

Fazilet ve Özellikleri

Maide Suresi'nin tilavet edilmesinin fazileti hakkında, Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: "Her kim Maide Suresi'ni kıraat ederse, bu dünyada nefes almış olan tüm Yahudiler ve tüm Hristiyanların sayısınca on iyilik yazılır, on günah silinir ve derecesinden on derece yükseltilir." [25]

Ebu Hamza Sumali’nin İmam Sadık’tan (a.s) naklettiği rivayete göre, Maide Suresi Peygamber Efendimiz’e (s.a.a) bir defada nazil oldu ve nazil olma sırasında 70 bin melek eşlik etti. [26]

Hadis ve rivayet nakleden kaynak kitaplarda, “Her kim bu sureyi Perşembe günü okursa, imanı artar” diye yazılmıştır. [27]

Hırsızlıktan güvende kalmak ve malın boşa gitmesine engel olmak (eğer sandığa veya bir parçaya sarılı şekilde konursa) gibi konular, Maide Suresi'nin okunmasının fazilet ve özellikleri arasında zikredilmiştir. [28]


Önceki Sure
Nisa Suresi
Maide Suresi Sonraki Sure
En'am Suresi

Dış Bağlantılar

Kaynakça

  1. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 4, s 241.
  2. Marifet, Amuzeş-i Ulum-u Kuran, 1371 h.ş, c 2, s 168.
  3. Danışname-i Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1237.
  4. Hameger, Muhammed, Kur’an sureleri, Nuru’s-Sakaleyn Kur’an ve İtret Kültür merkezi, birinci baskı, Kum, Neşri Nuşera, ş. 1392.
  5. Maide Suresi, 6.
  6. Vesailu’ş-Şia, 1414 h.k, c 1, s 387, Ebvabu’l Vuzu, bab 15.
  7. El-Fıkh ale'l-Mezahibi'l Hamse, s 80; El-Fıkh ale'l-Mezahibi'l Erbaa, c 1, s 65.
  8. Vesailu’ş-Şia, 1414 h.k, c 1, Ebvabu’l Vuzu, bab 19 / hadis 1.
  9. Maide Suresi, 38.
  10. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 4, s 374.
  11. Maide Suresi, 3.
  12. Tabatabai, el-Mizan, c 5, s 169 ve sorası; Huveyzi, Nuru’s-Sakaleyn, c 1, s 590.
  13. Beydavi, Envaru’t-Tenzil, c 1, s 255; Alusi, Ruhu’l Meani, c 4, s 90 ve 91; Seyyid b. Tavus, el-Yakin, bab 128, s 344.
  14. Maide Suresi, 32.
  15. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 4, s 355.
  16. Maide Suresi, 35.
  17. Nehcü’l-Belaga, Hutbe 110.
  18. İbn-i Tayfur, Belegatu’n-Nisa, 1413 h.k, s 14, Şerh-i Nehcü’l Belağa, c 2, s 267.
  19. Maide Suresi, 55.
  20. Şerefu’d-Din, el-Müracaat, 1355 h.k, s 226 ve 229.
  21. Şeyh Mufid, el-İfsah fi'l-İmame, 1414 h.k, s 134 ve 217, Şeyh Tusi, et-Tibyan, 1409 h.k, c 3, s 559; Ruhu’l Meani, c 6, s 245.
  22. Maide Suresi, 67.
  23. Efendi, Riyazu’l Ulema, c 2, s 69.
  24. Ağa Bozork Tahrani, ez-Zerîa ila Tesanifi'ş-Şia, 1379 h.ş, c 4, s 322.
  25. Tabersi, Mecmau’l Beyan, 1390 h.ş, c 3, s 257.
  26. Tabersi, Mecmau’l Beyan, 1390 h.ş, c 3, s 258.
  27. İbn-i Babeveyh, Sevabu’l Amal, 1382 h.ş, s 134.
  28. Seyyid b. Tavus, el-Emanu min Ahtari'l Esfar, 1409 h.k, s 890.


Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim, tercüme: Muhammed Mehdi Fuladvend, Tahran, Daru’l Kur’anu’l Kerim, 1418 h.k,/ m. 1376.
  • Danışname-i Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, Bahaddin Hürremşahi’nin katkılarıyla, Tahran, Dustan, Nahid, 1377 h.ş.
  • Tusi, Muhammed b. Hasan, et-Tibyan fi Tefsiri’l Kuran, Mektebetu’l Alami’l İslami, 1409 h.k.
  • İbn-i Babeveyh, Muhammed b. Ali, Savabu’l Amal ve İkabu’l Amal, Tahkik: Sadık Hasanzade, Tahran, Ermağan Tuba, 1382 h.ş.
  • İbn-i Tavus, Ali b. Musa, el-Eman min Ehtari’l Esfari ve’l-Ezman, Kum, Müessese-i Alu’l Beyt, 1409 h.k.
  • Alusi, Mahmud, Rûhu'l Meani' fî Tefsiri'l Kur'ani'l Azîm ve's-Sebi'l Mesani, Tashih Muhammed Hüseyin el-Arap, Daru’l Fikr, Beyrut, 1417 h.k.
  • Beyzavi, Abdullah, Envaru't-Tenzîl ve Esraru't-Te'vil (Beyzavi Tefsiri), Daru’l Kutubi’l İlmiye, Beyrut, 1408 h.k.
  • Hürr'ü Amuli, Muhammed b. Hasan, Vesailu’ş-Şia, Kum, Alu’l Beyt, 1414 h.k.
  • Huveyzi, Abdu Ali, Nuru’s-Sakaleyn, Tashih Seyyid Haşim Ensari, 1349 h.ş.
  • Seyyid b. Tavus, Ali, el-Yakin bi-İhtisasi Mevlana Ali bi-İmrati’l Müminin, Tahkik Ensari, Kum, Daru’l Kitap, 1413 h.k.
  • Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l Kuran, Kum, Defter-i İntişarat-ı İslami-i Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, 1374 h.ş.
  • Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmau’l Beyan fi Tefsiri’l Kuran, Tercüme Bistuni, Meşhet, Astan-ı Kuds-i Razavi, 1390 h.ş.
  • Mufid, Muhammed b. Numan, el-İfsah, Beyrut, Daru’l Mufid, 1414 h.k.
  • Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, Tahran, Daru’l Kutubi’l İslamiye, 1374 h.ş.