Hz. Zeynep (s.a)
İsim | Zeynep |
---|---|
Konum | İmam Ali'nin kızı |
Doğum tarihi | 5 Cemaziyelevvel, Hicri Kameri 5. Yıl ya Hicri Kameri 6. Yıl |
Doğum yeri | Medine |
Vefatı | 15 Recep, Hicri Kameri 62. yıl |
Türbe | Suriye, Şam |
Baba | İmam Ali aleyhi selam |
Anne | Hz. Fatıma Zehra (s.a) |
Eş | Abdullah bin Cafer |
Çocuklar | Abdullah, Muhammed, Abbas, Avn, Ümmü Külsüm |
Akrabalar | Hz. Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi) İmam Hasan Mücteba aleyhi selam, İmam Hüseyin (aleyhi selam), Hz. Abbas (a.s) |
İmamzadeler | |
Hz. Zeynep (s.a) • Hz. Abbas (a.s) • Hz. Masume (s.a) • Abdulazim Hasani • Rukayye bint Ali • Rukiyye bint Hüseyin • vb. |
Hz. Zeynep (Arapça: حضرت زینب) (Hicri 5 veya 6, Medine/ Hicri 63 ), Hz. Muhammed'in (s.a.a) ilk kız torunudur. İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) kızıdır. Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet abidesidir. Kendisi İmam Hüseyin (a.s) ile birlikte Kerbela’da yer almıştır. Kerbela vakıası sonrasında Muharrem’in onunda (Aşura günü) bir grup Ehlibeyt ile birlikte esir düşerek, Kufe’ye ve oradan da Şam’a götürülmüştür. Esareti boyunca öteki esirleri koruyup kollamasının yanı sıra, insanları irşat edici ve aydınlatıcı hutbeler de okumuştur. Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) şecaat, fesahat ve belagati ile Kerbela kıyamının kalıcı olmasına neden olmuştur. Tarihi kayıtlara göre hicretin altmış üçünde Şam’da hayatını kaybetmiş ve orada defnedilmiştir.
Nesep, İsim, Lakap ve Künyeleri
Hz. Zeyneb’in (s.a) babası İmam Ali (a.s), annesi Hz. Fatıma’dır (s.a).[1]
İsmi
En meşhur ismi "Zeynep"tir. Sözlükte güzel kokulu ve güzel manzaralı ağaç[2] ve "Zeyn-eb", yani babasının süs ve ziyneti anlamına gelmektedir. Çeşitli rivayetlere göre, Hz. Zeyneb’in (s.a) ismini bizzat Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) koymuştur. Elbette Efendimiz de Allah tarafından Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) çocukları için belirlediği ismi koymuştur.[3]
Hz. Zeyneb’in (s.a) Hz. Hatice’ye (s.a) Benzerlikleri
Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) kundaktaki çocuğu kucağına alıp, öptükten sonra şöyle buyurmuştur: “Hazırda ve gaipte olan ümmetime tavsiye ediyorum ki bu kızı koruyup saygı göstersinler. Hakikaten bu kız Hatice Kübra (s.a) gibidir.” [4]
- “Bismilahirrahmanirrahim Ey Kûfeliler, dinleyin!”
Bu ses ile beraber tüm nefesler sineye çekildi; develer ve atlar bile bir müddet hareket etmeden öylece kaldılar. Rüzgar dahi Zeyneb’in (s.a) sesine mikrofonluk yapmak için yavaş yavaş harakete geçti. Tüm insanlar, Ali (a.s) kızı Zeyneb’i (s.a) dinlemek için sabırsızlanmaya başladılar. "Acaba bu esir hanım ne konuşacak" diye pür dikkat kesilmişlerdi.
- “Allah’a Hamd-u Sena olsun. Salât ve selam benim babam Hz. Muhammed’e ve onun temiz soyuna olsun”
deyince, herkes şaşkınlık içerisinde birbirlerinin yüzlerine bakmaya başladılar. Onun sesini duyan ama onu göremeyenler ise: “Hz. Ali mi gelmiş. Bu ses Hz. Ali’nin sesine benziyor. Zira bu fesahet ve belağat ile konuşuyor. Hz. Peygamber’den babam diye söz ediyor. Hani onları bize yabancılar ve Yezid’e karşı gelenler olarak tanıttılar. Oysa bu hanım, Hz. Peygamber’den babam diye söz ediyor” diyerek, şaşkınlıklarını dile getiriyorlardı.
Hz. Zeynep (s.a) daha ilk cümlesiyle halk üzerinde şok etkisi yaratan hitabesine şöyle devam etti:
- “Ey Kûfe halkı! Ey aldatılmış zavallı halk! Bize mi ağlıyorsunuz? Oysa ki bizim gözlerimiz hâlâ yaşlı, ıztıraplarımız dinmemiş ve feryatlarımız yatışmamıştır. Sizler, gerdanlığını kaybedip, sonra da toprak içerisinde onu arayan kadın gibisiniz. Sizler, Allah ve Resulüne iman getirdiniz ama daha sonra işlediğiniz bu büyük günahla onun kökünü kazıyıp attınız. Sizden fesat, şer ve şarlatanlıktan başka bir şey de beklenemez. Sizler o güle benziyorsunuz ki ne yenilen ne de koklanandır."
Lakapları
Hz. Zeyneb’in (s.a) çok sayıda lakabı bulunmaktadır. Örneğin: Ben-i Haşim’in Akilesi, Öğretmeni olmayan alime, arife, muvassaka, Fazile, Kamile, Âl-i Ali’nin Abidesi, Masume-i Suğra, Eminetullah, Naibetu’z-Zehra, Naibetu’l Hüseyin, Akiletu’n-Nisa, Şeriketu’ş-Şüheda, Baliğe, Fasihe ve Şeriketu’l Hüseyin.[5]
Künyeleri
Künyeleri olarak da Ümmü Gülsüm ve Ümmü’l Mesaib’i zikretmişlerdir.[6]
Doğumu ve Vefatı
Hz. Zeynep (s.a) Hicretin beş veya altıncı yılında Cemaziyelahir ayının beşinde Medine’de gözlerini dünyaya açtı.[7] Hz. Zeynep (s.a) Hicretin altmış üçüncü yılında Recep ayının birinde eşi Abdullah b. Cafer ile Şam’a yaptığı bir yolculukta vefat etmiş ve orada da defnedilmiştir. Bazıları Medine veya Mısır’da defnedildiğini söylemiştir.[8]
Çocukluk Dönemi
Hz. Zeynep (s.a) küçük yaşında iken babası İmam Ali’ye (a.s) şöyle sorar:
- “Babacığım! Bizi seviyor musun?”
- İmam (a.s) der ki: “Nasıl sizi sevmeyeyim; sizler benim kalbimin meyvesisiniz.”
- Hz. Zeynep (s.a) cevaben şöyle der: “İki sevgi müminin kalbinde aynı anda olmaz; hem Allah sevgisi ve hem de evlat sevgisi. Eğer kaçınılmaz olursa, sevgi Allah-u Teâlâ’ya, şefkat ve merhamet ise, evlada mahsustur.”[9]
İmam Hüseyin’e (a.s) Olan İlgisi
Hz. Zeynep (s.a) küçüklüğünden itibaren İmam Hüseyin’e (a.s) şiddetli ilgi duymaktaydı. Şehitlerin Efendisi’ni görmediği zaman, tahammülsüzlük gösterir ve abisinin güzel cemalini görünce, mutlu olurdu.[10] Beşikte ağladığında İmam Hüseyin’i (a.s) görmesi veya sesini duyması ile sakinleşirdi.[11]
Bu şaşırtıcı olan aşırı sevgiyi gören Hz. Zehra (s.a) bir gün konuyu babası Hz. Resulullah’a (s.a.a) açar. Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurur: “Ey gözlerimin nuru! Bu kız, Hüseyin ile birlikte Kerbela’ya gidecek ve ağabeyinin dert ve musibetlerine ortak olacaktır.”[12]
Aşura günü "Muhammed" ve "Avn" adlı oğullarını alıp, ağabeyi İmam Hüseyin’in (a.s) yanına giderek, şöyle arz eder: “Ceddim Hz. İbrahim Halil (a.s) Allah katında kurbanlığı kabul etmiştir. Sen de bu iki kurbanı benden taraf kabul et! Eğer kadınlara cihat caiz olsaydı, kesinlikle canımı canana feda ederdim.”[13]
Eş ve Çocukları
Abdullah b. Cafer’in hayâsı İmam Ali’nin (a.s) kızı ile evlenme konusunda bir girişimde bulunamamasına neden olmaktaydı. Sonunda bir kişi onun tarafından İmam Ali’nin (a.s) yanına gider ve şöyle der: “Ey Müminlerin Emiri! Siz Allah Resulü'nün (s.a.a) Cafer’in evlatlarına karşı nasıl ilgi duyduğunu biliyorsunuz. Bir gün onlara bakarak şöyle demiştir: ‘Kızlarımız oğullarımız için ve oğullarımız kızlarımız içindir’, dolayısıyla kızınız Zeyneb’i (s.a) Abdullah b. Cafer’le evlendirmeniz münasip olacaktır ve mehrini annesi Fatıma’nın (s.a) mehri miktarı olan, dört yüz seksen dirhem olarak belirleyiniz.”
İmam (a.s) evliliği onaylamış ve Hicretin on yedinci yılında evlilik gerçekleşmiştir. Kısa bir sürede İmam'ın (a.s) duası sonucu Abdullah b. Cafer, büyük mal sahibi olmuş, "cömert ve bağışta bulunan" diye ünlenmiştir.
Hz. Zeynep (s.a) Abdullah'a, İmam Hüseyin’e olan şiddetli alakası yüzünden her gün onunla görüşme ve onunla sefere çıkma şartı koymuş, Abdullah da bu şartı kabul etmiştir.
Bu evlilikten dört erkek (Ali, Avn, Abbas ve Muhammed) ve adı Ümm-ü Gülsüm olan bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir.[14]
Faziletleri, Menkıbeleri ve Özellikleri
İlim
Hz. Zeyneb’in (s.a) Kufe’de Ubeydullah b. Ziyad ile ve aynı şekilde Yezid’in sarayında Kur’an ayetleriyle delil getirerek, konuşması ve hutbelerinin her biri onun bilgi ve ilmini ortaya koymak açısından güzel kanıtlardır. Hz. Zeynep (s.a), babası Hz. Ali (a.s) ve annesi Hz. Fatıma’dan (s.a) hadisler nakletmiştir.[15] Buna ek olarak, babası Hz. Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde Kufe kadınlarına ders ve Kur’an tefsiri dersleri vermesi, yine onun bilgisini ortaya koymaktadır.[16]
Hz. Zeynep (s.a) rivayet ve hadisleri beyan makamında idi. Muhammed b. Amr, Ata b. Saib, Fatıma bintu’l Hüseyin ve başkaları Hz. Zeynep’ten (s.a) hadisler nakletmişlerdir.[17] Hz. Zeynep (s.a), Masumlardan (a.s) Şiaların konumu, Âl-i Muhammed sevgisi, Fedek olayı, komşular, Bi'set ve başka farklı konularda hadisler nakletmiştir.
Ben-i Haşim’in Akilesi olan Hz. Zeynep (s.a), gelecekte yaşanacak olayların bilgisini bile değerli babasından öğrenmiştir.[18]
İbadet
Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) geceleri ibadetle geçirirdi. Yaşamı boyunca hiçbir zaman teheccüd (gece namazını) terk etmemiştir. İbadetlerle o kadar meşgul olurdu ki kendisine “Âl-i Ali’nin abidesi” (ibadet edeni) diye lakap takmışlardı.[19] Gece ibadetlerini hatta Muharrem ayının onunda ve onbirinde bile terk etmemiştir. İmam Hüseyin’in (a.s) kızı Fatıma şöyle diyor:
Aşura gecesi, halam her an mihrapta ibadete duruyor, namaz kılıyor, dua ediyor ve gözlerinden yaşlar akıyordu.[20] Hz. Zeyneb’in (s.a) Allah’la olan irtibatı öyle bir boyutta idi ki Aşura günü İmam Hüseyin (a.s) kız kardeşine veda ederken şöyle buyurmuştur:
“Ey bacım! Beni gece namazlarında unutma.”[21]
Hicap ve İffeti
Hz. Zeyneb’in (s.a) hicap ve iffeti hakkında tarihte şöyle yazılmıştır: Zeynep (s.a) Resulullah’ın (s.a.a) kabrinin yanındaki Mescid-i Nebi’ye gitmek istediğinde, Hz. Ali (a.s) gece gitmesini emretmiş ve Hasan (a.s) ve Hüseyin’den (a.s) kız kardeşleriyle birlikte gitmelerini istemiştir. Önde İmam Hasan (a.s), ortada Hz. Zeynep (s.a) ve arkasında da İmam Hüseyin (a.s) hareket etmekteydiler. Onlar, Muttakilerin Mevla’sı Hz. Ali’den (a.s) aldıkları emir gereği, Hz. Zeyneb’i (s.a) bir namahrem görür diye, hatta Hz. Resul-ü Kibriya’nın (s.a.a) kabri şeriflerinin üzerinde bile ışık yakmamaya memurlardı.[22] Yahya Mazeni şöyle diyor: Ben, Medine’de uzun bir süre Hz. Ali’nin (a.s) komşusu idim. Allah’a yemin ederim ki bu süre zarfında Hz. Zeyneb’i (s.a) görmedim ve sesini duymadım.[23]
Sabır ve İstikamet
{{{text}}}
Hz. Zeynep (s.a) sabır ve istikamet vadisinin öncülerindendir. Ağabeyi İmam Hüseyin’in (a.s) kanlı bedenini öylece yerde görünce, gökyüzüne doğru yüzünü çevirerek şöyle demiştir: “Allah’ım! Bu naçiz kurbanımızı ve senin yolunda öldürülmüş bu şehidi bizden (Peygamber Ailesinden) kabul buyur”[24]
Araştırmacı yazarlardan birisi şöyle diyor: Zeyneb’in (s.a) lakaplarından birisi de “er-Raziye bi’l Kader ve’l Kaza”dır (Kaza ve Kadere razı olan). Bu şerefli hanım, zorluk ve sıkıntılar karşısında ayakta durmuştur. Eğer o musibetlerin bir miktarı yüce dağlara verilseydi, dağlar erir ve yok olurdu. Ancak o bir başına, yalnız, garip, kimsesiz ve mazlum hanım, sağlam bir dağ gibi… her zorluğun karşısında ayakta durmayı başarmıştır.[25]
Hz. Zeynep (s.a) defalarca İmam Seccad’ın (a.s) canını kurtarmıştır. Örneğin İbn-i Ziyad’ın meclisinde, İmam Seccad’ın (a.s) delil getirerek konuşmasının ardından, İbn-i Ziyad, İmam'ın (a.s) öldürülme emrini verdiğinde Hz. Zeynep (s.a) elini kardeşinin oğlu İmam Seccad'ın (a.s) boynuna atar ve "Ben hayatta olduğum sürece, onu öldürmenize müsaade etmeyeceğim" diye buyurur.[26]
Fesahat ve Belagat
Hz. Zeynep (s.a) fesahat ve belagati baba ve annesinden miras olarak almıştır. Konuştuğu sırada, sanki babasının dilinden konuşurdu.[27] Kufe’de, Yezid’in meclisinde ve ayrıca Ubeydullah b. Ziyad’la yaptığı konuşmaları, babası İmam Ali’nin (a.s) hutbeleri ve annesi Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) Fedekiye hutbesiyle birebir benzerlikler taşımaktadır.[28]
Hz. Zeynep (s.a) Kufe’de o eşsiz fasih hutbesini okuduktan sonra, insanlar ellerini ağızlarına götürmüş ve şaşkın bir şekilde birbirlerinin yüzüne bakmışlardır. O esnada yaşlı bir adam ağlar bir halde şöyle demiştir: Anam ve babam, yaşlıları en üstün olanların yaşlıları, çocukları en üstün olanların çocukları, kadınları en üstün olanların kadınları, nesil ve soyları en yüce ve üstün olan bu aileye feda olsun.[29]
Hz. Zeynep Kerbela Faciasında
{{{text}}}
Aşura kıyamı, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadeti ile son amacına ulaşmamıştır. Bilakis onun hidayet ve rehberliği Hz. Ali’nin (a.s) kızı ve İmam Hüseyin’in (a.s) kız kardeşi Hz. Zeynep (s.a) eliyle gerçekleşmiştir. Hz. Zeynep (s.a) kardeşi tarafından bu görevi üstlenmiştir. İmam Hüseyin (a.s) çeşitli vasiyetleri ile kız kardeşini bu işe hazırlamıştır.
Aşura günü ikindi vakti, İmam Hüseyin’in (a.s) yere düştüğünü ve düşmanların onu öldürmek için etrafını sardığını gören Hz. Zeynep (s.a) çadırdan dışarı çıkmış ve Saad b. Vakkas’ın oğlu Ömer b. Sa'd’a hitaben şöyle demiştir: “Ey Sa’d’ın oğlu! Ebu Abdullah (Hüseyin) öldürülecek ve sen öylece seyirci kalacaksın öyle mi?!” [Not 1] [30]
Sa'd oğlunun sustuğunu ve bir cevap vermediğini gören Hz. Zeynep (s.a) şöyle feryat etmiştir: “Vay kardeşim, va Efendim, vay Ehlibeytim! Keşke gökyüzü yerde parçalansaydı! Keşke dağlar paramparça olup yere serilseydi!” [Not 2][31]
Hz. Zeynep (s.a), bu cümleleri ile kıyamın ikinci aşamasını başlatıyordu. Hz. Zeynep (s.a) kendisini kardeşine ulaştırdı ve gökyüzüne bakarak şöyle buyurdu: “Allah’ım! Bu kurbanı bizden kabul buyur.”[32] Hz. Zeynep (s.a) daha sonra şehitleri acıklı ağıtlarla, gözyaşı dökerek anmış ve geride kalan yetimlerin bakımını üstlenerek, gece namazı ve Allah’a yakarışla sabahlamıştır.
Hz. Zeyneb’in (s.a) İmam Hüseyin (a.s.)'ın bedeninin başına geldiği an
Hz. Zeynep (s.a), İmam Hüseyin’in (a.s) naaşının yanında, Medine’ye doğru dönerek durmuş ve kalpleri parçalayan şu şekilde ağıtlar yakmıştır:
- "Ey Muhammed (s.a.a)! Bu Hüseyin'dir (a.s); kanına boyanmış ve doğranmış! Bunlar da senin kızlarındır; esir edilmiş. Bu zalimeri Allah'a, Muhammed Mustafa'ya (s.a.a), Ali Murtaza'ya (a.s), Fatımat'üz-Zehra'ya (a.s) ve Şehitler Efendisi Hamza'ya şikâyet ediyorum. Ey Muhammed! Bu senin Hüseyin'indir; Kerbela'da üryan bırakılmış ve seher yeli toprak serpiyor üzerine. Bu senin Hüseyin'indir; zinazâdelerin zulmüyle öldürülmüş. Aman bu hüzünden, aman bu beladan! Bu gün ceddim Resulullah'ın (s.a.a) dünyadan göçtüğü gündür. Ey Muhammed'in (s.a.a) yarenleri! Bu esir götürülenler sizin Peygamberinizin (s.a.a) evlatlarıdır."
- Ey Muhammed! Kızların esir edildi ve oğulların öldürüldü. Seher yeli o bedenlerin üzerine toprak savurmaktadır şimdi. Bu senin Hüseyin'indir; başı boynundan arkadan kesilmiş, sarık ve hırkası yağmalanmış. Babam feda olsun ona ki ordusu katledildi ve yağmalandı.[33]
- Babam feda olsun ona ki çadırları yakıldı/yıkıldı. Babam feda olsun ona ki gittiği yolculuktan dönmeyecek ve yaralarına merhem konmayacak.[34]
Hz. Zeyneb’in (s.a) ah ve figanları, dost ve düşmanları etkisi altına almış ve herkesi gözyaşlarına boğmuştu.[35]
Hz. Zeyneb'in (s.a) Yezid'e hitabından:
"Ey Yezid!
Bizi aç ve sefil bıraktığına, bizim varlığımızı tehlikeye soktuğuna mı inanıyorsun gerçekten? Bağlanmış ve zincire vurulmuş halimizle, huzurunda bizi el pençe divan durdurmakla bizi zavallı tutsaklar durumuna düşürdüğüne ya da bu yolla bizim üstümüzde egemenlik kurduğuna mı inanıyorsun?
Allah katında bizim itibarımızı yitirdiğimizi, gözden düştüğümüzü, buna karşılık sizin de yüceldiğinizi, şereflendirildiğinizi mi düşünüyorsun? Sizin dış görünüşteki başarınızın yüce şerefinizden ya da üstün konumunuzdan ileri geldiğini mi sanıyorsun? Kibirli ve basiretsiz kılığına bakmadan buna mı dikmişsin gözünü? Dünya âlemini elde ettiğine, bütün cihan üstünde nüfuz sahibi olduğuna mı inanıyorsun?
Şam şehri yıllarca (Muaviye tarafından) Hz. Ali (a.s) nefreti ile yaşatılmıştı. Yıllarca Ebu Sufyan ve oğlu Muaviye’nin Hz. Ali’ye (a.s) karşı propaganda ve tebliği bu şehirde doruk noktasına ulaştırılmıştı. Dolayısıyla Peygamber Ehlibeyti (a.s) Şam’a girdiğinde, halkın yeni elbiseler giymesi, şehrin her yerinin süslenmesi, şarkıcıların her yerde şarkılar söylemesi ve Şam şehrinin toptan sevince bürünmesi şaşırtıcı bir durum değildi.[36]
Ancak Hz. İmam Zeynel Abidin (a.s) ve Hz. Zeynep (s.a) tarafından Şam’da yapılan konuşmalar ve Ümeyye Oğullarının işledikleri cinayetleri ortaya koymaları neticesinde, Şamlıların Ehlibeyt'e (a.s) olan düşmanlıkları bir anda sevgi ve muhabbete dönüşmüş; öte yandan halkın öfkesi bir anda Yezid’e yönelmişti. İmam Hüseyin’i (a.s) öldürerek, hükümetinin temellerini sağlamlaştıracağını düşünen Yezid, hükümetinin temellerinin sarsıldığını görmeye başlamıştır.
Yezid’in Sarayında
Yezid, sarayında görülmemiş büyüklükte bir toplantı yaptı ve ülkenin en önemli askeri ve siyasi adamlarını davet etti.[37] Esirlerin önünde küfür ve inkar içerikli şiirler okudu ve kendince zaferini kutlayarak, Kur’an ayetlerini tevil ederek, kendi lehine yorumladı.[38]
Yezid elindeki çubukla, Peygamber (s.a.a) evladı İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek kesik başına vurarak, edepsizlikte bulundu.[39] Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve İslam dinine olan kinini aleni ederek, inkâr içerikli bir şiir okudu:
"Ah nerede, Bedir'de öldürülen atalarım, olsalardı da görselerdi nasıl da Hazrec kabilesi, kılıçlarımızın darbesiyle inliyor. Görselerdi de bunun sevinciyle çığlık atarak `Ey Yezid, ellerine sağlık’ deselerdi. Bizler Ben-i Haşim büyüklerini öldürerek, bunu Bedir savaşının yerine hesap ettik ve oradaki yenilgiye karşılık bu zaferi kazandık. Ben-i Haşim hükümetle oynadı, yoksa ne göklerden bir haber vardı ne de ona vahiy nazil oldu![40] Ben eğer Ahmed’in (s.a.a) (Hz. Muhammed Mustafa) çocuklarından intikam almazsam Hunduk’un soyundan değilim.” [41]
Bir anda Hz. Zeyneb-i Kübra (s.a) meclisin köşesinden kalkarak, Yezid’in sözünü kesti ve açık bir tonla bir konuşma yaptı. Hz. Zeyneb’in (s.a), Yezid’in yeşil sarayında yaptığı konuşma İmam Hüseyin’in (a.s) hakkaniyetini ve Yezid’in batıllığını apaçık ortaya koydu. Hz. Zeyneb’in (s.a) mantık dolu hutbesi, oradakileri ciddi bir şekilde etkisi altına aldı. Öyle ki Yezid esirlere karşı biraz da olsa yumuşadı, esneklik göstermeye başladı ve her türlü şiddetten sakındı.[42]
Yezid, kendi adamlarına esirlere ne yapması gerektiğini danıştı. Bazıları onlara da (İmam Hüseyin ve adamlarına yaptıkları gibi) aynı şekilde davranması gerektiğini söyledi. Ancak Numan b. Beşir, ona esirlere yumuşak davranma tavsiyesinde bulundu.[43] Hz. Zeyneb’in (a.s) aydınlatıcı konuşmaları sonucunda Yezid, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetini İbn-i Ziyad’ın üzerine atmak zorunda kalmış ve ona lanet etmiştir.[44]
Yezid, esirlere birkaç gün Şam’da ölülerine ağıt yakmalarına izin verdi. Ebu Süfyan hanedanına mensup kadınlar, örneğin Yezid’in eşi Hind, (harabede) Ehlibeytin (a.s) yanına giderek, Allah Resulü'nün (s.a.a) kızının el ve ayaklarına kapanarak öptü. Ağlayarak ağıt yaktı ve üç gün matem meclisi düzenledi.[45]
Sonunda, Hz. Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.a) ev halkı olan esirler, saygı ve hürmetle Medine’ye döndüler.[46]
Kaynakça
- ↑ İbn-i Asakir, İ’lamu’n-Nisa, s. 189 ve 190.
- ↑ Cubran Mes’ud, Er-Raid, tercüme: Rıza İnzaci, ikinci baskı, Meşhed, Astan-ı Kuds-i Razevi, c. 1, s. 924, 1376.
- ↑ 3. Bakır Şerif Kureyşi, es-Seyyide Zeynep s. 39; Hasan İlahi, Zeyneb-i Kübra (s.a) Akile-i Ben-i Haşim, Tahran, Aferine, s. 29, 1375; Seyyid Kazım Erfa, Hz. Zeynep (s.a), Siyre-i Ameli Ehlibeyt, s. 7.
- ↑ Ebu’l Kasım ed-Dibaci, Zeyneb-i Kübra Betalete’l Hürriyet, ikinci baskı, Beyrut, el-Belağ, s. 15, 1417; Seyyid Nurettin Cezairi, s. 44.
- ↑ Nurettin Cezairi, el-Hasaisetu’z-Zeynebiye, s. 52 ve 53.
- ↑ Nurettin Cezairi, el-Hasaisetu’z-Zeynebiye, s. 48; Bakır Şerif Kureyşi, es-Seyyide Zeynep (s.a) s. 39.
- ↑ Mehellati, Zebihullah, Reyahinu’ş-Şeria, c. 3, s. 33; Muhammedi İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser, s. 17.
- ↑ Kazvini, Muhammed Kazım, Zeyneb-i Kübra (s.a) mine’l Mehdi ile’l Lehd, s. 434.
- ↑ Menakibu Harezmî, c. 1, s. 122, Zeyneb-i Kübra, Allame Nakdi ve Reyahini Şeria, c. 3, s, 54.
- ↑ Reyahinu’ş-Şeria, c. 3, s. 41.
- ↑ Cafer Nakdi, a.g.e, 95.
- ↑ Hasan İlahi, a.g.e, 81.
- ↑ Muhammedi İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser, s. 38-39.
- ↑ İbn-i Asakir, İ’lamu’n-Nisa, s. 190; Reyahinu’ş-Şeria, c. 3, s. 41 ve tercüme Zeyneb-i Kübra (s.a), s. 89.
- ↑ İbn-i Asakir, İ’lamu’n-Nisa, s. 189.
- ↑ Delailu’l İmamet Taberi, c. 3; Mehellati, Zebihullah, Reyahinu’ş-Şeria, s. 57.
- ↑ Nehcü’l Belağa İbn-i Ebi’l Hadid, c. 16, s. 210; Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 13 ve 14; Biharu’l Envar, c. 6, s. 107.
- ↑ Mehellati, Zebihullah, Reyahinu’ş-Şeria, c. 3, s. 56 ve 73.
- ↑ Cafer Nakdi, a.g.e, 61.
- ↑ Ahmed Sadıki Erdestani, a.g.e, s. 106.
- ↑ Mehellati, Zebihullah, Reyahinu’ş-Şeria, c. 3, s. 62; Cafer Nakdi, a.g.e.
- ↑ Seyyid Abdul Hüseyin Destğeyb, Zendigani Hz. Zeynep (s.a), Tahran, Kaveh, s. 19.
- ↑ Muhammedi İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser, s. 99.
- ↑ Seyyid Ali Naki Feyzü’l İslam, Hatun Dusera, s. 185.
- ↑ Seyyid Nurettin Cezairi, el-Hasaisetu’z-Zeynebiye, s. 24.
- ↑ Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 117.
- ↑ Ahmed Beheşti, s. 51.
- ↑ Seyyid Kazım Erfa, Hz. Zeynep (s.a), Siyre-i Ameli Ehlibeyt, s. 88.
- ↑ Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, s. 179; Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 110.
- ↑ Ali Nezeri Münferit, Kıssa Kerbela, s. 371.
- ↑ Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, s. 159 ve 161; Seyyid Abdurrezzak Musevi, Mektelu Mukrim, tercüme: Azizullahi Kirmani, s. 192.
- ↑ Seyyid Ali Naki Feyzü’l İslam, Hatun Dusera, s. 185.
- ↑ Ebu Mihnef, s. 259; Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 159.
- ↑ Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 59.
- ↑ Ebu Mihnef, s. 295; Muhammed Cerir-i Taberi, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, Kahire, Matbaatu’l İstikamet, c. 5, s. 348 ve 349, 1358; Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 59.
- ↑ Muhammed Muhammedi İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser, s. 327-328.
- ↑ Seyyid Abdul Kerim Haşimi Nejad, s. 330.
- ↑ Muhammed Muhammedi İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser, s. 330.
- ↑ Hasan İlahi, a.g.e, 208.
- ↑ Ebu Mihnef, s. 306 ve 307; Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, s. 213.
- ↑ Hunduk, Yezid’in baba tarafından ceddidir ve Yezid’le onun arasında onüç vasıta vardır.
- ↑ Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 135; Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, s. 221.
- ↑ Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 135; Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, s. 221.
- ↑ Şeyh Müfid, el-İrşat, s. 358; Hasan İlahi, a.g.e, 244.
- ↑ Ebu Mihnef, s. 311; Şeyh Abbas Kummi, s. 265.
- ↑ İbn-i Asakir, İ’lamu’n-Nisa, s. 191.
Bibliyografi
- Danişname-i İmam Hüseyin (a.s), Muhammedi Rey Şehri ve… c. 10, tercüme: Muhammed Muradi, Kum, Daru’l Hadis, 1430 h.k / 1388 h.ş.
- İbn-i Asakir, İ’lamu’n-Nisa, tahkik: Muhammed Abdurrahim, Beyrut, Daru’l Fikr, 1424/2004.
- Cubran Mes’ud, Er-Raid, tercüme: Rıza İnzicabi, ikinci baskı, Meşhed, Astan-ı Kuts-i Razevi, 1376.
- Muhammed Muhammed İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser.
- Kazvini, Muhammed Kazım, Zeyneb-i Kübra (s.a) mine’l Mehdi ile’l Lehd, Beyrut, Daru’l Kari, es-Saniye, 1427/2006.
- Bakır Şerif el-Kureyşi, es-Seyyidetu Zeynep, Beyrut, Daru’t-Taarif, 1419.
- Ahmed Beheşti, Zenan-ı Namdar der Kur’an ve Hadis, Tahran, Sazman-ı Tebligat-ı İslami, 1368.
- Mehallati, Zebuhullah, Reyahinu’ş-Şeriat, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslami.
- Muhammed Muhammed İştihardi, Hz. Zeynep (s.a) Furuğ-u Taban-ı Kevser, üçüncü baskı, Tahran, Burhan, 1379.
- Seyyid Kazım Erfa, Hz. Zeynep (s.a) Siyre-i Ameli Ehlibeyt, Tahran, Neşr-i Kadir, 1377.
- Şehidi, Seyyid Cafer, Zendigani Fatıma Zehra (s.a), Tahran, Defter-i Neşr-i Ferhengi İslami, 1363 h.ş.
- Bakır Şerif el-Kureyşi, es-Seyyidetu Zeynep, Beyrut, Daru’l Muhaccebetu’l Beyza el-Ula, 1422 h.k / 2001 m.
- Hasan İlahi, Zeyneb-i Kübra (s.a) Akilei Ben-i Haşim, Tahran, Aferine, 1375.
- Cafer Nakdi, Zeyneb-i Kübra (s.a) Bintu’l İmam, en-Necefu’l Eşref, el-Mektebetu’l Haydariye, 1361.
- el-Cezairi, Seyyid Nurettin, el-Hasaisetu’l Zeynebiye, Kum, İntişarat-ı el-Mektebetu’l Haydariye el-Ula, 1425/1383.
- Nasır Mekarim Şirazi ve başkaları, Tefsir-i Numune, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslamiye, 1361.
- İbn-i Cumatu’l Arusi el-Huveyzi, Tefsir-i Nuru’s-Sakaleyn, Haşim Resuli Mehallati’nin çabaları ile, Kum, İsmailiyan, 1373.
- Ebu’l Kasım el-Dibaci, Zeyneb-u Kübra (s.a) Betalatu’l Hürriyet, ikinci baskı, Beyrut, el-Belağ, 1417.
- Muhaddis-i Nuri, Müstedreku’l Vesail, Kum, Alulbeyt, 1407.
- Hasan İlahi, Zeyneb-i Kübra (s.a) Akile-i Ben-i Haşim, Tahran, Aferine, 1375.
- Seyyid Abdul Hüseyin Destğeyb, Zendigani Hz. Zeynep (s.a), Tahran, Kaveh.
- Seyyid Ali Naki Feyzu’l İslam, Hatun Dusera (Şerh-i Hal Hz. Zeynep (s.a)), ikinci baskı, Tahran, Neşr-i Asar-ı Feyzu’l İslam, 1366.
- Muhammed Bakır Meclisi, Biharu’l Envar, Beyrut, Müessese-i Evl-Vefa, es-Salise, 1403/1983.
- İbn-i Ebu’l Hadid, Şerh-i Nehcü’l Belaga, Beyrut, Daru’l Kutubu’l İlmiye, 1418.
- Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, tercüme: Akiki Behşayişi, Kum, Defter-i Neşr-i Nevidu’l İslam, beşinci baskı, 1378.
- Ebu Muhannef, Vaketu’t-Taf, tahkik, Muhammed Hadi Yusufi Garavi, Kum, Mecmeu’l Alemi li-Ehli beyt, es-Saniye, 1427 h.k.
- Ali Nezeri Münferid, Kıssa Kerbela, on üçüncü baskı, Kum, server, 1384.
- Abdurrezzak Musevi, Mektelu Mükrim, tercüme: Azizullahi Kirmani, Kum, Nevid, 1381, s. 192.
- Muhammed b. Cerir-i Taberi, Tarihu’l Umem ve’l Muluk, Kahire, Matbaatu’l İstikamet, 1358.
- Abbas Kummi, Nefesu’l Mehmum, Kitabfuruşi İslami, 1368.
- Seyyid Abdul Kerim Haşimi Nejad, Ders-i ki Hüseyin be İnsanha Amuğt, on birinci baskı, Meşhed, Haşimi Nejad, 1369.
- Şeyh Müfid, el-İrşat, Kum, en-Naşir Sait b. Cubeyr, el-Ula, 1428 h.k.