Aşura Günü

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
kategorisiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Aşura günü sayfasından yönlendirildi)
Aşura Vakıası Takvimi
Hicri Kameri 60. Yıl
15 Recep Muaviye b. Ebu Süfyan’ın ölümü
28 Recep İmam Hüseyin’in (a.s) Medine’den Kerbela’ya Çıkışı
3 Şaban İmam Hüseyin’in (a.s) Mekke’ye Girişi.
10 Ramazan Kufelilerin Gönderdiği İlk Mektupların İmam Hüseyin’e (a.s) ulaşması.
12 Ramazan Kufelilerin Kays b. Mushir, Abdurrahman b. Abdullah Erhebi ve Ammare Seluli vasıtasıyla gönderdiği 150 mektubun İmam Hüseyin'e (a.s) ulaşması.
14 Ramazan Kufe halkı ve büyüklerinin Hani b. Hani Sebi’i ve Said b. Abdullah Hanefi vasıtasıyla gönderdikleri mektubun İmam Hüseyin’e (a.s) ulaşması.
15 Ramazan Müslim b. Akil’in Mekke’den Kufe’ye doğru yola çıkışı.
5 Şevval Müslim b. Akil’in Kufe’ye girişi.
8 Zilhicce İmam Hüseyin’in (a.s) Mekke’den Çıkışı.
8 Zilhicce Kufe’de Müslim b. Akil’in Kıyamı.
9 Zilhicce Müslim b. Akil’in Şehadeti.
Hicri Kameri 61. Yıl
1 Muharrem İmam Hüseyin'in (a.s) Kasrı Beni Mekatil'de Ubeydullah b. Hürr'ü Cufi ve Amr b. Kays Meşriki'den yardım istemesi.
2 Muharrem İmam Hüseyin’in (a.s) kervanının Kerbela’ya girişi
3 Muharrem Ömer Sa'd’ın dört bin kişilik orduyla Kerbela’ya girişi.
6 Muharrem Habib bin Muzahir’in İmam Hüseyin’e (a.s) yarenlik etmeleri için Beni Esed kabilesinden yardım istemesi ve bu görevde başarısız olması.
7 Muharrem İmam Hüseyin (a.s) ve Ashabının üzerine suyun kapatılması.
7 Muharrem Müslim b. Avsece'nin İmam Hüseyin (a.s) ve Ashabına katılması.
9 Muharrem Şimr b. Zilcevşen’in Kerbela’ya girmesi.
9 Muharrem Şimr'in Ümmü’l-Benin'in evlatlarına emanname vermek istemesi ve onların kabul etmemesi. (Tasua günü)
9 Muharrem Ömer bin Sa'd ordusunun İmam Hüseyin’e (a.s) savaş ilan etmesi ve İmam Hüseyin’in (a.s) Ömer bin Sa'd’tan mühlet istemesi
10 Muharrem Aşura Vakıası; İmam Hüseyin (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) Ehlibeyt (a.s) ve yarenlerinin şehadeti. (Aşura günü)
11 Muharrem Esirlerin Kufe’ye doğru hareketi.
11 Muharrem Kerbela şehitlerinin Beni Esed (Gazıriyye ehlinden) kabilesi tarafından toprağa verilmesi.
12 Muharrem Şehitlerden çok azının toprağa verilmesi.
12 Muharrem Kerbela Esirleri Kervanının Kufe'ye girişi.
19 Muharrem Esirler Kervanının Kufe'den Şam'a doğru hareketi.
1 Safer Ehlibeyt’in (a.s) ve İmam Hüseyin’in (a.s) bedensiz başının Şam’a getirilişi.
20 Safer Erbain (İmam Hüseyin’in (a.s) kırkı).
20 Safer Ehlibeyt’in (a.s) Kerbela’ya girişi.
20 Safer Bazı görüşlere göre; Ehlibeyt’in (a.s) Şam’dan Medine’ye dönüşü.

Aşura günü (Arapça: عاشورا), Muharremin onuncu günüdür. Aşura günü, hicret in 61. yılında Yezid bin Muaviye’nin Kufe valisi olan Ubeydullah bin Ziyad’ın emri ile Ömer bin Sa'd’ın komutanlığındaki Yezid ordusunun Şiilerin üçüncü imamı, Hz. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının Kerbela çölünde feci bir şekilde şehit edilip, kadın ve çocukların esir alınarak Şam’a götürülmesi hadisesinden dolayı çok önemlidir. Bundan dolayı Şialar, Muharrem ayının başlaması ile birlikte her yıl, Kerbela şehitleri için yas merasimleri düzenlemektedir. Bu etkinlikler daha çok Muharrem’in birinci gününden 11 veya 12. güne kadar sürmektedir. Bazı yerlerde ise, bu yas merasimleri Safer ayının sonuna kadar sürmektedir. Ancak merasimler en yoğun bir şekilde Tasua, Aşura ve Erbain’de gerçekleşmektedir. İran, Irak, Afganistan, Pakistan ve Hindistan’da Aşura günü resmi tatildir.

Aşura’nın Anlamı

Lügat alimlerinin meşhur görüşüne göre, "Aşur, Aşura ve Aşura", Muharrem ayının onuna denmektedir.[1] Bazı lügatçiler "Aşura" sözcüğünün İbranice Aşura ve Aşura sözcüğünden Arapçalaştığına kaildirler. "Aşura" kelimesi İbranicede Tişri (Yahudi ayı) ayının onuncu gününü adlandırmak için kullanılmaktadır.[2]

Aşura; Hz. Hüseyin b. Ali’nin (a.s) şehit olduğu Muharrem ayının onuncu günüdür.[3]

Şia Perspektifinden Aşura Günü

Yezid bin Muaviye’nin emri ile Kufe valisi olarak atanan Ubeydullah b. Ziyad türlü hile ve desiselerle Kufe’ye egemen olmayı başardıktan sonra, Kerbela’da İmam Hüseyin (a.s) ve az sayıdaki ashabını muhasara altına alarak, hepsini acımasız ve feci bir şekilde Aşura günü şehit etti. İbn-i Ziyad, İmam (a.s) ve yarenlerini şehit ettikten sonra kadın ve çocukları esir alarak bir müddet Kufe zindanlarında tuttu. Daha sonra Yezid b. Muaviye’ye bir mektup yazarak İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının şehit olduğu haberini verdi. Bunun üzerine Yezid bir mektup yazarak Ubeydullah’tan kesik başları ve onlara ait her şeyi esirlerle birlikte Dimeşk’e göndermesini istedi.[4]

Müslümanların ve özelliklede Şiaların perspektifinde Aşura, Aşura gününün öncesi ve sonrasını içeren hadiselerdir. Yani Aşura gecesinden Şam-ı Gariban’a kadar olan hadiseler, İmam Hüseyin’in (a.s) ordusunun Ömer bin Sa'd’ın ordusuna karşı savaş için hazırlanmasından, onların tamamının şehit olmasına kadar yaşanan olaylar ve aynı şekilde geride kalanların esir alınmasından çadırların yağmalanması ve yakılmasına kadar vuku bulan olayları kapsamaktadır. Aşura hadisesinin hicretin 61/m. 680 yılında baş göstermesi ve Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) sevgili torununun Kerbela çölünde vahşi bir şekilde katledilmesi ile birlikte Şiaların düşünce ve idrakleri değişti. İmam Hüseyin (a.s) ve yârenlerinin Aşura günü şehit edilmesi, Şiaların nezdinde en acı ve gamlı bir gün olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.

İran İslam Devrimi sırasında yoğun halk kitlelerinin attıkları slogan veya duvarlara yazılan şiarlardan birisi "Her gün Aşura, Her yer Kerbela ve Her ay Muharrem" sloganı idi. Bu slogan radyo ve televizyonlardan da yayınlanmaktaydı. Yine İran'nın Irak karşısında yaşadığı sekiz yıllık direnişte de bu slogan atılmakta ve posterlerde yazılıp çizilmekteydi.[5]

Muharrem ve Aşura Günlerindeki Matemler

İmam Hüseyin (a.s) ve yârenlerini anarak yaşanan acı ve musibetleri hatırda tutup gerekli dersleri çıkarmak için, Şialar başta Tasua ve Aşura günü olmak üzere Muharrem ayı boyunca dünya genelinde matem ve yas merasimleri düzenlemektedir. Hatta Şialarla birlikte yaşayan Sünniler ve başka mezhep mensupları da Şialardan etkilenerek, bugünlerde matem programlarına katılmaktadırlar. Her yıl Muharrem ayında düzenlenen ağıt ve yas merasimlerine katılmanın, Kıyamet günü insanın kurtuluşuna yararı olacağı inancı da insanların etkinliklere katılma motivasyonunu arttırmaktadır.

Nobel ödüllü Elias Canneti’nin açıklamalarına göre “İmam Hüseyin’in (a.s) yaşadıkları acıları anmak ve Aşura günü anma programları düzenlemek “Şia inançlarının iç dinamiği ve dimağının yenilenmesine neden olmaktadır.” Hiçbir düşünce şimdiye kadar bu denli büyük bir mateme dönüşmemiştir. Bu, en üstün dini bir teklif ve diğer hayırlı amellerden kat kat daha üstündür.”[6]-[7]

Tarihi Geçmişi

Nakledildiğine göre ilk matem ve anma merasimi İmam Zeynel Abidin (a.s), Hz. Zeynep (s.a), İmam Hüseyin’in (a.s) kızları Gülsüm, Fatıma-ı Suğra ve İmam Hüseyin’in (a.s) eşi Rubab tarafından şehitlerin naaşlarının yanında Kerbela’da[8] ve daha sonra Kufe mescidinde[9] ve Şam’da[10] düzenlenmiştir.

Hicretin 61. yılında şehit edildikleri Aşura günü ve Aşura günü sonrasında İmam Hüseyin (a.s) ve yârenlerine düzenlenen matem merasimlerinin tarihi konusunda İmam Zeynel Abidin’den (a.s) şöyle bir hadis nakledilmiştir:

“Aşura hadisesinden sonra Ben-i Haşim kadınlarından hiçbiri gözüne sürme çekmedi, kına yakmadı ve evlerde yemek pişirildiğini simgeleyen hiçbir duman yükselmedi. Kanlı Aşura faciasından sonra bizler her daim gözlerimizde yaş biriktirdik.”

Büveyh oğulları Döneminde Matem Merasimleri

İmam Hüseyin’e (a.s) matem tutma geleneği, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinden itibaren süre gelmiştir. Ancak Büveyh oğulları dönemine kadar (h.k. 352) bu matem merasimleri gizli yapılmaktaydı.

Müslüman tarihçilerin çoğu –özellikle tarihi kayıtları yıllara göre yazan İbn-i el-Cevzi, “Muntezem” kitabında, İbn-i Esir, “el-Kamil” kitabında, İbn-i Kesir, “el-Bidayet ve’n Nihayet” kitabında, Yafii, “Mir’atu’l Cenan” kitabında, Zehebi ve başkaları- 352 yılı ve sonraki yıllarda yaşananları belirterek Şiaların Aşura günü tuttukları yas merasimlerini yazmışlardır.

Büveyh oğulları (932 – 1055) silsilesinden olan Müizzüddevle[11] saltanatı zamanında Bağdat’taki Aşura merasimlerine önem verilmekte ve titizlikle üzerinde durulmaktaydı. Pazar yerleri tatil edilmekte, erkekler şehirde ağlar bir şekilde dolaşarak matem tutarlardı. Üzerlerine siyah elbiseler giyer, başlarına vururlardı. Kadınlar ise, perişan ve aşüfte bir şekilde görülürlerdi.[12]

Safevi devletinin güç kazanması ile birlikte Şia düşüncesi de yayılmaya yüz tutmuş, matem merasimleri daha umumi ve aleni olmaya başlamıştır. Şii İslam ekolünün on altıncı yüzyılda resmi mezhep ilan edilmesi ve ardından ülke genelinde Şia inanç ve düşüncelerinin yayılması ile birlikte, İmam Hüseyin’e (a.s) tutulan yas ve matem merasimleri İran’da yaygınlık kazanmış ve aleni olmuştur.

Aşura merasimlerinin bir çoğu çeşitli yerlerde henüz yayılma aşamasında bulunmaktadır. Her ne kadar Aşura etkinlikleri farklılıklar arz etse de katılım ve yüksek düzeyde hüzünlü birliktelikler evrenseldir.

Aşura Günü ve Muharrem Ayındaki Matem Şekilleri

Bu matem merasimlerini iki kategoriye ayırmak mümkündür: Toplumsal; bireysel ve küçük çapta. Her iki şekildeki matem merasimi Muharrem ayının ilk gününden Aşura gününe kadar icra edilmektedir. Duyguların en üst düzeye çıktığı ve en yüksek katılımlı matem programları Aşura günü gerçekleşmektedir.

Toplumsal Matem Törenleri

Aşura günü yapılan toplumsal matem törenleri arasında insanların deste ve gruplar halinde yürümesi, sine vurması, başlarına dövmesi...vb. gösterilebilir. Zincirleme bir şekilde hareket eden desteler, şehir veya kasabadaki toplanma yerine (İmamzadeler, İmamların kabri şerifleri, şehrin büyük hüseyniyesi, şehrin ileri gelenlerinden birinin evi, mezarlıklar gibi) vararak, orada programlarını icra etmektedirler.

Bireysel Matem Törenleri

Bireysel ve küçük çaplı matem törenleri arasında mersiye okuma ve taziye tutmak gösterilebilir. Mersiyelerde İmam Hüseyin (a.s), ailesi ve yârenlerinin çektiği acılar dile getirilmekte ve ağlanmaktadır.

Şii şehitlerin tarihini nakleden (mersiyehan veya kasidehan) kişi, bir araya toplanmış insanların karşısında minberde –veya bir Aşura çadırı altında, Hüseyniye, dernek, vakıf veya takkede- oturarak dinleyici ve hazırda olanlara Kerbela ve Aşura hadisesini anlatıp, şiir okur ve insanların da okunan bu şiir ve mersiyelere hüzünlenmesi ve ağlaması sağlanır.

İran’da en tanınan bireysel matem töreni, taziye tutmaktır. İslam dünyasında şimdiye kadar ciddi bir şekilde yayılmaya başlanan nümayiş (tiyatro-piyes) gösterileri, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadeti ve sonrasındaki olayların nümayişi şeklinde sergilenmektedir.

On altıncı yüzyıldan sonra Şia inanç ve düşüncelerinin yayılması ile birlikte İran’ın genelinde Aşura’yı yaşatmak temel bir inanç olmuştur.

İran’daki Aşura Törenleri

Toplumsal Matem Törenleri

İran’da düzenlenen toplumsal Aşura tören ve merasimlerinde, insanlardan oluşan deste grupları ve dört tekerlekli araçların taşıdıkları tablolarda mersiyehanlar Kerbela faciasını canlı bir şekilde anlatmaktadırlar.

Matem meclisine katılan desteler gruplar halinde hareket ederler. Bir grup sine döverek hareket etmekte ve diğer bir grup ellerindeki zincirlerle kendilerine sembolik olarak vurmaktadırlar. Başka bir grup ise, İmam Hüseyin’in (a.s) sancağını simgeleyen alem taşımaktadırlar. Bazı deste grupları da nahl, (tabutu simgeleyen ağaçtan yapılmış büyük bir sandık) taşımaktadır. Zira İmam Hüseyin’in (a.s) başsız bedeni, hurma ağacı dallarından yapılan bir çeşit sedye ile taşınmıştı. Bazı nahller o kadar büyüktür ki taşınması için 150 kişiden daha çok insana ihtiyaç duyulmaktadır. Bu deste gruplarına askeri ve matem musiki grupları (trampet ve borazan) eşlik etmektedir.

En büyük toplu yürüyüşler, Aşura günü gerçekleşmektedir. Zincirleme bir şekilde hareket eden desteler, şehir veya kasabadaki toplanma yerine (İmamzadeler, İmamların kabri şerifleri, şehrin büyük hüseyniyesi, şehrin ileri gelenlerinden birisinin evi, mezarlıklar gibi) vararak orada programlarını icra etmektedirler.

Perde Okuma Merasimi

Dosya:300px-تابلوی مراسم پرده خوانی.jpg
İran’da Kaçar Hükümranlığı döneminde çokça yaygın olan Perde Okuma Merasimi’ni temsil eden yağlı boya tablosu

Perdeci veya perde okuma merasimi, bir kişinin (nakkal, nakleden) Kerbela olaylarını görüntülü ve fotoğraflı bir şekilde anlatmasıdır. Perdeler yağlı boyalarla çizilerek salon veya ona benzer yerlerde sahnelenmektedir.

Nakkal, bir yerden başka bir yere gitmekte ve yanında yağlı boya ile çizilmiş tabloları götürerek Kerbela hadisesini onun üzerinden anlatmaktadır. Genellikle ellerinde bir çubuk parçası ile olaylar nakledilmektedir.

Bireysel Matem Törenleri

Mersiye okuma

Bireysel matem törenlerinden birisi mersiye okumaktır. Mersiyehan (mersiye okuyan kimse), İmam Hüseyin (a.s), ailesi ve yârenlerinin Kerbela’da çektikleri acıları insanlara ağıt yakarak açıklamaktadır.

Şii şehitlerin tarihini nakleden (mersiyehan veya kasidehan) kişi, bir araya toplanmış insanların karşısındaki minberde –veya bir Aşura çadırı altında, Hüseyniye, dernek, vakıf veya takkede- oturup dinleyiciler ve hazırda olanlara Kerbela ve Aşura hadisesini anlatarak şiir okur. Okunan bu şiir ve mersiyelerle insanlar ağlatılarak kendilerinden geçirilmektedir.

Taziye

İran’daki en tanınan sakin matem töreni, taziye tutmaktır. İslam dünyasında şimdiye kadar ciddi bir şekilde yayılmaya başlanan nümayiş (tiyatro-piyes) gösterileri, İmam Hüseyin’in (a.s) şehadeti ve sonrasındaki olayların nümayişi şeklinde sergilenmektedir.

Çeşitli Ülkelerdeki Matem Törenleri

Hindistan ve Pakistan

Pakistan ve Hindistan’da düzenlenen Aşura matem ve törenleri İran’ı kendisine örnek almış, ancak kendine has izafe ve eksiltmeleri bulunmaktadır.

Ancak üzerinde durulması gereken önemli nokta, ülkede yaşayan Sünni Müslümanlarla Hinduların da aktif bir şekilde Aşura merasimlerine katılmalarıdır. Hatta Sünnilerin kendilerine has matem törenleri bulunmaktadır.

Pakistan ve Hint alt kıta ülkelerindeki Aşura törenlerinin en önemli özelliklerinden biri, İmam Hüseyin’in (a.s) türbesini simgeleyen oldukça büyük cüsseli maketlerin toplu yürüyüşlerde taşınması veya dört tekerlekli araçlarla çekilmesidir.

Aşura sonunda ise, bu büyük yapılar ya Kerbela adındaki mahalle kabristanlıklarına defnedilmekte veya suya batırılmaktadır. Hindistan’daki meclislerde İmam Hüseyin (a.s) ve yârenleri için mersiye ve ağıt yakmalar ya açık alanlarda icra edilmekte veya "İmam Bare" yada "Aşurahane" adı verilen binalarda düzenlenmektedir.

Karayipler

Karayip veya Batı Hint adalarında yaşayan Hindistan Müslümanları, Aşura merasimlerinin birçoğunu on dokuzuncu yüzyıldan bu yana yaygın bir şekilde düzenlemektedir. Bu merasimler, Trinidad adalarının günümüzde karnavaldan sonraki en önemli hadisesidir.

Bu ülkede Aşura merasimlerine "Hüsna" adı verilmekte ve üç gece bir gündüz boyunca sürmektedir.

Aşura akşamı düzenlenen merasim, görülmesi gereken merasim törenidir. Yüksekliği on beş buçuk ayak boyu olan İmam Hüseyin’in sembolik türbesinin maketi zılgıt (benzeri bir sesle) ve trampetler eşliğinde sergilenmektedir.

Irak

Irak’da, başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin özellikle Kerbela, Necef, Samerra ve Kazimiyye kentlerinde yüz binlerce Müslümanın katılımı ile büyük matem merasimleri düzenlenir. Bu merasimlerde Hz. Peygamber'in (s.a.a) torunu Hz. Hüseyin'in (a.s) şehit edilişine göz yaşları dökerler.

Başka Dinlerde Aşura

Yahudiler Arasında Aşura

Eskiden beri Yahudiler arasında Aşura günü çok önemli bir gün sayılmış ve o günde Yahudiler oruç tutmaktadırlar. Bu konu hakkında “Misbahu’l Munir”de Kayyumi şöyle yazmaktadır: “Hz. Resulullah’tan (s.a.a) rivayet edildiğine göre: ‘Yalnızca Aşura günü oruç tutan Yahudilere benzememek için Aşura’dan bir gün önce ve bir gün sonra oruç tutun.”[13]

Bu rivayetin bir benzeri, Sünen-i Daremi,[14] Sünen-i İbn-i Mace,[15] Sahih-i Müslim[16] ve Cehmuretu’l Lügat[17] ve ayrıca Sahihi Buhari[18] ve Neylu’l Evtar[19] kitaplarından da nakledilmiştir. Bu rivayetlerden anlaşılmaktadır ki Aşura günü Yahudilerin nezdinde oruç tuttukları çok önemli bir gündür.

Hristiyanların Nezdinde Aşura

Misbahu’l Münir’de şöyle bir rivayet nakledilmiştir: “Hz. Peygamber Aşura günü oruç tutardı. Ona, Yahudi ve Nasranîlerin o güne değer verildiği söylendiğinde, Efendimiz bundan sonra gelecek yılın dokuzunda (Aşura’dan bir gün önce) oruç tutacağız, diye buyurdu.”[20] Yukarıdaki rivayetten, Hristiyanların da Aşura gününe önem verdikleri anlaşılmaktadır.[21]

Cahiliyet Döneminde ve Kureyşlilerin Nezdinde Aşura

Süneni Derami’de Peygamber Efendimizin (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Bugün, Aşura günüdür. Kureyşliler cahiliyet döneminde bugünde oruç tutarlardı. Öyleyse sizler (Müslümanlar) ister bugün oruç tutun ve isterse bugün oruç tutmayı terk edin.”[22] Malik’in “Muvatta”[23] kitabında, Sahih-i Buhari[24] ve Neylu’l Evtar[25] kitaplarında bu hadisin benzeri rivayet edilmiştir.

İslam’da Aşura

Sahih-i Buhari, İbn-i Ömer’den şöyle nakletmektedir: “Peygamber Aşura günü oruç tutar ve bugünde oruç tutulmasını emrederdi. Ancak Ramazan ayı orucu farz olduktan sonra Aşura günü oruç tutulmasını terk etti.”[26] Yine Ayşe’den şöyle nakledilmiştir: “Allah Resulü, Ramazan ayı orucu farz olana kadar Aşura günü oruç tutulmasını emretmişti. Ancak daha sonra şöyle buyurdu: ‘Her kim ister bugün oruç tutsun ve isterse bugün oruç tutmayı terk etsin.”[27]

Ayrıca Camiu’l Ahadisu’ş-Şia kitabında Men La Yahzuruhu’l Fakih kitabından İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) şöyle bir rivayet nakletmiştir: “O günün orucu Ramazan ayından önce yaygındı. Ancak Ramazan ayı orucunun nazil olması ile birlikte, terk edildi.”[28]

Bu rivayetlerin onlarca benzeri Şii ve Sünni hadis kitaplarında nakledilmiştir. Tüm bunlardan şu sonuç çıkmaktadır: Aşura günü Hz. Musa’dan (a.s) Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) peygamberliğine kadar ve Efendimizin peygamberliğinden Ramazan ayının orucunun farz oluşuna kadar ve yine daha sonraki dönemlerde tazim edilmekte ve Allah’ın günlerinden sayılmaktadır. Geçmişte o güne değer verdiklerinden oruç tutulmaktaydı.[29]

Ehlisünnet Nezdinde Aşura Günü

Ehlisünnet, Aşura gününü Hz. Musa’nın (a.s) kızıl denizi yararak ashabı ile birlikte oradan geçtiklerine inanmakta ve bugüne değer vererek o gün oruç tutulmasının müstehap olduğuna inanmaktadır.

Kerbela Vakıasından Sonra Aşura Günü

Emeviler başta olmak üzere Ehlibeyt düşmanları, Kerbela hadisesinden sonra oruçla ve Aşura ile ilgili rivayetlerden kötü bir şekilde yararlanarak, din ve mekteple bağdaşmayan propaganda ve tebliğ çalışmaları yürütmüştür. Bu durumda şu inancı yayma çabası göstermişlerdir: Bugünde İmam Hüseyin öldürülmüştür ve İmam Hüseyin (a.s), ailesi ve yârenlerinin öldürülmesi –Allah’a sığınırız- çok güzel bir iş olduğu için, bugün çok bereketli bir gün olmuştur. Dolayısıyla bugün oruç tutmak gerekir.[30]

Maalesef yüzde yüz inhiraf ve sapkınlık olan bu görüş, bir grup Müslüman arasında nüfuz bulmuştur. İmam Hüseyin’in (a.s) Aşura Ziyaretinde bu konu şöyle geçmiştir: “Ve Haza yevmun teberreket bihi Benu Ümeyye” (ve bugün Ben-i Ümeyye nezdinde bereketli ve mübarek bir gündür.)[31]

Masum Ehlibeyt (a.s) İmamlarımız aydınlatıcı açıklamaları ve bazen de Aşura günü oruç tutulmasını yasaklayarak ikindi ve akşam saatlerine kadar bir şey yenilip içilmemesi, ancak ikindi saatlerinde bir şeylerin yenilip içilmesi ve bu şekilde oruç tutmadıklarının anlaşılması ile içinde Ehlibeyt (a.s) düşmanlığının yattığı küfür içerikli bu düşünce ile mücadele ederek karşı çıkmışlardır.[32]

Abdullah bin Sinan[33] İmam Sadık’tan (a.s) ve ayrıca Zurare İmam Sadık (a.s) ve İmam Bakır’dan (a.s) şöyle bir rivayet nakletmiştir: “Aşura günü oruç tutma…”[34] Cafer bin İsa da İmam Rıza’dan (a.s) bu mazmunda rivayetler nakletmiştir. Öyle anlaşılıyor ki bu ve diğer rivayetlerdeki oruç tutmayla ilgili rivayetler, Ben-i Ümeyye’nin söylediği oruçla ilgilidir.[35]

Allame Hilli’nin fetvalarının şerhi olan “Şerhi İrşat” kitabında Mukaddes Erdebili, Aşura günü orucun müstahap olmasını İmam Hüseyin’in (a.s) şehadetinden dolayı hüzünlü olmak şartına bağlamıştır. Mukaddes Erdebili şöyle yazmaktadır: “… Aşura gününde İmam Hüseyin (a.s) şehit olduğu için şükür ve bereket kastıyla oruç tutulması haramdır. Hatta eğer böyle bir maksat olmasa bile, Ehlibeyt düşmanlarının gelenek ve sünnetine benzememek açısından, o gün oruç tutmak mekruhtur. Nitekim Yahudi ve Hristiyanlara benzemek de mekruhtur. Allame Hilli’nin buyurduğu: "Hüzün ve acı ile olursa müstahaptır" sözünden maksat şükür ve bereket kastıyla oruç tutan Emevilere benzememek şartıyladır.[36] Sahib-i Cevahir de Muhakkik Hilli’nin sözünün şerhinde buna benzer bir görüş ileri sürmüştür.[37]

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Dehhuda, Ali Ekber, Lügatname-i Dehhuda, c. 10, s. 15663.
  2. Dairetu’l Maarif-i Teşeyyü, c. 11, s. 15.
  3. Dehhuda, Ali Ekber, Lügatname-i Dehhuda, c. 10, s. 15663.
  4. Muhammed bin Cerir-i Taberi, Tarihu’l Umem ve’l Muluk (Tarihi Taberi), s. 463 ve Ali b. Ebu’l Kerem İbn-i Esir, el-Kamil fi’t Tarih, c. 4, s. 84.
  5. Dairetu’l Maarif-i Cihan-ı Nevin-i İslam, c. 3, s. 273.
  6. Dairetu’l Maarif-i Cihan-ı Nevin-i İslam, c. 3, s. 274.
  7. 1978, s. 146, 153.
  8. Seyyid b. Tavus, el-Melhuf, s. 180; İbn-i Nema Hilli, Mesiru’l Ahzan, s. 77; Maktelu’l Hüseyin, Harezmî, c. 2, s. 39.
  9. Şeyh Mufid, el-Emali, s. 321; Matalibu’s Su’ul, s. 76; Seyyid b. Tavus, el-Melhuf, s. 198.
  10. Seyyid b. Tavus, el-Melhuf, s. 213; İbn-i Nema Hilli, Mesiru’l Ahzan, s. 100; el-İhticac, c. 2, s. 122 ve Taberi, c. 5, s. 462.
  11. Cevad Muhaddisi, Ferheng-i Aşura, s. 339; Musiki Mezhebiyi İran, Hasan Meşhun, s. 4 kitabından naklen.
  12. İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n Nihayet, Kahire, 1977, c. 2, s. 243.
  13. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Beyhaki c. 4, s. 287’den naklen.
  14. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Sünen-i Daremi c. 1, s. 22’den naklen.
  15. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Sünen-i İbn-i Mace c. 1, s. 552’den naklen.
  16. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Sahih-i Müslim c. 3, s. 150’den naklen.
  17. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Cemhuretu’l Lügat, İbn-i Darid, c. 3, s. 390’dan naklen.
  18. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Sahih-i Buhari c. 3, s. 57’den naklen.
  19. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 37 – 38; Neylu’l Evtar, c. 4, s. 326’dan naklen.
  20. Misabahu’l Munir, s. 104; Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 38’den naklen.
  21. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 38.
  22. Sünen-i Daremi, c. 2, s. 22; Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 39’dan naklen.
  23. Muvatta Malik, c. 1, s. 219, Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 39’dan naklen.
  24. Sahih-i Buhari, c. 3, s. 31, Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 39’dan naklen.
  25. Neylu’l Evtar, c. 4, s. 326, Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 39’dan naklen.
  26. Sahih-i Buhari, c. 3, s. 31, Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 39’dan naklen.
  27. Sahih-i Buhari, c. 3, s. 31, Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 39’dan naklen.
  28. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 38 – 39, Camiu Ahadisu’ş Şia, c. 9, s. 479 ve Men La Yahzuruhu’l Fakih, c. 2, s. 85.
  29. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 41.
  30. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 41 – 42.
  31. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42.
  32. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42.
  33. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42, Camiu Ahadisu’ş Şia, c. 9, s. 447’den naklen.
  34. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42, Camiu Ahadisu’ş Şia, c. 9, s. 447 - 449’dan naklen.
  35. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42, Camiu Ahadisu’ş-Şia, c. 9, s. 447 - 448’den naklen.
  36. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42, Mecmeu’l Faide, c. 5, s. 188’den naklen.
  37. Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, s. 42, Cevahiru’l Kelam, c. 17, s. 105’den naklen.

Bibliyografi

  • Hilli, İbn-i Nema, Mesiru’l Ehzan, tercüme: Ali Keremi, Kum, Neşr-i Hazik, birinci baskı, ş. 1406.
  • Dairetu’l Maarif Teşeyyü, Ahmed Sadr, Kamuran Fani, Bahattin Hurremşahi gözetiminde, Tahran, Müessese-i İntişarat-ı Hikmet, birinci baskı, 1390.
  • Ali Ekber Dehhuda, Lügatname-i Dehhuda, c. 6, Tahran, 1377.
  • Dairetu’l Maarif Cihan Nevin-i İslam, tedvin Canli Espisutu, tercüme: Hasan Tarimi Rad, Muhammed Deşti, Mehdi Deşti gözetiminde, Tahran, Neşr-i Kitab-ı Merce, Neşr-i Kongre, 1391.
  • Aşura Şinasi, Makale-i Pişine-i Aşura, Rıza Üstadi, Kum, Pejuheşgedei Tahkikat-ı İslami, Neşr-i Zemzemi Hidayet, ş. 1387.
  • Fergani, Seyfettin Muhammed, Divan-ı Seyf Fergani, Zebihullah Safa’nın mukaddime ve tashihi, Tahran, Tahran Üniversitesi, 1364.
  • El-Taberi, Muhammed b. Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Muluk (Tarih-i Taberi), c. 2, Tahkik: Muhammed Ebu’l Fazıl İbrahim, Beyrut, Daru’t Turas, 1967.
  • İbn-i Esir, Ali b. Ebi’l Kerim, el-Kamil Fi’t Tarih, Beyrut, Darusadr-Beyrut, 1965.