Aişe bint Ebu Bekir
Kişisel Bilgiler | |
---|---|
İsim | Aişe bint Ebu Bekir |
Künye | Ümmü Abdullah |
Lakap | Ümmül muminin |
Doğum tarihi | Bi'setin 4. yılı |
Doğum yeri | Mekke |
Yaşadığı yer | Mekke ve Medine |
Nesep/kabile | Beni Teym |
Ünlü akrabaları | Ebu Bekir |
Vefatı | 10 Şevval Hicri Kameri 58. Yıl |
Türbe | Medine, Bâki Mezarlığı |
Sehabelik Bilgiler | |
İslam'a geçtiği zaman | İlk müslümanlardan |
Katıldığı savaşlar | Cemel Savaşı |
Şöhretinin nedeni | Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Eşi, İfk Olayı, Cemel savaşı |
Sehabeler | |
İmam Ali aleyhi selam • Ammar bin Yasir • Ebu Bekir • Ömer İbn Hattab • Zübeyr bin Avvam • Zeyd bin Harise • Selman-ı Farisi • Ebu Zer Gifari • Mikdad bin Amr • Talha bin Ubeydullah • Ebu Eyyub El-Ensari • Ebu Talib • vb. |
Aişe bint Ebu Bekir (d. 614, Mekke – ö. 58/680, Medine) (Arapça: عَائِشَةْ بِنْتِ أَبِي بَكْرْ) Hz. Resulü Kibriya’nın (s.a.a) eşi ve İslam tarihinde adından sıkça bahsettiren etkin kadınlardan biridir. Hz. Fahr-i Kainat Efendimizin (s.a.a) eşleri arasında faaliyetleri ve siyasi yönelimlerinden ve ayrıca Peygamber Efendimizin (s.a.a) hadislerini rivayet etmedeki açık rolünden dolayı, büyük bir şöhrete kavuşmuştur. Sünni Müslümanların yanında, yine kendi tarihçilerinin naklettikleri fazilet ve menkıbelerden dolayı, Aişe'nin önemli bir konumu vardır. Aişe, Şiaların yanında ise Hz. Resulü Kibriya Efendimize (s.a.a) zaman zaman karşı çıkması ve İmam Ali’nin (a.s) hilafeti döneminde düşmanlık ve hasımca bir duruş sergileyerek binlerce Müslümanın ölmesine sebebiyet verdiği için, daha çok eleştirilerek tenkit edilmektedir.
Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Eşi
- Ana Madde: Hz. Peygamberin (s.a.a) Eşleri
Ebu Bekir kızı Aişe'nin baba tarafından soyu: Aişe bint-i Ebu Bekir, b. Ebu Kuhafe, b. Amir, b. Ömer, b. Kâb, b. Sa'd, b. Teym, b. Mürre, b. Kâb, b. Lüey, b. Galib, b. Fihr, b. Malik'tir.
Anne tarafından soyu: Aişe bint-i Ümmü Rûman, bint-i Amir, b. Uveymir, b. Abduşşems, b. Attâb, b. Üzeyne, b. Sübey', b. Dehmân, b. Haris, b. Ganem, b. Malik, b. Kinane'dir.[1]
Aişe'nin Evlendiğindeki Yaşı
Aişe’nin Hz. Resulullah’la (s.a.a) evlilik yaşı tam olarak belli değildir. Diğer rivayetlere göre daha çok bilinen bir rivayette bu izdivaç Hz. Hatice (a.s) validemizin vefatından yani hicretten iki ya da üç yıl sonra gerçekleşmiştir.[2] Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice’nin (s.a) vefatından sonra yaptığı ilk evliliğin Aişe ile olduğu söylenmiştir(3). Ancak bazı rivayetlere göre, Sevda’yla olan evlilik, bu evlilikten daha öncedir.[3] Meşhur Sünni tarih kaynakların belirttiğine göre Aişe, Peygamberimizle (s.a.a) evlendiğinde altı veya yedi yaşlarındaydı.[4] Evlilikten daha önce Aişe'nin Cübeyr b. Mut'im ile olan evlilik sözleşmesi genel mutabakat ile iptal edildiğinden, Hz. Peygamberimizle (s.a.a) evliliğine karar verilmiştir.[5] Zifaf Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) Medine’ye hicretinden sonra ve Aişe ergenlik çağına girdikten sonra gerçekleşmiştir.[6]
Bu meşhur rivayetlerin aksine, bazı araştırmacılar nakledilen bazı tarihi rivayetleri inceleyerek Aişe'nin Peygamberimizle (s.a.a) evlilik yaptığında yaşının bu rakamlardan çok daha fazla olduğunu, yani yaşının ortalama 17 veya 18 arasında olduğunu ileri sürmüşlerdir.[7] Bu araştırmacıların kendilerine dayanak olarak ileri sürdükleri rivayet, İbn-i İshak’ın naklettiği rivayettir. Bu rivayete göre Aişe, Müslüman olduğunda çocuk yaşlardaydı ve ilk Müslümanlardandı. Eğer peygamberlikten yedi yıl kadar önce dünyaya gelmişse, evlendiğinde yaşının 17 olması gerekir. Buna ek olarak İbn-i Kuteybe’nin "el-Maarif" kitabında naklettiği rivayete göre, Aişe hicretin 58. yılında öldüğünde yaşı 70 kadardı. Eğer bu rakamı doğru farz eder ve çoğu kaynağa göre evlilik akdinin hicretten üç yıl kadar sonra gerçekleştiğini de göz önünde bulunduracak olursak, Aişe'nin 9 yaşında olması gerekir.[8]
Türkiyeli araştırmacı yazarlar da Aişe'nin evlilik yaşı konusunda tartışmalara girmiş ve bu konuda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Yaşar Nuri Öztürk Aişe'nin evlilik yaşının 17 ile 20 yaş arasında olduğunu ifade etmiştir.
Süleyman Ateş, Aişe'nin evlilik yaşı ile ilgili olarak şunları söylüyor: "Tarihçilerin ve bibliyografların tespitine göre, Aişe Peygamber Efendimizin (s.a.a) kızı Hz. Fatıma'dan (a.s) beş yaş küçüktür. Hz. Fatıma (a.s) Peygamberlikten 5 yıl önce doğmuştur. Demek ki Aişe, Peygamberliğin başlangıç yılında doğmuştur. Hz. Muhammed (s.a.a), Peygamber olduktan sonra 13 yıl Mekke'de kaldı. Dolayısıyla Peygamber Efendimiz (s.a.a) hicret ettiği zaman Aişe 13 yaşında olmalıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.a) Medine'ye göçtükten iki yıl sonra Aişe ile evlendiğine göre, (el-İsabe: 4/359) demek ki evlendiği zaman Aişe en az 15 yaşında idi. Ayrıca Aişe, Hz. Peygamber (s.a.a) ile nişanlanmadan önce Cübeyr ibn-i Mut'im’ adında bir şahısla nişanlı veya sözlü idi. Bu da onun, Hz. Peygamber (s.a.a) kendisini istemeden önce evlenecek yaşta olduğunu göstermez mi? Bu yaş da her halde dokuz yaş değildir. Demek ki Hz. Peygamber (s.a.a) istediği zaman Aişe, en azından evlenecek çağ olan 15 yaşlarında idi".
Aişe'nin evlilik yaşı ile ilgili günümüzde ileri sürülen görüşlerden birisi de o dönemde, adet görmeye başladıktan itibaren kızların ergenlik yaşının sayılmaya başlanmasıdır. Buna göre rivayetlerde belirtilen 6 ve 9 yaş Aişe'nin adet gördükten sonraki yıllarını ifade etmektedir. Ahmet Tekin ve Mustafa İslamoğlu'nun da dile getirdiği bir görüşe göre, Arapça belagatinde 10'dan sonraki rakamların sayım biçimine istinaden bu rakamların 16 ve 19 olarak anlaşılması gerekir.
Aişe'nin Özellikleri
Aişe, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) daha önce evlilik yapmayan tek eşidir.[9] Ehlisünnet kaynakları, Peygamberimizin Aişe’ye ilgi duyduğunu ve eşleri arasında en çok onu sevdiğini iddia etmekte ve onu fazilet sahibi biri olarak tanıtmaktadır.[10]
Şia araştırmacılarından bazıları, Ehlisünnet kaynaklarında Aişe hakkında ileri sürülen fazilet ve menkıbelerin gerçeği yansıtmadığını ve bunların uydurma ve sahte olduğunu belirtmektedirler. Bu araştırmacılar nakledilen bazı rivayetlere dayanarak Aişe'nin davranışlarının Peygamber Efendimizin (s.a.a) rahatsız olmasına ve öfkelenmesine neden olduğunu iddia etmekte ve Peygamber Efendimizden (s.a.a) nakledilen bazı hadisler, Efendimizin (s.a.a) Aişe’den yakındığını ve şikayette bulunduğunu ortaya koymaktadır.[11] Bu araştırmacı yazarlar, Aişe'nin Peygamber Efendimizin (s.a.a) diğer eşlerine duyduğu kin ve kıskançlığı nakletmekte ve Aişe'nin Efendimizin (s.a.a) diğer eşlerine hasedinden dolayı yaptıklarını uygunsuz ve yanlış bulmaktadır.[12]
İfk Olayı
Nur Suresinin bazı ayetlerinin tefsirinde nakledilen rivayetlere göre, hicretin beşinci yılında İslam Ordusu Ben-i Mustalik kabilesiyle savaştı. İslam Ordusu savaşı kazandı. Savaş sona erdikten sonra, Peygamber Efendimizin (s.a.a) komutanlığı altındaki İslam ordusu geri döndü. Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu savaşa eşi Aişe'yi de götürmüştü. Ordunun istirahat için durakladığı mekanlardan birinde, Aişe şahsi ihtiyacı için uzaklaştı. Geri dönerken gerdanlığını düşürdüğünü fark etti ve gerdanlığını aramaya koyuldu. Bu sırada İslam ordusu hazırlıklarını bitirerek, Medine'ye doğru hareket etti. Aişe geri geldiğinde ordu oldukça fazla uzaklaşmıştı. Ordunun ardından artçı olarak gelen Safvan bin Muattal, Aişe’yi görünce, O'nu devesine bindirerek yola koyuldu. Bu olaydan haberdar olan bir kısım münafık, onların hakkında dedikodu ederek zina ettiklerini yaydılar. Dedikodu toplum arasında dilden dile dolandı. Bir müddet sonra Allah Teâlâ, "ifk" ayetlerini nazil ederek söylentilerin yalan olduğu haberini duyurdu.[13]
Tahrim Olayı
Tahrim olayı, Tahrim Suresinin ilk ayetlerine işaret etmektedir. Allah Teâlâ, bu ayetlerde Hz. Peygamber'e (s.a.a) eşlerinin hoşnutluğunu kazanmak için Allah'ın helal kıldığı şeyi kendisine haram ettiği için serzenişte bulunmaktadır. Numune tefsirinin naklettiği "Tahrim olayı" şu şekilde gerçekleşmiştir: “Hz. Peygamber (s.a.a) bazen eşlerinden Zeyneb bint-i Cahş’ın yanına giderdi. Zeynep, Efendimiz'e (s.a.a) bakar ve hazırladığı baldan ona verirdi. Bunu duyan Aişe, bu durumdan rahatsız olmuş ve şöyle demeye başlamıştır: Ben, Hafsa’yla (Peygamberimizin Ömer’den olma diğer eşi) Peygamber ne zaman birimizin yanına gelecek olursa Peygamber'e: "Acaba megafir mi yediniz? Sizden megafir kokusu alıyorum" diye peygambere soru sormak için anlaştık. (Megafir, Hicaz’da yetişen bir ağaçtan elde edilen kötü kokulu bir maddedir. Peygamber Efendimiz de (s.a.a) koku hususunda oldukça titiz davranırdı.)
Bir gün Hz. Rasulullah (s.a.a) Zeyneb'in yanında bal şerbeti içerek Hafsa’nın yanına gelir. Hafsa, Aişe ile anlaştıkları şekilde Peygamber Efendimize (s.a.a) megafir içip içmediğini sorar. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurur: “Hayır, megafir içmedim; yalnızca Zeyneb'in yanında bal şerbeti içmiştim. Öyle ise bir daha içmem; işte yemin ettim. Bunu kimseye söyleme. Çünkü halkın kulağına gider ve halk "neden Peygamber helal bir yiyeceği kendisine haram ediyor" der veya Peygamberin bu sözüne binaen yaptığı benzeri bir şeyi yaparlar yahut Zeyneb’in kulağına gider ve onun kalbi kırılır.” Ancak Hafsa, bir süre sonra Peygamber Efendimizin (s.a.a) bu sırrını ifşa eder ve başkalarına söyler.[14]
Bu rivayet farklı şekillerde çeşitli kaynaklarda zikredilmiştir.[15]
Aişe ve Halifeler
Aişe, Ebu Bekir ve Ömer’in hilafeti döneminde siyaset işlerine doğrudan müdahale etmemiştir. Buna rağmen Hz. Peygamberin (s.a.a) eşi ve birinci halifenin kızı olması hasebiyle, toplumda yüksek bir statüye, ayrıca birinci ve ikinci halifeden destek alıyordu. Bir grup Şia araştırmacı ve yazara göre, Ebu Bekir’in halife olmasında Aişe etkin rol oynamıştır. Aişe, Hz. Peygamber'in (s.a.a) ömrünün sonlarında, babası Ebu Bekir’in halife olması için gerekli alt yapı çalışmalarını yapmış ve bu amacını gerçekleştirmek için yoğun bir çalışma başlatmıştır. Aişe, babası Ebu Bekir ve Ömer’in faziletleri hakkında, Hz. Resulullah’tan (s.a.a) sözler naklederek onların hilafetini sağlamlaştırmak için büyük uğraş vermiştir.[16] Nakledilen rivayetlere göre, ilk iki halife de Aişe’ye hediye ve armağanlar sunmuş ve Peygamber Efendimizin öteki eşlerinden daha çok Aişe’ye önem vermişlerdir.[17] Bu durum Şiaların dikkatini çekmiş ve bunun bir çeşit adaletsizlik ve eşitsizlik olduğu üzerinde durmuşlardır.[18]
Aişe’nin Osman ile olan ilişkileri ilk iki halifeden çok daha farklı olmuştur. Her ne kadar Osman'ın hilafetinin ilk yıllarında Aişe ile bir anlaşmazlık yaşanmasa da, hilafetinin ikinci yarısından itibaren anlaşmazlıklar artmış ve hilafet makamı ile arasında çekişmeler baş göstermiştir. Aişe, İslam toplumunda halife karşıtlarının saflarını birleştirmede etkin bir siyasi rol üstlenmiştir. Aişe konuşmalarında ve Mescid-i Nebi’de Osman ile arasında geçen tartışmalarda, Osman'ı şiddetle eleştirmiş ve nakledilen bazı rivayetlere göre, Osman'ın ölümü hak ettiğini belirtmiştir.[19]
Aişe ve İmam Ali (a.s)
Aişe, İmam Ali’nin (a.s) azılı muhaliflerindendi. Aişe'nin Hz. Ali’ye (a.s) olan kin ve muhalefetini bazı yazarlar Hz. Peygamberin (s.a.a) zamanına kadar götürmektedirler.[20] Her ne olursa olsun, Aişe'nin İmam Ali’ye (a.s) karşı başlattığı büyük isyan, Cemel savaşının çıkmasına neden olmuş ve İmam'a (a.s) karşı olan bu düşmanlığı binlerce masum insanın ölmesine yol açmıştır. Aişe’yi aklamak için bazı Sünni yazarlar onun bazı kışkırtıcıların etkisi altında kaldığını ileri sürmüşlerdir. Bazıları da binlerce kişilik ordunun Basra’ya götürülmesinin Hz. Ali’ye (a.s) karşı gelmek için değil de aksine Osman'ın kanına misilleme olarak ve kısas amaçlı olduğunu iddia etmişlerdir. Bazıları da Aişe'nin içtihat ettiğini, içtihadında hata yaptığını ve yaptıklarından dolayı pişman olduğunu ileri sürmüşlerdir.[21]
Osman'ın muhaliflerinden biri olan Aişe, Osman öldürüldüğünde Mekke’de idi ve Hz. Ali’nin (a.s) halife olduğunu öğrenince Mekke’de kalmaya devam etti. Sonradan Talha ve Zübeyr’in Mekke’ye gelmesi ile bu üçlü Arap kabilelerinden oluşturdukları ordu ile Basra’ya doğru yola çıkmış ve Osman'ın kanının intikamını alma iddiasında bulunmuşlardır. [22] Basra şehrini işgal ederek ele geçirdikten sonra, İmam Ali'nin (a.s) güçlerine karşı saflarını düzenlemeye başladılar. [23] Aişe, Talha ve Zübeyr’in öncülük ettiği isyancı ordu ile hilafet orduları arasında çıkan savaş, Müslümanlar arasında yaşanan ilk iç savaştır. Bu savaşta Aişe bir deveye binerek savaşı yönettiği için savaş, "Cemel" adıyla meşhur olmuştur.
Aişe ve Muaviye
Muaviye’nin Aişe’ye bir takım değerli hediyeler gönderdiği tarihi kaynaklarda geçse de, Muaviye’nin hükumeti döneminin en azından belli bir bölümünde dahi olsa Aişe'nin kendisiyle muhalefet ettiği ve itiraz edenlerden biri olduğu kaydedilmiştir. Aişe, özellikle kardeşi Muhammed bin Ebu Bekir’in Muaviye’nin emri ile öldürülmesinden dolayı Muaviye’ye karşı nefret doluydu. Aişe yine sahabelerden Hucr bin Adiyy’in Muaviye tarafından katledilmesi nedeniyle onu kınamaktaydı. [24] Nakledildiğine göre Aişe, Hucr bin Adiyy’in Muaviye tarafından tutuklandığını duyunca, aracılık yapması amacıyla birisini Muaviye’nin yanına göndermiş, ancak bu elçi Şam’a ulaşmadan önce Hücr bin Adiyy ve arkadaşları Muaviye tarafından şehit edilmiştir.[25]
İmam Hasan'ın (a.s) Defnedilme Olayı
Şiaların tepkisini çeken hadiselerden biri de Aişe’nin, Peygamber Efendimizin değerli torunu İmam Hasan’ın (a.s) naaşının, dedesi Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) kabrinin yanına defnedilmesine izin vermemesi olayıdır. Hz. Peygamber (s.a.a) Aişe'nin evinde defnedilmiş ve daha sonra babası Ebu Bekir ve Ömer de aynı mekana defnedilmişlerdir. İmam Hasan'ın Muaviye tarafından zehirletilerek şehit edilmesinin ardından, İmam Hüseyin (a.s) abisi İmam Hasan'ın (a.s) vasiyeti gereği İmam Hasan'ı (a.s) dedesi Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kabri şeriflerinin yanına defnetmek istemiş; ancak Aişe Medine valisinin de desteği ile bu girişime engel olmuştur. İmam Hüseyin (a.s) herhangi bir çatışma yaşanmaması için bundan vazgeçmiş ve abisini Cennetü’l-Baki mezarlığına defnetmiştir. [26]
Vefatı
Aişe, hicretin 58. Yılında 66 yaşında Medine’de ölmüş ve Baki mezarlığında defnedilmiştir.[27]
Hadislerin Naklindeki Rolü
Aişe, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) siyre ve sözlerini nakleden en önemli ravilerden biridir. Aişe'nin naklettiği rivayet sayısı 2100 kadardır. Aişe'nin naklettiği rivayetlerin büyük bir bölümü Şia araştırmacı ve yazarlarca incelenmiş ve içerikleri bakımından tutarsızlıklar ve İslam’ın temel ilkelerine aykırılıklarından dolayı eleştirilmiştir. [28]
Kaynakça
- ↑ Et-Tabakatü'l-Kübra, c. 8, s. 47; Ensabü'l-Eşraf, c. 1, s. 409.
- ↑ İbn-i Abdulbirr El-İstiab fi ma'rifeti's-Sahabe, c. 4, s. 1881.
- ↑ İbn-i Sa’d, Et-Tabakatü'l-Kübra, c. 8, s. 46; İbn-i Kuteybe, el-Maarif, s. 133, 134; Salihi Şam-i, Seblu’l-Huda, c. 11, s. 45.
- ↑ Et-Tabakatü'l-Kübra, c. 8, s. 47, 48.
- ↑ Belazuri, Ensabü'l-Eşraf, c. 1, s. 409.
- ↑ İbn-i Hişam, Es-Siretü'n-Nebeviyye, c. 2, s. 644; Et-Tabakatü'l-Kübra, c. 8, s. 47, 48.
- ↑ Tasvir Hanevade-i Peyamber, s. 92, 93.
- ↑ Amuli, es-Sahih mine’s-Siyreti’n-Nebi’l-A’zam, s. 284, 286.
- ↑ Belazuri, Ensabü'l-Eşraf, c. 1, s. 409.
- ↑ İbn-i Esir, Üsdü'l-Gabe, c. 6, s. 189, 191.
- ↑ Tasvir-i Hanivade-i Peyamber, Dairetu’l-Maarif İslami, s. 97, 101, 104.
- ↑ Amuli, es-Sahih mine’s-Siyreti’n-Nebi’l-A’zam, s. 291.
- ↑ İbn-i Hişam, Es-Siretü'n-Nebeviyye, c. 2, s. 297, 302; Vakıdi, el- Meğazi, s. 426, 435; Buhari, Sahih, c. 5, s. 223, 227.
- ↑ Babai, Bergüzide-i Tefsiri Numune, c. 5, s. 222.
- ↑ Daha ayrıntılı bilgi için Sünni ve Şia tefsirlerine müracaat edilebilir. Bkz. Hüseyni Fatımi, Nakd ve berresiyi didgahhayi mevcut der bareyi ifşayi raz-ı Peygamber (s.a.a) der ayet-i ibtida-i sure-i tahrim.
- ↑ Varidi, Nakş-i Hemseran Resul-i Huda der Hukumet-i Emir-i Muminan, s. 114.
- ↑ Et-Tabakatü'l-Kübra, c. 8, s. 53.
- ↑ Tasvir Hanevade-i Peyamber, s. 115, 116.
- ↑ İbn-i A’sam, el-Futuh, c. 2, s. 421.
- ↑ Varidi, Nakş-i Hemseran-ı Resul-i Huda der Hukumet-i Emir-i Muminan, s. 103.
- ↑ Örnek olarak Bkz. Siyretu's-Seyyidetu Aişe Ümmü'l-Müminin, s. 189, 192.
- ↑ İbn-i Kuteybe, el-İmametu ve’s-Siyase, c. 1, s. 71, 72.
- ↑ Yakubi, Tarih, c. 2, s. 180, 181.
- ↑ İbn-i Kuteybe, el-İmametu ve’s-Siyaset, c. 1, s. 205; Taberi, Târihu'l-Ümem ve'l-Mülûk, c. 5, s. 257.
- ↑ Et-Tabakatü'l-Kübra, c. 6, s. 243.
- ↑ Yakubi, Tarih, c. 2, s. 225.
- ↑ Taberi, Târihu'l-Umem ve'l-Mülûk, c. 11, s. 602.
- ↑ Askeri, Ahadis-i Ümmü’l-Müminin Aişe.
Bibliyografi
- İbn-i Esir (ö. 630), Üsdü'l-Gabe fi Marifeti's-Sahabe, Beyrut, daru’l-fikr, 1989.
- İbn-i Sa’d, Muhammed Haşimi Basri, et-Tabakatü'l-Kübra, tahkik: Muhammed Abdulkadir Ata, Beyrut, daru’l-kutubu’l-ilmiye, birinci baskı, m. 1990.
- İbn-i Abdulbirr, Ebu Ömer Yusuf bin Abdullah bin Muhammed, el-İstiab fi Marifeti'l-Ashab, tahkik: Ali Muhammed el-Becavi, Beyrut, daru’l-Ceyl, birinci baskı, m. 1992.
- İbn-i Kuteybe, Ebu Muhammed Abdullah bin Müslim, el-İmamet ve's Siyaset, el-Maruf bi-Tarihi'l Hulefa,, Tahkik: Ali Şir-i, Beyrut, daru’l-avda, birinci baskı, m. 1990.
- İbn-i Kuteybe, Ebu Muhammed bin Müslim, el-Maarif, tahkik: Servet Akkaşe, el-Kahire, el-Hey'etü'l-Mısriyyeti'l-Amme li'l-Kitab, ikinci baskı, m. 1992.
- İbn-i Hişam Humeyri Mafiri, Abdulmelik, es-Siyretü`n-Nebeviyye, tahkik: Mustafa es-Saka ve İbrahim el-Biyari ve Abulhafiz Şelbi, Beyrut, daru’l-marifet.
- İbn-i A’sam Kûfi, Ebu Muhammed Ahmed, el-Futuh, tahkik: Ali Şir-i, Beyrut, Daru’-Adva, birinci baskı, 1991.
- Salihi Şam-i, Muhammed bin Yusuf (k. 942), Subulül Hüda vel Reşad Fi Sireti Hayrül İbad, tahkik: Adil Abdül Mevcüd ve Ali Muavved, Beyrut, daru’l-kutubu’l-ilmiye, birinci baskı, 1993.
- Amuli, Cafer Murtaza, es-Sahih min Siyreti’n-Nebi’l-A’zam, Kum, Daru’l-Hadis, k. 1426.
- En-Nedvi, Süleyman, Siyretu’s-Seyyidet Aişe Ummü’l-Müminin, tercüme Muhammed Rahmetullah Hafız Nedvi, Dimeşk, Daru’l-Kalem, m. 2010.
- Babai, Ahmed Ali, Bergüzide-i Tefsir Numune, Tahran, Darü'l-Kütübi'l-İslamiyye, 1382.
- Belazuri, Ahmed bin Yahya, Ensabü'l-Eşraf, c. 1, Tahkik: Muhammed Hamidullah, Mısır, Daru’l-Maarif, 1959.
- Hüseyin Fatimi, Seyyid Ali, Nakd ve Berresi Didgahhayi Mevcut Der bare-i İfşa Razı Peyamber (s.a.a), Der Ayatu İbtidai Sure Tahrim, Mecelle Tarih der Aine-i Pejuheş, sayı:11, yaz 85.
- Zir Nezer-i Takizade Daveri, Tasvir Hanivade Peyamber der Dairetu’l-Maarif İslam, Kum, Şia Şinasi.
- Askeri, Murtaza, Ahadis ümmü’l-Müminin Aişe, Beyrut, Mecmeu’l-İlmi İslami.
- Varidi, Taki, Nakş-ii Hemseran Resul Huda der Hukumet-i Emir-i Müminan, Kum, Bustan-ı Kitap.
- Yakubi, Ahmed bin Ebu Yakub (k. 292), Tarihü'l-Ya'kubi, Beyrut, dar-u Sadr.