Hayber Gazvesi
Tarih | Hicri Kameri 7. Yıl Safer Ayı |
---|---|
Mekan | Medine, Hayber bölgesi |
Nedeni | Hayber'in yeni şekillenen İslam ümmetine karşı tehlike ve entrika merkezi haline gelmesi. |
Sonuc | Müslümanların zaferi |
Savaşanlar | |
Savaş Tarafları | 1400 kişilik İslam Ordusu Hayber Yahudileri |
Komutanlar | |
Savaş Komutanları | Hz. Muhammed (s.a.a) Merhab |
Can Kayıpları | Müslümanlardan on beş veya on sekiz kişinin şehadeti Yahudilerden 93 kişi öldürüldü |
Hayber Gazvesi (Arapça: غزوة خيبر); Allah Resulünün (s.a.a) hicri kameri yedinci yılda yaptığı gazvelerindendir.
Hayber Yahudilerinin, Medine'den kovulan Yahudilere barınak vermesi ve bazı Arap kabilelerini Müslümanlarla savaşmaları için kışkırtmalarından dolayı bu savaş başlamıştır. Hayber Savaşı Müslümanların zaferiyle ve Yahudilerin bu bölgeden sürülmesiyle sonuçlanmıştır. Hz. Ali’nin (a.s) Hayber’in bazı kalelerini fethetmede sergilediği kahramanlıklar, bu gazvenin önemli faktörlerindendir.
Hayber’in Konumu
Hayber bölgesi günümüzde Medine’nin 165 km kuzeyinde, Şam yolu üzerinde (Tebük caddesi) bulunmakta ve merkezi eş-Şureyf şehridir. Denize 854 km yükseklikte olan bu bölge, bir dizi köy ve yeşil alanlardan oluşmaktadır. Çok fazla nüfusa sahip olan Hayber’in büyük vadi ve dereleri, su ve ziraat alanları vardır. Burada hasat edilen ana mahsul hurmadır. "Sureyr" ve "Garas" vadisinde yaşayan Hayber sakinlerinin çoğu Aneze kabilesindendir.[1]
Savaşın Şekillenmesi
Hicretin dördüncü yılı, İslam Peygamberinin (s.a.a) Ben-i Nadir Yahudilerini yaptıkları hainlik sebebiyle, Medine’den sürmesinin ardından Huyey b. Ahtab, Sellam b. Ebi’l Hukayk ve Kinane b. Rebi’ b. Ebi’l Hukayk gibi bazı Yahudiler Hayber’e gittiler. Onlar ertesi yıl Mekke'ye giderek, Kureyş’i Allah Resulü (s.a.a) ile savaşması için kışkırttılar.[2] Böylece Hayber, yeni şekillenen İslam ümmetine karşı tehlike ve entrika merkezi haline gelmiş oldu.[3] Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) hicretin altıncı yılının Şaban ayında da Hayber’in Arap komşularından Ben-i Sa’d b. Bekr kabilesinin Hayber Yahudilerine yardım etmek için toplandıklarını haber alınca, Hz. Ali’yi (a.s) bir grupla onlara doğru gönderdi. İmam Ali’nin (a.s) saldırması sonucunda düşmanlar kaçtı ve Müslümanların eline ganimetler geçti. Ayrıca aynı yılın Ramazan ayında, Abdullah b. Atik seriyyesinde Sellam b. Ebi’l Hukayk bazı grupları Müslümanlara ve Allah Resulüne (s.a.a) karşı kışkırtması suçuyla öldürüldü. Bu esnada Abdullah b. Revaha Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) emriyle Hayber’e gönderilerek, Yahudilerin durumunu araştırmakla görevlendirildi.[4]
Daha sonra Hayber Yahudileri Useyr b. Zarim'i (veya Yuseyr b. Rizam'ı) kendilerine lider seçtiler. O da Gatafan kabilesi gibi Arap kabilelerini Hz. Peygamber (s.a.a) ile savaşmaları için kışkırtmaya çabaladı. Çünkü o, kışkırttığı kabilelerin yardımıyla Medine’ye saldırma peşindeydi. Bundan dolayı Allah Resulü (s.a.a) hicretin altıncı yılının Şevval ayında bir kez daha Abdullah b. Revaha’yı bir grupla birlikte Hayber’e gönderdi. Sonuçta Useyr ve beraberindeki bir grup Yahudi öldürüldüler.[5]
Bunların yanı sıra, Ben-i Kurayza Yahudilerinin Medine’den sürülmesinden, huzurun sağlanmasından ve hz. Peygamber (s.a.a) ile diğer Medine Yahudilerinin arasında anlaşmalarının yapılmasından sonra, Ben-i Nadir liderlerinin de aralarında yaşadığı Hayber Yahudileri Allah Resulü'nden (s.a.a) intikam alma peşindeydiler. Onlar, mallarını güçlü Gatafan kabilesi gibi komşu Arap kabilelerini Müslümanlara karşı kendileri ile birleşmelerini sağlamak için harcamaktaydılar. İşte bu durum, Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) Hudeybiye barış anlaşmasından kısa bir süre sonra Hayber’e asker çıkarması için yeterliydi.[6]
Hayber Gazvesinin Tarihi
Hicretin yedinci yılının Muharrem ayının başlarında Hayber’e doğru hareket eden Hz. Fahr-i Kainat Efendimiz (s.a.a) Sefer ayında Hayber’i fethetti ve hicretin yedinci yılı Rebiyülevvel ayının birinci günü de Medine’ye geri döndü.[7]
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Medine’deki Vekili
Allah Resulü (s.a.a) Medine’de bir şahsı kendi yerine vekil olarak tayin etti[8] ve beyaz renkli sancağı da İmam Ali’ye (a.s) vererek[9] onu ordunun öncü birliğinin komutanı olarak atadı.[10]
Müslümanların Ordusunun Sayısı
Hayber savaşına katılan Müslümanların sayısını 1400 kişi[11] veya Hudeybiye savaşına katılanların sayısı olan 1500[12] veya 1540 kişi[13] olarak zikretmişlerdir. Bu savaşta İslam ordusuna biri Allah Resulü'nün (s.a.a) eşi Ümmü Seleme olmak üzere yirmi de kadın eşlik etmiştir. Ben-i Gıfar’lı bazı kadınlar da Allah Resulü'nün (s.a.a) izniyle Müslümanlara yardım etmek ve yaralıları tedavi etmek için bu savaşa katıldılar.[14] Medine Yahudilerinden on kişi ve ileri gelenlerden birkaç kişi de Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikteydi.[15]
Hayber Ahalisinin Sayısı
Hayber ahalisi savaşçılarının sayısı abartılarak on bin kişi[16] veya yirmi bin kişi[17] olarak zikredilmiştir. Allah Resulünün (s.a.a) onlara karşı savaşa kalkışacağını düşünmeyen Yahudiler, dağların tepesinde bulunan yüksek ve sağlam kalelerine, sahip oldukları silaha, nüfusa ve daimi su kaynaklarına güvenerek birkaç yıl direnebileceklerini zannediyorlardı. Bazı Medineli Yahudiler, Müslümanları Hayberlilerle karşılaşmaya ve onların sağlam kaleleri ile başa çıkmaya güçlerinin yetmeyeceğini söyleyerek korkutuyorlardı. Onlar hatta Hayber’e Kinane b. Ebi’l Hukayk’a Müslümanların sayılarının ve silahlarının az olduğunu söylemesi için birini gönderdiler. Kureyş kafirleri de savaş olması durumunda Hayberlilerin Müslümanlara karşı zafer elde edeceklerini ümit ederek, bu konuda birbirleri ile iddiaya girdiler.[18]
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Medine’den Hayber’e Hareket Güzergâhı
Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) Eşca’ kabilesinden iki danışmanı yanına alarak, Hayber’in yolunu tuttu. Allah Resulü'nün (s.a.a) Asr gibi bazı konaklama yerlerinde durmasının bereketiyle mescit inşa ettiler. Allah Resulü (s.a.a) kılavuzlardan birine, Hayberlilerin Gatafan müttefiklerinden yardım alamamaları için İslam ordusunu Hayber ve Şam arasında bir yere varabileceği bir yoldan götürmesini emretti. İslam Peygamberi (s.a.a) Hayber’e giden birkaç yoldan "Merhab" olarak bilinen yolu seçti.[19]
İslam ordusunun öncüsü Abbad b. Bişr, Yahudiler adına casusluk yapan Eşca' kabilesinden birini yakaladı. O, Gatafan kabilesinin Hayber kalelerinde olduğunu ve onların Yahudilerle birleşerek Hz. Peygamber (s.a.a) ile savaşmak istediklerini ilan ederek, Müslümanları korkutmak istedi. Ancak daha sonra Yahudilerin Müslümanların saldırısından aşırı derecede endişe ve korkuya kapıldıkları ortaya çıktı.[20]
Gatafan Kabilesinin Hayber Yahudileriyle İşbirliği Yapmaması
Gatafan kabilesinin İslam Peygamberi'nin (s.a.a) Hayber’e ulaştığı haberini aldıktan sonra, Yahudilere yardım etmek için bir menzil yol aldığı ama ardından kendi aile ve malları için korkuya kapılmaları üzerine, Hayber kalelerine girmeden önce geri döndükleri nakledilmiştir.[21] Ancak başka bir rivayete göre, Hayber savaşından önce Kinane, Gatafan kabilesinin yanına giderek, Hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü (başka bir görüşe göre yarısını) onlara verme vaadiyle onları Hz. Peygamber (s.a.a) ile savaşmaları için kışkırttı ve böylece onlarla müttefik oldu. Bu olayın ardından Gatafanlılar, Uyeyne b. Hısn’ı liderliğe seçtiler ve Allah Resulü'nün (s.a.a) gelmesinden üç gün önce Hayber’e giderek, Netat (Netah) kalesine girdiler. İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a) Sa’d b. Ubade’yi Uyeyne’nin yanına göndererek, Allah’ın Hayber'in fethini kendisine müjdelediğini ve Gatafanlıların geri dönmesi durumunda Hayber’in bir yıllık hurma (başka bir rivayete göre yarım yıllık) mahsulünü ona vereceği mesajını iletti. Uyeyne bu teklifi kabul etmedi. Ancak Gatafanlılar, Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) Hayber’e saldırmasından bir gece önce, (Medine’ye bağlı) Hayfa’daki yakınlarına ve mallarına saldırıldıklarına dair onları uyaran gaybi bir ses duydular. Bundan dolayı da hızlıca Hayber’den ayrıldılar.[22]
Hayber Yahudilerinin Savaş Stratejisi
Diğer taraftan, Allah Resulünün (s.a.a) kendilerine doğru geldiğini anlayan Hayber Yahudileri, aralarında anlaşmazlığa düştüler. "Haris b. Ebu Zeyneb" adlı Yahudi, kalelerin dışında karargâh kurmayı ve Müslümanlarla kalelerin dışında çarpışmayı tavsiye etti. Ancak onlar kalelerin sağlamlığına güvenerek, kaleler içinde kalmayı tercih ettiler. [23]
İslam Ordusunun Hayber’e Girişi
Allah-u Teâlâ İslam ordusunun hareket zamanını Hayber ahalisinden gizledi. Böylece Allah Resulü (s.a.a), Şıkk ve Netat (Netah) kalelerinin arasından geçtikten sonra, gece vakti Hayber yakınlarına ulaştı. Geceyi orada geçirdikten sonra (her zaman olduğu gibi) bir ses (çan sesi gibi) duymayınca yoluna devam etti. Hz. Resulullah (s.a.a) önce bir dua okudu ve Müslümanlardan da onu okumasını istedi. Daha sonra hareket ederek, Menzile’ye vardılar. Allah Resulü (s.a.a) Menzile’de bir yeri mescit olarak belirlerdi ve orada daha sonra Hayber mescidi yapıldı. Sabah olunca Hz. Peygamber'in (s.a.a) bu bölgeye girdiğinden habersiz olan ve gafil avlanan Hayber Yahudileri kaçışarak, kalelerine sığındılar.[24]
Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.a) ashabına kadın ve çocuklara zarar vermemelerini emretti.[25] O gün akşama kadar Netat kalesi ehliyle savaşıldı. Daha sonra nemli ve düşman oklarının menzili olan karargâhını başka bir yere taşıyan Hz. Resulullah (s.a.a) Reci’ye gidilmesini buyurdu. Ayrıca Hayber hurmalıklarının (muhtemelen savaş zorunluluğu gereği) bir bölümünü kesmelerini buyurdu.[26]
Savaş Raporu
Savaşın Başlaması
Hayber savaşının ilk gününde Müslümanlardan elli kişi yaralandı. Yedi gün Reci’de kalan Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) her günü, her birinin ayrı sancağı olan gruplarla birlikte Yahudilerle savaşla geçirdi. Altıncı günün gecesinde Netat ahalisinden "Semmak" adlı bir Yahudi Hz. Fahr-i Âlem’in (s.a.a) huzuruna geldi ve Müslümanların kaleye girmelerine rehberlik etmek için eman (güvence) istedi. O, Yahudilerin gıda ve çeşitli savaş aletleri depolarının bulunduğu Netat kalesinin karıştığını ve ahalisinin korkudan kaleyi terk etmek üzere olduğunu haberini verdi. Müslümanlar o günün ertesi Netat’ı fethettiler ve o Yahudi de sonradan Müslüman oldu.[27]
Naim Kalesinin Fethi
Allah Resulünün (s.a.a) Hayber kalelerinden fethettiği ilk kalenin "Naim kalesi" olduğu nakledilmiştir. Naim kalesinin kendisi birkaç kaleden oluşmaktaydı. Allah Resulü (s.a.a) onlara saldırmak için ashabını hazırladı. Yahudiler Müslümanları ok yağmuruna tuttu ve İslam ordusu askerleri kendilerini Hz. Peygamber'e (s.a.a) siper ettiler. O gün Hz. Resulullah (s.a.a) beyaz sancağı Muhacilerden iki kişiye (İbn-i İshak’ın rivayetine göre: Ebu Bekir ve Ömer’e) ve daha sonra Ensar’dan birine verdi. Ancak onlar bir şey yapamadan peş peşe geri döndüler. Bunun üzerine Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) şöyle buyurdu: “Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki Allah ve Resulü onu sever ve Allah onun eliyle Müslümanlara fethi nasip edecektir. O, asla (düşmana sırt çevirip) kaçmaz.” Ertesi sabah Hz. Ali’nin (a.s) göz ağrısını mucizeyle iyileştirdikten sonra, sancağı ona verdi.[28]
Merhab’ın Kardeşi Haris’in Öldürülmesi
Merhab’ın kardeşi Haris (kalenin lideri) bir grupla savaş meydanına gelince, Müslümanlar dağıldılar. Ama İmam Ali (a.s) direndi ve yapılan şiddetli savaşın ardından Haris’i öldürdü. Haris’in yârenleri Haris’in öldürüldüğünü görünce, kaleye kaçarak kapıyı kapattılar.[29] Bunun üzerine Merhab recez okuyarak (savaş meydanında karşı tarafa gözdağı vermek için okunan şiir vb.) kaleden dışarı çıktı.
Merhab’ın Öldürülmesi
Bazı rivayetlerde Muhammed b. Mesleme’nin Allah Resulü'nden (s.a.a) aldığı izinle Merhab ile teke tek savaşarak onu kılıçla öldürdüğü[30] ya da onu ağır bir şekilde yaraladığı ve Hz. Ali’nin (a.s) de işini bitirdiği nakledilmiştir.[31] Ancak birçok rivayette, Hz. Ali’nin (a.s) teke tek savaşta Merhab’ı öldürdüğü ve bu olaydan sonra o kalenin fethedildiği nakledilmiştir.[32] Ehlisünnet'in seçkin tarihçilerinden bazıları ikinci rivayeti doğru bilmişlerdir.[33]
Kamus Kalesinin Fethi
Rivayetlere göre Hayber kalelerinin en büyük ve en sağlam kalesi Kamus kalesiydi. Allah Resulü (s.a.a) fetih sancağını İmam Ali’ye (a.s) verdi. Hz. Ali (a.s) de Merhab’ı öldürdükten sonra, "Merhab" adıyla da bilinen bu kaleyi fethetti.[34]
Ebu Rafi’ şöyle nakletmektedir: Kalenin kapısının yanında bir adam Hz. Ali’ye (a.s) bir darbe vurarak, kalkanını elinden düşürdü. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) kalenin yanındaki bir kapıyı eline aldı ve kendine kalkan olarak kullandı. Savaş süresince bu kale kapısı kalkan olarak elinde durdu. Nihayetinde Allah, onun vasıtasıyla fethi nasip etti. Hz. Ali (a.s) (Merhab kalesinin) fetih müjdesini Allah Resulüne (s.a.a) müjdeledi.[35] Başka bir rivayette Hz. Ali’ye (a.s) darbe vuran Yahudi’nin Merhab olduğu zikredilmiştir.[36] Savaştan sonra ancak kırk veya yetmiş kişinin o kapıyı kaldırabildikleri nakledilmiştir.[37] Hayber’in Hz. Ali’nin (a.s) eliyle fethedilmesi onun fazilet ve erdemlerinden sayılmaktadır ve raviler bu konuda hemfikirler.[38]Yahudilerin iki kahramanının ve Naim kalesinde olan diğerlerden birkaçının öldürülmesinden sonra Hayber’in tamamının fethi kolaylaştı.[39]
Netat Kalesinin Kuşatılması ve Fethi
İçinde gıda, ürün ve hayvanlarla birlikte beş yüz savaşçının bulunduğu Sa’b b. Muaz’ın kalesi, Netat kalesinde yer almaktaydı. Müslümanlar Netat kalesini on gündür kuşatma altına alıp, savaşıyorlardı. Onlar, özellikle de Ben-i Eslem açlıktan dayanamayacak duruma gelince, Allah Resulü (s.a.a), Allah’ın kalelerden en zengin ve kaynağı bol olanının fethini Müslümanlara nasip etmesi için dua etti. Bunun ardından Sa’b b. Muaz’ın kalesi iki gün süren şiddetli savaşın ardından üçüncü günün sabahı Allah’ın inayetiyle fethedildi. Naim, Netat ve Sa’b b. Muaz kalelerindeki Yahudiler de kaleleri terk ederek, uzun ve sağlam olan ez-Zübeyr (Külle) kalesine kaçtılar.[40] Zübeyr kalesi üç gündür muhasara altındaydı ve Yahudi bir şahıs Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi. Eman aldıktan sonra, onun rehberliğiyle şiddetli bir savaşın ardından Müslümanlar Netat kalelerinin sonuncusu olan Zübeyr kalesini de fethetti.[41]
Müslümanların Rahatlaması ve Karargâhın Değiştirilmesi
Netat ahalisi, Hayber Yahudilerinin en cesaretlileriydi. Bu kalenin fethinden sonra Yahudilerin savaş ve baskınlarının endişesinden rahatlayan Allah Resulü (s.a.a) karargâhını Reci’den ilk yerine, yani Menzile’ye taşınmasını emir buyurdu. Daha sonra birkaç kaleden oluşan Şıkk kalesine doğru hareket etti. Şiddetli savaşın ardından Müslümanlar ilk önce Sümran (Übeyy) kalesini ve ardından da Nizar (Beriyy) kalesini fethederek, halkını esir aldılar.[42]
Yahudilerin Barış Talebi
Savaşın yapıldığı en son yer Nizar kalesi oldu. Oranın fethedilmesinden sonra, Netat ve Şıkk kalesinden kaçanlar daha sağlam olan (Ketibe kalesindeki) Kamus, Vatîh ve Sülalim kalelerine sığınarak, kapıları kapattılar. Bundan dolayı Hz. Resulullah (s.a.a) mancınık kullanma kararı aldı. On dört gün süren kuşatmanın ardından, sabrı tükenen Yahudiler Hz. Fahr-i Kainat Efendimizden barış talebinde bulundular. Sülalim kalesinin lideri Kinane b. Ebi’l Hukayk usta bir okçu olmasına rağmen, askerlerine ok atmamalarını emretti. Çok geçmeden Kinane ve beraberindeki birkaç Yahudi Ketibe kalesi ehli (iki binden fazla Yahudi) tarafından bazı şartlar esasınca Allah Resulü (s.a.a) ile sulh yaptılar. Hz. Peygamber (s.a.a) onlara eman verdi ve onlar da mal, altın, gümüş ve zırhlarını Hz. Peygamber'e (s.a.a) verdiler. Böylece Vatih ve Sülalim kaleleri Hayber’in fethedilen son kaleleri oldu.
Barış Anlaşmasının İçeriği
Bu barış anlaşmasına göre, kalenin içindeki savaşçıların öldürülmemesi ve onların da mal, toprak, silah, elbise ve zırhlarını Allah Resulü'ne (s.a.a) teslim ederek, kadın ve çocuklarıyla birlikte Hayber’i terk etmeleri kararlaştırıldı.[43]
Kalenin Hazinelerinin Bulunması
Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) Kinane ve kardeşinin Ketibe kalesinde sakladığı hazine ve mücevherlere ulaştı. Kinane ve kardeşinin böyle bir hazinenin olmadığını yeminle inkar ettiklerinden dolayı, kendi akrabalarının kısasını almaları için, onları Müslümanlardan iki kişiye teslim etti. Ayrıca Allah Resulü (s.a.a) onların anlaşmayı ihlal etmelerinden ötürü mallarını aldı; kadın ve çocuklarını da esir etti.[44]
Hayber Savaşının Süresi
Düşünülenin aksine Hayber Yahudileri sonunda Müslümanlara yenik düştüler. Bu Yahudilerin yaklaşık bir ay süren savaş ve kuşatmadan sonra[45] ikinci yenilgileriydi.[46] Bu nedenle hicretin yedinci yılına "İstiğlab (zafer ve galebe) yılı" adı verilmiştir.[47]
Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ashabının Yahudi Kadın Tarafından Zehirlenmesi
Hayber’in Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) tarafından fethedilmesinden sonra, Haris’in kızı Zeyneb (Yahudilerin liderlerinden Sellâm b. Mişkem’in karısı) babası, amcası ve eşinin intikamını alma düşüncesiyle zehirli bir eti Allah Resulü'ne (s.a.a) hediye etti. Hz. Peygamber (s.a.a) ve Bişr b. Bera gibi bazı ashabı akşam yemeğinde ondan birkaç lokma yediler ve daha sonra Hz. Resul'ün (s.a.a) emriyle yemeği bıraktılar. Bişr b. Bera o anda (veya bir yıl hastalıktan sonra) zehirlenerek, hayatını kaybetti. Nitekim Allah Resulü'nün (s.a.a) vefatının da bu etin zehirlemesinden kaynaklandığına inanılmaktadır.[48]
Ölenlerin Sayısı
Hayber savaşında Müslümanlardan on beş veya on sekiz kişi şehit oldu. Yahudilerden ise 93 kişi öldürüldü.[49]
Müslümanların Askeri Gücünün Takviyesi
Allah Resulü (s.a.a) ve Müslümanların Hayber’deki zaferi Kureyş ve müttefiki olan kabilelerin askeri gücünü azaltırken, Müslümanların askeri ve iktisadi gücünü artırdı.[50]
Ganimetler
İslam Peygamberi (s.a.a) Ferve b. Amr’ı (Şıkk, Netat ve Ketibe kalelerinde bulunan) savaş ganimetlerini korumakla görevlendirdi ve ona her kim bir iğne veya iplik dahi almışsa, geri döndürmesini emretti. Allah Resulü (s.a.a) bu ganimetleri beş kısma ayırdı. Bir kısmını Allah’a ait (humus) hisse olarak Hz. Peygamber (s.a.a) aldı. Bu hisseden kendi eşlerine, Ehlibeyt’e (Ali ve Fatıma), Ben-i Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf ve Ben-i Muttalib b. Abdumenaf’a, bazı sahabelere, yetimlere ve ihtiyaç sahiplerine bir miktar verdi. Geriye kalan dört hisseyi ise, sattı.[51] Hayber’in barışla fethedilen diğer bölgeleri (Vatih ve Sülalim) fey’ olarak Hz. Peygamber'e (s.a.a) aitti.[52]
Ganimet Alanlar
Hayber’de elde edilen ganimetlerden Allah’a ait hissesi (humus) ayrıldıktan sonra, Hudeybiye savaşına katılanlar arasında (ister Hayber savaşına katılmış veya katılmamış olsun) dağıtıldı.[53] Ancak Vakıdi’nin akidesine göre[54], Allah Resulü'nün (s.a.a) Hudeybiye savaşına katılmamış olsalar da Hayber savaşına katılanlara ganimet verdiği görüşü daha doğrudur. Satılan ganimetlerin tutarı da onlar arasında dağıtıldı. Toplamı 1800 hisse olan paylar, yüzer hisse olarak 18 kümeye bölündü ve her yüz hisse için de bir sorumlu belirlendi.[55]
Hz. Peygamber (s.a.a) Hayber’in fethinden sonra Ebu Hureyre, Tufeyl b. Amr ve Esca’ kabilesinden bir grupla birlikte gelen Devs kabilesinden bir gruba da ganimetlerden pay verdi.[56] Allah Resulü (s.a.a) Yahudilere, kölelere ve bu savaşa beraberinde gelen kadınlara da ganimetlerden bir pay verdi veya bağışladı.[57]
Yahudilerin Hayber’de Tarım Yapma İsteği
İslam Peygamberi (s.a.a) Hayber’in fethinden sonra oradaki Yahudilerin isteği üzerine Hayber topraklarında hurmalık yetiştirme işine devam etmelerine; bunun karşılığında da hurma ve ziraat ürünlerinden elde ettikleri mahsullerin yarısını kendilerine almalarına izin verdi. Onlarla bu hususta anlaşma yaptı; can, mal ve toprakları konusunda onlara eman verdi.[58]
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Safiyye İle Evliliği
Hayber’de veya Hayber’den Medine’ye dönüş yolundaki "Sahba" bölgesinde Allah Resulü (s.a.a) esirler arasında bulunan Huyey b. Ahtab’ın kızı Safiyye’yi İslam’a davet etti ve o da İslam’ı kabul etti. Bunun üzerine onu azat eden Hz. Resul-ü Ekrem (s.a.a) onunla evlendi.[59]
Bazı Ayetlerin Hayber Savaşına Yorumlanması
Allah-u Teala’nın Kur’an’da müjdelediği “فَتْحًا قَرِیبًا ﴿۱۸” yakın bir zaferin (Fetih suresi, 18) Hayber’in fethi olduğu ve “مغانم کثیره” bol ganimetlerden kastın da Hayber savaşı ganimetleri olduğu söylenmiştir.[60] Bazı müfessirler Fetih suresinin 1 ila 15. ayetlerinin ve Ahzab Suresinin 17. ayetindeki “…وَأَرْضًا لَّمْ تَطَئُوهَا …” (ayak basmadığınız yerleri) cümlesinin Hayber savaşı hakkında olduğunu belirtmişlerdir.[61]
İkinci Halife Zamanında Hayber Yahudilerinin Sürgün Edilmesi
İkinci halife döneminde Hayber Yahudileri Müslümanlardan birinin öldürülmesine karıştı ve buna ek olarak halife Ömer, Hz. Peygamber'e (s.a.a) nispet verdiği “Arap yarımadasında iki din bir arada olamaz” hadisine istinaden, Hayber sakinlerinin de aralarında bulunduğu Hicaz Yahudilerini Şam’a sürgün etti. Hayber topraklarındaki tarla ve hurmalıklarını da yeniden böldü. Bazıları su ve toprak almayı seçerken, bazıları da garantili mahsul aldı.[62]
Sürgün edilen Hayber Yahudilerinden bazıları da Irak ve Mısır’a gitti.[63]
Hayber’in Fethine Dair Şiirler
Hayber’in fethinden sonra Hassan b. Sabit gibi bazı şairler bu vakıayla ilgili şiirler kaleme aldılar.[64]
Hasan b. Sabit’in Hayber fatihi İmam Ali (a.s) hakkındaki şiiri:
- "Ali göz hastalığına yakalanmıştı, onu iyileştirmek için bir ilaç ararken bir şey bulamamıştı."
- "Ta ki Allah'ın Resulü ona ağzının suyuyla şifa verdi. Ne mutlu iyileştirene ve ne mutlu iyileşene."
- "Ve buyurdu: Bu gün bayrağı Allahı seven, pek yiğit ve cesur birine vereceğim."
- "Allah da ben de onu seviyoruz. Allah onun eliyle açtı sağlam kaleleri."[65]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ↑ Biladi, s. 170 – 171; Hafız Vehbi, s. 21; Harbi, s. 413.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 441 – 442; İbn-i Hişam, c. 3, s. 201 ve 225; Belazuri, 1996 – 2000, c. 1, s. 409; Salah Ticani, s. 56 – 57 ve 92.
- ↑ Salah Ticani, s. 92 – 93; Wat, s. 212.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 562 – 563; İbn-i Hişam, c. 3, s. 286 – 288.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 566 – 568; İbn-i Hişam, c. 4, s. 266 – 267; İbn-i Sa’d, c. 2, s. 92; Wat, s. 212 – 213.
- ↑ Wat, s. 216 - 218.
- ↑ İbn-i Hişam, c. 3, s. 342 ve 355; İbn-i Habib, s. 115.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 636 – 637: Sibâ’ b. Urfuta Gıfari veya Ebuzer Gıfari; İbn-i Hişam, c. 3, s. 342: Numeyle b. Abdullah Leysi; İbn-i Habib, s. 127: Eburehm Gıfari, Külsüm b. Hasin.
- ↑ İbn-i Hişam, c. 3, s. 342; Vakıdi, c. 2, s. 649; İbn-i Sa’d, c. 2, s. 106; Amuli, c. 17, s. 153 - 154.
- ↑ İbn-i Esir, c. 3, s. 45.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 689.
- ↑ İbn-i Zenceveyh, c. 1, s. 190.
- ↑ Belazuri, s. 28.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 685 – 687; İbn-i Hişam, c. 3, s. 357.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 684 – 685.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 634 ve 640.
- ↑ Yakubi, c. 2, s. 56.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 634, 637, 640 – 641, 701 - 703.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 639 - 640; İbn-i Hişam, c. 3, s. 344.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 640 - 642.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 650; İbn-i Hişam, c. 3, s. 344.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 650 - 652.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 637 - 638.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 637; İbn-i Hişam, c. 3, s. 343 – 344; Bekri, c. 2, s. 522.
- ↑ İbn-i Ebi Şeybe, c. 8, s. 526.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 643 – 645; Amuli, c. 17, s. 139 – 141.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 644 – 648.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 648 – 649, 652 - 654; İbn-i Hişam, c. 3, s. 349; Belazuri, c. 2, s. 86, 92 - 93; İbn-i Hazm, s. 213.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 654.
- ↑ İbn-i Hişam, c. 3, s. 348; Halife b. Hayyat, s. 38.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 655 - 656.
- ↑ Ahmed b. Hanbel, c. 4, s. 52; Müslim b. Haccac, c. 5, s. 194 – 195; Taberi, Tarih, c. 3, s. 12 – 13; Mufid, c. 2, s. 126 – 127; Salih-i Şami, c. 5, s. 126 - 127.
- ↑ Nuruddin Halebi, c. 3, s. 55.
- ↑ Yakubi, c. 2, s. 56; Bekri, c. 2, s. 522.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 655; İbn-i Hişam, c. 3, s. 349 – 350; Makdisi, s. 83.
- ↑ Makrizi, c. 1, s. 310.
- ↑ Mufid, c. 2, s. 128 – 129; Beyhaki, c. 4, s. 212; İbn-i Şehraşub, c. 2, s. 78, 125 – 128; Amuli, c. 18, s. 7 - 27.
- ↑ İbn-i Babeveyh, c. 2, s. 369; Mufid, c. 1, s. 124; Amuli, c. 18, s. 29 - 34.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 654, 657 - 658.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 662; İbn-i Hişam, c. 3, s. 345 – 346.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 666 - 667.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 648, 668.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 669 - 671; İbn-i Hişam, c. 3, s. 347, 351 – 352; Belazuri, c. 1, s. 421.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 671 - 673; İbn-i Hişam, c. 3, s. 351; Belazuri, s. 23 – 24.
- ↑ Belazuri, s. 23 ve 26: yirmi ila otuz gece; Mufid, c. 1, s. 125: yirmi küsür gece.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 676.
- ↑ Mes’udi, s. 256.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 677 - 678; İbn-i Hişam, c. 3, s. 352 – 353; Belazuri, c. 1, s. 639; Yakubi, c. 2, s. 56 – 57.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 700; İbn-i Hişam, c. 3, s. 357 – 358; İbn-i Sa’d, c. 2, s. 107.
- ↑ Salah Ticani, s. 60 – 61 ve 94.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 680 – 682, 690, 693 - 696; İbn-i Hişam, c. 3, s. 363, 365 – 366; İbn-i Sa’d, c. 2, s. 107 - 108; İbn-i Zenceveyh, c. 1, s. 187.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 670 - 671; İbn-i Ferra, s. 200 – 201; Semhudi, c. 4, s. 1209 – 1210; Salih-i Şami, c. 5, s. 143.
- ↑ San’ani, c. 5, s. 372; İbn-i Hişam, c. 3, s. 364.
- ↑ c. 2, s. 684.
- ↑ Ebu Yusuf, s. 23; Vakıdi, c. 2, s. 689; İbn-i Hişam, c. 3, s. 364; İbn-i Adem, s. 37 - 39; İbn-i Zenceveyh, c. 1, s. 188 - 190; Belazuri, s. 26 – 28; Hisselerin paylaşımı ve Müslümanların kabilesi ve onların sorumluları hakkında bakınız: İbn-i Hişam, c. 3, s. 364 – 365; Belazuri, s. 689 – 690; halife Ebu Bekir, Ömer ve Osman’ın hisselerin varislerinin hakkı konusundaki tutumları hakkında bakınız: Vakıdi, c. 2, s. 697 - 699.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 683; Amuli, c. 18, s. 95 - 98.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 684 - 687; İbn-i Hişam, c. 3, s. 356 – 357.
- ↑ Ebu Yusuf, s. 50 – 51; San’ani, c. 8, s. 99; İbn-i Hişam, c. 3, s. 352, 371; Ebu Ubeyd, s. 97 – 98; İbn-i Zenceveyh, c. 3, s. 1066 - 1068.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 673 – 675, 707 - 708; İbn-i Hişam, c. 3, s. 354.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 684; San’ani, c. 5, s. 372; Belazuri, c. 1, s. 254.
- ↑ İbn-i Ebi Şeybe, c. 8, s. 519; Taberi, Cami’, bu ayetlerin açıklamasında.
- ↑ Ebu Yusuf, s. 89; Vakıdi, c. 2, s. 654, 695 – 699; Vakıdi, c. 2, s. 654, 695 – 699, 716 – 721; İbn-i Hişam, c. 3, s. 371 – 372; Belazuri, s. 23 - 26.
- ↑ Cevad Ali, c. 6, s. 525.
- ↑ Vakıdi, c. 2, s. 701; İbn-i Hişam, c. 3, s. 355 - 356.
- ↑ Mufid, el-İrşad fi Marifet-i Hucecullah ale’l İbad, s. 70.
Bibliyografi
- Muhammed İbrahim Ayeti, Tarih-i Peygamberi İslam, baskı: Ebu’l-Kasım Gurci, Tahran, 1366.
- İbn-i Adem, Kitabu’l Harac, baskı: Ahmed Muhammed Şakir, Kahire.
- İbn-i Ebi Şeybe, el-Musannef fi’l Ahadis ve’l Asar, baskı: Said Leham, Beyrut, 1409 / 1989.
- İbn-i Esir.
- İbn-i Babeveyh, Kitabu’l Hisal, baskı: Ali Ekber Gaffari, Kum, 1362.
- İbn-i Haik, Sıfatu Ceziretu’l Arab, baskı: Muhammed b. Ali Ekva, Bağdat, 1989.
- İbn-i Habib, Kitabu’l Muhabber, Ilse Lichtenstadter, Haydar Abad, Diken, 1361 / 1942, baskı ofset, Beyrut.
- İbn-i Hazm, Cemheretu'l Ensabu'l Arab, Beyrut, 1403 / 1983.
- İbn-i Hurdâzbih.
- İbn-i Zenceveyh, Kitabu’l Emval, baskı: Şakir Zib Feyyaz, Riyad, 1406 / 1986.
- İbn-i Sa’d (Beyrut).
- İbn-i Şehraşub, Menakıb-ı Â'li Ebi Talib, Necef, 1956.
- İbn-i Ferra, el-Ahkamu’s-Sultaniyye, baskı: Muhammed Hamid el-Fakkî, Beyrut, 1403 / 1983.
- İbn-i Hişam, es-Siretu’n-Nebeviyye, baskı: Mustafa Saka, İbrahim Ebyari ve Abdulhafiz Şelebi, Kahire, 1355 / 1936.
- Ebu Reyhan Biruni, el-Asaru’l Bakiye.
- Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam, Kitabu’l Emval, baskı: Muhammed Halil Harras, Beyrut, 1408 / 1988.
- Yakup b. İbrahim Ebu Yusuf, Kitabu’l Harac, Beyrut, 1399 / 1979.
- Ahmed b. Hanbel, Müsnedu’l İmam Ahmed b. Hanbel, Beyrut: Daru Sadır.
- Abdullah b. Abdulaziz Bekri, Mucemu Me’sta’cem min Esmai’l Biladi ve’l Mevazi’, baskı: Mustafa Sakka, Beyrut, 1403 / 1983.
- Atik Beladi, Mucemu'l Mealimi'l Coğrafiyye fi's-Sireti'n-Nebeviyye, Mekke, 1402 / 1982.
- Atik Beladi, Mucemu’l Mealimi’l Hicaz, Mekke, 1398 – 1978 / 1402 – 1982.
- Ahmed b. Yahya Belazuri, Ensabu’l Eşraf, baskı: Muhammed Firdevs Azm, Demeşk, 1966 – 2000.
- Ahmed b. Yahya Belazuri, Kitabu Futuhu’l Buldan, baskı: Duhuviyye, Liden, 1866, baskı ofset, Frankfurt, 1413 / 1992.
- Ahmed b. Hüseyin Beyhaki, Delailu’n-Nubuvve, baskı: Abdulmu’ti Kal’aci, Beyrut, 1405 / 1985.
- Cevad Ali, el-Mufassal fi Tarihi’l Arabi Gable’l İslam, Beyrut, 1976 – 1978.
- Muhammed b. Musa Hazimi Hamedani, Kitabu'l Emakin ev ma İttefeka Lafzuhu ve İfteraka Müsemmah mine'l Emkine, baskı: Hamid Casir, Riyad.
- Hafız Vehbi, Ceziretu’l Arab fi’l Garni’l İşrin, Kahire, 1375 / 1956.
- İbrahim b. İshak Harbi, Kitâbu'l Menâsik ve Emâkini Turuki'l Hac ve Meâlimi'l Cezîre, baskı: Hamid Casir, Riyad, 1401 / 1981.
- Halife b. Hayyat, Tarihu Halife b. Hayyat, baskı: Mustafa Necip Fevvaz ve Hikmet Keşli Fevvaz, Beyrut, 1415 / 1995.
- Sellam Şafii Mahmud, Husunu Hayber fi’l Cahiliyye ve Asr-ı Resulullah (s.a.a) İskenderiyye, 1409 / 1989.
- Ali b. Abdullah Semhudi, Vefau’l Vefa bi Ahbar-i Daru’l Mustafa, baskı: Muhammed Muhyuddin Abdulhamid, Beyrut, 1404 / 1984.
- Muhammed b. Yusuf Salihi Şami, Subulu’l Huda ve’r-Reşat fi Sireti Hayri’l İbad, baskı: Adil Ahmed Abdulmevcud ve Ali Muhammed Muavvid, Beyrut, 1414 / 1993.
- Salah Ticani, et-Tertibatu’l Maliye fi Tarih-i Gazvet-i Hayber, Mecelletu’l Muvarrihi’l Arabi, c. 1, sayı 5, Mart 1997.
- Abdurrezzak b. Hammam San’ani, el-Musannif, baskı: Habiburrahman A’zami, Beyrut, 1403 / 1983.
- Taberi, Tarih, Beyrut.
- Taberi, Cami’.
- Muhammed b. Hasan Tusi, Misbahu’l Müctehid, Beyrut, 1411 / 1991.
- Cafer, Murtaza Amuli, es-Sahih min Sireti’n-Nebiyyi’l A’zam (s.a.a), Kum, 1385.
- Harry St John Bridger Philby, Arzu’l Enbiya: Medain, Salih Ta’rib Ömer Disravi, Beyrut, 1962.
- Zekeriya b. Muhammed Kazvini, Asaru’l Bilad ve Ahbaru’l İbad, Beyrut, 1404 / 1984.
- Ahmed b. Ali Kalkaşendi, Nihayetu’l Ereb fi Marifet-i Ensabi’l Arab, Beyrut, 1405 / 1984.
- Mucmelu’t-Tevarih ve’l Kısas, baskı: Muhammed Taki Behar, Tahran, Kelale Haver, 1318.
- Mes’udi, et-Tenbih.
- Müslim b. Haccac, el-Camiu’s-Sahih, Beyrut, Daru’l Fikr.
- Mufid, Muhammed b. Muhammed, el-İrşad fi Marifet-i Hucecullahi ale’l İbad, tercüme: Emir Han Beluki, Tehzib, Kum, 1388.
- Makdisi.
- Makrizi, Ahmed b. Ali, İmtau’l Esma bima Li’n-Nebi (s.a.a) mine’l Ahvali ve’l Emvali ve’l Hafideti ve’l Meta’, tahkik: Muhammed Abdulhamid Nemisi, Beyrut, 1420 / 1999.
- Ali b. İbrahim Nuruddin Halebi, es-Siretu’l Halebiyye, baskı: Abdullah Muhammed Halili, Beyrut, 1422 / 2002.
- Muhammed b. Ömer Vakıdi, Kitabu’l Mağazi, Marsden Johannes, Londra, 1966, baskı ofset Kahire.
- Yakut Hamevi.
- Yakubi, Ahmed b. İshak, Tarih-i Yakubi,
- William Montgomery Watt, Muhammad at Madina, Karachi 1981.
Dış Bağlantılar
- Makalenin Kaynağı: Danişname-i Cihan-ı İslam, c. 16.
- İslam Peygamberinin Yahudilere Karşı Müsamahakâr Tutumu