Bakara Suresi

wikishia sitesinden
(Bakara Suresinin Türkçe Meali sayfasından yönlendirildi)
Bakara Suresi
Bakara
Diğer İsimlerFustatu’l Kur’an, Senamu’l Kur’an
Sure Numarası2
Cüz1,2,3
Nüzul
Nüzul Sırası87
Mekki/MedeniMedeni
İstatistiksel Bilgiler
Ayet Sayısı286
Kelime Sayısı6156
Harf Sayısı26256


Bakara Suresi (Arapça: البقرة), Kur’an-ı Kerim’in en büyük suresidir. Toplanma sırası ve Mushaf’taki yeri sıralamasına göre ikinci suredir. Nüzul sırasına göre ise, seksen yedinci suredir. İlk Medeni suredir ve hacim açısından tüm Kur’an cüzlerinin 2/5’sini kapsamaktadır. Kuran’ın en uzun ayeti de bu surenin (din/tedayün ayeti) 282. ayetinde bulunmaktadır.

Bu surenin içerdiği konulardan bazıları şunlardır: Hz. Adem’in yaratılması, şeytanın isyanı, Hz. Adem’in şeytan tarafından aldatılması ve cennetten atılması, Ben-i İsrail hikayesi, inat ve bahane getirmeler, buzağıya tapmalar, kendi peygamberlerine eziyet etmeler, Kıblenin değiştirilme öyküsü, Müminlerin gayba inanmaları, kafir ve münafıklar, oruç, vasiyet, itikaf, hac, cihat, talak, evlilik, faiz, içki, kumar, yetimlerin ve insanların mallarında yersiz tasarrufta bulunmaktan kaçınmak vb. gibi konular.

Ayete’l Kürsi de bu surenin 255. ayetinde bulunmaktadır. Bu sure Kuran’ın fıkıh içerikli surelerindendir ve diğer surelerdeki fıkıh konularından daha çok fıkıh konusu (130 hüküm) bulunmaktadır.

Bakara Suresi’nin Tanıtımı

Ahmet Kamil’in Sülüs Hattıyla Yazdığı Ayete’l Kürsi

"Bakara" (sığır, dişi inek) sözcüğü Kuran’da 7 kere “بقره” (bakara) ve “بقر” (bakar) şeklinde zikredilmiştir. (5 kere bu surede ve 2 kere de En’am Suresi'nde). Ben-i İsrail’in öyküsüne işaret edildiğinden (67 ve 73. ayetler) "Bakara" denilmiş ve ayrıca Ben-i İsrail’in bahaneleri de bu öyküde zikredilmiştir.[1]

"Fustatu’l Kur’an" ve "Senamu’l Kur’an" Bakara suresi'nin diğer isimleridir. Bu sure ve bir sonraki sure olan (Al-i İmran Suresi) Zehrevan sureleri (iki gül; parlak, nurlu iki sure) diye adlandırılmıştır.[2]

Bu sure Medeni surelerdendir.[3] Mushaf-ı Şerif’in toplanma ve sıralamasına göre ikinci sure, nüzul sıralamasına göre ise, seksen yedinci suredir. Bakara Suresi ilk Medeni sure olma özelliğine sahiptir ve ayrıca Kuran’ın en büyük suresidir (286 ayet; bazılarına göre 285 ayet ve bir başka gruba göre ise 587 ayettir). Hacim açısından tüm Kur’an cüzlerinin 2/5’sini kapsamaktadır. Kuran’ın en uzun ayeti de bu surenin (din/tedayün ayeti) 282. ayetinde bulunmaktadır. Bu surenin sözcük sayısı 6156 ve harf sayısı ise, 26256’dır.[4]

Bu sure, "Tıval" veya "Tuval" denilen yedi surenin ilki ve ayrıca gizemli mukatta harfleriyle başlayan 29 surenin ilkidir.[5]

İçeriği

Surenin temel konularından bazıları şunlardır:

  • Hz. Adem’in yaratılışı; meleklerin ve İblis'in Hz. Adem’in (a.s) yaratılışına tepkileri,
  • İsrailoğullarının ibret dolu hikayeleri; buzağıya tapmaları; inatları ve peygamberlerine eziyetleri,
  • Kıblenin değiştirilmesi,
  • Müminlerin, kitap ehli’nin, müşriklerin ve münafıkların durumu,
  • Oruç, vasiyet, itikaf, hac, cihat, talak ve boşanma hükümleri,
  • Faiz, içki ve kumarın haram ilan edilmesi,
  • Yetim ve diğer insanların mallarında yersiz tasarrufta bulunmaktan kaçınmak.[6]

Ayete’l Kürsi de bu surenin 255. ayetinde bulunmaktadır. Bu sure Kuran’ın fıkıh içerikli surelerindendir ve diğer surelerdeki fıkıh konularından daha çok fıkıh konusu (130 hüküm) bulunmaktadır.[7]

Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai el-Mizan tefsirinde Bakara Suresi hakkında şu şekilde yazmıştır: Bakara Suresi'nin nazil olmasındaki asıl hedef, Allah-u Teâlâ tarafından Cebrail (a.s) vasıtasıyla peygamberlerine nazil ettiği her şeye insanın inanması ve peygamberler arasında fark gözetmemesi gerektiğini ilan etmesidir. Allame Tabatabai, surenin en önemli konularından birinin bidatlerinden dolayı Kafirlerin, Münafıkların ve Kitap ehlinin eleştirilmesi olarak saymıştır.[8]

Tefsir-i Numune’de yazılanlara göre, bahsedilecek konular açısından Bakara Suresi kapsamlı bir suredir. Hem Usul’ü Akait olan inançların ve hem de ibadet, ekonomi, siyaset ve toplumsal meselelerin fıkhi hükümleri Bakara Suresinde gündeme getirilmiştir.[9]

Bakara Suresinde işlenen konuları Tefsir-i Numune şu şekilde sıralamıştır:

  • Tevhit ve Allah’ı tanımak;
  • Mead ve ölümden sonra tekrar dirilmek;
  • Kuran’ın icâzı ve önemi;
  • Yahudiler ve münafıkların İslam karşısındaki eylemleri;
  • Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. Musa (a.s) gibi büyük peygamberlerin tarihi;
  • Namaz hükümleri;
  • Oruç hükümleri;
  • Allah yolunda cihat etmek;
  • Hac ve Kıblenin değiştirilmesi;
  • Evlilik ve boşanma;
  • Din ve ticaret hükümleri;
  • Faiz hükümleri;
  • Allah yolunda bağışta bulunmak;
  • Kısas;
  • Yenilmesi haram olan etler;
  • Kumar;
  • Alkollü içecekler;
  • Vasiyet hükümleri.[10]

Tefsir

Kuran ve Tahaddi

Ana Madde: Tahaddi

"وَإِن كُنتُمْ فِي رَيْبٍ مِّمَّا نَزَّلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا فَأْتُوا بِسُورَةٍ مِّن مِّثْلِهِ"; "Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sûre getirin" (Ayet-23)

Bu ayeti kerime peygamberin peygamberliğini ve Kuran’ı inkâr eden herkesi davet ederek, onlardan Kuran’ın surelerine benzer bir sure getirmelerini istiyor. Böylelikle onların bu meydan okuma karşısındaki acizliğini, peygamberin peygamberliğinin ve Kuran’ın hak üzere olduğunu ispatlayan açık bir delil olarak anlatmaya çalışıyor.

Müfessirler bu ayeti kerimeyi Kuran’ın bir nevi mucizesi olarak bilmektedirler.[11] Allame Tabatabai "el-Mizan" tefsirinde ayeti kerimeyi Kuran’ın ebedi icazına kanıt olarak saymış ve hiç kimsenin Kuran gibisini getiremeyeceğini belirtmiştir.[12]

Meleklerin İnsanın Yaratılışını Allah’dan Sormaları

"Melekler "Yeryüzünde fesat çıkaracak ve orada kan dökecek birini mi yaratacaksın?" dediler."

Bakara Suresi 30. ayeti kerimeden anlaşıldığı üzere, Allah-u Teâlâ meleklere "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dediğinde, görünüşe göre melekler Allah’ın bu sözünden Allah’ın yeryüzünde kan dökecek ve fesat çıkaracak birini yaratmak istediğini anladılar. Bu konu hakkında bazı müfessirler şu şekilde görüş belirtmişlerdir: Yeryüzünde Hz. Adem’den (a.s) önce yaşayan varlıklar kan döktükleri ve fesat çıkardıkları için, melekler doğal olarak Allah-u Teâlâ’dan böyle bir soru sorma gereksinimi hissettiler.[13]

Tabersi "Mecmeu’l-Beyan" tefsirinde İbn-i Abbas ve İbn-i Mesud’dan şöyle bir rivayet naklediyor: Melekler Hz. Adem’in (a.s) günah ehli olmadığını biliyorlardı. Allah-u Teâlâ daha önce meleklere Hz. Adem’in (a.s) neslinden gelecek olan bazı evlatlarının yeryüzünde kan dökeceğini ve fesat çıkaracağını haber verdiği için, melekler Allah-u Teâlâ’dan böyle bir soru sorma isteği duydular.[14]

"El-Mizan" tefsirinin yazarı Seyit Muhammet Hüseyin (Alleme Tabatabai) konuyla ilgili olarak şunları yazmıştır: Melekler, İnsanın gazap ve şehvet bileşiminden oluşan maddi bir varlık olduğunu bildiklerinden böyle bir kanıya vardılar. Zira insan menfaatleri çakıştığında veya tehlikeye düştüğünde her türlü fesadı çıkaracak ve kan dökecek bir varlıktır.[15]

"Esma" dan maksat nedir

"...وَعَلَّمَ آدَمَ الْأَسْمَاءَ كُلَّهَا" (Adem'e bütün adları öğretti...) (31. ayet)

Bu ayeti kerimedeki en önemli soru şudur: Allah’ın, Hz. Adem’e (a.s) öğrettiği "Esma" dan (İsimler) maksat nedir?

Müfessirler bu konu hakkında farklı görüşler sunmuşlardır.

Tefsir-i Numune, Hz. Adem’in (a.s) isimlere olan ilim ve bilgisini şu şekilde yorumlamıştır: "Esma" dan (İsimler) maksat yani; Hz Adem’in (a.s) dünyanın yaratılışından, sırlarından ve varlık alemindeki çeşitli olan tüm varlıkların özelliklerinden haberdar olmasıdır.[16]
Tabersi "Mecmeu’l-Beyan" tefsirinde İmam Sadık’tan (a.s) şöyle bir rivayet nakletmiştir: "Esma" dan ve Hz. Adem’in isimlere olan ilminden maksat yani; Allah-u Teâlâ, Hz. Adem’i (a.s) alemde bulunan tüm varlıklardan haberdar etti.[17]
Allame Tabatabai "el-Mizan" tefsirinde şöyle yazmıştır: "Esma" dan maksat gayb perdesi ardında kalan ve meleklerin de onlar hakkında ilim elde edemeyeceği akıl sahibi canlı varlıklardır. Eğer böyle olmasaydı, Hz. Adem gibi melekler de Allah’ın yeryüzündeki halifesi oluverirlerdi.
Allame Tabatabai’ye göre Esma’ya olan ilim, bizim eşyaya olan ilmimiz gibi değildir.[18]

İsrailoğullarının İnek Öyküsü

Bakara Suresi'nin 67-74. ayeti kerimeleri İsrailoğullarının meşhur inek öyküsünü anlatıyor. Bu ayeti kerimeler İsrailoğullarının Allah’ın kesmelerini emrettiği ineği kesmemek için bahane getirdiklerini gözler önüne sermekte ve aynı zamanda ne kadar taş kalpli olduklarını vurgulamaktadır.[19]

Tefsir-i Numune olayı şöyle anlatıyor: İsrailoğullarından bir kişi öldürülüyor ve İsrailoğulları kabileleri arasında katilin kim olduğu noktasında anlaşmazlık çıkıveriyor.

İsrailoğulları hakemlik yaparak konuyu çözmesi için, Hz. Musa’nın (a.s) yanına geliyorlar. Allah-u Teâlâ’dan yardım dileyen Hz. Musa (a.s) bir ineğin kesilmesi vesilesiyle mucizevî bir şekilde sorunu hallediyor.[20]

Tefsir-i Numune bu öyküden alacağımız dersleri şu şekilde sıralıyor: Allah sonsuz güç ve kudrete sahiptir, Mead mümkündür ve Allah kullarından zorda kalacakları şeyi istemez.[21]

Dini Kabul Etme Noktasında Zorlama Yoktur

"...لَا إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ" (Dinde zorlama yoktur.) (Bakara-256)

Bazıları bu ayeti kerimenin nazil olması hakkında şu şekilde görüş belirtmişlerdir: Peygamber efendimizin (s.a.a) sahabelerinden biri Hristiyan olan iki oğlunun İslam dinine döndürülmesi için Allah resulünden (s.a.a) talepte bulundu.

Peygamber efendimizden (s.a.a) istenen bu talep karşısında, bu ayeti kerime nazil oldu; İslam dinini seçme ve Müslüman olma noktasında zorlama yoktur. [22]Tefsir-i Numune'de yazılanlara göre, bu ayeti kerime İslam dininin askeri güç kullanarak yada kılıç zoruyla ilerlemediğini gösteriyor.

Tefsir-i Numuneye göre, Kur'an-ı Kerim bu ayeti kerimeden önce dinin temel inançları hakkında bahsettiği ve bu temel inançların da akıl yoluyla ispatlanabildiği için, bu ayeti kerime dinde zorlama olmadığı neticesine varıyor.[23]

Allame Tabatabai yukarıda bahsi geçen tefsire ilave olarak, ayeti kerimede geçen dinde ‘‘zorlama’’ yoktur kelimesinden maksadın, Tekvini (Yaratılış ve Genetik olarakta) zorlama olmadığının da mümkün olabileceğini ileri sürmüştür. Zira İslam dinine iman getirmek içten gelen ve kalbi bir eylem olduğu için, İslam dinine iman getirme konusunda zorlama olamayacağı yorumunu da yapmıştır.[24]

Meşhur Ayetler

Ana Madde: Ayete'l Kürsi
Ayete'l-Kürsi
اَللَّـهُ لَا إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ ۚ لَا تَأْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ ۚ لَّهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْ‌ضِ ۗ مَن ذَا الَّذِي يَشْفَعُ عِندَهُ إِلَّا بِإِذْنِهِ ۚ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ ۖ وَلَا يُحِيطُونَ بِشَيْءٍ مِّنْ عِلْمِهِ إِلَّا بِمَا شَاءَ ۚ وَسِعَ كُرْ‌سِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْ‌ضَ ۖ وَلَا يَئُودُهُ حِفْظُهُمَا ۚ وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ ﴿٢٥٥﴾ لَا إِكْرَ‌اهَ فِي الدِّينِ ۖ قَد تَّبَيَّنَ الرُّ‌شْدُ مِنَ الْغَيِّ ۚ فَمَن يَكْفُرْ‌ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللَّـهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْ‌وَةِ الْوُثْقَىٰ لَا انفِصَامَ لَهَا ۗ وَاللَّـهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٢٥٦﴾ اللَّـهُ وَلِيُّ الَّذِينَ آمَنُوا يُخْرِ‌جُهُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ‌ ۖ وَالَّذِينَ كَفَرُ‌وا أَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِ‌جُونَهُم مِّنَ النُّورِ‌ إِلَى الظُّلُمَاتِ ۗ أُولَـٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ‌ ۖ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ ٢٥٧
Allah, O'ndan başka ilah yoktur; O, hayydır, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.

Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir. Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.

Ayete'l Kürsi Müslümanlar arasında büyük bir şöhrete sahiptir ve bu sebebten dolayı Müslümanların çok fazla ilgi ve saygı göstermelerine neden olmuştur.

Bu ayeti kerime Allah resulü (s.a.a) zamanında dahi Ayete'l Kürsi olarak tanınmaktaydı. Allah resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kuran’ın en azametli ayeti kerimesi, Ayete'l Kürsi’dir. Ehlibeyt’ten (a.s) nakledilen birçok rivayette, Ayete'l Kürsi’nin tefsiri ve önemi belirtilmiştir.

Allame Tabatabai Ayete'l Kürsi’nin azametini ve büyüklüğünü şu şekilde açıklıyor: Ayete'l Kürsi, halis ve dakik bir şekilde Tevhid konularını içermekte ve Allah’ın mutlak kayyumluğunu kapsamaktadır. [25]Allame Tabatabai Allah’ın zati isimlerinin dışında, Allah’ın tüm güzel isimleri olan Esmaül Hüsna'nın Allah’ın kayyumluğuna döndüğüne inanmaktadır.[26]

İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayete göre, Kürsi hiçbir peygamberi, resulü ve imamları onun hakkında haberdar etmediği Allah’a mahsus bir ilimdir.[27]

İbtila Ayeti

Ana Madde: İbtila Ayeti
{{{text}}}

“Hani Rabbi İbrahim'i birtakım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. (İşte o zaman Allah,) "Ben, seni insanlara imam (önder) kılacağım" dedi. (İbrahim,) "Benim soyumdan da" dedi. (Allah,) "Benim ahdim (imamet makamı) zalimlere erişmez" dedi.”[28]

Bakara Suresi'nin 124. ayeti kerimesi "İbtila ayeti" olarak meşhurdur. Ehlisünnet ve Şia mütekkelim ve müfessirleri ayeti kerimedeki kelami noktalardan dolayı, bu ayet üzerinde birçok kez bahsederek gündem konusu etmişlerdir.
Bu ayeti kerime üzerindeki tartışmalar, Ehlibeyt (a.s) İmamlarının dönemine kadar uzanmaktadır.

On iki imamların (a.s) ashabı bu ayeti kerimeye karşı özel bir ilgi göstermekte ve bu ayeti kerime sayesinde İmamların (a.s) İsmeti’ni (Masum olduğunu) ispat etmeye çalışmaktaydılar.[29]

Şia alimleri, İbtila ayetini İmam’ın ismet’ine (Masum olması gerektiğine) kanıt olarak getirmekte ve ayeti kerimedeki "İmam" sözcüğünden maksadın da Nübüvvet ve peygamberlik olmadığı inancını taşımaktadırlar.[30]

Şia alimlerinin görüşüne karşılık Ehlisünnet alimleri ise, "İmam" sözcüğünden maksadın Nübüvvet ve Peygamberlik olduğunu savunmaktadırlar.[31]

İstirca Ayeti

Ana Madde: İstirca Ayeti
{{{text}}}

O sabredenler ki onlar, bir musibete uğradılar mı "biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye O'na döneceğiz" derler.[32]

Bakara Suresi'nin 156. ayeti kerimesinin son bölümü insanların son olarak öldükten sonra Allah’a doğru döneceklerine işaret ettiği için, "İstirca Ayeti" olarak meşhurdur.

Bu ayeti kerime musibetler karşısında sabredenleri şu şekilde söyleyenler olarak tanıtıyor: ‘‘Biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye O'na döneceğiz’’[33]

Rivayetlerde edilen tavsiye üzerine, musibetler karşısında Müslümanlar genelde bu ayeti kerimeyi okurlar. Tabersi Mecmeu’l-Beyan Tefsiri’nde Allah resulünden (s.a.a) şöyle bir hadis nakletmektedir: Musibetler karşısında İstirca ayetini okuyan herkes Cennet ehlidir.[34]

Şira Ayeti

Ana Madde: Şira Ayeti
{{{text}}}

"İnsanların öylesi de var ki Allah rızasına nail olmak için adeta kendisini satar; Allah rızasını alır. Allah kullarını pek esirger."[35]

Bakara Suresi 207. ayeti kerimeye "Şira" vaya "İştira" demektedirler. Bu ayeti kerimede canını Allah’ın hoşnut olması için satan şahıs övülmüştür. Müslüman müfessirler bu ayeti kerimenin iniş sebebi üzerinde oldukça fazla durmuşlardır.

Şia alimleri ve bazı Ehlisünnet alimlerinin görüşüne göre, ayeti kerimenin iniş sebebi Leyletü’l-Mebit olayında Allah resulünün (s.a.a) canını kurtarması için Peygamber efendimizin (s.a.a) yatağına yatan İmam Ali (a.s) hakkındadır.[36]

Kıble Ayeti

Ana Madde: Kıble Ayeti
{{{text}}}

"Gerçekten de yüzünü göğe çevirip arandığını görmekteyiz. Seni, razı olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Hadi, yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir."[37]
Bu ayeti kerime "Kıble ayeti" olarak meşhurdur. Müslümanların kıble olarak Beytü'l-Mukaddes'ten Mescid-i Haram’a dönmelerini emretmektedir. İslam kaynaklarına baktığımızda, Allah resulünün (s.a.a) Mekke’de bulunduğu süre zarfında ve Medine’ye hicret ettiği ilk yıllarda Beytü'l-Mukaddes'e doğru namaz kıldığını rahatlıkla görebiliriz.

Ancak peygamber efendimiz (s.a.a) kalben Mescid-i Haram’a doğru namaz kılmak istiyordu. Allah-u Teâlâ bu ayeti kerimeyi nazil ederek, Peygamber efendimizi (s.a.a) hoşnut etti.[38]

Fazilet ve Özellikleri

Tabersi’nin "Mecmeu’l-Beyan" tefsirinde Allah resulünden (s.a.a) naklettiği bir rivayete göre, Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Kuran’ın en faziletli suresi Bakara Suresi ve en faziletli ayeti ise, Ayete'l Kürsi’dir.[39]

Ayetullah Mekarim Şirazi de "Tefsir-i Numune" kitabında Bakara Suresi'nin kapsayıcılığından Ayete'l Kürsi’nin de diğer ayetlere nispeten faziletinden ve içerdiği Tevhidi manadan dolayı, daha faziletli olduğu görüşünü tahmin etiğini beyan etmiştir.[40]

İmam Seccad (a.s) babaları vasıtasıyla Allah resulünden (s.a.a) Bakara Sures'nin özellikleri hakkında şöyle bir rivayet nakletmektedir: Bakara Suresi'nin ilk dört ayetini, Ayete'l Kürsi’yi, Ayete'l Kürsi’den sonraki iki ayeti ve Bakara Suresi'nin son üç ayetini okuyan kimsenin canına ve malına bir zarar gelmez, şeytan ona yaklaşmaz ve Kur’an’ı unutmaz.[41]

Tarihi Rivayet ve Öyküler

Hz. Adem’in yaratılışı. Hz. Adem’in öyküsü 30. ayeten 39. ayete kadardır. Hz. Adem’in öyküsü ayrıca Araf Suresi 10. ayeti kerimeden 27. ayeti kerimeye, Hicr Suresi 26. ayeti kerimeden 43. ayeti kerimeye kadar, İsra Suresi 61. ayeti kerimeden 65. ayeti kerimeye ve son olarak da Taha Suresi 115. ayeti kerimeden 115. ayeti kerimeye kadar beyan edilmiştir.

Yasak ağaç öyküsü 35. ayeti kerimeden 37. ayeti kerimeye kadar.

İsrailoğullarının belaya duçar olduğunu anlatan ayeti kerimeler; 40. ayeti kerimden 66. ayeti kerimeye kadar. Firavundan kurtuluş 49. ve 50. ayeti kerimeler. İsrailoğullarının buzağıya tapması 51. ayeti kerimeden 54. ayeti kerimeye kadar ve aynı şekilde 92 ve 93. ayeti kerimeler.

İsrailoğullarının Allah’ı görmek için talepte bulunmaları 55 ve 56. ayeti kerimeler. Sözü, kendilerine söylenen şekilden başka bir şekle sokarak değiştirmeleri 58 ve 59. ayeti kerimeler.

On iki pınar fışkırma mucizesi 60. ayeti kerime. İsrailoğullarının farklı yemekler istemesi, aşağılık ve yoksulluğu 61. ayeti kerime. İsrailoğullarından söz alınması 63 ve 64. ayeti kerimeleri ve yine aynı şekilde 83 ve 85. ayeti kerimelerde daha kapsamlı söz alınması.

Cumartesi gününe hürmet etmemeleri 65 ve 66. ayeti kerimeler. İsrailoğullarının inek öyküsü 67. ayeti kerimeden 74. ayeti kerimeye kadar. İnek öyküsü sadece Bakara Suresi'nde zikredilmiştir.

Adları "Harut" ve "Marut" olan iki meleğin Allah tarafından sihir ve büyüyü bozmak için memur olarak tayin edilme öyküsü 102. ayeti kerimede zikredilmiştir.

Hz. İbrahim’in (a.s) sınanması ve Kabe’nin yeniden inşası 124. ayeti kerimeden 127. ayeti kerimeye kadar.

Allah resulünün (s.a.a) zamanında Kıble’nin değiştirilmesi 142. ayeti kerimeden 150. ayeti kerimeye kadar.

Talut ve Calut’un öyküsü 246. ayeti kerimeden 251. ayeti kerimeye kadar.

Hz. İbrahim’in ölüm hakkında mantıklı düşünüp, akıl yürüterek kanıt sunması 258. ayeti kerime. Hz. İbrahim’in paramparça olmuş kuşların dirilmesini müşahede etmesi 260. ayeti kerime.

Hz. Üzeyir peygamberin öyküsü 259. ayeti kerime.


Önceki Sure
Fatiha Suresi
Bakara Suresi Sonraki Sure
Al-i İmran Suresi

Dış Bağlantılar

Kaynakça

  1. Hurremşahi, Kıvamuddin, Danışnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236.
  2. Hurremşahi, Kıvamuddin, Danışnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236.
  3. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş., c 1, s 58
  4. Hurremşahi, Kıvamuddin, Danışnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236.
  5. Hurremşahi, Kıvamuddin, Danışnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236.
  6. Hurremşahi, Kıvamuddin, Danışnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236.
  7. Hurremşahi, Kıvamuddin, Danışnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1236.
  8. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c 1, s 43.
  9. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 1, s 58.
  10. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 1, s 58.
  11. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 1, s 125 ve 126.
  12. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417h.k, c 1, s 57.
  13. Allame Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş, c 1, s 177.
  14. Allame Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş, c 1, s 177.
  15. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k , c 1, s 115.
  16. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 1, s 176.
  17. Allame Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş , c 1, s 177.
  18. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c 1, s 116 ve 117.
  19. Babai, Tefsir-i Numune Özet, 1382 h.ş, c 1, s 87-90.
  20. Babai, Tefsir-i Numune Özeti, 1382 h.ş , c 1, s 87-90.
  21. Babai, Tefsir-i Numune Özeti, 1382 h.ş, c 1, s 87-90.
  22. Babai, Tefsir-i Numune Özeti, 1382 h.ş, c 1, s 231.
  23. Babai, Tefsir-i Numune Özeti, 1382 h.ş, c 1, s 231.
  24. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c 1, s 342 ve 343.
  25. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c 2, s 337-341.
  26. Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c 2, s 337.
  27. Şeyh Saduk, Meaniyu'l-Ahbar, 1406 h.k, s 29.
  28. Bakara Suresi, 124.
  29. Faryab, Taammüli der Nazariye-i Allame Tabatabai der Mefhumi İmamet der Ayeti İbtila, 1390 h.ş, s 45.
  30. Faryab, Taammüli der Nazariye-i Allame Tabatabai der Mefhumi İmamet der Ayeti İbtila, 1390 h.ş, s 45.
  31. Töre, Berresiyi Tatbiki-i Vaje-i İmam der Ayeti İbtila, 1388 h.ş, s 42-44.
  32. Bakara, 156.
  33. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 1, s 525.
  34. Tabarsi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş, c 1, s 437.
  35. Bakara, 207.
  36. Taberî, Tarih-i Taberi, 1387 h.k, c 2, s 415-417; Tabarsi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş, c 1, s 419 ve 420; Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c 1, s 325.
  37. Bakara , 144.
  38. Taberî, Tarih-i Taberi, 1387 h.k, c 2, s 415-417; Tabarsi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş, c 1, s 419 ve 420; Allame Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k , c 1, s 325.
  39. Tabarsi, Mecmeu’l-Beyan, 1372 h.ş, c 1, s 111.
  40. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c 1, s 59.
  41. Arusi Huveyzi, Nuru's-Sakaleyn, 1415 h.k, c 1, s 26.


Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim, tercüme: Muhammed Mehdi Fuladvend, Tahran, Dârü'l-Kur'âni'l-Kerim, 1418 h.k / 1376 h.ş.
  • Danişname-i Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, Bahaddin Hürremşahi’nin katkılarıyla, Tahran, Dustan, Nahid, 1377 h.ş.
  • Kur’an-ı Kerim, Tercüme: Muhammed Mehdi Fuladvend, Tahran, Daru’l-Kur’an-ı Kerim, 1418 h.k / 1376 h.ş.
  • Babai, Ahmet Ali, Bergozide-i Tefsir-i Numune, Tahran, Dar'ul- Kutub'il-İslamiyye, 13. Baskı, 1382 h.ş.
  • Töre, Yusuf, Berresi-i Tatbiki-i Vaje-i İmam der Aye-i İbtila, Pejuheşname-i Hikmet ve Felsefe-i İslami, s 27, 1388 h.ş.
  • Horasani, Ali, Dairetü'l-Maarif-i Kur'an-ı Kerim.
  • Hurremşahi, Bahauddin, Daneşname-i Kur’an ve Kur’an Pejuhi, Tahran: Dustan-Nahid, 1377 h.ş.
  • Şeyh Saduk, Meani’l-Ahbar, Tashih ve Talik: Ali Ekber Gaffari, Kum: İntişarat-ı İslami, 1403 h.k.
  • Tabatabai, Seyit Muhammet Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kur’an, Kum: İntişarat-ı İslami, 1417 h.k.
  • Taberi, Muhammet bin Cerir, Tarîhu'l-Ümem ve'l-Mülûk, Muhammet Ebulfazl İbrahimi’nin katkılarıyla, Beyrut: Daru İhyai't-Turas el-Arabî, 1387 h.k / 1967 m.
  • Tabersi, Fazl bin. Hasan, Mecmeu'l-Beyân fi Tefsiri'l-Kur'an, Tahran, İntişarat-ı Nasır Hosro, 1372 h.ş.
  • Arusi Hüveyzi, Abd Ali bin Cuma, Nuru’s-Sakaleyn, Kum: İsmailiyan, 1415 h.k.
  • Gazali, Muhammet, Cevahirü’l-Kelam, Kahire, 1329 h.k.
  • Faryab, Muhammet Hüseyin, »Teammul-i der Nezeriye-i Allame Tabatabai der Mefhumi İmamet der Aye-i İbtila«, Marifet Kelami, 1390 h.ş.
  • Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir, Beyrut: Daru İhyai't-Turas el-Arabî.
  • Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, Tahran: Darü'l-Kütübi'l-İslamiyye, birinci baskı, 1374 h.ş.
  • Haşimi, Fatıma «Berresi-i Sebebi Nüzulü Aye-i İştirau’n-Nefs ez Didgahı Ferigeyn», Sefine, s 13, 1385 h.ş.