Uhud Savaşı

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
resimsiz
infobox'siz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Uhud savaşı sayfasından yönlendirildi)


Uhud Savaşı
Uhud savaşının haritası
TarihHicri Kameri 3. Yıl 7 Şevval
MekanUhud Dağı yakınları – Arabistan’ın güney batısı
NedeniKureyş müşriklerinin Bedir Savaşında öldürülenlerin intikamını almak istemesi
SonucMüslümanların Yenilgisi
Savaşanlar
Savaş TaraflarıMüslümanlar
Kureyş Müşrikleri
Komutanlar
Savaş KomutanlarıHz. Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi)
Ebu Süfyan
Can Kayıpları
Müslümanlardan 70 kişinin şehadeti aynı zamanda Hz. Hamza'nın şehadeti
Müşriklerin Telefatları - 20'den fazla ölü


Uhud Savaşı (Arapça: غزوة أحد); Hicretin 3. yılı Uhud dağının eteklerinde vuku bulan, Peygamber Efendimizin (s.a.a) Mekkeli müşriklerle yaptığı meşhur savaşlardan biridir.

Bedir savaşında yenilen Kureyşli müşrikler, Ebu Süfyan komutasında Bedir’de kaybettiklerinin intikamını alma kastıyla Peygamber (s.a.a) ve Müslümanlarla yeni bir savaş için hazırlıklara başladılar. Allah Resulü ile Muhacir ve Ensar büyüklerinin planı, Kureyş ordusunu Medine’de karşılamaktı; ancak Peygamber Efendimizin amcası Hz. Hamza ve gençler Medine dışında savaşılmasını istediler. Neticede Allah Resulü de (s.a.a) şehrin dışında savaşılması kararını aldı.

Bu savaşta ilk etapta müşrikler yeniliyorlardı; ancak Allah Resulünün (s.a.a) Abdullah b. Cübeyr komutasında, Uhud Dağının solundaki Ayneyn dağına yerleştirdiği İslam ordusu okçularından bir grubun zafer kazandıkları zannıyla mevzilerini (dağı) terk etmeleri durumu değiştirdi. Bu durumu fark eden müşrikler de okçuların boşalttığı bölgeyi kullanarak, Müslümanların arka tarafından saldırdılar ve aleyhlerine olan savaşı lehlerine çevirdiler. Bu savaşta Müslümanlar, 70 kişinin şehadeti, Hamza b. Abdulmuttalib’in şehit edilmesi ve Peygamberimizin (s.a.a) yüzünden yaralanması ve dişinin kırılması gibi ağır hasarlar aldı.

Müşriklerin Medine’ye Ordu Çıkarması

Müslümanların müşrikleri hezimete uğrattığı Bedir savaşından bir yıl sonra (Hicretin 3. yılı), Kureyşliler Ebu Süfyan komutasında Bedir’de kaybettiklerinin intikamını alma kastıyla Peygamber (s.a.a) ve Müslümanlarla yeni bir savaş için hazırlıklara başladılar. Ebu Süfyan bu maksatla Amr b. As, İbn Zib’ari ve Ebu İzze’yi Mekke çevresindeki kabileleri kışkırtmak ve onlardan asker toplamak amacıyla görevlendirdi.[1] Yıl boyunca yapılan hazırlıklardan sonra topladığı üç bin kişilik orduyla Medine’ye doğru hareket ettiler. Vakıdi’nin rivayet ettiğine göre, Allah Resulü (s.a.a) bu hadiseden, amcası Abbas b. Abdulmuttalib’in gizlice gönderdiği bir mektupla, Kuba bölgesinde (Medine’nin yakınlarında bir bölge) haberdar oldu.[2] Ama başka bir rivayette bu mektuptan söz edilmemiştir.[3]

Mekke’den hareket eden Kureyş ordusu Şevval ayının beşinde Areyd bölgesine (Uhud yakınlarında bir bölge) ulaştılar ve burada hayvanları otlamaya bıraktılar.[4] Hz. Peygamber (s.a.a) ashaptan birinin vasıtasıyla müşriklerin asker ve teçhizatları hakkında bilgi edindi. Sa’d b. Muaz, Esid b. Hadir ve Sa’d b. Ubade gibi Evs ve Hazreç kabilelerinin büyükleri de bir grupla birlikte müşriklerin saldırılarına karşı tetikte olmak için cuma günü sabahına kadar mescitte nöbet tuttular.[5]

Peygamber Efendimizin Ashap ile İstişaresi

Cuma günü Resulullah (s.a.a) düşmana karşı nasıl savunma yapılacağı hakkında ashabıyla istişarede bulundu. Peygamber Efendimizin (s.a.a) kendisi Müslümanların Medine dışına çıkmadan savunma yapmalarından yanaydı. Muhacir ve Ensar büyükleri ve Medine’de olan savaşlara katılmış tecrübeli ve deneyimi olan kimseler de peygamberimizin görüşüne katılmaktaydı; fakat gençler ve Hamza b. Abdulmuttalib savaşın Medine dışında olmasını istediler. Bunun üzerine Allah Resulü de (s.a.a) şehrin dışında savaşılması kararını aldı.[6]

Allah Resulünün (s.a.a) Medine’den Çıkışı

Resulü Kibriya (s.a.a) bin kişilik orduyla Medine’den ayrıldı.[7] Geceyi Şeyhan’da (Medine ve Uhud arasında bir bölge) geçiren İslam ordusu, sabah Uhud’a doğru yeniden yola koyuldu.[8]

Abdullah b. Übey’in Ayrılması

Abdullah b. Übey, “Ben meydan savaşına taraftar değildim. Muhammed çoluk çocuğun sözüne uydu, bizim sözümüze itibar etmedi” diyerek 300 kişilik taraftarıyla birlikte ordudan ayrılıp Medine’ye geri döndü.[9] Onların ayrılmasıyla Müslümanların sayısı 700 kişiye düştü.

Savaş Hazırlığı

Resulullah (s.a.a) orduyu düzene sokarak Uhud dağını arkasına aldı. Ardından düşmanın cephe gerisinden saldırıp İslam ordusunu arkadan vurmasını önlemek için Abdullah b. Cübeyr kumandasındaki elli okçuyu Uhud dağının karşısında, ordusunun sol tarafında kalan, daha sonra Cebelu’r Rumat (okçular tepesi) diye adlandırılan Ayneyn tepesine yerleştirdi.[10] Müşrikler de savaş meydanında yerlerini aldılar; düşman ordusunun sağ tarafını Halid b. Velid ve sol tarafını ise Ebu Cehil’in oğlu İkrime komuta etmekteydi.[11] Peygamber Efendimiz (s.a.a) savaşın başlamasından önce bir konuşma[12] yaparak okçulara, Müslümanların arkalarını korumalarını ve galip gelinse bile ikinci bir emre kadar kesinlikle yerlerinden ayrılmamalarını vurguladı.[13]

Müslümanların İlk Etaptaki Zaferi

Savaşın başında, Talha b. Ebi Talha adında bir müşrik teke tek savaşmak için birisini talep etti. Bunun üzerine Hz. Ali (a.s) onun karşısına çıkıp onu öldürdü. Kazanılan bu ilk zaferden dolayı sevinen Müslümanlar Tekbir getirerek hep birden düşman ordusu saflarına saldırdılar.[14] Bu durumda Müslümanlar hızla galip gelmeye ve müşrikler de kaçışmaya başladılar.[15]

Savaş Seyrinin Değişmesi

Ayneyn tepesine yerleştirilen okçuların çoğu ganimete tamah ederek yerlerini terk ettiler. Onları dönmeye ve Allah Resulünün (s.a.a) emrine uymaya davet eden Abdullah b. Cübeyr’in ısrarları da sonuçsuz kaldı. O sırada Müslümanları arkadan vurmak için fırsat kollayan Halid b. Velid bu durumu fark edince harekete geçti[16] ve İkrime’de ona katıldı. Yerlerinden ayrılmayan ve kendisini durdurmaya çalışan Abdullah b. Cübeyr ile beraberindeki çok az sayıda kişiyi şehit ettikten sonra Ayneyn tepesinin doğusundan ilerleyerek İslam ordusunun arkasına sarkan Halid b. Velid,[17] düşman ordusunu kovalayan Müslümanların üzerine saldırdı. Bunu gören Kureyş ordusu da geri dönüp saldırıya geçti. O esnada birisi Peygamber öldürüldü diye bağırdı.[18] Bu söylenti Müslümanların ruhiyesinin zayıflamasına ve dağılmasına ve bazılarının da dağa kaçmasına neden oldu.[19] Bazı kaynaklarda, savaşın ortasında müşriklerden birkaç kişinin Peygamberi (s.a.a) öldürmek için saldırdıkları ve bu saldırı sonucunda Peygamberin (s.a.a) dişinin kırıldığı ve mübarek yüzünün de yara aldığı rivayet edilmiştir.[20] Yara aldığında yanında çok az yareni kalan Allah Resulü (s.a.a),[21] beraberindekilerle birlikte Uhud dağındaki bir kaya aralığına sığındı.[22]

Şeyh Müfid İbn Mes’ud’dan şöyle rivayet etmektedir: Savaş seyrinin değişmesiyle panikleyen Müslümanlar kaçıştılar ve Allah Resulünün (s.a.a) yanında Hz. Ali (a.s) dışında hiç kimse kalmadı. Daha sonra ilk başta Asım b. Sabit, Ebu Dücane ve Sehl b. Hanif olmak üzere birkaç kişi geldi.[23]

Hamza’nın Şehadeti

İki taraftan saldıran müşrikler Müslümanları şehit etmeye başladılar. Hepsinden önemlisi de İslam Peygamberinin (s.a.a) amcası Hamza b. Abdulmuttalib’i şehit ettiler. Cübeyr b. Mut’am’ın kölesi Vahşi, Hz. Hamza’yı mızrakla şehit ettikten sonra karnını yararak ciğerini, babası Bedir savaşında Hz. Hamza tarafından öldürülen Ebu Süfyan’ın karısı Hind’e götürdü ve Hind de Hz. Hamza’nın ciğerini ağzına alarak çiğnedi. Allah Resulü (s.a.a) Hamza’nın şehadetine ve uzuvlarının kesilmesine çok üzüldü ve öfkelendi.[24]

Şehitlerin Sayısı

Müslümanlar, Peygamber Efendimizin (s.a.a) sayıları 70 veya daha fazla olan[25] şehitlerin her birine tek tek cenaze namazı kıldırmasının ardından şehitleri toprağa verdiler.[26] Uhud dağının yanında defnedilen Uhud şehitlerinin hepsinin isimleri eski tarih kitaplarında zikredilmiştir. Ayrıca Müşriklerden de yirmiden fazla kişinin öldürüldüğü nakledilmiştir.

Ebu Süfyan’ın Tutumu

İki ordunun birbirinden ayrılmasından sonra Ebu Süfyan, Müslümanların toplandığı dağın yamaçlarına gelerek putları övdükten sonra Uhud Savaşını Bedir Savaşının intikamı olarak nitelemiştir.[27]

Uhud Savaşının Tarihi

Uhud gazvesi hicretin üçüncü yılı Şevval ayının 7’si (23 Mart 625) cumartesi günü vuku bulmuştur,[28] ancak bazıları bu savaşın Şevval ayının ortalarında meydana geldiğini zikretmiştir.[29]

Ayetlerin Nüzulü

Kaynaklarda Al-i İmran Suresinin 121 ile 129. Ayetlerinin Uhud Savaşı hakkında nazil olduğuna değinilmiştir.[30] Aynı şekilde Peygamberimizden (s.a.a) Uhud Savaşı hakkında çeşitli hadisler de zikredilmiştir.[31] Ayrıca Peygamberimizin (s.a.a) Uhud Savaşından sonra Uhud şehitlerini ziyarete gittiğini[32] ve Peygamberin bu ziyaretinden sonra Medine’ye yolu düşenlerin de Uhud şehitlerini ziyaret etme fırsatını değerlendirdikleri belirtilmiştir.

Uhud Savaşı’nda Hz. Ali (a.s)

Uhud Savaşında, İslam Ordusunda herkesten önde ve önce, Hz. Ali (a.s), Hz. Hamza, Ebu Dücane ve diğerleri düşman saflarını zayıflattılar. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) her taraftan Kureyş Ordusu gruplarınca saldırıya uğramaktaydı. Hz. Peygambere (s.a.a) hangi grup saldırıyorduysa Hz. Ali (a.s) Hz. Peygamberin (s.a.a) emri ile o gruba saldırıyordu. Bu fedakârlığın karşılığında Cebrail nazil olarak Hz. Ali’nin (a.s) özveri ve fedakârlığını Hz. Peygamberin (s.a.a) nezdinde överek şöyle dedi: “Bu, onun gösterdiği fedakârlığın nihayetidir.” Hz. Resulullah da (s.a.a) Cebrail’i tasdik ederek şöyle buyurdu: “Ben Ali’den o da bendendir.” Sonra gökte bir ses şöyle yankılandı: لا فتی الا علی و لاسیف الا ذوالفقار ; “Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur.”[33]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. İbn İshak, s. 322 – 323; Vakıdi, c. 1, s. 201; Taberi, Tarih, c. 2, s. 500.
  2. Vakıdi, c. 1, s. 203 - 204.
  3. İbn Hişam, c. 2, s. 62; Taberi, Tarih, c. 2, s. 502.
  4. Vakıdi, c. 1, s. 206 - 207.
  5. Vakıdi, c. 1, s. 208.
  6. Vakıdi, c. 1, s. 210 – 213; Urve, s. 168 - 169.
  7. İbn Hişam, c. 2, s. 63; İbn İshak, s. 326, 700 kişi olarak zikretmiştir.
  8. Vakıdi, c. 1, s. 216 - 218.
  9. Urve, s. 169; Zuhri, s. 77; Vakıdi, c. 1, s. 219; İbn Hişam, c. 1, s. 64.
  10. Vakıdi, c. 1, s. 219 - 220.
  11. Vakıdi, c. 1, s. 220.
  12. Vakıdi, c. 1, s. 221 - 223.
  13. İbn İshak, s. 326; Vakıdi, c. 1, s. 224 – 225; İbn Hişam, c. 2, s. 65 – 66; Buhari, c. 5, s. 29; Taberi, Tarih, c. 2, s. 509.
  14. Vakıdi, c. 1, s. 225 - 226.
  15. Vakıdi, c. 1, s. 229; İbn Sa’d, c. 2, s. 40 – 41.
  16. Vakıdi, c. 1, s. 229.
  17. Vakıdi, c. 1, s. 232; İbn Sa’d, c. 2, s. 41 - 42.
  18. Zuhri, s. 77; İbn İshak, s. 27; Vakıdi, c. 1, s. 232.
  19. Vakıdi, c. 1, s. 235.
  20. Vakıdi, c. 1, s. 244; Zuhri, s. 77; Taberi, Tarih, c. 2, s. 519.
  21. Vakıdi, c. 1, s. 240.
  22. İbn İshak, s. 230; İbn Hişam, c. 2, s. 83; Taberi, Tarih, c. 2, s. 518.
  23. Ayeti, Tarihi Peygamberi İslam, s. 256.
  24. İbn İshak, s. 329 – 333; Vakıdi, c. 1, s. 285 – 286 ve 290.
  25. Vakıdi, c. 1, s. 328.
  26. İbn Hişam, c. 2, s. 97; Vakıdi, c. 1, s. 310; İbn Sa’d, c. 2, s. 44; Belazuri, s. 336.
  27. Zuhri, s. 78; İbn İshak, 329 – 333; Vakıdi, c. 1, s. 296 – 297; Belazuri, c. 1, s. 327.
  28. Vakıdi, c. 1, s. 199; İbn Ssa’d, c. 2, s. 36; Belazuri, c. 1, s. 311 - 312.
  29. İbn İshak, s. 324; İbn Habib, s. 112 – 113; Taberi, Tarih, c. 2, s. 534.
  30. Vakıdi, c. 1, s. 319 ve devamı; İbn Hişam, c. 2, s. 106 ve sonrası; Taberi, Tefsir, c. 4, s. 45 ve devamı.
  31. Buhari, c. 5, s. 39 – 40; Ebu Ubeyde, c. 1, s. 117.
  32. Buhari, c. 5, s. 29.
  33. İbn Esir, el-Kamilu fi’t Tarih, c. 2, s. 107.

Bibliyografi

  • Ayeti, Muhammed İbrahim, Tarihi Peygamberi İslam, Tahkik: Ebu’l Kasım Gurci, Tahran, İntişaratı Danişğahı Tahran, 1378.
  • İbn İshak, Muhammed, es-Seyr ve’l Meğazi, Tahkik: Suheyl Zekar, Demeşk, 1398 / 1978.
  • İbn Habib, Muhammed, el-Muhabber, Tahkik: Ilse Lichtenstadter, Haydarabad Diken, 1361 / 1942.
  • İbn Sa’d, Muhammed, et-Tabakatu’l Kübra, Beyrut, Daru Sadır.
  • İbn Hişam, Abdulmelik, es-Siretu’n Nebeviyye, Tahkik: Mustafa Sakka ve diğerleri, Kahire, 1357 / 1955.
  • Ebu Ubeyd Bekri, Abdullah, Mucemu Me’sta’cem, Tahkik: Mustafa Sakka, Beyrut, 1403 / 1983.
  • Istahri, İbrahim, Mesaliku’l Memalik, Tahkik: Zahube, Liyden, 1927.
  • Buhari, Muhammed, Sahih, Kahire, 1315.
  • Belazuri, Ahmed, Ensabu’l Eşraf, Tahkik: Muhammed Hamidullah, Kahire, 1959.
  • Zuhri, Muhammed, el-Meğaziyu’n Nebeviyye, Tahkik: Suheyl Zekar, Demeşk, 1401 / 1981.
  • Taberi, Tarih.
  • Taberi, Tefsir.
  • Urve b. Zübeyir, Meğaziyu Resulullah, Tahkik: Muhammed Mustafa Azami, Riyad, 1404 / 1981.
  • Vakıdi, Muhammed, el-Meğazi, Tahkik: Marsden Johannes, Londra, 1966.
  • Yakut, Buldan.

Dış Bağlantılar

Önceki Savaş
Bahran Gazvesi
Peygamberimizin (s.a.a) Gazveleri
Uhud Gazvesi
Sonraki Gazve
Hamrau'l-Esed Gazvesi