A'raf Suresi

wikishia sitesinden
(Araf sayfasından yönlendirildi)
A'raf Suresi
A’raf
Diğer İsimlerElif-lam-mim-sâd
Sure Numarası7
Cüz8 ve 9
Nüzul
Nüzul Sırası39
Mekki/MedeniMekki
İstatistiksel Bilgiler
Ayet Sayısı206
Kelime Sayısı3346
Harf Sayısı14437


A’raf Suresi (Arapça:سورة الاعراف), Kuran'ın sekizinci ve dokuzuncu bölümlerinde yer alan yedinci sure ve Mekki surelerinden biridir. Bu sure, Araf ashabının Kıyamet günü kıssasından dolayı bu isimle anılmıştır.

Diğer Mekki sûreleri gibi A'raf Sûresi de çoğunlukla yaratılış ve Mead tartışmasını, tevhidin delillerini, Mead hükmünü, şirkle mücadeleyi, insanın yaratılış dünyasındaki statüsünü ve konumunu belirlemeyi konu alır. Bu surenin amacı Müslümanlardaki imanı ve iman temellerini güçlendirmektir. A'raf Suresi, Zer aleminde Allah'ın hidayet ve iyilik yolunda insanlardan aldığı antlaşmalara değinmekte ve tevhit yolundan sapan milletlerin başarısızlığını göstermek için önceki milletlerin tarihine ve Nuh (as), Lut (as) ve Şuayb (as) gibi peygamberlerin ümmetlerinden söz açar. A'raf Ashabı ile ilgili 46-cı ayet, Sekre ayeti olarak bilinen 54-56-cı ayetler ve Misak ayeti olarak bilinen 172.-cı ayet A'raf suresinin ünlü ayetleri arasındadır. Bu sureyi okumanın fazileti, A'raf Suresini okuyan her kişinin; Allah onunla İblis arasına bir set çekecek ve kıyamet gününde Adem (as)'ı kendisine şefaatçi olarak görevlendirecektir.

A’raf Suresi

A’raf sözcüğü Kur’an’da yalnızca iki yerde zikredilmiştir. Her iki defasında da bu surede yer almıştır. A’raf ashabından ve A’raf’tan bahsedildiği için bu adı almıştır. A’raf’tan maksat cennet ve cehennem arasında geniş ve yüksek bir yerdir. İlk ayetinde geçen mukatta harflerden hareketle, "Elif-lam-mim-sâd Suresi" diye de bilinir. Sure, Mekki bir suredir. Sadece 163. ayet-i kerimesi Medine'de nazil olmuştur.[1]

Kufe ve Hicaz karilerine göre 206, Basra ve Şam karilerine göre ise 205 ayettir, ancak birinci görüş meşhurdur. Kelime sayısı 3.346, harf sayısı ise 14.437’dir. Nüzul sırasına göre otuz dokuzuncu, resmi sıralamada ise yedinci suredir. Hacim ve büyüklük açısından Kur’an’ın Mekke’de nazil olan en büyük, en uzun yedi tıval suresinden biridir. Kur’an’ın bir cüzünden çoktur. Mukatta harflerden başlayan üçüncü suredir. Secde edilen on dört sureden ilkidir ve 206. Ayetinde secde edilmesi müstehaptır.

Konuları

Surenin 46 ve 48. Ayetlerinde ibretli ve nasihat içerikli A’raf ashabından bahsedilmektedir. Bu sure Kur’an’ın bir kılavuz olduğunu ve insanları Allah’tan başka kimseyi dost edinmemeleri konusunda uyarmaktadır. İnsanlardan Allah’a itaatsizlik edilmemesi, tekzip edilmemesi ve nankörlük yapılmaması istenmekte ve O’nun cezalandırmasının dünya ve ahiret azabını kapsadığı beyan edilmektedir.

Bu doğrultuda surede, gelecektekilerin ibret ve hidayeti için Nuh, Hud, Semud, Şuayb kavimlerinin hikayeleri sırasıyla zikredilmiştir. Hz. Adem’in (a.s) kıssası, süslenme ve ziynette itidal ve vasat olmak konularına değinilmiş ve ayrıca Zer alemi veya Misak yahut ahit alemi 172. Ayette beyan edilmiştir.[2]

</noinclude>

Ayetül Ahkam

Ayet Numarası Ayet Bab Konu
32 قل من حرم زینة الله التی اخرج لعباده و الطیبات من الرزق
199 خذ العفو وأمر بالمعروف واعرض عن الجاهلین

Araf adının verilmesi

Araf kelimesi Kuran’ı Kerim’de iki kez kullanılmıştır ve her iki defasında da bu surede yer alan 46 ve 48. Ayet-i kerimelerde geçmiştir. Bu ayetlerde Araf ve Araf ashabı hakkında bahsedildiği için sure Araf adını almıştır. [4]

Sülüs hattıyla yazılmış A’raf suresinin 199-cu ayeti kerimesi

İçeriği

Araf Suresi'nin içeriğini kısaca şu şekilde ele alabiliriz: Diğer Mekki surelerde olduğu gibi Mead ve ilk yaratılış olmak üzere farklı konulara yer verilmiştir. Hz. Âdem’in (a.s) yaratılışına, cennete yerleştirilmesine, cennet nimetlerinden istifade etmesine, yasak meyveden yenilmesine ve yine aynı şekilde İblis’in akıbetine değinilmiştir. Sure, Allah Teâlâ’nın Hz. Âdem’in (a.s) evlatlarından hidayet olma doğrultusunda almış olduğu sözler özellikle de Zer âlemi gibi konuları içermektedir. Tevhit, adalet ve doğruluk güzergâhından sapanların hedeflerine ulaşamadan yenilgiye uğradıklarını göstermek için, doğruluk üzere olan müminlerin ise zafer kazandığını göstermek için birçok geçmiş kavimlerin ve aynı şekilde önceki peygamberlerin öyküsünü zikretmiştir. [5]

Hz. Nuh’un (a.s) öyküsü, peygamberliği, kavmiyle konuşması, tufan: 59-64 ayet-i kerimeleri Hz. Salih’in (a.s) öyküsü, peygamberliği, kavmiyle konuşması, deve mucizesi, kavminin deprem azabıyla cezalandırılması: 73-79 ayet-i kerimeleri Hz. Lut’un (a.s) öyküsü: kavmiyle konuşması, kavminin taş yağmuru ile azap edilerek cezalandırılması: 80-84 ayet-i kerimeleri Hz. Şuayb’ın (a.s) öyküsü: peygamberliği, kavmiyle konuşması, kavminin deprem ile azap edilerek cezalandırılması: 85-92 ayet-i kerimeleri Hz. Musa’nın (a.s) öyküsü: Firavun’u Allah’ın dinine davet, asanın ejderhaya dönüşmesi ve Yed-i Beyza, sihirbaz ve büyücülerle mücadele, Firavun’u tehdit, İsrailoğullarının çekmiş olduğu acılar, Hz. Musa’nın (a.s) Tur dağına çıkması, Levhaların Hz. Musa’ya (a.s) nazil olması, Samirinin buzağısı, mîkât için israiloğullarından 70 kişinin seçilmesi, İsrailoğullarının 12 grup olduğu ve 12 çeşme, vahy olunan kelimelerin değiştirilmesi, Cumartesi gününe saygısızlık, maymuna dönüşmeleri, İsrailoğullarının şaşkın şaşkın dolaşması: 103-169. Ayet-i kerimeler.

İniş Sebebi

یابَنىِ ءَادَمَ خُذُواْ زِینَتَكمُ‏ْ عِندَ كلُ‏ِّ مَسْجِد Ey Âdemoğulları, namaz kılacağınız her vakit, kıyafetinizi giyin, süslenin; [6] Cahiliyet döneminde ki Araplar Kâbe’yi kıyafetsiz ve çıplak bir şekilde tavaf etmekteydiler. Bu ayet-i kerime bu konu hakkında nazil olarak tavaf esnasında kıyafet giyilmesini emretti. [7]

يَسْأَلُونَكَ عَنِ السَّاعَةِ أَيَّانَ مُرْسَاهَا قُلْ إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ رَبِّي لاَ يُجَلِّيهَا لِوَقْتِهَا إِلاَّ هُوَ Senden kıyâmetin ne vakit kopacağını sorarlar. De ki: Onu ancak Rabbim bilir. Vakti geldi mi onu ancak o izhâr eder; [8] Bazıları ( Yahudi kavminden veya Kureyş’ten bir grup) Allah Resulü’nün (s.a.a) yanına gelerek kıyametin ne zaman kopacağı hakkında soru sordular. Bu ayet-i kerime işte bu grubun sorduğu soru karşılığında nazil oldu. [9]

قُل لاَّ أَمْلِكُ لِنَفْسِي نَفْعًا وَلاَ ضَرًّا إِلاَّ مَا شَاء اللّهُ وَلَوْ كُنتُ أَعْلَمُ الْغَيْبَ لاَسْتَكْثَرْتُ مِنَ الْخَيْرِ وَمَا مَسَّنِيَ السُّوءُ De ki: Allah'ın dilediğinden başka kendime ne bir fayda vermeye gücüm yeter, ne bir zarardan kaçınmaya. Gaibi bilseydim daha fazla hayır elde etmek isterdim ve bana bir kötülük gelmezdi. [10] Mekke ahalisi Allah Resulünden (s.a.a) şöyle bir soru sordular: Acaba senin Allah’ın ucuz mallar pahalanmadan önce sen satın alasın ve kar elde edesin diye seni haberdar mı ediyor? Yeşil otlaklar kurumadan önce yeşil otlaklara gidesin diye sana haber mi veriyor? Bu ayet-i kerime de bu soruyu soranlara karşılık nazil oldu. [11]

وَإِذَا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُواْ لَهُ وَأَنصِتُواْ Bunun için Kur'ân okunduğu zaman, O'na kulak verin, sesinizi kesip dinleyin. [12] Müslümanlar cemaat namazı kıldıkları esnada cemaat imamıyla birlikte Kuran okuyorlardı. Yukarıda ki ayet-i kerime nazil olarak Müslümanları cemaat namazı kıldıkları sırada sessiz olmaya ve cemaat imamının okumuş olduğu Kuran kıraatine teveccüh etme emrini verdi.[13]

Meşhur Ayetler

İbadette İhlâs

وَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ inancınızda, ibâdetinizde hâlis olup ona bağlanarak kulluk edin [14] Kuran’ı Kerim farklı-farklı ayet-i kerimelerde Allah’a ihlâslı bir şekilde dua edilmesi emri vermiştir. Örnek olarak Yunus Suresi, Ayet 22; Ankebut Suresi, Ayet 65; Lokman Suresi, Ayet 32. Bahsi geçen ayet-i kerimede de Allah’a dua ederken ihlâslı bir amel ile dua edilmesini emretmektedir. [15]

Amelde ihlâs yani; ibadet süresince insan kendini Allah’tan gayrisinden soyutlamalı ve sadece O’nu yad etmelidir. [16]

Teklif-i Mâlâ Yutak’ın Menedilmesi

لاَ نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا أُوْلَئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ hiç kimseye takatinden aşırı bir teklifte bulunmayız, onlardır cennet ehli ve orada ebedî kalır onlar.[17] Ma La Yutak konusu kelami konulardan biridir ve bu konu hakkında farklı görüşler bulunmaktadır. Ma La Yutak’ı kabul etmeyen İmamiye ve Mutezile delil olarak bu ayet-i kerimeyi sunmaktadırlar. Bu ayet-i kerime esasınca Allah Teala insanlara taşıyabileceklerinden fazla yük yüklemez. [18]

Cennetliklerin Allah’a Hamd-ü Sena Etmesi

الْحَمْدُ لِلّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَذَا وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلا أَنْ هَدَانَا اللّهُ hamd Allah'a ki derler, doğru yolu buldurdu da bu nîmetlere kavuşturdu bizi; Allah hidâyet etmeseydi doğru yolu bulamazdık; .[19] Allah Teala bu sözleri Kuran’ı Kerim’de cennetliklerin dilinden nakletmiştir. Bu sözler İlahi nimetler karşısında bir şükretme ibadeti olduğu için meşhur olmuştur. [20]

Korku ve umut

وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا Korkuyla ve umarak yalvarın O'na. [21] Kuran’ı Kerim’de birçok yerde farklı ayetlerde korku ve umut bir diğerinin yanında olmak üzere emredilmiştir. Bu ayet-i kerimede de Allah karşısında insan içinde hem korku olmalı ve hem de af ve bağışlanma hissi olmalıdır.

İsraf’ın Haram Oluşu

وكُلُواْ وَاشْرَبُواْ وَلاَ تُسْرِفُواْ yiyin, için, israf etmeyin [22] Yukarıda ki ayet-i kerime düzgün masraf etmeye ve israf etmemeye emreden meşhur ayetlerden biridir.

Misak Ayeti

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ Hani Rabbin Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini izhâr etmişti de kendilerini kendilerine tanık tutarak ben, Rabbiniz değil miyim demişti; onlar da evet, tanığız, Rabbimizsin demişlerdi. Bu da kıyâmet günü bizim bundan haberimiz yoktu dememeniz içindir. [23] Bu ayet-i kerime Allah Teala ve Hz. Adem’in (a.s) evlatları ile aralarında geçen anlaşma ve sözleşmeden bahsetmektedir fakat olayın detaylarına değinmemektedir.

Bazı müfessirler şu şekilde yorum yapmışlardır: Hz.Adem’in yaratılışının ardından tüm insanlar zerreler şeklinde onun sulbünden meydana geldiler. Allah Teala onlardan şu şekilde sordu acaba ben sizin Rabbiniz değil miyim? Onlar şöyle cevap verdiler: Şahitlik ederiz ki sen bizim Rabbimizsin. Ancak bazıları bu olayın meydana gelmediğine inanmaktadırlar. Ayet-i kerimeden maksat yani tüm insanlar zati olarak Tevhid’i kabullenme istidadına sahiptir. [24]

Fazileti

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Her kim Araf Suresi'ni okursa Allah Teala onunla iblis arasında bir mani oluşturur ve Hz. Adem (a.s) kıyamet günü ona şefaat eder. [25] İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Araf Suresi'ni her ay bir dafa okuyan şahıs kıyamet günü ne korkar ve ne de hüzünlenir. [26]



Önceki Sure
En'am Suresi
A'raf Suresi Sonraki Sure
Enfal Suresi

Dış Bağlantılar

Kaynakça

  1. Tabersi, Mecmau'l-Beyan fi Tefsiri'l-Kuran, h.ş 1372, c 4, s 608.
  2. Danişnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, s. 1238.
  3. Hameger, Muhammed, Kur’an sureleri, Nuru’s-Sakaleyn Kur’an ve İtret Kültür merkezi, birinci baskı, Kum, Neşri Nuşera, ş. 1392.
  4. Gurşi, Ahsenü’l-Hadîs, h.ş 1377, c 3, s 357.
  5. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, H.Ş 1374, c 6, s 75.
  6. Araf Suresi / 31
  7. Vahidi, Nişaburi, Esbab-u Nuzuli'l-Kuran, h.k 1411, s 228.
  8. Araf Suresi / 187
  9. Fahreddin er-Râzî, Mefatihu’l-Gayb, h.k 1420, c 15, s 432.
  10. Araf Suresi /188
  11. Vahidi, Nişaburi, Esbab-u Nuzuli'l-Kuran, h.k 1411, s 232.
  12. Araf Suresi / 204
  13. Tabersi, Mecmau'l-Beyan fi Tefsiri'l-Kuran, h.ş 1372, c 4, s 791.
  14. Araf Suresi / 29
  15. Tabersi, Mecmau’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kuran, h.ş 1372, c 4, s 635.
  16. Tabatabai, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kuran, h.k 1417, c 8, s 74.
  17. Araf Suresi / 42
  18. Tabatabai, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kuran, h.k 1417, c 8, s 115.
  19. Araf Suresi / 43
  20. Muğniye, Tefsiru’l-Kaşif, h.k 1424,vc 3, s 329.
  21. Araf Suresi / 56
  22. Araf Suresi / 31
  23. Araf Suresi / 172
  24. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, h.ş 1374, c 7, s 6.
  25. Tabersi, Mecmau’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kuran, h.ş 1372, c 4, s 608.
  26. Bahrani, el-Burhan fi Tefsiri’l-Kuran, h.k 1416, c 2, s 515.

Bibliyografi

  • Kur’an-ı Kerim, tercüme: Muhammed Mehdi Fuladvend, Tahran, Daru’l Kur'âni'l-Kerîm , k. 1418/ m. 1376.
  • Danişnamei Kur’an ve Kur’an Pejuhi, c. 2, Bahaddin Hürremşahi’nin katkılarıyla, Tahran, Dustan, Nahid, ş. 1377.
  • Behrani, Seyyid Haşim, el-Burhan fi Tefsiri’l-Kuran, Bonyad-i Bi’set, Tahran, Birinci baskı, h.k 1416.
  • Şeyh Tusi, Muhammed bin Hasan, et-Tibyan fi Tefsiri’l-Kuran, Mukaddimesi ile birlikte: Şeyh Ağa Bozork Tahrani, Tahkik: Kuseyr Amuli, Ahmed, Daru İhyai't-Türasi'l-Arabi, Beyrut, Bi’ta.
  • Tabatabai, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kuran, Kum, Defter-i İntişarat-i İslami, Beşinci baskı, h.k 1417.
  • Tabersi, Fadl bin Hasan, Mecmau’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kuran, Mukaddime: Belaği, Muhammed Cevad, Tahran, Nasır Husro, Üçüncü baskı, h.ş 1372.
  • Fahreddin er-Râzî, Ebu Abdullah Muhammed bin Ömer, Mefatihu’l-Gayb, Daru İhyai't-Türasi'l-Arabi, Beyrut, Üçüncü baskı, h.k 1420.
  • Gurşi, Seyyid Ali Ekber, Tefsir-i Ahsenu’l-Hadis, Bonyad-i Bi’set, Tahran, Üçüncü baskı, h.ş 1377.
  • Muğniye, Muhammed Cevad, Tefsir-i el-Kaşif, Daru’l-Kutubi’l-İslamiye, Tahran, Birinci baskı, h.k 1424.
  • Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, Tahran, Daru’l-Kutubi’l-İslamiye, Birinci baskı, h.ş 1374.
  • Vahidi Ali bin Ahmed, Esbab-u Nuzuli'l-Kuran, Tahkik, Kemal Bistuni, Beyrut, Daru’l-Kutubi’l-İlmiye, h.k 1411.