Cuma Namazı
Fıkıh Hükümlerı |
---|
Cuma Namazı (Arapça: صلاة الجمعة); Cuma günü öğle vakti öğle namazı yerine cemaatle kılınan ve öncesinde iki hutbe okunan iki rekatlı bir namazdır. Taklit mercilerin (müçtehitlerin) çoğu gaybet asrında Cuma namazını vacib-i tahyiri olarak bilmektedir.
Allah-u Teâlâ Cuma Suresinde Cuma namazının önemini beyan etmiştir. Rivayetlerde ise, Cuma namazı fakirlerin haccı ve günahların bağışlanma sebebi olarak tanıtılmış ve aynı şekilde onu terk etmek ise, hayatta nifak ve perişanlığın sebebi olarak belirtilmiştir.
Cemaatle kılınan Cuma namazı, Müslümanlar arası dayanışmanın en önemli simgelerinden biri sayılmaktadır. Cuma namazı hutbelerindeki siyasi ve toplumsal meselelerden dolayı, "siyasi-ibadi namaz" olarak da ünlenmiştir.
Cuma Namazının Önemi ve Yeri
Allah-u Teala Cuma Suresinde müminleri açıkça Cuma namazına davet ederek, şöyle buyurmaktadır: Ezan okunduğu ve Cuma namazına davet olunduğunuz zaman, ticaret ve alış verişi bırakarak, hemen Allah'ı anmaya koşun; tabi ki bu, sizin için daha hayırlıdır.[Not 1] Rivayetlerde de Cuma namazının önemi ve yeri şu tabirlerle beyan edilmiştir:
- Geçmiş günahların bağışlanması[Not 2]
- Sürekli Cuma namazına katılmak fakirlerin haccıdır[1]
- Kıyametin zorluklarını azaltır[2]
- Cuma namazına doğru gitmek için atılan her adım karşılığında çok fazla sevabın olması[3]
- Allah-u Teala cehennem ateşini onun bedenine haram kılar[4]
- Cuma Namazına doğru hızla hareket edenler, cennete girenlerin öncülerinden olacaktır[5]
- Masum İmamın (a.s) imametiyle kılınan[6] Cuma namazına hiç bir özrü olmaksızın üç hafta üst üste katılmamak nifaka yol açar[7]
- Cuma namazını hafife almak bereketsizliğe ve perişanlığa yol açar[8]
Hz. Ali (a.s) bazı mahkûmları Cuma namazına katılmaları için serbest bırakırdı.[9] Aynı şekilde İslam mezhepleri fakihleri Cuma suresinin ayetlerini dikkate alarak, Cuma namazının ikame edilmesini engelleyen veya onu elden veren amellerden sakınmayı gerekli bilmişlerdir.
İslam mezheplerinin kapsamlı fıkıh kaynaklarında, en başta namaz (کتاب الصلوة) konusundan bir bölüm "Cuma namazı" konusuna tahsis edilmiştir.[10] Aslında fıkhi eserlerin ve Cuma namazı konusunda bağımsız risalelerin yazılması bu ibadetin öneminden dolayı İslam Fıkhında birinci asırların başlarından beri yaygındı.[11] Safeviler döneminde Şia fakihleri Cuma namazı hakkında risaleler yazmada daha ciddi oldular.[12] Meşhur fakihlerden birçoğu Cuma namazı hakkında Arapça ve Farsça dillerinde olmak üzere, önceki risaleleri reddetmek veya savunmak için birçok eser yazdılar.[13]
Cuma namazı hakkında yazılan bu risaleler fıkhi açıdan dört kısma ayrılmaktadır:
- Cuma namazının vacib-i ayni olduğunu ispatlama hedefinde olan risaleler;
- Gaybet asrında Cuma namazının kılınmasının caiz olduğunu veya vacib-i tahyiri olduğunu ispatlayan risaleler;
- (Gaybet asrında) Cuma namazının ikame edilmesinin haram olduğunu savunan risaleler;
- Yazarlarının görüşü tam anlaşılmayan risaleler.[14]
Cuma Namazının Hikmeti
İslam’da dört büyük ve önemli toplanma bulunmaktadır: Cemaat namazları vasıtasıyla hasıl olan günlük toplanmalar; Cuma namazıyla gerçekleşen haftalık toplanmalar; Kurban ve Fıtır bayramı namazı sebebiyle bir araya gelmeler; Allah’ın evi Kabe’de ve yılda bir defa bir araya gelmeyle hasıl olan Hac. Cuma namazının hutbelerinde önemli siyasi – toplumsal ve ekonomik meselelerin zikredilmesinden dolayı, şu eser ve etkileri peşi sıra getirmektedir:
- Bazı İslami maarifler ve önemli siyasi - toplumsal gelişmeler alanında bilgi sahibi olunması,
- Müslümanlar arasında birlik ve beraberliğin oluşması,
- Dini zihniyetin yenilenmesi ve manevi canlılık,
- Sorunların çözümü için işbirliğine cezbetme.
Cuma Namazının Farz Oluşu
Şia ve Ehlisünnet fakihleri Cuma namazının farz oluşunun ispatı için, Cuma suresinin 9. ayetine, çeşitli hadislere[15] veya icmaya istinat etmişler ve Cuma namazını terk edenin ise, cezalandırılmaya müstahak olarak bilmişlerdir.[16] Bazı fakihler Cuma namazının farz oluşunun Cuma suresinin 9. ayetine istinadı noktasında münakaşa etmiş ve bu ayetin Cuma namazının farz oluşunu ispat etme makamında olmadığını, belki doğru bir şekilde düzenlenen Cuma namazına katılmanın gerekliğini; doğru bir şekilde düzenlenen Cuma namazına katılmayan ve ticaret veya başka işlerle uğraşan kişilerin cezalarını açıklama makamında olduğunu söylemektedirler.[17]
Cuma namazı herkes için farz değildir. Bu namaz aşağıda belirteceğimiz kişilerin uhdesinden kaldırılmıştır:
- Kadınlar;
- Yolcular;
- Hastalar ve kör, sağır ve yaşlılar gibi Cuma namazına katılmaya gücü olmayanlar;
- Köleler;
- Mali ve cani zarardan dolayı Cuma namazına katılmaktan korkanlar;
- Cuma namazının ikame edildiği yere iki fersah uzaklıkta olanlar;[18]
İmam Mehdi’nin (a.f) Gaybet Döneminde Cuma Namazının Hükmü
Şia fakihleri arasında masum İmamın (a.s) gaybeti döneminde Cuma namazının kılınmasının caiz olup olmadığı konusu her zaman tartışmalı konulardan biri olmuş ve bu konu hakkında birkaç görüş sunulmuştur: (İmam Mehdi’nin (a.f) gaybet döneminde Cuma namazının kılınması) hürmet, farz-ı ta’yini ve farz-ı tahyiri.[19]
Hürmet
Sallar Deylemi[20] ve İbn-i İdris-i Hilli[21] gibi, Şia’nın ilk fakihlerinden bazıları ve Fazıl Hindi gibi, onlara uyan daha sonraki birçok fakih Cuma namazının meşruiyet şartını, masum imamın (a.s) huzuru veya onun tarafından Cuma imamlığına seçilmiş olan bir ferdin hazır olması olarak bilmektedirler.[22] Cuma namazının kılınmasının hürmeti fetvası takipçileri, Cuma namazının sıhhatinin şartı masum İmamın (a.s) huzuru veya imamın izni olan birisinin hazır olması ve gaybet asrında da böyle bir iznin olmadığı istidlaline istinat ile gaybet döneminde Cuma namazının ikame edilmesini caiz bilmemektedirler.[23]
Aynı şekilde bazıları Veliyi Fakih’in, Cuma namazını kıldırma veya cihat emri verme gibi, geniş yetkilere (بَسطِ ید) ihtiyaç duyulan işlerde masum imam (a.s) tarafından niyabeti olmadığını söylemektedirler.[24] Cuma namazının gaybet asrında kılınmasının hürmetine inanan kimselerin istinat ettiği delillerden biri de “İmam” veya “İmam-ı Adil-i Taki” gibi tabirlerin kullanıldığı ve İmam’la Cuma namazı konusunda muhalefet etmenin helaka sebep olacağı veya adil ve takvalı İmamın huzuru haricinde Cuma namazının kılınmasının doğru olmadığını söyleyen hadislerdir.[25] İmam Seccad’da (a.s) Sahife-i Seccadiye’de[26] Cuma namazı imamlığının Allah’ın seçkin kullarına ait olan özel bir makam olduğunu belirtmektedir. Bazı çağdaş fakihler bu hadislerde zikredilen tabirlerde masum imamın (a.s) kastedilmediğine inanmakta ve onu cemaat imamını da kapsayan daha genel kavramlarda tefsir etmektedirler. Onların görüşüne göre, bu hadislerde asıl vurgulanmak istenen cemaat şeklinde düzenlenmesi gerekliliğidir.[27]
Farz-ı Ta'yini
Diğer taraftan her ne kadar hadislere istinaden Cuma namazının farz olduğuna vurgu yapılsa da, elimize ulaşan Şia’nın eski kaynaklarının çoğunda masum imam (a.s) veya onun naibinin kıldırması (imamlığı) açık bir şekilde şart olarak karar kılınmamıştır.[28] Daha sonraki dönemlerde on iki imam fakihleri, adil hakimin huzuru veya iznini[29] veyahut adil imamın[30] huzurunu Cuma namazının şartlarından saymışlardır. Ayrıca Cuma imamının adil olması şartını sadece Şia fakihleri zikretmiş ve Ehlisünnet bu şarta kail değildir.[31]
Her ne kadar farz-ı tayini fetvası, Gaybet-i Kübra'nın başlarından beri az çok fakihler arasında zikredilse de[32], onu ilk olarak onuncu asırda Şehid-i Sani ciddi bir şekilde gündeme getirdi.[33] Şehid-i Sani’nin torunlarından Sahibi Medarik gibi bazı fakihler de onun yolunu izlediler[34] ve bu görüş, özellikle de var olan siyasi ve toplumsal koşullardan dolayı Safeviler döneminde yaygınlaştı.[35] Bazı fakihlerin görüşüne göre, imamın huzuru olduğu zamanlar gibi Cuma namazının ikame edilmesinin şartları hasıl olduğu zaman, Cuma namazının kılınması farzdır ve bu masum imamın genel veya has olarak naspetmesine ihtiyacı yoktur. Aynı şekilde gaybet asrında Cuma namazının, fetva vermek veya hüküm vermek gibi, fakihlerin iş ve vazifelerinden biri olduğunu söylemektedirler. Gaybet döneminde Cuma namazının ikame edilmesinin farz olduğuna inanların çoğunluğu, her ne kadar Şehid-i Sani ve birkaç diğer tanınmış Usuliler de bu görüşün takipçisi olsa da, Ahbari ekolündendir.[36]
Farz-ı Tahyiri
Muhakkıkı Hilli[37], Allame Hilli[38], İbn-i Fehd-i Hilli[39], Şehid-i Evvel[40] ve Muhakkık-ı Kereki[41] gibi, orta dönem ve muasır fakihlerin çoğu Cuma namazının farz-ı tahyiri olduğuna inanmaktadırlar. Cuma namazının farz-ı tahyiri oluşundan kasıt şudur: Cuma namazına katılmak kendi başına müstehaptır. Ancak Cuma gününün farizasını yerine getirmekte Cuma namazıyla öğle namazını kılmak arasında muhayyerdir (serbesttir). Yani Cuma namazını kılarsa, öğle namazının yerine geçer.[42][43] Aynı şekilde imamların yaranının ve yine ilk dönem fakihlerinin Cuma namazını kılmama yöntemi gibi deliller, Cuma namazının farz-ı ta’yini olmadığı noktasında istinat edilen delillerdendir.[44]
Cuma namazının farz-ı tahyiri olduğu görüşü, muasır fakihlerin zamanında, yani 13. asırdan sonra kabul gördü.[45] Her ne kadar Usul-i fakihlerden birkaçı Cuma namazının hürmetine kail olsa da, genel olarak Usul-i fakihler arasında Cuma namazının farz-ı tahyiri olduğu görüşüne eğilim yaygındır.[46]
Cuma Namazının Şartları
Diğer bütün cemaat namazlarında riayet uyulması gereken şartlara ek olarak, cuma namazının farz olması ve sıhhati için başka şartlarda gerekmektedir.
- En Az Katılımcı Sayısı
İslam mezheplerinin fakihleri, Cuma namazının teşkil edilmesi için gerekli olan en az fert sayısı hakkında farklı görüşler beyan etmişlerdir: Şia fakihlerinin çoğu[47] Cuma namazının teşkil edilmesi için en az beş kişinin[48] olması ve bazıları da yedi kişi olması gerektiğine inanmaktadır. Hanefiler cemaat imamına ek en az üç kişi, Şafiiler ve Hanbeliler en az dört kişi ve Malikiler ise, o şehrin ahalisinden en az on iki kişinin orada olmasını gerekli bilmişlerdir.[49]
- Cuma Namazı Kılınan İki Mekan Arası En Az Mesafe
Şii ve Ehlisünnetin çoğu mezhepleri, Cuma namazının sıhhati için zikrettiği diğer bir şart da, Cuma namazı kılınan mekanlar arasındaki mesafenin korunmasıdır. On iki imam fakihlerinin görüşüne göre iki Cuma namazı arasında en az bir fersah fasıla mesafesi gerekmektedir ve bu şarta uyulmaması durumunda, sonradan yapılan Cuma namazı mekanı batıl olacaktır.[50]
Cuma Namazının Kılınacağı Mekân
Cuma namazları genellikle, bazen "Cuma mescidi", "Mescid-i Cami’" ve "Mescid-i Azam" gibi isimlerle anılan her şehrin merkez camilerinde kılınırdı.[51] Bu camilerin "Mescid-i Cam’i" olarak adlandırılmalarının sebebi, Cuma namazı gibi toplu namazların orada düzenlenmesinden dolayıdır.[52]
Bazen şehirlerin büyümesi, bir şehirde çeşitli mezhep ve fırkaların bulunması ve yöneticilerin siyasi ve emniyeti düşünmeleri gibi etkenler, bir şehirde birçok yerde Cuma namazının kılınmasına sebep olmuştur.[53]
İbn-i Betute’nin söylemine göre 7. asırda Bağdat’ta on bir camide Cuma namazı eda olunmaktaydı ve Memlukiler döneminde de nüfus çokluğu nedeniyle Cuma namazı mahalle camilerinde ve okullarda da kılınmaya başladı.[54]
Tarihçe
Cuma namazı, hicretten önce ve Bi’setin on ikinci yılında Mekke’de teşri edildi. Bu yılda Mekke’de Cuma namazı kıldırma imkânı olmayan Allah Resulü (s.a.a) yazdığı mektupta “Mus’ab b. Umeyr”den Medine’de Cuma namazını ikame etmesini istedi[55] ve elde edilen başka bilgilere [56] göre ise, ilk Cuma namazını Es’ad b. Zurare Medine’de kıldırdı.
İslam Peygamberinin (s.a.a) Medine’ye girmesiyle Cuma namazı onun imamlığında eda olundu.[57] Medine’den sonra da ilk Cuma namazı Bahreyn’in Abdu’l Kays köyünde kılında.[58]
Saadet asrından sonra tarihi verilere göre Cuma namazı, ilk halifeler döneminde ve aynı şekilde Hz. Ali’nin (a.s) (hicri kameri 35 - 40) ve İmam Hasan’ın (a.s) (hicri kameri 40) hükümetleri dönemlerinde revaçtaydı.[59] Hatta Peygamber Efendimizin (s.a.a) Şabaniye hutbesi ve İmam Ali’nin (a.s) Nehcü’l Belağa’sındaki hutbelerin bir bölümü gibi, bazı Şia rivayetleri bu Cuma namazlarından yadigardır.
Emeviler (41 - 132) ve Abbasiler (132 - 656) döneminde de Cuma namazı halifeler veya (hutbenin zamanın halifesi adına okunması veya ona dua edilmesi eşliğinde) onların temsilcileri tarafından kılınmaktaydı.[60] Cuma namazı imamları halifeler yada hilafet merkezi tarafından atanırdı[61] ve diğer şehirlerin Cuma namazı hutbelerinin seçimi ise, o şehrin emir ve valilerine aitti.[62]
İmamların Cuma Namazına Katılması
Şia inancına göre, zalim hâkimler veya onlar tarafından atanan cemaat ve Cuma imamlarının meşruiyetleri yoktur ve onların imamlığında da namaz kılınamaz. Ancak bazı hadislere binaen Şia İmamları (a.s) ve onların takipçileri takiye unvanıyla veya başka delillerden dolayı bazen Cuma namazlarına katılırlardı[63] ve aynı şekilde bazen hükümet karşıtları hükümete olan muhalefetlerini ibraz etmek için Cuma namazlarına katılmazlardı.[64] Cuma namazına katılmamak insanlar için kötü bir sabıka olarak kabul görürdü.[65]
Şia Toplumunda Cuma Namazının İkamesi
Şia toplumunda Cuma namazı hakkında mevcut olan en eski bilgilere göre, Cuma namazı Berasa camisinde (Şiaların Bağdat’taki camisi) ve Ahmed b. Fazl-ı Haşimi[66] imametiyle eda olundu ve hatta hicri kameri 349 yılı fitnesinde Bağdat’ta Cuma namazları kılınmazken, Berasa camisinde Cuma namazlarının kılınmasına devam edildi.[67] Ancak 420 yılında halife tarafından Ehlisünnet mezhepli bir hatibin atanmasıyla bir müddet Cuma namazı teşkil olmadı.[68] Ayrıca Cuma namazı 359 yılında İbn-i Tulun camisi ve 361 yılında da Ezher camisinde eda olunmaktaydı.[69] Bu şehirlerde hicri kameri yılların ilk başlarından beri Cuma namazlarının kılındığına dair bazı göstergeler de[70] bulunmaktadır.[71]
İran’da Cuma Namazı
- Safeviler Dönemi
Cuma namazı 1. Şah İsmail-i Safevi hükümeti döneminde İran'ın Şia toplumunda tedrici olarak yaygınlaştı. Bunun sebebi ise, Muhakkık-ı Kereki (vefat: 940) gibi Şia âlimlerinin İran’da Cuma namazının yaygınlaşmasını sağlamak için gösterdiği çabalardır.[72] Cebeli Amul uleması gibi birçok fakihin Muhakkık-ı Kereki ile birlikte olması ve Safevi hükümetinin onları desteklemesi ile (zira bazı fakihler gaybet asrında Cuma namazının kılınmasına muhalifti[73]) Cuma namazının Şia toplumunda resmileşmesi tedricen başlamış oldu.[74] 1. Süleyman Şah-ı Sefevi hükümeti döneminde (1077 veya 1078 - 1105), Masum imamın (a.s) gaybeti zamanında Cuma namazının farz veya hürmeti konusu hakkında münakaşaların devam etmesi üzerine, Süleyman Şah Cuma namazı hakkında bir hükme varmaları için, vezirinin de aralarında bulunduğu bir mecliste fakihleri bir araya topladı.[75]
1. Şah Tahmasıb (930 - 984) Muhakkık-ı Kereki’nin tavsiyesi üzerine her şehir için bir Cuma imamı atadı.[76] 1. Şah Abbas hükümeti (996 - 1038) döneminde de Cuma imamlığı makamı resmen oluşturuldu.[77] Genellikle her şehrin Şeyhu’l İslam’ı bu makama (Cuma namazı kıldırma) sahipti. Ancak bazen Molla Muhsin Feyzi Kaşani gibi Şeyhu’l İslam olmayan alimler de şahın isteği üzerine Cuma namazı imamlığını kabul ediyorlardı.[78]
Safevi hükümeti döneminde ilk Cuma namazı Muhakkık-ı Kereki’nin imametinde İsfahan’ın Cami-i Atik camisinde kılındı. Bu dönemin önemli Cuma imamlarından bazılarının isimleri şöyledir: Şeyh Bahai (vefat: 1030 veya 1031), Mir Damad (vefat: 1041), Muhammed Taki Meclisi (vefat: 1070), Muhammed Bakır Meclisi (vefat: 1110 veya 1111), Molla Hadi Sebzivari (vefat: 1090) ve Şeyh Lütfullah İsfahani (vefat: 1032).[79] Bu dönemde Cuma namazı hutbelerini içeren kitapların yazılması yaygınlaşmaya başladı ve o kitapların içinde en meşhuru Mirza Abdullah Efendi’nin (vefat: 1130) Besatinu’l Huteba kitabıdır.[80]
Muhakkık-ı Kereki hicri kameri 921 yılında, gaybet asrında Cuma namazının kılınmasının caiz olduğunu ispatlayan ve aslında Velayeti Fakih risalesi sayılan bir kitap kaleme aldı. Bunun üzerine Muhakkık-ı Kereki’nin bazı muasırları ve öğrencileri onun görüşünü eleştirmek ve gaybet asrında Cuma namazının hürmetini ispat etmek veya farz-ı tayini olduğunu reddetmek için risaleler yazdılar.[81]
- Gacarlılar Dönemi
Gacar (Kaçar) hükümeti döneminde de Safeviler döneminde olduğu gibi, Cuma imamlığı hükümet tarafından belirlenen bir makamdı.[82] Bu makam, bu dönemde mezhebi makamların konumunun zayıflamasından dolayı, giderek siyasi ve dini önemini kaybetti. Gacar hükümetinin sonlarına doğru bazı Cuma imamları, despot hükümete karşıt olan meşruta ulemasının karşısında yer aldılar.[83] Afşar (1148 - 1210) ve Gacarlılar dönemi büyük şehirlerin Cuma imamlarının isimlerine baktığımızda bu dönemlerde Cuma imamlığının kalıtımsal bir boyut kazandığını ve Tahran’da Hatun Abadi Hanedanı, İsfahan’da Meclisi Hanedanı ve Yezd’de de Muhammed Mukim Yezdi Hanedanı gibi bazı hanedanlarının bu sorumlulukları üstlendiğini görürüz.[84]
- Pehlevi Dönemi
Pehlevi hükümeti (1304 - 1357) döneminde Cuma imamları özellikle de Tahran gibi hükümetle resmi irtibatları olan şehirlerde halk tarafından makbul görülmezdi ve bundan dolayı da Cuma namazına katılım pek yaygın değildi.[85] Cuma namazının farz-ı tayini veya tahyiri olduğu noktasındaki fetvaya binaen, Cuma namazını kılan ve hükümetle bağı olmayan âlimlerin Cuma namazına halkın ilgisi yoğundu.[86] Bu namazlardan biri 1336 yılından İslam İnkılabının zaferine kadar Ayetullah Eraki’nin Kum’un İmam Hasan Askeri (a.s) camisinde kıldırdığı Cuma namazıydı.
İslam İnkılabı Dönemi
İslam İnkılabı'nın zaferinden sonra (1357) İran’da Cuma namazları yeniden yaygın bir şekilde düzenlenmeye başladı. Bu dönemde ilk Cuma namazı İmam Humeyni’nin (r.a) bu makama seçtiği Seyyid Mahmud Taligani’nin (vefat: 1358) imametiyle Tahran Üniversitesinde (5 Mordad 1358) kılındı. Diğer şehir halkları da kendi şehirleri için Cuma imamları tayin edilmesini istediler. Bu durum üzerine İmam Humeyni (r.a) o zamanlar cumhurbaşkanı olan İmam Hamanei’nin önerisi üzerine Cuma namazı ile alakalı konuların organize sorumluluğunu Kum’a havale etti ve 1371 yılında da Ayetullah Hamanei’nin İslam Devrimi lideri olarak verdiği hükümle bu işin sorumluluğunu dokuz alim üyeden oluşan ve “Şurayı Siyasetgozariyi Eimme-i Cum’a” (Cuma İmamları Politika Konseyi) adıyla kurulan bir kurum üstlendi.[87]
Ramazan ayında Cuma namazı daha yoğun bir katılımla kılınmakta ve Ramazan ayının son cumasında da Cuma namazından önce Dünya Kudüs Günü mitingi düzenlenmektedir. Dünya Kudüs gününe ek olarak, Cuma namazı kılanlar Hz. Peygamber'e (s.a.a) yapılan ihanet ve saygısızlığa veya İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği cinayetlere karşı tepkilerini göstermek gibi, Cuma namazlarından sonra farklı durumlarda mitingler yaparlar.
Mihrap Şehitleri
1358 - 1361 yılları arasında meşhur Cuma imamlarından bazıları, düzenlenen terör saldırıları sonucunda şehit oldular. Terör saldırıları sonucunda şehit düşen meşhur Cuma imamlarından bazılarının isimleri şöyledir: Tebriz’de Seyyid Muhammed Ali Gazi Tabatabai (şehadet: 1358) ve Seyyid Esedullah Medeni (şehadet: 1360), Şiraz’da Seyyid Abdulhüseyin Destğayb (şehadet: 1360), Yezd’de Muhammed Saduki (şehadet: 1361) ve Kirmanşah’ta Ataullah Eşrefi İsfahani (şehadet: 1361).[88]
Cuma İmamının Seçimi
Şia ve Ehlisünnet fakihlerinin çoğu, Cuma namazının sıhhati için (diğer bedeni ibadetler gibi) zamanın hakiminin huzurunu veya iznini şart bilmemektedir ve bunu da üçüncü halife muhasara altındayken Hz. Ali’nin (a.s) Cuma namazı kıldırmasına dayandırmaktadırlar.[89] Buna rağmen İslam tarihi boyunca Cuma imamlığı hükümete bağlı bir konum oldu.[90]
Ehlisünnet mezheplerinden Hanefilere göre, Cuma namazının imameti için, sultan zalim olsa bile, sultanın veya naibinin veyahut sultan tarafından Cuma namazı kıldırma izni olan birinin olması gerekmektedir.
Cuma Namazının Kılınışı
İlk önce iki hutbe (konuşma) okunduktan sonra Cuma namazı niyetiyle iki rekat namaz kılınır. Cuma namazında iki kunut vardır. Birinci kunut, birinci rekâtın rükûsundan önce okunur. İkinci kunut ise, ikinci rekâtın rükûsundan sonra okunur.
İki Hutbe
Cuma namazı, öğle namazının iki rekâtının yerine geçen iki hutbeyle başlamaktadır.[91]
Cuma namazı hatibi, cemaat imamlığı[92] şartlarına sahip olmasının yanı sıra hatiplik, cesaret, belağat ve İslam ve Müslümanların maslahatlarına aşina olma gibi, şartlara da haiz olması gerekmektedir. Aynı şekilde Cuma imamının en alim ve en şerif insanlar arasından seçilmesi iyidir.[93] İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmaktadır: Allah-u Teala Müslümanların hakiminin halka vaaz ederek, onları Allah’a itaate teşvik etmek, günah işlemekten sakındırmak, din ve dünyalarının maslahatı hakkında onları bilgilendirmek ve farklı bölgelerden kendisine ulaşan ve onların yaşantısında etkili olabilecek önemli olay ve hadiselerden haberdar etmesi için Cuma günü Cuma namazı hutbesini teşri etmiştir. Birinde Allah-u Teala’ya hamd ve sena ve diğerinde ise, İslam toplumunun salahı ve fesadı ile ilgili olan ihtiyaçlar, uyarılar, dualar, emirler ve genel kuralların ilan edilmesi için iki hutbe teşrii edilmiştir.[94]
- Hutbelerin Zamanı ve İçeriği
Birçok taklit mercinin görüşüne göre, Cuma namazının hutbeleri şer’i öğle vaktinin girmesinden sonra başlar.[95]
Şia’nın meşhur fakihlerinin inancına göre, Cuma namazı hutbeleri en azından Allah’a hamdı, peygamberine salavatı, vaaz ve takvaya nasihatı ve Kur’an’dan küçük bir sureyi içermelidir.[96]
Hutbeleri Dinlemek
Cuma namazına katılan cemaat, konuşmak veya namaz kılmak gibi kendilerini Cuma hutbelerini dinlemeden alıkoyan her şeyi bırakmalıdır.[97]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Cuma namazına katılanlar üç gruptur: Birinci grup imamdan önce Cuma namazına katılan ve sükût içerisinde hutbelere kulak verenlerdir. Bu grubun Cuma namazına katılması, onların on gün boyunca günahlarının keffaresidir. İkinci grup Cuma namazına katılan, ancak sohbet ve hareketle meşgul olanlardır. Onların Cuma namazından aldıkları fayda, sadece arkadaşları ile sohbet ve oturmaktır. Üçüncü grup ise, Cuma imamı hutbede vaaz verirken namaz kılmakla meşgul olanlardır. Onlar sünnetin aksine amel etmekteler; onlar Allah’tan bir şey istemeleri durumunda Allah isterse verdiği ve istemezse mahrum ettiği kişilerdendir.[98]
İki Rekat Namaz
Cuma namazından önce yapılan iki hutbe sona erdikten sonra, iki rekat namaz kılınmaktadır. Hamd suresinden sonra birinci rekatta Cuma suresinin okunması ve ikinci rekatta ise, Münafıkun süresinin okunması veyahut birinci rekatta A’la suresinin okunması ve ikinci rekatta ise, Gaşiye suresinin okunması müstehaptır. Ayrıca okunan surelerinin sesli okunması da müstehaptır.[99]
- İki Kunutlu Namaz
Şia fakihlerinin görüşüne göre, birinci rekatta rükûdan önce ve ikinci rekatta ise, rükûdan sonra kunut tutulması müstehaptır.[100]
Cuma imamına ikinci rekatta iktida etmekte yeterlidir. Yani Cuma namazının bir rekatı imama uyularak ve diğer rekatı ise, bireysel olarak kılınabilir.[101]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ↑ Allah Resulü (s.a.a), kendisine sürekli hacca gitmeye azmetmesine rağmen, hacca gitme muvaffakiyetine erişemediğini söyleyen kimseye şöyle buyurdu: “Sürekli Cuma namazına katıl; zira Cuma namazı fakirlerin haccıdır.” Vesailu’ş Şia, c. 5, s. 5.
- ↑ Hz. Peygamber (s.a.a): “Bir mümin Cuma namazı kılmak için hareket ettiği zaman, Allah-u Teâla onun kıyametteki endişe ve kaygılarını azaltarak, onu cennete doğru hidayet eder.” Vesailu’ş Şia, c. 7, s. 939; Allah Resulü (s.a.a): “Cuma günü Allah’ın herkesi bir araya topladığı gündür. Dolayısıyla Cuma namazı kılmak için hareket edipte Allah-u Teâlâ’nın kıyamette o kimseye kolaylık sağlamadığı ve cennete götürülmesini emretmediği hiçbir mümin yoktur.” Men La Yehduruhu’l Fakih, c. 1, s. 427.
- ↑ Hz. Peygamber (s.a.a): “Cuma günü gusül aldıktan sonra Cuma namazına doğru hareket eden ve imamın iki hutbesini dinleyen kimseye, her adımı için gündüzlerinin oruçla ve gecelerinin ibadetle geçirildiği bir yıl ibadetinin sevabı verilir.” Müstedreku’l Vesail, c. 2, s. 504.
- ↑ İmam Sadık (a.s): “Herkim Cuma namazı kılmak için adım atarsa, Allah-u Teala onun cesedine cehennem ateşini haram kılar.” Men La Yehduruhu’l Fakih, c. 1, s. 247.
- ↑ İmam Sadık (a.s): “Allah-u Teâlâ Cuma gününü diğer günlerden üstün tutmuştur. Cuma günü, cennet Cuma namazına giden kimse için ziynetlerle süslenip, donatılır. Sizlerin cennete girme önceliği, Cuma namazına gitmek için öncelikli olmaya çalıştığınız kadardır ve göklerin kapısı kulların amellerinin yukarı çıkması için Cuma günü açılır.” Vesailu’ş Şia, c. 5, s. 70.
- ↑ İmam Bakır (a.s): “Cuma namazı farzdır. Masum imamın varlığıyla Cuma namazı için toplanmak farzdır. O halde erkek hiç bir özrü olmaksızın üç Cuma namazını terk ederse, üç farzı terk etmiş olur. Üç farzı hiçbir özrü olmaksızın sadece münafık terk eder.” Vesailu’ş Şia, c. 5, s. 4.
- ↑ İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim üst üste özrü olmaksızın üç Cuma namazını terk ederse, münafıklardan sayılır.” Müstedreku’l Vesail, c. 2, s. 6291.
- ↑ Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teâlâ Cuma namazını sizlere farz kıldı. Her kim Cuma namazını benim hayatımda veya benim hayatımdan sonra hafife aldığı veya münkiri olduğu için terk ederse, Allah-u Teala onu perişan eder ve işlerine bereket vermez. Bilin ki! Namazı kabul olmaz! Bilin ki zekatını kabul etmezler! Bilin ki Haccı kabul olmaz! Tövbe edene kadar ve Cuma namazını terk etmeyip, hafife almayana ve münkiri olmayana dek hayır amelleri kabul olmaz.” Vesailu’ş Şia, c. 5, s. 7.
- ↑ Müstedreku’l Vesail, c. 6, s. 27.
- ↑ Malik b. Enes, c. 1, s. 101 – 112; Muhammed b. İdris-i Şafii el-Üm, c. 1, s. 188 – 209; Kafi, c. 3, s. 418 – 428; el-Mekne-i İbn-i Babeveyh, 1415, s. 144 – 148; Fethu’l Bari Şerh-i Sahihu’l Buhari, c. 2, s. 450 - 544.
- ↑ Bu eserlerden bazıları şunlardır:
- Kitabu’l Cuma, yazar: Muhammed b. İdris-i Şafii (vefat: 204);
- Kitabu’l Cuma ve’l Eydeyn, yazar: Ahmed b. Musa Eş’ari (vefat: 300);
- Kitabu’l Cuma, yazar: Abdurrahman Nesai (vefat: 303);
- Kitabu Salatu’l Cuma, yazar: "Sabuni" adıyla ünlü Muhammed b. Ahmed Cu’fi (vefat: 339’dan sonra);
- Kitabu Salatu Yevmu’l Cuma, yazar: Muhammed b. Mes’ud Ayyaşi (vefat: 340’dan sonra)
- Kitabu’l Cuma ve’l Cemaat, yazar: Ebu’l Kasım Cafer b. Muhammed b. Kovluveyh (vefat: 369)
- Kitabu’l Cuma ve’l Eydeyn, Ahmed b. Ebi Zehr
- Kitabu’l Cuma ve’l Cemaat, Şeyh Saduk (vefat: 381)
- Kitabu Amelu’l Cuma, Ahmed b. Abdulvahid (vefat: 423); el-Fihrist İbn-i Nedim, s. 215 – 244 – 264 – 271; Fihristi Esmai Müsennifi’ş Şia Neccaşi, s. 87 – 88 – 101 – 123 – 347 – 352 – 389 – 398.
- ↑ Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 37.
- ↑ Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 37 – 38; Safeviye der Arseyi Din, 1379, c. 3, s. 251.
- ↑ Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 59 – 92.
- ↑ İbn-i Hanbel, c. 3, s. 424 – 425; Nesai, c. 3, s. 85 – 89; Vesailu’ş Şia, c. 7, s. 295 – 302; Müstedreku’l Vesail, c. 6, s. 10.
- ↑ Neyli’l Evtar, Şevkani, c. 3, s. 254 – 255; el-Hılaf, Şeyh Tusi, 1407 – 1417, c. 1, s. 593; el-Muteber fi Şerhi’l Muhteser, c. 2, s. 274.
- ↑ El-Bedru’z Zahir fi Salati’l Cum’ati ve’l Misafir, s. 6; et-Tenkih fi Şerhi’l Urvetu’l Vuska, Garevi Tebrizi, c. 1, s. 16 – 17.
- ↑ El-Mekneetu Şeyh Mufid; Miftahu’l Kerame fi Şerhi Kavaidi’l Allame, c. 8, s. 463 – 483; El-Fıkhu’l İslami ve Edilletuh, Züheyli, c. 2, s. 265 – 268.
- ↑ Diğer görüşler için, Salatu’l Cum’a, Rıza Nejad, s. 28.
- ↑ Salatu’l Cum’a, Rıza Nejat, s. 77.
- ↑ es-Serair, c. 1, s. 304.
- ↑ Fazılı Hindi, c. 1, s. 246 – 248; Tabatabai, c. 4, s. 73 – 75; Müstenedu’ş Şia, Neraki, c. 6, s. 60; Ahmed Hansari, c. 1, s. 524.
- ↑ a.g.e.
- ↑ el-Bedru’z Zahir fi Salati’l Cum’ati ve’l Misafir, s. 57 - 58.
- ↑ Gazi Nu’man, c. 1, s. 234; Müstedreku’l Vesail, c. 6, s. 13 - 14.
- ↑ Sahife-i Seccadiye, Kurban Bayramı ve Cuma Günleri Okuduğu Dua.
- ↑ Örnek olarak bakınız; Vesailu’ş Şia, c. 7, s. 310.
- ↑ Örneğin Usul-u Kafi, c. 3, s. 418 – 419; el-Emali, İbn-i Babeveyh, 1417, s. 573.
- ↑ El-Mekne’, Şeyh Mufid, s. 676; Elemu’l Huda, 1417; s. 265; Tusi, 1387, c. 1, s. 143.
- ↑ Elemu’l Huda, 1405 – 1410, c. 1, s. 272, c. 3, s. 41.
- ↑ El-Muteber fi Şerhi’l Muhteser, c. 2, s. 279 – 280.
- ↑ Salatu'l Cum'a, Rıza Nejad, s. 29 - 65.
- ↑ Resailu’ş Şehid-i Sani, s. 197.
- ↑ Medariku’l Ahkam fi Şerh-i Şera’ii’l İslam, c. 4, s. 25.
- ↑ Muhammed Mukim Yezdi, Mukaddime-i Müderrisi, s. 53 - 54.
- ↑ Bu görüşe kail olan diğer kişiler ve onların delillerinin tafsili için; Şehid-i Sani, 1403, c. 1, s. 299 – 301; Eş-Şahabu’s Sakıb fi Vucubi Salatu’l Cum’ati’l Ayni, 47 – 102; Ez-Zerie ila Tesanifi’ş Şia, 1403, c. 15, s. 63 – 67 – 73; Cabiri, s. 54 – 55.
- ↑ Şerayiu’l İslam, c. 1, s. 76.
- ↑ Muhtelefu’ş Şia, c. 2, 238 - 239.
- ↑ El-Muhezzebu’l Bari fi Şerhi’l Muhteseru’n Nafi’, c. 1, s. 414.
- ↑ Ed-Durusu’ş Şer’iyye, c. 1, s. 186.
- ↑ Resailu’l Muhakkıkı’l Kereki, c. 1, s. 158 - 171.
- ↑ Mustenedu’ş Şia, Neraki, c. 6, s. 59; Tevzihu’l Mesail-i Meraci’, c. 1, s. 871 - 872.
- ↑ Tazkiretu’l Fukeha, c. 4, s. 27; Resailu’l Muhakkiki’l Kereki, s. 163; Miftahu’l Kerame fi Şerh-i Kavaidi’l Allame, c. 8, s. 216.
- ↑ Delillerin tafsili için; Mübelliği, s. 211 – 216.
- ↑ Kaşifu’l Kıta en Mubhamatu’ş Şeria, s. 3, s. 248; Cevahiru’l Kelam, c. 11, s. 151; İmam Humeyni, c. 1, s. 205; Bu görüşe inanan diğerleri için bakınız; Daniş Pejuh, c. 14, s. 3604.
- ↑ Namaz-ı Cum’a; Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 37.
- ↑ Elemu’l Huda, 1405 – 1410, c. 1, s. 222; Es-Serair, İbn-i İdris-i Hilli, c. 1, s. 290; Fazıl-ı Hindi, c. 4, s. 215.
- ↑ Tehzibu’l Ahkam, s. 103.
- ↑ Kitabu Bedaiu’s Senai’ fi Tertibi Şerai’, c. 1, s. 266.
- ↑ Miftahu’l Kerame fi Şerhi’l Kavaidi’l Allame, c. 2, s. 130 – 135; Cevahiru’l Kelam, c. 11, s. 245.
- ↑ Kâfi, c. 4, s. 176; Maverdi, s. 164.
- ↑ Kitabu Bedaiu’s Senai’ fi Tertibi Şerai’, c. 2, s. 113.
- ↑ el-Müntezem fi Tarihi’l Muluki ve’l Umem, c: 13, s. 5 – 6; Yakutu Hemevi, “Cuma” kelimesinin açıklamasında; el-Bidaye ve’n Nihaye, c. 5, cüz 10, s. 105; c. 6, cüz 11, s. 332.
- ↑ Subhu'l A'şa fî Sınaati'l İnşa, 1383, c. 3, s. 362.
- ↑ El-Mucemu’l Kebir, c. 17, s. 267; Kitabu Mekatibu’r Resul, s. 239.
- ↑ Sünen-i İbn-i Mace, c. 1, s. 344; Sünenu’n Nesai bi Şerh-i Celaluddin Suyuti, c. 8, s. 150.
- ↑ Örneğin, Murucu’z Zeheb, c. 3, s. 19.
- ↑ Sirei Halebi, c. 2, s. 59.
- ↑ Taberi, c. 3, s. 274, 447; Tarihu Medinetu Demeşk, c. 13, s. 251; el-Bidaye ve’n Nihaye, c. 4, cüz 7, s. 189; Nehcu’s Saade fi Müstedreki Nehcü’l Belağa, Mahmudi, c. 1, s. 427 – 499, c. 2, s. 595 – 714, c. 3, s. 153 - 605.
- ↑ Yakubi, c. 2, s. 285 – 356; Taberi, c. 8, s. 570 – 579 – 594, c. 9, s. 222.
- ↑ El-Muntezem fi Tarihi’l Muluki ve’l Umem, c. 14, s. 383, c. 15, s. 351.
- ↑ Subhu'l A'şa fî Sınaati'l İnşa, 1383, c. 10, s. 15 – 19 - 20.
- ↑ Zurare, c. 2, s. 27; Müstedreku’l Vesail, c. 6, s. 40; Cabiri, s. 24.
- ↑ Örneğin bakınız; el-Muntezem fi Tarihi’l Muluki ve’l Umem, c. 16; s. 31 – 32; Muhammed Bakır Meclisi, c. 44, s. 333.
- ↑ Taberi, c. 4, s. 328.
- ↑ Hatib-i Bağdadi, Tarih-i Bağdad, c. 1, s. 430.
- ↑ Kamil İbn-i Esir, c. 8, s. 533.
- ↑ El-Muntezem fi Tarihi’l Muluki ve’l Umem, c. 15, s. 198 - 201.
- ↑ Kitabu’l Kunye ve’l Elkab, c. 2, s. 417; Safeviyye der Arse-i Din, 1389, c. 3, s. 258 - 259.
- ↑ Örneğin, Kum şehri gibi Şiaların bulunduğu bölgelerde büyük ve merkez camilerin olması.
- ↑ Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 23 - 25.
- ↑ El-Bedru’z Zahir fi Salati’l Cum’ati ve’l Misafir, s. 7; Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 26 - 27.
- ↑ Şeyh İbrahim Katifi (vefat: 950) gibi.
- ↑ Cabiri, s. 50 – 54; Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 28.
- ↑ Kazvini, 172 - 173.
- ↑ Tabakatu E’lamu’ş Şia, 1404, 1. kısım, s. 176; Cabiri, s. 50 - 51.
- ↑ Ez-Zerie ila Tesanifi’ş Şia, 1403, c. 25, s. 28.
- ↑ Safeviye der Arse-i Din, 1379, c. 3, s. 237.
- ↑ Muhammed Taki Meclisi, c. 4, s. 513; Honsari, c. 2, s. 68 – 78, 122 – 123; Luluu’l Bahreyn, s. 61, 95, 136, 445.
- ↑ Bu konu hakkında diğer önemli kitaplar ise, şunlardır: "El-Hutebi" Mevla Muhsin Feyz-i Kaşani (vefat: 1091); "el-Huteb li’l Cum’ati ve’l E’yadi" Mir Damad (vefat: 1041); "el-Hutebi" Şeyh Yusuf Behrani (vefat: 1186); "el-Hutebi" ibn-i Nebate Hatib (vefat: 374) ve "Divanu’l Hutebi’l Cem’iyye" İbn-i Nebate adıyla meşhur ve Hatib’in torunlarından olan Cemaluddin Ebubekr Muhammed (vefat: 768). Luluu’l Bahreyn, s. 100, 127; ez-Zerie ila Tesanifi’ş Şia, 1403, c. 7, s. 183 – 187.
- ↑ Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 37 – 38; Safeviyye der Arse-i Din, 1379, c. 3, s. 251.
- ↑ El-Bedru’z Zahir fi Salati’l Cum’ati ve’l Misafir, s. 7.
- ↑ Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi, 1372, s. 32.
- ↑ Yezd şehrinin ilk Cuma imamı (vefat: 1084); Muhammed Mukim Yezdi, Mukaddime-i Müderrisi, s. 50; Bu dönemdeki İran’ın büyük şehirlerinin Cuma imamlarının isimleri için; ez-Zerie ila Tesanifi’ş Şia, 1403, c. 2, s. 76 – 88, c. 3, s. 252 – 301, 370 – 371, c. 4, s. 322, c. 6, s. 5, 6, 100, c. 9, s. 785, 1087 – 1088; Salatu’l Cum’a, Rıza Nejad, s. 123 - 145.
- ↑ “Vezayifi Ruhaniyyet” der Nakş-ı Ruhaniyet der Nizamı İslami, s. 84.
- ↑ Örneğin, Keşveri, s. 133.
- ↑ Şurayı Siyasetgozariyi Eimme-i Cum’a, Suhani der Ağaz, s. 2.
- ↑ Ruzha ve Ruidadha, c. 2, s. 81 – 229; c. 3, s. 102 – 103, 297.
- ↑ Muhammed b. İdris-i Şafii, el-Umm, c. 1, s. 192; İbn-i Kudame, c. 2, s. 173 – 174; Nevevi, el-Mecmu’, c. 4, s. 509.
- ↑ Safeviyye der Arse-i Din, 1379, c. 3, s. 255.
- ↑ Elemu’l Huda, 1405 – 1410, c. 3, s. 41; Rafii Kazvini, c. 4, s. 576; Nevevi, el-Mecmu’, c. 4, s. 513; Vesailu’ş Şia, c. 7, s. 312 - 313.
- ↑ Tovzihu’l Mesail-i Meraci, c. 1, s. 872 - 873.
- ↑ İbn-i Attar, s. 89 – 96; İmam Humeyni, c. 1, s. 209; Tovzihu’l Mesail-i Meraci, c. 1, s. 879 - 880.
- ↑ Vesailu’ş Şia, c. 7, s. 344.
- ↑ Allame Hilli, 1414, c. 4, s. 68 – 69; Hairi, s. 193 - 199.
- ↑ Sallar Deylemi, s. 77; Vesailu’ş Şia, c. 7, s. 344; Tovzihu’l Mesail-i Meraci, c. 1, s. 878 – 879.
- ↑ Şemsu’l Eimme Sarahsi, c. 2, s. 29 – 30; es-Serair-i İbn-i İdris, c. 1, s. 291 – 295; Nevevi, Rovzetu’t Talibin, c. 1, s. 573; Hoi, c. 1, s. 187; Tovzihu’l Mesaili Meraci, c. 1, s. 888 - 892.
- ↑ Biharu’l Envar, c. 86, s. 198.
- ↑ El-Muknie, Şeyh Mufid, s. 41; Kitabu Bedaiu’s Senai’ fi Tertibi’ş Şerai’, c. 1, s. 269; Cevahiru’l Kelam, c. 11, s. 133 - 134.
- ↑ Tusi, 1401, c. 3, s. 245; Tusi, 1407 – 1417, c. 1, s. 631 – 632; Tovzihu’l Mesail-i Meraci, c. 1, s. 878.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 11, s. 147; el-Fıkhu’l İslami ve Edilletuh, Zuheyli, c. 2, s. 273.
- ↑ یا أَیهَا الَّذِینَ آمَنُوا إِذَا نُودِی لِلصَّلَاةِ مِن یوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَیٰ ذِکرِ اللَّـهِ وَذَرُوا الْبَیعَ ذَٰلِکمْ خَیرٌ لَّکمْ إِن کنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿۹﴾ ; “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, tabi ki bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma, 9).
- ↑ Hz. Peygamber (s.a.a): “Dört kişi amellerine (hayatına) yeniden başlar: 1- Hastalıktan sonra iyileşen hasta. 2- İslam dinine giren müşrik. 3- Hac amellerini bitiren Hacı. 4- Cuma namazını kılmakdan dönen kimse.” Biharu’l Envar, c. 86, s. 197.
Bibliyografi
- İbn-i İdris-i Hilli, Kitabu es-Serairu’l Havi li Tahriri’l Fetavi, Kum 1410 – 1411.
- İbn-i Babeveyh, el-Emali, Kum 1417.
- İbn-i Babeveyh, el-Mekne’, Kum 1415.
- İbn-i Babeveyh, Sevabu’l A’mal ve İkabu’l A’mal, Necef, 1972, Baskı ofset, Kum 1364.
- İbn-i Babeveyh, Kitabu Men La Yehduruhu’l Fakih, baskı; Ali Ekber Ğaffari, 1404.
- İbn-i Berrac, el-Muhezzeb, Kum 1406.
- İbn-i Betute, Rehletu İbn-i Betute, baskı; Muhammed Abdulmun’im Aryan, Beyrut 1987 / 1407.
- İbn-i Tağrıberdi, en-Nucumu’z Zahire fi Muluku Mısır ve Kahire.
- İbn-i Cevzi, el-Muntezem fi Tarihi’l Muluki ve’l Umem, baskı; Muhammed Abdulkadir Ata ve Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut 1412 / 1992.
- İbn-i Hacer-i Askalani, Fethu’l Bari Şerh-u Sahihu’l Buhari, baskı; Abdulaziz b. Abdullah b. Baz, Beyrut 1418 / 1997.
- İbn-i Hanbel, Müsned-i Ahmed b. Hanbel, İstanbul 1402 / 1982.
- İbn-i Şebbe Numeyri, Tarihu'l Medineti'l-Münevvere; Ahbaru’l Medineti’n Nebeviyye, baskı; Fehim Muhammed Şeltut, Beyrut 1410 / 1190.
- İbn-i Asakir, Tarihu Medinetu Demeşk, baskı; Ali Şiri, Beyrut 1415 – 1421 / 1995 – 2001.
- İbn-i Attar, Kitabu Edebu’l Hatib, baskı; Muhammed Süleymani, Beyrut 1996.
- İbn-i Fehd-i Hilli, el-Muhezzebu’l Bari’ fi Şerhi’l Muhteseri’n Nafi’, baskı; Mücteba Iraki, Kum 1407 – 1413.
- İbn-i Kudame, el-Mugni, baskı ofset, Beyrut 1403 / 1983.
- İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, baskı; Ahmed Ebu Mulhim ve diğerleri, Beyrut, c. 4, 1405 / 1985 ve c. 5 ve 6, 1407 / 1987.
- İbn-i Mace, Sünen-i İbn-i Mace, İstanbul 1401 / 1981.
- İbn-i Necim, el-Behru’r Raik Şerh-i Kenzu’d Dekaik, Beyrut 1418 / 1997.
- İbn-i Nedim, el-Fihrist.
- Ebu’l Kasım Hoi, Minhacu’s Salihin, Kum 1410.
- Ebu Bekir b. Mes’ud Kaşani, Kitabu Bedaiu’s Sanai’ fi Tertibi’ş Şerai’, Kuveyte 1409 / 1989.
- Ahmed Honsari, Camiu’l Medarik fi Şerhi’l Muhteseri’n Nafi’ alaka aleyhi Ali Ekber Gaffari, c. 1, Tahran 1355.
- Ahmed Mubelliği, “Enasuru Te’sir Gozar der Vucub-u Ta’yini Namaz-ı Cum’a der Reveş-i Ahbariyan”, Hukumet-i İslami, yıl 9, sayı 2, yaz 1383.
- Ahmed b. Ali el-Kalkaşendi, Subhu'l A'şa fî Sınaati'l İnşa, Kahire 1331 – 1338 / 1913 – 1920.
- Ahmed b. Ali el-Kalkaşendi, Me’seru’l Enafe fi Mealimi’l Hılafe, baskı; Abdussettar Ahmed Ferrac, Kuveyt 1964, baskı ofset, Beyrut 1980.
- Ahmed b. Ali Neccaşi, Fihrist-i Esmau Musennifu’ş Şiati’l Müşteher bi Ricali’n Neccaşi, baskı; Musa Şubeyri Zencani, Kum 1407.
- Ahmed b. Ali Nesai Sünenu’n Nesai fi Şerh-i Celaluddin Suyuti ve Haşiyehu Nuruddin b. Abdulhadi Sindi, İstanbul 1401 / 1981.
- Ahmed b. Muhammed Zurari, Tarihi A’li Zurare, İsfahan.
- Ahmed b. Muhammed Mukaddesi Erdebili, Mecmeu’l Faide ve’l Burhan fi Şerh-i İrşadi’l Ezhan, baskı; Müçteba Iraki, c. 2, Kum 1362.
- Ahmed b. Muhammed Mehdi Neraki, Mustenedu’ş Şia fi Ahkami’ş Şeria, Kum, c. 6, 1415.
- Ahmed Rıza Keşveri, Ferzaneğanı Honsar, Kum 1378.
- El-Movsuatu’l Fıkhiyye, c. 27, Kuveyt: Vezaretu’l Ovkafi ve’l Şuunu’l İslamiyye 1412 / 1992.
- İmam-ı Çaharum, es-Sahifetu’s Seccadiye, baskı, Muhammed Cevad Hüseyni Celali, Kum 1380.
- Tovzihu’l Mesail-i Meraci: Mutabıkı ba Devazdeh Nefer ez Meraci, derleyen; Muhammed Hasan Ben-i Haşimi Humeyni, Kum: Defter-i İntişarat-ı İslami 1378.
- Cafer b. Hasan Muhakkık-ı Hilli, El-Muteber fi Şerhi’l Muhteser, c. 2, Kum 1364.
- Cafer b. Hasan Muhakkık-ı Hilli, Şeraiu’l İslam fi Mesaili’l Helali ve’l Haram, baskı; Sadık Şirazi, Tahran 1409.
- Cafer b. Hazer Kaşifu’l Kıta, Keşfu’l Kıta an Mübhemati’ş Şeriati’l Kurra, Kum, 1380.
- Hürr’ü Anuli, Vesailu’ş Şia.
- Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Tezkiretu’l Fukeha, Kum 1414.
- Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Kitabu Muntehe’l Metleb, Tebriz 1316.
- Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Muhtelefu’ş Şia fi Ahkami’ş Şeria, Kum 1412 – 1420.
- Hüseyin b. Muhammed Taki Nuri, Müstedreku’l Vesail ve Mustenbitu’l Mesail, Kum 1407 – 1408.
- Hüseyin Ali Muntezeri, el-Bedru’z Zahir fi Salati’l Cum’ati ve’l Misafir, Takriratı Ders-i Ayetullah Burucerdi, Kum 1362.
- Hamza b. Abdulaziz Salları Deylemi, el-Merasimu’l Aleviyye fi’l Ahkami’n Nebeviyye, baskı; Muhsin Hüseyni Emini, Beyrut 1414 / 1994.
- Hatib-i Bağdadi; Tarih-i Bağdat.
- Resul Caferiyan, Safeviyye der Arse-i Din, Ferheng ve Siyaset, Kum 1379.
- Resul Caferiyan, Namaz-ı Cum’a: Zeminehayi Tarihi ve Agahihayi Kitapşinasi, Tahran 1372.
- Ruhullah Humeyni, İslam İnkılabı Rehberi ve İran İslam Cumhuriyetinin Kurucusu, Tahriru’l Vesile, Beyrut 1407 / 1987.
- Ruzha ve Ruidadha, Tehiyye ve Tanzim; Defter-i Akidetiyi Siyasiyi Fermandehiyi Muazzamı Kulli Kuva, c. 2, Tahran; Neşr-i Ramin 1378, c. 3, Tahran: Zühd 1377.
- Zeynuddin b. Ali Şehid-i Sani, er-Rovzetu’l Behiyye fi Şerhi’l Lum’eti’d Demeşkiyye, Muhammed Kelanter, Beyrut 1403 / 1983.
- Zeynuddin b. Ali Şehid-i Sani, Resailu’ş Şehidi’s Sani, Kum 1379 / 1380.
- Süleyman b. Ahmed Taberani, el-Mucemu’l Kebir, baskı; Hamdi Abdulmecid Selefi, baskı ofset, Beyrut 1404.
- Şurayı Siyasetgozariyi Eimmei Cum’a Aşinayi ba Teşkilat, Tahran 1382.
- Abbas Kummi, Kitabu’l Kunye ve’l Elkab, Seyda 1357 – 1358, baskı ofset, Kum.
- Abdulkerim b. Muhammed Rafii Kazvini, Fethu’l Aziz Şerhu’l Veciz, Beyrut: Daru’l Fikir.
- Abdunnebi b. Muhammed Taki Kazvini, Tetmimu Emelu’l Amil, baskı; Ahmed Hüseyni, Kum 1407.
- Osman b. Muhammed Şetta Demyat, İanetu’t Talibin ala Halli Elfazi Fethi’l Muin, Beyrut: Daru İhyau’t Turasu’l Arabi.
- İzzuddin Rıza Nejad, Salatu’l Cum’a: Dırasetu’n Fıkhiyyetun ve Tarihiyyetun, Kum 1415.
- Ali Ahmedi Meyanici, Kitabu Mekatibu’r Resul, Tahran, 1363.
- Ali b. İbrahim Halebi, es-Siretu’l Halebiyye, Beyrut.
- Ali b. Hüseyin Elemu’l Huda, Resailu’ş Şerifi’l Murtaza, baskı; Mehdi Recai, Kum 1405 – 1410.
- Ali b. Hüseyin Elemu’l Huda, Mesailu’n Nasıriyyat, Tahran 1417 / 1997.
- Ali b. Muhammed Maverdi, el-Ahkamu’s Saltanatiyye ve’l Vilayetu’d Diniyye, Bağdat 1409 / 1989.
- Ali Garevi Tebrizi, et-Tenkihu fi Şerhi’l Urveti’l Vuska, Takrirat-ı Ders-i Ayetullah Hoi, c. 1, Kum 1418 / 1998.
- Ali b. Hisamuddin Muttaki, Kenzu’l Ummal fi Süneni’l Ekvali ve’l Ef’al, baskı; Bekri Hayyani ve Saffet Saka, Beyrut 1409 / 1989.
- Ali b. Hüseyin Muhakkık-ı Kereki, Resailu’l Muhakkıku’l Kereki, baskı; Muhammed Hassun, Risale 3: Risaletu Salatu’l Cum’a, Kum 1409 / 1412.
- Ali b. Muhammed Ali Tabatabai, Riyazu’l Mesail fi Beyani’l Ahkami bi’d Delail, Beyrut 1412 – 1992 / 1414 – 1993.
- Ömer Rıza Kehale, Mucemu’l Muellifin, Demeşk 1957 – 1961, baskı ofset, Beyrut.
- Kazım Cabiri, Salatu’l Cum’a: Tarihiyyen ve Fıkhiyyen, Kum 1376.
- Kamil İbn-i Esir; En-Nihaye.
- Malik b. Enes, el-Muvatta, İstanbul 1401 / 1981.
- Muhammed Eşref b. Emir Azim Abadi, Ovnu’l Ma’bud: Şerh-i Sünen-i Ebi Davud, baskı; Abdurrahman Muhammed Osmani, Beyrut 1421 / 2001.
- Muhammed Bakır b. Muhammed Taki Meclisi, Biharu’l Envar.
- Muhammed Bek Ferid, Tarihu’d Devletu’l Osmaniyye, baskı; İhsan Hakkı, Beyrut 1408 / 1988.
- Muhammed Şevkani, Neylu’l Evtar: Şerh-u Muntekiyu’l Ahbar min Ehadisi Seyyidu’l Ahbar, Mısır: Şirke ve Mektebe ve Metbeahu Mustafa el-Babi el-Halebi.
- Muhammed Mukim b. Muhammed Ali Yezdi, el-Huccetu fi Vucubi Salati’l Cum’ati fi Zamani’l Gıybe, baskı; Cevad Müderrisi.
- Muhammed Yezdi, “Vezayifi Ruhaniyet” der Nakş-i Ruhaniyet der Nizam-ı İslami, Tahran, Şurayı Siyasetgozariyi Eimme-i Cum’a 1375.
- Muhammed Bakır Mahmud, Nehcu’s Saade fi Müstedreki Nehcü’l Belağa, Beyrut, c. 1.
- Muhammed b. Ahmed Desuki, Haşiyetu’d Desuki ale’l Şerhi’l Kebir, Beyrut, Daru İhyau’l Kutubu’l Arabiyye.
- Muhammed b. Ahmed Şemsu’l Eimme Sarahsi, Kitabu’l Mebsut, Kahire 1324 – 1331, baskı ofset, İstanbul 1403 / 1983.
- Muhammed b. İdris-i Şafii, el-Umm, baskı; Muhammed Zuhri Neccar, Beyrut.
- Muhammed b. İsmail Buhari, Sahihu’l Buhari, baskı; Muhammed Zihni Efendi, İstanbul 1401 / 1981.
- Muhammed b. Hasan Tusi, el-Fihrist, baskı; Muhammed Sadık A’li Bahru’l Ulum, Necef 1380.
- Muhammed b. Hasan Tusi, el-Mebsut fi Fıkhı’l İmamiyye, c. 1, baskı; Muhammed Taki Keşfi, Tahran 1387.
- Muhammed b. Hasan Tusi, en-Nihaye fi Mücerredi’l Fıkhi ve’l Fetavi, Beyrut 1400 / 1980.
- Muhammed b. Hasan Tusi, Tehzibu’l Ahkam, baskı; Hasan Musevi Horsan, Beyrut 1404 / 1981.
- Muhammed b. Hasan Tusi, Kitabu’l Hılaf, Kum 1407 / 1417.
- Muhammed b. Hasan Fazıl Hindi, Keşfu’l Lisam, Tahran 1271 / 1274, baskı ofset Kum 1405.
- Muhammed b. Şah Murtaza Feyz-i Kaşani, eş-Şahabu’s Sakıb fi Vucubi Salatu’l Cum’ati’l Ayni, Kum 1401.
- Muhammed b. Şah Murtaza Feyz-i Kaşani, Kitabu’l Vafi, baskı; Ziyauddin Allame İsfahani, İsfahan 1365 / 1374.
- Muhammed b. Abdurrahman Mubarekfovri, Tuhfetu’ş Ahuzi bişerhi Camiu’t Tirmizi, Beyrut 1410 / 1990.
- Muhammed b. Ali Musevi Amuli, Medariku’l Ahkam fi Şerh-i Şeraiu’ş İslam, Kum 1410.
- Muhammed b. Muhammed Mufid, el-Mugnie, Kum 1410.
- Muhammed b. Mekki Şehidi Evvel, el-Beyan, baskı; Muhammed Hassun, Kum 1412.
- Muhammed b. Mekki Şehidi Evvel, ed-Durusu’ş Şer’iyye fi Fıkhı’l İmamiyye, Kum 1412 / 1414.
- Muhammed b. Mekki Şehid-i Evvel, Zikru’ş Şia fi Ahkami’ş Şeria, Kum 1419.
- Muhammed b. Mekki Şehid-i Evvel, Gayetu’l Murad fi Şerh-i Nuketi’l İrşad, Kum 1414, 1421.
- Muhammed Taki Danişpejuh, Fihrist, Kitabhane-i Merkeziyi Danişgahı Tahran, c. 14, Tahran 1340.
- Muhammed Taki b. Maksud Ali Meclisi, Levamiu Sahibkarani el-Müştehir bi Şerhi’l Fakih, c. 4, Kum 1374.
- Muhammed Cevad b. Muhammed Hüseyni Amuli, Miftahu’l Kerame fi Şerhi’l Kavaidi’l Allame, baskı ofset, Kum: Müessesetu A’lu’l Beyt.
- Muhammed Hasan b. Bakır Necefi, Cevahiru’l Kelam fi Şerhi Şeraiu’l İslam, c. 11, baskı; Abbas Kuçani, Beyrut 1981.
- Muhammed Muhsin Ağabozork Tahrani, Tabakatu E’lamu’ş Şia: Nebkau’l Beşer fi’l Karni’r Rabi’ Aşer, Meşhed 1404.
- Mahmud Latifi, “İbadet-i berter ve Esrar-ı an” Hukumet-i İslami, yıl 9, sayı 2.
- Murtaza Hairi, Salatu’l Cum’a, Kum 1409.
- Mes’udi, Murucu’z Zeheb, Beyrut.
- Mensur b. Yunus Behveti Hanbeli, Keşşafu’l Kına’ an Metni’l İkna’, baskı; Muhammed Hasan Şafii, Beyrut 1418 / 1998.
- Nasır Hosro, Sefername-i Nasır Hosro Alevi, Berlin, 1341.
- Numan b. Muhammed Gazi Numan, Deaimu’l İslam ve Zikru’l Helali ve’l Haram, baskı; Arif Tamir, Beyrut 1416 / 1995.
- Vehbi Mustafa Zuheyli, el-Fıkhu’l İslami ve Edilletuh, Demeşk 1404 / 1984.
- Yakut Himevi.
- Yahya b. Şeref Nevevi, el-Mecmu’: Şerhu’l Muhezzeb, Beyrut: Daru’l Fikir.
- Yahya b. Şeref Nevevi, Rovzetu’t Talibin ve Umdetu’l Muftin, baskı; Adil Ahmed Abdulmovcud ve Ali Muhammed Muavviz, Beyrut.
- Yusuf b. Ahmed Behrani, Luluu’l Bahreyn, baskı; Muhammed Sadık Bahru’l Ulum, Kum.
Dış Bağlantılar
- Makalenin kaynağı: Cihan İslam