Cihad
Fıkıh Hükümlerı |
---|
Cihad (Arapça: جهاد), insanın can, mal ve diğer varlıkları ile Allah yolunda mücadele etmesini ifade eden İslami bir öğretidir. Terim olarak, İslam’ın yayılması veya savunulması amacı ile savaş ve mücadele etmek anlamına gelir. Kur’an ayetlerine göre, Allah yolunda can ve malını feda eden herhangi birisi, Allah nezdinde diğer Müslümanlardan daha üstündür; Allah-u Teâlâ da onlara cenneti müjdelemiş ve şehadet makamı vermiştir. Cihad, fıkıh kitaplarının önemli bablarından birini oluşturur. Şia kültüründe cihad ve şehadet İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamı ile bütünleşmiştir. Son yıllarda İslamofobi’nin yanı sıra, aşırı unsurların bazı huşunet ve şiddet eylemleri cihat öğretilerine saldırıların temel kaynağını oluşturmuştur.
“Ribat” veya “Murabate” (sınır muhafızlığı) de cihad konusu ile ilişkili ve bazı yerlerde –hadislerin esasına göre- onun mısdaklarındandır.
Sözlük ve Terim Anlamı
Cihad, “c-h-d” kökünden türemiş ve meşakkat, çaba gösterme, gayret etme, işinde mübalağa etmek, güç ve bir şeyin sonuna varmak anlamında kullanılır.[1] Dinî metinlerdeki en önemli terminolojik anlamı, genel kullanıldığı anlamında olduğu gibi, bir çeşit çaba sarf etmektir. Yani Allah yolunda can, mal ve diğer varlıkları ile İslam’ın yayılması yahut savunulması amacıyla gayret etmek anlamına gelir.[2]
Dinî metinlerde bu özel ve terminolojik anlamının yanı sıra cihat, çok defa has ve umumi anlamında da kullanılmıştır. Örneğin “Cihad-ı Ekber” şeytan ve nefsine karşı mücadele eden mücahitler için kullanılmıştır.[3]
Hadislerde bazı işler cihatla aynı ayarda tutulmuştur. Bunun nedeni muhtemelen o işlere biçilen değerden ötürüdür. Örneğin: Emr-i bi’l maruf ve nehyi anil münker, zalim sultan ve yönetici karşısında adaleti konuşmak, erkeklerin güzel sünnetleri toplumda ihya etmesi için çaba sarf etmesi, kadının kocasına iyi eş olması ve erkeğin ailesi için helal rızk peşinde koşması.[4]
Cihadın Teşrii Edilmesi
Cihat hükmü Medine’de teşrii edildiği için, Mekke’de nazil olan cihat ve türevleri ile ilgili ayetler genel ve sözlük anlamında kullanılmıştır.[5] Cihadın farz kılındığıyla ilgili nazil olan ilk ayet, savunma cihadıyla ilgilidir. Bu ayet hicretin ikinci yılında nazil olmuş ve Müslümanlara müşriklerin saldırıları karşısında kendilerini savunma izni vermiştir.[6] Bakara, Enfal, Al-i İmran, Tevbe ve Ahzab sureleri başta olmak üzere, Medeni surelerin birçoğu cihat ve onunla ilgili konulara değinmiştir.[7] Bu ayetlerin nüzul sebeplerinin analiz ve tahlilinde ve Hz. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) temel amacı, bilhassa savaş ve barışın felsefe ve hikmeti unutulmamalıdır.
Mekke’nin fethinden sonra hicretin sekizinci yılında, görünüşte tüm müşriklerle tüm zaman ve mekânlarda savaşmaya delalet eden bir ayet nazil oldu.[8] Bazı müfessir ve fakihler, bu ayetlerin, özellikle adına “seyf” ayeti[9] denilen Tevbe suresinin 5. ayeti ve başka ayetler bir şekilde müşriklerle müdara edilmesine delalet eden ayetleri[10] nesh ettiğini ileri sürmüşlerdir[11] Bazı oryantalistler de görünüşte Müslümanları Ehl-i kitap gibi müşriklerle her zaman ve mekânda cihada davet eden ayetlerin varlığı görüşüne katılarak, düşmanların fitneleri gibi has şartlarda cihadı farz sayan geride kalan ayetlerin, mensuh ayetler olduklarını söylemişlerdir.[12] Buna karşın, neshe karşı çıkanlar "Kur’an ayetlerinin nesh kuralları ve ayetlerin nüzul sebepleri göz önünde bulundurulduğunda, o ayetlerin nesh olmasına imkân yoktur" demişlerdir.[13]
Cihadın Fazileti
Ayet ve hadislerde cihadın dünyevi ve uhrevi bazı faziletlerine değinilmiştir:
Kur’an Ayetleri
Kur’an ayetlerine göre[14] Allah yolunda can ve malını feda eden herhangi birisi, Allah katında diğer Müslümanlardan daha üstündür; Allah onlara cenneti müjdelemiş ve şehadet makamına nail olacaklarını buyurmuştur.[15] Kur’an-ı Kerim’e[16] göre, cihat için insana mani olan en büyük engellerin kişinin aile, mal ve evine bağlılığıdır. Aynı şekilde cihada yüz çevirenlerin fasık olduklarını ve onlar için ilahî azabı vaat etmiştir. Dolayısıyla Kur’an, zafer yalnızca Allah’ın elindedir[17] ve Allah ve Peygamberinin emrine itaat etmek, niza ve tefrikadan uzak durmak, sabır ve istikamet göstermek ve düşmandan kaçmamak cihadın en önemli hükümlerinden sayılmaktadır.[18] Kur’an ayetlerine göre [19] mücahitler sabır ve istikametleri ölçüsünde Allah’ın gaybi yardımlarından yararlanmaktadırlar.[20] Mücahitlere sükûnet ve huzur bahşedilerek, kâfirlerin kalplerine korku ve vahşet atılması Allah’ın gaybi yardımlarından sayılmaktadır.[21]
Hadisler
- Cihat ederek, şehit olmak için arzu duyan mücahidin sevabı çok büyüktür. Hadislere göre Allah yolunda cihat etmek en üstün işlerdendir.[22]
- İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cihat, Allah’ın özel evliyaları için açtığı cennetin kapılarından bir kapıdır. Cihad takvanın elbisesi, Allah’ın koruyucu, dayanıklı bir zırhı ve sağlam bir kalkanıdır.[23]
- Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda bir gece bekçilik yapmak, geceleri ibadetle gündüzleri oruçla geçen bin günden daha üstündür.”[24]
- Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eğer Müslüman bir gün cihad meydanlarında sabredecek olursa, bu kendisi için kırk yıl ibadetten daha hayırlıdır.”[25]
- İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah, cihadı farz kılmış, yüceltmiş ve zafer vesilesi kılmıştır. Allah’a yemin olsun ki din ve dünya sadece cihad ile doğrulur.”[26]
- Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Herhangi birisi bir mücahidin gıybetini eder, ona eziyette bulunur veya gıyabında ailesine kötü davranırsa, kıyamet günü onun için bir bayrak kaldırılır; hesabı tümüyle görülür ve baş aşağı ateşe atılır.”[27]
- Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Herhangi birisi iğne veya iplikle de olsa bir mücahidi teçhiz ederse (donatırsa), Allah onun geçmiş ve gelecek tüm günahlarını affeder.”[28]
- Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Herhangi birisi cihaddan korkuyorsa, Allah yolunda cihad eden birisini malıyla teçhiz etmelidir. Eğer Allah yolunda cihad eden birisi başkasının malıyla techiz olmuşsa, cihadın fazileti kendisine ve Allah yolunda nafakanın fazileti ise, onu techiz edene aittir. Her ikisi de fazilettir. Nefis fedakarlığı Allah yolunda mal fedakarlığından daha üstündür.”[29]
Cihad Hakkında Yazılan Eserler
Cihadın İslam’daki önem ve konumundan dolayı hakkında çok sayıda kitap telif edilmiştir.[30] Aynı şekilde hadis ve fıkıh kaynaklarında “cihad” veya “seyyir” unvanı ile cihat hükümlerini açıklayan kitaplar telif edilmiştir. Bu konunun önemli bahisleri şunlardır:
- Mücahitlerin savaş hazırlıklarını yüksek seviyeye ulaştırmak,
- Müminlere cihadın farz oluşunun şartları,
- Cihadın çeşitleri,
- Savaş meydanıyla ilgili hükümler. Örneğin:
- Mücadele yöntemi, savaşçılar, ölenler, esirler ve geride kalanlara nasıl davranılması gerektiği
- Ganimetlerin paylaşımı,
- Cihada son verme.[31]
“Ribat” veya “Murabate” (sınır muhafızlığı) de cihad konusu ile ilişkili ve bazı yerlerde –hadislerin esasına göre- onun mısdaklarındandır.[32]
Müslümanların gayri müslimler ile savaş ve barışındaki davranışlarını ele alan “es-Seyyir Avzai’nin (ö. 157), “es-Seyyir”, Muhammed b. Hasan Şeybani’nin (ö. 189) “es-Seyyiru’s-Sağir ve Seyyiru’l Kebir” kitapları da başta Ehlisünnet olmak üzere, eski fakihler arasında yaygındı. Şeybani’nin "es-Seyyiru’l Kebir" kitabı kıdemli olması ve birçok konuyu kapsadığından dolayı, oldukça önemlidir ve hakkında çok sayıda açıklama yazılmıştır. Osmanlı hükûmeti bu kitabı uluslararası ilişkiler kanunu mesabesinde bilmekteydi.[33] Maverdi’nin "Ahkamu’s-Sultaniye" kitabı ile Kadı Ebu Yusuf’un (ö. 183) "Kitabu’l Haraç" kitabının bazı bölümleri de cihat hükümleri ile ilgilidir.[34] Şia’nın kapsamlı fıkıh kaynaklarında, cihatla ilgili konular bazen hudud, emr-i bi’l maruf ve nehyi anil münker gibi farklı konularda ek olarak yer almıştır.[35]
Cihat Fetvaları
Aynı şekilde Şia ulemasının, İslam topraklarının savunulması için on üçüncü yüzyıldaki İran-Rus savaşlarına karşı verdikleri bazı cihat fetvaları, özellikle sömürü ülkelerinin saldırılarına karşı çok etkili olmuştur. Bu fetvalar toplanarak bir araya getirilmiştir.[36] Tarihî kesitlerde bazen Ehlisünnet uleması arasında cihada davet de görülmektedir. Örneğin İbn-i Asakir’in (ö. 571) haçlı savaşlarına karşı cihada teşvik edilmesi hakkında "kırk hadis" adında kitap yazmıştır.[37]
Cihad-ı İbtidai ve Cihad-ı Difai
Fakihler, kitaplarında cihad-ı ibtidai ve difai (saldırı ve savunma) olmak üzere iki gruba ayırmışlardır.[38] Bu bölünme eski fıkıh kitaplarında açık bir şekilde ele alınmamıştır. Fakihler genellikle ibtida-i cihadın hükümlerini teferruatlı, ancak difai cihadı zımni olarak zikretmişlerdir.[39]
- İbtidai cihat, kâfirleri İslam ve tevhide davet ederek, adaleti sağlamak için müşrik ve kâfirlerle yapılan cihattır. Bu tür cihatta Müslümanlar savaşın başlatıcılarıdır. Savaştan amaç, küfrün hâkimiyet ve otoritesini ortadan kaldırarak, ilahî dinin yayılma imkânını sağlamaktır.[40]
- Savunma cihadı, Müslümanlar ve İslam topraklarını savunma savaşıdır.[41]
Cihad-ı İbtidainin Farz Oluşunun Şartları
- Ehlisünnet fakihleri ibtida-i cihadı (saldırı cihadı) İslam ve Müslümanların maslahatı –ister adil ve ister fasık olsun, yönetici hâkimin teşhisi- durumunda farz bilmektedirler.[42] Onlara göre cihat konusunda yönetici hâkime itaat etmek, günlük beş vakit namaz gibi farzdır.[43]
- İmamiye Fakihlerinin çoğu ibtida-i cihadın farz oluşunu ve hatta meşruiyetini masum imam veya naibinin iznine bağlamışlardır.[44] Bu fakihlere göre İmamın naibinden maksat, İmamın has naibidir ve imamın gaybet dönemindeki genel naiplerini (fakihler) kapsamamaktadır.[45] Ancak başka bir gruba göre, cihat için masum imamın veya naibinin iznine ihtiyaç yoktur. Hatta genel naibi bile tevhit ve adaletin yayılması, zalimlerin zulüm ve zorbalığına mani olmak ve mazlumları korumak için aklın verdiği hüküm gereği, ibtidai cihat hakkında görüş bildirebilirler ve caizdir.[46] Bu fakihlere göre, bu konuda iddia edilen icma münakaşe edilebilir icmadır ve hadislerde geçen “adil imam”dan maksat masum imam değildir.[47]
Üç Grup Karşısında İbtidai Cihat
Üç grup karşısında ibtidai cihat farzdır:
- Kitap ehli ve gayri kitap ehli olmak üzere zımmi olmayan kafirler;
- Zımmi kafir şartlarına riayet etmeyen zımmi kafirler;
- Bağiler.[48]
- Ehl-i kitap olmayan kafirlerle cihat İslam’a davet amacı ile gerçekleşmektedir. Onlar bu konuda iki yola sahiptirler: İslam dinini kabul etmek veya savaşmak.
- Zımmi olmayan Ehl-i kitap ile veya zımmi anlaşmasına uymayan zımmilerle İslam’ın kabul edilmesi veya zımmi anlaşmasına uyarak cizye vermeleri için. Sonuç olarak üç seçenekle karşı karşıyadırlar: İslam dinine geçmeleri, kendi dinlerinde kalmaları ve cizye vermeleri veya savaş.
- Bağilerle anlaşmalarını bozdukları ve İmam'a (a.s) baş kaldırarak biatlerini bozdukları için, cihat yaparak yeniden biatlerini sağlamak.[49]
Cihat; Son Çare
Bazı Müslüman yazarlara göre, cihadın farz oluşu Müslümanlar ve gayri müslimlerin birbirlerine karşı çıkmaları anlamında değildir. Bilakis cihat, İslam ve Müslümanların maslahatlarının tespit edilmesi için son çaredir.[50] Cihattan önce karşı tarafa İslam ve ilahî öğretileri anlatmak ve Allah karşısında küfür ve inkârı terk ederek, insanların haklarını ayaklar altına almamaları için davet etmek ve ilk olarak İslam topraklarına yakın bölgelerden başlamak gerekir.[51]
Bazı fakihlere göre, Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) siyresine istinat ederek, şartların münasip olması ve İslam ordularının cihat için hazırlıklı olması durumunda her yıl en az bir kere cihat etmek farzdır.[52] İstisnai durumlar hariç, savaş meydanından kaçmak caiz değildir.[53]
Cihadın Kifai Farz Oluşu
İslam fıkhında meşhur görüşe göre, ibtidai cihat kifai farzdır. Eğer mücahitlerin sayısı cihat için yeterli ise, cihat başkalarının sorumluluğundan çıkar. Ancak yönetici hâkim bazı gerekçelerden dolayı bazılarını savaşta görmek istiyorsa, o kişiler için cihat, farz-ı ayn olur. Savaş meydanında hazır olduktan ve iki taraf karşı karşıya geldikten sonra cihat, farz-ı ayn olur; artık geri çekilmek ve vazgeçmek haramdır.[54]
Cihatçıların Şartları
Fıkıh kitaplarında geçen mücahitlerin şartları şu şekilde sıralanmıştır:
- Erkek olmak.
- Akıl sahibi olmak.
- Hür olmak (köle olmamak).
- Cihat için mali ve fiziki gücün olması.
- Terk etmek için şer'i özrünün olmaması. Dolayısıyla cihat, köleler, kadınlar, çocuklar, deliler, yaşlılar, körler ve şiddetli hastalar yahut herhangi bir organı eksik olanların sorumluluklarından değildir.[55]
- Aynı şekilde anne ve babanın cihada katılmaya rızası yoksa, cihat o kişi için farz-ı ayn olma durumu hariç, cihat o kişinin de sorumluluğundan çıkar, .
Fakihler müşrik anne ve babadan, dededen izin almak ve cihada katılmak için alacaklının borçludan parasını istemesinin zorunluluğunun olup olmadığı hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdir.[56] Yine aynı şekilde ecir tutmak ve cihat için cüale karar kılmak konusunda da ihtilaf etmişlerdir.[57]
Difai ve savunma cihadı için imamdan izin almak gibi, bahsi geçen şartlar gerekli değildir. Zira can, mal ve Müslümanların haysiyeti, her koşul altında gücü olan her Müslümana farzdır.[58]
Hükümler ve Adaplar
- Haram aylarda (Recep, Zilkade, Zilhicce, Muharrem) İslam’dan önce savaş yapmak yasaktı. Bu durum İslam’da da teyit edilmiş ve fakihler Bakara suresinin 217. ve Tevbe suresinin 5. ayeti gibi Kur’an ayetlerine istinaden bu aylarda cihat etmeyi haram ilan etmişlerdir.[59] Ama düşman savaşın başlatıcısı olmuş ve haram aylara riayet etmemişse, bu durumda caiz olur.[60] Elbette bazı Ehlisünnet fakihlerine göre, bu aylarla ilgili ayetlerin hükümleri nesh edilmiş ve dolayısıyla her zaman ve mekânda cihat caizdir.[61]
- Savaştan kaçmak haram ve hatta kebire günahlardandır.[62] Ancak Müslümanların sayısı düşman güçlerinin yarısından daha az olursa, bu durumda onlara karşı direnmek farz değildir.[63]
- İmam (a.s) veya onun tarafından atanan kişinin savaşa başlamadan önce kâfirleri İslam’a (tevhide ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) risaletine şehadet ve usulü din ve füru-u dinden olan gerektirdikleri) davet etmesi farzdır. Ama eğer bundan önce onlar davet edilmişse, bu durumda yeniden davet etmek müstahaptır.[64]
- Savaşa öğlen ve ikindi namazlarından sonra başlamak müstahaptır. Zevalden önce ve ayrıca gece saldırısı zaruret durumları dışında mekruhtur.[65]
- İmam'ın (a.s) izni olmadan savaş için karşı taraftan savaşçı talep etmek bir görüşe göre mekruhtur ve bazıları da bunu haram bilmektedir. Lakin İmam'ın (a.s) menetmesi durumunda, haram olduğundan kuşku yoktur. İmam'ın (a.s) daveti ile savaş ve mübareze etmek müstahaptır; onun zorlaması durumunda da farzdır.[66]
- Düşmanlarla savaşta zafere neden olacak her türlü savaş taktiği ve silahtan yararlanmak caizdir. Lakin ağaçları kesmek, ateş fırlatmak ve düşmana doğru akan suyu kesmek, zaruret durumu dışında mekruhtur.[67] Düşmanlara zaruret dışında zehir atmanın haram yahut mekruh oluşu hakkında fikir ayrılığı vardır. Bazıları zaferin, ağaçların kesilmesi, kalelerin tahrip edilmesi ve mancınık atılmasına bağlı olması durumunda caiz bilmektedirler.[68]
- Kadınların, çocukların, delilerin ve yaşlı, kör, felçli gibi, savaşma gücü olmayanların öldürülmesi -savaşta onlardan düşünce ve taktik olarak istifade edilmemesi durumunda- haramdır. Ama onları kalkan olarak kullanmak veya yalnızca onların öldürülmesi ile kâfirlere galebe çalınacaksa, bunun gibi zaruri durumlarda caizdir.[69]
- Düşmanın kulak, burun ve sair organlarının kesilerek sakatlaması haramdır.[70]
- Savaşta hile, düşmanın güvende olması durumu dışında caizdir.[71]
- Müslümanlara ait hayvanların ayaklarını kesmek mekruhtur. Lakin kâfirlere ait hayvanların ayaklarını kesmenin bazılarının tasrihi ile keraheti yoktur.[72]
- Savaşta kâfirlerden yardım almak, hainlik sayılmayan fikir almayı gerektirse, caizdir.[73]
- Fakihler cihadı, harem bölgesinde (Mekke şehrinin belirlenen sınırları) haram bilmektedirler. Eğer düşman bu bölgede savaşa koyulursa, durum değişir.[74]
- Fıkhi kaynaklarda, hadislere dayanarak cihat için bazı işler müstahap olarak zikredilmiştir. Örneğin, mücahitlerin savaş morallerini yükseltmek ve her grup arasında iletişim sağlamak için alamet ve bayrakların belirlenmesi, tekbir getirmek, recez (hamasi şiirler)[75] ve mahsus duaları okumak.[76]
Ateşkes
Cihadın şu yollardan birisiyle sona ermesi mümkündür: Eğer cihat hidayet amacıyla gerçekleşmişse, düşmanların İslam'ı seçmeleri durumunda,[77] düşman gruplarının Müslümanlara sığınması, geçici ateşkesler veya tam bir ateşkesin sağlanması ile.
Kaynakça
- ↑ Halil b. Ahmed, İbn-i Sikkit, Cevheri, İbn-i Esir "cihat" maddesi.
- ↑ Bkz. İbn-i Abidin, c. 3, s. 217; Heykel, c. 1, s. 44.
- ↑ Bkz. Hürr-ü Amuli, c. 15, s. 161; Necefi, c. 21, s. 350.
- ↑ Kuleyni, c. 4, s. 259; c. 5, s. 9-10, 60, 88; Menavi, c. 3, s. 366; Hürr-ü Amuli, c. 16, s. 34; Heykel, c. 1, s. 46-47, 109-110.
- ↑ Ankebut, 6, 8, 69; Lokman, 15.
- ↑ Hac, 40, ayrıca Bkz. Nişaburi, s. 208, Tabatabai, ayetin zeyli.
- ↑ Muhammed Fuad Abdulbaki, "cihat" ve "katl" maddeleri.
- ↑ Tevbe, 5, 36, 41.
- ↑ Ya şemşir; Hoi, s. 305; Tevbe suresinin 36. ayetini seyf ayeti bilmektedir.
- ↑ Örnek olarak Bkz. A’raf, 199, Bakara, 109, En’am, 112, Hicr, 112, Zuhruf, 89.
- ↑ İbn-i Hazm, en-Nasih ve’l Mensuh, s. 30, 34, 35; Tusi, Tibyan, Bakara, 83 ayetinin zeyli; Tabersi, En’am, 159. ayetin zeyli, Secde, 30, İbn-i Cezvi, s. 242, İbn-i Kesir, c. 2, s. 350.
- ↑ İslam, ikinci baskı, "cihad" maddesi.
- ↑ Bkz. Suyuti, c. 2, s. 29, Reşit Rıza, c. 2, s. 215, Hoi, s. 305, 353; Tabatabai, Bakara, 256, Hicr, 85. ayetlerin zeyli, Zuheyli, s. 114, 120.
- ↑ Nisa 95, Ankebut 69, Tevbe 20.
- ↑ Tevbe 21, Al-i İmran 169.
- ↑ Tevbe 24.
- ↑ Al-i İmran 126, Enfal 10.
- ↑ Enfal 15, 16; 44, 46.
- ↑ Enfal 65-66, Al-i İmran 123- 125.
- ↑ Ahzab 9-10, Tevbe 26.
- ↑ Al-i İmran 126, Enfal 12, Ahzab 26.
- ↑ Bkz. İbn-i Hambel, c. 1, s. 14, c. 3, s. 126; Buhari, c. 1, s. 126, c. 6, s. 15; Müslim b. Haccac, c. 1, s. 88; Malik b. Enes, c. 2, s. 443, 445; Kuleyni, c. 5, s. 2, 4, 53.
- ↑ Nehcü’l Belağa, 27. Hutbe.
- ↑ Kenzü’l Ummal, c. 4, s. 326.
- ↑ Mustedrek’ul-Vesail, 11/21/12324.
- ↑ Vesail’uş-Şia, 11/9/15.
- ↑ Nevadir, Ravendi, 21.
- ↑ Mustedrek’ul-Vesail, 11/24/12333.
- ↑ Mustedrek’ul-Vesail, 11/24/12335.
- ↑ Haci Halife, c. 1, 56. Sütun; Bağdadi, İzahu’l Meknun, c. 1, 251, 282. Sütunlar; başka yerler: c. 2, 196, 707. Sütunlar, Hidayetu’l Arifin, c. 1, 192 ve 264. Sütunlar. C. 2, 123.
- ↑ Zeyd b. Ali, s. 349-362; Şafii, c. 4, s. 167-313; Sahnun, c. 2, s. 2- 50; Müslim b. Haccac, c. 2, s. 1356- 1450; Kuleyni, c. 5,s. 2, 55; Tusi, c. 2, s. 2- 75; İbn-i Hazm, el-Muhalla, c. 7, s. 291; Şemsu’l Eimme Sarahsi, c. 10, s. 2, 144; İbn-i Kudame, c. 10, s. 364- 635.
- ↑ Bkz. Allame Hilli, c. 9, s. 451; Menavi, c. 4, s. 18.
- ↑ Sarahsi, c. 1, Mukaddime Muncid, s. 14, c. 10, s. 2, Hidayetu’l Arifin, c. 1, s. 5, 68, 248, 438, 589, 618, 706; c. 2, s. 24, 52.
- ↑ Şia ve Sünni fıkıh için Bkz. Neccaşi, s. 352, 354, 357, 388; Bağdadi, Hidayetu’l Arifin, c. 1, s. 5, 68, 248, 438, 589, 618, 706; c. 2, s. 24, 52.
- ↑ Örnek olarak Bkz. Müfid, s. 810, 812.
- ↑ Bkz. Mirza Bozorg Kaim Makam, Mukaddime Zergeri Nejad, s. 62, 74, 76; Resail ve Fetavay Cihadi, s. 30- 351.
- ↑ Halvani, s. 11, 13.
- ↑ Muntezeri, c. 1, s. 115.
- ↑ Bkz. Şafii, c. 4, s. 170; Kuleyni, c. 5, s. 2- 23; Sarahsi, c. 1, s. 187- 189.
- ↑ Bakara 193; Enfal 39; Cassas, c. 3, s. 65; Kurtubi, Tabatabai, Bakara 193. ayet.
- ↑ Muntezeri, c. 1, s. 115.
- ↑ Cassas, c. 3, s. 65; Sarahsi, c. 1, s. 156- 1157; İbn-i Kudame, c. 10, s. 371; Şukani, c. 7, s. 242, 243.
- ↑ Mutii, c. 19, s. 269; Şaruni, c. 9, s. 237, 277.
- ↑ Örnek olarak Bkz. Kuleyni, c. 5, s. 3; Tusi, c. 2, s. 8; s. 290; Şehid Sani, c. 3, s. 9; Necefi, c. 21, s. 11.
- ↑ Şehit Sani, Necefi.
- ↑ Hoi, c. 1, s. 364; Muntezeri, c. 1, s. 115; Hamaney, c. 1, s. 331; Bkz. Mirza Bozorg, Kaim Makam s. 66.
- ↑ Munteri, c. 1, s. 118.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 46.
- ↑ Keşfu’r Rumuz, c. 1, s. 418- 422; el-Muhazzabu’l Bari, c. 2, s.. 300 - 310.
- ↑ Zuheyli, s. 90 - 97.
- ↑ Bkz. Şafii, c. 4, s. 177; Muti, c. 19; s. 285-287; Fahru’l Muhakkikin, c. 1, s. 354; Necefi, c. 21, s. 51; Hoi, c. 1, s. 369.
- ↑ Tusi, c. 2, s. 10; İbn-i Kudame, c. 10, s. 367-368; Mutii, c. 19, s. 266; Allame Hilli, c. 1, s. 477; Necefi, c. 1, s. 49.
- ↑ Necefi, c. 21, s. 73; Hoi, c. 1, s. 371.
- ↑ 49. Tusi, c. 2, s. 2; Mutii, c. 19, s. 267, 277; Allame Hilli, c. 9, s. 8; İbn-i Kudame, c. 10, s. 364.
- ↑ Tusi, c. 2, s. 2, 4-5; İbn-i Kudame, c. 10, s. 366-367; Mutii, c. 19, s. 270-272; Hoi, c. 1, s. 362-363.
- ↑ Mutii, c. 19, s. 274 - 276; Allame Hilli, c. 9, s. 27, 33; Necefi, c. 21, s. 21, 26; Hoi, c. 1, s. 366, 367.
- ↑ Mutii, c. 19, s. 280; Allame Hilli, c. 9, s. 54 - 57.
- ↑ Mutii, c. 19, s. 269; Allame Hilli, c. 9, s. 37; Necefi, c. 21, s. 15, 16; c. 41, s. 650 - 651; öteki farklar için Bkz. C. 21, s. 15-16.
- ↑ Bkz. Tusi, c. 2, s. 3; Kurtubi, Bakara 90. ayetin zeyli, Hoi, c. 1, s. 368- 369.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 32, 34.
- ↑ Cessas, c. 1, s. 390; Kurtubi.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 56.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 61.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 51-56.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 81, 82.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 85-88.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 66, 68; İşaretu’s Sabk, s. 143, İsbahu’ş Şia, s. 189.
- ↑ Er-Ravzatu’l Behiyye, c. 2, s. 392.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 73, 77.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 77, 78.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 78, 79.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 82, 85.
- ↑ Cevahiru’l Kelam, c. 21, s. 193, 194.
- ↑ Bkz. İbn-i Cevzi, s. 72-74; Allame Hilli, c. 9, s. 9; Hoi, c. 1, s. 369.
- ↑ Zeyd b. Ali, s. 355; Kuleyni, c. 5, s. 34; Beyhaki, c. 9, s. 153; Allame Hilli, c. 9, s. 52; Buhti Hanbeli, c. 3, s. 72.
- ↑ Mu’zi Mulayiri, c. 16, s. 190- 199.
- ↑ Bkz. Buhari, c. 1, s. 39; Taberi, Feth 16. ayetinin zeyli.
Bibliyografi
- Kur’an.
- İbn-i Esir, en-Nihayet fi Garibi’l Hadis ve’l Eser, Mahmut Muhammed Tanahi ve Tahir Ahmed Zavi baskısı, Beyrut, 1963; Kum ofset baskısı, 1364 h.ş.
- İbn-i Cevzi, Nevasihu’l Kur’an, Beyrut, daru’l Kutubu’l İlmiye.
- İbn-i Hazm, el-Muhalla, Ahmed Muhammed Şakir baskısı, Beyrut, Daru’l İlfaku’l Cedid.
- İbn-i Hazm, en-Nasih ve’n Mensuh fi’i Kur’ani’l Kerim, Abdulgaffar Süleyman Bendari baskısı, Beyrut, 1986.
- İbn-i Hambel, Müsnedu’l İmam Ahmed b. Hambel, Beyrut, Daru Sadır.
- İbn-i Sikkit, Tertib İslahu’l Mantık, Muhammed Hasan Bekai baskısı, Meşhed, 1412.
- İbn-i Abidin, Reddu’l Muhtar ale’d Durru’l Muhtar, Mısır taş baskı, 1272, Beyrut ofset baskısı, 1987.
- İbn-i Kudame, el-Mugni, Beyrut, Daru’l Kitabu’l Arabi.
- İbn-i Kesir, Tefsiru’l Kur’ani’l Azim, Beyrut, 1412.
- Muhammed b. İsmail Buhari, Sahih-i Buhari, İstanbul, 1981.
- İsmail Bağdadi, İzahu’l Meknun, c. 1-2, Haci Halife, c. 3-4.
- Hidayetu’l Arifin, c. 1-2, c. 5-6, Mensur b. Yunus Behveti Hanbeli, Keşşafu’l Kina en Metni’i İkna, Muhammed Hasan Şafii baskısı, Beyrut, 1997.
- Ahmed b. Beyhaki, es-Sünenu’l Kubra, Beyrut, 2003.
- Ahmed b. Ali Cassas, Ahkamu’l Kur’an, Abduselam Muhammed Ali Şahin baskısı, Beyrut, 1994.
- İsmail b. Hammad Cevheri, Es-Sihah, Tacu’l Lügat ve Sihahu’l Arabi, Ahmed Abdulgafur Atar baskısı, Beyrut, Tahran ofset baskısı, Tahran,. 1368.
- Haci Halife, Hürr-ü Amuli, Ahmed Abdulkerim Halvani, İbn-i Asakir ve Devru Fi’l Cihad Zıddu’s Selibeyen fi Ahdi Devleteyn en-Nuriye ve Eyubiye, Demeşk, 1991.
- Ali Hamaney, İran İslam Cumhuriyeti Lideri, Ecvebetu’ul İstiftaat, c. 1, Kuveyt, 1999.
- Halil b. Ahmed, Kitabu’l Ayn, Mehdi Mahzumi ve İbrahim Samurai baskısı, Kum, 1405.
- Ebu’l Kasım Hoi, el-Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Beyrut, 1975.
- Minhacu’s Salihin, Kum, 1410.
- Resail ve Fetava Cihadi, Tedvin, tahkik ve haşiye Muhammed Hasan Recebi baskısı, Tahran, Vezarat-ı Ferheng ve İrşad-ı İslami, Muavinet-i Pejuhi ve Amujeşi, 1378 h.ş.
- Muhammed Reşid Rıza, Tefsiru’l Kur’anı’l Hekim el-Muşteher Basım Tefsiri’l Menar, Şeyh Muhammed Abduh, Mısır, c. 2, 1367ç.
- Vehbe Mustafa Zuheyli, Asaru’l Harb fi’l Fıkhi’l İslami, Demeşk, 1981.
- Zeyd b. Ali (a.s), Müsnedu’l İmam Zeyd, Beyrut, Dar'u Mektebetu’l Hayat.
- Abdusselam b. Saih Sahnun, el-Medinetu’l Kubra, Kahire, Beyrut ofset baskısı.
- Abdurrahman b. Ebu Bekir Suyuti, el-İtkan fi Ulumu’l Kur’an, Beyrut, Daru’l Marifet.
- Muhammed b. İdris Şafii, el-Umm, Beyrut, 1983.
- Abdulhamdi Şervani, Haşiyetu’l Allame Şeyh Abdulhamid Şervani ve İbn-i Kasım el-Abdi Ali Tuhfetu’l Muhtac Beşerhi’l Minhac, Mısır taş baskı, Beyrut Ofset baskısı, Dar'u İhya et-Turas el-Arabi.
- Muhammed b. Ahmed Şemsu’l Eimme Sarahsi, Şerh-u Kitabu’s Seyri’l Kebir, Salahattin Muncid baskısı, Kahire, 1971.
- Muhammed b. Ahmed Şemsu’l Eimme Sarahsi, Kitabu’l Mebsut, Kahire, 1331- 1324, İstanbul ofset baskısı, 1983.
- Muhammed Şavkani, Neylu’l Evtar, Şerh Muteka el-Ahbar min Ahadis Seyyid’l Ahyar, Mısır, Şirket-i Mektebetuhu ve Matbaatahu Mustafa el-Bani el-Halebi, Beyrut ofset baskısı.
- Zeyneddin b. Ali Şehid Sani, Mesaliku’l Efham ila Tenkihu Şeraiu’l İslam, Kum, 1419.
- Tabatabi.
- Tabersi.
- Taberi.
- Muhammed b. Hasan Tusi, el-İktisadu’l Hadi ile Tariku’l İşrad, Tahran, 1400.
- Muhammed b. Hasan Tusi, Et-Tibyan fi Tefsiri’l Kur’an, Ahmed Habib Kuseyr Amuli, Beyrut.
- Muhammed b. Hasan Tusi, el-Mebsut fi Fıkhi’l İmamiye, c. 2, Muhammed Taki Keşfi, Tahran, 1387.
- Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Tezkiretu’l Fukaha, Kum, 1414.
- Hasan b. Yusuf Allame Hilli, Kavaidu’l Ahkam, Kum, 1419.
- Muhammed b. Hasan Fahru’l Muhakkikin, İzahu’l Favaid fi Şerh-i İşkalatu’l Kavaid, Hüseyin Musevi Kirmani baskısı, Ali Penah İştihardi baskısı, Kum, Ofset baskısı, 1363.
- Muhammed b. Ahmed Kurtubi, el-Camii li-Ahkamu’l Kur’an, Beyrut, 1985.
- Malik b. Enes, el-Muvatta, İstanbul, 1981.
- Muhamed Fuad Abdulbaki, el-Mu’cem el-Mufehres li-Elfazi’l Kur’anı’l Kerim, Beyrut, Dar'u İhyau Turas el-Arabi.
- Muslim b. Haccac, Sahihi Müslim, Muhammed Fuat Abdulbaki baskısı, İstanbul, 1981.
- Muhammed Necib Mutii, et-Tekellumetu’s Saniyeti, el-Mecmu, Şerhu’l Muhazzeb, Yahya b. Şeref Nevevi, el-Mecmu, Şerhu’l Muhazzeb, c. 13, 20, Beyrut, daru’l fikir.
- İsmail Muzi Melayeri, Camiu Ahadisu’ş Şia fi Ahkamu’ş Şeriat, Kum, 1383 h.ş.
- Muhammed b. Muhammed Müfid, el-Muknia, Kum, 1410.
- Muhammed Abdurrauf b. Tacu’l Arifin Menavi, Feyzu’l Kadir, Şerhu’l Caimiu’s Sağir, Beyrut, 1972.
- Hüseyinali Muntezeri, Dirasat fi Velayeti’l Fakih ve Fıkhu’d Devlet İslamiye, Kum, 1411.
- İsa b. Hasan Mirza Bozorg Kaim Makam, Ahkamu’l Cihad ve Esbabu’r Reşad, Gulamhüseyin Zergeri Nejad baskısı, Tahran, 1380 h.ş.
- Ahmed b. Ali Neccaşi, Fihrist Esma Musenna eş-Şia el-Muşteher Ricalu’n Neccaşi, Musa Şubeyri Zencani baskısı, Kum, 1407.
- Muhammed Hasan b. Bakır Necefi, Cevarihu’l Kelam fi Şerh-i Şerai’il İslam, Beyrut, 1981.
- Ali b. Ahmed Vahid Nişaburi, Esbabu’n Nüzul Ayat, Kahire, 1968.
- Muhammed Hayr Heykel, el-Cihad ve’l Kital fi siyaseti’ş Şeriyye, Beyrut, 1996.
- Halebi, Ali b. Hasan, İşaretu’s Sebk li Marifeti’l Hak, Camietu Müderrisin, Kum, 1414 h.k.
- Keyderi, Muhammed b. Hasan, Esbahu’ş Şeriat bi-Misbahi’ş Şeriat, Müessese-i İmam Sadık (a.s), Kum, 1416 h.k.
- Amuli, Zeyneddin b. Ali, er-Ravzatu’l Behiyye fi Şerhi’l Lümeti’d Demeşkiye, Kum, 1410 h.k.
- Abi, Hasan b. Ebu Talib, Keşfu’r Rumuz fi Şerh-i Muhtasaru’n Nafi, Muhakkik, Ali Penah İştihardi, Ağa Hüseyin Yezdi, Kum, 1417 h.k.
- Ali b. Hasan, Kenzu’l Ummal fi Süneni’l Ekval ve’l Efal, Müesses er-Risale, Beyrut, 1413 h.k.
- Hilli, Ahmed b. Muhammed Esedi, el-Muhazzeb el-Bari fi Şerhi Muhtasaru’n Nafi, Musahhih, Mucteba İraki, Camiu Müderrisin, Kum, 1417 h.k.
- EI 2, s.v. "Dj ihad" (by E. Tyan).
Dış Bağlantılar
- Makalenin (özet) kaynağı: Danişname-i Cihan-ı İslam ve Ferheng-i Fıkhi Farsi.