Büyük Gaybet
Teoloji | |
---|---|
Tevhid | Zati Tevhid • Sıfati Tevhid • Efali Tevhid • İbadette Tevhid |
Füruu | Tevessül • Şefaat • Teberrük • |
Adalet (İlahi Fiiler) | |
Hüsn ve Kubh • Beda • Emru'n Beyne'l Emreyn • | |
Nübüvvet | |
Peygamberlerin İsmeti • İslam Peygamberinin Hatemiyeti • Gaybet İlmi • Mucize • Kur’an’ın Tahrif Olmadığı | |
İmamet | |
İnançlar | İmam'ın Tayin Edilmesinin Gerekliliği • İmamların İsmeti • Tekvini Velayet • İmamların Gayb İlmi • Gaybet (Küçük Gaybet, Büyük Gaybet), İntizar, Zuhur • Ric'at |
İmamlar | 1. İmam Ali |
Mead | |
Berzah • Cismani Mead • Haşir • Sırat • Amel Defteri • Mizan | |
Belirgin Konular | |
Ehlibeyt • On Dört Masum • Takiye • Merceiyyet | |
Büyük Gaybet veya Gaybet-i Kübra (Arapça: الغيبة الكبرى) diye ifadelerle tabir edilen bu terim, Şianın 12. İmam'ı Hz. Mehdi’nin (a.f) gözlerden ırak ve gizli bir şekilde yaşadığı anlamındadır. Bu gizli yaşayış hicretin 329. yılında başlamış ve günümüze kadar devam etmektedir. Bu dönem, küçük gaybetin (gizlilik ve gözlerden gizlenmek, kaybolmak) hemen ardından ve İmam Mehdi’nin (a.f) dört özel sefir ve vekilinin vefatından hemen sonra başlamıştır. İmam Mehdi (a.f) ile görüşme olanağının olmaması, bu dönemin özelliklerindendir. Büyük gizlilik ve gaybet döneminde yaşayan Şiaların vazifesi, Şia fakihlerine müracaat etmeleridir.
Etimoloji
Sözlükte, “insan bilgisinin dışında kalmak, duyularla algılanamamak, gizlenmek” anlamlarına gelen "gayb" kökünden bir isim olup, “kaybolma, gizlenme” demektir.
Çeşitli Dinlerde ve İslam’da Gaybet
İslâm’dan önceki dönemlerden itibaren kullanılan bu kavram, bazı peygamber veya imamların bir süre gözden kaybolmalarını ifade eder. Gaybetle ilgili en eski bilgi, Tevrat’ta kaydedildiği üzere Hz. İdrîs’in “Allah ile yürüdüğü” ve Allah’ın onu yanına alması neticesinde gözden kaybolduğu şeklindedir (Tekvîn, 5/ 24). Yine Tevrat’ta, Hz. İlyâs’ın Elişa ile yürürken ateşten atların çektiği ateşten bir arabanın gelip onları birbirinden ayırdığı, Hz. İlyâs’ın kasırga ile göklere çıktığı (II. Krallar, 2/1-12), Rabbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce peygamber olarak geri gönderileceği, dünyanın lanetlenmemesi için insanları ıslah edeceği (Malaki, 4/5-6) belirtilmektedir. Hz. İlyâs’ın gaybeti ve geri dönmesi şeklindeki inancına, İncil’de de rastlanılır (Markos, 9/2-13). Ayrıca Hz. İsa’nın kabrinden ayaklanması, semalara yükselmesi, sonradan diri olarak Mecdelli Meryem ve on bir havarisine görünmesi, ardından göğe alınması (Markos, 16/6-20) gibi hususlar da Hristiyanlık’ta gaybet konusunda bazı düşüncelerin varlığını ortaya koyar.
Kur’an-ı Kerîm’de Hz. İdris’in doğru sözlü bir peygamber olduğu ve Allah tarafından yüce bir yere yükseltildiğinden söz edilse de (Meryem 19/56-57) Hz. İlyas hakkında peygamber oluşu dışında (el-En'am 6/85; es-Sâffât 37/123-132) bir açıklama mevcut değildir. Hz. Musa’nın, ilâhî vahyi almak için Tûr dağına gitmek üzere kavminden kırk gece uzaklaşmasından (el-A’râf 7/142-143), yine Hz. Mûsâ ile yol arkadaşından, İslâm literatüründe Hızır diye adlandırılan ve kendisine Allah tarafından özel bir ilim verilen gâib (göz önünde olmayan) kişiden bahsedilmektedir (el-Kehf 18/ 65-82). Ayrıca Hz. İsa’nın muhalifleri tarafından öldürülmediği ve asılmadığı, Allah’ın onu kendisine yücelttiği de belirtilmektedir (en-Nisâ 4/156-158). Bütün bunlardan, İslâm’dan önce gelen peygamberlerden bir kısmının bazı sebepler yüzünden kavimlerinden bir süre ayrılıp sonra döndükleri, bazılarının da ilâhî kitapların ifadesiyle “Allah’ın katına yükseltildikleri” anlaşılmaktadır.
Büyük Gaybetin Başlaması
Allah’ın yeryüzünde koyduğu son hücceti İmam Mehdi (a.f) hicretin 260. yılında kendi imameti başladığında Şialarla olan ilişkilerine kısıtlama getirmiş ve özel sefir ve vekilleri aracılığı ile bu ilişkiyi sürdürmüştür. İmam Mehdi’nin (a.f) son sefiri olan Ali b. Muhammed Semuri, hicretin 329. yılında Şaban ayının 15’inde ölmüştür.
Ölümünden bir hafta önce İmam Mehdi (a.f) tarafından ona hitaben şöyle bir tevki yayımlanmıştır:
“Ey Ali bin Muhammed Semuri! Allah senin musibetinde (ölümünde) kardeşlerine ecir ve mükâfat versin. Doğrusu altı gün sonra vefat edeceksin. Kendini hazırla ve kendinden sonra kimseyi yerine tayin etme. Artık ‘büyük gaybet’ dönemi başlamış ve Allah'ın izin vereceği güne kadar da zuhur gerçekleşmeyecektir. Bu da uzun bir süre sonra; kalpler katılaştıktan ve dünya adaletsizlikle dolduktan sonra gerçekleşecektir. Bu süre zarfında bazıları takipçilerimize gelerek, beni gördüklerini iddia edeceklerdiri. Ancak bil ki her kim Süfyani’nin çıkışından ve gökten sesin gelmesinden önce beni gördüğünü iddia ederse, yalancı ve iftiracıdır.”[1]
Bu tevkinin yayımlanmasından altı gün sonra, birincil vekiller dördüncü sefirin yanında toplanmış ve ondan yerine kimin geçeceğini sormuşlardır. Son sefir Semuri ise, şöyle cevap vermiştir: ‘Emir, Allah’ın emridir ve O iblağ edecektir.”[2] Ali b. Muhammed Semuri’nin vefatından sonra özel sefirlerle görüşme dönemi de sona ermiş ve gaybet (gizlilik) yeni bir aşamaya girmiştir. Bu dönem sonraki kaynaklarda ‘Gaybet-i Kubra’ olarak adlandırılmıştır.
Şia kaynaklarının çoğu son sefirin ölüm tarihini hicretin 329. yılı olarak vermiştir. Ancak Şeyh Saduk ve Fazıl b. Hasan Tabersi, ölüm tarihini 318 olarak kaydetmişlerdir.[3]
İmam Mehdi’nin (a.f) Büyük Gaybet’teki Rolü
Şia inançlarına göre İmam Mehdi (a.f) her ne kadar gaybet (gözden ırak ve gizli) de olsa âlem ve varlıklar onun varlık feyzinden yararlanmakta ve hakikatte, âlem ve varlıklar kendi varlıkları için imamın Allah tarafından tayin edilmesine ihtiyaç duymaktadır. İmam sadece teşrii velayete sahip değil, bilakis tekvini açıdan da âleme velayeti vardır.[4] Bu sebeple Şia’nın önemli bazı kaynakları, ‘İnne’l-Eimmete hum Erkanu’l-Arz’ (Kuşkusuz İmamlar yeryüzünün erkân ve sütunlarıdır) adında bir bap açmışlardır.[5]
İmam'ın gaybet döneminde, dini hükümlerin, inanç hakikatlerinin açıklanması ve insanlara rehberlik mümkün değildir. Zira insanların gaip imama ulaşmaları hiçbir şekilde mümkün değildir. Allame Tabatabai, “İslam’da Şia” kitabında şöyle yazmaktadır: “İmam'ın vazifesi yalnızca marifeti yüzeysel bir şekilde anlatmak ve insanları görünüşte yönetmek değildir. İmam'ın, insanları yüzeysel yönetmek görevi olduğu gibi, amellerin batınına velayet ve rehberlik görevi de vardır. İnsanların manevi hayatlarını düzenlemekte ve amellerin hakikatlerini Allah’a doğru yükseltmektedir. İmam'ın fiziksel huzur ve gaybetinin bu babda bir etkisinin olmadığı açıktır. İmam, batın yoldan insanların nefis ve ruhlarına nüfuz etmekte, gözetmekte ve bağlantı halindedir. İmam, fiziksel olarak gözlerden gizlidir ve her ne kadar zuhur vakti ve evrensel ıslah hareketi şimdiye kadar başlamamış olsa da varlığı her zaman gereklidir.[6]
Gaybet Döneminde İmamla Görüşmek
- Ana Madde: İmam-ı Zaman’la (a.f) Mülakat
İmam Mehdi’nin (Allah zuhurunu çabuklaştırsın) Ali b. Muhammed Semuri’ye hitap ettiği son tevkisinde ‘Süfyani’nin çıkışı ve gökten bir sesin gelişinden önce, birisi İmam Mehdi (a.f) ile görüştüğünü iddia ederse, yalancıdır’ buyruğu, Şialar arasında İmam Mehdi (a.f) ile görüşülüp görüşülemeyeceği konusunda tartışma ve söz dalaşlarının zeminesini oluşturmuştur.
Mülakat Edenler
Bazı Şia kaynaklarda İmam Mehdi (a.f) ile mülakat edenler hakkında çeşitli hikâyeler nakledilmiştir. Bu hikâyeler arasında en ünlüleri şunlardır: Allame Hilli, Seyyid Bahru’l-Ulum, İsmail Herkuli, Hacı Ali Bağdadi ve Ali b. İbrahim b. Mehziyar’la mülakatlar. Bu hikâyeler, Biharu’l-Envar ve Mefatihu’l-Cinan kitaplarında ve ayrıca “Necmu’s-Sakib” gibi İmam Mehdi (a.f) ile ilgili kitaplarda nakledilmiştir.
Genel Niyabet
- Ana Madde: Genel Niyabet
İmam Mehdi (a.f), dördüncü özel sefiri öldükten sonra, artık kendisine sefir atamamıştır. Bu şekilde İmam Mehdi (a.f) ile insanlar arasında doğrudan ilişki kesilmiş ve İmam Mehdi (a.f) ile vekâlet ve sefirlik sona ermiştir. Nakledilen rivayetlere göre, gaybet döneminde İmam Mehdi (a.f) Şiaları, din ve dünya işlerinde fakihlere başvurmakla görevlendirmiştir.[7] Bu dönemde, fakihler ve âlimler İmam Mehdi’nin (a.f) umumi ve genel naiplik ve vekilliğini üstlenmişlerdir. “Umum” şartı, özelin karşısındadır ve bundan maksat, artık belirli hiçbir kimsenin İmam Mehdi’nin (a.f) özel sefir ve vekili olmayacağıdır. Bilakis nakledilen rivayetlere göre şartlarına haiz fakihler, umumi ve genel olarak İmam Mehdi’nin (a.f) niyabet ve vekilliğini yapmaktadırlar.
Şiaların Gaybet Dönemindeki Vazifeleri
Dini hükümleri ikame etmek
İntizar-ı Ferec
İntizar-ı Ferec, Şia terminolojisinde 12. İmam’ın (a.f) zuhuru için beklemek anlamındadır. 12. İmam Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuru doğaüstü ve mucizevi bir şekilde gerçekleşerek, zulüm ve adaletsizlikle dolmuş olan dünyayı adaletle dolduracaktır. Dolayısıyla Şia öğretilerinde “İntizar-ı Ferec” bir çeşit manevi ve ahlaki bir hazırlığı gerektirmektedir.
Hz. Mehdi’yi (a.f) beklemek ve intizar, Şia’ya özgü bir inanç değildir. Hatta Hz. Mehdi (a.f) hakkında bir çok tevatür haddindeki hadis ehlisünnet tarafından doğru kaynaklarla nakledilmiştir.
Ferec için Dua Etmek
Kaynakça
- ↑ Keşfu’l-Ğamme, c. 2, s. 530; İhticac, c. 2, s. 555, 556; Kemalu’d-Din, c. 2, s. 516.
- ↑ El-Gaybet, s. 395.
- ↑ Saduk, Kemalu’d-Din, c. 2, s. 503, rivayet, 32; Tabersi, İ’lamu’l-Vera, s. 417.
- ↑ El-Kâfi, c. 1, s. 196, 197.
- ↑ El-Kâfi, c. 1, s. 196, 197.
- ↑ Tabatabai, Şia Der İslam, s. 236, 237.
- ↑ El-Kâfi, c. 1, s. 67.