Tebük Savaşı

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
resimsiz
infobox'siz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Tebuk Savaşı sayfasından yönlendirildi)
Tebük Gazvesi
Example alt text
TarihHicretin dokuzuncu yılı
YerTebük bölgesi
ÖzellikleriŞam Bölgesi
SonucuMüslümanlar Rumlarla savaş yapmadan Medine’ye geri döndüler.
NedeniŞam bölgesinde bulunan Rumların kışkırtmalarına ve askeri hazırlıklarına karşı koymak.
SavaşanlarHz. Muhammed (s.a.a)
Rumlar
KomutanlarHz. Muhammed (s.a.a)
Rumlar

Tebük Gazvesi (Arapça: غزوة تبوك); Allah Resulünün (s.a.a) en son gazvesidir ve Hicretin 9. yılı Recep veya Şaban ayında Tebük bölgesinde vuku bulmuştur. Resulü Kibriya (s.a.a) Rumlarla savaşmak üzere Tebük bölgesine doğru yola çıkmıştı, ancak özellikle Medineli münafıklar olmak üzere ashaptan bazıları orduya katılmayarak, Müslümanların kalplerine korku salmak için uğraşmışlardır. İslam Peygamberi (s.a.a) savaş için yola çıkmadan önce Medine’de Hz. Ali’yi (a.s) kendi yerine halife ve vekil olarak bırakmıştır. İslam ordusu bir müddet Tebük’te ikamet ettikten sonra Rumlarla savaşmadan Medine’ye geri dönmüştür. Tebük gazvesi hakkında nazil olan ayetlerde münafıklar rüsva edilmiş ve onların sonraki hedef ve planları da aşikâr edilmiştir.

Tebük Gazvesinin Nedeni

İlk tarih yazarlarının eserlerinden geriye kalan kaynakların çoğunda Tebük gazvesi hakkında rivayetler zikredilmiştir. Ancak bu rivayetlerdeki önemli konulardan bazılarında (Tebük gazvesinin nedeni gibi) fikir ayrılıkları bulunmaktadır.[1] Meşhur bir rivayete göre Peygamberin (s.a.a) bu gazvedeki hedefi Şam bölgesinde bulunan Rumların kışkırtmalarına ve askeri hazırlıklarına karşı koymaktı.[2]

Şam Bölgesindeki Haberlerin Alımı

Un ve yağ satımı için Medine’ye gelen Nebatilerin Şam’la ilgili haberleri Müslümanlara ilettiği ve bu nedenle de Medine halkının her gün Şam’daki olaylardan haberdar oldukları söylenmiştir. Bir gün onlardan biri, Rum imparatoru Herakleios’un Medine’ye saldırmak için hazırlık yaptığını, Lahm, Cüzâm, Gassân, Âmile gibi Arap kabilelerini de kendisine kattığı, öncü birliklerinin Tebük’ün kuzeyindeki Belka bölgesinde konakladığı ve kendisinin de Humus’a geldiği haberini verdi.[3][4] Bu konuya değinilmeyen başka bir nakilde, Allah Resulünün (s.a.a) sadece Rumlarla savaşma kastıyla Medine’den çıktığı rivayet edilmiştir.[5]Yakubi[6] ise Resulullah’ın (s.a.a) bu gazvedeki hedefinin, Cafer bin Ebi Talip’in intikamını almak olduğunu belirtmiştir.

Münafıkların Medine’deki Eylemleri

Allah Resulü (s.a.a) Rumlarla savaşma kastı olduğunu ilan ettikten sonra, özellikle Medineli münafıklar olmak üzere ashaptan bazıları orduya katılmaktan kaçınmış ya da savaşın sonucuyla ilgili Müslümanların kalplerine korku salmaya çalışmışlardır.[7]

Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) bu savaşa çıkılmasını vurgulaması, Rumlar tarafından hissedilen tehlikeden daha ziyade, Medine'de olan sorunlardan dolayıdır ve bu sefer onlardan bazılarını gün yüzüne çıkartmıştır. Medineli münafıkların Müslümanların dağılması ve Abdullah b. Ubey’in Peygamberin ordusuna karşı saf tutması için yaptığı kapsamlı propagandalar ve sonrasında münafıkların Medine’ye dönmesi[8] ve bir rivayete göre de Tebük gazvesinden dönüşte Allah Resulüne (s.a.a) suikast düzenlenmesi[9] bu görüşü teyit eden unsurlardan bazılarıdır.

Ordunun Donatılmasındaki Zorluklar

Allah Resulü (s.a.a) ordunun hazırlanmasının hızlandırılmasını emretmişti; ancak aşırı sıcaklık, yolun uzunluğu ve ashaptan bazılarının yoksul olması gibi zorluklar ordunun hızlı bir şekilde hazırlanmasını yavaşlatıyordu.[10] Bundan dolayı da bu orduya “Ceyşu’l Usr” (zorluk ordusu) adı verilmiştir.[11] Bu yüzden Allah Resulü (s.a.a) diğer gazvelerin aksine bu gazvede savaş için hazırlanmaları için hedefini açık bir şekilde halka beyan etmiştir. Resulü Kibriya ilk önce Medine yakınlarındaki Seniyyetu’l Veda bölgesinde konaklamış ve daha sonra yaklaşık 30000 kişiyle Medine’nin kuzeyine ve Rum sınırlarına doğru hareket etmiştir.[12]

Hz. Peygamber Hz. Ali’yi Kendi Yerine Bırakıyor

Allah Resulü (s.a.a) yolculuğa çıkmadan önce Hz. Ali’yi (a.s) Medine’de kendisinin yerine geçirir. [13] Fitne ve kaos çıkarmak isteyen münafıklar imam Ali’nin (a.s) varlığının kendilerine engel teşkil etmesinden dolayı, İmam Ali’nin (a.s) aleyhine propagandalar yapmaya ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) Hz. Ali’den rahatsızlık duyduğu için, geride bıraktığı dedikodusunu yaymaya başladılar. Hz. Ali de onların bu dedikodularının yayılmasını engellemek ve asılsızlığını kanıtlamak üzere Curf bölgesinde Allah Resulünün (s.a.a) yanına gitti ve Medine’deki münafıkların tutumunu arz etti. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) şöyle buyurdu: “Senin bana olan menzilet (konum) ve nispetin, Harun'un Musa'ya olan konumu ve nispeti gibidir. Ancak benden sonra peygamber yoktur.”[14]

Daha sonraları Menzilet hadisi olarak adlandırılan bu hadis, Hz. Ali’nin (a.s) en önemli erdem ve faziletlerinden biri olarak hadis kaynaklarında çeşitli şekillerde rivayet edilmiştir.[15] Ayrıca Hz. Ali’nin (a.s) Resulü Ekrem’den (s.a.a) sonra hilafetine ve imametine delalet eden naslardan biri olarak bu hadise istinat edilmiştir.[16] Medineli münafıkların komplo teorileri dikkate alındığında, Allah Resulünün (s.a.a) Tebük seferinin başlarında Hz. Ali’yi (a.s) kendi yerine bırakması çok önemli ve dikkat çekicidir.

İslam Ordusu Tebük’te

Birkaç menzili geride bıraktıktan sonra[17] Tebük’e ulaşan İslam ordusu yaklaşık yirmi gece orada kaldı.[18] Vakıdi’nin naklettiğine göre, alınan haberlerin asılsız olduğu ve Rumların Müslümanlara karşı savaş hazırlığında olmadığı orada anlaşıldı.[19] Ama bazı rivayetlerde Rum imparatorunun İslam peygamberine (s.a.a) bir temsilci gönderdiği ve bu nedenle Resulullah’ın lütfuna mazhar olduğu belirtilmiştir.[20] Bu süre zarfında Allah Resulü (s.a.a) Dumetu’l Cendel’in hâkimi Ukeydir b. Abdülmelik Kindi ve aynı şekilde Ezruh, Cerba ve Eyle ahalisiyle cizye vermeleri şartıyla barış anlaşması yapmıştır.[21]

Peygamberin Medine’ye Dönüşü

Allah Resulü (s.a.a) hicretin 9. yılı Ramazan ayında Medine’ye döndü.[22] Tebük gazvesine katılmayanların mazeretlerini esas alıp kalplerinde gizledikleri şeyleri Allah’a havale ederek onları bağışladı ve onlar adına istiğfarda bulundu. Ancak halka onlardan üçüyle (Kâ’b b. Mâlik, Mürâre b. Rebî’ ve Hilâl b. Ümeyye) oturup kalkmamalarını ve konuşmamalarını emretti. O üç kişinin tövbe etmesi üzerine Allah Teala Tövbe suresinin 117 ila 119. Ayetlerini nazil ederek onları bağışladı.[23]

Akabe’de Allah Resulüne (s.a.a) Suikast

Tebük gazvesi dönüşünde bir grup münafık Resulü Ekrem’e (s.a.a) suikast düzenleme peşindeydi. Allah Teâla Resulünü bu durumdan haberdar etti ve Allah Resulü de (s.a.a) Huzeyfe ve Ammar’ı yanına aldı. Yüzlerini gizleyen münafıklar Peygamberin (s.a.a) devesini düşürmek istediler, ancak Huzeyfe’nin onlarla savaşa girişmesi üzerine kaçıştılar.[24] Allah Resulü (s.a.a) münafıkların (bazı kaynaklarda on iki kişi olduğu belirtilen) isimlerini Huzeyfe ve Ammar’a söylemiştir.

Kur’an’da Tebük Gazvesi

Tebük gazvesi ve bu gazve hakkında nazil olan ayetler, münafıkları rüsva ederek onların bir sonraki hedef ve planlarını gün yüzüne çıkarmış ve İslam’ın da Arap yarımadası genelinde yayılmasında çok etkili olmuştur.[25]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. http://www.encyclopaediaislamica.com/madkhal2.php?sid=3257.
  2. Vakıdi, c. 3, s. 989 – 990; İbn Sa’d, c. 2, Birinci kısım, s. 118 – 119; Belazuri, 1959, c. 1, s. 368.
  3. Vakıdi, c. 3, s. 989 – 990.
  4. İbn Sa’d, c. 2, Birinci kısım, s. 118 – 119; Belazuri, 1959, c. 1, s. 368.
  5. Urve b. Zübeyr, s. 220; Zuhri, s. 106; Taberi, c. 3, s. 101.
  6. c. 2, s. 67.
  7. Urve b. Zübeyr, s. 220; Vakıdi, c. 3, s. 995 – 996; İbn Hişam, c. 4, s. 168 – 169; Taberi, c. 3, s. 101 – 102, 108.
  8. Taberi, c. 3, s. 103.
  9. Urve b. Zübeyr, s. 221; Tabersi, c. 1, s. 245 - 247.
  10. Vakıdi, c. 3, s. 992; Taberi, c. 3, s. 101 - 102.
  11. Belazuri, 1959, c. 1, s. 368; Urve b. Zübeyr, s. 220, Bu gazveyi Gazvetu’l Usr olarak tabir etmiştir.
  12. Vakıdi, c. 3, s. 992, 996 ve 1002; İbn Sa’d, c. 2, Birinci kısım, s. 199.
  13. Mes’udi, s. 270 - 271.
  14. Zuhri, s. 111; İbn Hişam, c. 4, s. 163; Taberi, c. 3, s. 103 – 104.
  15. Kufi, c. 1, s. 499 – 542; İbn Batrik, s. 126 ve sonrası.
  16. Elemu’l Huda, c. 3, s. 5 ve devamı; Tusi, s. 230; Cahiz, s. 153 – 160; İbn Teymiyye, c. 7, s. 325 ve sonrası.
  17. Vakıdi, c. 3, s. 999.
  18. Vakıdi, c. 3, s. 1015; İbn Sa’d, Birinci bölüm, s. 119 - 121.
  19. Vakıdi, c. 3, s. 1019.
  20. Belazuri, 1959, c. 1, s. 368; Vakıdi, c. 3, s. 999.
  21. Vakıdi, c. 3, s. 1029 – 1032; İbn Sa’d, c. 1, İkinci bölüm, s. 37; Belazuri, 1413, s. 59, 68; Taberi, c. 3, s. 108 - 109.
  22. Vakıdi, c. 3, s. 1056; Yakubi, c. 2, s. 68.
  23. Zuhri, s. 108 – 111; Vakıdi, c. 3, s. 1049 – 1056; Taberi, c. 3, s. 111; İbn Kudame, s. 89 - 93.
  24. El-Bidaye ve’n Nihaye, c. 5.
  25. http://www.encyclopaediaislamica.com/madkhal2.php?sid=3257.

Bibliyografi

  • İbn Batrik, Umdetu Uyunu Sihahu’l Ahbar fi Menakıbı İmamu’l Ebrar, Kum, 1407.
  • İbn Teymiyye, Minhacu’s Sunne, tahkik: Muhammed Reşat Salim, Hicaz, 1406 / 1986.
  • İbn Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra.
  • İbn Kudame, Kitabu’t Tevvabin, tahkik: George Makdisi, Dimeşk, 1961.
  • İbn Hişam, es-Siyeru’n Nebevi, tahkik: Mustafa Saka, İbrahim Ebyari ve Abdulhafiz Şelebi, Kahire, 1355 / 1936.
  • Ahmed b. Yahya Belazuri, Ensabu’l Eşraf, tahkik: Muhammed Hamidullah, Mısır, 1959.
  • Ahmed b. Yahya Belazuri, Futuhu’l Buldan, baskı: Duhuviyye, Liden, 1866, baskı ofset, Frankfurt, 1413 / 1992.
  • Amr b. Behri Cahiz, tahkik: Abdusselam Muhammed Harun, Kahire, 1374 / 1955.
  • Fazl b. Hasan Tabersi, İlamu’l Vera bi E’lamu’l Huda, Kum, 1417
  • Taberi, Tarih, Beyrut.
  • Urve b. Zübeyr, Megaziyi Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, Ravi Ebi’l Esved, tahkik: Muhammed Mustafa A’zami, Riyad, 1401 / 1981.
  • Ali b. Hüseyin Elemu’l Huda, Eş-Şafi fi’l İmame, tahkik: Abdu’z Zehra Hüseyni Hatib, Tahran, 1410.
  • Muhammed b. Süleyman Kufi, Menakıbu’l İmam Emiri’l Mü’minin Ali b. Ebi Talib (a.s), tahkik: Muhammed Bakır Mahmudi, Kum, 1412.
  • Mes’udi, Tenbihu’l Eşraf.
  • Muhammed b. Muhammed Nasıruddin Tusi, Tecridu’l İtikad, tahkik: Muhammed Cevad Hüseyini Celali, Kum, 1407.
  • Muhammed b. Amr Vakıdi, Kitabu’l Megazi li’l Vakıdi, tahkik: Marsden Johannes, Londra, 1966.
  • Yakubi, Tarih.