Medine
Genel Bilgiler | |
---|---|
Özellik | Müslümanların önemli dini şehirlerinden ikincisi |
Mekanlar | |
Mezarlıklar | Baki |
Mescidler | Mescidu’n-Nebi, Kuba Mescidi, Şecere mescidi, Cuma mescidi, İmam Ali (a.s) mescidi |
Medine veya Medinetu’n-Nebi (Peygamberin şehri) (Arapça:المدينة); Suudi Arabistan’da yer alan bu şehir, Müslümanların önemli dini şehirlerinden ikincisidir. Allah Resulü`nün (s.a.a) Medine`ye hicreti, Müslümanların tarihinin başlangıcı olmuştur. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kabri ve mescidi, Baki kabristanlığı, Ehlibeyt imamlarının dördünün kabri ve pek çok İslam büyüklerinin mezarı ve aynı şekilde diğer birçok kutsal mekân bu şehirde yer almaktadır. İsmi “Yesrib” olan ve İslam Peygamberinin (s.a.a) hicretiyle “Medinetu’n-Nebi” olarak değişen bu şehir, hicri kameri 36. yıla kadar ilk İslam devletinin başkenti olarak kalmıştır. Müslümanların müşriklerle savaşı, Hz. Nebiyi Ekrem’in (s.a.a) Medine Yahudileri ile gazvesi, üçüncü halifeye karşı ayaklanma ve onun öldürülmesi, Harre olayı, Nefsi Zekiyye ayaklanması ve Şehidi Fah ayaklanması Medine şehri tarihinde meydana gelen en önemli olaylardan sayılmaktadır. Bunun yanı sıra Şia imamlarının (a.s) çoğu bu şehirde ikamet etmişlerdir.
Medine yolculuğu ve Medine şehrinin kutsal mekânlarını ziyaret etme ve Mescidu’n-Nebi’de namaz kılma, Hac veya Umre yapmaya giden yolcularının, yolculuğunun vazgeçilmez bir parçasıdır.
Medine’nin Coğrafi Konumu
Suudi Arabistan’ın ana şehirlerinden biri olan ve Hicaz bölgesinde bulunan Medine (hicretten önceki ismi: Yesrib) şehri, Mekke’nin yaklaşık 450 km kuzey doğusunda yer almaktadır.[1]
Bu şehir Arabistan yarımadasının kuzeybatısındaki düz bir bölgede bulunmaktadır. Coğrafi olarak 39° ve 59 dakika doğu boylamlarında ve 24° - 57 dakika kuzey enlemlerinde yer almaktadır.[2] Bu şehrin deniz seviyesinden yükseklik oranı ise, 597 ila 639 metredir.[3][4]
Medine şehri, doğusunda Vakım harresi (Harre-i Vâkim) ve batısında da Vebere harresi (Harre-i Vebre) olmak üzere iki Harre (Harre; genellikle yüzeyi sert kaplı siyah taşlı, engebeli, dağ şeklinde olmayan, püskürük kayaçların oluşturduğu volkanik arazi) arasında yer almaktadır.[5] Medine-i Münevvere’deki en belirgin dağ, Uhud dağıdır.
Hava ve Su
Havası sıcak olan Medine çöl iklimine sahiptir. Ancak Mekke’ye göre daha ılıman ve sıcaklık oranı daha düşüktür. Hava sıcaklığı yaz aylarında 45 dereceye kadar yükselmektedir. Bu bölgenin içme ve tarım suyu genellikle yağmur ve kuyu sularıyla temin edilmektedir.
Geçmişte Medine’nin yer altı su kaynakları yerin hemen yüzeye yakın olan kısmında yer almaktaydı. Kuyu kazarak çok kolay bir şekilde suya ulaşılır ve o suyu da içme ve tarım alanlarında kullanırlardı.[6]
Nüfus Ve Tarihsel Bakış
Son yıllarda Medine’nin nüfusu bir milyon üç yüz bin kişiye ulaşmıştır. Bu şehrin sakinlerinin hepsi Müslümandır. Ancak şehrin dışında Müslüman olmayan göçmen işçiler de yaşamaktadır.[7]
İslam’dan önce Yesrib’de Arap (Evs ve Hazrec kabileleri) ve Yahudi kabileleri (Ben-i Kaynuka, Ben-i Nadir ve Ben-i Kurayza kabileleri) sükûnet etmekteydiler. Yahudi kabileleri ağırlıkla şehrin güney ve güney doğusunda yaşamaktaydılar.[8] Nüfusu Evs kabilesinin üç katı olan Hazrec kabilesi ise, Medine’nin merkezinde yaşamlarını sürdürmekteydi. Yesrib’in Arap nüfusu Yahudi nüfusundan çok daha fazlaydı. Evs ve Hazrec kabileleri arasında çok fazla savaş ve çatışma meydana geliyordu. Bu savaş ve çatışmalar Yahudi kabilelerine de bulaşıyordu.
Hicri dördüncü yüzyılın ortalarında İmam Hüseyin’in (a.s) neslinden bir hanedan tedricen Medine’de iktidara geldi ve bazı dönemlerde on iki imam mezhepli veya bazen de Zeydi mezhepli olmak üzere “Eşraf” unvanıyla asırlarca bu bölgede hükümet ettiler. Medine şehri hicri kameri beşinci ve altıncı asırda da, bir taraftan Fatimiler devletinin hâkimiyeti ve diğer taraftan da Hicaz’daki Iraklı Şii âlimlerinin faaliyetleri sayesinde Teşeyyü’nün etkisi altındaydı. Medine’deki Hüseyni seyyidler on birinci asrın sonlarına kadar bağımsızdılar. Ancak 1099 yılından sonra Osmanlı devletinin emriyle Medine, Mekke’nin hâkimiyeti altına girdi. Bunlara rağmen “Havaşim” taifeleri gibi onlardan bazıları teşeyyü mezhebinde kaldılar.[9] Günümüzde Nahavile kabilesi Medine’deki en büyük on iki imam inancına sahip gruptur. Şimdilerde Medine halkının sakinleri Müslüman ve genellikle Ehlisünnet mezhebine mensupturlar.
Medine’nin Ekonomisi
İslam’ın zuhuru döneminde Medine’nin iktisadi konumu Mekke’ninkinden farklıydı. Mekke’nin ekonomisi ticarete, Medine’ninki ise çoğunlukla tarım üzerine dayalıydı. Ekim ve biçim Kuba ve Uhud dağı[10] etrafı gibi farklı bölgelerdeki hurmalık ve mezralarda yaygındı. Hurma ve üzüm Medine’nin en önemli mahsullerindendi. Fakat meyvesi yemek ve ağaçları ise, bina yapımında kullanılan hurma ağaçları bu şehrin ekonomik yaşamının asıl kaynağı sayılmıştır.[11] Buna rağmen halkın genelinin mali durumu iyi değildi.[12]
Medine’nin Kur’an’daki İsimleri
Medine şehrinin eski ve fiili ismi Kur’an-ı Kerim ayetlerinde geçmektedir:
- “Medine”: Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: “Medine'ye dönersek, üstün olan, değersiz olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.” derler. Oysa üstünlük Allah'ın, Peygamberi'nin ve müminlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler." (Münafikun Suresi, 8) Diğer bir ayette de şöyle buyrulmaktadır: “Çevrenizdekilerden bir kısım münafıklar vardır ve Medine halkından…” (Tevbe Suresi, 101)
- “Yesrib”: Medine’nin hicretten önceki ismidir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Hani onlardan bir topluluk, "Ey Yesrib halkı!” (Ahzab Suresi, 13) Zeccaci şöyle yazmaktadır: Yesrib, buraya ilk yerleşen kişinin ismidir ve onun ismi ise, Yesrib b. Kaniye (Kayine) b. Mehlail (Mehlabil) b. Arm b. Ubeyl b. Avs b. Arm b. Sam b. Nuh’tur. Zira Hz. Nuh’un (a.s) “Yesrib” adındaki torunlarından biri ailesi birlikte buraya yerleşmiş ve daha sonraları da burası “Yesrib” adını almıştır.
Allah Resulü’nün (s.a.a) Medine’ye Hicreti
- Ana Madde: Medine’ye Hicret
Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) Bi’setin 13. yılı, Rebiyülevvel ayının başlarında Yesrib’e doğru yola koyuldu. Bu hicret, Yesrib halkıyla yapılan birinci ve ikinci akabe anlaşmasından sonra gerçekleşmiştir. Allah Resulü (s.a.a) Kuba’daki birkaç günlük faaliyetlerinin ardından Yesrib’e gitti. Müslümanların Yesrib’e hicretinin asıl nedeni, Mekke müşriklerinin baskı ve eziyetleri ve Yesrib’lilerin Müslümanları savunmak için Hz. Resulullah (s.a.a) ile anlaşmasıdır.
Hz. Nebiyi Ekrem’in (s.a.a) ömrünün son on yılı Medine’de geçmiş ve bu şehir İslam’ın yayılma merkezi olmuştur.[13]
Allah Resulü’nün (s.a.a) Medine’deki Girişimleri
Mescit İnşası
Allah Resulü’nün (s.a.a) Medine’deki ilk eylemi mescit inşa etmek oldu. Zira mescit, ibadet yeri, kültürel, siyasi ve idari işlerin merkezi olmasının yanı sıra, Müslümanlar arasında İslam’ın asli sığınaklarından birisi olmuştur.[14]
Anlaşma Metni Oluşturma
Hz. Resulün (s.a.a) ikinci girişimi, Medine Müslümanları arasında ortak bir anlaşmaya muvafık kalınmasını sağlamak oldu. Müslümanların tamamının uygulanması için taahhütte bulunduğu ve bunun için Allah Resulü’ne (s.a.a) biat ettiği anlaşmaya göre, hâkimiyet sadece Allah’ın ve Resulü’nün (s.a.a) olarak tanınmış ve aynı şekilde İslam’ın hukuki ve cezai kanunlarından bir bölüm de kanun unvanıyla kabul edilmişti.[15]
Kardeşlik Sözleşmesi’nin İcrası
Müslümanlar arasında kardeşlik sözleşmesini icra etme Hz. Fahri Kâinat efendimizin (s.a.a) Medine’deki üçüncü girişimi oldu. Allah Resulü (s.a.a) Müslümanların kendi aralarındaki irtibat ve ilişki bağlarının güçlenmesi için onları birbirleriyle kardeş yaptı.[16]
İslam Hükümetinin Merkezi, Medine
Çeşitli dönemlerde İslam hükümetinin merkezi olan Medine’nin merkeziyeti Hz. Nebiyi Ekrem’in (s.a.a) hükümetiyle başladı ve İmam Hasan’ın (a.s) hükümetinin sonuna (İmam Ali’nin (a.s) hükümeti zamanındaki üç yıl dışında) yani hicri kameri 41. yıla kadar da devam etti. Bir müddet de Nefsi Zekiyye’nin (145 h.k) hâkimiyeti zamanında İslam hükümetinin merkezi oldu.
Masumların Doğum ve Tedfin (defn) Yeri, Medine
Medine şehri, İmamların bazılarının doğum yeridir. İmam Hasan (a.s)[17], İmam Hüseyin (a.s)[18], Hz. Seccad (a.s)[19], İmam Bakır (a.s)[20], İmam Sadık (a.s), Hz. Kazım (a.s)[21], İmam Rıza (a.s)[22], İmam Cevad (a.s)[23], İmam Hadi (a.s)[24] ve İmam Hasan Askeri (a.s)[25] Medine’de dünyaya gelmişlerdir.
Aynı şekilde Şia imamlarının dördünün, yani İmam Hasan (a.s)[26], Hz. Seccad (a.s)[27], İmam Bakır (a.s)[28] ve İmam Sadık’ın[29] (a.s) mübarek kabri de bu şehirde bulunmaktadır.
Medine’deki Mescitler
- Ana Madde: Mescidu’n-Nebi
Mescidü’l Haram’dan sonra mescitlerin en kutsalı, Medine’deki Allah Resulünün (s.a.a) mescididir. Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) bu mescitte namaz kılınması hakkında şöyle buyurmaktadır: “Benim mescidimde namaz kılmak, Mescid-i Haram hariç (zira Mescid-i Haram’da kılanan namaz yüz bin namaza bedeldir), diğer mescitlerde kılınan on bin namaza denktir.” (صَلَاةٌ فِی مَسْجِدِی هَذَا تَعْدِلُ عِنْدَاللَّهِ عَشَرَةَ آلافِ صَلَاةٍ فِی غَیرِهِ مِنَ الْمَسَاجِدِ إِلَّا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ فَإِنَّ الصَّلَاةَ فِیهِ تَعْدِلُ مِائَةَ أَلْفِ صَلَاةٍ)[30]
Kuba Mescidi
- Ana Madde: Kuba Mescidi
Mescid-i Nebevi’nin (s.a.a) güney tarafının altı kilometre uzaklığındaki Kuba bölgesi, Medine çevresindeki hava ve suyu güzel olan bölgelerden biri sayılmaktadır. Pek çok rivayete göre, Kuba Mescidi “İlk günden temeli takva (Allah'a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana elbette daha layıktır.” ayetinin mısdağıdır. [31]
Bir hadiste Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kendini evinde temizledikten sonra Kuba Mescidi’ne gelip iki rekât namaz kılan kimse, bir umre sevabı almıştır.” (مَنْ تَطَهَّر فی بَیتِهِ ثُمَّ أَتی مَسْجِدَ قُبا فَصَلی فیه رَکْعتْین کانَ له کَأَجْرِ عُمْرَة)[32]
Şecere Mescidi
“Şecere”, “Zu’l-Huleyfe” ve “Ebyar Ali” olarak bilinen bu mescit, Medine dışındaki en önemli mescitlerden birisidir. Şecere mescidi mikat ve ihrama girilen mescitlerden biri olma hasebiyle büyük öneme sahiptir.
Cuma Mescidi
Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) Kuba’dan Yesrib’e doğru yol alırken, Ben-i Salim kabilesi arasında ilk Cuma namazı kılmış ve bundan dolayı da Allah Resulü’nün (s.a.a) namaz kıldığı yer “Cuma mescidi” (Mescidu’l Cuma) olarak tanınmıştır.
Umre Mescidi
“Arafat Mescidi” veya “Umre Mescidi” isimleriyle anılan bu mescit, Kuba Mescidi’nin kıble yönünde yer alır. Arefe gününde Allah Resulü (s.a.a) o alanda durmuştu ve bu yüzden yer o kadar düzleşmişti ki Allah Resulü (s.a.a) Arafatta vukuf yapan herkesi görebiliyordu. Bu yüzden oraya bu isimin verildiği söyleniyor. [33]
Utban b. Malik Mescidi
“Utban b. Malik Mescidi” de Kuba bölgesinde yer alan mescitlerden biridir. Ensar’ın ileri gelenlerinden İbn-i Utban, Allah Resulü’ne (s.a.a) namaz kılması için bir yer belirlemek üzere, Hz. Resulullah’tan (s.a.a) evine gelerek namaz kılmasını istedi. Utban bunu, bazen gelen selin kendisi ile mescidin arasını açmasından dolayı istiyordu. Bu sebepten ötürü Allah Resulü (s.a.a) Utban’ın evine giderek, evinin bir bölgesinde namaz kıldı. Böylelikle Utban’ın evi mescide dönüşmüş oldu.[34]
İmam Ali (a.s) Mescidi
Fetih mescidinin güneyinde yer alan İmam Ali (a.s) Mescidi, Bathan vadisine bakmaktadır. Ahzab savaşında Medine şehrinin kuşatma altında olduğu müddet içerisinde Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) burada ibadet ettiği rivayet edilmiştir.[35]
Fadih Mescidi
Ben-i Nadir Gazvesinde (savaşında) Allah Resulü (s.a.a) için bu bölgede çadır kurulmuş ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) burada bulunmasının bereketine de orada bir mescit inşa edilmiştir. Burada yer alan ağaçların “Fadih” veya “hurma pekmezi” anlamına gelen -veya hurma sütü- “Fudayh” ismiyle anılmasından ötürü, mescit bu isimle anılmıştır.
Bu mekân “Reddu’ş-Şems” adıyla da tanınmaktadır. İmamlardan (a.s) rivayet edilen hadislerde bu mescit ziyaret edilmesi gereken mescitlerden biri olarak yâd edilmiştir.[36]
- Aynı şekilde bakınız: Reddu’ş-Şems Mescidi
Mesacid-i Seb’a (Yedi Mescit)
Medine’nin kuzeybatısındaki Sel’ dağının eteklerinde birbirine yakın olan yedi mescide “Mesacid-i Seb’a” (Yedi mescit) denmiştir. Bu mescitlerin isimleri şöyledir: İmam Ali (a.s) Mescidi, Salman Mescidi, Fatıma (s.a) Mescidi, Ebuzer Mescidi, Zu Kıbleteyn Mescidi, Ebu Bekir Mescidi ve Ömer Mescidi.[37]
Medine’de başka mescitler de bulunmaktadır; onlardan bazılarının isimleri şöyledir:
- Fetih Mescidi
- Gamame Mescidi
- Mescidu’l İcabe (Mubahele)
- Ma’res Mescidi
- Seniyetu’l Veda Mescidi
- Sukya Mescidi
- Mescid ve Meşrebe-i Ümmü İbrahim[38]
Mescid-i Zu Kıbleteyn
Mekânlar
Baki Kabristanı
- Ana Madde: Baki
Baki kabristanı, İslam tarihindeki en eski ve en meşhur kabristandır. Bu mezarlık Medine’nin doğu bölgesinde yer almaktadır.
İmam Hasan Müçteba (a.s), İmam Ali b. Hüseyin (a.s), İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık (a.s) olmak üzere masum imamlardan dördünün mübarek kabri ve aynı şekilde Fatıma binti Esed ve bir görüşe göre Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) mübarek mezarı da bu kabristandadır. Ayrıca Hz. Resulü Ekrem’in (a.s) amcası Abbas’ın, çocuklarından Ümmü’l Benin, İbrahim, Rukayye ve Ümmü Külsüm’ün ve eşlerinden Safiyye ve Atike’nin kabrinin yanı sıra, sahabe, tabiin, salihler ve İslam şehitlerinden birçoğunun kabri de Baki kabristanında yer almaktadır.
Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) bu kabristanda defnedilenlere özel bir ilgisi vardı. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ben, Baki kabristanında defnedilenlere bağışlanma dilemek için emrolundum.”
Allah Resulü (s.a.a) ne zaman Baki mezarlığının yanından geçse, şöyle buyururdu: “Size selam olsun, ey müminlerin evinde defnedilenler! İnşallah bir gün biz de size katılacağız.” (السَّلامُ عَلَیکمْ مِنْ دِیارِ قَوْمٍ مُؤْمِنِینَ وَ إِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِکمْ لاحِقُونَ)[39]
Uhud Dağı
- Ana Madde: Uhud Dağı
Medine’nin en önemli ve meşhur dağlarından biri olan Uhud Dağı, Mescid-i Nebevi’nin (s.a.a) beş kilometre kuzeydoğusundadır.[40] Bu dağın bölgedeki herhangi bir dağ silsilesine bağlı olmayıp, ayrı olduğundan dolayı “Uhud” adını aldığı belirtilmiştir.[41] Büyük zirveleri olan Uhud dağı, 7 km (doğudan batıya) uzunluğuyla Arap yarımadasındaki en uzun dağdır. Bu dağın eni ise, 1 ila 3 km arasındadır.[42]
Uhud gazvesi Şevval ayının yedisi (Hicri kameri 3. yıl) cumartesi günü Uhud dağının yanında meydana gelmiştir. Bu dağın eteklerinde Uhud dağı şehitlerinin toprağa verildiği küçük bir mezarlık bulunmaktadır. Hz. Resulü Ekrem’in (s.a.a) amcası Hz. Hamza’nın kabri de bu mezarlıktadır.[43]
Hz. Fatıma’nın (s.a) Evi
Müminlerin emiri İmam Ali (a.s) ve Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) evi, Mescidu’n-Nebi’nin yanında yer almaktaydı. Bu evin iki kapısı vardı. Birinci kapı (Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) namaz vakitlerinde girdikleri) mescide açılırken, ikinci kapısı da (günlük işleri için giriş-çıkış yaptıkları) dışarıya açılırdı. Seddu’l Ebvab hadisesinde bu eve işaret edilmiştir.
Şii ve Ehlisünnet rivayetlerinde bu evden “Beyti Fatıma” veya “Hucretu Fatıma” unvanıyla söz edilmiştir.[44] Sonraki dönemlerde ve Mescidu’n-Nebi’nin (s.a.a) de genişletilmesiyle Hz. Fatıma’nın (s.a) evi yıkılmıştır. Bu ev günümüzde Hz. Peygamberin (s.a.a) zarihinin sınırları içerisinde yer almaktadır.
Külsüm b. Hidm ve Sa’d b. Hayseme
Kuba bölgesinde farklı yer ve mekânlar bulunmaktaydı ama bu günümüzde mekânlar yok olmuştur. Külsüm b. Hidm ve Sa’d b. Hayseme’nin evi bu mekânlardan biriydi. Bu iki yer Allah Resulü’nün (s.a.a) hicretten sonra geldiği ve Medine’ye ilk hicret eden belli sayıda muhacirin yaşamış olduğu yerdir.[45]
Eris Kuyusu
“Eris” Şam ehli lügatinde, “felah” ve “kurtuluş” anlamına gelmektedir. Bu kuyu, “Eris Kuyusu”, “Hatem Kuyusu” ve “Nebi Kuyusu” isimleriyle de anılmıştır. Tarih ve hadis kaynaklarında bu kuyudan defalarca söz edilmiştir ki bunların en önemlisi Allah Resulü’nün (s.a.a) yüzüğünün Osman b. Affan zamanında ve onun tarafından bu kuyuya düşürülme hadisesidir.[46]
Muhammed Nefsi Zekiyye’nin Kabri
Muhammed b. Abdullah b. el-Hasan b. el-Hasan’ın (a.s) kabri, şehrin batı ve kuzey tarafı arasında, Sel’ dağının yakınlarında bulunmaktadır.[47]
Medine Tarihindeki Önemli Hadiseler
Ben-i Kaynuka ile Savaş
- Ana Madde: Ben-i Kaynuka Savaşı
Yahudi olan Ben-i Kaynuka kabilesi, Bedir savaşından sonra Allah Resulü (s.a.a) ile olan anlaşmalarını bozdular. Hz. Resulü Ekrem (s.a.a) onlara nasihatte bulunarak, onlardan Kureyş’in akıbetinden ibret almalarını ve Müslüman olmalarını istedi. Ben-i Kaynuka Yahudileri ise, bu nasihatlere kulak asmadı. Bir gün Yahudilerden biri pazarda Müslüman bir kadına ihanet etti. Bu durumu gören bir Müslüman da Yahudiyi öldürdü. Kendisi de diğer Ben-i Kaynuka Yahudileri tarafından öldürüldü. Bunun üzerine Ben-i Kaynuka Yahudileri savaş ilan ederek, kendi kaleleri içinde savaş hali aldılar. Allah Resulü (s.a.a) de onları muhasara altına aldı. Ben-i Kaynuka Yahudileri bir müddet sonra da sadece develerine yükleyebilecekleri kadar eşya almaları kaydıyla Medine’den sürgün edildiler.[48]
Ben-i Nadir Yahudileri ile Savaş
- Ana Madde: Ben-i Nadir Gazvesi
Yahudiler, Ben-i Nadir kabilesi kalesine giden Hz. Nebiyi Ekrem’e (s.a.a) suikast girişiminde bulunma kararı aldılar ve bundan dolayı da kalenin damına çıkarak, kalenin üstünden büyük bir taşı Allah Resulü’nün (s.a.a) başına atmak istediler. Ancak vahiy yoluyla onların bu suikastlarından haberdar olan Hz. Resulü Kibriya (s.a.a), hemen kaleden ayrıldı ve onlara anlaşmalarını bozmalarından ötürü, Medine’yi terk etmelerini emretti.[49]
Ben-i Kurayza Yahudileri ile Savaş
- Ana Madde: Ben-i Kurayza Savaşı
Ben-i Kurayza Yahudileri, Ben-i Nadir kabilesinin Medine’den sürgün edilmesinin ardından Müslümanlarla olan anlaşmalarını bozarak, Kureyş ve diğer kâfirlerle birlikte Ahzab savaşını meydana getirdiler. Bir kez de gece baskın yapmak isteseler de[50], nihayetinde yeni Müslüman olan birinin işbirliği ile onların kâfirlerle olan anlaşması bozuldu. Neticede Ahzab ordusuyla işbirliklerini sonlandırdılar.[51] Allah Resulü (s.a.a) Ahzab savaşının sonra ermesinin ardından, Ben-i Kurayza Yahudilerinin üzerine giderek, onları kuşatma altına aldı. Yaklaşık bir ay süren kuşatmanın ardından teslim olan[52] Ben-i Kurayza Yahudilerinin savaşçılarının idamı, kadın ve çocuklarının da esir alınması hükmü verildi.
Harre Olayı
- Ana Madde: Harre Olayı
Harre olayı, Emevilerin İmam Hüseyin’i (a.s) şehit ettikten sonra işledikleri büyük katliamlarından biridir. Bu hadise Abdullah b. Hanzala b. Ebu Amir önderliğindeki Medine halkının hicri 63 yılında Yezid b. Muaviye hükümetine karşı ayaklanması olayıdır.
Yezit, Müslim b. Ukbe komutanlığındaki beş bin kişilik orduyu Medine’ye gönderdi. Bu ordu halkın kıyamını kanlı ve çok sert bir şekilde bastırdı. Bu olayda aralarında 80 sahabe ve 700 Kur’an hafızının da olduğu Medine halkından birçoğu katledildi; malları yağmalandı ve üç gün boyunca namusları Şam ordusuna mubah sayıldı. Kısacası Şam ordusu ellerinden gelen her türlü caniliği hunharca işledi.[53]
Nefsi Zekiyye Ayaklanması
Muhammed Nefsi Zekiyye, Mansur Abbasi’nin hilafeti döneminde (hicri 145 yılında) Medine’de ayaklandı. Medine halkı, özellikle de Malik b. Enes gibi hadisçiler Nefsi Zekiyye’yi destekleyerek, Mansur’a olan biatı, zorlama ve baskı ile olduğundan dolayı geçersiz saydılar. İki ordunun arasında meydana gelen çatışma sonucunda Nefsi Zekiyye’nin ordusu yenildi ve kendisi de öldürüldü. Nefsi Zekiyye’nin bedeni ise, Baki’de toprağa verildi.[54]
Medine Konulu Kaynaklar
Medine şehrinin Müslümanların yanındaki öneminden dolayı, hicretten sonraki ilk yıllardan beri bu şehrin tanıtımı ve fazileti hususunda kitaplar yazılmıştır. Onlardan bazıları yok olurken, bazıları da günümüze kadar ulaşmıştır. Günümüzde de bu konu hakkında çeşitli dillerde eserler kaleme alınmıştır.
Eski Kaynaklar
- Medine hakkında yazılan ve günümüze ulaşmayan eserlerden ilki, İbn-i Zebale’nin (vefat: yaklaşık hicri kameri 200)[55] Ahbaru’l Medine kitabıdır. Diğeri ise, Zübeyr b. Bekkar’a (hicri 172 - 256)[56] ait olan “Ahbaru’l Medine” eseridir. Her ne kadar bu iki kitap elimize ulaşmasa da sonraki kaynaklar bu iki kitaptan alıntılar yaparak bu iki kitabın çoğu konularını korumuşlardır.
- Medine hakkındaki en önemli ve en kapsamlı eski kitaplardan biri, Nureddin Ali b. Ahmed Semhudi’nin dört ciltlik kitabı, “Vefau’l Vefa bi Ahbari Daru’l-Mustafa” kitabıdır. Ansiklopedi tarzında yazılan bu eser, kutsal Medine şehri tarihi hakkında çok eski aktarımlar ve yeni araştırmalarla yazılmış, kendi alanında eşsiz bir eserdir. Semhudi bu eserinde günümüzde mevcut olmayan pek çok kitaptan yararlanmıştır. Ayrıca o, adım adım şehri gezmiş ve tarihi eserleri belirlemiş ve tanıtmıştır. Bu kitabın Arapça metninin özeti yüz yıl önce “Ahbar-ı Medine” unvanıyla Farsçaya çevrilmiş ve Hicri Şemsi 1376 / 1997 yılında “Meş’ar” yayınevi tarafından basılmıştır.[57]
Muasır (son dönem) Kaynaklar
Son çağlarda da Medine’nin tanıtımı hakkında çeşitli dillerde dikkate şayan kitaplar kaleme alınmıştır. Onlardan bazıları şunlardır:
- Ali Hafız’ın kaleme aldığı Fusulun min Tarihi’l Medineti’l Münevvere (Arapça): Kitabın müellifi, geçen çeyrek asırda, Medine tarihi ve dini eserler alanında en seçkin şahsiyetlerden birisi olup, Medine şehrinin tarihi hakkındaki araştırmalarını bu kitapta toplamıştır.[58]
- Medine Şinasi (Farsça): İranlı araştırmacı Muhammed Bakır Necefî’nin bu eseri, Medine hakkında Farsça dilinde yayımlanan, inceleme ve araştırmaya dayalı en ayrıntılı eserlerden birisidir. Bu kitabın birinci cildi Medine’deki mescitler ve bazı tarihi eserleri ve ikinci cildi ise, Allah Resulü (s.a.a) zamanındaki savaşların coğrafyasını içerir. Almanya’da basılan bu eser, resim ve haritalarla doludur.[59]
- Mealimu’l Medineti’l Münevvere Beyne’l İmare ve’t-Tarih (Arapça): Bu kitap Abdulaziz Kaki’nin eseridir. Bu eserin Medine tarihi hakkında yazılan son yılların en kapsamlı kitabı olduğunu söylemişlerdir.[60]
Bu eserlere ilaveten, el-Mesacidu’l Eseriyye fi’l-Medineti’l Münevvereti (Muhammed İlyas Abdulgani’nin eseri) gibi Medine ile ilgili çok sayıda kitap kaleme alınmış ve onlardan bazıları Farsçaya çevrilmiştir.[61]
Kaynakça
- ↑ Huccetu’t-Tefasir ve Belagu’l İksir, c. 2, Mukaddime, s. 1064.
- ↑ Karre Chanlu, Haremeyni Şerifeyn, s. 116.
- ↑ Amuli, Mealimu Mekke ve’l-Medine Beyne’l Mazi ve’l-Hazır, s. 261.
- ↑ http://www.pajoohe.com/fa/index.php?Page=definition&UID=39106.
- ↑ Asaru’l Bilad ve Ahbaru’l İbad, s. 157.
- ↑ Ensabu’l Eşraf, c. 5, s. 487; Mucemu’l Buldan, c. 3, s. 104.
- ↑ http://www.aljazeera.net/encyclopedia/citiesandregions/2014/11/19/%D8%A7%D9%84%D9%85%D8%AF%D9%8A%D9%86%D8%A9-%D8%A7%D9%84%D9%85%D9%86%D9%88%D8%B1%D8%A9.
- ↑ El-Ensari, Asaru’l Medinetu’l Münevvere, s. 210.
- ↑ Atlas-ı Şia, s. 415 - 418.
- ↑ El-Mufassal fi Tarih…, s. 132.
- ↑ En-Nedvi, Seyyid Ali Hasani, es-Siretu’n-Nebeviyye, Demeşk, Daru İbn-i Kesir, 12. Baskı, 1425 h.k, s. 266.
- ↑ Ahsenu’t-Takasim, s. 34.
- ↑ Mekke ve Medine, Kurdi, Ubeydullah Muhammed Emin, s. 212.
- ↑ Ubeydullah Muhammed Emin, Mekke ve Medine, Kurdi, s. 212.
- ↑ Ubeydullah Muhammed Emin, Mekke ve Medine, Kurdi, s. 212.
- ↑ Ubeydullah Muhammed Emin, Mekke ve Medine, Kurdi, s. 212.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 309.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 331.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 435.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 452.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 497.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 525.
- ↑ Mufid, el-İrşad.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 569.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 585.
- ↑ Şeyh Mufid, el-İrşad, s. 322.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 435.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 452.
- ↑ Mufid, el-İrşad, s. 467
- ↑ Mescidu’n-Nebi, Merkez-i Tahkikat-i Hac, s. 3.
- ↑ Ebu’l-Futuh Razi, Ravhu’l Cinan ve Ruhu’l Cenan, c. 6, s. 111; Tabatabai, el-Mizan, s. 618; Seyyid Kutup, Fi-Zilali’l Kur’an, s. 305.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, c. 3, s. 210; İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, c. 1, s. 189.
- ↑ Tarihu’l Mealimu’l Medinetu’l Münevvere, s. 125 - 126.
- ↑ Tarihu’l Mealimu’l Medinetu’l Münevvere, s. 155.
- ↑ Hulasetu’l Vefa bi Ahbari Dari’l Mustafa, ed-Durru’s-Semin, s. 233; el-Mesacid ve’l-Emakinu’l Eseriyye, s. 24.
- ↑ Biharu’l Envar, c. 63, s. 487; c. 81, s. 82; c. 96, s. 335 ve c. 97, s. 213, 214, 216, 224.
- ↑ Hulasetu’l Vefa bi Ahbari Dari’l Mustafa, ed-Durru’s-Semin, s. 233; el-Mesacid ve’l-Emakinu’l Eseriyye, s. 24.
- ↑ Mekke ve Medine, Merkez-i Tahkikat-ı Hac, s. 28.
- ↑ Baki, Merkez-i Tahkikat-i Hac, s. 3.
- ↑ Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, s. 354.
- ↑ Fethu’l Bari, c. 7, s. 289 – 290; Vefau’l Vefa, c. 3, s. 108.
- ↑ Tarih ve Asar-ı İslamiyi Mekke, s. 307.
- ↑ Vakıdi, Mağazi, s. 145; el-Mesacid ve’l-Emakinu’l Eseriyye…, s. 31; Tarihu’l Medinetu’l Münevvere, c. 1, s. 130.
- ↑ http://www.pajoohe.com/fa/index.php?Page=definition&UID=10484.
- ↑ Et-Tuhfetu’l Latife, s. 70.
- ↑ Caferiyan, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, Meş’ar, s. 253; Askar Kaidan, Tarih ve Asar-ı İslamiyi Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere, s. 385.
- ↑ Hüccetü’t-Tefasir ve Belagu’l İksir, c. 2, Mukaddime, s. 1071.
- ↑ Vakıdi, Mağazi, s. 127 - 128; Sire-i İbn-i Hişam, s. 314 - 315; Taberi, c. 3, s. 997; el-Kamilu İbn-i Esir, c. 3, s. 970 - 971.
- ↑ Vakıdi, el-Mağazi, s. 269 - 270; İbn-i Sa’d, et-Tabakat, c. 2, s. 55 – 56; Sire-i İbn-i Hişam, s. 354 – 355; el-Kamilu İbn-i Esir, c. 3, s. 1010 – 1011; Taberi, c. 3, s. 1054 - 1056.
- ↑ Vakıdi, Mağazi, s. 345 - 346.
- ↑ Sire-i İbn-i Hişam, s. 371 – 374; İbn-i Sa’d, et-Tabakat, c. 2, s. 67; Vakıdi, Mağazi, s. 361 – 363; Taberi, c. 3, s. 1078 – 1079; el-Kamilu İbn-i Esir, c. 3, s. 1022.
- ↑ Taberi, c. 3, s. 1084; Yakubi, c. 1, s. 411.
- ↑ Mes’udi, Murucu’z-Zeheb, c. 2, s. 73 ila 75.
- ↑ Mes’udi, Murucu’z-Zeheb, c. 2, s. 298 ve 299.
- ↑ Bu kitap hakkında daha fazla bilgi edinmek için: http://phz.hajj.ir/422/9264.
- ↑ Bu kitap hakkında daha fazla bilgi edinmek için: http://phz.hajj.ir/422/9262.
- ↑ Caferiyan, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, s. 23.
- ↑ Caferiyan, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, s. 23.
- ↑ Caferiyan, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, s. 25.
- ↑ Caferiyan, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, s. 25.
- ↑ Caferiyan, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, s. 26.
Bibliyografi
- Caferiyan, Resul, Asar-ı İslamiyi Mekke ve Medine, Meş’ar, Tahran, 1386.
- Tabatabai, Muhammed Hüseyin, el-Mizan, Muhammed Bakır Hüseyin Hamedani, Bonyad-ı İlmi ve Fikrîyi Allame Tabatabai, 1363.
- Seyyid Kutup, Fi Zilali’l Kur’an, Beyrut, Daru İhyau’t-Turasu’l Arabi, et-Tab’atu’l Hamise, 1384 h.k.
- Razi, Ebu’l Futuh, Ravhu’l Cinan ve Ruhu’l Cenan, Tahran, Kitapfuruşiyi İslamiyye.
- Kaidan, Askar, Tarih ve Asar-ı İslamiyi Mekke-i Mükerreme ve Medineyi Münevvere, Meş’ar, ikinci baskı, 1374.
- El-Mesacid ve’l-Emakini’l Eseriyye.
- Şeyh Müfid, el-İrşad, tercüme: Hasan Musevi Mucab, Kum, İntişarat-ı Server.
- Mes’udi, Ali b. Hüseyin, Murucu’z-Zeheb ve Meadini’l Cuher, Ebu’l Kasım Payende, Tahran, İntişarat-ı İlmi ve Ferhengi, 1387.
- Vakıdi, Muhammed b. Ömer, Mağazi, tercüme: Mahmud Mehdevi Damgani, Tahran, Merkez-i Neşr-i Danişgahi, ikinci baskı, 1388.
- İbn-i Kesir, Ebu Fida İsmail b. Ömer, el-Bidaye ve’n-Nihaye, Beyrut, Daru’l Fikir, 1407.