Salavat

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
kategorisiz
wikishia sitesinden
(Salavât sayfasından yönlendirildi)
Yakarış

Salavat (Arapça: الصلاة على النبي), Hz. Resul-ü Kibriya (s.a.a) ve Ehlibeytine (a.s) saygı ve selamı bildirme anlamına gelen Arapça bir zikirdir. Müslümanlar namazın teşehhüdünde ve Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) adının duyulduğu ve anıldığı yerlerde bu zikri söylerler. Ahzab Suresinin 56. ayetine (Salavat Ayeti) ek olarak, çok sayıda hadis, salavatın müstahap olduğunu vurgulamaktadır.

Müslümanların inancına göre salavat, hem Hz. Resulullah’a (s.a.a) saygı, hem uhrevi sevap ve hem de dünyevi etkileri olan bir ibadettir. Salavatın, Müslümanların genel kültüründe özel bir yeri vardır; kutlamalarda mutluluklarını izhar etmek veya her hangi bir iş yapıldığında kutsama ve teberrük maksadıyla dile getirilir.

Şialar nezdinde en yaygın salavat şekli şu şekildedir: “Allahumme salli ala muhammed ve al-i Muhammed” [Not 1]

Etimoloji

“Salavat”, dua, selam, tahiyyet ve rahmet anlamına gelen “s-l-v” sözcüğünün çoğuludur. “Salavat”, aynı zamanda namaz anlamına gelen “salat” kelimesinin de çoğuludur. Namaz da dualara şamil olduğundan ona da “salat” denmektedir. Bundan dolayı Salavat Arapça’da çoğul olarak kullanılmakta ve “namazlar”, “dualar” ve “selamlar” anlamını ifade etmektedir.[1] “Salavat” kelimesi Farsça’da (ve daha çok Şia, Ehlibeyt kültüründe), “salat” kelimesinin çoğulu olarak değil, bilakis onun terimleşmiş anlamı olan Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) selam anlamındaki özel mana kast edilmiştir.

Dini ıstılah ve terminolojide salavat, Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.a) özel selam anlamında bir ibadettir. Şialar “Allahumme salli ala muhammed ve al-i Muhammed” cümlesi ile bu ibadeti yerine getirmektedirler.

Allah ve Meleklerin Salavatı'nın Anlamı

Arap dil bilimcileri, Arapça “salat” kelimesinden selam ve esenlik kast edilirse, onu kimin söylediği ve kimin için söylendiğine bakmak gerektiğini söylemektedirler. Çünkü bu cümle manevi olarak farklı anlamlar içermektedir. Şöyle ki:

  • Salavat, Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından müminler için söylenirse, bu onlar için hayır, bereket ve kurtuluşları için dua anlamına gelir.
  • Salavat, melekler tarafından birisi için söylenirse, bu o kişi için istiğfar ve rahmet temennisinde bulunmak anlamına gelir.
  • Salavat, Müminler tarafından Hz. Resulullah (s.a.a) için söylenirse, bu Peygamber Efendimiz (s.a.a) için sena, övgü ve iltifat anlamına gelir.[2]
  • Salavat, Allah tarafından Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) için söylenirse, bu Efendimize rahmetin nazil olduğu anlamına gelir.
  • Salavat, melekler tarafından Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) için söylenirse, bu onun için rahmet temennisinde bulunmak anlamına gelir.[3]

Salavat’ın Tür ve Çeşitleri

Şialar nezdinde salavat için en meşhur cümle “Allahumme salli ala muhammed ve al-i Muhammed” cümlesidir. Çeşitli İslam mezheplerinde, salavatın ana bölümü “Allahumme salli ala muhammed” şeklindedir; ancak bu cümleden sonraki cümle konusunda ihtilaf etmektedirler. Şialar, Sünnilerin aksine, genellikle bu cümlenin ardından “ve Al-i Muhammed” cümlesini de eklemektedirler. Bunu da Şia ve Sünni hadis kaynaklarında nakledilen çok sayıdaki hadise dayandırmakta, kâmil ve tam bir salavatın bu şekilde olduğunu ileri sürmektedirler. Nakledilen hadislerden birinde nasıl salavat getirilmesi gerektiği sorusunda Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allahumme salli ala muhammed ve ala al-i Muhammed. Kemâ salleyte alâ al-i İbrahime ve inneke hamidün mecîd. Allâhümme barik alâ Muhammedin ve alâ âl-i Muhammed. Kemâ barekte alâ İbrahîme inneke hamidün mecîd.”[4]

Bazı hadisler net bir biçimde “Ve Al-i Muhammed” cümlesi olmadan salavatın eksik olduğunu vurgulamıştır.[5] Ehlibeyt’ten (a.s) nakledilen bazı hadislerde de salavatın nasıl olması gerektiği konusunda vurgular yapılmış ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) yanı sıra, onun Ehlibeyt’ine (a.s) de salavat getirilmesi gerektiğinin altı çizilmiştir. Örneğin Hz. İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste salavat şu şekildedir: “Salavatullahi ve Salavatu Melaiketihi ve Enbiyaihi ve Rusulihi ve Cemii Halkihi Ala Muhammedin ve Al-i Muhammed ve’s-Selamu aleyhi ve aleyhim ve Rahmetullahi ve Berekatuhu”.[Not 2] [6] Nakledilen bir hadiste yalnızca Hz. Muhammed Mustafa’ya (s.a.a) salavat getirmenin 100 hasanesi olduğu, Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) birlikte salavatın ise, 1000 hasanesi olduğu kaydedilmiştir.[7] Şialardan bazıları ve bilhassa İran’daki Şialar, salavat zikrinden sonra “ve accil ferecehum” (onların ferecini yakınlaştır) ibaretini de zikretmektedirler. Bu cümle de Ehlibeyt’ten (a.s) nakledilen bazı hadislere dayandırılmaktadır.[8]

Ehlisünnetin Salavat Şekli

Ehlisünnet geçmişten günümüze dört şekilde salavatı tecrübe etmiştir. Namazlarındaki salavatları ile yazdıkları salavatlar birbirinden farklıdır.[9]

Namazların teşehhüdünde söyledikleri salavatın içeriğinde “al-i Muhammed” ibaresi de vardır: “Allahumme salli ala muhammed ve ala al-i Muhammed” burada “ala” cer harfi “al-I” kelimesiyle birlikte gelmiştir. Ehlisünnetin namazların teşehhüdünde okudukları salavat Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’in Ka’b b. Acret’ten naklettikleri bir hadise dayandırılmaktadır. Hanbeliler hadisin aynısını teşehhütlerinde okumaktadırlar.[10] Ancak diğer üç ehlisünnet mezhebi ve Zeydiler “İbrahim” kelimesini de “Al-i İbrahim” kelimesinden önce zikretmektedirler.[11]

Ehlisünnetin söz ve yazılarında kullandıkları salavatta “Al-i Muhammed” ibaresi yoktur. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) adı anıldıktan sonra yalnızca “Salallahu aleyhi ve sellem” demektedirler.

Ehlisünnet ve bilhassa Hanefiler arasında yaygın olan üçüncü salavat, zemzeme şeklinde ağızlarda dolaşır ve daha çok vaiz ve konuşmacılar halktan bunu ister. Bu salavatta “Peygamber Efendimizin zevceleri ve ashabı” da vardır ve genellikle şu şekilde söylenir: “Allahumme salli ve sellim ala seyyidina muhammed ve ala alihi ve ezvacihi ve sahbihi kema salleyte ala ibrahime ve al-i İbrahim inneke hamidun mecid”. Bazı bölgelerde ise, “Al-i Muhammed”den sonra Efendimizin ashabı da ona eklenmekte ve şöyle denmektedir: “Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed ve Ashabi Muhammed”[12]

Sünniler, Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) adı anıldığında Şiaların aksine salavat getirmezler, ancak salavat ayeti veya onlardan istenildiğinde salavat getirmektedirler.[13]

Salavatın Önem ve Fazileti

Bazı hadislerden Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizden (s.a.a) önceki peygamberler arasında da salavat zikrinin söylendiği anlaşılmaktadır. Nakledilen bir rivayete göre Hz. İbrahim’in (a.s) manevi derecesinin yükselmesinde salavatın etkisi olmuştur.[14] Hz. Resul-ü Ekrem Efendimizden (s.a.a) nakledilen bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Her kim bana salavat gönderirse, melekler de onun gönderdiği miktarda -az veya çok- ona salavat getirirler.”[15] İmam Rıza’dan (a.s) nakledilen bir rivayette olduğu gibi, salavatın günahların temizlenmesinde etkili olduğu çeşitli rivayetlerde belirtilmiştir.[16]

Kur’an’da Salavat

Ana Madde: Salavat Ayeti

Kur’an-ı Kerim, Allah-u Teâlâ ve Meleklerinin Hz. Peygamber’e (s.a.a) salavat getirdiklerini tekit ederek, Müminlerden de salavat göndermelerini istemiştir: “Kuşkusuz Allah ve melekleri, Peygamber'e salât (özel rahmet) ederler. Ey iman edenler! Ona salât gönderin ve en güzel şekilde onu selamlayın.” (Ahzab Suresi, 56)

Salavat ayeti, Seyid Ahmet Depeler (Müasir Türk hattatı)

Namazda Salavat

Salavat zikri, namazlarda söylenmesi gereken vacip zikirlerdendir ve Müslümanlar her gün, günlük namazlarının teşehhüdünde Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) özel bir şekilde salavat getirmektedirler. Muteber rivayetlere göre, bilerek Hz. Resulullah’a (s.a.a) salavat getirilmemesi, namazın batıl olmasına neden olur.[17]

Hadislerde

Hadis kaynaklarında, salavat için çokça maddi ve manevi getirilerden bahsedilmiştir. Bazı önemli kaynaklarda salavat için özel bir bab yer almış ve salavatın önemi, özelliği ve niteliği hakkında konuşulmuştur. Bazı hadis kaynaklarında ise, yeri geldikçe salavatın önemine değinilmiştir. Şia’nın en önemli hadis külliyatı olan “Kâfi” kitabında, salavatın önem ve fazileti hakkında şöyle denilmiştir:

“Her kim Muhammed ve Ali/Ehlibeyt-i Muhammed’e on defa salavat getirirse, Allah ve melekleri ona yüz defa salavat getirir ve her kim Muhammed ve Ali Muhammed’e yüz kere salavat getirirse, Allah ve melekleri ona bin salavat getirir.”[18]

Şeyh Hürrü Amuli, “Vesailu’ş-Şia” kitabında ve Müstedrek’inde, salavatın niteliği[19] ve salavatın yüksek sesle söylenmesi[20] gibi baplar açmıştır. Allame Meclisi de Şia’nın en büyük hadis külliyatı olan “Biharu’l-Envar” adlı kitabında Nebi ve A'line salavat göndermenin fazileti hakkında 67 hadis nakletmiştir.[21]

Ehlisünnet hadis külliyatı olan “Kenzu’l-Ummal” kitabının birinci cildinin altıncı babında salavatın, önemi ve faziletini içeren 119 hadis nakledilmiştir.

Hadislerde geçen salavatın bazı eserleri şunlardan ibarettir:

  1. Günahların kefareti [Not 3]
  2. Amel terazisindeki en ağır amel [Not 4]
  3. Gök kapılarının açılması ve günahların dökülmesi [Not 5]
  4. Allah’a yakınlık ve muhabbet [Not 6]
  5. Yüksek sesle salavat, nifakı ortadan kaldırır [Not 7]
  6. Salavat zikrini yazanlar için meleklerin istiğfar etmesi [Not 8] [22]
  7. Salavattan sonra duanın kabul olması [Not 9]
  8. Cehennem ateşinden kurtulmak [Not 10]
  9. İhlasla salavat, dünya ve ahiret hacetlerinin kabul olma faktörüdür [Not 11]
  10. Allah ve meleklerin insana salavat göndermesini cezbeder [Not 12]
  11. Şeytan sıfatlı insanlardan uzak tutar [Not 13]
  12. Cuma günündeki en üstün ameldir [Not 14]
  13. İmam-ı Zaman Hz. Mehdi’yi (a.f) görmesini sağlar [Not 15]
  14. Her bir salavat, insan için bir afiyet kapısı açar [Not 16]
  15. Allah evindeki en üstün dua [Not 17]
  16. Amellerin pak ve temizlenmesi [Not 18]
  17. Kabir, sırat ve cennetin aydınlığıdır[Not 19]
  18. Kıyamet günü Hz. Peygamber’e (s.a.a) en yakın olan kişi [Not 20]
  19. Toplu ve kitlesel salavatın sevabı, melekler tarafından sayılamayacak kadar çoktur [Not 21]
  20. Nuraniyet ve kalbin açılması [Not 22]
  21. En üstün amellerden biridir [Not 23]
  22. Salavat, tesbih, tehlil ve tekbirle eşittir [Not 24]
  23. Hz. Fatıma Zehra’ya (Allah’ın salat ve selamı üzerine olsun) salavat göndermek, günahların bağışlanmasına ve cennette peygambere mülhak olmaya neden olur.[Not 25]

Salavatı Önemsememenin Sonuçları

  • Duadan önce salavat getirilmezse, salavat getirilmeden önce edilen o dua gökyüzüne çıkmadan mahcup (engelli) olarak kalır.[Not 29]

Eksik Salavat

Hz. Fahri Kâinat Efendimizden (s.a.a) nakledilen çok sayıdaki hadiste, Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bana salavatı, aileme salavatla tamamlayın. Ehlibeytime salavat getirilmeyen salavat, ebter ve eksiktir.” Yine başka rivayetlerde Al-i Muhammed’e (Peygamberin Ehlibeytine) salavatın terk edilmesi, cennetten uzaklaşmak ve onların hakkına zulüm olarak değerlendirilmiştir.[Not 30] [23]-[24]

Salavatın Yerleri

Salavat, bir çok yerde tavsiye edilmiştir. Nakledilen bir rivayete göre, her toplantı ve işte salavat gönderilmesi müstahap olarak değerlendirilmiştir.[25] Salavatın tavsiye edildiği önemli yerlerden bir kaçı şöyledir:

  • Allah'ın zikredildiği yerlerde: Her ne zaman Allah zikredilirse, Muhammed ve Al-i Muhammed’e salavat getirmek müstahaptır.[26]
  • Namazlardan sonra: Muteber ve güvenilir rivayetlere göre, salavat namazdan sonraki en önemli zikirlerden sayılmıştır. Yine tüm namazlardan sonra okunması tavsiye edilen namazın takibat ve tesbihlerindendir. Sabah namazının tesbih ve takibatından birisi de yüz kere salavat getirilmesidir. Akşam namazından sonra da salavat ayetinin okunması müstahaptır.[27] İran ve dünyanın diğer ülkelerindeki Şialar namazdan sonra Salavat Ayetini okur ve ardından üç kere salavat getirirler.
  • Konuşmaların ardından: Bazı rivayetlere göre, konuşmaların ardından salavat gönderilmesi müstahap ve oldukça etkilidir.[28]
  • Dualardan sonra: Duaların son pasajında salavat zikrini söylemek, çokça tavsiye edilmiştir. Rivayetlerde bu amel, duanın kabulüne bir etken olarak bilinmiştir.[29]
  • Peygamberlerin isimlerini anmadan önce: Bazı rivayetlerde peygamberlerin adları anıldığında önce Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (s.a.a) ve ardından adı geçen peygambere salavat getirilmesi müstahap sayılmıştır.[30]
  • Unutulan bir şeyi hatırlamak için: Bazı rivayetlere göre, unutulan bir şeyi hatırlamak için salavatın çok etkili olduğu kaydedilmiştir. Şu şartla ki salavat tam olmalı ve onda Al-i Muhammed sözcüğü de geçmelidir.[31]

Hatm-i Salavat

“Hatm-i Salavat”, has bir sayıda salavatın getirilmesi anlamındadır. Örneğin, 100 defa veya 14000 defa (On Dört Masum’dan her biri için 1000 salavat). Bu sayıların Kur’an'da veya hadislerde belli bir kaynağı yoktur. Daha çok din âlimlerinin tavsiyesi veya halkın kültürüne dayalıdır.[32] Günümüzde bazı özel hacetlerin kabulü için çeşitli yerlerde “Hatm-i Salavat” adı altında bazı toplantılar düzenlenmektedir.[33] “Salavatın Eser ve Etkileri” adlı kitabın bir bölümü, tam olarak hatm-i salavatın yöntemlerine ayrılmıştır.[34] Bu yöntemlerin hiç biri hadis kaynaklı değildir.

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Mecmeu’l-Bahreyn, c. 1, s. 266.
  2. Kitabu’l-Ayn, c. 7, s. 153.
  3. Mecmeu’l-Bahreyn, c. 1, s. 266.
  4. Ed-Durru’l-Mansur, c. 5, s. 214.
  5. Amuli, c. 7, s. 199.
  6. Amuli, c. 7, s. 196.
  7. Amuli, c. 7, s. 195.
  8. Amuli, c. 7, s. 96.
  9. Havza sitesi.
  10. El-Muğni, c. 1, s. 579.
  11. El-Bahru’-Raik Şerh-i Kenzu’l-Dakaik, c. 1, s. 573; er-Şerhu’l-Kebir, c. 1, s. 251; Bedaiu’s-Sanai, c. 1, s. 211.
  12. Havza sitesi.
  13. Havza sitesi.
  14. Amuli, c. 7, s. 194.
  15. Amuli, c. 7, s. 194.
  16. Amuli, c. 7, s. 194.
  17. Saduk, c. 2, s. 183.
  18. Kafi, c. 2, s. 493.
  19. Amuli, c. 7, s. 195.
  20. Amuli, c. 7, s. 193.
  21. Biharu’l-Envar, c. 91, s. 47, 73.
  22. Nakledildiğine göre adamın birisi Basra’da bir hadis yazmış ve Efendimizin mübarek adı anıldığında bilerek salavat getirmemiş; kısa bir süre içinde elinde hastalık oluşur ve elini kaybeder. (Ahmed b. Muhammed Hüseyni Erdikani, Şerh ve Fazail, s. 61)
  23. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim bana salavat gönderir de aileme göndermezse, beş yüz yıllık mesafeden insanların kokladığı cennetin kokusunu alamaz.” Emali, Şeyh Saduk, 267, 462; Emali, Şeyh Tusi, 424; Ravzatu’l-Vaizin, 323; Nebzetu’l-Baği, 387; Vesailu’ş-Şia, c. 7, s. 203; el-Fusulu’l-Muhimme, c. 3, s. 333; Biharu’l-Envar, 8, 186, 91, 56; Nuru’l-Berahin, 1, 201; Gayetu’l-Meram, 3, 257; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15, 487; Müstedreku’l-Sefinetu’l-Bihar, 6, 367.
  24. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Babam (İmam Bakır) adamın birinin Kâbe’nin perdesini tutarak, şöyle dediğini duydu: ‘Allahumme Salli Ala Muhammed” babam ona buyurdu ki: ‘Ey Allah’ın kulu! Salavatı eksik gönderme ve biz Ehlibeyte zulüm etme.” Usul-u Kâfi, c. 2, 495; Uddetu’d-Dai, 841; Vesailu’ş-Şia, 7, 202; Nuru’l-Burhan, 1, 201; Riyazu’s-Salikin, 2, 120; Camiu’l-Ahadisu’l-Şia, 15, 488.
  25. Amuli, c. 7, s. 201.
  26. Amuli, c. 7, s. 201.
  27. Amuli, c. 5, s. 96; Mefatihu’l-Cinan, birinci bab, birinci bölüm.
  28. Amuli, c. 7, s. 199.
  29. Amuli, c. 7, s. 199.
  30. Amuli, c. 7, s. 199.
  31. Amuli, c. 7, s. 199.
  32. Rah-ı Sade Berayı ber Avarde Şoden-i Hevaic.
  33. Hatm-i Salavat-i ki mi Giren Çist?
  34. Enva-i Hatmhayi Salavat.
  1. اَللّهُمَّ صَلِّ عَلی مُحمّدٍ وَ آلِ مُحمّد
  2. «صَلَوَاتُ اللَّهِ وَ صَلَوَاتُ مَلَائِکتِهِ وَ أَنْبِیائِهِ وَ رُسُلِهِ وَ جَمِیعِ خَلْقِهِ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ السَّلَامُ عَلَیهِ وَ عَلَیهِمْ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَکاتُه»
  3. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Günahlarının kefaretini yerine getirecek gücü olmayan herkes, bolca Muhammed ve Ali Muhammed’e salavat getirsin. Doğrusu salavat günahları yok eder.” Ve yine İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Muhammed ve Ali Muhammed’e salavat, Allah katında tesbih, tehlil ve tekbirle aynıdır.” Biharu’l-Envar, 25, 229; bab, 7, hadis: 20; Uyun-u Ahbari er-Rıza (a.s), 1, 236, hadis: 1.
  4. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü teraziye konan en ağır amel, Muhammed ve Ali Muhammed’e salavat göndermektir.” Gurbu’l-Esnad, 15; Vesailu’ş-Şia, 7,19; Biharu’l-Envar, 49,91; Riyazu’s-Salikin, 1,426; Camiu’l-Ahadisi’ş-Şia, 15/62; Müstedrek Sefinetu’l-Bihar, 6/367; Mizanu’l-Hikmet, 2/1662.
  5. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: Bir gün Allah Resulü (s.a.a) İmam Ali’ye şöyle buyurdu: ‘Sana müjde vermemi istemez misin?’ İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: ‘Anam babam sana feda olsun, siz her zaman hayırları müjdelediniz.’ Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Cebrail, şu anda bana haber getirdi.” İmam Ali (a.s) buyurdu ki ne haber getirdi? Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: ‘Ümmetimden her kim Ehlibeyt’imi de katarak bana salavat gönderirse, göklerin kapısı yüzüne açılır. Melekler yetmiş kere ona salavat gönderirler. Eğer günahkâr ise, günahları ağaç yaprakları gibi dökülür. Allah ona şöyle buyurur: ‘Lebbeyk ya Abdi! Ve Sa’deyk’ ve meleklere şöyle hitap eder: ‘Siz benim kuluma yetmiş salavat gönderdiniz, ben ona yedi yüz salavat gönderiyorum. Ama eğer bana salavat gönderir ve Ehlibeytimi salavata eklemezse, onunla gökler arasında yetmiş hicap olur. Ve Hz. Hak şöyle buyurur: ‘La lebbeyk ve la sa’deyk’ “Ey melekler! Peygamberin Ehlibeytine salavat göndermeyene kadar duasını göklere çıkarmayın. Böyle birisi Ehlibeytimi salavatta bana mülhak edene kadar Hakkın rahmetinden mahrumdur.” Biharu’l-Envar, c. 91, s. 56, bap: 29, hadis. 30; Emali, Şeyh Saduk, s. 580.
  6. Ali b. Muhammed el-Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah-u Teâlâ, İbrahim’i, Muhammed ve Al-i Muhammed’e çokça salavat gönderdiği için kendisine “halil” karar kıldı.” İlelu’ş-Şerai, 1/555; el-Muhtasar, 139; Vesailu’ş-Şia, 7/194; Biharu’l-Envar, 4/12; Nuru’s-Sakaleyn, 1/555; Kenzu’d-Dekaik, 2/635; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/474.
  7. Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bana yüksek sesle salavat gönderin; zira nifakı bertaraf eder.” Usul-u Kâfi, 2/493; Sevabu’l-A’mal, 159; Mekarimu’l-Ahlak, 312; el-Muhtasar, 76; Vesailu’ş-Şia, 7/194; Biharu’l-Envar, 59/91; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/464.
  8. Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Her kim yazısında bana salavat gönderirse, adım o kitapta yazılı olduğu sürece melekler sürekli onun için mağfiret dilerler.” Cemiu’l-Ahbar, 61; Munyetu’l-Murid, 347; Biharu’l-Envar, 71/91; Menazilu’l-Ahiret, 203; Müstedrek Sefinetu’l-Bihar, 6/369; Mizanu’l-Hikmet, 2/1662.
  9. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her ne zaman sizden birisi dua etmek isterse, önce salavat getirsin. Zira peygambere salavatla (salallahu aleyhi ve alihi) dua kabul olur. Allah-u Teâlâ, duanın bir kısmını kabul edip, bir kısmını kabul etmemezlik etmez.” Emali, Şeyh Tusi, 172; Vesailu’ş-Şia, 7/96; Biharu’l-Envar, 53/91; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/239.
  10. İmam Sadık (a.s) Sabah b. Seyabet’e şöyle buyurmuştur: “Sana, Allah’ın yüzünü cehennem ateşinin hararetinden koruyacağı bir dua öğretmemi ister misin?’ Sabah “Evet” dedi. İmam (a.s) şöyle buyurdu: Her şafak vaktinden sonra yüz defa şöyle söyle: “Allahumme salli ala muhammed ve al-i Muhammed” Allah-u Teâlâ, bu zikrin bereketi ile yüzünü (seni) cehennem ateşinden korur.” Sevabu’l-A’mal, 155; Camiu’l-Ahbar, 159; el-Muhtasar, 76; Vesailu’ş-Şia, 6/479; Biharu’l-Envar, 83/135 ve 58/65, 91; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 5/337.
  11. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim (güzel ve halis bir) niyetle ve kalbinde ihlas olduğu şekilde bir kere Peygamber ve Ehlibeytine salavat gönderirse, Allah-u Teâlâ o kişinin yüz hacetini giderir; bunlardan otuzu dünya ve yetmişi de ahiret hacetleridir.” Ed-Deavat, 89; Biharu’l-Envar, 91/70; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/331.
  12. İmam Sadık (a.s) Hz. Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakletmektedir: “Her kim bana salavat gönderirse, Allah-u Teâlâ ve melekleri ona selem ve rahmet gönderir. Öyleyse kim isterse az, kim de isterse çokça salavat göndersin.” Usul-u Kâfi, 2/492; Vesailu’ş-Şia, 7/194; Riyazu’s-Salikin, 1/452; Camiu’l-Ahadisi’ş-Şia, 15/465.
  13. Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şeytanlar iki türlüdür; cin şeytanları ‘la havle vela kuvvete illa billahi’l-Aliyyi’l-Azim’ zikri ile uzaklaşırlar; insan şeytanları ise, ‘Peygamber ve Ehlibeytine salavatla’ uzaklaşırlar.” Biharu’l-Envar, 92/136; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/342. Camiu’l-Ahadisi’ş-Şia, 15/464.
  14. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Cuma günü Muhammed ve Ehlibeytine salavattan daha üstün bir amel yoktur.” Ravzatu’l-Vaizin, 392; Vesailu’ş-Şia, 7/381; Biharu’l-Envar, 56/27, 86/268, 91/50; Camiu’l-Ahadisi’ş-Şia, 6/188; Müstedrek Sefinetu’l-Bihar, 6/367, 2/89, 4/445.
  15. İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim Cuma günü ve diğer günlerde öğlen namazından ve sabah namazından sonra: “Allahumme salli ala Muhammed ve al-i Muhammed ve accil ferecehum’ derse, Kaim Mehdi’yi (aleyhi selam) idrak etmeyene kadar ölmez.” Misbahu’l-Mutecehhid, 369; Cemalu’l-Usbu, 261; Haşiye-i Misbah (Kef’emi), 65; Biharu’l-Envar, 83/77, 86/363, 87/65; Mikyalu’l-Mekarim, 1 /344, 2/11; Menzilu’l-Ahiret, 205; Camiu Ahadisu’ş-Şia, 5/134, 5/377; Müstedrek Sefinetu’l-Bihar, 6/366.
  16. Hz. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir kez salavat getirirse, Allah-u Teala, afiyet kapılarını onun üzerine açar.” Camiu’l-Ahbar, 153; Biharu’l-Envar, 91/63; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/333; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/474; Mizanu’l-Hikmet, 3/2022.
  17. Abdusselam, şöyle nakletmektedir: “Kâbe’ye gittim ve aklıma Muhammed ve Al-i Muhammed’de salavattan başka bir dua gelmedi.” İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle buyurdu: “Bil ki hiç kimse oradan senin yaptığın amelden daha faziletlisini yaparak çıkmadı.” Usul-u Kâfi, 2/494; Sevabu’l-A’mal, 155; İddetu’d-Dai, 150; Vesailu’ş-Şia, 7/193; Biharu’l-Envar, 91/57, 96/369; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/474.
  18. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizlerin salavatı dualarınızın kabul olması, Allah’ın hoşnutluk ve rızası ve amellerinizin zekâtıdır.” Camiu’l-Ahbar, 156; Cemalu’l-Usbu, 159; Biharu’l-Envar, 91/68; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/224, 225, 329; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/338, 466.
  19. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bana çokça salavat gönderin. Şüphesiz salavat kabirde nur, sıratta nur ve cennette bir nur olacaktır.” Ed-Deavat, 216; Biharu’l-Envar, 79/64, 91/70; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/332; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/469.
  20. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü bana en yakın olanınız (en üstün olanınız) dünyada bana en çok salavat göndereninizdir.” Camiu’l-Ahbar, 154; Mekarimu’l-Ahlak, 312; Biharu’l-Envar, 91/63; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/334.
  21. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mirac gecesi göğe ulaşınca, bin tane eli ve her elinde bin parmak bulunan bir melek gördüm. Parmaklarıyla bir şeyler hesaplıyordu. Cebrail'e onun kim olduğunu ve neyi hesapladığını sordum. Cebrail şöyle dedi: "Bu melek yağmur tanelerini hesaplama işiyle görevlendirilmiş bir melektir ve gökten yere inen yağmur tanelerini saymaktadır" dedi. O meleğe, "Allah'ın dünyayı yarattığı günden bugüne kadar gökten yere kaç damla yağmurun yağdığını biliyor musun?" diye sordum. Şöyle dedi: "Seni hak üzere kullarına gönderen Allah'a ant olsun ki, gökten yere kaç damla yağmur yağdığını bildiğim gibi, bundan kaç damlanın denize, kaç damlanın çöllere, kaç damlanın şehirlere, kaç damlanın bağlara, kaç damlanın kıraç beldelere ve kaç damlanın ise, mezarlığa indiğini de biliyorum." Böylece bu meleğin hesabındaki inceliğe şaşırıp kaldım. Daha sonra o melek, "Ya Resulallah (s.a.a)! Bu hafıza, ilim, el ve parmaklara rağmen bir şeyi hiç sayamıyorum" dedi. Kendisine, "Sayamadığın şey nedir?" diye sorunca, "Senin ümmetinden birileri toplanıp bir araya geldiklerinde, adın anıldığında sana salâvat getirince, ben onların sevaplarını sayamıyorum" dedi.” Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/356; Menazi’l-Ahiret, 205; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/468, 466.
  22. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanın kalbi bir hokkadır ve hokkanın üzerinde de bir kapak vardır. Eğer insan Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) kâmil ve tam bir salavat gönderirse, o örtü kalkar, kalp aydınlanır ve insan unuttuğu şeyi hatırlar. Ama eğer insan, Muhammed (s.a.a) ve Ehlibeyt’ine (a.s) salavat getirmez veya eksik getirirse, o kapak hokkanın üzerine kapanır ve böylece kalbi kararır ve hatırladığı şeyleri de unutur.” El-İmamet ve’t-Tebsire, 107; el-Gaybet, 67; Kemalu’d-Din, 314; İlelu’ş-Şerai, 1/97; Uyun-u Ahbari er-Rıza, 2/68; Delailu’l-İmamet, 175; İ’lamu’l-Vera, 2/192; el-İhticac, 1/397; Vesailu’ş-Şia, 7/199; Biharu’l-Envar, 36/419, 58/37, 91/51; Nuru’s-Sakaleyn, 1/828; İlzamu’n-Nasib, 1/192; Camiu’l-Ahadis, 15/490.
  23. İbn-i Abbas, Hz. Fahri Kâinat Efendimiz’den (s.a.a) şöyle nakletmiştir: “Rüyamda amcam Hamza b. Abdulmuttalib'i ve kardeşim Cafer b. Ebu Talib'i gördüm. Önlerinde bir kap sidr meyvesi vardı ve bir süre ondan yediler. Daha sonra sidr üzüme dönüştü; bir süre de ondan yediler. Daha sonra üzüm hurmaya dönüştü; bir süre de ondan yediler. Ben yanlarına giderek onlara “Babam size feda olsun, hangi ameli daha faziletli buldunuz?” diye sordum. Onlar da “Babamız ve annemiz sana feda olsun, sana salâvat getirmeyi, başkalarına su vermeyi ve Ali b. Ebu Talib sevgisini en faziletli amel bulduk” dediler.” Ed-Deavat, 90; el-Akdu’n-Nezid, 92; Keşfu’l-Yakin, 231; Keşfu’l-Ğumme, 1/94; Medinetu’l-Muaciz, 3/35; Gayetu’l-Meram, 6/54; Biharu’l-Envar, 39/274, 22/284, 71/369, 91/70; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 5/331, 7/250; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/471, 8/514.
  24. Ebu’l-Hasan er-Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Muhammed ve Ehlibeytine salavat, Allah Azze ve Celle katında, tesbih (Subhanallah), tehlil (la ilahe illallah) ve tekbirle (Allah-u Ekber) eşittir.” Emali, Saduk, 132; Uyun-u Ahbari er-Rıza, 2/265; Ravzatu’l-Vaizin, 2/322; Camiu’l-Ahbar, 156; Biharu’l-Envar, 91/74; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/463.
  25. Hz. Fatıma Zehra (s.a) şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü bana dedi ki: ‘Ey Fatıma! Her kim sana salavat gönderirse, Allah onu bağışlar ve ben cennetin her neresindeysem onu bana mülhak eder.” Keşfu’l-Ğumme, 2/100; Biharu’l-Envar, 43/55, 97/194; el-Hasaisu’l-Fatimiyye, 2/467; el-Lümetu’l-Beyza, 291; Müstedreku’l-Vesailu’ş-Şia, 10/ 211; el-Envaru’l-Behiyye, 67; Beytu’l-Ahzan, 35; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 12/266; Müstedreku’l-Sefinetu’l-Bihar, 6/370; Mizanu’l-Hikmet, 2/1197.
  26. Hz. İmam Hüseyin (a.s) dedesi Hz. Resulullah’tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir: “Hakikaten gerçek cimri, benim adım yanında anıldığında halde bana salavat getirmeyen kişidir.” Maaniu’l-Ahbar, 246; Vesialu’ş-Şia, 7/204; Biharu’l-Envar, 70/30, 91/55; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/484; Müstedreku’l-Sefinetu’l-Bihar, 1/289 ve 367; Mizanu’l-Hikmet, 1/234.
  27. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Adım yanında anıldığı halde bana salavat getirmeyen kimse en cefalı kişidir.” Mecmua Verram, 2/235; İddetu’d-Dai, 35; Biharu’l-Envar, 91/68; Vesailu’ş-Şia, 7/151, 207, 329; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/361; Biharu’l-Envar, 81/257, 91/71.
  28. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hz. Peygamberin (s.a.a) adı anıldığında ona çokça salâvat getirin. Her kim Peygambere bir defa salâvat getirirse, yüce Allah, bin safta duran meleklerle birlikte ona bin salâvat gönderir. Ardından bütün canlılar da Allah ve meleklerin salâvatı üzerine ona (salavat getiren o kula) salâvat getirirler. Dolayısıyla salâvattan yüz çeviren, mağrur ve cahildir; Allah, Resulullah ve Ehlibeyti ondan beri ve uzaktır." Usul-u Kafi, 2/492; Sevabu’l-A’mal, 154; Cemalu’l-Usbu, 156; Mekarimu’l-Ahlak, 312; Camiu’l-Ahbar, 158; Meşarik Envaru’l-Yakin, 279; Tevilu’l-Ayat, 2/461; Vesailu’ş-Şia, 7/193; Gayetu’l-Meram, 3/256; Biharu’l-Envar, 17/30, 91/58; Riyazu’s-Salikin, 1/452; Müstedrek Vesailu’ş-Şia, 6/398; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/468.
  29. Hz. Peygamber (s.a.a), Hz. Emiru’l-Müminin (a.s) ve İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: “Her dua Muhammed ve Ehlibeytine salavat gönderilinceye kadar mahcuptur (engellidir).” Usul-u Kafi, 2/493; Sevabu’l-A’mal, 155; Cemalu’l-Usbu, 156; el-Muknie, 297; Ravzatu’l-Vaizin, 329; Camiu’l-Ahbar, 158; el-Erbain, 482; Vesailu’ş-Şia, 7/92; Gayetu’l-Meram, 3/255; Biharu’l-Envar, 90/311, 91/58, 65; Camiu’l-Ahadisu’ş-Şia, 15/237.
  30. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Bana ebter ve eksik salavat göndermeyin.” Denildi ki: “Ya Resulullah! Ebter ve eksik salavat nedir?” Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurdu: “Allahumme Salli ala Muhammed” deyip durmayın, belki “Allahumme Salli ala Muhammed ve Al-i Muhammed” deyin.” Sıratu’l-Mustakim, 1/191; el-Erbain, 482; Müstedrek Sefinetu’l-Bihar, 6/369; Bkz. Vesailu’ş-Şia, 7/207; Biharu’l-Envar, 5/209, 14/90; Camiu’l-Ahadis, 15/488; Ehlisünnet de bu içerikte hadisler nakletmişlerdir. Bkz. es-Savaiku’l-Muhrike, 232… el-Gadir, 2/303; Şerh-i İhkaku’l-Hak, 9/524, 643, 3/252, 274.

Bibliyografi

  • Amuli, Şeyh Hürr, Müstedrek Vesailu’ş-Şia, Müessese Alulbeyt Aleyhimu’s-Selam, Kum, 1409 h.k.
  • Saduk, Men La Yahzuruhu’l-Fakih, İntişarat-ı Camiu Müderrisin, Kum, 1413 h.k.
  • Kuleyni, el-Kafi, Tahran, Daru’l-Kutbu’l-İslamiye, Tahran, 1365 h.ş.
  • Tureyhi, Fahrettin b. Muhammed, Mecmeu’l-Bahreyn, tahkik: Ahmed Hüseyni Eşkuri, Neşr-i Murtazevi, Tahran, 1375 h.ş.
  • Ferahidi, Halil b. AHmed, Kitabu’l-Ayn, İntişarat-ı Hicret, ikinci baskı, Kum, 1410 h.k.

Dış Bağlantılar