Şa'baniye Münacatı

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Münacat-ı Şabaniye sayfasından yönlendirildi)
Şabaniye Münacatı
Dua Bilgileri
KonuAllah’ın seçilmiş salih kullarının Allah Teâlâ ile olan hal durumunu
Me'sur/Me'sur OlmayanMe'sur
Yayınlayanİmam Ali aleyhi selam
Ravıİbni Haleveyh
Şii kaynaklarıİkbalu’l-A’mal
MonograflarMuhammed Muhammedî Geylani “Şerh-i Münacatı Şabaniye” • Hüseyin Mezahiri “Şerh ve Tefsir-i Ahlaki-ye Münacatı Şabaniye
Meşhur Dualar ve Ziyaretler
Tevessül DuasıKumeyl DuasıNudbe DuasıSimat DuasıFerec DuasıEbu Hamza Sumali DuasıAşura ZiyaretiCamia Kebire ZiyaretiVaris ZiyaretiErbain Ziyareti


Şabaniye Münacatı (Arapça: المناجاة الشعبانية), Müminlerin Emiri Hz. Ali’den (a.s) nakledilen bu münacat, tarihi nakillere göre Hz. Ali’den (a.s) sonra tüm İmamlar tarafından ilgiyle okunan münacatlardan biridir. Bu münacat, tam bir yakarış örneği ve Allah’ın seçilmiş salih kullarının Allah Teâlâ ile olan hal durumunu vasfeden münacatlardan sayılır. Şialar, Şabaniye Münacatını genelde Şaban ayında okumaktadırlar.

Senedi

Şabaniye Münacatının senedi Müminlerin Emiri Hz. Ali’ye (a.s) ulaşmakta ve İbni Tavus “İkbalu’l-A’mal”[1], Allame Meclisi “Biharu’l-Envar[2] ve “Zadu’l-Mead”[3] Sumahici “es-Sahifetu’l-Aleviye”[4] ve Şeyh Abbas Kummi “Mefatihu’l-Cinan[5] kitaplarında İbni Haleviye’den nakletmişlerdir. Şabaniye münacatı, Mürsel olarak ve senet silsilesi zikredilmeden nakledilmiştir.

Ravinin Kişiliği

Bu münacatı rivayet eden kişi “İbni Haleveyh” künyeli, Gazi Ali b. Muhammed b. Yusuf b. Mehcur Farisi’dir.

Genellikle münacatın ravisi olarak “Hüseyin b. Haleviye”nin adı zikredilmiştir, ancak bu doğru değildir. Bu yanlışlık ilk olarak “İbni Naccar”[6] tarafından yapılmış ve ardından Seyyid İbni Tavus (ö. 664) İkbal kitabında ondan nakletmiş ve diğerleri de ondan nakletmişlerdir.[7]

İbni Naccar tarafından yapılan bu yanlışlığa, muhtemelen Hüseyin b. Ahmed b. Haleviye ile Ali b. Muhammed b. Haleviye’nin aynı dönemde yaşamaları ve künyelerinin aynı olması neden olmuştur. Zira Hüseyin b. Haleviye, 370 yılında vefat etmiştir[8], Ali b. Muhammed b. Haleviye ise o dönemlerde yaşamaktaydı, ancak onun da tam olarak ne zaman vefat ettiği bilinmemektedir.

İbni Haleviye diye meşhur olan Ali b. Mahcur Farisi, Neccaşi’nin şeyhlerindendir.[9] Neccaşi, Ali b. Haleviye hakkında şöyle yazmaktadır: “O, Şiaların ileri gelenlerinden ve güvenilir kişilerden biridir. Receb Amelleri, Şaban Amelleri ve Ramazan Amelleri, onun yazdığı kitaplardandır.[10]

Yeri ve Konumu

Rivayetlerin naklettiğine göre bu münacat, İmamlar tarafından daha çok Şaban ayında okunmaktaydı.[11] Şia’nın ünlü ariflerinden Mirza Cevad Meliki Tebrizi, Şabaniye Münacatını, kulun Allah Azze ve Celle ile olan davranışlarını, duanın adaplarını ve istiğfarı içeren çeşitli ilimleri kapsadığını belirtmiştir.[12]

Şehit Mutahhari, bu münacatın tavsifi hakkında şöyle demiştir:

“Bu dua, İmamların makamına uygun, çok yüce manalar içeren bir duadır. İnsan bu duayı okuduğunda, yakarış ruhunun İslam’da ne olduğunu anlamaktadır. Onda ariflerden, muhabbetten ve Allah’a aşktan başka bir şey yoktur. Allah’tan başkalarından kopmak (nasıl bir tabir kullanacağımı bilmiyorum) ve özet olarak maneviyattan başka bir şey yoktur. Hatta bizim anlamakta güçlük çektiğimiz tabirleri vardır:
“Allah'ım! Her şeyden kopup sana yönelmeyi bana bağışla. Kalp gözlerimizi sana bakmak nuruyla aydınlat; öyle aydınlat ki kalp gözlerimiz, nur perdelerini parelesin ve azamet madenine ulaşsın, ruhlarımız da kudsünün izzetine bağlansın… Allah'ım! Beni, seni tanımam, senden gayrısından yüz çevirmem, yalnız senden korkmam ve emirlerini gözetmem için izzetinin güzel nuruna kavuştur.

Bu manaların tasavvuru bile bizim için zordur.”[13]

Şerhleri

  • Muhammed Muhammedî Geylani’nin telif ettiği “Şerh-i Münacatı Şabaniye”, Saye yayınları, Tahran, ş. 1373.
  • Hüseyin Mezahiri’nin iki cilt olarak kaleme aldığı “Şerh ve Tefsir-i Ahlaki-yi Münacatı Şabaniye”.

Münacatın Metni

Münacatın Arapça Metni Münacatın Türkçe Anlamı
Arapçası

بِسْمِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
اَللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ اسْمَعْ دُعَائِی إِذَا دَعَوْتُک وَ اسْمَعْ نِدَائِی إِذَا نَادَیتُک وَ أَقْبِلْ عَلَی إِذَا نَاجَیتُک فَقَدْ هَرَبْتُ إِلَیک وَ وَقَفْتُ بَینَ یدَیک مُسْتَکینا لَک مُتَضَرِّعا إِلَیک رَاجِیا لِمَا لَدَیک ثَوَابِی وَ تَعْلَمُ مَا فِی نَفْسِی وَ تَخْبُرُ حَاجَتِی وَ تَعْرِفُ ضَمِیرِی وَ لایخْفَی عَلَیک أَمْرُ مُنْقَلَبِی وَ مَثْوَای وَ مَا أُرِیدُ أَنْ أُبْدِئَ بِهِ مِنْ مَنْطِقِی وَ أَتَفَوَّهَ بِهِ مِنْ طَلِبَتِی وَ أَرْجُوهُ لِعَاقِبَتِی وَ قَدْ جَرَتْ مَقَادِیرُک عَلَی یا سَیدِی فِیمَا یکونُ مِنِّی إِلَی آخِرِ عُمْرِی مِنْ سَرِیرَتِی وَ عَلانِیتِی وَ بِیدِک لابِیدِ غَیرِک زِیادَتِی وَ نَقْصِی وَ نَفْعِی وَ ضَرِّی إِلَهِی إِنْ حَرَمْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی یرْزُقُنِی وَ إِنْ خَذَلْتَنِی فَمَنْ ذَا الَّذِی ینْصُرُنِی

إِلَهِی أَعُوذُ بِک مِنْ غَضَبِک وَ حُلُولِ سَخَطِک إِلَهِی إِنْ کنْتُ غَیرَ مُسْتَأْهِلٍ لِرَحْمَتِک فَأَنْتَ أَهْلٌ أَنْ تَجُودَ عَلَی بِفَضْلِ سَعَتِک إِلَهِی کأَنِّی بِنَفْسِی وَاقِفَةٌ بَینَ یدَیک وَ قَدْ أَظَلَّهَا حُسْنُ تَوَکلِی عَلَیک فَقُلْتَ [فَفَعَلْتَ] مَا أَنْتَ أَهْلُهُ وَ تَغَمَّدْتَنِی بِعَفْوِک إِلَهِی إِنْ عَفَوْتَ فَمَنْ أَوْلَی مِنْک بِذَلِک وَ إِنْ کانَ قَدْ دَنَا أَجَلِی وَ لَمْ یدْنِنِی [یدْنُ] مِنْک عَمَلِی فَقَدْ جَعَلْتُ الْإِقْرَارَ بِالذَّنْبِ إِلَیک وَسِیلَتِی إِلَهِی قَدْ جُرْتُ عَلَی نَفْسِی فِی النَّظَرِ لَهَا فَلَهَا الْوَیلُ إِنْ لَمْ تَغْفِرْ لَهَا إِلَهِی لَمْ یزَلْ بِرُّک عَلَی أَیامَ حَیاتِی فَلاتَقْطَعْ بِرَّک عَنِّی فِی مَمَاتِی إِلَهِی کیفَ آیسُ مِنْ حُسْنِ نَظَرِک لِی بَعْدَ مَمَاتِی وَ أَنْتَ لَمْ تُوَلِّنِی [تُولِنِی] إِلاالْجَمِیلَ فِی حَیاتِی

إِلَهِی تَوَلَّ مِنْ أَمْرِی مَا أَنْتَ أَهْلُهُ وَ عُدْ عَلَی بِفَضْلِک عَلَی مُذْنِبٍ قَدْ غَمَرَهُ جَهْلُهُ إِلَهِی قَدْ سَتَرْتَ عَلَی ذُنُوبا فِی الدُّنْیا وَ أَنَا أَحْوَجُ إِلَی سَتْرِهَا عَلَی مِنْک فِی الْأُخْرَی [إِلَهِی قَدْ أَحْسَنْتَ إِلَی] إِذْ لَمْ تُظْهِرْهَا لِأَحَدٍ مِنْ عِبَادِک الصَّالِحِینَ فَلاتَفْضَحْنِی یوْمَ الْقِیامَةِ عَلَی رُءُوسِ الْأَشْهَادِ إِلَهِی جُودُک بَسَطَ أَمَلِی وَ عَفْوُک أَفْضَلُ مِنْ عَمَلِی إِلَهِی فَسُرَّنِی بِلِقَائِک یوْمَ تَقْضِی فِیهِ بَینَ عِبَادِک إِلَهِی اعْتِذَارِی إِلَیک اعْتِذَارُ مَنْ لَمْ یسْتَغْنِ عَنْ قَبُولِ عُذْرِهِ فَاقْبَلْ عُذْرِی یا أَکرَمَ مَنِ اعْتَذَرَ إِلَیهِ الْمُسِیئُونَ

إِلَهِی لاتَرُدَّ حَاجَتِی وَ لاتُخَیبْ طَمَعِی وَ لاتَقْطَعْ مِنْک رَجَائِی وَ أَمَلِی إِلَهِی لَوْ أَرَدْتَ هَوَانِی لَمْ تَهْدِنِی وَ لَوْ أَرَدْتَ فَضِیحَتِی لَمْ تُعَافِنِی إِلَهِی مَا أَظُنُّک تَرُدُّنِی فِی حَاجَةٍ قَدْ أَفْنَیتُ عُمُرِی فِی طَلَبِهَا مِنْک إِلَهِی فَلَک الْحَمْدُ أَبَدا أَبَدا دَائِما سَرْمَدا یزِیدُ وَ لایبِیدُ کمَا تُحِبُّ وَ تَرْضَی إِلَهِی إِنْ أَخَذْتَنِی بِجُرْمِی أَخَذْتُک بِعَفْوِک وَ إِنْ أَخَذْتَنِی بِذُنُوبِی أَخَذْتُک بِمَغْفِرَتِک وَ إِنْ أَدْخَلْتَنِی النَّارَ أَعْلَمْتُ أَهْلَهَا أَنِّی أُحِبُّک إِلَهِی إِنْ کانَ صَغُرَ فِی جَنْبِ طَاعَتِک عَمَلِی فَقَدْ کبُرَ فِی جَنْبِ رَجَائِک أَمَلِی إِلَهِی کیفَ أَنْقَلِبُ مِنْ عِنْدِک بِالْخَیبَةِ مَحْرُوما وَ قَدْ کانَ حُسْنُ ظَنِّی بِجُودِک أَنْ تَقْلِبَنِی بِالنَّجَاةِ مَرْحُوما إِلَهِی وَ قَدْ أَفْنَیتُ عُمُرِی فِی شِرَّةِ السَّهْوِ عَنْک وَ أَبْلَیتُ شَبَابِی فِی سَکرَةِ التَّبَاعُدِ مِنْک إِلَهِی فَلَمْ أَسْتَیقِظْ أَیامَ اغْتِرَارِی بِک وَ رُکونِی إِلَی سَبِیلِ سَخَطِک

إِلَهِی وَ أَنَا عَبْدُک وَ ابْنُ عَبْدِک قَائِمٌ بَینَ یدَیک مُتَوَسِّلٌ بِکرَمِک إِلَیک إِلَهِی أَنَا عَبْدٌ أَتَنَصَّلُ إِلَیک مِمَّا کنْتُ أُوَاجِهُک بِهِ مِنْ قِلَّةِ اسْتِحْیائِی مِنْ نَظَرِک وَ أَطْلُبُ الْعَفْوَ مِنْک إِذِ الْعَفْوُ نَعْتٌ لِکرَمِک إِلَهِی لَمْ یکنْ لِی حَوْلٌ فَأَنْتَقِلَ بِهِ عَنْ مَعْصِیتِک إِلافِی وَقْتٍ أَیقَظْتَنِی لِمَحَبَّتِک وَ کمَا أَرَدْتَ أَنْ أَکونَ کنْتُ فَشَکرْتُک بِإِدْخَالِی فِی کرَمِک وَ لِتَطْهِیرِ قَلْبِی مِنْ أَوْسَاخِ الْغَفْلَةِ عَنْک إِلَهِی انْظُرْ إِلَی نَظَرَ مَنْ نَادَیتَهُ فَأَجَابَک وَ اسْتَعْمَلْتَهُ بِمَعُونَتِک فَأَطَاعَک یا قَرِیبا لایبْعُدُ عَنِ الْمُغْتَرِّ بِهِ وَ یا جَوَادا لایبْخَلُ عَمَّنْ رَجَا ثَوَابَهُ إِلَهِی هَبْ لِی قَلْبا یدْنِیهِ مِنْک شَوْقُهُ وَ لِسَانا یرْفَعُ إِلَیک صِدْقُهُ وَ نَظَرا یقَرِّبُهُ مِنْک حَقُّهُ إِلَهِی إِنَّ مَنْ تَعَرَّفَ بِک غَیرُ مَجْهُولٍ وَ مَنْ لاذَ بِک غَیرُ مَخْذُولٍ وَ مَنْ أَقْبَلْتَ عَلَیهِ غَیرُ مَمْلُوک [مَمْلُولٍ]

إِلَهِی إِنَّ مَنِ انْتَهَجَ بِک لَمُسْتَنِیرٌ وَ إِنَّ مَنِ اعْتَصَمَ بِک لَمُسْتَجِیرٌ وَ قَدْ لُذْتُ بِک یا إِلَهِی فَلاتُخَیبْ ظَنِّی مِنْ رَحْمَتِک وَ لاتَحْجُبْنِی عَنْ رَأْفَتِک إِلَهِی أَقِمْنِی فِی أَهْلِ وَلایتِک مُقَامَ مَنْ رَجَا الزِّیادَةَ مِنْ مَحَبَّتِک إِلَهِی وَ أَلْهِمْنِی وَلَها بِذِکرِک إِلَی ذِکرِک وَ هِمَّتِی فِی رَوْحِ نَجَاحِ أَسْمَائِک وَ مَحَلِّ قُدْسِک إِلَهِی بِک عَلَیک إِلاأَلْحَقْتَنِی بِمَحَلِّ أَهْلِ طَاعَتِک وَ الْمَثْوَی الصَّالِحِ مِنْ مَرْضَاتِک فَإِنِّی لاأَقْدِرُ لِنَفْسِی دَفْعا وَ لاأَمْلِک لَهَا نَفْعا إِلَهِی أَنَا عَبْدُک الضَّعِیفُ الْمُذْنِبُ وَ مَمْلُوکک الْمُنِیبُ [الْمَعِیبُ] فَلاتَجْعَلْنِی مِمَّنْ صَرَفْتَ عَنْهُ وَجْهَک وَ حَجَبَهُ سَهْوُهُ عَنْ عَفْوِک إِلَهِی هَبْ لِی کمَالَ الانْقِطَاعِ إِلَیک وَ أَنِرْ أَبْصَارَ قُلُوبِنَا بِضِیاءِ نَظَرِهَا إِلَیک حَتَّی تَخْرِقَ أَبْصَارُ الْقُلُوبِ حُجُبَ النُّورِ فَتَصِلَ إِلَی مَعْدِنِ الْعَظَمَةِ وَ تَصِیرَ أَرْوَاحُنَا مُعَلَّقَةً بِعِزِّ قُدْسِک إِلَهِی وَ اجْعَلْنِی مِمَّنْ نَادَیتَهُ فَأَجَابَک وَ لاحَظْتَهُ فَصَعِقَ لِجَلالِک فَنَاجَیتَهُ سِرّا وَ عَمِلَ لَک جَهْرا

إِلَهِی لَمْ أُسَلِّطْ عَلَی حُسْنِ ظَنِّی قُنُوطَ الْإِیاسِ وَ لاانْقَطَعَ رَجَائِی مِنْ جَمِیلِ کرَمِک إِلَهِی إِنْ کانَتِ الْخَطَایا قَدْ أَسْقَطَتْنِی لَدَیک فَاصْفَحْ عَنِّی بِحُسْنِ تَوَکلِی عَلَیک إِلَهِی إِنْ حَطَّتْنِی الذُّنُوبُ مِنْ مَکارِمِ لُطْفِک فَقَدْ نَبَّهَنِی الْیقِینُ إِلَی کرَمِ عَطْفِک إِلَهِی إِنْ أَنَامَتْنِی الْغَفْلَةُ عَنِ الاسْتِعْدَادِ لِلِقَائِک فَقَدْ نَبَّهَتْنِی الْمَعْرِفَةُ بِکرَمِ آلائِک إِلَهِی إِنْ دَعَانِی إِلَی النَّارِ عَظِیمُ عِقَابِک فَقَدْ دَعَانِی إِلَی الْجَنَّةِ جَزِیلُ ثَوَابِک إِلَهِی فَلَک أَسْأَلُ وَ إِلَیک أَبْتَهِلُ وَ أَرْغَبُ وَ أَسْأَلُک أَنْ تُصَلِّی عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ أَنْ تَجْعَلَنِی مِمَّنْ یدِیمُ ذِکرَک وَ لاینْقُضُ عَهْدَک وَ لایغْفُلُ عَنْ شُکرِک وَ لایسْتَخِفُّ بِأَمْرِک إِلَهِی وَ أَلْحِقْنِی بِنُورِ عِزِّک الْأَبْهَجِ فَأَکونَ لَک عَارِفا وَ عَنْ سِوَاک مُنْحَرِفا وَ مِنْک خَائِفا مُرَاقِبا یا ذَا الْجَلالِ وَ الْإِکرَامِ وَ صَلَّی اللَّهُ عَلَی مُحَمَّدٍ رَسُولِهِ وَ آلِهِ الطَّاهِرِینَ وَ سَلَّمَ تَسْلِیما کثِیرا

Tercüme

“Rahman ve Rahim Allah’ın Adıyla
Allah'ım! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle ve seni çağırdığımda duamı icabete eriştir; seni nida ettiğimde, nidamı duy; sana yalvarıp yakardığımda bana (lütuf gözüyle) bak. Ben sana doğru yönelmiş, sana boyun eğip yalvararak ve katındaki sevabı dileyerek huzurunda durmuşum. İçimde olanı biliyorsun; ihtiyacımdan haberdar ve kalbimdekine vakıfsın. Dönüşüm ve döneceğim yer, söylemek istediğim söz, dile getirmek istediğim ihtiyaç ve akıbetim için umduklarım sana gizli değildir.

Ey Sahibim! Senin takdir ve hükmün, ömrümün sonuna dek benden vuku bulacak her şeyde, zahir ve batınımda caridir. Kemal ve eksikliğim, yarar ve zararım başkasının değil, senin elindedir.

Allah'ım! Rızkımı sen vermezsen, kim verir! Eğer bana, yardım etmeyerek yalnız bırakırsan, kim yardım eder! Allah'ım! Gazabından ve azabından sana sığınırım.

Allah'ım! Eğer ben rahmetine lâyık değilsem, sen geniş fazlın ve rahmetinle bana bağışta bulunmaya lâyıksın. Allah'ım! (Kıyamet kopup da) yalnız başıma huzurunda durmuş gibiyim; sana olan güzel tevekkülüm bana gölge etmiş, kerem ve ihsanına layık olanı yapmışsın ve affınla günahlarımı örtmüşsün.

Allah'ım! Beni bağışlarsan ne güzel, zaten bağışlamaya senden daha layık olan var mı? Eğer ecelim gelip çatmış da amelim beni sana yaklaştırmamışsa, günahlarımı itiraf etmeyi affına vesile kılıyorum.

Allah'ım! Nefsime yönelmekle kendime zulmettim; eğer beni affetmezsen, yazıklar olsun bana! Allah'ım! Bu güne kadar ihsanını benden esirgemedin, ölümle başlayan hayatımda da kesme. Allah'ım! Nasıl ölümümden sonra, senin bana olan hüsnü nazarından ümidimi keserim, oysa sen hayatımda iyilikten başka bir şey yapmadın bana!

Allah'ım! Sana yakışır şekilde işlerimi yoluna koy ve cehalet bataklığına batmış bir günahkâra kendi lütuf ve fazlın ile merhamet eyle. Allah'ım! Dünyada birçok günahımı gizli tuttun, ahirette onları gizli tutmana daha muhtacım. Allah'ım! Günahlarımı salih kullarına açmayarak lütfettin bana; öyleyse kıyamet günü bütün yaratıkların karşısında rüsva etme beni. Allah'ım! Bağışın arzumu çoğalttı; affın ise amelimden daha üstündür.

Allah'ım! Kullarının arasında hükmettiğin gün, huzuruna çıkmakla beni mesrur eyle. Allah'ım! Senden özür dilemem, mazeretinin kabul olmasından müstağni olmayan (çaresiz) kimsenin özür dilemesi gibidir. Öyleyse, ey günahkârların kendisinden özür dilediği en keremli zat, mazeretimi kabul buyur.

Allah'ım! Hacetimi reddetme; dileğimi boşa çıkarma; lütuf ve kereminden ümidimi kesme. Allah'ım! Eğer aşağılığımı isteseydin, beni hidayet etmezdin; eğer rezil olmamı irade etseydin, beni kurtarmazdın. Allah'ım! Senden isteyerek ömrümü tükettiğim ihtiyacımı reddedeceğini hiç sanmıyorum. Allah'ım! Hamd sanadır daima, ezelden ebede kadar; artar eksilmez; sevdiğin ve razı olduğun gibi. Allah'ım! Eğer suçumdan ötürü beni alıkorsan, affına, günahlarımdan ötürü alıkorsan, mağfiretine sarılırım. Eğer beni ateşe atarsan, "Seni seviyorum!" diye haykırırım ateş ehline.

Allah'ım! Eğer amelim, sana itaatin yanında küçükse, sana olan ümidin yanında şüphesiz arzum büyüktür. Allah'ım! Nasıl ayrılayım huzurundan mahrum ve nasipsiz? Oysaki lütfunla bağışlanmış ve kurtulmuş olarak geri döndürmeni güzelce ummaktayım.

Allah'ım! Ömrümü gaflet pisliğinde tükettim, gençliğimi de senden uzak kalma sarhoşluğuyla geçirdim. Allah'ım! Verdiğin nimetle mağrur olduğum ve gazabına doğru gittiğim günlerde gaflet uykusundan uyanamadım.

Allah'ım! Ben senin kulunum ve kulunun oğluyum, huzurunda durmuş ve kereminle sana tevessül etmiş bulunuyorum. Allah'ım! Kulun olarak huzurunda, hayâmın azlığından yaptığım kötü amellerimden sıyrılarak sana yöneliyor ve senden af talep ediyorum; çünkü af, senin kerem ve lütfunun özelliğidir. Allah'ım! Beni muhabbetin için uyarmadan önce, sana isyan etmekten beni alıkoyacak bir gücüm yoktu. (Muhabbet ışığın kalbimde yandıktan sonra ise) nasıl olmamı istediysen öyle oldum; beni kerem ve lütfuna dâhil ettiğinden ve kalbimi senden gaflet etme kirlerinden temizlediğin için sana şükrediyorum. Allah'ım! Bana çağırdığında sana icabet eden ve yardımını istediğinde sana itaat eden kimse gibi bak.

Allah'ım! Ey aldanandan uzak olmayan yakın! Ey mükâfatını ümit edenden esirgemeyen cömert! Kendisini çağırdığında, sana icabet eden ve yardımınla amele sevk ettiğinde, sana itaat eden kimseye baktığın gibi bana bak.

Mabudum! İştiyakla sana yaklaşan bir kalp, doğruluğu sana yükselen bir dil ve değeri, sana yaklaşmaya vesile olan bir bakış bana bağışla. Allah'ım! Seninle tanınan, şöhretsiz; sana sığınan, zelil ve kendisine teveccüh ettiğin kimse de başkalarına köle olmaz.

Allah'ım! Senin yoluna yönelen aydınlanır ve sana sığınan korunur; ey Mevla'm, ben sana sığındım; rahmetine olan ümidimi boşa çıkarma, rafet (ve lütfundan) beni mahrum etme.

Allah'ım! Beni, kendi dostlarının arasında; rahmetinin artmasını ümit eden kimsenin ikamet ettiği yerde yerleştir. Allah'ım! Seni sürekli anma istek ve aşkını bana ilham eyle (kalbime yerleştir) ve bana, isimlerine ve kudsünün mahalline ulaşma gayret ve neşesi ver.

Allah'ım! Kendi yüce zatın hürmetine beni de sana itaat edenlerin mahalline ve razı olduklarının güzel menziline kavuştur. Çünkü ben, nefsimi savunmaya kadir değilim; ona bir yarar vermeye de gücüm yetmez. Allah'ım! Ben senin günahkâr ve zayıf bir kulun ve sana yönelen kölenim. Öyleyse beni, kendilerinden yüz çevirdiğin ve gafletleri kendilerini, affından alıkoymuş kimselerden kılma.

Allah'ım! Her şeyden kopup sana yönelmeyi bana bağışla. Kalp gözlerimizi, sana bakmak nuruyla aydınlat; öyle aydınlat ki kalp gözlerimiz, nur engellerini aşsın ve azamet madenine ulaşsın, ruhlarımız da kudsünün izzetine bağlansın. Allah'ım! Beni, çağırdığında sana icabet eden, teveccüh ettiğinde celâl ve azametin için kendinden geçen ve gizlide kendisiyle münacat ettiğin, açıkta da senin için amel eden kimselerden kıl.

Allah'ım! Yeis ve ümitsizliği hüsnü zannıma galip kılmadım ve ümidimi kereminin güzelliğinden kesmedim. Allah'ım! Eğer hatalarım beni, senin yanında küçük düşürüp zelil etmişse, o hâlde beni, sana olan hüsnü tevekkülümle affet. (Sana gönül bağladığım için beni bağışla.)

Allah'ım! Eğer günahlarım beni, lütfunun güzelliklerinden uzaklaştırmışsa, şüphesiz şefkatinin güzelliğine olan yakinim, beni (sana yönelmek için) uyarmıştır. Allah'ım! Eğer gaflet, sana kavuşmaya hazırlanmaktan beni uyutmuşsa (alıkoymuşsa), değerli nimetlerini tanımak beni uyandırmıştır. Allah'ım! Eğer büyük azabın beni ateşe çekiyorsa, büyük mükâfatın da beni cennete doğru çekiyor.

Allah'ım! Öyleyse senin rızana kavuşmak için istiyorum ve sana yalvarıp niyaz ediyorum; senden Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet etmeni ve beni, daima seni anan, ahdini bozmayan, sana şükretmekten gafil olmayan ve emrini hafife almayan kimselerden kılmanı istiyorum.

Allah'ım! Beni, seni tanımam, senden gayrısından yüz çevirmem, yalnız senden korkmam ve emirlerini gözetmem için izzetinin güzel nuruna kavuştur; ey celâl ve ikram sahibi Allah. Ve Allah, Resulü Muhammed'e ve onun tertemiz Ehlibeyti'ne salât ve çokça selâm eylesin."

↓ Şabaniye Münacatını indirip dinlemek için tıklayınız: ↓

Şabaniye Münacatı (Samavati)

Kaynakça

  1. İbni Tavus, İkbalu’l-A’mal, s. 197.
  2. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 91, s. 97.
  3. Meclisi, Zadu’l-Mead, s. 47.
  4. Sumahici, Sahife-i Aleviyye, s. 85.
  5. Kummi, Mefatihu’l-Cinan, s. 283.
  6. Kitabhane İbni Tavus ve Ahval ve Asar o, s. 235, 236, Tarihi Bağdadi, c. 16, mukaddime.
  7. Tebyan Websitesi
  8. Ravzatu’l-Cennat, c. 3, s. 150; Nevabigu’r-Ruvat, s. 105.
  9. Tehzibu’l-Megal, c. 1, s. 36.
  10. Rical Neccaşi, c. 2, s. 100: “انه شیخ من اصحابنا ثقه سمع الحدیث فاکثر، ابتعت جمیع کتبه، له کتاب عمل رجب و کتاب عمل شعبان و کتاب عمل رمضان”
  11. Mefatihu’l-Cinan, İmamların Şaban Ayındaki Münacatları.
  12. El-Murakabat, s. 130.
  13. Mutahhari, Mecmua Asar, c. 22, s. 733, 734.

Bibliyografi

  • Muhammedî Geylani, Muhammed, Şerh-i Münacat-ı Şabaniye, Saye, Tahran, ş. 1373.
  • Meliki Tebrizi, Cevad, el-Murakabat, Müessese-i Daru’l-İ’tisam, Lübnan, k. 1416.
  • Abdullah b. Salih, Sumahici, es-Sahifetu’l-Aleviye ve Tuhfetu’l-Murtezeviyye, İntişarat İslami, Tahran, k. 1393.
  • İbn Tavus, Ali b. Musa, İkbalu’l-A’mal, Müessese A’lemi lil-Matbuat, m. 1996.
  • Meclisi, Muhammed Bakır, Zadu’l-Mead, Beyrut, Aleadddin A’lemi, m. 2003.
  • Kummi, Abbas, Mefatihu’l-Cinan, Tahran, Merkez-i Neşr-i Ferhengi Reca, ş. 1369.
  • Meclisi, Muhammed Bakır, Zadu’l-Mead, Beyrut, Aleaddin A’lemi baskısı, k. 1423.
  • Sahife-i İmam, Tahran, Müessese Tanzim ve Neşri Asar İmam Humeyni, ş. 1378.