Ariflerin Münacatı
Dua Bilgileri | |
---|---|
Konu | Allah’ı tanıma ve marifet |
Me'sur/Me'sur Olmayan | Me'sur |
Yayınlayan | İmam Seccad (a.s) |
Şii kaynakları | Biharu’l-Envar • Mefatihu’l-Cinan |
Monograflar | Seccadehayi Suluk, Şerh-i Münacathayi Hz. Seccad (a.s) (Ayetullah Misbah) |
Zaman | Salı günü |
Meşhur Dualar ve Ziyaretler | |
Ariflerin veya Allah’ı tanıyanların münacatı (Arapça: مناجات العارفین), İmam Zeynel Abidin’den (a.s) nakledilen on beş münacattan biridir. Allah’ı tanıma ve marifet, duanın ana temasını oluşturmaktadır. İmam Seccad (a.s) bu münacatta bize Allah’ın künhü zatını ve sıfatını tanımanın imkansız olduğunu ve beşerin, marifetin hangi derecesine ulaşırsa ulaşsın, buna eremeyeceğini öğretmektedir.
Duanın Kaynakları
İmam Zeynel Abidin’den (a.s) nakledilen bu dua, es-Sahifeti’s-Saniyeti’s-Seccadiye, Biharu’l-Envar[1] ve Mefatihu’l-Cinan[2] kitaplarında nakledilmiştir. Allame Meclisi (r.a) bu duanın Salı günü okunduğunu belirtmiştir.[3]
İçeriği ve Mesajları
- İnsan asla Allah’ın künhü zatını ve ilahî sıfatları idrak edemez.
- Allah’ı tanıma ve O'nun muhabbeti arasında bir irtibat olduğu.
- Allah’a tam ve kâmil bir aşk, O'na olan muhabbetin bir getirisidir.
- Allah’a aşkın yüce makamları, insanın ümit ve ilahî evliyaların makamlarına ulaşma motivasyonunun icat edilme kaynağıdır.
- Allah’tan hakikatleri olduğu gibi görmek için perdelerin kaldırılmasını, şek ve şüphenin kalbinden atılmasını talep etmektedir.
- Allah’tan vücudun derinliklerinde kök salan muhabbet isteğinde bulunmak.
- Göğsün genişlemesine neden olan marifet isteği.[4]
Şerhleri
Arifin münacatı için bazı şerhler bağımsız olarak kaleme alınmıştır. Onlardan birisi Seyyid Ali Rıza Tabatabai’nin yazdığı “Huzur ve Mürakabe” ve diğeri ise, Seyyid Asker Nazımzade Kummi tarafından yazılan “Şerh-i Münacat-ı Arifin” adlı kitaptır.[5]
Duanın Metni ve Tercümesi
Duanın Arapça Metni | Duanın Türkçe Anlamı | |
---|---|---|
بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ
اِلهٰي قَصُرَتِ الأَلْسُنُ عَنْ بُلُوغِ ثَنائِكَ كَما يَليقُ بِجَلالِكَ، وَعَجَزَتِ الْعُقُولُ عَنْ اِدْراكِ كُنْهِ جَمالِكَ، وَانْحَسَرَتِ الأَبْصارُ دُونَ النَّظَرِ اِلى سُبُحاتِ وَجْهِكَ، وَلَمْ تَجْعَلْ لِلْخَلْقِ طَريقاً اِلى مَعْرِفَتِكَ اِلاّ بِالْعَجْزِ عَنْ مَعْرِفَتِكَ، اِلهٰي فَاجْعَلْنا مِنَ الَّذينَ تَرَسَّخَتْ اَشْجارُ الشَّوْقِ اِلَيْكَ في حَدائِقِ صُدُورِهِمْ، وَاَخَذَتْ لَوْعَةُ مَحَبَّتِكَ بِمَجامِعِ قُلُوبِهِمْ، فَهُمْ اِلى اَوْكارِ الأَفْكارِ يَأْوُونَ، وَفي رِياضِ الْقُرْبِ وَالْمُكاشَفَةِ يَرْتَعُونَ، وَمِنْ حِياضِ الَْمحَبَّةِ بِكَأسِ الْمُلاطَفَةِ يَكْرَعُونَ، وَشَرايِـعَ الْمُصافاتِ يَرِدُونَ، قَدْ كُشِفَ الْغِطاءُ عَنْ اَبْصارِهِمْ، وَانْجَلَتْ ظُلْمَةُ الرَّيْبِ عَنْ عَقائِدِهِمْ وَضَمائِرِهِمْ، وَانْتَفَتْ مُخالَجَةُ الشَّكِّ عَنْ قُلُوبِهِمْ وَسَرائِرِهِمْ، وَانْشَرَحَتْ بِتَحْقيقِ الْمَعْرِفَةِ صُدُورُهُمْ، وَعَلَتْ لِسَبْقِ السَّعادَةِ فِي الزَّهادَةِ هِمَمُهُمْ، وَعَذُبَ في مَعينِ الْمُعامَلَةِ شِرْبُهُمْ، وَطابَ في مَجْلِسِ الأُنْسِ سِرُّهُمْ، وَاَمِنَ في مَوْطِنِ الَْمخافَةِ سِرْبُهُمْ، وَاطْمَأَنَّتْ بِالرُّجُوعِ اِلى رَبِّ الأَرْبابِ اَنْفُسُهُمْ، وَتَيَقَّنَتْ بِالْفَوْزِ وَالْفَلاحِ اَرْواحُهُمْ، وَقَرَّتْ بِالنَّظَرِ اِلى مَحْبُوبِهِمْ اَعْيُنُهُمْ، وَاسْتَقَرَّ بِإدْراكِ السُّؤْلِ وَنَيْلِ الْمَأْمُولِ قَرارُهُمْ، وَرَبِحَتْ في بَيْعِ الدُّنْيا بِالآخِرَةِ تِجارَتُهُمْ اِلهٰي ما أَلَذَّ خَواطِرَ الاِلْهامِ بِذِكْرِكَ عَلَى الْقُلُوبِ، وَما اَحْلَى الْمَسيرَ اِلَيْكَ بِالأَوْهامِ في مَسالِكِ الْغُيُوبِ، وَما اَطْيَبَ طَعْمَ حُبِّكَ، وَما اَعْذَبَ شِرْبَ قُرْبِكَ، فَاَعِذْنا مِنْ طَرْدِكَ وَاِبْعادِكَ، وَاجْعَلْنا مِنْ اَخَصِّ عارِفيكَ، وَاَصْلَحِ عِبادِكَ، وَاَصْدَقِ طائِعيكَ، وَاَخْلَصِ عُبّادِكَ، يا عَظيمُ يا جَليلُ، يا كَريمُ يا مُنيلُ، بِرَحْمَتِكَ وَمَنِّكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ
—
|
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla İlahî; bizleri, şevk ağaçları göğüslerinin bahçelerinde kök salan ve muhabbetinin aşkı tüm kalplerini kaplayan kimselerden kıl. Bunlar o kimselerdir ki fikirler yuvasına sığınıyorlar, kurb (yakınlık) ve mükaşefe bahçelerinde yiyip gezinirler, mülatafat kasvesiyle muhabbet havuzundan içiyorlar, duru nehirlere girerler. Şüphesiz perde onların gözlerinden kaldırılmıştır; şüphe karanlığı, akaid ve zamirlerinden aydınlığa kavuşmuştur; şek karşılığı, kalp ve batınlarından yok olmuştur; göğüsleri, ma'rifet tahkikiyle genişlemiştir; himmetleri, zahitliğin saadet yolunda öne geçmek için yücelmiştir; içecekler, amelin akarsularında hoş olmuştur; sırlar, üns meclisinde güzel kokulu olmuştur; sürüleri, korku yerinde güvenliğe kavuşmuştur; canları, Rabb'ul Erbab'a dönmekle mutmain olmuştur (huzura kavuşmuştur); ruhları, feyz ve kurtuluşa yakin etmiştir; gözleri, mahbublarına bakmakla aydınlanmıştır; sakin olmaları, soruyu idrak etmek ve maksada ulaşmakla sabitleşmiştir; ticaretleri, dünyayı ahirete satmada kâr etmiştir. İlahî; Seni anmak, ilhamının anıları kalplere ne kadar da lezzetlidir; gaybet yollarında düşünceyle Sana doğru yola çıkmak ne kadar da tatlıdır; sevginin tadı ne kadar da hoştur; kurbunun su içilecek yeri ne kadar da güzeldir. Öyleyse kovulmak ve uzaklaştırılmaktan bize sığınak ver. Bizi, Seni tanıyanların en yakınından, kullarının en salihlerinden, Sana itaat edenlerin en doğrularından ve ibadet edenlerin en halislerinden kıl. Ey Azim, ey Celil, ey Kerim, ey bağışta bulunan! Kendi rahmet ve nimetinle, ey merhametlilerin en merhametlisi! |
Kaynakça
Bibliyografi
- Misbah, Muhammed Taki, Seccadehayi Suluk, Şerh-i Münacathayı İmam Seccad (a.s), İntişarat-ı Müessese-i Amuzeş ve Pejuheş İmam Humeyni (r.a), Kum, 1390.
- Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, Daru İhya et-Turas el-Arabi, Beyrut, ikinci baskı, k. 1403.
- Kummi, Şeyh Abbas, Mefatihu’l-Cinan, Neşr-i Meş’er, Kum, ş. 1387.
- Bakıriyan Muvahhid, Seyyid Rıza, Resul Caferiyan, Mehdi Mehrizi, Kitabşinasi Niyayeşhayi Şia, Müessese-i Ferhengi Din Pejuhi Beşer, Tahran, ş. 1392.