Zakirlerin Münacatı

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
kaynaksız
wikishia sitesinden
Zakirlerin Münacatı
Dua Bilgileri
Diğer İsimlerAllah’ı zikredenlerin Münacatı
KonuBu münacatta insanoğlunun hakkıyla Allah’ı zikredemeyeceği ve anamayacağı teması işlenmiştir
Me'sur/Me'sur OlmayanMe'sur
Yayınlayanİmam Seccad (a.s)
Şii kaynaklarıBiharu’l-EnvarMefatihu’l-Cinan
MonograflarSeccadehayi Suluk, Şerh-i Münacathayi Hz. Seccad (a.s) (Ayetullah Misbah)
ZamanÇarşamba günü
Meşhur Dualar ve Ziyaretler
Tevessül DuasıKumeyl DuasıNudbe DuasıSimat DuasıFerec DuasıEbu Hamza Sumali DuasıAşura ZiyaretiCamia Kebire ZiyaretiVaris ZiyaretiErbain Ziyareti


Zakirlerin veya Allah’ı zikredenlerin münacatı(yakarış) (Arapça: مناجات الذاکرین), İmam Zeynel Abidin’den (a.s) nakledilen on beş münacattan biridir. Bu münacatta insanoğlunun hakkıyla Allah’ı zikredemeyeceği ve anamayacağı teması işlenmiştir.

Duanın Kaynakları

İmam Zeynel Abidin’den (a.s) nakledilen bu dua, es-Sahifeti’s-Saniyeti’s-Seccadiye, Biharu’l-Envar[1] ve Mefatihu’l-Cinan[2] kitaplarında nakledilmiştir. Allame Meclisi (r.a), bu duanın Çarşamba günü okunduğunu belirtmiştir.[3]

İçeriği ve Mesajları

  • Ana teması:
  1. İnsan, hakkıyla Allah’ı zikrederek anamaz.
  2. Allah bize Onu (kendini) zikr etmemizi emretmemiş olsaydı, bizler Onu her türlü zikirden tenzih ederdik.
  • Allah’ı zikretmek, Allah tarafından insana verilmiş büyük bir nimet ve minnettir.
  • Allah’tan zikir etmek ve Onu anmak için başarı ihsan etmesini istemek.
  • Hiçbir akıl, Allah’ı tanıma marifetinden yoksun değildir ve Allah akılları kendisini tanıma kapasitesinde yaratmıştır.
  • Kalpler ancak Allah’ı anarak huzur bulur ve tatmin olur: ‘canlar ancak Seni anarak sükûnet bulur.’
  • İnsanın nihai hedefi, Allah’ı (kalp gözüyle) görmek, Onun likası (huzuru) ve Allah’la kulu arasında hiçbir hicabın olmadığı dereceye ulaşmaktır.
  • Allah’ın likası, yaratılışın amaçlarındandır.
  • İlahî olmayan her tat ve Allah’ın zikri ile elde edilmeyen her lezzet, yanlış ve istiğfar gerektiren lezzetlerdir.[4]

Duanın Metni ve Tercümesi

Duanın Arapça Metni Duanın Türkçe Anlamı
بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ

اِلهٰي لَوْلاَ الْواجِبُ مِنْ قَبُولِ اَمْرِكَ لَنَزَّهْتُكَ مِنْ ذِكْري اِيّاكَ عَلى اَنَّ ذِكْري لَكَ بِقَدْري لا بِقَدْرِكَ، وَما عَسى اَنْ يَبْلُغَ مِقْداري حَتّى اُجْعَلَ مَحَلاًّ لِتَقْديسِكَ، وَمِنْ اَعْظَمِ النِّعَمِ عَلَيْنا جَرَيانُ ذِكْرِكَ عَلى اَلْسِنَتِنا، وَاِذْنُكَ لَنا بِدُعائِكَ وَتَنْزيهِكَ وَتَسْبيحِكَ

اِلهٰي فَاَلْهِمْنا ذِكْرَكَ فِي الْخَلاءِ وَالْمَلاءِ وَاللَّيْلِ وَالنَّهارِ، وَالاِعْلانِ وَالاِسْرارِ، وَفِي السَّرّاءِ وَالضَّرّاءِ، وَآنِسْنا بِالذِّكْرِ الْخَفِيِّ، وَاسْتَعْمِلْنا بِالْعَمَلِ الزَّكِيِّ، وَالسَّعْيِ الْمَرْضِيِّ، وَجازِنا بِالْميزانِ الْوَفِيِّ، اِلهٰي بِكَ هامَتِ الْقُلُوبُ الْوالِهَةُ، وَعَلى مَعْرِفَتِكَ جُمِعَتِ الْعُقُولُ الْمُتَبايِنَةُ، فَلا تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ اِلاّ بِذِكْراكَ، وَلا تَسْكُنُ النُّفُوسُ اِلاّ عِنْدَ رُؤْياكَ، اَنْتَ الْمُسَبَّحُ في كُلِّ مَكان، وَالْمَعْبُودُ في كُلِّ زَمان، وَالْمَوْجُودُ في كُلِّ اَوان، وَالْمَدْعُوُّ بِكُلِّ لِسان، وَالْمُعَظَّمُ في كُلِّ جَنان، وَاَسْتَغْفِرُكَ مِنْ كُلِّ لَذَّة بِغَيْرِ ذِكْرِكَ، وَمِنْ كُلِّ راحَة بِغَيْرِ اُنْسِكَ، وَمِنْ كُلِّ سُرُور بِغَيْرِ قُرْبِكَ، وَمِنْ كُلِّ شُغْل بِغَيْرِ طاعَتِكَ

اِلهٰي اَنْتَ قُلْتَ وَقَوْلُكَ الْحَقُّ «يا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اذْكُرُوا اللهَ ذِكْراً كَثيراً وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَصيلاً» وَقُلْتَ وَقَوْلُكَ الْحَقُّ «فَاذْكُرُوني اَذْكُرْكُمْ» فَاَمَرْتَنا بِذِكْرِكَ، وَوَعَدْتَنا عَلَيْهِ اَنْ تَذْكُرَنا تَشْريفاً لَنا وَتَفْخيماً وَاِعْظاماً، وَها نَحْنُ ذاكِرُوكَ كَما اَمَرْتَنا، فَاَنْجِزْ لَنا ما وَعَدْتَنا، يا ذاكِرَ الذّاكِرينَ وَيا اَرْحَمَ الرّحِمينَ

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
İlahî; eğer emrini kabul etmek farz olmasaydı (zikr etme vasıflandırma) Yine de Seni zikr etmemde tenzih ederdim (münezzehsin sen vasıflandırılmaktan); Seni anmam kendi değerimin miktarıcadır, Senin değerinin miktarınca değildir; benim değerim Seni takdis edebilecek bir dereceye ulaşması gerekir. Bize nasip olan en büyük nimetlerden biri de Senin zikrinin bizim dilimizde söylenmesi ve Seni çağırmak tenzih ve tesbih etmek için bize vermiş olduğun izindir. İlahî; zikrini yalnızlıkta ve toplumda, gece ve gündüzde, açıkta ve gizlide, mutlulukta ve mihnette bize ilham eyle. Bizi, gizli anmalarla me'nus kıl; temiz işte ve rızan olan çalışmalarda bizi çalıştır ve tam bir şekilde bizi mükâfatlandır.

İlahî; âşık kalpler Sana susmuştur, çeşitli akıllar Senin marifetin üzere toplanmıştır; öyleyse kalpler ancak Seni anmakla tatmin olur ve canlar ancak Seni görünce (Sana yakin edince) sükûnet bulur. Sen her mekânda tesbih edilensin, her zamanda ma'budsun, her vakitte mevcudsun, her dille çağıransın, her kalpte büyüksün; Senin zikrin olmayan her lezzetten, Senin ünsün olmayan her rahatlıktan, Senin yakınlığın olmayan her sevinçten ve Senin itaatin olmayan her meşguliyetten bağışlanma diliyorum.

İlahî; Sen buyurmuşsun ve Senin buyruğun ise haktır: "Ey inananlar, çokça zikretmek suretiyle Allah'ı zikredin (anın). Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin" (Ahzab, 42). Yine buyurmuşsun ve buyruğun ise haktır: "Öyleyse (yalnızca) beni anın, Ben de sizi anayım" (Bakara,152). O halde kendini anmayı bize emretmişsin ve bunun üzerine bize, şeref bulmamız ve yücelmemiz için bizi anmayı vadetmişsin; biz şimdi emrettiğin şekilde Seni anmaktayız; öyleyse ey ananları anan ve ey merhametlilerin en merhametlisi; bizi vadettiğin şekilde mükâfatlandır.

Kaynakça

  1. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 91, s. 151.
  2. Kummi, Mefatihu’l-Cinan, 177, 178.
  3. Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 91, s. 151.
  4. Misbah, Seccadehayi Suluk, c. 2, s. 267, 316.

Bibliyografi

  • Misbah, Muhammed Taki, Seccadehayi Suluk, Şerhi Münacathayi Hz. Seccad (a.s), İntişarat Müessese Amuzeş ve Pejuheş İmam Humeyni (r.a), Kum, 1390.
  • Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, daru ihya et-turas el-arabi, Beyrut, ikinci baskı, k. 1403.
  • Kummi, Şeyh Abbas, Mefatihu’l-Cinan, Neşri Meş’er, Kum, ş. 1387.
  • Bakıriyan Muvahhid, Seyyid Rıza, Resul Caferiyan, Mehdi Mehrizi, Kitabşinasi Niyayeşhayi Şia, müessese Ferheng Din Pejuhi Beşer, Tahran, ş. 1392.