La Havle Vela Kuvvete İlla Billah

Öncelik: c, kalite: c
linksiz
resimsiz
kategorisiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
Yakarış
Dosya:Hürremşehr Camisi.jpg
La Havle Vela Kuvvete İlla Billah

Havkale veya Havlaka (Arapça: حَوْقَلَه یا حَوْلَقَه); “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah” (لاحَولَ وَ لا قُوَّةَ إِلّا بِاللّه) demek anlamına gelen Arapça bir mastardır. Bu kelime Kur'an-ı Kerim’de zikredilmemiştir. Ancak “La Kuvvete İlla Billah” (لا قُوَّة إِلّا باللّه) ibaresi bir kez Kehf Suresinin 39. ayetinde geçmiştir.

Bu zikrin sade ve anlaşılır tercümesi şöyledir: “Bütün güç ve kuvvet ancak Allah’ladır (Allah’tandır).” Dolayısıyla insan bu zikri söyleyerek kendisini ve hayatının bütün işlerini Allah’a teslim etmektedir.

İmam Hüseyin'in (a.s) Aşura günü dilinden düşürmediği “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah” zikri, Müslümanların önemli ve faziletli zikirlerinden sayılmaktadır. Şia kaynaklı rivayetlerde de bu zikir için çok fazla eserler zikredilmiştir. Ayrıca bu zikir vesvese, yoksulluk, hastalık ve üzüntünün giderilmesi için tavsiye edilmiştir.

Havkale, Farsça şiirlerde şeytanı kovmak, şaşırma belirtisi, itiraz ve bir işe karşı isteksizliği ve memnuniyetsizliği göstermek için kullanılmıştır.

Terminoloji

“Havkale” veya “Havlaka” kelimelerinin her ikisi aynı “Besmele”nin “Bismillahirrahmanirrahim” kelimesinden türetildiği gibi, naht (kısaltma) mastarı yöntemiyle “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah”[Not 1] zikrinden türetilmiş mastarlardır.[1] Arap dilinde çok kullanılan iki veya daha fazla kelimeyi kısaltmak için onları birleştirerek yeni bir sözcük meydana getirilir. İşte “Havkale” veya “Havlaka” kelimeleri de bu cümlelerden biridir.[2]

Bazıları “Havl” (حول) ve “Kuvve” (قُوّه) kelimelerinin farkı hakkında şunları dile getirmişlerdir: “Havl” tasarruf ve tahavvül gücüdür ve “Kuvve” ise, fiillerin menşeidir.[3]

Bu Zikrin Rivayetlerdeki Manası

La Havle ve la Kuvvete İlla Billah

Hadislerde “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah” zikri üç şekilde tefsir edilmiştir:

A) İbadetlerin Yapılması ve Haramların Terk Edilmesi Allah’ın Yardımıyla Olur

Allah Resulü (s.a.a) nakledilen bir hadiste şöyle buyurmuştur:[Not 2] “Allah’a karşı günah işlemekten alıkoyacak (uzak tutacak) tek güç, ancak O’nun verdiği güç ile ve O'na itaat gücü de ancak O'nun yardımı ile hâsıl olur.”[4]
Bu rivayet esasınca insanın kudret ve gücünün kaynağı Allah’tır. İnsan, Allah’ın yardımı olmaksızın ne Allah’a karşı günah işlemekten kendisini alıkoyabilir ve ne de O’nun emirlerine itaat edebilir.

B) İnsanın Malikiyetinin Aczi

Bu tefsire göre insanın malikiyeti Allah’ın malikiyetinin enleminde değil, boylamındadır. Boylamsal malikiyette de Allah-u Teâlâ insandan daha çok malikiyete müstahaktır. Zira insanın malikiyeti, başından sonuna kadar Allah’ın irade ve isteğine bağlıdır (yani insanın malikiyeti Allah’ın irade ve izni doğrultusundadır).

“Havkale” kelimesinin anlamının açıklaması hakkında İmam Ali’den (a.s) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: [Not 3] “Biz Allah ile birlikte (Allah’ın yanında) bir şeye sahip değiliz ve sadece O'nun bizi sahip kıldığı şeylere sahibiz. O halde bizi, bizden daha çok sahibi olduğu bir şeye sahip kıldığı zaman bize sorumluluk yüklemiştir ve bizden onu geri aldığı zaman da sorumluluğu üzerimizden kaldırmıştır.”[5]

C) İşlerin Allah’a Teslimi

Ana Madde: Tefviz

İnsan, kendi güç ve malikiyetinin Allah’ın güç ve malikiyetinin yanında bir hiç olduğuna; Allah’ın tekvini iradesi olmaksızın hiç kimsenin elinden bir şey gelmeyeceğine ve aynı şekilde Allah’ın kudret sahiplerinin en kudretlisi olduğuna inanırsa, bütün işlerinin tedbirini Allah’a tefviz eder (bırakır).

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: [Not 4] “Kul, La Havle ve la Kuvvete İlla Billah (Bütün güç ve kuvvet ancak Allah’ladır (Allah’tandır) zikrini söylediği zaman, aslında bütün işlerini Allah’a teslim etmiştir ve Allah’ın onun işlerini yapması haktır.”[6]
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kul: “La havle ve la kuvvete illa billah” (Allah’tan başka güç ve kuvvet yoktur) derse, Aziz ve Celil olan Allah meleklerine şöyle buyurur: “Kulum teslim oldu; o halde ihtiyacını karşılayın.[7]

İmam Sadık (a.s) başka bir hadiste de şöyle buyurmuştur: “Kul, “Maşallah la havle ve la kuvvete illa billah” (sadece Allah’ın dediği olur. Allah’tan başka güç ve kudret yoktur) dediğinde, Allah şöyle buyurur: “Ey meleklerim! Kulum bana teslim oldu. Ona yardım edin; ona iyi bakın ve hacetini karşılayın.[8]

Tevhid-i Ef'ali’nin Hakikati

Başka bir tabirle, “La Havle ve la Kuvvete illa Billah” zikrini hakiki manasıyla söyleyecek kişinin Tevhid-i Ef'ali [Not 5] mertebesine ulaşmış olması gerekmektedir. Zira tevhidin bu mertebesine ulaşmamış birisi kendisinden mutlak manada güç ve kudreti nefyederek Allah-u Teâlâ’ya nispet veremez.

İmam Ali’ye (a.s); “La havle ve la kuvvete illa billâh” cümlesinin manasını sorduklarında şöyle buyurdu: “Biz Allah ile birlikte bir şeye sahip değiliz (bizim kudret ve ihtiyarımız zati değildir); sadece O'nun bizi sahip kıldığı şeylere sahibiz. O halde bizi, bizden daha çok sahibi olduğu bir şeye sahip kıldığı zaman bize sorumluluk yüklemiştir. Bizden onu geri aldığı zaman da sorumluluğu üzerimizden kaldırmıştır.[9]

Bu zikre diğer hadislerde şöyle mana verilmiştir: Bizim Allah’ın yardımı olmaksızın, günahı terk etme ve O’na itaat etme gücümüz yoktur.[10] Dolayısıyla her kim La Havle ve la Kuvvete illa Billah (Bütün güç ve kuvvet ancak Allah’tandır) zikrini söylerse, bütün işlerinin tedbirini Allah’a teslim etmiştir.[11]

La Havle ve la Kuvvete Zikrinin Fazileti

Müslümanların çokça söylemesi tavsiye edilen bu zikrin fazileti hakkında birçok hadis nakledilmiştir.[12]

Bagiyat-ı Salihat’ın temellerinden biri sayılan[13] “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah” zikri Peygamber Efendimizden (s.a.a) nakledilen bir hadiste cennet hazinelerinden[14] ve aynı şekilde Hz. Musa’nın (a.s) denizin yarılma anında zikrettiği zikirlerden[15] biri sayılmıştır. Ayrıca İmam Hüseyin (a.s) Aşura günü bu zikri dilinden düşürmemiştir.[16]

Özellikleri

Rivayetlerde “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah” zikrinin duadan, öğle ve akşam namazlarından sonra,[17] evden çıkarken[18] ve ezan okunurken “Hayya ale’s-Salah, Hayya ale’l Felah ve Hayya ala hayri'l Amel” cümlesini okuduktan veya duyduktan sonra söylenmesi tavsiye edilmiştir.[19]

Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve İmamlarımızın (a.s) hadislerinde vesvese, hüzün,[20] yoksulluk[21] ve hastalığın giderilmesi için bu zikrin söylenmesi tavsiye edilmiştir.

  • Ebu Abdullah İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: «Kim sabah namazının ve akşam namazının ardından yedi kere: :"Bismillahirrahmanirrahim. La havle ve la Kuvvete illa Billahi'l Aliyyi’l Azim / Güç ve kuvvet yüce ve azamet sahibi Allah'tandır" derse, Allah Azze ve Celle yetmiş türlü belâyı ondan uzaklaştırır ki bu belâların en basiti, cüzzam, alaca hastalığı ve delilik gibi musibetlerdir. Eğer bedbaht biriyse, bedbahtlar arasından silinir ve mutlular arasına yazılır.»[22]

Nazardan Korunma

Ehlisünnet kaynaklarında Peygamber Efendimizin (s.a.a), bu zikri söyleyen şahsın nazardan korunacağını buyurduğu rivayet edilmiştir.

Farsçada Kullanılışı

“Havkale” kelimesi Farsça'da da kullanılmıştır.[23] Farsça şiirlerde “La Havle Guyan (diyerek)”, “La Havle Konan (ederek)” ve “La Havle ve la Kuvvete İlla Billah” ibareleriyle şeytanı kovmak, şaşırma belirtisi, itiraz ve bir işe karşı isteksizliği ve memnuniyetsizliği göstermek için kullanılmıştır.[24]

Havkale’nin Şerhi

Celaluddin Suyuti, “Şerhu'l Havkale ve’l Hay’ale” adlı eserinde bu zikrin açıklamasını ve faziletlerini kaleme almıştır.[25]

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Muhammed b. Ahmed Ezheri, Tehzibu’l Lügat, c, 5, s. 370, baskı Abdullah Derviş, Kahire.
  2. İbn-i Anbari, Ez-Zahir fi Meani-i Kelimati’n-Nas, c. 1, s. 103, baskı Hatem Salih Zamin, Demeşk, 1424 / 2004.
  3. Mucemu’l Furugu’l-Lugaviyye, s. 204.
  4. Mir’atu’l Ukul, c. 12, s. 213.
  5. Mir’atu’l Ukul, c. 12, s. 213.
  6. Biharu’l Envar, c. 90, s. 189.
  7. Biharu’l Envar, c. 93, s. 189.
  8. Biharu’l Envar, c. 93, s. 189.
  9. Nehcü’l Belağa, Hikmet 404.
  10. İbn-i Babeveyh, 1361, s. 21.
  11. a.g.e, 1362, c. 1, s. 299.
  12. Bergi, c. 1, s. 9 – 11; Muttaki, c. 1, s. 453 - 459.
  13. Suyuti, Ed-Durru’l Mensur, c. 5, s. 348 - 351.
  14. İbn-i Hanbel, c. 2, s. 333; Buhari, c. 5, s. 75.
  15. Suyuti, Ed-Durru’l Mensur, c. 6, s. 270.
  16. İbn-i Şehraşub, c. 3, s. 258; İbn-i Tavus, s. 70.
  17. a.g.e, c. 2, s. 521 ve 528; İbn-i Babeveyh, 1368, s. 9.
  18. Kuleyni, c. 2, s. 542.
  19. İbn-i Hanbel, c. 4, s. 91 – 92; Buhari, c. 1, s. 152; Tusi, c. 1, s. 97.
  20. El-Fıkhu’l Mensub li’l İmam Rıza (a.s), s. 385.
  21. Kuleyni, c. 2, s. 551, c. 8, s. 93.
  22. Usul-u Kâfi, c. 2, hadis: 3290.
  23. Vigar Şirazi, s. 137.
  24. Menuçehri, s. 196, 203; Mevlevi, c. 1, defter 2, s. 258 – 261, beyt 206250; Sadi, s. 154, beyt 2910, s. 157, beyt 2975; Dehhuda, bu tabirlerin açıklamasında.
  25. Haci Halife, c. 2, sütun 1040.
  1. لاحَولَ وَ لاقُوَّةَ إِلّا بِاللّه
  2. لا حَولَ عَن مَعصِیةِ اللّه ِ إلّا بِقُوَّةِ اللّه ِ، ولا قُوَّةَ عَلی طاعَةِ اللّه ِ إلّا بِعَونِ اللّه
  3. إنّا لا نَملِکُ مَعَ اللّه ِ شَیئا، ولا نَملِکُ إلّا ما مَلَّکَنا، فَمَتی مَلَّکَنا ما هُوَ أملَکُ بِهِ مِنّا کَلَّفَنا، ومَتی أخَذَهُ مِنّا وَضَعَ تَکلیفَهُ عَنّا
  4. إذا قالَ العَبدُ: «لا حَولَ ولا قُوَّةَ إلّا بِاللّهِ» فَقَد فَوَّضَ أمرَهُ إلَی اللّه ِ، وحَقٌّ عَلَی اللّه ِ أن یکفِیهُ
  5. Yüce Allah'ın dilediği iş ve fiilleri yapmada kimseye muhtaç olmaması ve hiçbir varlığın O'na hiçbir yardımda bulunamayacağına inanmak

Bibliyografi

  • İbn-i Babeveyh, Sevabu’l Amal ve İkabu’l Amal, Kum, 1368.
  • İbn-i Babeveyh, Kitabu’l Hisal, tahkik: Ali Ekber Gaffari, Kum, 1362.
  • İbn-i Babeveyh, Meaniu’l Ahbar, baskı: Ali Ekber Gaffari, Kum, 1361.
  • İbn-i Hanbel, Müsnedü’l İmam Ahmed b. Hanbel, Beyrut, Daru Sadır.
  • İbn-i Şehraşub, Menakıb-ı A’li Ebi Talib, Necef, 1956.
  • İbn-i Tavus, Makteli’l Hüseyin (a.s), el-Müsemma bi’l Luhuf fi Katli’t-Tuhuf, Kum, 1417.
  • Muhammed b. İsmail Buhari, Sahihu’l Buhari, (baskı: Muhammed Zihni Efendi), İstanbul, 1401 / 1981.
  • Ahmed b. Muhammed Bergi, Kitabu’l Mahasin, baskı: Celaluddin Muhaddisi Ermevi, Tahran, 1330.
  • Haci Halife.
  • Dehhuda.
  • Muslih b. Abdullah Sadi, Bustan-ı Sadi: Sadi Name, baskı: Gulam Hüseyin Yusufi, Tahran, 1363.
  • Abdurrahman b. Ebi Bekr-i Suyuti, Ed-Durru’l Mensur fi’t-Tefsiri’l Me’sur, baskı: Necdet Necip, Beyrut, 1421 / 2001.
  • Muhammed b. Hasan Tusi, el-Mebsut fi Fıkhı’l İmamiyye, c. 1, baskı: Muhammed Taki Keşfi, Tahran, 1387.
  • Ali b. Ebi Talib (a.s), Birinci İmam, Nehcü’l Belağa, baskı: Subhi Salih, Kahire, 1411 / 1991.
  • El-Fıkhı’l Mensub li’l İmam Rıza (a.s), ve’l Müşteher bi Fıkhu’r-Rıza (a.s), Meşhed, Müessesetü A’lu’l Beyt (a.s), 1406.
  • Kuleyni.
  • Ali b. Cessamuddin Muttaki, Kenzu’l Ummal fi Süneni’l Akvali ve’l Ef’al, baskı: Bikri Hayyani ve Safvetu’s-Saka, Beyrut, 1409 / 1989.
  • Ahmed b. Kovs Menuçehri, Divan, baskı: Muhammed Debir Siyaki, Tahran, 1375.
  • Mir’atu’l Ukul fi Şerh-i Ahbar-ı A’li’r-Resul, Muhammed Bakır Meclisi, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, Tahran, 1404.
  • Celaluddin Muhammed b. Muhammed Mevlevi, Mesneviyi Manevi, tashih: Reynold Nicholson, baskı: Nasrullah Pur Cevadi, Tahran, 1363.
  • Ahmed b. Muhammed Şefi’ Vigar Şirazi, Muhakemeyi İnsan ve Hayvan “Morgzar”, baskı: Muhammed Fazili, Meşhed, 1372.