Mehir

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Mihriye sayfasından yönlendirildi)


Mehir veya mehriye (Arapça:الصداق), evlilik sırasında erkeğin kadına verdiği veya taahhüt ettiği mal veya paradır. Mehir kadının hakkıdır ve nikâh akdinden hemen sonra erkekten talep edebilir. Bu hak kadın öldükten sonra kadının varisine ulaşır ve varisler erkekten mihri talep edebilir.

Muta nikâhında mehrin belirlenmemesi (birçok müçtehidin fetvasına göre) nikâhın batıl olmasına neden olur. Kur’an, kadınların mehirlerinin tam bir gönül rahatlığı içinde verilmesini tavsiye etmekte ve kalp kırgınlığı durumunda, kadının mehriyesinin bir kısmından veya tamamından vazgeçmesi için kadına baskı yapmasına karşı çıkmaktadır.

Son yıllarda ağır mehriyelerin konulması, çeşitli sosyal ve toplumsal sorunların doğmasına neden olmuştur. Hadislerde de mehrin çokluğu kadının uğursuz adımı olarak algılanmış ve düşük mehriye ve mehru’s-sünnet (Hz. Fatıma’nın (s.a) mehriyesi olan 125 ila 1500 arasında gümüş -o döneme göre yaklaşık olarak 170 ile 223 gram altın-) tavsiye edilmiştir.

Mihir'in Tarihçesi

“Mehir”, sözlükte evlilik akdi sırasında erkeğin uhdesine gelen cins anlamındadır. Hukuki olarak da “mehir” veya “sadak”, evlilik yoluyla kadının sahip olduğu mala denir ve erkek kadına vermekle yükümlü olur.

Mehir, İslam’dan önce Hammurabi, Zerdüştlük, eski İran, Arap ve Yunanlarda da görülmekteydi. Ancak Hristiyanlarda böyle bir gelenek yoktur.[1] Geçmişte anne ve babalar, mihri zahmet hakkı ve süt parası olarak kendi hakları bilmekteydiler. Bundan dolayı cahiliyet döneminde kız veya kız kardeşin Mehir karşılığında verilmesi, buna karşın kadına hiçbir hakkın ulaşmamasıyla sonuçlanan bir gelenek olan “Şiğar nikâhı” İslam’da nesh edilerek yasaklanmıştır.

Evlilik akdinden sonra, taraflar arasında zevcelik ilişkisi başlar ve aralarındaki hukuk ve görevler sabit olur. Örneğin, nafaka, Mehir, ücretü’l-misil, nihle ve evlilik akdi sırasında kararlaştırılması durumunda, erkeğin mallarının yarıya indirilmesi... Bunlardan bazıları evlilik akdi ile erkeğin, bazıları kadının ve bazıları ise, talak durumunda karı koca arasında yaşanacak işlemleri belirtmektedir.

Mehir’in (daimi) evlilikten önce belirlenmesi lazım değildir. Çiftler evlilik akdinden sonra da Mehir’i belirleyebilirler. Ancak muta nikâhında Mehir’in belli olmaması, -birçok müçtehidin fetvasına göre- akdin batıl olmasına neden olur.[2]

Ayet ve Hadislerde Mehir

“Mehir” sözcüğü Kur’an’da geçmemiştir.[3] Daha çok Mehir sözcüğü yerine “Sadukat”[4], “ucur” (çoğunlukla muta yapmak ve köle kadınlarla evlilik hakkında kullanılmıştır)[5], “Sadak” ve “farize”[6] sözcükleri kullanılmıştır.

Kadına özgü mülk olan Mehir’in verilmemesi, Kur’an’da açık bir zulüm ve günah olarak belirtilmiştir.[7] “Kadınlara mehirlerini (bir hak ve görev olarak) gönül hoşluğuyla verin…”[8] ayeti kerimesinde mehir, sıdk ve doğruluk anlamına gelen “saduka” unvanı ile belirtilmiştir. Bu kelime erkeğin evlilik bağına sadık ve ilgisini göstermektedir.[9] Ayrıca “hunne” zamirini kullanarak mehiri kendilerinin el emeği sayan ve el koymak isteyen anne ve babalara değil, kadına ait olduğunu belirtmektedir. Üçüncü olarak “nihle” kelimesi ile mehirin kadının ettiği değer değil, hakkı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim günümüzde bazıları mehirin kadının ettiği değeri belirttiği tevehhümü ile erkeklerden yüksek meblağlar talep etmekte ve İslam’ın önerdiği mehir miktarını kadının şan ve statüsünden uzak bilmektedirler. Kadının mehiri, ona verilmiş ve erkeğin hiçbir minnet koyamayacağı bir nihle (bağış, hediye) ve Allah’ın hediyesidir.

İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: «الصداق ما تراضيا علیه قل او کثر» ; “Evlenecek tarafların razı olduğu her şey –ister az olsun isterse çok- mehirdir.”[10] Şer’i olarak en yüksek miktardaki mehir miktarı belirlenemez. İmam Sadık (a.s) Kıyamette bağışlanmayacak şeylerden birinin kadının verilmeyen mehriyeleri olduğunu belirtmiştir.[11] Hadislerde kadının yüksek meblağlardaki mehiri, kadının uğursuzluğuna yorumlanmış[12] ve onun ailede kine neden olacağı belirtilmiştir.[13] Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kadınlardan üç gruba kabir azabı yoktur ve kıyamette Hz. Fatıma (s.a) ile haşır olacaklardır: Yoksulluk ve yoklukla eşiyle uyum içinde geçinebilen kadın, kocasının kötü ahlakına sabredebilen kadın ve mehirini kocasına bağışlayan kadın.”[14]

Mehru’s-Sünnet

İmam Rıza’dan (aleyhi selam) nakledilen bir hadiste efendimiz, “mehrü’s-sünnet” diye meşhur olan sünnetteki mehriye miktarını 15 dirhem olarak belirtmiştir.[15] Tarihi kaynaklarda Hz. Fatıma Zehra (s.a) validemizin mehriye miktarı 400 ile 500 dirhem arasında belirtilmiştir.[16] 500 dirhem, 1250[17] ila 1500 gram[18] arasında gümüş demektir. O dönemde her on dirhem gümüşün bir altın dinar ettiği göz önünde bulundurulursa, sünnete uygun mehriye miktarının 170 ile 223 gram altın olduğu ortaya çıkar[19] (bu miktar, dirhem ve dinarın vezninde yaşanan anlaşmazlıklardan dolayı takribî bir miktardır).[20]

Mehir’in Kısım ve Türleri

İslam’da Mehir üç kısım ve türe ayrılmaktadır:

Mehr-i Müsemma

“Mehr-i müsemma”, tarafların akitten önce miktar ve ölçüsü konusunda anlaşarak akitte zikretmeleri veya akitten sonra miktarı üzerinde anlaşmaya vardıkları mehirdir. Mehir tarafların bilgisizliklerini giderecek miktarda belli olmalı, belirsiz ve müphem olmamalıdır.[21]

Mehr-i Müsemma’nın şartları:

  • Mali ve ekonomik değeri olmalıdır
  • Temellük, nakil ve intikal özelliği olmalıdır
  • Belirli ve malum olmalıdır
  • Muayyen ve tasrih edilmiş olmalıdır
  • Akli bir yarara sahip ve meşru olmalıdır
  • Erkek mehiri teslim edebilme gücüne sahip olmalıdır

Mehr-i Misil

Evlilik akdi sırasında mehir miktarı belirlenmemiş yahut belirlenen mehir batıl olmuş, ancak çiftler arasında cinsel ilişki gerçekleşmişse, bu durumda zevcenin kendine has yaşam koşulları, örf, adet ve mahalline uygun aile, öğrenim durumu, yaş, meslek ve bunun gibi şeylerde onun dengi ve emsali kadınların mehiri kadın için tayin edilir. Bu tür mehire “mehr-i misil” denir. Yani onun gibi kadınların mehrinin muadil ve eşdeğeri miktar.

Mehr-i Mut’a

Evlilik akdi sırasında mehir zikredilmezse ve erkek cinsel ilişki ve mehir öncesi kadına talak verirse, kadın “mehr-i mut’aya” müstahak olur.[22]

Tefviz-i Mehir

Evlilik akdinde belirlemesi için mehirin çiftlerden birisine veya bir başkasının uhdesine verilmesi sahihtir ve buna “tefviz-i mehir” denir. Bu durumda kadın, mehr-i misil miktarından fazla mehir tayin edemez.

Mehir’in Yarıya İndiği Yerler

  • Nikâh akdi sırasında mehir belirlenmiş veya akitten sonra belirlenmiş ve talak öncesi cinsel birleşme yaşanmamışsa, kadın mehr-i müsemmanın yarısını almaya müstahaktır.[23]
  • Mehir tayin edilmez ve akit erkeğin iktidarsızlığından dolayı fesh edilirse, kadın mehr-i misil almaya müstahak olur.

Ağır Mehirlerin Sosyal Problemleri

Erkeklerin gücü üzerinde uygunsuz mehirlerin tayin edilmesi birçok toplumsal sorunun doğmasına neden olmuştur.[24] Bu durum erkeklerde evlilik motivasyonunu azaltmış ve evlilik yaşının artmasına ve kesin bekârlığa sebebiyet vermiştir.

Ayetullah Mekarim Şirazi’nin Tepkisi

Ayetullah Mekarim Şirazi, ağır miktardaki aptalca mehirleri batıl bilmekte ve mehr-i misilin erkeğin uhdesine geldiğine inanmaktadır.[25] Geçmişte de bazı fakihler mehr-i sünnet miktarı mehirleri sahih bilmemekte ve şöyle demekteydiler: “Eğer mehir, mehr-i sünnet miktarından fazla kararlaştırılırsa, mehir, mehr-i sünnet miktarına döner ve bu miktardan daha fazlasını vermek erkeğe farz değildir.”[26]

Mehirin Güncel Olarak Hesaplanması

Mehir, eğer sikke veya belirli bir şey olursa, o miktarda ödenmelidir. Ama eğer mehir, rayiç bir şey olur ve ekonomik veya enflasyon değişiklerinden kaynaklı para kaybı olursa, kadınların haklarının korunması için mehir miktarının belirlenmesi miktara göre değil, ifade ettiği değere göre hesaplanır.[27] Bazı fakihler bu görüşe karşı çıkmış ve onun fıkhi kurallara aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.[28]

Ayrıca Bakınız

Kaynakça

  1. Dokthiran websitesi.
  2. Hawza websitesi.
  3. Ferhengi Mevzui-yi Kur’an-ı Mecid, Telif: Kamuran Fani ve Bahattin Hurremşahi, mehriye.
  4. Nisa, 4.
  5. Ahkâm-ı Kur’an, s. 47.
  6. “Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır.” Bakara, 237.
  7. Nisa, 20 ve 21.
  8. Nisa, 4.
  9. Mesaliku’l Efham, c. 3, s. 184.
  10. Vesailu’ş-Şia, c. 14, s. 604.
  11. Vesailu’ş-Şia, c. 14, s. 26.
  12. Mizanu’l Hikmet, c. 2, s. 1182: “أما شُوم المزأةِ فَکثرةُ مَهرِها و عُقوقُ زَوجِها”
  13. Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Mehiri kolay tutun. Zira ağır mehir kadını meşru kılar ama erkeğin kalbinde ona karşı bir kin ve düşmanlık meydana getirir.” Mizanu’l Hikmet, c. 2, s. 1182.
  14. Mevaizu’l Adidet, s. 75.
  15. Biharu’l Envar, c. 93, s. 170, hadis: 10.
  16. İbn-i Şehraşub, Menakib, c. 3, s. 350, 351; Kenzu’l Ummal, c. 13, s. 680.
  17. Ayetullah Behçeti Websitesi.
  18. Dirhemin kesin ölçüsü hakkında anlaşmazlıklar vardır.
  19. Ayetullah Sistani Websitesi.
  20. Cevahiru’l Kelam, c. 15, s. 174, 179; Tevzihu’l Mesail Meraci, c. 2, s. 129.
  21. Kanun-u Medeni, 1079. Madde.
  22. Kanun-u Medeni, 1093. Madde.
  23. Kanun-u Medeni, 1092. Madde.
  24. Elif websitesi.
  25. Enhar portalı.
  26. Cevahiru’l Kelam, c. 31, s. 15, 18 ve c. 31, s. 47.
  27. Tabnak websitesi.
  28. Tebdil-i Mehriye be Nerh-i Ruz Makalesi.

Bibliyografi

  • Ferhengi Mevzu-i Kur’an-ı Mecid, el-Fihrisu’l Mevzu-i lil-Kur’ani’l Kerim, Kamuran Fani, Bahattin Hurremşahi, İntişarat-ı Huda, 1369 h.ş.
  • Doktor Muhamed Hazali, Ahkâm-ı Kur’an, İntişarat-ı Cavidan.
  • Mesaliku’l Efham, Zeyneddin b. Ali el-Amuli eş-Şehid es-Sani, Müessese-i el-Maarif el-İslamiye, Kum, 1414 h.k.
  • Şeyh Hürrü Amuli, Muhammed b. Hasan, Vesailu’ş-Şia, Müessese-i Alulbeyt Aleyhimu’s-Selam, Kum, 1409 h.k.
  • Muhammed Reyşehri, Mizanu’l Hikmet, İntişarat-ı Daru’l Hadis.
  • Mişkini, Ali, Mevaizu’l Adediye, Neşru el-Hadi.
  • İbn-i Şehraşub, Menakib, Müessese-i İntişarat-ı Allame.
  • Muttaki Hindi, Fazıl, Kenzu’l Ummal, Müessese-i er-Risalet.
  • Allame Meclisi Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, Daru’l Kutubu İslamiye, Tahran, 1362 h.ş.
  • Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l Kelam, İntişarat-ı Dairetu’l Maarif-i Fıkhı İslami.
  • Tevzihu’l Mesail-i Meraci, İntişarat-ı Camiu'l Müderrisin, Kum.