İçeriğe atla

Taslak:Hariciler

wikishia sitesinden

Hâricîler veya Havâric (Arapça: الخَوارِج), İmam Ali’ın (a.s) ordusundan bir grup olup Sıffin Savaşı sırasında Ali bin Ebu Talib’i küfürle suçlayarak ona karşı ayaklanan kimselerdir. “Hariciler” (yani çıkanlar, ayrılanlar) olarak adlandırılmalarının nedeni, Müslümanların halifesine karşı isyan etmeleridir. Onlara göre Hakemiyet olayını kabul eden ve Ali’nin kafir olduğunu reddeden herkes, bizzat kendisi kafirdi. Böylece kendi dışlarındaki tüm Müslümanları küfürle itham ediyorlardı.

Kufe Mescidi’nde İmam Ali’ye (a.s) karşı slogan atmak, onu ölümle tehdit etmek ve topluluk önünde ona karşı çıkmak, Haricilerin öne çıkan davranışları arasında sayılmıştır. Hakemlik kararının uygulanmasından sonra, İmam Ali’ye (a.s) olan düşmanlıkları daha da şiddetlendi. Ardından Abdullah bin Vehb ile biat ederek etrafında toplandılar. Kufe’den çıkıp Nehrevan’a gitmek üzere yola koyulduklarında, yolları üzerindeki masum halkı dahi öldürmekten çekinmediler. İmam Ali (a.s) onlarla uzun bir süre boyunca tartışıp, hakikati onlara açıkça beyan ettikten (yani “hücceti tamamladıktan”) sonra, h.k 38 yılında onlara karşı savaş açtı. Bu savaşta Haricilerin büyük bir kısmı öldürüldü, ancak içlerinden bir grup hayatta kalmayı başardı. Tarih boyunca ortaya çıkan çeşitli Harici fırkaları zamanla ortadan kalktı; yalnızca görüşleri diğer Müslümanlara görece daha yakın olan İbaziyye mezhebi, Umman ve Cezayir gibi bölgelerde varlığını sürdürmektedir.

İslami kaynaklarda Hariciler hakkında birbirinden farklı, hatta kimi zaman birbiriyle çelişen özellikler zikredilmiştir. Bu kaynaklarda onların Kur’an’ı ezberleyip sürekli okudukları, fakat ayetlerin derin anlamları üzerinde düşünmedikleri; dar görüşlü, cahil, kibirli, tartışmacı ve inançlarında aşırı derecede fanatik oldukları belirtilmiştir. Hariciler, İslam tarihinde ortaya çıkan ilk muhalif topluluk ve ilk dini fırka olarak kabul edilir. Onların inancına göre büyük günah işleyen kimse kafirdir ve İslam toplumundan dışlanmalıdır. Çoğu Harici, Hz. Muhammed’in (s.a.a) halifeyi bizzat tayin ettiğini reddedip, halifeliğin seçimle belirlenmesi gerektiğini savunuyordu. Ayrıca zina edenin recmedilmesi (taşlanarak öldürülmesi) hükmünü kabul etmiyor ve söz ile fiilde takiye anlayışına karşı çıkıyorlardı.

Her ne kadar ilk dönem Hariciler arasında ilmi çalışmalara yönelim oldukça sınırlı olsa da, Kur’an ilimleri, kelam, fıkıh ve usul-i fıkıh gibi alanlarda, ayrıca tevhid ve imamet konularında onlara nispet edilen bazı eserler bulunmaktadır. İbn Nedim’in rivayetine göre, Hariciler eserlerini halkın muhalefeti ve baskısı sebebiyle gizli tutuyorlardı. Tarih boyunca Haricilerin fikir ve davranışlarını reddetmek amacıyla, hem doğrudan hem de dolaylı birçok eser kaleme alınmıştır. Bunlar arasında Haricileri eleştiren rivayetlerin yanı sıra, İbn Ebi’l Hadid gibi alimlerin, “büyük günah işleyenlerin kafir olduğu” yönündeki Harici inancına karşı yazdıkları reddiyeler de bulunmaktadır.

Ortaya Çıkışı ve İsimleri

Haricilerin ortaya çıkışı genellikle Sıffin Savaşı sırasında gelişen olaylara bağlanır; özellikle İmam Ali’ın (a.s) hakemliği kabul edip ardından hüküm uygulamasıyla ilgili yaşanan çekişmeler sürecine.[1] Söz konusu grup, başlangıçta hakemlik teklifini gündeme getiren taraflardan biri olmakla birlikte, İmam Ali (a.s) bu yöntemi kabul edip savaşı durdurunca taleplerinden geri çekildiler ve daha sonra İmam Ali­’yi (a.s) tövbe etmeye çağırdılar.[2] Hariciler, hakemliği kabul etmeyi küfür saydılar ve İmam Ali (a.s) Kufe’ye döndükten sonra, şehre yakın bir bölge olan Harura’ya çekildiler ve orada toplandılar.[3]

Haricilerin davranışını yorumlayan klasik kelam alimleri ve tarihçiler, onların isyanını çoğunlukla bir başkaldırı veya siyasal ayrışma biçimi olarak değerlendirmişlerdir; buna karşın Hariciler, kendi çıkışlarını zalim yönetime karşı bir reddiye, hatta bunu Peygamber’in (s.a.a)­ yaptığı hicret ile kıyaslanacak kadar meşru bir eylem olarak savunmuşlardır.[4] Kaynaklarda en yaygın olarak kullanılan adları “Hariciler” olup, bu adın İmam Ali’nin (a.s) ifadelerinde de geçtiği kaydedilmiştir.[5] Bunun yanı sıra topluluğa farklı dönemlerde çeşitli başka isimler de atfedilmiştir:

  • “Muhakkime”, onların hakemliğe karşı ortaya koydukları “La hükme illa lillah” (Hüküm yalnızca Allah’ındır) sloganından türetilmiştir.[6]
  • “Haruriye”, bulundukları yer olan Harura’ya nispetle kullanılmıştır.[7]
  • “Marika” veya “Marikin” gibi adlar, kelimenin taşıdığı “yoldan sapmış olanlar / dinden çıkanlar” anlamına işaret eder.[8]

Bazı kaynaklar Haricileri, İmam Ali'ye (a.s)­ duydukları muhalefet nedeniyle “nasıbi” olarak da adlandırırlar;[9] ayrıca bu hareketin ilk döneminde "büyük günah" işleyenleri açıkça tekfir eden kimseler olmaları sebebiyle onlara “mükeffire” (tekfir edenler) ismi de verilmiştir.[10] Onlara ayrıca “Ehlü’n Nehr” ya da “Ehlü’n Nehrevan”[11] gibi coğrafi ya da bölgesel nitelemeler ile “Şurat” gibi, “canını cennet karşılığında satanlar” manasına gelen adlar da atfedilmiştir.[12]

Başlangıçta, Kufe ve Basra Haricilerin başlıca merkezlerinden biriydi.[13] Özellikle Basra’da Harici sayısı Kufe’ye kıyasla daha fazlaydı; çünkü Kufeliler arasında İmam Ali (a.s) ile yapılan görüşmelerin ardından bir kısmı Harici kampından ayrılmıştı.[14] Zamanla Harici unsur, İran’dan Yemen’e ve Kuzey Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayıldı; böylece İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde farklı Harici gruplarının ortaya çıktığı kaydedilmiştir.[15] Tarih içinde Harici fırkalarının birçoğu zamanla yok oldu; günümüze kadar varlığını sürdüren ve diğer Müslüman mezheplerle akide yönünden daha çok ortak noktası bulunan topluluk ise İbaziyye’dir. İbazi toplulukları günümüzde Umman, Siyeve, Hadramut, Cerbe, Zengibar, Trablus ve Cezayir gibi farklı bölgelerde yaşamaktadırlar.[16]

İmam Ali’ye (a.s) Küfür Suçlaması

Hariciler, İmam Ali’nin (a.s) hakem tayini meselesinde onların talebini kabul etmemesi, yani savaşın sonucunu insan yargısına bırakmayı reddetmesi üzerine, Ali bin Ebi Talib’den ayrıldılar. Ardından hem Abdullah bin Abbas hem de bizzat İmam Ali (a.s), bu grubun yeniden Kufe’ye dönüp birlikten kopmamaları için büyük bir gayret gösterdi.[17] Buna rağmen Hariciler, bir süre sonra yeniden Kufe’de açık bir biçimde muhalefet etmeye başladılar. Onlar, hakemlik kararını kabul eden bütün insanları ve özellikle Ali’nin (a.s) imanını sorgulamayan herkesi “kafir” ilan ettiler; yani İmam Ali’yi (a.s) ve taraftarlarını İslam dairesinin dışında saydılar.[18]

Bu grup sadece hakemlik kurumunu değil, aynı zamanda İslam toplumunda meşru bir devlet başkanının, yani bir “Halifetu'r Resul”un varlığını da bütünüyle reddediyordu.[19] Onlar, özellikle Kufe Mescidi gibi halkın toplanma yerlerinde, açıkça hakemliği reddettiklerini dile getiriyor, İmam Ali’yi (a.s) küfürle suçluyor ve hatta onu öldürmekle tehdit ediyorlardı. İmam hutbe okurken dahi sözünü kesip yüksek sesle “Hüküm yalnızca Allah’a aittir” diyerek sloganlar atıyor, böylece onu hakemliği reddetmeye ve Muaviye ile savaşı sürdürmeye zorlamaya çalışıyorlardı. Buna karşın, İmam Ali (a.s) sabır ve hikmetle davrandı; onlar fiilen savaş ve kan dökme yoluna başvurmadıkları sürece, onlarla savaşmaya yanaşmadı.[20]

Hakemlik süreci, Şaban veya Ramazan aylarında 37 h.k’de Ebu Musa el-Eş‘ari ile Amr bin As arasında gerçekleşmişti. Ancak Amr bin As’ın siyasi kurnazlığı sayesinde sonuçsuz kalan bu hakemlik olayı, İmam Ali’nin (a.s) gözünde Kur’an’ın açık hükümlerine aykırıydı.[21] Bu nedenle İmam Ali (a.s), yeniden Muaviye bin Ebi Süfyan’a karşı savaş hazırlıklarına girişti. O, Abdullah bin Vehb er-Rasibi ve Yezid bin Hüseyin adlı Harici liderlerine bir mektup göndererek, onları hakemliğin yanlışlığını fark edip İslam düşmanına karşı birlikte savaşmaya davet etti. Fakat Hariciler, İmam’dan (a.s) önce kendi küfrünü itiraf edip tövbe etmesini istediler; aksi takdirde ondan uzak duracaklarını söylediler. Hakemlerin kararlarının ilan edilmesinden sonra, Hariciler İmam’a (a.s) karşı daha da katı bir tavır sergilemeye başladılar ve muhalefetleri sertleşti.[22]

Sonunda Hariciler, 10 Şevval 37 h.k tarihinde Abdullah bin Vehb’i kendilerine “emir” olarak seçtiler ve topluca Kufe’den ayrılıp Nehrevan bölgesine gitme kararı aldılar.[23] Bu ordunun yapısı dikkat çekiciydi; çünkü Peygamber’in (s.a.a) hiçbir sahabesi onların arasında bulunmuyordu. Bu durum, hareketin tamamen radikal unsurlardan oluştuğunu göstermekteydi.[24] Nehrevan’a doğru yürüyüşleri sırasında Hariciler, yolları üzerindeki masum halktan birçok kişiyi haksız yere öldürdüler. İmam Ali (a.s), savaş öncesinde onları bir kez daha gerçeğe çağırdı, aklen ve dinen delillerini açıkça ortaya koyarak hücceti tamamladı. Buna rağmen isyandan dönmediler. Sonuçta İmam (a.s), İslam birliğini korumak için savaşmak zorunda kaldı. Nehrevan Savaşı olarak bilinen bu çatışma, 38 h.k’de gerçekleşti ve Haricilerin büyük bir kısmı öldürüldü. Ancak Ferve bin Nevfel adlı bir grubun liderliğinde bazı Hariciler, İmam Ali (a.s) ile savaşmaktan çekinip daha savaş başlamadan ayrıldılar.[25]

Her ne kadar İmam Ali (a.s) Nehrevan’da kesin bir zafer kazanmış olsa da, Hariciler tamamen yok olmadılar. Onlar zamanla hem siyasi hem fikri hem de askeri bir yapılanma olarak varlıklarını sürdürdüler. İmam Ali (a.s), kendi vefatından sonra Şiilerin Haricilerle savaşmamasını tavsiye etti; çünkü bu topluluk, artık siyasi bir tehditten çok bir inanç grubuna dönüşmüştü.[26] Daha sonra İmam Hasan Mücteba (a.s), Muaviye ile sulh yaptıktan sonra onun Haricilerle savaşma teklifini açıkça reddetti. Bu tutum, Ehl-i Beyt’in (a.s) genel olarak iç savaşlardan kaçınma ve ümmetin kanını dökmemeye dair yaklaşımını yansıtmaktaydı.[27]

Özellikler

Tarihi kaynaklarda ve İslam’daki mezhep ve fırkalarla ilgili eserlerde Hariciler’e dair birbirinden farklı, hatta kimi zaman birbiriyle çelişen özellikler zikredilmiştir. Bu eserlerde genellikle olumsuz niteliklerle anılan Hariciler; Kur’an-ı Kerim’i yanlış anlayan, dini konularda dar görüşlü, kibirli, kendini üstün gören, tartışmacı, bağnaz ve inatçı bir topluluk olarak tanıtılmıştır. Aşağıda, İslami kaynaklarda ve özellikle Nehcü’l Belağa’da yer alan bu niteliklerin bir listesi verilmiştir:

  • İman olmadan yapılan yoğun ibadetler.[28]
  • Dindarlık görüntüsü altında zühde (dünyadan el çekmeye) yönelme ve bununla övünme.[29]
  • Peygamber’in (s.a.a) sünnetine ve dinin hükümlerine karşı bilgisizlik.[30]
  • Kur’an-ı Kerim’in anlamını yanlış kavrayarak ayetleri kendi arzularına göre yorumlama; bu durum, yüzeysel düşünme ve sathi anlayışla birlikte görülmüştür.[31]
  • Kibirli olmaları ve kendilerinden başka bütün Müslümanları kafir veya sapkın saymaları.[32]
  • Tartışmaya ve münazaraya aşırı meyil göstermeleri; ancak mantıklı delil getirmekte zayıf olmaları.[33]
  • İnançlarında katı, uzlaşmaz, taassup sahibi ve aşırı uçta olmaları.[34]
  • Güzel konuşmalarına rağmen davranışlarında sertlik, şiddet ve kötü ahlak sergilemeleri.[35]
  • Özellikle Emr-i Bi'l Ma'ruf Ve Nehy-i Anil Münker (iyiliği emretme, kötülükten sakındırma) uygulamalarında akıl ve mantığın rolüne önem vermemeleri.[36]
  • Adalet, emr bi’l maʿruf, nehy ani’l münker ve zalim yöneticilerle cihad etmeyi en yüce toplumsal hedefler saymaları;[37] hatta bu görevleri yerine getirmemeyi veya cihaddan geri durmayı küfür saymaları.[38]
  • Kıble ehline (yani Müslümanlara) karşı savaşmayı fazilet saymaları, onların kadın ve çocuklarını öldürmeyi veya esir etmeyi meşru görmeleri; buna karşılık, ehl-i zimmet (İslam devleti altında yaşayan gayrimüslimler) ve müşriklere karşı yumuşak davranmaları.[39]
  • Düzen tanımamaları ve içlerinde sık sık bölünmelerin meydana gelmesi.[40]
  • İmam Ali’ye (a.s) karşı düşmanlık beslemeleri ve bu kini onun şehadetinden sonra dahi sürdürmeleri.[41]
  • Savaşta cesur, dayanıklı ve disiplinli olmaları;[42] bu özellikleriyle, sayıca az olmalarına rağmen Emevileri yenebildikleri söylenmiştir. Ancak bazı kaynaklarda savaş meydanından kaçtıklarına dair rivayetler de yer alır.[43] Bazı Hariciler savaş esnasında atlarının bacaklarını keser, kılıçlarının kınlarını kırar ve cennete kavuşma arzusu ile ölümün üzerine yürürlerdi.[44] Bu sebeple “Harici hücumu” olarak bilinen ani saldırılarıyla ün salmışlardır. Onlar, Allah’a kulluklarını ve ölüme hazır olduklarını göstermek için başlarını tamamen tıraş ederlerdi. Buna karşılık, diğer Müslümanlar onlara benzememek için saçlarını tıraş etmezlerdi.[45] Kimi zaman da başlarının ortasını tıraş eder, çevresindeki saçları bırakırlardı.[46]
  • Cehalet, katı düşüncelilik, kibir, dar görüşlülük ve inançta değişkenlik.[47]

Haricilerin İslam Tarihindeki Rolü

Hariciler, İslam tarihi üzerinde derin ve kalıcı etkiler bırakmış önemli bir akım olarak kabul edilir. Bu etkinin başında, İmam Ali’nin (a.s) ordusu içinde yaşanan bölünme ve ayrışma gelir.[48] Bu olay, İslam tarihinde ilk muhalif dini grup ve siyasi fırkanın doğuşuna yol açmıştır.[49] Hariciler başlangıçta tamamen siyasi bir hareket niteliği taşırken, Abdülmelik b. Mervan’ın hilafeti döneminde düşüncelerini ve öğretilerini kelam (teolojik düşünce) tartışmalarıyla birleştirip inanç esaslarına da yönelmişlerdir.[50]

Tarihçilerden Taberi ve İbn A‘sam’a göre, Haricilerin İmam Ali’ye (a.s) karşı çıkmaları, onunla savaşmaları ve nihayetinde onu öldürmeleri, Muaviye’nin siyasi iktidarı ele geçirmesi için uygun zemini hazırlamıştır.[51] Bununla birlikte Hariciler, Muaviye ile savaşmak ve adaletin yeniden tesis edilmesi için İmam Hasan’ın (a.s) ordusuna katılmışlardır[52] ve İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ile yaptığı barıştan sonra da Emevilere karşı mücadelesini kendi başlarına sürdürmüşlerdir.[53] Onlara göre Emeviler ve onların destekçileri iman dairesinin dışına çıkmış kimselerdi; bu sebeple zulmün ortadan kaldırılması, “kafirlere karşı cihad” anlayışıyla temellendirilmişti.[54]

Hariciler, Emeviler’e karşı gerçekleştirilen pek çok önemli isyana aktif biçimde katılmış, bu çerçevede Abdullah b. Zübeyr, Zeyd b. Ali ve Ebu Müslim Horasani gibi önde gelen şahsiyetlere destek vermişlerdir.[55] Bununla birlikte bazı dönemlerde Emevi halifeleriyle uzlaşmış, onlardan idari görevler (valilik, vergi toplama vb.) üstlenmiş ve siyasi nüfuzlarını koruma yoluna gitmişlerdir.[56] Kimi zaman ise kendi başlarına bazı şehirlerde yönetimi ele geçirmiş, kendilerini imam, emiru’l mü’minin (müminlerin lideri) veya halife olarak ilan etmişlerdir.[57] Emeviler, özellikle Irak ve İran bölgelerinde Harici hareketlerini bastırmak için büyük bir şiddet ve kararlılıkla mücadele etmişlerdir.[58] Bu uzun süren savaş ve ayaklanmalar, Emevi Devleti’nin askeri ve siyasi gücünü zayıflatmış, nihayetinde devletin çöküşünü hızlandıran başlıca sebeplerden biri olarak görülmüştür.[59]

Murtaza Mutahhari، Şii fakih ve tarih araştırmacısı:
İslam dünyasında ortaya çıkan ilk katı ve donuk tutum, Haricilerin sergilediği katılıktır. Donukluk ve bağnazlık İslam toplumuna derin etkiler vermiştir؛ örnek olarak "Ali’yi kim öldürdü?" veya "Ali’yi ne öldürdü?" sorularını karşılaştırabilirsiniz؛ ilkinde fail olarak Abdurrahman b. Mülcem öne çıkar؛ ikincisinde ise "donukluk, fanatiklik ve katı dini anlayış" öne çıkar.

—Mutahhari، Mecmue-i Asar، 1389 h.ş.، c.21، s.92.

Görüşler ve İnançlar

Haricilerin en önemli inançlarından biri, büyük günah işleyen kimsenin küfür içinde olduğuna dair kesin inançlarıdır. Bu inanç, kelam ilminin (İslami inanç esaslarını akli delillerle açıklayan disiplin) ortaya çıkışı ve gelişimi üzerinde etkili olmuştur.[60] Haricilerin bazı temel inanç ve düşünceleri şunlardır:

  • Büyük günah işleyen kimsenin kafir sayılması: Haricilerin üzerinde birleştiği ilk düşünce, büyük günah işleyen kişiyi tekfir etmektir (yani o kişiyi İslam dairesinden çıkmış kabul etmektir).[61] Haricilerin Ezarika adındaki bir kolu bu konuda aşırıya gitmiş ve büyük günah işleyen kimsenin bir daha iman edemeyeceğini, bu nedenle irtidat (dinden dönme) sebebiyle hem kendisinin hem de çocuklarının öldürülmesi gerektiğini, ayrıca onun ebediyen cehennemde kalacağını ileri sürmüştür.[62] Haricilerin büyük günah işleyenleri tekfir etmelerinin delillerinden biri olarak Maide Suresi’nin 44. ayetine dayanmışlardır.[63]
  • İmamet: Haricilerin imamet (Müslüman toplumu yönetme yetkisi) hakkındaki görüşleri, onların büyük günah işleyen kişi hakkındaki anlayışlarından doğmuştur. Bu anlayışa göre, büyük günah işleyen biri Müslüman toplumun imamı olamaz; eğer imamlık makamında bulunuyorsa, müminlerin ona karşı isyan etmesi, yani onu görevden uzaklaştırması farzdır.[64] Haricilerin çoğu, Hz. Muhammed’in (s.a.a) halife tayin etmesine karşı çıkmış ve Kur’an ile sünnete uyan herkesin imam olabileceğine inanmıştır. Onlara göre imamet, iki kişinin biatıyla (seçimiyle) dahi geçerli hale gelebilir.[65] Hariciler imamın seçimle belirlenmesi gerektiğine inanmışlar[66] ve o dönemde yaygın olan anlayışın aksine, imamın mutlaka Kureyş kabilesinden olması gerekmediğini savunmuşlardır.[67]
  • Râşid Halifeler: Hariciler, dört halife döneminde meydana gelen tarihi olaylara dayanarak, Ebu Bekir ve Ömer’i, Hz. Muhammed’in (s.a.a) hem haklı halifeleri hem de ümmetin meşru imamları olarak kabul etmişlerdir. Ancak Osman hakkında sadece hilafetinin ilk altı yılını doğru ve meşru saymışlar; İmam Ali hakkında da hakemlik olayını kabul etmeden önceki dönemini geçerli görmüşlerdir. Bu iki halifenin yönetimlerinin geri kalan kısmını ise dini açıdan geçersiz, hatta küfür olarak nitelendirmiş ve onları meşruiyetini kaybetmiş, görevden düşmüş kimseler olarak değerlendirmişlerdir.[68]
  • Fıkhi düşünceler: Haricilerin bazı alt kollarına ve mezheplerine ait bir dizi fıkhi görüş günümüze kadar aktarılmıştır. Bu görüşlerden biri, zina eden kişinin taşlanması cezasını (recmi) reddetmeleridir; çünkü Kur’an-ı Kerim’de bu cezaya açık bir biçimde yer verilmediğini ileri sürmüşlerdir. Ayrıca muhalif görüşteki kişilerin çocuklarının ve eşlerinin öldürülmesini caiz görmüş, müşrik çocuklarının da babalarıyla birlikte cehennem ateşinde ebediyen yanacaklarına inanmışlardır. Bunun yanı sıra, hem sözle hem de fiilen Takiye yapmayı doğru bulmamış ve bunu dini bir zayıflık olarak değerlendirmişlerdir.[69] Ezarika koluna göre, Hariciliğe mensup olmayan tüm Müslümanların öldürülmesi vacipti; buna karşın Hristiyanların, Zerdüştlerin veya Yahudilerin öldürülmesi kesin olarak haram kabul edilmiştir.[70]

İlmi ve Edebi Eserler

Hariciler, hicri ikinci yüzyılın ortalarından itibaren yavaş yavaş dini, fıkhi ve tarihi kitaplar telif etmeye yönelmiş; bu süreçte içlerinden bazı raviler, alimler ve fakihler yetişmiştir.[71] Onlar, genellikle rivayet aktarmayı benimsememiş, yalnızca Kur’an’ı tek ve yeterli fıkhi kaynak olarak kabul etmişlerdir.[72] Geniş kapsamlı, sistematik bir felsefi veya fıkhi ekolleri günümüze ulaşmamıştır; ancak bu grubun İbazıyye adındaki bir kolu, inanç ve fıkhi öğretiler konusunda önemli bazı eserler bırakmıştır.[73]

İbn Nedim, ünlü eseri el-Fihrist’te, Haricilerin halkın tepkisinden ve toplumsal baskılardan ötürü kendi eserlerini gizlemek zorunda kaldıkları kanaatindedir.[74] Bununla birlikte, İbn Nedim bazı Harici alimlerinin isimlerini de zikretmiş; bu kişilerin Kur’an ilimleri, kelam, fıkıh ve usul-i fıkıh gibi alanlarda çeşitli kitaplar kaleme aldıklarını bildirmiştir.[75] Ayrıca tevhid ve imamet konularında yazılmış eserler ile Mu‘tezile, Mürcie, Şiiler ve Aşırı gruplar aleyhine yazılmış reddiyelerin de Haricilere ait olduğu aktarılmıştır.[76]

Hariciler aynı zamanda çok sayıda hatip ve şair yetiştirmiştir; hatta bazıları, yaşadıkları dönemde oldukça tanınmış şahsiyetler haline gelmişlerdir.[77] Onlara atfedilen şiirlerin büyük bölümü, savaş meydanlarında söylenmiş recez türü kısa ve coşkulu manzumelerdir.[78] Ayrıca, Haricilerin 18 önde gelen liderine nispet edilen bazı hutbeler ve mektuplar da nakledilmiştir. Bu metinlerde genellikle Harici davetinin ve dini-siyasi yaşam tarzının esasları anlatılmış, huruca (hükümete açıkça karşı çıkma), cihada ve iyiliği emretme ve kötülükten sakındırmaya teşvik edilmiştir.[79]

Ortaya Çıkışın Arka Planı

İslami kaynaklar, Hariciliğin ortaya çıkışında birçok etkenin rol oynadığını, bunlardan birinin de bedevilik (çöl yaşamına özgü katı ve bağımsız karakter yapısı) ruhu olduğunu belirtir. Bazı araştırmacılar, Harici hareketinin öncü isimlerini, cahiliye döneminin “sülukan” ve “A‘rabi” denilen Arap göçebeleriyle ilişkilendirir. Bu kişiler, kabile reislerine ve kabile geleneklerine sık sık başkaldıran, en ufak bir meselede öfkeye kapılıp kavgaya tutuşan, sonunda da kendi kabilelerinden kovulan kimselerdi.[80] Haricilerin önde gelen birçok şahsiyeti bu bedevi Araplar arasından çıkmış ve Arapların meşhur kabilelerinden hiçbirine mensup olmamıştır.[81] Bu nedenle, sahabe arasında, ister muhacirler ister ensar olsun, hiçbir kimsenin Haricilere katılmadığı ifade edilmiştir.[82]

Bazı araştırmacılar ise Hariciliğin ortaya çıkışını doğrudan Osman’a karşı başlatılan isyanın bir devamı olarak değerlendirmişlerdir.[83] Onlara göre, Osman’ın öldürülmesi ve sahabeler arasında hilafet meselesinde yaşanan derin ayrılıklar, şu düşüncenin doğmasına neden olmuştur: Eğer bir halife halkın iradesine, dinin hükümlerine veya adalet ve insaf ilkelerine aykırı davranırsa, onu görevden almak, hatta gerekirse öldürmek meşru olur.[84] Tarihu’t Taberi gibi klasik İslam kaynaklarında da belirtildiği üzere, Osman’a karşı ayaklanan yaklaşık otuz kişilik grubun liderleri daha sonra Hariciliğin önde gelen isimleri haline gelmiştir.[85]

Bunların dışında, İmam Ali’nin (a.s) ganimetleri eşitlik esasına göre dağıtması ve bu uygulamadan hoşnut olmayan grupların tepkisi, ayrıca Müslümanların ilk defa birbirine karşı savaştığı Cemel Savaşı ve Sıffin Savaşı gibi iç savaşlar da Hariciliğin ortaya çıkışında etkili olmuş faktörler arasında sayılmaktadır.[86]

İslam düşünürü Murtaza Mutahhari (ö. 1358 h.ş), Haricilerin ortadan kalkmasının en temel nedenini, onların akla ve mantığa yeterince yer vermemeleri, özellikle de emr-i bi’l ma‘ruf ve nehy-i ani’l münker uygulamalarında katı, bağnaz ve anlayışsız davranmalarıyla açıklamaktadır. Ona göre, Haricilerin aşırı katılığı ve mantıksız tutumları, nihayetinde kendi sonlarını hazırlamıştır.[87]

Harici İnançlarının Eleştirisi

İslam tarihinde Hariciliğin ortaya çıkışından itibaren, onların inanç ve düşüncelerini reddetmek amacıyla birçok eser kaleme alınmış, ayrıca hadis kaynaklarında Haricilerin inanç ve davranışlarını kınayan çeşitli rivayetlere yer verilmiştir. Bu rivayetler arasında, Hz. Muhammed’in (s.a.a) Haricilerin ortaya çıkışını önceden haber verdiğine dair aktarımlar da bulunmaktadır. Söz konusu rivayetlerde, onların din anlayışının sapkın olduğu, dinden çıktıkları ve onlarla savaşmanın veya onları öldürmenin sevap sayıldığı açıkça ifade edilmiştir.[88]

Şii alimler de Muhammed’den (s.a.a) nakledilen bir hadise dayanarak, İmam Ali (a.s) ile savaşan kimselerin – bunların arasında Hariciler de vardır – kafir sayıldıklarını belirtmişlerdir. Rivayete göre, “İmam Ali (a.s)” ile savaşan bir kimse, tıpkı Peygamber (s.a.a) ile savaşmış gibi kabul edilir ve bu durum onun İslam dairesinden çıktığını gösterir.[89]

Tefsir kaynaklarında da Haricilerin Kur’an’ı kendi görüşlerini desteklemek için delil olarak kullanma biçimleri yoğun şekilde eleştirilmiştir. Özellikle “büyük günah (kebire)” işleyenlerin kafir oldukları yönündeki iddiaları tartışılmıştır. Hariciler, Al-i İmran Suresi’nin 97. ayetine dayanarak, “hacca gitmeyen kimsenin büyük günah işlediğini ve dolayısıyla kafir olduğunu” öne sürmüşlerdir. Bu mantıktan hareketle, büyük günahların tamamını küfre eşitlemişlerdir. Buna karşılık birçok müfessir, “küfür” kavramının Kur’an’da yalnızca imansızlık anlamında değil, “hakkı inkar” anlamında da kullanıldığını vurgulamıştır. Dolayısıyla söz konusu ayetteki “küfür”, hacca gitme gücü (şer‘i istitaat) bulunduğu halde ibadeti bilerek terk eden kimseye yöneliktir; İslam’dan çıkma anlamında değildir. Haricilerin bu ayeti dar ve yüzeysel biçimde yorumlamaları, dini metinlerin derin anlamına nüfuz edememelerinden kaynaklanmıştır.[90]

Ayrıca İbn Hazm, Haricilerin bu iddialarını başka ayetlerle çürütmüş ve onların Kur’an’ı kelime kelime literalist biçimde yorumladıklarını, fakat ayetlerin genel anlam bütünlüğünü ve tarihsel bağlamını göz ardı ettiklerini belirtmiştir.[91] Bu eleştiriler, Hariciliğin yüzeysel anlayışına karşı İslam düşüncesinde geliştirilen rasyonel ve bütüncül yorum geleneğini açık biçimde ortaya koymaktadır.

İlgili Konolar

Kaynakça

  1. Nasr b. Muzahim, Vakʿatü’s Sıffin, 1404 h., s. 513–514; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 114, 122; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c. 5, s. 63, 72, 78; Mesʿudi, Mürucü’z Zeheb, Beyrut, c. 3, s. 144.
  2. Nasr b. Muzahim, Vakʿatü’s Sıffin, 1404 h., s. 484; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 111–112.
  3. Nasr b. Muzahim, Vakʿatü’s Sıffin, 1404 h., s. 513–514; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 114, 122; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c. 5, s. 63, 72, 78; Mesʿudi, Mürucü’z Zeheb, Beyrut, c. 3, s. 144.
  4. Sanʿani, el-Musannef, 1403 h., c. 10, s. 152; İbn Kuteybe, el-İmame ve’s Siyase, 1387 h., c. 1, s. 121; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 8, s. 59; Dineveri, el-Ahbaru’t Tıval, 1960, s. 269.
  5. Nehcü’l Belağa, tashih: Muhammed Abduh, hutbe 62; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c. 5, s. 76.
  6. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 110–112; Şehristani, el-Milel ve’n Nihal, 1415 h., c. 1, s. 133; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1407 h., c. 7, s. 277.
  7. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 114, 122; Semʿani, Şiʿrü’l Havaric, 1974, c. 2, s. 207; Yakut el-Hamevi, Muʿcemü’l Büldan, “Harura” maddesi.
  8. Şeyh Saduk, el-Emali, 1417 h., s. 464; Mukaddesi, el-Bedʾ ve’t Tarih, 1899–1919, c. 5, s. 135, 224; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1407 h., c. 7, s. 304; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 149; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c. 5, s. 91.
  9. Makrizi, el-Mevaʿiz ve’l İʿtibar, 1422–1425 h., c. 4, kısım 1, s. 428.
  10. İbn Teymiyye, Mecmuʿu’l Fetava, 1421 h., c. 4, kısım 7, s. 261; c. 7, kısım 13, s. 208–209.
  11. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 3, s. 115, 247.
  12. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h., c. 9, s. 272.
  13. Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c. 5, s. 76.
  14. amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h., c. 2, s. 104.
  15. Halife b. Hayyat, Tarihu Halife b. Hayyat, 1415 h., s. 252; Mesʿudi, Mürucü’z Zeheb, Beyrut, c. 4, s. 27; Mukaddesi, Ahsenu’t Tekasim, Dar Sadır, s. 323; Humeyri, el-Hurü’l ʿAyn, 1972, s. 202–203.
  16. Emin, Duha’l İslam, Darü’l Kitabi’l ʿArabi, c. 3, s. 336; amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h., c. 2, s. 110, 270; Subhani, Buhus fi’l Milel ve’n Nihal, 1371 h.ş, c. 5, s. 181.
  17. İskafi, el-Miyar ve’l Muvazene fi Fedail el-İmam Emirü’l Müminin Ali bin Ebi Talib, 1402 h.k, s.198-120; Belazuri, Cemel min Ensab el-Eşraf, 1417 h.k, c.3, s.122-123, 133-135; Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.64-66, 73; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1407 h.k, c.7, s.278.
  18. Mes‘udi, Müruc ez-Zeheb, Beyrut, c.3, s.34.
  19. Nasr bin Muzahim, Vak‘at Sıffin, 1404 h.k, s.489, 517; İbn Ebi Şeybe, el-Musannef fi’l Ehadis ve’l asar, 1409 h.k, c.8, s.735, 741; Belazuri, Cemel min Ensab el-Eşraf, 1417 h.k, c.3, s.122, 126, 134, 151; Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.66, 72-74.
  20. Belazuri, Cemel min Ensab el-Eşraf, 1417 h.k, c.3, s.126, 133; Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.72-74; Mes‘udi, Müruc ez-Zeheb, Beyrut, c.3, s.144; İbnü’l Esir, el-Kamil fi’t Tarih, 1385-1386 h.k, c.3, s.335.
  21. Belazuri, Cemel min Ensab el-Eşraf, 1417 h.k, c.3, s.117-126, 133; Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.57, 67, 71; Mes‘udi, Müruc ez-Zeheb, Beyrut, c.3, s.145-150.
  22. Nehcü’l Belağa, tahkik: Muhammed Abduh, hutbe 35; Dineveri, el-Ahbarü’t Tıval, 1960, s.206; Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.77-78; Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Ümevi, 1406 h.k, s.85.
  23. Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.74-75; İbnü’l Esir, el-Kamil fi’t Tarih, 1385-1386 h.k, c.3, s.335-336.
  24. Zehebi, Tarihü’l İslam, 1413 h.k, c.3, s.589.
  25. Belazuri, Cemel min Ensab el-Eşraf, 1417 h.k, c.5, s.169; Taberi, Tarih el-Taberi, Beyrut, c.5, s.80-92; Hatib Bağdadi, Tarih Bağdat, 1417 h.k, c.1, s.528.
  26. Nehcü’l Belağa, tahkik: Muhammed Abduh, hutbe 60; İbn Ebi’l Hadid, Şerh Nehcü’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.5, s.14, 73.
  27. Belazuri, Cemel min Ensab el-Eşraf, 1417 h.k, c.5, s.78-79; amili, Dirasat ve Buhus fi’t Tarih ve’l İslam, 1414 h.k, c.1, s.37.
  28. Nasr b. Muzahim, Vakʿatü Sıffin, 1404 h.k, s.491; Belazuri, Cemel min Ensabi’l eşraf, 1417 h.k, c.5, s.212, 417-418; Hakim Nişaburi, el-Müstedrek ʿale’s Sahihayn, Darü’l maʿrife, c.2, s.147-148; Salihi Şami, Sübülü’l hüda ve’r reşad fi sireti Hayri’l ʿibad, 1414 h.k, c.10, s.131-132.
  29. Nasr b. Muzahim, Vakʿatü Sıffin, 1404 h.k, s.491; İbn Makula, el-İkmal fi rafʿi’l irtiyab, Beyrut, c.7, s.251-252; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n nihaye, 1407 h.k, c.9, s.11.
  30. Nehcü’l Belağa, tashih: Muhammed Abduh, hutbe 36, 127; Humeyri, el-Hurü’l ʿin, 1972, s.385; İbn Teymiyye, Mecmuʿu’l fetava, 1421 h.k, c.11, kısım 19, s.39-40; Amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h.k, c.2, s.13, 137-141, 167-171.
  31. Buhari, Sahihu’l Buhari, 1401 h.k, c.8, s.51; İbn Teymiyye, Mecmuʿu’l fetava, 1421 h.k, c.8, kısım 13, s.16; Ebu Şebbab, el-Havaric: Tarihuhum, fırakuhum ve ʿakaiduhum, 1426 h.k, s.59-61; Neccar, el-Havaric: ʿAkide, fikra ve felsefe, 1988, s.142.
  32. İbn Teymiyye, Mecmuʿu’l fetava, 1421 h.k, c.16, kısım 28, s.221; Akl, el-Havaric: Evvelü’l fırak fi tarihi’l İslam, 1419 h.k, s.32-33.
  33. İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehcü’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.4, s.136-139, 169.
  34. Belazuri, Cemel min Ensabi’l eşraf, 1417 h.k, c.3, s.145; Dineveri, el-Ahbarü’t tıval, 1960, s.207-208; Neccar, el-Havaric: ʿAkide, fikra ve felsefe, 1988, s.141-142; Ebu Şebbab, el-Havaric: Tarihuhum, fırakuhum ve ʿakaiduhum, 1426 h.k, s.57-59.
  35. Nasr b. Muzahim, Vakʿatü Sıffin, 1404 h.k, s.394; Ahmed b. Hanbel, Müsnedü’l İmam Ahmed b. Hanbel, Dar Sadır, c.3, s.224, c.5, s.36.
  36. Mutahhari, İslam ve Zamanın İhtiyaçları, Sadra, c.1, s.77.
  37. İbn Kuteybe, el-İmame ve’s siyase, 1387 h.k, c.1, s.121; Dineveri, el-Ahbarü’t tıval, 1960, s.202; Bağdadi, el-Fark beyne’l fırak, 1367 h.k, s.45; İbn Hazm Endelüsi, el-Fasl fi’l milel ve’l ehva ve’n nihal, 1317-1320 h.k, s.204.
  38. İbnü’l Esir, el-Kamil fi’t tarih, 1385-1386 h.k, c.4, s.167; İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l bari: Şerhu Sahihi’l Buhari, 1300-1301 h.k, c.12, s.251.
  39. Fazl b. Şazan, el-İdah, 1363 h.ş, s.48; Belazuri, Cemel min Ensabi’l eşraf, 1417 h.k, c.7, s.144, 146; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.5, s.174, c.6, s.124.
  40. Fazl b. Şazan, el-İdah, 1363 h.ş, s.48; Amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h.k, c.2, s.17, 24-26, 150-152; Ebu Şebbab, el-Havaric: Tarihuhum, fırakuhum ve ʿakaiduhum, 1426 h.k, s.68-69; Neccar, el-Havaric: ʿAkide, fikra ve felsefe, 1988, s.143.
  41. Belazuri, Cemel min Ensabi’l eşraf, 1417 h.k, c.3, s.128-129, 257-258.
  42. Cahız, Resailü’l Cahız, 1384 h.k, c.1, s.41-46; Cahız, Kitabü’l Hayevan, 1385-1389 h.k, c.1, s.136, 185-187; Cahız, el-Beyan ve’t tebyin, 1367 h.k, c.1, s.128-129; İbn Kuteybe, el-İmame ve’s siyase, 1387 h.k, c.1, s.128; Dineveri, el-Ahbarü’t tıval, 1960, s.279; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.6, s.302; İbn ʿAbd Rabbih, el-ʿİkdü’l ferid, 1404 h.k, c.1, s.183; Beyhaki, el-Mahasin ve’l mesavi, 1380 h.k, c.1, s.217, c.2, s.391; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n nihaye, 1407 h.k, c.9, s.12.
  43. Amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h.k, c.2, s.77-82, 152-153.
  44. Cahız, Kitabü’l Hayevan, 1385-1389 h.k, c.1, s.185-187; İbn Kuteybe, el-İmame ve’s siyase, 1387 h.k, c.1, s.128; Dineveri, el-Ahbarü’t tıval, 1960, s.279.
  45. Ahmed b. Hanbel, Müsnedü’l İmam Ahmed b. Hanbel, Dar Sadır, c.3, s.64, 197; İbn Manzur, Lisanü’l ʿArab, “sebt”, “sebd” maddesi; İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l bari: Şerhu Sahihi’l Buhari, 1300-1301 h.k, c.8, s.54; Ayni, ʿUmdetü’l kari: Şerhu Sahihi’l Buhari, 1421 h.k, c.22, s.68, c.25, s.301-302.
  46. İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehcü’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.8, s.123.
  47. Mutahhari, Ustad Mutahhari’nin Notları, 1378 h.ş, c.3, s.380.
  48. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h.k, c.3, s.113; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.5, s.62.
  49. Neccar, el-Havaric: Akide ve Fikren ve Felsefeten, 1988, s.144; Mu‘ayta, el-İslam el-Havarici, 2006, s.14, 17; Akl, el-Havaric: Evvelu’l Fırak fi Tarihi’l İslam, 1419 h.k, s.24-25.
  50. Ebu’n Nasr, el-Havaric fi’l İslam, 1949, s.41, 101-102.
  51. Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.5, s.78; İbn A‘sam Kufi, Kitabu’l Fütuh, 1411 h.k, c.5, s.57-58.
  52. Şeyh Müfid, el-İrşad fi Ma‘rifeti Hucaci’llah ale’l İbad, 1414 h.k, c.2, s.10; Behauddin Erbeli, Keşfu’l Gumme fi Ma‘rifeti’l Eimme, 1405 h.k, c.2, s.162.
  53. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h.k, c.5, s.169; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.5, s.165-166; Amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h.k, c.2, s.51; Kalemavi, Edebu’l Havaric fi’l Asri’l Emevi, 1945, s.150-151.
  54. Subhani, Buhus fi’l Milel ve’n Nihal, 1371 h.ş, c.5, s.158-174.
  55. Buhari, et-Tarihu’s Sağir, 1406 h.k, c.1, s.192-193; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h.k, c.5, s.360, 373; Ahbaru’d Devleti’l Abbasiyye, 1971, s.297-300; Himyeri, el-Huru’l ‘İyn, 1972, s.185-187.
  56. İbn A‘sam Kufi, Kitabu’l Fütuh, 1411 h.k, c.47, s.274; Şeyh Müfid, el-İhtisas, 1402 h.k, s.122; Amili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h.k, c.2, s.71-76, 94-96.
  57. Mes‘udi, Mürucü’z Zeheb, Beyrut, c.4, s.26-27; İbn Hazm Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317–1320 h.k, s.386; Yakut el-Hamevi, Mu‘cemu’l Üdeba, 1993, c.1, s.28, c.6, s.2497; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n Nihaye, 1407 h.k, c.10, s.30.
  58. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h.k, c.6, s.30; Dineveri, el-Ahbaru’t Tıval, 1960, s.270-277.
  59. Amili, Dirasat ve Buhus fi’t Tarih ve’l İslam, 1414 h.k, c.1, s.39-40; Ahbaru’d Devleti’l Abbasiyye, 1971, s.251; Mes‘udi, Mürucü’z Zeheb, Beyrut, c.4, s.79-80.
  60. Wellhausen, el-Ahzab el-Mu‘arada es-Siyasiyye ed-Diniyye fi Sadr el-İslam, 1976, s.46; İbn Furek, Mücerred Makālat eş-Şeyh Ebi’l Hasan el-Eş‘ari, 1987, s.149-157.
  61. Ebu Hatim er-Razi, Kitabü’z Zine fi’l Kelimati’l İslamiyye el-Arabiyye, 1988, kısım 3, s.282; Bağdadi, Usulü’d Din, 1346 h.k, s.332; Bağdadi, el-Fark Beyne’l Fırak, 1367 h.k, s.73; İbn Hazm el-Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317-1320 h.k, c.2, s.113; İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.8, s.113.
  62. Eş‘ari, el-Makālat ve’l Fırak, 1341 h.ş, s.85-86; Bağdadi, el-Fark Beyne’l Fırak, 1367 h.k, s.82-83; Şehristani, el-Milel ve’n Nihal, 1415 h.k, c.1, s.140-141.
  63. Cürcani, Şerhu’l Mevakıf, 1325 h.k, c.8, s.334; İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.8, s.114-118; Cürcani, Şerhu’l Mevakıf, 1325 h.k, c.8, s.334-338.
  64. Bağdadi, el-Fark Beyne’l Fırak, 1367 h.k, s.73; İbn Hazm el-Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317-1320 h.k, c.2, s.113; İsferayini, et-Tebsir fi’d Din ve Temyizu’l Fırkati’n Naciye ani’l Fıraki’l Halikin, 1359 h.k, s.26.
  65. Eş‘ari, el-Makālat ve’l Fırak, 1341 h.ş, s.8; Nubexti, Fıraku’ş Şia, 1355 h.k, s.10.
  66. Şehristani, el-Milel ve’n Nihal, 1415 h.k, c.1, s.134.
  67. Nubexti, Fıraku’ş Şia, 1355 h.k, s.10; İbn Hazm el-Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317-1320 h.k, c.2, s.113; Şehristani, el-Milel ve’n Nihal, 1415 h.k, c.1, s.134.
  68. Ebu Hatim er-Razi, Kitabü’z Zine fi’l Kelimati’l İslamiyye el-Arabiyye, 1988, kısım 3, s.282; İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.2, s.274.
  69. Şehristani, el-Milel ve’n Nihal, 1415 h.k, c.1, s.140-141.
  70. İbn Hazm el-Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317-1320 h.k, c.4, s.189.
  71. Goldziher, el-Akide ve’ş Şeria fi’l İslam, 1378 h.k, s.193; Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1406 h.k, s.60; Keşşi, İhtiyar Ma‘rifeti’r Rical, 1348 h.ş, s.229.
  72. Şeyh Müfid, el-Cemel ve’n Nusra li-Seyyidi’l İtre fi Harbi’l Basra, 1374 h.ş, s.85.
  73. Emin, Zuha el-İslam, Darü’l Kitabi’l Arabi, c.3, s.334-337.
  74. İbn Nedim, el-Fihrist, Tahran, 1417 h.k, s.227, 290.
  75. İbn Nedim, el-Fihrist, Tahran, 1417 h.k, s.290.
  76. İbn Nedim, el-Fihrist, Tahran, 1417 h.k, s.227-228; Sabi‘i, el-Havaric ve’l Hakika el-Gaibe, 1420 h.k, s.28-39.
  77. Tenuhi, Neşvarü’l Muhadara ve Ahbaru’l Müzakere, 1391-1393 h.k, c.3, s.291.
  78. Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1406 h.k, s.250-252, 256-258; Sem‘ani, Şi‘ru’l Havaric, 1974, s.10-27; Kılmavi, Edebu’l Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1945, s.46-48, 50.
  79. Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1406 h.k, s.293-302; Halife bin Hayyat, Tarihu Halife bin Hayyat, 1415 h.k, s.251-252; Cahiz, el-Beyan ve’t Tebyin, 1367 h.k, c.2, s.126-129, 310-311; Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h.k, c.7, s.432-435; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.7, s.394-397.
  80. Ma‘ruf, Kırae Cedide fi Mevakıfi’l Havaric ve Fikrihim ve Edebihem, 1988, s.21-23; Şelebi, Mevsuatü’t Tarihi’l İslami ve’l Hadareti’l İslamiyye, 1982, c.2, s.210-211; Ahbarü’d Devleti’l Abbasiyye, 1971 h.k, s.335; İbn Abd Rabbih, el-‘İkdü’l Ferid, 1404 h.k, c.1, s.186.
  81. Ebu’n Nasr, el-Havaric fi’l İslam, 1949, s.14, 21; Babıtin, Hareketü’l Havaric, 1409 h.k, s.250.
  82. Cahiz, Kitabü’l Hayevan, 1385-1389 h.k, c.6, s.455; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.7, s.396; İbnü’l Cevzi, Telbisü İblis, 1407 h.k, s.106, 110; Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1406 h.k, s.60.
  83. Wellhausen, el-Ahzab el-Mu‘arada es-Siyasiyye ed-Diniyye fi Sadr el-İslam, 1976, Badawi’nin mukaddimesi, s.13; Mu‘ayta, el-İslam el-Havarici, 2006, s.17; Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1406 h.k, s.55; Dayf, et-Tatavvur ve’t Tecdid fi’ş Şi‘ri’l Emevi, 1987, s.87.
  84. Ebu’n Nasr, el-Havaric fi’l İslam, 1949, s.21-23; Ebu Zehra, Tarihu’l Mezahibi’l İslamiyye, 1971, c.1, s.70-71; Ma‘ruf, el-Havaric fi’l Asr el-Emevi, 1406 h.k, s.21.
  85. Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.5, s.49; Ma‘ruf, Kırae Cedide fi Mevakıfi’l Havaric ve Fikrihim ve Edebihem, 1988, s.25-26; Bekkari, Hareketü’l Havaric, 2001, s.17.
  86. Belazuri, Cemel min Ensabi’l Eşraf, 1417 h.k, c.3, s.35-36, 56-57, 134-135; Dineveri, el-Ahbarü’t Tıval, 1960, s.151-152, 164-165; Taberi, Tarihu’t Taberi, Beyrut, c.4, s.541-542; Babıtin, Hareketü’l Havaric, 1409 h.k, s.293, 200-302, 304; Bekkari, Hareketü’l Havaric, 2001, s.11-15; Âmili, Ali (a.s) ve’l Havaric, 1423 h.k, c.1, s.134-137.
  87. Mutahhari, el-İslam ve İhtiyacatu’z Zaman, Sadra, c.1, s.77.
  88. Örnek olarak bkz: Ebu Hatim er-Razi, Kitabü’z Zine fi’l Kelimati’l İslamiyye ve’l Arabiyye, 1988, kısım 3, s.276; İbn Hazm el-Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317-1320 h.k, c.4, s.161; İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.2, s.265-267.
  89. Nasirüddin Tusi, Tecridü’l İ‘tikad, 1407 h.k, s.295; Allame Hilli, Keşfü’l Murad fi Şerhi Tecridi’l İ‘tikad, 1427 h.k, s.540; Fazıl Mukaddem, el-Levami‘ el-İlahiyye fi’l Mebahisi’l Kelamiyye, 1380 h.ş, s.372.
  90. Bkz: İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehci’l Belağa, 1385-1387 h.k, c.8, s.114; Cürcani, Şerhu’l Mevakıf, 1325 h.k, c.8, s.335; Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c.3, s.18.
  91. İbn Hazm el-Endelüsi, el-Fasl fi’l Milel ve’l Ehva ve’n Nihal, 1317-1320 h.k, c.3, s.235-243; Cürcani, Şerhu’l Mevakıf, 1325 h.k, c.8, s.324-325.

Bibliyografi

  • Ebü’n Nasr, Ömer, el-Havâric fi’l İslâm, Beyrut, 1949.
  • Ebû Hâtim Râzî, Ahmed b. Hamdân, Kitâbü’z Zîne fi’l kelimâti’l İslâmiyye el-Arabiyye, tahkik: Abdullah Sellûm Semerâî, Bağdat, 1988.
  • Ebû Zehra, Muhammed, Târîhu’l mezâhibi’l İslâmiyye, Kahire, 1971.
  • Ebû Şebbâb, Ahmed Avvâd, el-Havâric: Târîhuhum, firakuhum ve akâiduhum, Beyrut, 1426 h.k/2005.
  • İbn Ebî’l Hadîd, Abdülhamîd b. Hebetullah, Şerhu Nehci’l belâğa, tahkik: Muhammed Ebü’l Fazl İbrâhim, Kahire, 1385-1387 h.k/1965-1967 (ofset, Beyrut, ts.).
  • İbn Ebî Şeybe, Abdullah b. Muhammed, el-Musannef fi’l ehâdîs ve’l âsâr, tahkik: Saîd Muhammed Lehham, Beyrut, 1409 h.k/1989.
  • İbnü’l Esîr, Ali b. Muhammed, el-Kâmil fi’t târîh, Beyrut, 1385-1386 h.k/1965-1966; ofset baskı, 1399-1402 h.k/1979-1982.
  • İbn A’sam Kûfî, Ahmed, el-Fütûh, tahkik: Ali Şîrî, Beyrut, 1411 h.k/1991.
  • İbn Teymiyye, Ahmed b. Abdülhalîm, Mecmû’u’l fetâvâ, tahkik: Mustafa Abdülkadir Atâ, Beyrut, 1421 h.k/2000.
  • İbnü’l Cevzî, Abdurrahman b. Ali, Telbîsü İblîs, Beyrut, 1407 h.k/1987.
  • İbn Hacer Askalânî, Ahmed b. Ali, Fethu’l bârî: Şerhu Sahîhi’l Buhârî, Kahire, Bulak, 1300-1301 (ofset baskı, Beyrut, ts.).
  • İbn Hazm Endelüsî, Ali b. Ahmed, el-Fasl fi’l milel ve’l ehvâ ve’n nihal, Mısır, 1317-1320 h.k (ofset, Beyrut, ts.).
  • İbn Abd Rabbih, Ahmed b. Muhammed, el-İkdü’l ferîd, c.1-2, tahkik: Mufîd Muhammed Kâmîhe, Beyrut, 1404 h.k/1983.
  • İbn Fürek, Muhammed b. Hasan, Mücerred Makâlâti’ş Şeyh Ebî’l Hasan el-Eş’arî, tahkik: Dâniyâl Cimâre, Beyrut, 1987.
  • İbn Kuteybe, el-İmâme ve’s siyâse (Târîhu’l hulefâ olarak da bilinir), tahkik: Tâhâ Muhammed Zeynî, Kahire, 1387 h.k/1967 (ofset baskı, Beyrut, ts.).
  • İbn Kesîr, İsmâil b. Ömer, el-Bidâye ve’n nihâye, Beyrut, 1407 h.k/1986.
  • İbn Mâkûlâ, Ali b. Hebetullah, el-İkmâl fî raf‘i’l irtiyâb ani’l mu’telef ve’l muhtelif fi’l esmâ ve’l künâ ve’l ensâb, c.7, tahkik: Nâyif Abbâs, Beyrut, Muhammed Emîn Demc, ts.
  • İbn Manzûr, Muhammed b. Mekrem, Lisânü’l Arab.
  • İbnü’n Nedîm, Muhammed b. İshak, el-Fihrist, tahkik: İbrâhim Ramazân, Beyrut, Dârü’l ma‘rife, 2. baskı, 1417 h.k.
  • Ahmed b. Hanbel, Müsnedü’l İmâm Ahmed b. Hanbel, Beyrut, Dâr Sâdır, ts.
  • Ahbâru’d Devleti’l Abbâsiyye ve fîhi ahbâru’l Abbâs ve veledih, tahkik: Abdülazîz Dûrî ve Abdülcebbâr Mutallibî, Beyrut, Dâru’t talîa li’t tıbâ‘a ve’n neşr, 1971.
  • İsferâyinî, Şehfûr b. Tâhir, et-Tebsîr fi’d dîn ve temyîzü’l fırkati’n nâciye ani’l fıraki’l hâlikîn, tahkik: Muhammed Zâhid Kevserî, Kahire, 1359 h.k/1940.
  • İskâfî, Muhammed b. Abdullah, el-Mi‘yâr ve’l muvâzene fî fedâili’l imâm Emîrü’l mü’minîn Ali b. Ebî Tâlib, tahkik: Muhammed Bâkır Mahmûdî, Beyrut, 1402 h.k/1981.
  • Eş‘arî, Sa‘d b. Abdullah, el-Makâlât ve’l fırak, tahkik: Muhammed Cevâd Meşkur, Tahran, 1341 h.ş.
  • Emîn, Ahmed, Duha’l İslâm, Beyrut, Dârü’l kitâbi’l Arabî, ts.
  • Bâbıtîn, Yusuf, Hareketü’l Havâric: Neş’etuhâ ve esbâbuhâ, tahkik: Şâkir Mustafa, Kuveyt, 1409 h.k/1988.
  • Buhârî, Muhammed b. İsmail, Sahîhu’l Buhârî, tahkik: Muhammed Zehnî Efendi, İstanbul, 1401 h.k/1981 (ofset baskı, Beyrut, ts.).
  • Buhârî, Muhammed b. İsmail, et-Târîhu’s sağîr, tahkik: Mahmûd İbrâhim Zâyid, Beyrut, 1406 h.k/1986.
  • Bağdâdî, Abdülkâhir b. Tâhir, Usûlü’d dîn, İstanbul, 1346 h.k/1928 (ofset baskı, Beyrut, 1401 h.k/1981).
  • Bağdâdî, Abdülkâhir b. Tâhir, el-Fark beyne’l fırak, tahkik: Muhammed Zâhid Kevserî, Kahire, 1367 h.k/1948.
  • Bekkârî, Latîfe, Hareketü’l Havâric: Neş’etuhâ ve tetavvuruhâ ilâ nihâyeti’l ahdi’l Emevî, Beyrut, 2001.
  • Belâzurî, Ahmed b. Yahyâ, Cümel min Ensâbi’l eşrâf, tahkik: Süheyl Zekkâr ve Riyâd Zerkelî, Beyrut, 1417 h.k/1997.
  • Behâüddîn Erbelî, Ali b. Îsâ, Keşfü’l gumme fî ma‘rifeti’l e’imme, Beyrut, 1405 h.k/1985.
  • Beyhakî, İbrâhim b. Muhammed, el-Mahâsin ve’l mesâvî, tahkik: Muhammed Ebü’l Fazl İbrâhim, Kahire, 1380 h.k/1961.
  • Tenûhî, Muhassin b. Ali, Neşvârü’l muhâdara ve ahbâru’l müzâkere, tahkik: Abbûd Şâlci, Beyrut, 1391-1393 h.k/1972-1973.
  • Câhiz, Amr b. Bahr, el-Beyân ve’t tebyîn, tahkik: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Beyrut, 1367 h.k/1948.
  • Câhiz, Amr b. Bahr, Resâilü’l Câhiz, tahkik: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Kahire, 1384 h.k.
  • Câhiz, Amr b. Bahr, Kitâbü’l Hayevân, tahkik: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Mısır, 1385-1389 h.k/1965-1969 (ofset baskı, Beyrut, ts.).
  • Cürcânî, Ali b. Muhammed, Şerhu’l Mevâkıf, tahkik: Muhammed Bedreddîn Ne‘sânî Halebî, Mısır, 1325 h.k/1907 (ofset baskı, Kum, 1370 h.ş.).
  • Goldziher, Ignaz, el-‘Akîde ve’ş şerî‘a fi’l İslâm, tercüme ve ta‘lîk: Muhammed Yûsuf Mûsâ, Ali Hasan Abdülkadir ve Abdülazîz Abdülhak, Bağdat, 1378 h.k/1959.
  • Hâkim Nîşâbûrî, Muhammed b. Abdullah, el-Müstedrek ‘ale’s sahîhayn, ve bi-zeylih et-Telhîs li’l Hâfız ez-Zehebî, Beyrut, Dârü’l ma‘rife, ts.
  • Himyerî, Neşvân b. Sa‘îd, el-Hûrü’l ‘în, tahkik: Kemâl Mustafa, 1972.
  • Hatîb Bağdâdî, Ahmed b. Ali, Târîhu Bağdâd, Beyrut, Dârü’l kütübi’l ilmiyye, 1417 h.k.
  • Halîfe b. Hayyât, Târîhu Halîfe b. Hayyât, tahkik: Mustafa Necîb Fevvâz ve Hikmet Keşlî Fevvâz, Beyrut, 1415 h.k/1995.
  • Dîneverî, Ahmed b. Dâvûd, el-Ahbâru’t tıvâl, tahkik: Abdülmün‘im Âmir, Kahire, 1960 (ofset baskı, Kum, 1368 h.ş.).
  • Zehebî, Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed, Târîhu’l İslâm ve vefeyâtü’l meşâhîr ve’l a‘lâm, tahkik: Ömer Abdüsselâm Tedmürî, 2. baskı, Beyrut, Dârü’l kitâbi’l Arabî, 1413 h.k.
  • Sâbi‘î, Nâsır, el-Havâric ve’l hakîkatu’l gâibe, Beyrut, 1420 h.k/2000.
  • Sübhanî, Ca‘fer, Buhûs fi’l milel ve’n nihal: Dirâse mevzûiyye mukârene li’l mezâhibi’l İslâmiyye, c.5, Kum, 1371 h.ş.
  • Sem‘ânî, Abdülkerîm b. Muhammed, Şi‘ru’l Havâric, derleyen: İhsan Abbas, Beyrut, Dârü’s sekâfe, 1974.
  • Şelebî, Ahmed, Mevsû‘atü’t târîhi’l İslâmî ve’l hadârati’l İslâmiyye, c.2, Kahire, 1982.
  • Şehristânî, Muhammed b. Abdülkerîm, el-Milel ve’n nihal, tahkik: Emîr Ali Mehna ve Ali Hasan Fâ‘ûr, Beyrut, Dârü’l ma‘rife, 1415 h.k/1995.
  • Şeyh Sadûk, Muhammed b. Ali, el-Emâlî, Kum, 1417 h.k.
  • Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed, el-İhtisâs, tahkik: Ali Ekber Gaffârî, Beyrut, Müessesetü’l A‘lemî li’l matbû‘ât, 1402 h.k/1982.
  • Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed, el-İrşâd fî ma‘rifeti hücceti’llâh ‘ale’l ‘ibâd, Beyrut, 1414 h.k.
  • Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed, el-Cemel ve’n nusra li-Seyyidi’l ‘itra fî harbi’l Basra, tahkik: Ali Mîr Şerîfî, Kum, 1374 h.ş.
  • Sâlihî Şâmî, Muhammed b. Yûsuf, Subülü’l hüdâ ve’r reşâd fî sîreti hayri’l ‘ibâd, tahkik: Âdil Ahmed Abdülmevcûd ve Ali Muhammed Muavvad, Beyrut, 1414 h.k/1993.
  • San‘ânî, Abdurrezzâk b. Hemmâm, el-Musannef, tahkik: Habîbü’r Rahman A‘zamî, Beyrut, 1403 h.k/1983.
  • Dıyf, Şevkî, et-Tatavvur ve’t tecdîd fi’ş şi‘ri’l Emevî, Kahire, 1987.
  • Taberî, Muhammed b. Cerîr, Târîhu’t Taberî: Târîhu’l ümem ve’l mülûk, tahkik: Muhammed Ebü’l Fazl İbrâhim, Beyrut, nşr.y., ts.
  • Tûsî, Nasîrüddîn, Tecrîdü’l i‘tikâd, tahkik: Muhammed Cevâd Hüseynî Celâlî, Kum, 1407.
  • Âmilî, Ca‘fer Murtazâ, Dirâsât ve buhûs fi’t târîh ve’l İslâm, Beyrut, 1414 h.k/1993.
  • Âmilî, Ca‘fer Murtazâ, Ali (a.s) ve’l Havâric: Târîh ve dirâse, Beyrut, 1423 h.k/2002.
  • Akl, Nâsır b. Abdülkerîm, el-Havâric: Evvelü’l fırak fî târîhi’l İslâm, Riyad, 1419 h.k/1998.
  • Allâme Hillî, Hasan b. Yûsuf, Keşfü’l merâd fî şerhi Tecrîdi’l i‘tikâd, tahkik: Hasan Hasan-zâde Âmelî, Kum, 1427 h.k.
  • Ali b. Ebî Tâlib (a.s), Nehcü’l belâğa, tahkik: Muhammed Abduh, Beyrut, ts.
  • Avvâd Ebû Şebbâb, Ahmed, el-Havâric: Târîhuhum, firakuhum ve akâiduhum, Beyrut, 1426 h.k/2005.
  • Aynî, Mahmûd b. Ahmed, Umdetü’l kârî: Şerhu Sahîhi’l Buhârî, tahkik: Abdullah Mahmûd Muhammed Ömer, Beyrut, 1421 h.k/2001.
  • Fâzıl Mukaddem, Mukaddem b. Abdullah, el-Levâmi‘u’l ilâhiyye fi’l mebâhisi’l kelâmiyye, tahkik: Muhammed Ali Kâzî Tabâtabâî, Kum, 1380 h.ş.
  • Fazl b. Şâzân, el-Îzâh, tahkik: Celâleddîn Muhaddis Ermevî, Tahran, 1363 h.ş.
  • Kulmâvî, Suheyr, Edebu’l Havâric fi’l asri’l Emevî, Kahire, 1945.
  • Keşşî, Muhammed b. Ömer, İhtiyâru ma‘rifeti’r ricâl, ihtisâr: Muhammed b. Hasan Tûsî, tahkik: Hasan Mustafavî, Meşhed, 1348 h.ş.
  • Mes‘ûdî, Ali b. Hüseyin, Murûcü’z zeheb, Beyrut.
  • Mutahharî, Murtazâ, el-İslâm ve ihyâcü’l asr, Tahran, Sadrâ, ts.
  • Mutahharî, Murtazâ, Mecmû‘atü’l âsâr, nşr. Sadrâ, 1389 h.ş.
  • Mutahharî, Murtazâ, Yâdnâmehâ-yi Ustâd Mutahharî, Tahran, Sadrâ, 1378 h.ş.
  • Ma‘rûf, Ahmed Süleyman, Kırâe cedîde fî mevâkıfi’l Havâric ve fikrihim ve edebihim, Dımaşk, 1988.
  • Ma‘rûf, Nâyif Mahmûd, el-Havâric fi’l asri’l Emevî: Neş’etuhum, târîhuhum, akâiduhum ve edebuhum, Beyrut, 1406 h.k/1986.
  • Mu‘ayta, Ahmed, el-İslâmü’l Havâricî: Kırâe fi’l fikr ve’l fenn ve nusûs muhtâra, Dımaşk, 2006.
  • Makdisî, Muhammed b. Ahmed, Ahsenu’t tekâsîm fî ma‘rifeti’l ekâlîm, Beyrut, Dâr Sâdır.
  • Makdisî, Mutahhar b. Tâhir, el-Bed’ ve’t târîh, tahkik: Clément Huart, Paris, 1899-1919 (ofset baskı, Tahran, 1962).
  • Makrîzî, Ahmed b. Ali, el-Mevâiz ve’l i‘tibâr fî zikri’l hıtat ve’l âsâr, tahkik: Eymen Fuâd Seyyid, Londra, 1422-1425 h.k/2002-2004.
  • Mekârim Şîrâzî, Nâsır, Tefsîr-i Nemûne, Tahran, Dârü’l kütübi’l İslâmiyye, 1374 h.ş.
  • Neccâr, Âmir, el-Havâric: Akîdeta ve fikran ve felsafeten, Kahire, 1988.
  • Nasr b. Muzâhim, Vak‘atü Sıffîn, tahkik: Abdüsselâm Muhammed Hârûn, Kahire, 1382 h.k (ofset baskı, Kum, 1404 h.k).
  • Nevbahtî, Hasan b. Mûsâ, Fıraku’ş Şîa, tahkik: Muhammed Sâdık Âl Bahru’l Ulûm, Necef, 1355 h.k/1936.
  • Wellhausen, Julius, Aḥzâbü’l mu‘ârada es-siyâsiyye ed-dîniyye fî sadri’l İslâm: el-Havâric ve’ş Şîa, tercüme: Abdurrahmân Bedavî, Kuveyt, 1976.
  • Yâkût el-Hamevî, Mu‘cemü’l üdebâ, tahkik: İhsan Abbas, Beyrut, 1993.
  • Yâkût el-Hamevî, Mu‘cemü’l büldân, tahkik: Ferdinand Wüstenfeld, Leipzig, 1866-1873 (ofset baskı, Tahran, 1965).