Muhacirler
| İslam Tarihi |
|---|
| Şahsiyetler |
| Gazveler ve Seriyyeler: |
| Seriyyeler |
| Şehirler ve Mekanlar |
| Vakıalar |
| İlgili Terimler |
- Bu madde, Muhacirler hakkındadır. Medine’ye ve Habeşistan’a hicret kavramları için Medine’ye Hicret ve Habeşistan’a Hicret maddelerine bakınız.
Muhacirler veya Muhacirin veya el-Muhacirun (Arapça: المهاجرون), Mekke’de ikamet eden ve Müslüman olduktan sonra müşriklerin baskılarına maruz kalarak Peygamber’in (s.a.a) emriyle Medine’ye hicret eden Müslümanlardır. Muhacirler, hicretleriyle İslam’ın yayılmasında önemli rol oynamış, bu uğurda birçok zorluklara katlanmışlardır. Bu sebeple Peygamber (s.a.a) onlara özel bir ilgi göstermiş, Kur’an da onlardan övgüyle bahsetmiştir.
İslam’dan önce Mekkelilerle Medineliler arasında düşmanlık ve çatışma vardı. Ancak Peygamber’in (s.a.a) hicreti ve muhacirlerle ensar arasında kardeşlik akdinin tesis edilmesiyle bu durum sona erdi. Fakat Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra ensar ile muhacirler arasında yeniden rekabet başladı ve bu süreç Emeviler dönemine kadar devam etti. Bunun örneği, Sakife hadisesinde görülen muhacirler ile ensar arasındaki rekabettir; bu olayda Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe, muhacirlerin desteğiyle halifeliğe seçildi.
Şiilerin ilk imamı İmam Ali (a.s), Peygamber’in (s.a.a) kızı Hz. Fatıma, Ebu Seleme, Ümmü Seleme, Peygamber’in amcası Hamza b. Abdülmuttalib ve üç halife, tanınmış muhacirlerdendi.
Kavram
Muhacirler unvanı, Mekke müşriklerinin eziyet ve işkencelerinden dolayı Peygamber’in (s.a.a) emriyle Mekke’den Medine’ye hicret eden Müslümanlara verilmiştir.[1] Muhacirlerin yanında, Medineli Müslümanlardan Peygamber’e (s.a.a) yardım edenlere Ensar denilmiştir.[2][3]
Muhacir unvanı, Mekke’nin fethine kadar (8 h.k) Mekke’den Medine’ye hicret eden bütün Müslümanları kapsamaktadır. Bununla birlikte Hudeybiye Barışı’ndan (6 h.k) önce Medine’ye gelenler daha üstün bir konuma sahip sayılmıştır.[4]
Konumu
Tefsir alimi ve Şii taklit mercii Mekarim Şirazi’ye göre, Peygamber (s.a.a) muhacirlere özel bir önem vermiştir; çünkü onlar maddi hayatlarını ve mallarını davetine adamış, hicretleriyle İslam’ın sesini dünyaya duyurmuşlardır.[5]
Kur’an’da hicret kelimesinin türevleri 24 kez zikredilmiş olup «Muhacirin», «ellezine hâcerû» ve «men hâcere» şeklinde geçmektedir.[6] Ayrıca Kur’an, muhacirleri mücahitlerle birlikte anmış,[7] sabır ve tevekkül gibi sıfatlarla övmüş,[8][9] onları gerçek müminler olarak nitelendirmiştir.[10][11] Kur’an, günahlarının bağışlanacağından[12] ve cennete gireceklerinden de bahsetmektedir.[13] Ancak Şii alimlere göre ayetlerden anlaşılan, kastedilenin ahdine vefalı muhacirler olduğu,[14] hepsi olmadığıdır.[15]
İlk hicri asırlarda muhacir olmak büyük bir şeref sayılıyordu; Ömer b. Hattab, Beytülmal’in taksiminde İslam’daki öncelikleri sebebiyle muhacirlere daha fazla pay ayırmış[16] ve vefatından sonra halifenin seçimi için oluşturduğu altı kişilik şura üyelerini muhacirlerden seçmiştir;[17] her ne kadar şuranın denetim görevini Ensar’a tevdi etmiş olsa da.[18]
Doǧrusu iman edenler, hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve hicret edenleri barındıranlar ve onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin velisidir. İman edip hicret etmeyenler, onlar hicret edinceye kadar, sizin onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Ama din konusunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavim aleyhinde olmamak üzere onlara yardım etmek, üzerinizde bir yükümlülüktür. Allah, yapmakta olduklarınızı görendir.
İlk Muhacirler
Peygamber (s.a.a), Medine’ye hicret etmeden önce ashabına oraya gitmelerini emretmiştir.[19] Mes'udi’ye göre, Peygamber’den (s.a.a) önce Medine’ye gelen ilk kişiler arasında Abdullah b. Abdülesed, Âmir b. Rebi'a, Abdullah b. Cahş, Ömer b. Hattab ve İyâş b. Ebi Rebi'a bulunmaktadır.[20] 3. yüzyıl tarihçilerinden Ahmed b. Yahya Belazuri ise ilk muhacirlerin, Abdullah b. Abdülesed’den önce Medine’ye varan Mus'ab b. Umeyr ve İbn Ümmü Mektum olduğunu belirtmiştir.[21] Ona göre Mus'ab b. Umeyr, Akabe Biatı’ndan sonra, bi’setin 12. yılında Peygamber (s.a.a) tarafından İslam’ı tebliğ için Medine’ye gönderilmiştir.[22]
Mekkeli Müşriklerin Muhacirlere Davranışı
Tarihi rivayetlere göre Mekkeli müşrikler, Müslümanların Medine’ye hicret etmelerini çeşitli yollarla engelliyorlardı. Bazı kişileri hapiste tutuyor, bazı muhacirlerin aile fertlerinin onlara katılmasına mani oluyorlardı. Nitekim bir süre Ebu Seleme’nin (Abdullah b. Esed) hanımı Ümmü Seleme ile çocuğunun Medine’ye gitmesine izin vermediler.[23] Ayrıca Suheyb er-Rumi’yi, mallarını bırakması karşılığında serbest bıraktılar ve onun Medine’ye hicret etmesine izin verdiler.[24]
Bazı Müslümanların kadınları ve çocukları da ağlayarak hicret etmelerine engel olmaya çalışıyorlardı. Bu bağlamda, Hicri altıncı yüzyıl’da yaşamış Şii müfessir Fazl b. Hasan Tabersi, İbn Abbas ve Mücahid’den naklen, “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır; onlardan sakının” «يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ»[25] ayetinin bu konuda nazil olduğunu aktarmaktadır.[26]
Ensar’ın Muhacirlere Desteği
Hicretten sonra Peygamber (s.a.a), muhacirler ile ensar arasında kardeşlik akdi kurdu.[27] Meşhur görüşe göre bu akitte 45 muhacir ve 45 ensar hazır bulunuyordu.[28]
Peygamber, Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe ile Harice b. Zeyd Ensari, Ömer b. Hattab ile Utban b. Malik Hazreci, Osman b. Affan ile Avs b. Sabit Hazreci, Ebu Ubeyde bin Cerrah ile Sa‘d b. Muaz, Abdurrahman b. Avf ile Sa‘d b. Rebi', Talha b. Ubeydullah ile Ka‘b b. Malik, Zübeyr b. Avvam ile Seleme b. Selâme, Selman-ı Farisi ile Ebu Derda, Ammar b. Yasir ile Huzeyfe b. Neccar veya rivayete göre Sabit b. Kays arasında kardeşlik akdi tesis etti.[29] Ayrıca kendisi de Ali (a.s) ile kardeşlik akdi yaptı.[30]
Ensar, Mekke’de mallarını bırakmak zorunda kalan muhacirlere maddi destek sağladı. Ancak h.k 4. yılda Peygamber (s.a.a), Beni Nadir Gazvesi’nde elde edilen ganimetleri ensarın rızasıyla muhacirler arasında taksim etti ve böylece ensarın maddi desteği sona erdi.[31]
Muhacirler ve Ensar Arasındaki Rekabet
Cevad Ali’nin el-Mufassal fî Tarihi’l-Arab kable’l-İslam adlı eserinde belirttiğine göre, hicretten önce Yesrib halkı ile Mekkeliler arasında düşmanlık bulunmaktaydı. Hicret ve kardeşlik akdiyle bu düşmanlık ortadan kalktı; ancak Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra muhacirler ile ensar arasında ihtilaf ve çatışma şeklinde yeniden ortaya çıktı. Bu durum Hassan b. Sabit, Nu'man b. Beşir ve Tırmmah b. Hakim’in şiirlerinde de dile getirilmiştir.[32] Muhacirler, Peygamber’in (s.a.a) kendilerinden olmasına; ensar ise, onu koruyup barındırmalarına ve annesinin Beni Neccar’dan yani Medineli olmasına övünürlerdi.[33]
Cevad Ali’ye göre, muhacirler ile ensar arasındaki anlaşmazlık Muaviye b. Ebi Süfyan ve Yezid b. Muaviye döneminde de devam etti. Ancak bu dönemde muhacir ve ensar tabirleri daha az kullanılmış, bunun yerine Kureyşi ve Yemeni gibi kavramlar öne çıkmıştır.[34]
Tarihi kaynaklara göre Sakife olayı da muhacirlerle ensar arasındaki rekabetin ve çatışmanın sahnesi olmuştur.[35] Ebu Bekir’e biat esnasında ensardan Hubab b. Münzir kılıcını muhacirlere çekmiş, Ömer b. Hattab ise ensarın ileri gelenlerinden Sa‘d b. Ubade’ye “münafık” demiştir.[36]
Sakîfe’de Muhacirlerin Rolü
Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra ensardan bir grup, Sa‘d b. Ubade’yi halife seçmek için Beni Saide Sakifesi’nde toplandılar. Ancak Ebu Bekir b. Ebi Kuhafe, Ömer b. Hattab ve Ebu Ubeyde bin Cerrah gibi muhacirlerin katılmasıyla tartışma ve çatışma yaşandı.[37] Ebu Bekir, muhacirlerin ensardan üstün ve hilafete daha layık olduğunu savundu.[38] Hubab b. Münzir, bir emir ensardan bir emir de muhacirlerden seçilmesini önerdi; fakat bu teklif Ömer b. Hattab tarafından reddedildi. Daha sonra Ebu Bekir, hilafet için Ömer ve Ebu Ubeyde’yi aday gösterdi. Ancak onlar kabul etmeyerek Ebu Bekir’in faziletlerinden söz edip onun hilafete en layık kişi olduğunu belirttiler ve biat ettiler.[39] Ardından muhacirlere bağlı Beni Eslem kabilesi Medine’ye girerek Ebu Bekir’e biat etti.[40]
Meşhur Muhacirler
Peygamber’in (s.a.a) emriyle Mekke’den Medine’ye hicret eden meşhur kişiler şunlardır:
- İmam Ali (a.s): Şiilerin ilk imamı ve Peygamber’in (s.a.a) halefidir. Leyletü’l-mebit gecesinde Peygamber’in (s.a.a) yatağında yatarak müşriklerin onun hala Mekke’de olduğunu sanmalarını sağladı.[41] Ayrıca Peygamber’in emanetlerini sahiplerine iade etmekle görevlendirilmişti ve üç gün sonra Medine’ye yöneldi.[42]
- Fatıma (s.a): Peygamber’in (s.a.a) kızı olup h.k 2. yılda İmam Ali (a.s) ile evlendi.[43] O, birkaç kadınla birlikte -aralarında Fatıma bint Esed’in de bulunduğu- İmam Ali’nin (a.s) öncülüğünde, Peygamber’in (s.a.a) hicretinden üç gün sonra Medine’ye göç etti.[44]
- Ümmü Seleme: Abdullah b. Esed’in hanımı olup kabilesi bir süre onun kocasıyla birlikte hicretine mani oldu. Ebu Seleme’nin şehadetinden sonra Peygamber’in (s.a.a) eşi oldu.[45]
- Ebu Bekir: Peygamber’e (s.a.a) hicret yolculuğunda eşlik etti ve onunla beraber Sevr Mağarası’nda gizlendi.[46] Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra halife seçildi. Ehl-i sünnete göre ilk halifedir, fakat Şiiler onun hilafetini kabul etmez ve Peygamber’in (s.a.a) Ali’yi (a.s) kendi halefi tayin ettiğine inanırlar.[47]
- Diğerleri: Ömer b. Hattab (ikinci halife),[48] Osman b. Affan (üçüncü halife), Hamza b. Abdülmuttalib (Peygamber’in amcası), Osman b. Maz‘un, Ebu Huzeyfe, Mikdad b. Amr, Ebu Zerr Ğifari ve Abdullah b. Mes‘ud’dur.
Ayrıca Peygamber’in (s.a.a) kızları Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Rukiyye; Fatıma bint Esed, Ümmü Eymen, Aişe, Zeynep bint Cahş ve Sevde bint Zem‘a b. Kays da hicret eden kadınlardandır.[49]
İlgili Konular
Kaynakça
- ↑ Mekrîzî, İmtâʿu’l-esmâʿ, 1420 h.k, c.9, s.85; Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, 1959, c.1, s.257.
- ↑ Mekrîzî, İmtâʿu’l-esmâʿ, 1420 h.k, c.9, s.169.
- ↑ Mekrîzî, İmtâʿu’l-esmâʿ, 1420 h.k, c.9, s.82.
- ↑ Mekarim Şîrâzî, Tefsîru’n-Nemûne, 1374 h.ş, c.7, s.261-262.
- ↑ Naṣır Mekārim-i Şīrāzī, el-Ems̱el, 1421 h.k, c.8, s.194.
- ↑ Caʿferî, Tefsîru Kevser, 1376 h.ş, c.2, s.536.
- ↑ Bkz: Enfâl, 72-75; Bakara, 218.
- ↑ Nahl, 42.
- ↑ Mekarim Şîrâzî, el-Emsel, 1421 h.k, c.8, s.95.
- ↑ Enfâl, 74.
- ↑ Tabersî, Mecmaʿu’l-beyân, 1372 h.ş, c.4, s.499.
- ↑ Bakara, 218; Enfâl, 74.
- ↑ Âl-i İmrân, 195.
- ↑ Allâme Tabâtabâî, el-Mîzân, 1417 h.k, c.9, s.374; Subhânî, el-İlâhiyyât, 1412 h.k, c.4, s.445.
- ↑ Şeyh Tûsî, et-Tibyân, Dâr İhyâʾi’t-türâs el-ʿArabî, c.9, s.329.
- ↑ İbn Saʿd, et-Tabakâtu’l-kübrâ, 1410 h.k, c.3, s.214.
- ↑ Yaʿkûbî, Târîhu’l-Yaʿkûbî, Dâr Sâdır, c.2, s.160.
- ↑ Yaʿkûbî, Târîhu’l-Yaʿkûbî, Dâr Sâdır, c.2, s.160.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.2, s.369.
- ↑ Mesʿûdî, et-Tenbîh ve’l-eşrâf, Dâr es-Sâvî, s.200.
- ↑ Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, 1959, c.1, s.257.
- ↑ Belâzurî, Ensâbu’l-eşrâf, 1959, c.1, s.257.
- ↑ Belâzurî, Ensâbü’l-eşrâf, 1959, c.1, s.258-259; İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, Dârü’l-ma‘rif, c.1, s.469.
- ↑ İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, 1409 h.k, c.2, s.419.
- ↑ Kur’an, Tegâbün, 64/14.
- ↑ Tabersî, Mecmau’l-beyân, 1372 h.ş, c.10, s.451.
- ↑ Bkz: Âmilî, es-Sahîh min Sîreti’n-Nebiyyi’l-a‘zam, 1426 h.k, c.5, s.99.
- ↑ Bkz: Âmilî, es-Sahîh min Sîreti’n-Nebiyyi’l-a‘zam, 1426 h.k, c.5, s.101; Mekrîzî, İmtâ‘u’l-esmâ‘, 1420 h.k, c.1, s.69.
- ↑ Diyarbakırî, Târîhu’l-Hamîs, Dâr Sâdır, c.1, s.353.
- ↑ Âmilî, es-Sahîh min Sîreti’n-Nebiyyi’l-a‘zam, 1426 h.k, c.5, s.103.
- ↑ Mekrîzî, İmtâ‘u’l-esmâ‘, 1420 h.k, c.1, s.191-192.
- ↑ Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, 1422 h.k, c.2, s.134.
- ↑ Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, 1422 h.k, c.2, s.136.
- ↑ Ali, el-Mufassal fî Târîhi’l-Arab kable’l-İslâm, 1422 h.k, c.2, s.134-136.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.3, s.220-221.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.3, s.220-221.
- ↑ İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, 1385 h.k, c.2, s.325.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.3, s.219-220.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.3, s.220-221.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.3, s.205.
- ↑ Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Dârü’s-Sâvî, s.200.
- ↑ Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Dârü’s-Sâvî, s.200.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.2, s.410.
- ↑ İbn Şehrâşûb, Menâkıb, 1379 h.k, c.1, s.183.
- ↑ İbn Hişâm, es-Sîretü’n-nebeviyye, Dârü’l-ma‘rif, c.1, s.469.
- ↑ Taberî, Târîhu’l-ümem ve’l-mülûk, 1387 h.k, c.2, s.273-274.
- ↑ Muzzafar, es-Sakîfe, 1415 h.k, s.60-65.
- ↑ Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Dârü’s-Sâvî, s.200.
- ↑ Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Dârü’s-Sâvî, s.200.
Bibliyografi
- Kur'an.
- İbn Esîr, Alî b. Muhammed, Esedü'l-ğâbe fî maʿrifeti's-sahâbe, Beyrut, Dârü'l-fikr, 1989/1409 h.k.
- İbn Esîr, Alî b. Muhammed, el-Kâmil fî't-târîh, Beyrut, Dâr Sâdır, 1385 h.k/1965.
- İbn Saʿd, Muhammed b. Saʿd, et-Tabakâtü'l-kübrâ, thk. Muhammed ʿAbdülkâdir Atâ, Beyrut, Dârü'l-kütübi'l-ʿilmiyye, 1990/1410 h.k.
- İbn Şehrâşûb, Muhammed b. Alî, Menâkıb Âl-i Ebî Tâlib, ʿAllâme, Kum, 1379 h.k.
- İbn Hişâm, ʿAbdülmelik b. Hişâm, es-Sîretü'n-nebeviyye, thk. Mustafa es-Sakkâ, İbrâhîm el-Ebyârî, ʿAbdülhafîz Şiblî, Beyrut, Dârü'l-maʿrifa, t.y.
- Belâzurî, Ahmed b. Yahyâ, Ensâbü'l-eşrâf (c. 1), thk. Muhammed Hamîdullah, Mısır, Dârü'l-maʿârif, 1959.
- Caʿferî, Yaʿkûb, Tefsîr-i Kevser, Kum, Muʾessese-i İntişârât-ı Hicret, 1376 h.ş.
- Diyarbekrî, Hüseyin b. Muhammed, Târîhu'l-hamîs fî ahvâli enfesi'n-nefîs, Beyrut, Dâr Sâdır, t.y.
- Subhânî, Caʿfer, el-İlâhiyyât ʿalâ hedye'l-kitâb ve's-sünne ve'l-ʿaql, Kum, el-Merkezü'l-ʿâlemî li'd-dirâsâti'l-İslâmiyye, 1412 h.k.
- Şeyh Tûsî, Muhammed b. Hasan, et-Tibyân fî tefsîri'l-Kur'ân, thk. Ahmed Kasîr Âmilî, mukaddime: Âgâ Büzürg Tahrânî, Beyrut, Dâr İhyâʾi't-türâsi'l-ʿarabî, t.y.
- Tabâtabâî, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mîzân fî tefsîri'l-Kur'ân, Kum, Dâfıru'l-İntişârâtü'l-İslâmî el-münteşibe bi-Câmiʿati'l-Müderrisîn fî Havadisi ʿİlmiyye-i Kum, 1417 h.k.
- Tabersî, Fadl b. Hasan, Mecmaʿu'l-beyân fî tefsîri'l-Kur'ân, mukaddime: Muhammed Cevâd Belâğî, Tahran, Nâsır-ı Husrev, 1372 h.ş.
- Taberî, Muhammed b. Cerîr, Târîhu'l-ümem ve'l-mülûk, thk. Muhammed Ebü'l-Fazl İbrâhîm, Beyrut, Dârü't-türâs, 1387 h.k/1967.
- Âmilî, Caʿfer Murtazâ, es-Sahîh min sîreti'n-nebî el-aʿzam, Muʾessese-i ʿİlmî-Ferhengî Dârü'l-hadîs, 1426 h.k/1385 h.ş.
- ʿAlî, Cevâd, el-Mufassal fî târîhi'l-ʿArab kable'l-İslâm, Dârü's-Sâkî, 1422 h.k/2001.
- Mesʿûdî, Alî b. Hüseyin, et-Tenbîh ve'l-eşrâf, tashih: ʿAbdullâh İsmâʿîl es-Sâvî, Kahire, Dârü's-Sâvî, t.y. (Kum, Muʾessese-i Neşrü'l-menâbiʿi's-saqâfi'l-İslâmiyye).
- Muzaffar, Muhammed Rizâ, es-Sakîfe, thk. Mahmûd Muzaffar, Kum, Muʾessese-i İntişârât-ı Ansâriyân, 1415 h.k.
- Mukaddesî, Mutahhar b. Tâhir, el-Bedʾ ve't-târîh, Bûrsâʿîd, Mektebetü's-sekâfeti'd-dîniyye, t.y.
- Mekrîzî, Ahmed b. Alî, İmtâʿu'l-esmâʿ bimâ li'n-nebî mine'l-ahvâl ve'l-emvâl ve'l-hafede ve'l-metâʿ, thk. Muhammed ʿAbdülhamîd en-Nesîmî, Beyrut, Dârü'l-kütübi'l-ʿilmiyye, 1420 h.k/1999.
- Mekârim Şîrâzî, Nâsır, el-Emşel fî tefsîri Kitâbillâhi'l-münzel, Kum, Medrese-i İmâm Alî b. Ebî Tâlib, 1421 h.k.
- Mekârim Şîrâzî, Nâsır, Tefsîr-i Nemûne, Tahran, Dârü'l-kütübi'l-ʿilmiyye, 1374 h.ş.
- Yaʿkûbî, Ahmed b. Ebî Yaʿkûb, Târîhu'l-Yaʿkûbî, Beyrut, Dâr Sâdır, t.y.