Muta Nikâhı

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Geçici Evlilik sayfasından yönlendirildi)


Muta Nikâhı veya Geçici Evlilik (Arapça: زواج المتعة), kadının belirli bir süreliğine ve belirlenmiş bir mehir karşılığında bir erkekle kıydığı müstahap bir nikâh çeşididir. Kur’an’da “Kadınlardan biriyle evlenerek faydalandığınız takdirde mehirlerini kararlaştırıldığı veçhile verin.…”(Nisa, 24)[Not 1] ayeti geçici nikâh hakkında nazil olmuştur. Müslümanlar Sadrı İslam döneminde muta nikâhının meşruiyeti konusunda ittifak etmişlerdir. Ancak bu şer'i hükmün Hz. Peygamber’den (s.a.a) sonra da baki kalıp kalmadığı konusunda farklı iddialarda bulunmuşlar.

İmamiye arasında Hz. Peygamber’in (s.a.a) asrından sonra geçici nikâhın meşruiyetinde hiçbir anlaşmazlık yoktur. Geçici nikâh, İmamiye fıkhına tabi olan İran anayasasında resmi olarak tanınmaktadır.

Etimoloji

“Muta-ı Nisa” veya “geçici nikâh”, kadının ya bizzat kendisinin veya kendi vekili aracılığı ile belirli bir süre ve belirlenmiş bir mehir ile şer'i bir engeli olmayan bir erkekle nikâh kıymasıdır. Şer'i maniden maksat: nesebi veya sebebi bağ, süt kardeşliği, iddet halinde olmak, kocasının olması, sürenin sona ermesidir (veya geriye kalan sürenin erkek tarafından kadına bağışlanması durumunda kadın erkekten ayrılmalıdır. Eğer aralarında cinsel birleşme olmuşsa, kadın iki aybaşı kanından temizlenene kadar iddet vaktini beklemelidir). Eğer adet kanı görmeyen kadınlardan ise ve menopoz yaşına da girmemişse, 45 gün beklemelidir. Ama eğer cinsel ilişki yaşanmamışsa, mutallaka (boşanmış) kadında olduğu gibi iddet beklemesine gerek yoktur. Geçici nikâhtan dünyaya gelen çocuk tüm şer'i hükümlerde daimi nikâhtan dünyaya gelen çocuğun hükmü gibidir.[1]

Tarihçe

Şia ve Sünni tarihi kaynaklar bize göstermektedir ki Hz. Resulü Ekrem Efendimizin (s.a.a) zamanında, Efendimizin vefatından sonra birinci halifenin döneminde ve hatta ikinci halifenin halifeliğinin ilk yıllarında bu evlilik türü sahabeler arasında yaygın bir biçimde uygulanmaktaydı. Ancak ikinci halife yaşanan bir olaydan dolayı, bu tür izdivaç çeşidini haram ilan etmiş ve hatta bugünden itibaren bu hükmü duyan herkesin böyle bir evlilik yapması halinde taşlanarak recm edileceği tehdidinde bulunmuştur. Buna örnek olarak Sünni kaynaklarından üç rivayete değinilecektir. Kaynak kitaplarının çoğunluğunda nakledilen en meşhur vakıalardan birisi Amr b. Hureyse’nin (veya Amra b. Haris) başından geçen şu olaydır:

“Cabir şöyle nakletmekte: ‘Amr b. Hureys, Kufe’den Medine’ye geldi ve azat edilmiş köle bir kadınla geçici nikâh kıydı. Gebe kalan köle kadını Ömer’in yanına getirdiler. Durumun nasıl olduğunu ondan sorduğunda şöyle dedi: Amr b. Hureys benimle geçici nikâh kıydı. İkinci halife Ömer, Amr b. Hureys’ten de durumu sorunca, o da teyit etti. Ömer dedi ki: Neden ondan başkasını almadın? (nikâh kıymadın) Bu olay Ömer’in geçici nikâhı yasaklamasından sonra gerçekleşiyordu.”[2]

İkinci rivayeti Muhammed b. Esved b. Halef’ten nakletmektedirler:

“Amr b. Huşeb, Ben-i Amir b. Luy kabilesinden dul bir kadınla muta nikâhı kıydı. Kadın hamile kaldı ve olay Ömer’in kulağına yetişti. Ömer ondan açıklama istedi. O dedi ki: Amr b. Huşeb benimle geçici nikâh kıydı. Olayı Amr b. Huşeb’ten de sordu. O da teyit etti. Ömer “Kimi tanık tuttunuz?” diye sordu” Ravi diyor ki “annesi mi, kız kardeşi mi, kardeşi mi yoksa babası mı dediğini bilmiyorum.” Ömer kalktı, minbere çıktı ve şöyle dedi: “Şu erkeklere ne oluyor da muta nikâhı kıyıyorlar, onun için adil şahit tutmuyorlar ve bunu aşikâr etmiyorlar. Böyleyse bu kişilere bir sınır belirleyeceğim.”[3]

İkinci halife kendi zannınca o günün şartları, koşulları ve çevrenin icap ettiği gerekçelerle kendine özgü maslahatlarla muta nikâhını haram ilan etmiştir. Bu haram ilan etme olayı “şer'i ve dini” bir yasak ve haram değil, “yasal ve geleneksel” bir yasak ve haramdı. Dolayısıyla şu cümle ondan mütevatir bir şekilde nakledilmiştir: “Resûlullah zamanında iki mut'a vardı: Hac mut’ası ve mut'a nikâhı; ben, ikisini de yasaklıyor ve yapanı cezalandıracağımı ilan ediyorum.”[Not 2] Görüldüğü gibi Ömer, haramlığı Hz. Peygamber Efendimize nispet vermemiş, bilakis diyor ki ben onu haram ilan ediyorum ve “Allah ona ceza verir” demiyor, “yapana ben ceza vereceğim” diyor.[4] Tirmizi şöyle rivayet etmektedir:

Şam ehlinden bir adam İbn-i Ömer’e muta nikâhını sordu. İbn-i Ömer dedi ki: “Muta helaldir.” Soru soran adam dedi ki: “Baban onu yasakladı.” İbn-i Ömer dedi ki: “Babam onu yasaklamış ve Allah Resulü (s.a.a) onu helal saymışsa, bizler Peygamberin sünnetine mi, yoksa babamın sözüne mi uyacağız?”[5]

Hz. Peygamber ve İmamların Geçici Nikâhları

Hz. İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayete göre Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) de muta nikâhı yapmıştır.[6] Ehlibeyt İmamlarının (a.s) da muta nikâhı yaptıklarına dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. Örneğin Hz. İmam Ali’nin (a.s) Kufe’de Ben-i Nehşel kabilesinden bir kadınla muta nikâhı yaptığı rivayetlerde geçmektedir.[7] Bu rivayete göre Hz. Ali (a.s) bu kadınla Kufe’de geçici nikâh kıymıştır. Bundan da anlaşılmaktadır ki kendi hilafeti döneminde (yani Hz. Peygamberimizden (s.a.a) sonraki üç halifeden sonraki dönem) bu izdivaç gerçekleşmiştir. Çünkü bu dönemden önce Hz. Ali (a.s) Medine’de yaşamaktaydı.

Kur’an’la İstidlal

Sünni Müfessirlerinin Görüşü

Zemahşeri Keşşaf tefsirinde[8] İbn-i Abbas’tan nakletmektedir ki “O hâlde, ne zaman onlarla muta nikâhı yaptınızsa, (ona karşılık kesilen) ücretlerini bir farz olarak (kararlaştırılmış şekilde) verin.” (Nisa, 24) ayeti kerimesi Kur’an’ın sağlam ayetlerindendir. Meybudi’nin “Keşfu’l Esrar ve Uddetu’l Ebrar[9] kitabı ayetin sağlam ayetlerden olduğunu Hasan ve Mücahit’ten nakletmektedir. Sa’lebi, “el-Keşfu ve’l-Beyan an Tefsiri’l Kur’an[10] kitabında bu ayetin nesh olmadığını Hz. Ali’den (a.s) naklettiği bir rivayette açıklamıştır.

Şia Müfessirlerinin Görüşleri

Tefsir-i Kummi[11], el-Burhan fi Tefsiri’l Kur’an[12], Alau’r-Rahman fi Tefsiri’l Kur’an[13], Tefsir-i Cevamii’il Cami[14], Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an[15] ve Tefsiru’l Mizan[16] tefsir kitapları “O hâlde, ne zaman onlarla muta nikâhı yaptınızsa, (ona karşılık kesilen) ücretlerini bir farz olarak (kararlaştırılmış şekilde) verin.” (Nisa, 24) ayeti kerimesinin muta nikâhı hakkında nazil olduğunu tasrih etmişlerdir.

“Mut’a” kelimesi “İstemte’tum” kelimesinden alınmıştır. İslam’da geçici nikâh anlamına gelir. Terim olarak “hakikat-i şer'iyye”dir. Bu da muta kelimesinin Hz. Resulullah’tan (s.a.a) ve sahabelerin sözlerinde defalarca kullanıldığına tanıklık etmektedir. İslam’ın ünlü müfessir ve âlimi İbn-i Abbas, Cabir İbn-i Abdullah, Ubey İbn-i Ka’b, İmran Husayn, Said b. Cubeyr, Mücahit, Katade, Sadi gibi sahabe ve tabiinlerin büyükleri, Ehlisünnet müfessirlerinin çoğunluğu ve Şia müfessirlerinin tamamı yukardaki ayetin hükmünden geçici mut’a nikâhını anlamaktadırlar. Öyle ki Şia ile ilgili tüm konularda Şia’ya itiraz etme alışkanlığı ile tanınan Fahri Razi bile bazı açıklamaların ardından ayet hakkında şöyle yazmaktadır: “Bize göre yukardaki ayet muta nikâhının hükmünün caiz olduğuna delalet etmektedir. Ama bizce anılan hüküm bir süre geçtikten sonra nesh edilmiştir.” Vahyin sırlarına herkesten daha çok vakıf olan Ehlibeyt İmamları (a.s) görüş birliği ile ayeti bu anlamda tefsir etmişlerdir. Bu konu hakkında çok sayıda rivayet nakledilmiştir.[17]

Kur’an Ayetinin Neshedilmesi

Muta hükmünün Hz. Fahri Kainat Efendimiz (s.a.a) zamanında nesh edildiği (hükmünün kaldırıldığı, geçersiz kılındığı) hakkındaki rivayetler oldukça dağınık ve çelişkilerle doludur. Bazıları Hayber savaşında, bazıları Mekke’nin fethinde, bazıları Tebuk savaşında, bazıları Evtas savaşında ve bazıları da buna benzer savaş dönemlerinde bu ayetin hükmünün nesh edildiğini iddia etmektedirler. Dolayısıyla nesh rivayetlerinin tamamının sahte ve uydurma rivayetler olduğu bunca çelişki ve tezatlardan anlaşılmaktadır. Bazıları diyorlar ki Hz. Peygamber’in (s.a.a) kendisi bu hükmü nesh etmiştir ve dolayısıyla bu ayetin nasihi (nesh edeni, hükmünü kaldıranı) Hz. Peygamber’in (s.a.a) hadisi ve sünnetidir. Bazıları diyorlar ki bu ayetin nasihi Talak ayetidir: “Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları iddetlerini gözeterek boşayın ve iddeti de sayın…” Hâlbuki bu ayetin konuyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Zira bu ayet talak hakkındadır. Oysa muta nikâhında talak yoktur, nikâh süreye tabidir ve süre bittiğinde muta nikâhı da kendiliğinden sona erer.

Bu tür izdivaç çeşidinin Hz. Resulullah’ın (s.a.a) zamanında olduğu kesindir. Buna mukabil hükmün nesh edildiğine dair güvenilir ve itimat edilir bir delil yoktur. Dolayısıyla tıpkı usul-u fıkıh biliminde kesinleşmiş kural gereği, bu izdivaç çeşidinin kalıcılığına hüküm verilir. Ömer’den nakledilen ünlü cümle de bu hükmün Hz. Resulullah’ın (s.a.a) zamanında asla nesh edilmediği hakikatine açık bir kanıttır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) dışında hiç kimsenin hüküm nesh etme hakkı yoktur. Yalnızca Efendimiz (s.a.a) Allah’ın emri ile istenilen hükmü kaldırabilir. Hz. Resulullah’tan (s.a.a) sonra nesh babı tamamen kapatılmıştır. Yoksa her yerinden kalkan içtihat bahanesi ile Allah’ın hükümlerini nesh ederse, bu durumda artık ebedi ve sonsuza kadar kalacak olan şeriattan geriye bir şey kalmaz. İlke olarak Hz. Resulullah’ın (s.a.a) sözleri karşısında içtihat, nass mukabilinde içtihattır ve bunun hiçbir itibarı yoktur.[18]

Sünnet ve Rivayetlerle İstidlal

Ehli Sünnet Rivayetleri

Sahih-i Müslim[19], Sahih-i Buhari[20], Musnef İbn-i Ebi Şeybe[21] ve Müsned-i Ahmed[22] Abdullah İbn-i Mesud’dan şöyle rivayet etmektedirler: “Bizler Resulullah’ın yanında savaşmaktaydık ve eşlerimiz yoktu. Dedi ki kendimizi hadım etmemiz daha iyi olmaz mı? Hz. Resulullah (s.a.a) bizi bu işten sakındırdı. Sonra bize mehriye (elbise ve benzeri şeyler) vererek kadınlarla muta ve geçici nikâh yapmamız için izin verdi.

Sahih-i Buhari[23], Cabir İbn-i Abdullah ve Müselleme b. Ekva’dan şöyle nakletmektedir: “Resulullah’ın davetçisi yanımıza gelerek bize şöyle dedi: ‘Peygamber kadınları muta etmeniz için size izin verdi. (yani muta nikâhı kıyın).”

Ahmet b. Hambel, Ebi Said Hudri’den rivayet etmektedir ki bizler Resulullah’ın zamanında muta yapıyorduk ve mehriyelerimizi elbise ve buna benzer şeylerden veriyorduk.”[24]

Musannef Abdurrazzak, Cabir İbn-i Abdullah’tan şöyle rivayet etmektedir: “Hepimiz Resulullah (s.a.a) ve Ebu Bekir’in döneminde bir miktar un ve hurmayla mehriye verirdik ve geçici nikâh kıyardık. Ama Amr b. Hureys’in yaptığı bir şeyden dolayı Ömer onu yasakladı.”[25]

Şia Rivayetleri

İmam Cafer Sadık (a.s) muta hakkındaki bir soruya şöyle cevap vermiştir: Kur’an-ı Kerim’de şöyle bir ayet vardır: “O hâlde, ne zaman onlarla muta nikâhı yaptınızsa, (ona karşılık kesilen) ücretlerini bir farz olarak (kararlaştırılmış şekilde) verin. Mehir kesiminden sonra, (ücret veya süre hususunda) karşılıklı anlaşmanızda size bir günah yoktur. Allah, hiç şüphesiz bilendir, hikmet sahibidir. (Nisa, 24)[26]

İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hz. Ali (a.s) bir çok defa şöyle buyurmuştur: ‘Eğer Ömer benden öne geçmeseydi (yani benden önce halife olmasaydı ve muta nikâhını yasaklamasaydı) şaki ve bedbaht kişiler dışında hiç kimse zina yapmazdı.”[27] Hanefi mezhebinin imamı Ebu Hanife, İmam Cafer Sadık’a (a.s) muta hakkında sorduğunda İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Subhanallah! Acaba Allah’ın kitabını okumadın mı? Şöyle buyurmakta: “O hâlde, ne zaman onlarla muta nikâhı yaptınızsa, (ona karşılık kesilen) ücretlerini bir farz olarak (kararlaştırılmış şekilde) verin.” Ebu Hanife diyor ki Allah’a andolsun ki sanki o güne kadar bu ayeti okumamıştım.”[28]

Abdullah b. Umeyr Leysi, İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) yanına gelerek şöyle dedi: “Kadınların mutası konusundaki görüşün nedir?” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Allah-u Teâlâ, onu kitabında ve Peygamberinin sünnetinde helal karar kılmıştır. Öyleyse kıyamet gününe kadar helaldir.”[29]

Sahabelerin Görüşleri

Güvenilir tarih ve rivayetlerden ve Ehlisünnet fakihlerinin görüşlerinden anlaşıldığı kadarıyla, sahabelerden bir grup hatta Peygamber Efendimizin (s.a.a) vefatından sonra, yani halifelerin hilafeti ve sonrasında bile geçici nikâha inanmaktaydılar. Onların fıkhi görüşü mutanın caiz ve mubah olduğu yönündeydi. Bu sahabelerden bazıları şunlardır:

  1. İmran b. Hussayn Hazai (ö. 52 h.k)
  2. Ebu Said Hudri (ö. 74 h.k)
  3. Cabir b. Abdullah Ensari (ö. 78 h.k)
  4. Zeyd b. Sabit Ensari (ö. 55)
  5. Abdullah b. Mesud (ö. 32)
  6. Selleme b. Ekva (ö. 74)
  7. Ali b. Ebi Talib (a.s) (şehadeti. 40)
  8. Amr b. Hureys (ö. 85)
  9. Muaviye b. Ebi Sufyan (ö. 60)
  10. Selleme b. Umeyye.
  11. Rabia b. Umeyye.
  12. Amr b. Huşeb.
  13. Ebi b. Ka’b (ö. 30)
  14. Ebu Bekir’in kızı Esma (ö. 73)
  15. Ümmü Abdullah binti Ebu Hayseme.
  16. Abdullah b. Abbas b. Abdulmuttalib.
  17. Sumeyr (ö. 59)
  18. Enes İbn-i Malik (ö. 93)
  19. Abdullah b. Ömer.[30]

Tabiin ve Muhaddislerin Görüşleri

Bir grup tabiin ve tabiin tabiinleri ve bir grup muhaddis, mutanın caiz olduğuna inanmaktaydılar. Bu kişiler, sihahi sitte (Ehlisünnet'in doğru bildiği altı doğru kitap) ve başka kitap yazarlarının güvenerek onlardan hadis naklettiği kişilerdir. Bu kişiler şunlardan ibarettir:

  1. Malik b. Enes.
  2. Ahmed b. Hambel.
  3. Said b. Cubeyr.
  4. Abdullah b. Abdulaziz b. Cerih.
  5. Ata b. Ebi Rabbah.
  6. Tavus Yemani.
  7. Amr b. Dinar.
  8. Mücahit b. Ceber.
  9. Saddi.
  10. Hakem b. Uteybe.
  11. İbn-i Ebi Melike.
  12. Zefer b. Evs b. Hedesan Medeni.
  13. Talha b. Musarrif el-Yami.[31]

Muvafık ve Muhaliflerin Görüşleri

Muta nikâhının haram ve helal olduğu konusunda haram olduğu görüşünü ileri süren ikinci halife taraftarları ile onlara muhalif olanlar arasında münakaşa ve tartışmalar yaşanmıştır:

  • Said b. Cubeyr’den şöyle rivayet edilmektedir: “Duydum ki Abdullah b. Zübeyr bir hutbe okumuş ve İbn-i Abbas’ın mutanın helal olduğuna dair fetvasına itiraz etmiş ve baş kaldırmıştır. İbn-i Abbas dedi ki: Eğer doğru söylüyorsan annene sor. Abdullah annesinden sorduğunda o da “evet, İbn-i Abbas doğru söylüyor, bu şekildeydi” dedi. İbn-i Abbas dedi ki: Eğer istersem o yolla (muta nikâhı ile) dünyaya gelen Kureyş erkeklerinin hepsinin adını sayarım.”[32]
  • Başka bir rivayette şöyle demektedir: Cabir’e dedim ki İbn-i Zübeyr geçici nikâhı yasaklıyor ve İbn-i Abbas ise ona emrediyor. Cabir dedi ki: Hadis benim elimde dönmektedir. Bizler Hz. Resulullah’ın (s.a.a) zamanında muta yapmaktaydık. Ömer b. Hattab’ın dönemi olduğunda, Ömer bir hutbe okuyarak şöyle dedi: Allah Azze ve Celle her ne isterse Peygamberi için helal etmişti ve Kur’an o yerlerde nazil olmaktaydı. Şimdi haccınızı umrenizden ayırın ve kadınlarla bu nikâhtan vazgeçin ki eğer geçici nikâh kıyan birini yanıma getirirlerse, ona recm cezası uygularım.”[33]
  • Kuleyni şöyle diyor: Ali b. İbrahim şöyle diyor: Ebu Hanife, Ebu Cafer Muhammed b. Numan Sahib-i Tak’a şöyle sordu: Ey Ebu Cafer! Muta hakkında ne diyorsun? Onu helal biliyor musun?

Dedi ki: Evet

Dedi ki: Öyleyse neden kölelerine muta yapmaları ve senin için kazanç elde etmelerine mani oluyorsun?

Ebu Cafer dedi ki: “Her şeyde bir şevk ve istek olacak” diye bir şey yoktur. İsterse o şeyler helallerden olsun. İnsanların bir ölçü ve derecesi vardır. Kendi ölçülerini korurlar ancak, ey Ebu Hanife! Nebiz (bir çeşit şarap) konusunda ne diyorsun, acaba helal midir?

Dedi ki: Evet.

Dedi ki: Öyleyse neden kadınlarını şarap satan yerlere koymuyor ve onlardan para kazanmıyorsun?

Ebu Hanife dedi ki: Bire karşılık bir, ancak senin cevabın daha sağlamdı.

Sonra dedi ki: Ey Ebu Cafer! “Seele Sailun”[34] diye bir ayet vardır. Mutanın haramlığına hüküm vermekte ve Peygamberden de ayetin neshine dair rivayet vardır.

Ebu Cafer dedi ki: “Seela sailun” suresi, Mekki bir suredir ve muta ayeti[35] Medeni[36] bir ayettir. Senin rivayetin ise müstesna ve nadirdir.

Bu sırada Ebu Hanife dedi ki: Miras ayeti de mutanın neshine delalet etmektedir.

Ebu Cafer dedi ki: Bu nikâhın (muta) mirası yoktur.[37]

Ebu Hanife dedi ki: Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? (Evlilik mirassız olur mu?)

Ebu Cafer dedi ki: Eğer Müslümanlardan bir erkek ehli kitaptan (Yahudi, Hristiyan gibi semavi din mensupları) bir kadınla evlenirse ve o Müslüman ölürse, o kadın hakkındaki hükmün ne olur?

Ebu Hanife dedi ki: O ehli kitaptan olan kadına Müslümandan miras kalmaz.

Dedi ki: Öyleyse mirassız izdivaç da olur.

Sonra birbirlerinden ayrıldılar.[38]

Diğer İslam Fırkalarının Görüşleri

Muta nikâhını batıl bilen Ehlisünnet[39] dışındaki diğer İslam mezhepleri muta nikâhı hakkında şöyle demektedirler:

Ehlisünnet ve İbaziye mezheplerinin ortak noktası muta nikâhının haram olduğudur. İbaziye, muta nikahı ile ilgili ayetin nesh olduğuna inanmaktadır.[40]-[41]-[42]

Fıkıhta Hanefi olan Zeydiye mezhebi de muta nikâhının haram olduğuna inanmaktadır. Zeydiye mezhebinden muta nikâhını helal bilen kimse yoktur.[43]-[44]

İsmailiyye mezhebi de muta nikâhını caiz bilmemektedir. Evliliğin yalnızca daimi evlilik ve mülkü yemin olduğuna inanmaktadır.[45]

Erkânı

Geçici nikâh, evliliğin iki kısmından biridir ve müstahaptır.[46] Geçici nikâhın dört rüknü vardır:

Lafızları

Muta akdi de öteki akitler gibi icab ve kabulden teşkil olmaktadır. İcab, meşhurun görüşüne göre bu lafızlardan biriyle olmalıdır: «زَوَّجْتُک» «مَتَّعْتُک» «أَنْکحْتُک» “Zevvectuke”, “Mette’tuke” veya “Enkehtuke”. Muta nikâhı, “temlik, icare, hibe” gibi lafızlarla gerçekleşmez. Kabul ise: «قَبِلْتُ النِّکاحَ»،« قَبِلْتُ المُتْعَةَ»،« قَبِلتُ التَّزْویجَ»یا«قَبِلْتُ» “Kabiltu’n-Nikahe”, “Kabiltu’l Mut’ete”, “Kabiltu’t-Tezvice” veya yalnızca “Kabiltu” gibi kişinin razı olduğunu ortaya koyan inşa lafızlarıyla olmalıdır.[47] Geçici evliliğin lafız şartları, daimi nikâhtakilerle aynıdır.[48]

Erkek ve kadından her biri, birbirlerinden nasıl yararlanacakları, zamanı ve mekânını ve nikahla örtüşme şartıyla başka şeyleri de belirtebirirler.[49] Erkeğin geçici akit yaptığı eşiyle cinsel ilişkiye dört aydan uzun bir süre girip giremeyeceği konusunda fikir ayrılığı vardır.[50]

Çiftler

Geçici nikâh, Müslüman erkek ve kadın arasında ve ayrıca son dönem müçtehitlerin meşhur görüşüne göre, Müslüman erkekle ehli kitaptan (Yahudi, Hristiyan gibi semavi din mensubu) olan kadın arasında gerçekleşebilir. Ancak Müslüman kadınla ehli kitaptan olan erkek arasında muta nikâhı caiz değildir.[51]

Geçici nikâh için seçilen kadının mümine (Şia) ve iffetli olması ve şüphe durumunda (başka birisiyle evli olup olmadığı, iddetinin bitip bitmediği…) sorgulanması müstahaptır. Meşhur görüşe göre, zina eden fahişe kadınla muta nikâhı kıymak mekruh ve bazılarına göre ise, haramdır. Muta yapılması halinde o kadının (fahişe) zinadan uzak tutulması müstahaptır.[52]

Bakire genç kızlarla geçici nikâh kıymak mekruhtur ve nikâh kıyılması halinde bekâretinin bozulmasının keraheti vardır. Yetişkin reşide kızların babalarının izni olmadan geçici nikâh kıyıp kıyamadığı hakkında fikir ayrılıkları var ve bazıları böyle bir nikâhı (izinsiz) batıl bilmektedirler.[53]

Mehir

Geçici nikâhta mehrin zikredilmesi akdin sıhhat şartıdır. Zikredilmemesi durumunda nikah akdi doğru değildir.[54] Kadın, akdin okunmasıyla mehrin sahibi olur. Ancak mihrin tamamına mülkiyetinin istikrar bulması, cinsel ilişkiye ve belirlenen süre zarfında erkeğin temkin edilmesine bağlıdır.[55] Erkek cinsel ilişkiye girilmeden süreyi kadına bağışlarsa, mehrin yarısı kadının hakkı olur.[56]

Süre

Bu akitte sürenin zikredilmesi, akdin sıhhat şartıdır. Zikredilmemesi durumunda, meşhur görüşe göre nikâh akdi daimi evlilik olarak gerçekleşir. Süre, belirli olmalı, eksilme ve çoğalma, belirsiz ve genel olmamalıdır. Örneğin "birkaç günlüğüne", "birkaç aylığına" veya "hacılar hacdan geldiklerinde" gibi ifadeler doğru değildir.

Erkek, sürenin bir kısmını veya tamamını kadına bağışlayabilir ve bunun için kadının iznine ihtiyaç yoktur.[57] Geçici nikâhta talak yoktur. Karı ve koca sürenin sona ermesiyle ya da erkeğin süreyi kadına bağışlamasıyla sona erer.[58] Meşhur görüşe göre, süre dolmadan veya bir önceki muta nikâhının süresi kadına bağışlanmadan, aynı kadınla muta nikâhını yenilemek veya muta nikâhını daimi evliliğe dönüştürmek doğru değildir.[59]

Muta Nikâhının İddeti

Kadın, muta nikâhının süresinin dolmasıyla yahut erkeğin süreyi kadına bağışlamasıyla cinsel ilişki gerçekleşmişse, gebe kalmamışsa, regl ve adet görme yaşında olmasına rağmen regl olmuyorsa, kadın 45 gün iddet beklemelidir. Regl görmesi durumunda iddetinin iki regl dönemi mi, bir regl dönemi mi, yoksa bir buçuk regl dönemi mi, yahut iki tohr (reglden temizlenmek) olduğu konusunda fikir ayrılıkları vardır. Birinci görüş (iki regl dönemi) meşhurdur. Gebe kalmış kadının iddet süresi ise, bebeği doğurma dönemine kadardır.[60]

Meşhur görüşe göre hamile olmayan kadının kocası ölmüşse, iddet bekleme süresi dört ay on gündür. Bazıları bu sürenin yarısının yeterli olduğuna inanıyorlar. Kadının hamile olması durumunda ise, bebeğin dünyaya gelmesi mi, yoksa vefat iddetinin süresi mi daha fazla ona bakılır. Hangisi daha uzun süreli ise, o süreyi iddet olarak beklemelidir.[61]

Geçici ve Daimi Evlilik Arasındaki Farklar

  1. Bu iki evliliği birbirinden ayıran ilk şey, kadın ve erkeğin geçici bir evlilik yapmaya karar vermeleri ve süre bitiminden sonra yeniden istemeleri durumunda temdit etmeleri ve istememeleri durumunda ise, birbirlerinden ayrılmalarıdır.
  2. Geçici nikah şart ve koşullar açısından daha özgürlükçüdür. Kadın ve erkek istedikleri şekilde anlaşma yapabilirler. Örneğin daimi evlilikte erkek istesin istemesin kadının günlük ihtiyaçlarını, elbise, ev ve ayrıca ilaç, doktor gibi diğer ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Ancak geçici nikâhta karı ve koca aralarında yaptıkları anlaşmaya göre hareket ederler. Erkeğin bu masrafları kabul etmemesi veya üstesinden gelemeyeceği söz konusu olduğu gibi, kadının bu masrafları erkekten istememesi de mümkündür.
  3. Süresiz ve daimi evlilikte, kadın istesin veya istemesin erkeği “evin reisi” unvanı ile kabul etmek ve aile çıkarları çerçevesinde erkeğin emirlerine uymak zorundadır. Ancak muta nikâhında bu durum aralarındaki anlaşmaya göre şekillenir.
  4. Süresiz ve daimi evlilikte, erkek ve kadın istesin veya istemesin birbirlerinden miras alırlar. Ama geçici nikâhta miras yoktur.
  5. Süresiz ve daimi evlilikte, bazı fakihlere göre çiftlerden hiçbiri karşı tarafın rızasını almadan karşı tarafın çocuk sahibi olmasına ve üremeye mani olmaya hakkı yoktur. Ancak geçici nikâhta karşı tarafın rızasını almak zorunlu değildir. Gerçekte bu da çiftlere tanınan bir başka özgürlüktür. Bu evlilikten dünyaya gelen çocuğun, süresiz ve daimi evlilikten dünyaya gelen çocukla arasında hiçbir fark yoktur (tüm hakları aynıdır).
  6. Mehir, hem süresiz evlilikte ve hem de süreli evlilikte gereklidir. Şu farkla ki süreli evlilikte mehrin zikredilmemesi, akdin batıl olmasına neden olur. Ama süresiz evlilikte nikah batıl olmaz ve “mehrul misl” (benzeri kadınlardaki mehir miktarı) baz alınır.
  7. Süresiz ve daimi evlilikte zevcenin annesi ve kızı, zevce ve zevcin babası ve oğlu zevceye haram ve mahremse, süreli ve muta nikâhında da bu aynıdır. Süresiz ve daimi evlilik yapan kadına evlenme teklifinde bulunmak başkalarına haramsa, süreli ve muta nikâhı kıymış kadına da evlilik teklifinde bulunmak haramdır.
  8. Süresiz ve daimi evlilikteki kadın talak sonrası bir süre iddet beklemek zorundaysa, muta nikâhı yapan kadın da süre bitiminden veya sürenin erkek tarafından bağışlanmasından sonra bir süre iddet beklemek zorundadır. Şu farkla ki daimi evlilikte kadın üç dönem adet görmeli ve muta nikâhında ise, kadın iki dönem veya kırk beş gün beklemelidir.
  9. Süresiz ve daimi evlilikte iki kız kardeşi aynı anda almak ve evlenmek caiz olmadığı gibi, geçici evlilikte de aynıdır.[62]
  10. Süreli ve geçici nikâhta daimi evliliğin aksine kadın seçiminde bir sınırlama yoktur. Erkek geçici nikâhta istediği kadar kadınla muta nikâhı kıyabilir.[63]

Eşi Olan Erkeğin Muta Nikâhı Yapması

Muta nikahında, ne bu hasane ve güzel sünnet unutkanlığa terk edilmeli ve ne de müstahaplığı bahane gösterilerek karısının yaşamdan ve İslam’dan soğumasına neden olunmalıdır. Her ne kadar kadının rahatsız olup olmaması, geçici evliliğin meşruiyet ve cevazında bir etkisi olmasa da ve muta nikâhının haram olmasına sebep olmasa da.

İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur:

“Geçici nikâhta güzel olan sünnete iktifa edilmesidir. Ona çok rağbet edilmemelidir ki daimi eşe ilgisiz kalınmasın. Zira bu durum kadınların küfre ve inkâra yönelmelerine ve bu işe emredenlere ve Ehlibeyt'e (aleyhimu’s-selam) kötü söz söylemelerine ve beddua etmelerine neden olur.”[64]

Başka bir rivayette de İmam Hadi’ye (a.s) muta hakkında bir soru sorduklarında İmam (a.s) şöyle cevap vermiştir:

“Muta, Allah’ın daim evlilikle ihtihaçsız kılmadığı kişiler için mubah ve mutlak helaldir. Dolayısıyla eğer daimi evlilikle mutaya ihtiyaç kalmazsa, yalnızca eşi yanında olmadığı zaman onun için uygun olur.”[65]

Geçici Evliliğin Felsefesi

Şehit Ayetullah Mutahhari şöyle demektedir:

“Geçici nikah konusunda gerçekten insan eğer biraz dikkat ederse, onun acil durumlar için olduğu anlaşılır.[66] İslam muta nikahına bir eşi olan ve bazen iki ve üç ve hatta dört eşi olan bir grubun çeşitlilik ve sevaba nail olmaları için geçici nikah peşinde koşmaları için izin vermemiştir. Bunlar için sevap yoktur; günahları bile vardır.”[67]

Üstat Mutahhari, İmamların (a.s) geçici evlilik konusundaki teşvik ve nehiylerini ortaya koyan çeşitli rivayetlere de değinerek şöyle demektedir:

“Bana göre İmamların, eşi olan erkekleri bu işten sakındırmaları bu yasanın ilk hikmetinde yatmaktadır. Bu yasanın ihtiyacı olmayan erkekler için konulmadığını bildirmek için söylemişlerdir. Nitekim İmam Kazım (a.s) Ali b. Yaktin’e şöyle buyurmuştur: “Muta nikâhından sana ne; Allah seni ondan müstağni ve ihtiyaçsız kılmıştır.” Başka birisine ise şöyle buyurmuştur: “Bu iş (muta nikâhı) Allah’ın eş vererek ihtiyaçlarını gidermediği kişilere yakışır. Ama eğer birisinin eşi varsa, sadece eşine ulaşmadığı yerlerde bu şeylere yönelebilir.” İnsanların genelini bu işe teşvik etmelerinin nedeni ise, onun ikinci hikmetinde yatmaktadır. Yani “terk edilmiş sünnetleri ihya etmek” nedeniyledir. Zira yalnızca ihtiyaç sahiplerinin bu terk edilmiş sünneti ihya etmeleri yeterli değildi.”[68]

Muhammed Hüseyin Kaşifu’l Gıta, geçici nikâhın felsefesi hakkında şöyle demektedir:

“İslam, başta gençler olmak üzere normal evlilik yapamaya gücü olmayanların cinsel sorunları için çözüm yolları göstermiştir. Bu tür durumlarda birbirlerine ilgi duyan erkek ve kadınların daimi evliliğin ağır sorumluluğu altına girmeden, geçici bir süreliğine geçici bir nikâh kıymalarını ve onu normal bir evlilik gibi telakki etmelerini onlardan istemiştir. Kadından zevcelik sınırlarına hatta süre bitiminden sonra bile, riayet etmesini ve iddetini tam olarak bekleyerek geçici evliliğin kurallarına tam olarak uymasını istemiştir.”[69]

Kaşifu’l Gıta şuna inanmaktadır ki:

“Muta nikâhı, fahişelik, namussuzluk ve bir çok cinsel sapkınlıklar için etkili bir saldırıdır. Gençlerin cinsel sorunlarının çoğunu çözebilir, bu güzergâhtaki küçük ve büyük bir çok fesat ve bozgunculuğa neden olan sosyal sorunları kökünden halledebiliyor.”[70]

Muta Nikahının Şartları ve Hükümleri

İslam dini açısından geçici nikahın (muta) doğru olması için bazı şartların yerine getirilmesi gereklidir. Burada kısaca bu şartlara değineceğiz.

  • Geçici nikahın doğru olması için “nikah akdinin” okunması gereklidir. Dolayısıyla erkek ve kadının geçici nikaha razı olması yeterli değildir. Ayrıca nikah akdi kendine has lafzıyla inşa kastı ile yerine getirilmelidir.
  • Farz ihtiyat gereği[71], nikah akdi Arapça ve doğru bir şekilde okunmalıdır. Eğer kadınla erkek kendileri doğru bir Arapça'yla nikahlarını kıyamıyorlarsa, hangi dille olursa olsun nikahlarını kıyabilirler. Vekil tayin etmelerine gerek yoktur. Ancak: زوجت (zevvectu) ve قبلت (kabiltu) (tezviç ettim ve kabul ettim) sözcüklerinin anlamını ifade edecek sözcükler kullanılmalıdır.

Kadınla Erkek Kendi Geçici Nikahlarını Kıymak İstiyorlarsa

  • Eğer erkekle kadının kendisi geçici nikah akdini kıymak istiyorlarsa, nikah süresi ve mehri belirledikten sonra kadın şöyle demelidir:
Kadın ve erkek kendi nikahlarını kıymak istiyorlarsa
Arapçası Türkçe Yazılışı Türkçe Anlamı
Kadın şöyle demelidir
زَوَّجْتُکَ نَفْسِى‏ فِى الْمُدَّةِ الْمَعْلومَةِ عَلَى الْمَهْرِ الْمَعْلُومِ
Zevvectuke nefsi fil muddetil ma’lumeti alel mehril ma’lumi
Ben, kendimi belirli bir süre ve mehir karşılığı senin eşin olarak karar kıldım
(Fasıla olmaksızın) Erkek şöyle demelidir
«قَبِلتُ لِنَفْسى هکذا»
Veya Sadece şöyle demelidir:
«قَبِلتُ»

“Kabiltu linefsi hakeza”
Veya Sadece şöyle demelidir:
Kabiltu

Nikahı kendim için kabul ettim
veya şöyle demelidir:
Kabul ettim


  • Eğer kadın nikah kıyacağı erkeği kendisine vekil tayin edecek olursa, nikah süresi ve mehirlerini belirledikten sonra erkek şöyle demelidir:
Kadın nikah kıyacağı erkeği kendisine vekil tayin edecek olursa
Arapçası Türkçe Yazılışı Türkçe Anlamı
Erkek şöyle demelidir
«زَوَّجْتُ مُوَکِّلَتِى (...) لِنَفْسى فِى المُدَّةِ الْمَعْلُومَةِ عَلَى الْمَهْرِ الْمَعلُوم»[72]
“Zevvectu muvekkileti (…) linefsi fil muddetil ma’lumeti alel mehril ma’lum.”[73]
Müvekkilimi kendim için belirli bir süre ve belirli bir mehir karşılığında eş olarak karar kıldım
(Fasıla olmaksızın erkek) hemen şöyle demelidir
«قَبِلْتُ التَّزوِیجَ لِنَفْسى فِى المُدَّةِ الْمَعْلُومَةِ عَلَى الْمَهْرِ الْمَعلُوم»
Veya Sadece şöyle demelidir:
«قَبِلْتُ لِنَفْسى هکَذَا»

“Kabiltu tezvice linefsi fil muddetil ma’lumeti alel mehril malum.”
Veya Sadece şöyle demelidir:
Kabiltu linefsi hakeza

Belirli bir süre ve belirlenmiş mehir karşılığında kendim için izdivacı (evliliği) kabul ettim
veya şöyle demelidir:
Böyle bir nikahı kendim için kabul ettim


  • Eğer kadın ve erkek iki farklı kişiyi kendilerine vekil tayin ederlerse, nikah süresi ve mehirlerini belirledikten sonra kadının vekili erkeğin vekiline şöyle demelidir:
Kadın ve erkek iki farklı kişiyi kendilerine vekil tayin ederlerse
Arapçası Türkçe Yazılışı Türkçe Anlamı
Kadının vekili erkeğin vekiline şöyle demelidir
زَوَّجْتُ مُوَكِّلَتى مُوَكِّلَكَ فِي الْمدَّةِ الْمَعْلُومَةِ عَلى المَهْرِ المَعْلُوم
“Zevvectu muvekkileti muvekkileke fil muddetil ma’lumeti alel mehril ma’lum.”
Belirli bir süre ve belirlenmiş bir mehir karşılığında müvekkilimi müvekkilinizin eşi ve zevcesi olarak karar kıldım
(Fasıla olmaksızın) erkeğin vekili hemen kadının vekiline şöyle demelidir
«قَبِلْتُ لِمُوَكِّلي هكَذا»
“Kabiltu limuvekkili hakeza”
Müvekkilim için böyle bir nikahı kabul ettim


  • Nikah akdi okunduğu sırada mehri belirlemek ve zikretmek gereklidir.
  • Kadın ve erkek, veya onların nikahını kıyan vekillerin “nikah akdini” inşa kastıyla okumaları gerekmektedir. Yani eğer kadın ve erkek kendi nikahlarını okuyorlarsa, kadın “zevvectuke nefsi” dediğinde kastı kendisini erkeğin kadını olarak karar kılmak olmalıdır. Aynı şekilde erkekte “kabiltu tezvice” dediğinde kastı kadının artık kendi eşi olduğu olmalıdır.
  • Nikah akdini okuyan kişi, baliğ ve akıl sahibi olmalıdır.
  • Eğer karı ve kocanın akdini okuyan kişi vekil veya velileri olursa, nikah akdinde karı ve koca muayyen edilmelidir.
  • Ergenlik dönemine girmiş ve reşit olmuş bir kız[74] Yani kendi maslahat ve hayrını teşhis edebilme çağına gelmiş; eğer evlenmek istiyor ve bakire ise, babasından veya dedesinden (babasının babasından) izin almak zorundadır. Ancak eğer bakire olmaz ve bekareti[75] (bir önceki) kocası tarafından bozulmuşsa, baba yahut dedenin izni gerekmez.
Ancak eğer baba ve dedesi yoksa veya onlara ulaşma imkanı olmazsa ve onlardan izin alması mümkün olmaz ve kızın evlenmeye ihtiyacı olursa, bu durumda baba veya dedesinin iznini almaya gerek yoktur. Ayrıca eğer kız için uygun ve münasip bir eş adayı bulunur, şer’i ve örfi olarak onun dengi ve eşi sayılırsa, ancak baba veya dedesi gerekçesi olmayan yersiz gerekçelerle engel olur ve zorluk çıkarırsa, bu durumda baba veya dededen izin almaya gerek yoktur. (Bir çok müçtehit bu konularda ittifak etmiştir)
  • Geçici nikahın icrası sırasında kadın başka birinin nikahı altında bulunmamalıdır.

Babanın İzninin Gerekli Olduğu Yerler ve Bekaret

Lütfen aşağıdaki sorular hakkında değerli görüşlerinizi belirtiniz:

  1. Eğer bir kız spor yaparken veya doğal felaketler sonucunda kızlık zarını kaybederse, bakire(mi)dir ve evlenmek için babasının iznine ihtiyaç var mıdır?
  2. Evlenmiş ve evlendiği kişiyle yatmış, ancak cinsel ilişki yaşamamış bir kızın, yeniden evlenmesi için babasının iznine ihtiyacı var mıdır?
  3. Zina veya şüphe (ve sanıyla) cinsel ilişki (vety-i bi-şüphe)[76] yoluyla bekaretini kaybetmiş bir kızın, evlenmek için babasının iznine ihtiyacı var mıdır?
  4. Meşru olmayan bir yolla (lezbiyenlik veya bir şeyi cinsel organına sokmakla) kızlık zarını kaybetmiş bir kızın evlenmesi için babanın iznine ihtiyacı var mıdır?
  5. Anal yolla zina eden bir kızla babasının izni olmadan (geçici) evlilik yapılması doğru mudur?

Ayetullah uzma Hamanei:

1. ve 4. soruların yanıtı: “Eğer bekaretini evlilik ve şüphe (ve sanıyla) cinsel ilişki (vety-i bi-şüphe) yolu dışında veya zina yolu haricinde (örneğin atlama, zıplama gibi spor) yollarıyla kaybetmişse, bakire hükmüne sahiptir ve bu durumda velinin izni olmadan evlilik ihtiyata göre batıldır.
2. Bu durumda farz ihtiyat gereği, kızın velisinin izni gereklidir.
3. Bekaretini şüphe (ve sanıyla) cinsel ilişki (vety-i bi-şüphe) veya zina yoluyla kaybetmişse, bakire hükmünde olmasa bile ihtiyat gereği [77] baba veya dedenin (babasının babası) izninin alınması gereklidir.
5. Genel olarak farz ihtiyat gereği bakire kızla evlenmek için babası veya dedesinin izni gereklidir ve izinsiz yapılan nikah farz ihtiyat gereği doğru değildir.

Ayetullah uzma Sistani:

Tüm durumlarda kızın evliliği için babanın izni gereklidir. Ancak ikinci soruda kız eğer babasının izni ile evlilik yapmış ve evlilik sırasında ön (vajinal) veya arkadan (anal) cinsel ilişki gerçekleşmişse, bu durumda babanın izni düşer.

Ayetullah uzma Mekarim Şirazi

1. 3. 4. ve 5. Bakire kızla evlilik, kızın velisinin izni alınmadan caiz değildir. Bakireden maksat, ister bekareti mevcut olmuş olsun, isterse olmamış olsun önceden evlilik gerçekleştirmeyen kız demektir.
2. Birinci evliliği babanın izni ile gerçekleşmişse, bir sonraki evlilik için babanın iznine ihtiyaç yoktur.

Dış Bağlantılar

Kaynak Kitaplar

Şia fakih ve yazarları geçmişten günümüze kadar, “Mut’a” hakkında veya “Geçici Nikâh” adı altında mutanın cevaz ve meşruiyetini ispatlayan çok sayıda makale ve kitap kaleme almışlardır. Onlardan bazıları şunlardır[78]:

  1. Kitabu’l Mut’a, yazar: İbn-i İshak Nihavendi (ö. 269);
  2. Risalet Fi’l-Mut’a, yazar: Şeyh İbrahim Katfan (1264 h.k);
  3. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi Yahya Cürcani. Bu kitabı Şeyh Tusi, “el-Fihrist” kitabında zikretmiştir.
  4. Kitabu’l Muta, yazar: Ahmed b. Yahya Kummi, (350 h.k);
  5. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi Cafer Kummi;
  6. Risalet fi’l-Muta, yazar: Allame Meclisi (1111 h.k);
  7. Kitabu’l Muta, yazar: Bendar b. Abdullah İmami;
  8. Kitabu’l Muta, yazar: Tevfik el-Fekiki, Reddu ale Musa Carullah’a reddiye olarak Allame Kaşifu’l Gıta’nın nazarları altında 1356 h.k. yılında yazılmıştır.
  9. Kitabu’l Muta, yazar: Seyyid Şerif Muzri Ali;
  10. Kitabu’l Muta, yazar: Hasan b. Harruzad Kummi;
  11. Kitabu’l Muta, yazar: Hasan b. Ali b. Ebi Hamza Betaini;
  12. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi Muhammed Hasan b. Ali b. Fazzal Kûfi;
  13. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi Abdullah Said-i Kummi;
  14. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi’l Kasım Eş’eri, (299 h.);
  15. Kitabu’l Muta, yazar: Şeyh Nizamettin Sahreşti, dördüncü ve beşinci asırda kaleme alınmıştır.
  16. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi’l Fazli’l Verrak;
  17. Kitabu’l Muta, yazar: Seyyid Abdulhüseyin Şerafettin Amuli;
  18. Hişam b. Hakem’in çağdaşı olan Ali b. İsmail b. Şuayb b. Meysem Tammar Kufi’nin yazdığı kitap.
  19. Kitabu’l Muta, yazar: Ebi Hasan Muhallebi Ezdi;
  20. Kitabu’l Muta, yazar: Ebu’l Hasan Ali b. Hüseyin Fetahi;
  21. Kitabu’l Muta, yazar: Ali b. Hasan Tai Tatari;
  22. Risalet fi’l-Mut’a, yazar: Seyyid Ali b. Seyyid Nasirabadi, (1259 h.);
  23. Risalet fi’l-Muta, yazar: Şeyh Ali b. Abdullah Bahrani, (1318);
  24. Risalet fi’l-Muta, yazar: Seyyid Nakavi Cayisi, (1329 h.);
  25. Kitabu’l Muta, yazar: Ebu Ahmed Ezidi Bağdadi, (217);
  26. Kitabu’l Muta, yazar: Ebu’l Fazl Sabuni Cu’fi, Mısır’da yaşamaktaydı.
  27. Kitabu’l Muta, yazar: Safvani, Kuleyni’nin öğrencisidir. Şeyh Tusi “el-Fihrist” kitabında adını zikretmiştir.
  28. Kitabu’l Muta, yazar: Ebu’l Hüseyin Rahni Şeybani;
  29. Kitabu’l Muta, yazar: Şeyh Saduk (381);
  30. Kitabu’l Muta, yazar: Şeyh Mufid (413 h.). Bu kitap Şeyh Müfid’in muta hakkında kaleme aldığı üç kitaptan birisidir. “El-Mucez fi’l-Muta” ve “Muhtasaru’l Muta” diye iki kitabı daha vardır.
  31. Kitabu’l Muta, yazar: Şeyh Murtaza Ensari (1218 h.);
  32. Kitabu’l Muta, yazar: Ebu Hüseyin Nermaşiri;
  33. Kitabu’l Muta, yazar: Yunus b. Abdurrahman. Bu kitap evlilik nedenleri ve muta araştırmaları dışında yazdığı kitaptır.
  34. Kitabu’l Mut’ateyn: Mut’etu’n-Nisa ve Mut’etu’l Hac, yazar: Ebu İshak Sakafi (283 h.);
  35. Kitabu’l Mut’ateyn, yazar: Fazıl b. Şazan Nişaburi;
  36. Kitabu’z-Zevac el-Muvakkat fi Mesaili’l Mut’a ve Fevaidiha lil-Mucteme el-Beşeri ve Islah Hali’l İnsan, yazar: Seyyid Hibetuddin Şehristani;
  37. Kitab İddetu’l Mut’ametti biha, yazar: Muhammed Taki Davudi;
  38. Kitabu’l Muta Beyni’ş-Şeriat ve’l Bid’at, yazar: Murtaza Musevi Erdebili;
  39. Kitabu’l Mu’ta ve Meşruiyetiha fi’l İslam, yazar: Bir grup yazar.
  40. Kitabu’l Muta, yazar: Seyyid Cafer Murtaza;
  41. Kitabu’l Muta, yazar: Seyyid Muhammed Taki Hekim;
  42. Kitabu’l Muta, yazar: Şefai;
  43. Kitabu Nikahi’l Mu’ta: yazar: Nasır b. İbrahim Mukaddesi;
  44. Kitabu’z-Zevaci’l Muvakkat, yazar: İsmail Hadi;
  45. Hakikatu Zevac el-Misyar ve Meşruiyyeti’l Mut’a, yazar: Seyyid Muhammed Ali Bekai;
  46. Zevacu’l Muta, yazar: Celal el-Verdani.

Kaynakça

  1. Askeri, İzdivac-ı Muvakkat der İslam, s. 13, 14.
  2. Sanaani, Musannif Abdulzak, c. 7, s. 500.
  3. Sanaani, Musannif Abdulzak, c. 7, s. 500, 501.
  4. Kaşifu’l Gıta, İn Est Ayini Ma, s. 268.
  5. Tirmizi, Sünnen-i Tirmizi, c. 3, s. 185, 186.
  6. Vesailu’ş-Şia, c. 21, s. 13.
  7. Vesailu’ş-Şia, c. 21, s. 10.
  8. Zemahşeri, el-Keşşaf an Hakaik-i Gavamizi’t-Tenzil, c. 1, s. 498.
  9. Meybudi, Keşfu’l Esrar ve İddetu’l Ebrar, c. 2, s. 469.
  10. Sa’lebi, el-Keşfu ve’l Beyan an Tefsiri’l Kur’an, c. 3, s. 287.
  11. Kummi, Tefsir-i Kummi, c. 1, s. 136.
  12. Bahrani, el-Burhan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 2, s. 85.
  13. Belagi Necefi, Alau’r-Rahman fi Tefsiri’l Kur’an, c. 2, s. 76.
  14. Tabersi, Tefsir-i Cevamii’l Cami, c. 1, s. 249.
  15. Tabersi, Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, c. 5, s. 101, 103.
  16. Tabatabai, el-Mizan, c. 14, s. 271, 273.
  17. Tefsir-i Numune, c. 3, s. 335, 336.
  18. Tefsir-i Numune, c. 3, s. 338.
  19. Nişaburi, Sahih-i Müslim, c. 4, s. 130.
  20. Buhari, Sahih-i Buhari, c. 3; Maide suresini tefsiri, bap, 97, s. 168 ve Kitabu’n-Nikâh, bap, 8, s. 337.
  21. İbn-i Ebi Şeybe, el-Musannef İbn-i Ebi Şeybe, c. 3, s. 391.
  22. Ahmed b. Hambel, Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 692.
  23. Buhari, Sahih-i Buhari, c. 3, s. 345, 346.
  24. Ahmed b. Hambel, Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 400.
  25. El-Musannef Abdurrezzak, c. 7, s. 500.
  26. Kuleyni, Furu-u Kâfi, c. 11, s. 7.
  27. Kuleyni, Furu-u Kâfi, c. 11, s. 8.
  28. Kuleyni, Furu-u Kâfi, c. 11, s. 11.
  29. Kuleyni, Furu-u Kâfi, c. 11, s. 7.
  30. Tabesi, İzdivac-ı Muvakkat der Reftar ve Goftar-ı Sahabe ve Tabiin, s. 19, 98.
  31. Tabesi, İzdivac-ı Muvakkat der Reftar ve Goftar-ı Sahabe ve Tabiin, s. 72, 95.
  32. Askeri, İzdivac-ı Muvakkat der İslam, s. 49.
  33. Askeri, İzdivac-ı Muvakkat der İslam, s. 50, 52.
  34. Mearic, 30.
  35. Nisa, 24.
  36. Dolayısıyla Medeni surelerden önce nazil olan Mekki sureler Medeni sureleri nesh edemez.
  37. Yani muta nikâhı irs ayetinin umumundan nusus vesilesi ile çıkarılır. Nitekim Ehli kitap çıkarılmıştı.
  38. Kuleyni, Furu-u Kâfi, c. 11, s. 12, 13.
  39. Daru’l İfta el-Mısriyye.
  40. El-Hasaisu’l Barize fi’l-Fıkhi’l İbazi.
  41. Mektebetu’l İfta fi Saltanat-i Umman.
  42. Mektebetu’l İfta fi Saltanat-i Umman.
  43. Bkz. Haşimi, Re’bu’s-Sad’, c. 2, s. 876, 891.
  44. Hadi, el-Ahkâm fi’l-Helal ve’l-Haram, s. 349, 351, 353.
  45. Numan, Deaimu’l İslam, c. 2, s. 181.
  46. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 139, 151.
  47. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 154, 155.
  48. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 186, 189.
  49. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 139, 151.
  50. Cevahiru’l Kelam, c. 29, s. 115, 117; Urvetu’l Vuska, c. 2, s. 810.
  51. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 27, 28; el-Hedaiku’n-Nadire, c. 24, s. 5.
  52. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 157, 160.
  53. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 186.
  54. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 162.
  55. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 14, 167, 168.
  56. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 139, 151.
  57. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 166.
  58. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 168.
  59. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 202.
  60. Cevahiru’l Kelam, c. 30, s. 200.
  61. Muhzibu’l Ahkâm, c. 26, s. 95.
  62. Mecmua Asar-ı Üstat Şehit Mutahhari, c. 19, s. 62, 63.
  63. El-Urvetu’l Vuska, c. 2, s. 814.
  64. Kuleyni, Usul-u Kâfi, c. 5, s. 453.
  65. Kuleyni, Usul-u Kâfi, c. 5, s. 452, 453.
  66. Mecmua Asar-ı Üstat Şehit Mutahhari, c. 27, s. 225.
  67. Mecmua Asar-ı Üstat Şehit Mutahhari, dipnot, c. 26, s. 437.
  68. Mecmua Asar-ı Üstat Şehit Mutahhari, c. 19, s. 82.
  69. Kaşifu’l Gıta, İn Est Ayini Ma, s. 385, 386.
  70. Kaşifu’l Gıta, İn Est Ayini Ma, s. 387.
  71. Fetva aşamasından sonra yapılması zorunlu hükümdür.
  72. Noktalı yerlere kızın ismi gelmelidir. Örneğin 'zevvectu muvekkileti (Zeyneb) linefsi fil muddetil ma’lumeti alel mehril ma’lum
  73. Noktalı yerlere kızın ismi gelmelidir. Örneğin 'zevvectu muvekkileti (Zeyneb) linefsi fil muddetil ma’lumeti alel mehril ma’lum
  74. Reşideden maksat: Kız kendi maslahatını teşhis kapasitesine sahip, şehvani tahrik ve heyecandan kaynaklanan baskı ve dürtülerden uzak olarak karar alabilmekte; kendisinin ve ailesinin geleceği ile ailesinin onurunu dikkate alabilmektedir. Ancak akli buluğa ermemiş kız, kendi geleceği hakkında karar alamaz. Kendi ve ailesinin hayır ve maslahatını bilmez. Her ne kadar yaşı çok fazla da olsa reşide sayılmaz. Baba veya dedesinin (babasının babası) izni olmadan evlenemez.
  75. Eğer bekareti zina veya başka yollarla bozulmuşsa, baba ve dedesinin izni düşmez. Bu durumda onların iznini almak zorundadır.
  76. Vety-i bi-şüphe: “Erkeğin kendi eşi olmamasına rağmen eşi zannederek bir kadınla cinsel ilişkiye girmesi veya nikah kıyılmasının doğru ve doğru olduğunu zannederek cinsel ilişkiye girmesi ve sonradan akdinin doğru olmadığının anlaşılma durumu.”
  77. müstehap olarak
  78. Tabersi, İzdivac-ı Muvakkat der Reftar ve Goftar-ı Sahabe ve Tabiin, s. 135, 138.
  1. فَمَا اسْتَمْتَعْتُم بِهِ مِنهُْنَّ فََاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَة
  2. «مُتعَتان کانَتا عَلی عَهدِ رَسولِ اللهِ و اَنا اُحَرِّمُهُما و اُعاقِبُ عَلَیهِما»

Bibliyografi

  • Bahrani, Haşim b. Süleyman, el-Burhan fi Tefsiri’l Kur’an, Muhakkik Kısmı’d-Deresati’l İslamiyye, müessese el-Bi’set, Kum, 1374 h.ş.
  • Kummi, Ali b. İbrahim, Tefsir-i Kummi, Muhakkik, Musevi Cezayiri Tayyip, Daru’l Kitap, Kum, 1404.
  • Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsiri el-Mizan, Camiu Müderrisin, Kum, 1417 h.k.
  • Nişaburi, İbn-i Müslim, el-Camiu’s-Sahih el-Musemmea Sahih-i Müslim, Daru’l Afaki’l Cedide, Beyrut.
  • Muhammed b. İsmail, Buhari, Sahih-i Buhari, Daru’l Fikr, Beyrut, m. 1997.
  • İbn-i Ebi Şeybe Kufi, Abdullah b. Muhammed, el-Musannef fi’l-Ahadis ve’l Asar, Daru’l Fikr, Beyrut, m. 1989.
  • Ahmed b. Hambel, Müsned-i Ahmed b. Hambel, Daru İhyaru’t-Turasu’l Arabi, Beyrut, m. 1991.
  • Kuleyni, Muhammed b. Yakup, Furu-u Kafi, Daru’l Hadis, Kum, m. 1430.
  • Mekarim, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 3, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, 1371 h.ş.
  • Merkez-i Tahkikat-ı Kamputuri Ulum-u İslami (Nur), Şehit Mutahhari yazılımı.
  • Askeri, Murtaza, İzdivac-ı Muvakkat der İslam, mütercim: Muhammed Cevad Mukrimi, Mecmeu Alim-i İslami, 1377.
  • Necefi, Muhammed Hasan, Cevahiru’l Kelam fi Şerh-i Şeraiu’l İslam, Daru İhya et-Turas el-Arabi, Beyrut, 1404 h.k.
  • Belaği Necefi, Muhammed Cevad, Alau’r-Rahman fi Tefsiri’l Kur’an, Bonyad-ı Biset, Kum, 1420 h.k.
  • Tabersi, Fazıl b. Muhammed, Tefsir-i Cevamiu’l Cami, Tahran Üniversitesi yayınları ve Kum Havza Müdürlüğü, Tahran, 1377 h.ş.
  • Tabersi, Fazıl b. Muhammed, Tercüme: Mecmeu’l Beyan fi Tefsiri’l Kur’an, Ferahani yayınları, Tahran, 1377 h.ş.
  • Zemahşeri, Mahmut, el-Keşşaf an Hakaiku Gavamizi’t-Tenzil, Daru’l Kitabu’l Arabi, Beyrut, 1407 h.k.
  • Sa’lebi Nişaburi, Ahmed b. İbrahim, el-Keşşaf ve’l Beyan an Tefsiri’l Kur’an, Daru İhya Turas el-Arabi, Beyrut, 1422 h.k.
  • Sanaani, Abdurrezzak b. Himam, el-Musannef, c. 7, Meclisi İlmi, m. 1970.
  • Haşimi, Ahmed b. İsa, Re’bu’s-Sad’, Daru’n-Nefais, Beyrut, 1410 h.k.
  • Kaşifu’l Gıta, Muhammed Hüseyin, İn Est Ayini Ma, tercüme: Nasır Mekarim, Medrese-i İmam Emiru’l Müminin (a.s), Kum, 1370 h.ş.
  • Amuli, Şeyh Hürrü, Muhammed b. Hasan (1104 h.k.), Vesailu’ş-Şia, Müessese-i Alulbeyut, Kum, 1409 h.k, birinci baskı.
  • Tirmizi, Muhammed b. İsa, Sünen-i Tirmizi, Daru’l Fikr.
  • Kuleyni, Muhammed, el-Kafi, Muhakkik ve Musahhih, Gaffari, Ali Ekber, Ahundi, Muhammed, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran, dördüncü baskı, 1407 h.k.