Hz. Hatice (s.a)
Kişisel Bilgiler | |
---|---|
İsim | Hatice binti Huveylid |
Künye | Ümmü'l Müminin |
Lakap | Seyyidetu nisau Kureyş, Hayrunnisa, Kübra... |
Doğum tarihi | Ammul Filden 15 yıl önce |
Doğum yeri | Mekke |
Yaşadığı yer | Mekke |
Nesep/kabile | Kureyş |
Ünlü akrabaları | Hz. Fatıma Zehra (s.a) |
Vefatı | 10 Ramazan, Bi'setin 10. yılı |
Türbe | Mekke, Mualla mezarlığı |
Sehabelik Bilgiler | |
İslam'a geçtiği zaman | İlk müslüman kadın |
Şöhretinin nedeni | Hz. Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi)in birinci hanımı, Hz. Fatıma Zehra (s.a)ın annesi |
Sehabeler | |
İmam Ali aleyhi selam • Ammar bin Yasir • Ebu Bekir • Ömer İbn Hattab • Zübeyr bin Avvam • Zeyd bin Harise • Selman-ı Farisi • Ebu Zer Gifari • Mikdad bin Amr • Talha bin Ubeydullah • Ebu Eyyub El-Ensari • Ebu Talib • vb. |
Hatice binti Hüveylid veya Haticetü'l Kübra (Arapça: خَدِيجَةُ بِنْتِ خُوَيْلِدٌ); Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) ilk eşi ve ilk Müslüman olan hanımdır. "Ümmü’l Müminin" diye meşhurdur. Kendisi Kureyş eşraflarından olan Hüveylid b. Esed b. Abduluzza b. Kusay’ın kızıdır. Annesi Amir b. Lüey’in evlatlarından Fatıma binti Zaide’dir. Cahiliyet döneminde kendisine “Tahire” denmekteydi. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ona “Kübra” lakabını takmıştır. Hz. Hatice (s.a) Bi’setten önce Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendi.[1] Peygamber Efendimizin (s.a.a) İbrahim dışındaki tüm çocukları ondan dünyaya gelmiştir. Erkek çocukları Kasım ve Abdullah [Not 1] ve kız çocukları ise, Zeynep, Rukayye (Rukiye), Ümmü Gülsüm ve Fatıma’dır (s.a).[2]
Hz. Hatice-i Kübra (s.a) tüm kadınlardan önce İslam’ı kabul ederek iman etmiştir. Serveti, İslam dini ve nübüvvetin gelişmesine neden olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.a) daima onu över, metheder ve şöyle buyururdu: “Ben (kadınlar içinde) Hatice’den daha üstün olana nail olmadım; tüm insanlar inkar ederken, o bana inandı; herkes beni yalanlarken, o "sen doğrusun çekinme ve devam et" dedi. Herkes beni yalnızlığa terk ederken, o sadece imanı ve sevgisiyle değil, malıyla da bana destek oldu. Bu uğurda maddi varlığını feda etmekten geri durmadı. Bana her şartta sahip çıktı ve üstelik çocuklarımın anasıdır.” Hz. Hatice (s.a) hicretten üç yıl önce ve altmış beş yaşında iken Mekke-i Muazzama’da hayatını kaybetti.[3] Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) ilk önce kendi cübbesi ile ve daha sonra cennet cübbesi ile Hz. Hatice’yi (s.a) kefenleyerek Mekke’nin “Hücun Dağı” eteklerindeki Mualla türbesinde toprağa verdi.[4]
Hz. Hatice’nin (a.s) Özellikleri
Ümmü Hint[5] künyeli Hz. Hatice binti Hüveylid b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay el-Kureyşi el-Esedi, Ümmü’l Müminin, Hz. Peygamberin (s.a.a) ilk eşi ve Peygamber Efendimize (s.a.a) iman eden ilk kadındır.[6] Mekke’de dünyaya gelmiş ve orada hayatını kaybetmiştir. Net olarak hangi tarihte dünyaya geldiği bilinmemektedir. Kendi kavmi ve müttefikleri Ben-i Abdüldar b. Kusay tarafından saygı duyulan babasının evinde büyümüş ve olgunlaşmıştır.[7] Şerif bir hanımefendi, zengin ve kendi zamanında itibar sahibi olan bir insandı.[8] Cabir b. Abdullah Ensari’nin rivayet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.a) dünya kadınlarının en üstünleri olarak Hz. Hatice, Hz. Fatıma, Hz. Meryem ve Hz. Asiye’yi tanıtmıştır.[9] Yine Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hz. Hatice’yi (s.a) kamil kadınlardan saymış[10] ve onu en üstün kadınlardan biri olarak tanıtmıştır.[11] Kaynaklarda: "Tahire", "Zekiye", "Merziye", "Sıddıka", "Seyyide-i Nisau Kureyş" (Kureyş kadınlarının en üstünü),[12] "Hayrunnisa" (kadınların en hayırlısı)[13] ve üstün sıfatlı kadın lakapları ile anılmaktadır.[14] Ayrıca "Ümmü’l Müminin" ve "Ümmü Zehra" künyeleri ile de anılmaktadır.[15]
İslam’dan Önce Hz. Hatice (s.a)
Kaynaklar, Hz. Hatice’nin (s.a) İslam’dan önceki durumu hakkında her hangi bir açıklamada bulunmamıştır. Yalnızca üstün makamı, fazilet sahibi biri olduğu ve ticaret ile uğraştığı kaydedilmiştir. Kaynaklarda Hz. Hatice’nin (s.a) İslam’dan önceki yaşantısı hakkında servet sahibi olduğu ve malını muzaribe şeklinde [Not 2] ve bazı kişilerin istihdamı ile kazanç elde ederek, ticaret yaptığından bahsedilmektedir.[16]
Yine kaynaklarda yüksek sosyal statüsüne, şeref ve nesep sahibi olduğuna işaret edilmiştir. İbn-i Seyyidinnas bu konu hakkında şöyle yazmaktadır: “O, şerif ve dirayetli bir hanımefendi idi. Allah ona hayır ve keramet vermiştir. Arap nesepleri arasında orta sınıf, ancak büyük şeref sahibi ve varlıklı bir kadındı.”[17] Belazuri ise onun hakkında şöyle yazmaktadır: “Vakıdi isnadında şöyle demiştir: Hatice binti Hüveylid, asaletli ve nesep sahibi zengin bir tüccardı.”[18]
Hz. Hatice’nin (s.a) Evliliği
- Ana Madde: Hz. Peygamberin (s.a.a) Eşleri
Hz. Hatice’nin (s.a) evlilik konusu hakkında Şia ve Ehlisünnet düşünürleri arasında fikir ayrılıkları olmuştur. Ehlisünnet Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlenmeden önce iki kere evlendiğine ve her evliliğinden bir çocuk sahibi olduğuna inanmaktadır. Ehlisünnet tarihi kaynaklarının çoğunluğu, Hz. Hatice’nin (s.a) önceki evliliklerini kabul etmiş ve evlendiği kişilerin ve çocuklarının isimlerini zikretmiştir. Örnek olarak aşağıdaki kayıtlara bakılabilir:
1. Belazuri "Ensabü’l Eşraf" adlı kitabında “Ebu Hale” künyeli “Safvan b. Muhriz’i tanıtırken şöyle yazmaktadır: "...O, Hz. Hatice'nin Peygamberden (s.a.a) önceki eşi idi.”[19]
2. İbn-i Habip de “El-Münemmak” kitabında “Ebu Hale” künyeli “Nebbaş’ı tanıtırken, Hz. Hatice'nin (s.a) Peygamber Efendimizden önceki eşinin Nebbaş olduğunu yazmıştır.[20]
3. İbn-i Habip aynı şekilde “El-Münemmak” adlı kitabından sonra yazdığı “El-Muhabber” kitabında üç kere evlenen kişilerin isimlerini kaydederken Hz. Hatice'nin (s.a) de adını yazmıştır. Hz. Hatice'nin (s.a) Peygamber efendimizden (s.a.a) önce “Ebu Hale en-Nebbaş el-Useydi” ve “Atik b. Abid b. Abdullah b. Ömer b. Mahzum” adlı kişilerle evlendiğine değinmiştir.[21]
Buna karşın Şia düşünürleri konunun tüm boyutlarını daha titiz bir şekilde araştırdıktan sonra, Hz. Hatice'nin (s.a) önceki evlilikleri hakkında kuşkuya düşmüş ve Hz. Hatice'nin (s.a) önceden hiçbir evlilik yapmadığına ve ilk evliliğinin Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) ile olduğuna inanmaktadır. Hz. Hatice'nin (s.a) Hz. Peygamber Efendimizden (s.a.a) önce hiç evlilik yapmadığına dair delil ve karineler şu şekilde özetlenebilir:
1. İbn-i Şehraşub, Seyyid Murtaza’nın “Şafi”, Şeyh Tusi’nin “Talhis” adlı kitaplarında Hz. Hatice'nin (s.a) Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendiğinde “Azra” olduğuna işaret etmişlerdir. Elbette bu kişiler, “Rukiye” ve “Zeynep” adlı çocukların Hz. Hatice'nin (s.a) kız kardeşi Hale’den olduklarına inanmaktadırlar.[22] Öyle anlaşılıyor ki bu görüşte bazı hatalar bulunmaktadır. Çünkü tarihi kaynaklarda Hz. Hatice'nin (s.a) “Rukiye” ve “Zeynep” adlı çocuklarının önceki evliliklerinden değil, bizzat Hz. Peygamber efendimizden (s.a.a) olduğu kaydedilmiştir.[23]
2. Hz. Hatice'nin (s.a) yüksek konum ve makamı, Kureyş’in ileri gelenlerinden bir çoğunun evlilik teklifini reddetmesi de Hz. Hatice'nin (s.a) Peygamber efendimizden (s.a.a) önce evlilik yapmadığına başka bir kanıttır. Kabile taassup ve bağnazlığının hakim olduğu Hicaz’ın düşünce ve kültür atmosferinde Kureyş’in tanınmış büyüklerinden olan Hz. Hatice (s.a) gibi bir kadının Temim ve Mahzum kabilelerinden iki Arap’la evlendiği nasıl kabul edilebilir?[24]
3. Hz. Hatice'nin (s.a) Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlenmeden önce başkalarıyla evlenmediğine dair diğer bir delil ise, şu olabilir: Peygamber Efendimizden (s.a.a) sayılan ve Hz. Hatice’ye (s.a) nispet verilen bu iki çocuk, yapılan araştırmalarda Hz. Hatice'nin (s.a.a) çocukları değildir. Bilakis Hz. Hatice'nin (s.a) kız kardeşi Hale’nin çocukları idi. Hale ilk olarak Mahzum kabilesinden bir adamla evlendi ve ondan bir çocuğu oldu. Sonra Temimli başka birisiyle evlendi ve ondan da "Hint" adlı başka bir çocuğu oldu. Hz. Hatice (s.a) Hale’nin eşinin ölümünden sonra Hale ve iki çocuğunun bakımını üstlendi. Arapların örfünde olan Rabiyye’nin [Not 3] çocukları kendileri için oğul olarak kabul edildiğinden, onları Peygamber efendimizin (s.a.a) çocukları olarak saymışlardır.[25]
Hz. Hatice'nin (s.a) Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile Evliliği
Hz. Muhammed (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Hatice’den daha üstününü görmedim. Tüm insanlar inkar ederken, o bana inandı. Herkes beni yalanlarken, o "sen doğrusun çekinme ve devam et" dedi. Herkes beni yalnızlığa terk ederken, o sadece imanı ve sevgisiyle değil, malıyla da bana destek oldu. Bu uğurda maddi varlığını feda etmekten geri durmadı. Bana her koşulda sahip çıktı ve üstelik çocuklarımın anasıdır.”
Tüm kaynaklar Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) ilk eşinin Hz. Hatice (s.a) olduğunu yazmıştır ve bunların çoğu, Hz. Hatice (s.a) ile evlendiğinde Efendimizin (s.a.a) yaşının 25 olduğunu kaydetmiştir. İbn-i Abdülbir, Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimizin (s.a.a) ilk eşi olduğuna ve onunla yaşadığı süre zarfında başka bir kadınla evlenmediğine inanmaktadır.[26] Aynı şekilde Hz. Hatice (s.a) ile evlendiğinde yaşının 25 olduğu ve Fil yılından yirmi altı yıl sonra olduğunu kaydetmiştir.[27] Aynı şekilde Zühri’den naklettiği bir rivayete göre, Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice (s.a) ile evlendiğinde yaşının 21 olduğunu kaydetmiştir.[28] Mes’udi de Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber efendimizin (s.a.a) ilk eşi olduğuna inanmaktadır.[29]
Aynı şekilde bazı kaynaklar da bu konuya vurgu yapmışlardır.[30] İbn-i Esir, Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimizin (s.a.a) ilk eşi olduğuna vurgu yaparak, bu evliliğin Bi’setten önce olduğuna inanmaktadır.[31] İbn-i Esir ise, Hz. Hatice (s.a) ile evlendiğinde Peygamber Efendimizin (s.a.a) yaşının 21, 22, 25, 28, 30 ve 37 olduğunu belirten çeşitli görüşleri belirtmiştir.[32]
Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendiğinde kaç yaşında olduğu konusunda da kaynaklar aynı görüşte değildir. Kaynaklarda 25 yaşından 46 yaşına kadar olan yaş farklılıkları zikredilmiştir. Kaynakların çoğu, Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimizle (s.a.a) evlendiği zaman, yaşının 40 olduğu yönündedir.[33] Mes’udi ise, söylenen bu yaşların dışında farklı yaşların da olabileceği ihtimalini başkalarından nakletmektedir.[34] Bazı kaynaklarda yaşının 25 olduğu[35] ve başka kaynaklarda ise, yaşının 28,[36] 30,[37] 35,[38] 44,[39] 45,[40] ve 46,[41] olduğu kaydedilmiştir.
Hz. Hatice’nin (s.a) Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendiğinde kaç yaşında olduğunun tespit edilmesi biraz zordur. Hz. Resul-ü Kibriya (s.a.a) Hz. Hatice (s.a) ile birlikte 15 yıl Bi’setten önce[42] ve 10 yıl Bi’setten sonra, toplam olarak 25 yıl yaşamıştır. Öte yandan Hz. Hatice (s.a) vefat ettiğinde yaşı 65 veya Beyhaki’nin tercih ettiğine göre ise, 50’dir. Dolayısıyla Hz. Hatice’nin (s.a) Hz. Peygamberimiz (s.a.a) ile evlendiğinde yaşının 25 veya 40 olması gerekmektedir. Eğer Hz. Hatice (s.a), Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendiğinde yaşı 25 olursa, vefatında yaşının 50 olması gerekir. Çünkü evlendiğinde yaşı 25’dir. Bu görüşü sadece bazı araştırmacılar onaylamıştır.[43] Kaynaklarda yaygın olmadığından dolayı, bu görüşün kabul edilmesi biraz zordur. Ancak Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice’den (s.a) olan çocuğu Kasım’ın Bi’setten sonra vefat etmesinin[44] anlamı şudur ki Kasım dünyaya geldiğinde Hz. Hatice’nin (s.a) yaşının 55 veya daha fazla olması gerekir ve bu ihtimal ise, zayıftır. Bu konu Şia ulemalarının görüşleri ile kaynaklara dayandırıldığında Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile evlendiğinde “Azra” olduğu[45] ve Hz. Hatice (s.a) gibi makam ve konum sahibi bir hanımefendinin 40 yaşına kadar Kureyş’ten evlenmemesi uzak bir ihtimal gibi durmaktadır. Dolayısıyla Hz. Hatice (s.a) evlendiği zaman yaşının 25 veya 28’den daha büyük olmaması gerekmektedir.[46]
Evlilik sırasında veya evlilik öncesindeki yaş ve yıldan daha önemli olan şey, bu mukaddes konudaki amaç ve niyettir. Kaynaklarda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile Hz. Hatice-i Kübra’nın (s.a) bu bağlamdaki amaçlarının ilahi ve kutsal niyetleri olduğudur. Özellikle bu konu Hz. Hatice’yi (s.a) Hz. Peygamberimize (s.a.a) doğru çekmiştir. İbn-i Kesir, İbn-i İshak’tan şöyle nakletmektedir: Hatice (s.a), Muhammed Emin’in (s.a.a) doğruluk, doğru sözlülük, emanete riayet eden ve ahlaki özelliklerini gördüğünde onu kendi malının emini yapmış, Şam ticaret seferinden döndüğünde ve Meysere’nin (Hz. Hatice’nin kölesi) Hz. Peygamberin (s.a.a) özelliklerini açıklamasından sonra Hz. Muhammed’e (s.a.a) evlilik teklifinde bulunmuştur.[47] İbn-i Seyyidinnas da Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimizin (s.a.a) ahlaki özellikleri ve sadakatinin ona evlilik teklifinde bulunmasına sebep olduğunu belirtmiş ve Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimizde (s.a.a) bulunan sadakat, emanete riayet, doğru sözlülük ve ahlaki özelliklerinden dolayı ona evlilik teklifinde bulunduğunu kaydetmiştir.[48] İbn-i Esir de bu faktörlerin aynılarını "Usdü’l Ğabe" kitabında belirtmiştir.[49]
Hz. Hatice’nin (s.a) Peygamber Efendimiz (s.a.a) İçin Konumu
Hatice bint Hüveylid | (595–619) |
Sevde bint Zem’a | (619–632) |
Aişe bint Ebu Bekir | (619–632) |
Hafsa bint Ömer | (624–632) |
Zeynep bint Huzeyme | (625–627) |
Ümmü Seleme | (629–632) |
Zeynep bint Cahş | (627–632) |
Cüveyriye bint Haris | (628–632) |
Ümmü Habibe | (628–632) |
Reyhane bint Zeyd | (629–631) |
Safiyye bint Huyey | (629–632) |
Meymûne bint Haris | (630–632) |
Mâriye Kıbtiyye | (630–632) |
Hz. Hatice’nin (s.a) Hz. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) yaşamında önemli bir yeri ve konumu vardır. Hz. Hatice’nin (s.a) Hz. Peygamberin (s.a.a) yanındaki konumu hakkında çok sayıda hadis nakledilmiştir. Hz. Hatice’nin (s.a) vefatından yıllar sonra bile, onun eşsiz ve benzersiz bir hanım olduğu Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) tarafından dile getirilmekte ve ona "O senin için yaşlı bir kadından başka bir şey değildi" dediklerinde şöyle buyurmuştur: “Ben Hatice’den daha üstününü görmedim. Tüm insanlar beni inkar ederken, o bana inandı. Herkes beni yalanlarken, o "Sen doğrusun çekinme, devam et" dedi. Herkes beni yalnızlığa terk ederken, o bana sadece imanı ve sevgisiyle değil, malıyla da destek oldu. Bu uğurda maddi varlığını feda etmekten geri durmadı ve bana her koşulda sahip çıktı. Üstelik çocuklarımın anasıdır.”[50]
Hz. Hatice (s.a) Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) ile evlendikten sonra onun için en iyi bir eş olmuştur. Sadâkat ve aşkla efendimize eşlik etmiş, eşlerin ortak yaşamlarında birbirlerine sağlamaları gereken huzur ve mutluluğu Hz. Peygamberimiz (s.a.a) için hazırlamış ve bu yolda Allah’ın hoşnutluğu dışında hiçbir amaç gütmemiştir. Bundan dolayı, Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hz. Hatice (s.a) hayatta olduğu sürece başka bir evlilik yapmamış ve kendisine başka eş seçmemiştir.[51] Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice (s.a) hakkında söylediği bazı sözler, ona ne kadar değer verdiğini ortaya koymaktadır. Belki de bazı kaynaklarda Hz. Hatice (s.a) için kullanılan en uygun tabir, onun en üstün ve en sadık vezir ve müşavir olduğu, Hz. Peygamberin (s.a.a) huzur ve saadet vesilesi olduğuna dair söylenen tabirlerdir.[52]
Hz. Hatice’nin (s.a) Çocukları
Hz. Hatice (s.a) ve Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) ortak yaşamlarının meyvesi olarak yedi veya sekiz çocuk dünyaya gelmiştir. Başka kaynaklara göre, bu sayı altıdır. İbn-i Kesir’in, İbn-i İshak ve İbn-i Hişam’dan naklettiği bir rivayete göre Efendimiz (s.a.a), Hz. Hatice’den (s.a) yedi çocuk sahibi olmuştur ve İbrahim dışındaki tüm çocukları Hz. Hatice’dendir.[53] Yine İbn-i Kesir’in Yunus b. Bukeyr’den naklettiği bir rivayette ise, Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) Hz. Hatice’den (s.a) olma altı çocuğunun adları sayılmaktadır.[54] İbn-i Esir’in, Zübeyr b. Bekâr’dan yaptığı bir alıntıda, Hz. Resul-ü Kibriya’nın (s.a.a) çocuklarının "Tayyip" ve "Tahir" olarak adlandırılmasının nedeninin bu çocukların Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) nübüvvetinden sonra dünyaya gelmelerinden ötürü olduğu yönündedir.[55] Öteki kaynaklar da Efendimizin (s.a.a) İbrahim dışındaki tüm çocuklarının Hz. Hatice’den (s.a) dünyaya geldikleri yönündedir.[56] İbn-i Esir Cezri’nin, Zübeyr b. Bekâr’dan naklettiği bir rivayette Peygamberimiz’in (s.a.a) sekiz çocuğunun olduğu zikredilmiştir.[57]
Öyle anlaşılıyor ki Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) Hz. Hatice’den (s.a) olan çocuklarının sayısı hakkındaki fikir ayrılıkları, çocukların isimleri ile lakaplarının karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice’den (s.a) olan çocuklarının sayısı altıdır. Kasım ve Abdullah [Not 5] adlı iki oğlu ve Zeynep, Rukayye (Rukiye), Ümmü Gülsüm ve Fatıma adlı dört kızı vardır.[58]
Hz. Hatice’nin (s.a) Fazilet ve Erdemleri
Hatice (s.a) ilim ve iman sahibi bir hanımefendi
Hz. Hatice (s.a) gerçek anlamda bilge ve soylu bir hanımefendi idi. İbn-i Cevzi onun hakkında şöyle yazmaktadır: “Hatice’nin (s.a) bilge, pak, faziletli, yenilikçi olması, maneviyatı, kemali, gelişim ve ilerlemeye olan aşkı onun özelliklerindendi. Daha gençlik yıllarında bile, Hicaz ve Arap kadınları arasında tanınan faziletli kadınlardan biriydi.”[59] Maddi varlığından daha önemli olan şey, onun sonsuz maneviyat varlığıydı. Onunla evlenme talebinde bulunan Kureyş’in ileri gelenleri ve eşrafını reddederek Hz. Peygamberi (s.a.a) kendisine eş seçmesi, kendi maddi servetini ahiret saadetine tercih etmesi, ebedi cennet nimetlerini kazanmasına neden olmuştur. O, ahiret nimetine ermek için Hz. Peygamberi (s.a.a) tasdik eden ilk insan olmuş ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile birlikte ilk namazı kılmıştır.
Hz. Hatice (s.a), İslam ve Namazda Öncü
Kaynaklara bakıldığında Hz. Hatice’nin (s.a) İslam’daki öncülüğü kesin ve herkes tarafından teyit edilmektedir. Kaynaklar, Hz. Hatice’nin (s.a) İslam dinini kabul eden ilk kişi olduğunu ortaya koymaktadır.[60] Hatta bazı kaynaklar, bu konuda icma ve ittifak olduğu iddiasında bile bulunmuşlardır.[61] İbn-i Abdülbir Hz. Ali’yi (a.s) Hz. Hatice’den (s.a) sonra iman eden kişi olarak bilmektedir.[62] Kaynaklar, ayrıca Kur’an’ın vurguladığı “İslam’daki es-Sabikun” yani öncüler tabirinin Hz. Hatice (s.a) ve Hz. Ali’nin (a.s) ilk iman edenler olduğundan, onlar için kullanıldığını belirtmiştir.[63] Aynı şekilde kaynaklar, Hz. Hatice’nin (s.a) Hz. Ali (a.s) ile birlikte Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) ile birlikte namaz kıldıklarını yazmış ve onları "İslam alemindeki ilk namaz kılanlar" olarak tanıtmışlardır.[64]
İslam’ın İlerlemesinde Hz. Hatice’nin (s.a) Rolü
Hz. Hatice (s.a), İslam ve Hz. Peygamberin (s.a.a) nübüvvetini ameliyle kabul etmiş ve hadis-i şerifin buyurmuş olduğu kalple iman, dille ikrar için eksiksiz bir örnek olmuştur.[65] Bundan dolayı Hz. Hatice (s.a) Kur’an’ın emirlerine uyma babında kendi malını İslam’ın yayılması ve Müslümanlara yardım yolunda harcamış, Hz. Peygamberin (s.a.a) kutsal amacının gerçekleşmesi için bütün mal varlığından geçmiş ve İslam’ın ilerlemesi için adamıştır. Süleyman Ketani’ye göre Hz. Hatice (s.a) bütün servetini Hz. Muhammed’e (s.a.a) bağışlamıştır. Ancak bunu bağışlama duygusu ile değil, bilakis dünyanın tüm hazinelerinden daha üstün olan Hz. Peygamber’in (s.a.a) elinden hidayete erişmek istemesinden dolayı yapmıştır. Çünkü Hz. Hatice (s.a) validemiz, tüm saadet kaynağını ondan öğreneceğini düşünüyordu.
Hz. Hatice’nin (s.a) mali yardımları Hz. Muhammed’in (s.a.a) maddi olarak zengin olmasını sağlamıştı. Öyle ki bu durum, Hz. Peygamber’i (s.a.a) ihtiyaçsız kılmıştı. Allah Teala, Hz. Peygamber'e (s.a.a) bağışladığı nimetleri sayarken şöyle buyurmaktadır: “Seni fakir bulup zengin etmedi mi?”[66] Allah Resulü (s.a.a) de daima şöyle buyururdu: “Hatice’nin servetinin bana kazandırdığı kazançtan daha karlı bir kazanç elde etmemişimdir.”[67] Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hz. Hatice’nin (s.a) malından borçluların borçlarını öder, yetimlere, yoksullara ve öksüzlere yardım ederdi. [Şi’b-i Ebi Talip]] kuşatmasında, Hz. Hatice’nin (s.a) malı, Ben-i Haşim’in masraflarının karşılanması için kullanıldı. Bunun hakkındaki rivayette şöyle yer almıştır: “Ebu Talip ve Hatice (s.a) bütün mallarını muhasara altında olanlara infak ederek ve İslam’ın korunması için harcamıştır.”[68] Şi’bi Ebu Talip’te Hz. Hatice’nin (s.a) kardeşinin oğlu Hekim b. Hizam, develeri getirir ve o develerle buğday ve hurma taşırdı. Oldukça büyük tehlike ve zorluklarla onları Ben-i Haşim’e ulaştırırdı.[69]
Hicaz hanımefendisinin seçkin bir özelliği de büyüklüğü ve bağışta bulunmasıydı. Tüm servetini Hz. Muhammed’e (s.a.a) bağışlamış, mahrumlara ve açlara yardım etmiş, yetimlere yer vermiş, adalet ve özgürlüğün yayılması için mücadele etmiştir. Allah-u Teala Hz. Hatice’nin (s.a) bu halis yardımlarını değerli saymış ve bunu seçkin kulu olan Hz. Muhammed (s.a.a) için nimet ve hediyelerinden saymıştır.[70] Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) de her zaman bu değerli kadının fedakarlık ve büyüklüğünü anmıştır.[71]
Hz. Hatice’nin (s.a) bütün fedakarlıkları ve İslam yolundaki bağışlarından dolayı, kendisine "Tahire", "Sıddıka", "Seyyideti Nisail Kureyş" (Kureyş kadınlarının en üstünü), "Hayrünnisa" (kadınların en hayırlısı)… gibi lakaplar verilmiştir.
Hz. Hatice’nin (s.a) Vefatı
Kaynaklar, Hz. Hatice’nin (s.a) vefatının Bi’setin onuncu yılında, yani Hz. Muhammed’in (s.a.a) Mekke’den Medine’ye hicretinden 3 yıl önce olduğunu kaydetmiştir.[72] Kaynakların çoğu, Hz. Hatice’nin (s.a) vefat ederken yaşının 65 olduğu yönündedir.[73] İbn-i Abdülbir, Hz. Hatice’nin (s.a) vefat ederken yaşının 64 ve 6 ay olduğunu zikretmiştir.[74] Başka kaynaklar ise, Hz. Hatice’nin (s.a) vefatının Hz. Ebu Talib’in (a.s) vefatıyla aynı yıl olduğunu, ancak biraz daha geç gerçekleştiğini belirtmiştir.[75] İbn-i Sa’d, Hz. Hatice’nin (s.a) vefatının Hz. Ebu Talib’in (a.s) vefatından 35 gün sonra olduğuna inanıyordu.[76] O ve başka bazı tarihçiler, Hz. Hatice’nin (s.a) vefatının net olarak Bi’setin onuncu yılında Ramazan ayında olduğuna inanmaktadır.[77] Hz. Resul-ü Kibriya Efendimiz (s.a.a) ilk önce kendi cübbesi ile, daha sonra cennet cübbesi ile Hz. Hatice’yi (s.a) kefenlemiş ve Mekke’nin “Hücun dağı” eteklerindeki Mualla türbesinde toprağa vermiştir.[78]
Araştırmalar İçin Referanslar
- İbn-i Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2.
- İbn-i Haldun, Tarih-i İbn-i Haldun, c. 2.
- İbn-i Kesir, es-Siyretü’n-Nebeviyye, c. 1.
- İbn-i Hişam, Siyretu’n-Nebi, tercüme: Seyyid Haşim Resuli Mehallati, c. 1.
- İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2.
- İbn-i Şehraşub, Menakib Al-i Ebu Talib, c. 1.
- Ebü’l Hasan Bekri, el-Envaru’s-Satiaa mine’l Garrau’t-Tahire.
- Beyhaki, Delailü’n-Nubuvvet, c. 2.
- Cafer Murtaza Amuli, es-Sahih min Siyretü’n-Nebii’l A’zam (s.a.a), c. 2.
- Zehebi, Tarihü’l İslam, c. 1.
- Kuleyni, Usul-i Kâfi, c. 2.
- Meclisi, Biharü’l Envar, c. 100.
- Mes’udi, Murucü’z-Zeheb, c. 2.
- Vakıdi, Muhtasar-ı Tarih-i Demeşk, c. 2.
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ↑ Ali Ekber Dehhuda, Lügatname-i Dehhuda, c. 7, Hatice-i Kübra maddesi, (Hayrat Hasan, c. 1, s. 111’den naklen)
- ↑ Zerkuli, İ’lam, c. 2, s. 302.
- ↑ Ali Ekber Dehhuda, Lügatname-i Dehhuda, c. 7, Hatice-i Kübra maddesi, (Hayrat Hasan, c. 1, s. 111’den naklen)
- ↑ Ebü’l Hasan Bekri, El-Envarü’s-Satiae mine’l Gurrai’t-Tahire, s. 735.
- ↑ İbn-i el-Cevzi, el-Müntezim, c. 3, s. 18.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdu’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 6, s. 78.
- ↑ İbn-i Sa’d, et-Tabakatu’l Kubra, c. 8, s. 11, sayı, 4096.
- ↑ Taberi, Tarihü’l Umem ve’l Muluk, c. 2, s. 281.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 2, s. 129.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n Nihayet, c. 2, s. 129.
- ↑ Mukrizi, İmtau’l Esma, c. 15, s. 60; Zehebi, Tarihü’l İslam, c. 1, s. 239; İbn-i el-Cevzi, el-Müntezim, c. 1, s. 346.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 3, s. 15. (İbn-i Kesir, vahyin başlangıcı konusunda bu lakapla Hz. Hatice’ye (s.a) işaret etmektedir), Beyhaki "Delailu’n-Nubuvvet" kitabın mukaddimesi, s. 16.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdü’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 6, s. 83.
- ↑ Meclisi, Biharü’l Envar, c. 100, s. 189.
- ↑ Ebü’l Hasan Bekri, El-Envarü’s-Satiae mine’l Gurrai’t-Tahire, s. 7.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 2, s. 293; İbn-i Seyyidinnas, Uyunü’l Esir, c. 1, s. 63.
- ↑ İbn-i Seyyidinnas, Uyunu’l Esir, c. 1, s. 63.
- ↑ Belazuri, el-Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 98.
- ↑ Belazuri, el-Ensabü’l Eşraf, c. 15, s. 65.
- ↑ İbn-i Habip, el-Münemmak, s. 247.
- ↑ İbn-i Habip, el-Muhabber, s. 452.
- ↑ İbn-i Şehraşub, Menakib Âl-i Ebu Talib, c. 1, s. 159.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdü’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 4, s. 641.
- ↑ Cafer Murtaza Amuli, es-Sahih min Siyreti’n-Nebi’l A’zam (s.a.a), c. 2, s. 123; (El-İstigase, c. 1, s. 70’den naklen).
- ↑ Cafer Murtaza Amuli, es-Sahih min Siyreti’n-Nebi’l A’zam (s.a.a), c. 2, s. 125.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 1, s. 25.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 1, s. 35.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 1, s. 35.
- ↑ Mes’udi, Murucü’z-Zeheb, c. 2, s. 282.
- ↑ Besva, el-Marifet ve’t-Tarih, c. 3, s. 267; İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2, s. 307.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 293.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 293.
- ↑ İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2, s. 39; İbn-i Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 8, s. 174; İbn-i Esir Cezri, Usdu’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 1, s. 23; Belazuri, el-Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 98 ve c. 9, s. 459; Taberi, Tarihü’l Umem ve’l Muluk, c. 2, s. 280.
- ↑ Mes’udi, Murucü’z-Zeheb, c. 2, s. 287.
- ↑ Beyhaki, Delailü’n-Nubuvvet, c. 2, s. 71; es-Siyretü’l Halebiyye, c. 1, s. 140; el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 2, s. 294; Belazuri, Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 98.
- ↑ Belazuri, Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 98.
- ↑ Cafer Murtaza Amuli, es-Sahih min Siyreti’n-Nebii’l A’zam (s.a.a), c. 2, s. 115, es-Siyretu’l Halebiyye, c. 1, s. 140’dan naklen; Tehzib'üt-Tarih-i Demeşk, c. 1, s. 303; Tarihu’l Hamis, c. 1, s. 264.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 295; İbn-i Kesir, es-Siyretü’n-Nebevviye, c. 1, s. 265.
- ↑ Vakıdi, Muhtazar Tarih-i Demeşk, c. 1, s. 303.
- ↑ Vakıdi, Muhtazar Tarih-i Demeşk, c. 1, s. 275; Tehzibü’l Esma, c. 2, s. 342.
- ↑ Belazuri, Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 98.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 295; Beyhaki, Delailu’n-Nubuvvet, c. 2, s. 72.
- ↑ Beyhaki, Delailü’n-Nubuvvet, c. 2, s. 71; Cafer Murtaza Amuli, es-Sahih min Siyreti’n-Nebii’l A’zam (s.a.a), c. 2, s. 114.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 294.
- ↑ İbn-i Şehraşub, el-Menakib Al-i Ebu Talib, c. 1, s. 159.
- ↑ Cafer Murtaza Amuli, es-Sahih min Siyreti’n-Nebii’l A’zam (s.a.a), c. 2, s. 114.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 293.
- ↑ İbn-i Seyyidinnas, Uyunü’l Eser fi Fununi’l Magazi ve’ş-Şemail ve’s-Siyer, c. 1, s. 63.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdü’l Ğabe fiMarifeti’s-Sahabe, c. 1, s. 23.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 4, s. 1824.
- ↑ İbn-i el-İmrani, el-Enbai fi Tarihü’l Hulefa, s. 46.
- ↑ İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 61; İbn-i Esir Cezri, Usdu’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 1, s. 26.
- ↑ İbn-i Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 8, s. 174; İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 2, s. 294
- ↑ İbn-i Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 8, s. 174; İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 2, s. 94.
- ↑ İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2, s. 307.
- ↑ İbn-i Esir, el-Kamil, c. 2, s. 307. İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 5, s. 306.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdü’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 6, s. 81.
- ↑ Zerkuli, İ’lam, c. 2, s. 302.
- ↑ İbn-i Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 300.
- ↑ İbn-i Haldun, Tarih İbn-i Haldun, c. 2, s. 410; İbn-i Kesir, el-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 3, s. 23; İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 4, s. 1817.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdü’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 6, s. 78.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 4, s. 1817.
- ↑ Mukrizi, İmtinau’l Esma, c. 9, s. 88.
- ↑ İbn-i Esir Cezri, Usdü’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, c. 6, s. 78; İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 3, s. 1089.
- ↑ Kuleyni, Usul-u Kâfi, c. 2, s. 27.
- ↑ Duha, 8.
- ↑ Meclisi, Biharü’l Envar, c. 19, s. 63.
- ↑ Meclisi, Biharü’l Envar, c. 19, s. 16.
- ↑ İbn-i Hişam, Siyretü’n-Nebi, tercüme: Resul Mehallati, c. 1, s. 221.
- ↑ Meclisi, Biharü’l Envar, c. 35, s. 425; İbn-i Şehraşub, Menakib Al-i Ebu Talib, c. 3, s. 320.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 4, s. 1817.
- ↑ Mesudi, Murucü’z-Zeheb, c. 2, s. 282; İbn-i Seyyidinnas, Uyunü’l Esir, c. 1, s. 151; İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 4, s. 1817; Taberi, Tarihü’l Umem ve’l Muluk, c. 11, s. 493; İbn-i Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 8, s. 14.
- ↑ Taberi, Tarihü’l Umem ve’l Muluk, c. 11, s. 493.
- ↑ İbn-i Abdülbir, el-İstiyab, c. 4, s. 1818.
- ↑ Taberi, Tarihü’l Umem ve’l Muluk, c. 11, s. 493; İbn-i Seyyidinnas, Uyunü’l Esir, c. 1, s. 151.
- ↑ İbn-i Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 1, s. 96.
- ↑ İbn-i Sa’d, et-Tabakatü’l Kübra, c. 1, s. 14.
- ↑ Ebü’l Hasan Bekri, El-Envarü’s-Satiae mine’l Gurrai’t-Tahire, s. 735.
Bibliyografi
- İbn-i Esir Cezri, İzzettin Ebü’l Hasan Ali b. Muhammed (m. 630), Usdü’l Ğabe fi Marifeti’s-Sahabe, Beyrut, Darü’l Fikr, 1409/1989.
- İbn-i el-Cevzi, Ebü’l Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed (m. 597) el-Müntezim fi Tarihi’l Umem ve’l Muluk, tahkik: Muhammed Abdul Kadir Ata ve Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut, Darü’l Kutubü’l İlmiyye, birinci baskı, 1412/1992.
- İbn-i el-İmrani, Muhammed b. Ali b. Muhammed (m. 580), el-Enbau fi Tarihi’l Hülefa, Tahkik: Kasım es-Samurai, Kahire, Daru’l Afakü’l Arabiye, birinci baskı, 1421/2001.
- İbn-i Habip b. Ümeyye el-Haşimi el-Bağdadi, Ebu Cafer Muhammed (m. 245) el-Muhabber, tahkik: İlizeh Lihten Şayter, Beyrut, Daru’l Afak-ı Cedid.
- İbn-i Habip b. Ümeyye el-Haşimi el-Bağdadi, Ebu Cafer Muhammed (m. 245), el-Münemmek fi Ahbari Kureyş, tahkik: Hurşit Ahmet Faruk, Beyrut, Alimü’l Kutub, birinci baskı, 1405/1985.
- İbn-i Hacer Askalani, Ahmed b. Ali (m. 852), el-İsabetu fi Temyizi’s-Sahabe, tahkik: Adil Ahmed Abdul Mevcut ve Ali Muhammed Muavvaz, Beyrut, Darü’l Kutubü’l İlmiyye, birinci baskı, 1415/1995.
- İbn-i Sa’d, Muhammed b. Sa’d b. Müniü’l Haşimi el-Basri (m. 230), et-Tabakatu’l Kubra, tahkik: Muhammed Abdülkadir Ata, Beyrut, Darü’l Kutubü’l İlmiyye, birinci baskı, 1410/1990.
- İbn-i Seyyidinnas, Ebü’l Feth Muhammed (m. 734), Uyunü’l Esir fi Fununi’l Mağazi ve’ş-Şemail ve’s-Siyer, talik: İbrahim Muhammed Ramazan, Beyrut, Darü’l Kalem, birinci baskı, 1414/1993.
- İbn-i Abdülbir, Ebu Ömer Yusuf b. Abdullah (m. 463), el-İstiyab fi marifeti’l Ashab, tahkik: Ali Muhammed el-Becavi, Beyrut, Darü’l Cil, birinci baskı, 1412/1992.
- İbn-i Kesir, Ebü’l Feda İsmail b. Ömer ed-Demeşki (m. 774), el-Bidayet ve’n-Nihayet, Beyrut, Darü’l Fikr, 1407/1986.
- Besva, Ebu Yusuf Yakup b. Süfyan (m. 277), el-Marifetu ve’t-Tarih, tahkik: Ekrem Ziya el-Amri, Beyrut, müessese er-Risalet, ikinci baskı, 1401/1981.
- Belazuri, Ahmed b. Yahya b. Cabir (m. 279), Cümel min Ensabu’l Eşraf, tahkik: Süheyl Zikar ve Riyad Zerkuli, Beyrut, Daru’l Fikr, birinci baskı, 1417/1996.
- Zerkuli, Hayrettin (m. 1396), el-İ’lam, Kamus Taracim li-Eşheri’r-Rical ve’n-Nisa mine’l Arab ve’l Müste’birin ve’l Müsteşrikin, Beyrut, Darü’l İlm lil-Melayin, ikinci baskı, 1989.
- Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir (m. 310), Tarihü’l Umem ve’l Muluk, tahkik: Muhammed Ebü’l Fazl İbrahim, Beyrut, Darü’t-Turas, ikinci baskı, 1387/1968.
- Ali Ekber Dehhuda, Lügat Name Dehhuda, (Doktor Muhammed Muin ve Doktor Sait Cafer Şehidi’nin gözetiminde), Müessese intişarat ve baskı, Tahran Üniversitesi, yeni dönem ikinci baskı, 1377, c. 7.
- Keremi Feriduni, Ali, Cilvehayi ez Furuğu Asuman Hicaz Hz. Hatice (s.a), Kum, Delili Ma, birinci baskı, 1383.
- el-Müfid, el-İfsah, tahkik: Müessese el-Bi’set, Beyrut, Darü’l Mufid lil-Tabaat ve’n-Neşr ve’t-Tavzi, 1414/1993.
- Mukrizi, Takiyuddin Ahmed b. Ali (m. 845), İmtau’l Esma bima li’Nebi mine’l Ahval ve’l Emval ve’l Hifede ve’l Meta, tahkik: Muhammed Abdülhamdi en-Nemisi, Beyrut, Darü’l Kutubü’l İlmiye, birinci baskı, 1420/1999.