Hz. Abbas (a.s)

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
resimsiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Ebu'l Fazl sayfasından yönlendirildi)


Hz. Abbas (a.s)
Hz. Abbas (a.s) haremi
İsimAbbas
KonumKerbela şehitlerinden
KünyeEbu'l Fazl, Ebu’l Kasım
LakapKamer-i Ben-i Haşim
Doğum tarihi4 Şaban, Hicri Kameri 26. Yıl
Doğum yeriMedine
Vefatı10 Muharrem, Hicri Kameri 61. Yıl
TürbeKerbela
Babaİmam Ali aleyhi selam
AnneHz. Fatıma Zehra (s.a)
Lubabe
ÇocuklarFazl, Ubeydullah
İmamzadeler
Hz. Zeynep (s.a)Hz. Abbas (a.s)Hz. Masume (s.a)Abdulazim HasaniRukayye bint AliRukiyye bint Hüseyinvb.


El-Abbas b. Ali b. Ebi Talip (Arapça: العبّاس بن علي بن ابی طالب) (Hicri 26 Medine, Hicri 61 Kerbela), "Ebul Fezl" lakabıyla ünlenmiştir. İmam Ali'nin (a.s) beşinci ve Hz. Ümmü’l Benin’in ilk oğludur. Kerbela hadisesinden önceki hayatıyla ilgili çok bilgi ulaşmamıştır. Kerbela’da İmam Hüseyin’in (a.s) sancaktarı idi. Düşman ordusu suyu kesince o, düşman ordusunun muhasarasını defalarca geçerek, İmam Hüseyin (a.s) ve yarenleri için Fırat nehrinden su getirdiğinden dolayı, Şiaların yanında "Sakka-yı Deşt-i Kerbela" diye meşhur olmuştur.

Hz. Abbas (a.s) kendisi ve annesinden bir olan kardeşleri için, Ubeydullah b. Ziyad tarafından hazırlanan emannameyi (can güvenliğinin emniyette olduğuna dair yazılı senet) reddetmiş, son nefesine kadar İmam Hüseyin (a.s) için savaşmış ve şehit düşmüştür. Aşura günü yine su getirmek için Fırat Nehrine doğru gitmiş, ancak geri dönüş yolunda düşmanın saldırısında su kırbasına ok isabet etmiş, kolları kesilmiş ve başına demir mızrakla vurularak şehadete ermiştir.

Şialar için masumdan sonra en üstün makama sahip kişilerden sayılmaktadır. Şialar Tasua gününü ona atf etmişlerdir. O günde, Hz. Abbas’ın (a.s) fazilet ve erdemliklerinden bahsedilmekte ve onun için matem tutulmaktadır. Bazı Şii kaynaklarda ona oldukça kerametler atfedilmiştir. Şialar onu edep, yiğitlik, cesaret ve cömertliğin mazharı ve Masum imamın takipçisi olarak bilmektedir. Hz. Abbas’ın (a.s) lakaplarından birisi, onun dış görünüşünün güzelliğini ortaya koyan “Kamer-i Ben-i Haşim” dir.

Nesebi

Hz. Abbas’ın (a.s) babası Şiaların birinci İmamı, Hz. Ali (a.s), annesi ise Fatıma binti Hizam’dır. Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) şehadetinin ardından Fatıma binti Hizam ile evlenmiş ve bu evlilikten sonra "Ümmü’l Benin" künyesi ile tanınmıştır.[1]

Künyeleri ve Lakapları

Künyeleri

Hz. Abbas’ın (a.s) en meşhur olan künyesi “Ebu’l Fazl” dır.[2] Bu künyenin kendisine verilme nedeni, onda olan ahlaki faziletlerden kaynaklandığı söylenmiştir.[3] “Ebu’l Kasım” “Erbain Ziyaretinden” alınan Hz. Abbas’ın (a.s) bir başka künyesidir. Cabir Ensari kendisine hitaben şöyle demektedir: “Es-Selamu aleyke Ya Eba’l Kasım! Es-Selamu aleyke Ya Abbas b. Ali!”; “Ey Kasım’ın babası selam olsun sana ve selam olsun sana Ey Ali’nin oğlu Abbas!”[4]

Lakapları

Doğumu ve Ölümü

Hz. Abbas (a.s), Hicretin 26. yılında Şaban ayının dördünde Medine’de dünyaya gözlerini açtı. Hicretin 61’inde Muharrem ayının onunda Aşura günü Kerbela’da yaşanan elim hadisede şehit oldu.[12]

Çocukluk ve Gençlik Dönemi

Çocukluğu

Çocukluk döneminde çok değerli babası ve ağabeyleri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (a.s) ile birlikteydi. Hz. Abbas (a.s) onların bilgi ve ilimlerinden yararlanmıştır. Hz. Ali (a.s) oğlunun gelişim ve eğitimi hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz oğlum Abbas, çocukluğunda ilim öğrendi ve annesinden su ve yemek alan bir güvercin yavrusu gibi, benden marifetleri öğrendi.”[13] Yeni konuşmaya başladığı günlerde İmam Ali (a.s) ondan “bir” demesini ister. Abbas "bir" der ve İmam (a.s) "iki" demesini ister. Ancak Hz. Abbas (a.s) cevap vermekten kaçınır ve şöyle der: "Allah’ı "bir" diye andığım bu dilimle "iki" demeye utanıyorum."[14]-[15]

Bir an, Hz. Ali (a.s) imamet bakışıyla Hz. Abbas’ın (a.s) geleceğine bakar ve aniden yüzüne üzüntü çöker ve ağlar. Eşi neden ağladığını sorar. İmam (a.s) şöyle cevap verir: “Abbas’ın (a.s) kolları Hz. Hüseyin’e (a.s) yardım ederken kesilecek.” Daha sonra oğlunun azamet ve yüceliğini şöyle haber verir: “Allah-u Teâlâ ona amcası Cafer b. Ebi Talip gibi iki kanat verecektir ve onunla cennette uçacaktır.”[16]

Gençlik Dönemi

Hz. Ali (a.s) özel bir ilgi ve inayet ile Hz. Abbas’ı İslami ahlak ve edeple tanıştırdı ve onu İslami öğretilere uygun bir şekilde yetiştirdi.[17] Hz. Ali (a.s) ile birlikte yaşadığı 14 yıl ve 47 gün zarfında her zaman ve her halde babasının yanında oldu.[18] Hilafetin zorlu günlerinde babasından bir an bile olsun ayrılmadı.[19] Hicretin otuz yedinci yılında Sıffin Savaşı ortaya çıktığında on iki yaşlarında olmasına rağmen, büyük bir yiğitlik sergilemiştir.[20]

Sıffin Savaşına Katılması

Sıffin’de Su Hizmeti

Muaviye seksen beş bin kişilik ordusunu, Sıffin’de Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusunun susuz kalması için, “Ebu’l A’var Eslemi" komutasında Fırat Nehrinde konuşlandırdı. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusu bitkin ve susuz bir şekilde Sıffin’e ulaştıklarında suyun kendilerine kesildiğini görürler. Ordunun susuzluğu, İmam Ali’nin (a.s) bir çözüm bulmasını gerektirmekteydi. Bu yüzden Sa’sa’a b. Suhan ve Şebes b. Rabii komutasında bir grup askeri su getirmeleri için görevlendirir. Bu askeri tim Fırat’a saldırarak su getirmeyi başarırlar. Bu askeri tim içinde İmam Hüseyin (a.s) ve Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s) da bulunmaktaydı.[21]

Sıffin’deki Yiğitliği

Sıffin Savaşının en sıcak anlarında İslam ordusu içinden yüzü örtülü bir genç ayrıldı. Yaşının on üç olduğu tahmin edilmekteydi. Muaviye ordusunun karşısına geçmiş ve savaşçı talep etmekteydi. Muaviye, ordusunun en güçlü savaşçılarından olan Ebu Şa’sa’nın onunla savaşması emrini verdi. Ebu Şa’sa: “Ey insanlar! Şam halkı benim bin süvari birliğine denk olduğunu bilmekte. (Sen beni bir çocuğun karşısına mı çıkarmak istiyorsun?)” der. Daha sonra oğullarından birisine meydana çıkarak karşısındaki gençle savaşmasını ister.

Bunun üzerine meydana çıkan oğlu ile Hz. Abbas’ın (a.s) mücadelesi sonunda oğlu kanlar içinde yerde kalır. Şa’sa oğlunun kanlar içinde yerde kaldığını şaşkınlıkla görür. Şa’sa’nın yedi oğlu vardır. Diğer oğlunu meydana gönderir; ancak sonuç değişmez ve o da aynı akıbeti yaşar. Aynı sahne tüm oğulları ölene dek yaşanır. Bu yiğit genç savaşçı hepsini yere serer ve muzaffer olur.

En sonunda Ebu Şa’sa dayanamayarak kendisi savaş meydanına inmek zorunda kalır. Ancak genç savaşçı onu da yere serer. Öyle ki artık kimse o genç savaşçının karşısına çıkmaya cüret edemez. Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) ordusundakiler de şaşkınlık içinde durumu izlerler.…[22]

Eş ve Çocukları

Hz. Abbas (a.s) Ubeydullah b. Abbas b. Abdulmuttalib’in kızı Lubabah ile evlenmiştir.[23] Bu evlilikten adları "Fazıl" ve "Ubeydullah" olan iki erkek çocuğu dünyaya gelmiştir.[24]
Ubeydullah, İmam Seccad'ın (a.s) kızıyla evlenmiştir. Bazı tarihçiler başka çocuklarının da olduklarını ve isimlerini "Hasan", "Kasım", "Muhammed" olarak zikretmişlerdir ve bir de kız çocuğunun olduğu söylenmiştir. Kasım ve Muhammed Aşura günü babalarından sonra şehit olmuşlardır. Tarihçilere göre Hz. Abbas'ın (a.s) nesli Ubeydullah ve Hasan'dan devam etmiştir. Aleviler, Hz. Abbas’ın (a.s) evlatlarını kendi meşhur nesillerinden saymışlardır. Hz. Abbas’ın (a.s) evlatlarının çoğu alim şair ve hakim olarak zikredilmiştir. Örneğin üçüncü yüzyılın meşhur muhaddislerinden olan Muhammed b. Ali b. Hamza b. Hasan b. Ubeydullah.[25] Hz. Abbas’ın (a.s) nesli kuzey Afrika'dan İran'a kadar uzanmıştır.

Fazilet, Menakıp ve Özellikleri

İmam Hasan-ı Mücteba’nın (a.s) Yanında

Hz. Abbas (a.s) İmam Hasan’ın (a.s) imameti boyunca tüm gücüyle İmam'ın (a.s) yanında yer almıştır. Muaviye ve adamlarının düşmanlıklarının İmam Hasan’ı (a.s) tehdit ettiği dönemlerde, Hz. Abbas (a.s) ciddiyetle ağabeyinin yanında yer almış ve onu korumak için elinden gelen her şeyi yapmıştır. Hz. Abbas (a.s) bu süre zarfında İmam Mücteba’nın (a.s) “Babu’l Hevaic”i (hacetler kapısı) idi. İhtiyaç sahiplerini ağabeyi İmam Hasan’ın (a.s) ihsan ve yardımları ile ödüllendirmekteydi. İhtiyaç sahipleri İmam Hasan’ın (a.s) kapısına gelir ve ihtiyaçlarını Hz. Abbas’a (a.s) anlatırlardı. Tüm durumlarda Kamer-i Ben-i Haşim, gelişmeleri ve ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını İmam Hasan’a (a.s) bildirir ve sonra onun emrini yerine getirirdi.

İmam Hasan (a.s) şehit edilip, düşmanlar tarafından tabutu ok yağmuruna tutulduğunda, Alevi yiğitliği ile Hz. Abbas (a.s) kılıcını yerinden oynatmış, ancak hayatını masum imama adayan Hz. Abbas (a.s) bundan vazgeçmiştir.[26]

İmam Hasan’ın (a.s) yanında yer aldığına en büyük delil, İmam Sadık’ın (a.s) onun için söylediği ziyaretnamesindeki şu sözlerdir: “Selam olsun sana ey iyiliksever kul, Allah’ın ve Peygamberinin (s.a.a) emrini yerine getiren ve Müminlerin Emiri, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) takipçisi.”[27]

İmam Seccad (a.s)

“Allah, amcam Abbas b. Ali’ye rahmet etsin. Hiç kuşkusuz o fedakârlık sergiledi, canını hiçe saydı ve kardeşi için feda etti. Derken her iki kolu da (bu fedakârlık sırasında) kesildi. Allah da bu kolları yerine ona -amcası Cafer b. Tayyar gibi- cennette meleklerle birlikte uçacağı iki kanat verdi. Doğrusu Abbas'ın (a.s) Allah Tebareke ve Teâlâ’nın katında öyle bir makamı vardır ki kıyamet gününde bütün şehitler ona gıpta edecek ve o makama ulaşmayı arzu edeceklerdir.”[28]

İmam Sadık (a.s)

İmam Sadık (a.s) amcası Abbas b. Ali’nin (a.s) şu sıfatlara sahip olduğunu belirtir: “Keskin bir basiret, yüce bir anlayış, büyük bir iman, İmam Hüseyin’in (a.s) huzurunda cihat, fedakârlık ve candan geçme, kendi imamının yolunda şehadet, Allah Resul-ünün (s.a.a) halifesi karşısında teslim, zamanın imamını tasdik, vefakârlık, son hadde kadar çaba…”[29]

İmam Mehdi (a.f)

“Selam Müminlerin Emir’inin oğlu Ebu’l Fazl Abbas’a! Kendi canını kardeşine hediye etti. Dünyayı ahiretine vesile kıldı ve canını kardeşine feda etti. O, İmamın haremine bekçilik yaparak, susuz dudaklara su ulaştırmak için çok çaba sarf etti. İki kolu Allah yolunda cihat ederken kesildi. Allah onun katilleri Yezid b. Er-Rukad ve Hekim b. Tufeyl-i Tai’yi rahmetinden uzak kılsın.”[30]

İmamı Tanıması

Hz. Abbas’ın (a.s) velayet ve imameti tanımasına örnek olarak aşağıdaki birkaç noktaya değiniyoruz:

  • İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s) konuşmalarından olan Hz. Abbas’ın (a.s) ziyaretnamesinde şöyle okuyoruz:

"Selam olsun sana ey Allah'ın, Peygamberinin, Müminlerin Emirinin, Hasan ve Hüseyin'in (a.s) emrine itaatkâr olan salih kul!...”[Not 1][31]

  • Tasua günü ikindi vaktinde Şimr, Hz. Abbas (a.s) ve kardeşleri için emanname getirdi. Ancak Hz. Abbas (a.s) hiçbir şekilde ona itina etmedi ve cevap vermedi. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) ondan Şimr’e cevap vermesini istedi. Hz. Abbas (a.s) şöyle buyurdu: “Ne istiyorsun?”. Şimr cevap verdi: “Sen ve kardeşlerin âmândasınız.” . Hz. Abbas (a.s) şöyle dedi: “Ey elleri kesilesi! Ne kadar da kötü bir emanname getirmişsin! Ey Allah’ın düşmanı! Bizden kardeşimizi, efendimizi ve Fatıma'ın (s.a) oğlunu bırakmamızı, lanet olunmuşların ve lanet edilmişlerin evlatlarının emannamesini kabul etmemizi mi istiyorsun? Bize aman veriyor da Hz. Peygamber'in (s.a.a) evladını mı amansız bırakıyorsun?”[32]

Hz. Abbas (a.s) ve Aşura

Su Hizmeti

Muharrem ayının yedisi günü, Ubeydullah, Ömer b. Sa'd’dan Hz. Hüseyin (a.s) ve yarenlerine daha çok baskı uygulamasını ve Fırat suyundan yararlanmalarına izin vermemesini emreder. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’ı (a.s) çağırır ve ona 30 süvari ve 20 piyade vererek, onlarla birlikte gitmesini ve kırbaları su ile doldurarak geri dönmesini emreder. Hz. Abbas (a.s) bu kişilerin yardımıyla düşman muhasarasını yararak, çadırlara su getirmeyi başarır.[33]

Aşura günü, İmam Hüseyin’in (a.s) emri ile su getirmesi için Fırat’a gider. Ancak kırbaları su ile doldurup geri dönerken, yolda düşmanların saldırısına uğrar. Önce kırbaları hedef alınır ve sonra da kolları kesilerek şehit olur.

İmam (a.s) Tarafından Temsilci Olması

Aşura veya Tasua akşamı Ömer Sa'd kendi ordusunun önünde durarak, şöyle bağırdı: “Ey Allah’ın ordusu! Atlarınıza binin ve cennetin müjdesini alın.” Düşmanın bağırma seslerini duyan, İmam Hüseyin (a.s) Hz. Abbas’tan (a.s) en azından yarına kadar düşmanın saldırısını durdurmasını ister. Hz. Abbas (a.s) düşman ordusunun yanına giderek, savaşı bir gün sonraya erteletmeyi başarır.[34]

Çadırları Koruması

Aşura gecesi, Hz. Abbas (a.s) haremin koruma görevini üstlenir. Her ne kadar o gece için düşmandan süre almış olsa da ihtiyatı elden bırakmamak adına çadırları korumaktaydı. O sırada Züheyr bin Kayn yanına gelir.[35]

Züheyr, Hz. Ali’nin (a.s) Hz. Abbas’ın (a.s) annesi Ümmü’l Benin’le (s.a) nasıl evlendiğini ve İmamın bu evlilikteki amacının ne olduğunu ona anlatır ve şöyle der: “Ey Abbas! Baban seni böyle bir gün için istemiştir. Kardeşine yardımda kusur etmeyesin!” Hz. Abbas (a.s) bu sözü duyunca öfkelenir ve sert bir şekilde şöyle der: “Züheyr! Sen bu sözlerinle bana cesaret vermeye mi çalışıyorsun? Allah’a and olsun ki ölüm anına kadar kardeşimi bırakmayacak ve onu korumak adına hiçbir kusurda bulunmayacağım. Yarın bunu sana öyle bir ispat edeceğim ki ömründe böyle bir şey yaşamamış olacaksın.”[36]

Ordunun Sancaktarı

Aşura sabahı, İmam Hüseyin (a.s) namaz ve dualarını bitirince, düşman ordusu savaş pozisyonuna geçerek savaş ilan etti. İmam (a.s) adamlarını savaş düzenine soktu. İmamın (a.s) ordusu otuz iki süvari ve kırk piyadeden oluşmaktaydı. İmam Hüseyin (a.s) ordusunun sağ tarafına Züheyr b. Kayn’ı sol tarafına ise Habib’i yerleştirdi ve sancağı ise, ordunun merkezinde bulunan kardeşi Hz. Abbas’ın (a.s) eline verdi.[37]

Düşman Halkasının Yarılması

Savaşın ilk saatlerinde İmam Hüseyin’in (a.s) ordusundan adları “Amr b. Halit Sedavi, Cabir b. Haris Salmani, Mucme b. Abdullah Aizi ve Amr b. Halid’in kölesi Said” olan dört kişi düşman ordusunun kalbine bir saldırı gerçekleştirir.

Düşman onları kuşatma altına almaya çalışır ve muhasara halkası kapatılır. Öyle ki onlarla İmamın (a.s) ordusu arasında tüm bağlar kopar. Bu esnada onların tehlikeye düştüğünü gören Hz. Abbas (a.s) tek başına düşman ordusunun kuşatmasına saldırır ve düşman ordusunun kuşatmasını tek başına yararak, dört kişiyi kurtarır.[38]

Su Bulmak İçin Kuyu Kazılması

Günün orta saatlerinde şiddetli susuzluk çocuklara, kadınlara ve hatta sıcak altında savaşan İmamın (a.s) ordusundaki kişilere galebe çalar. İmam Hüseyin (a.s) kardeşi Hz. Abbas’a (a.s) bir kuyu kazma emrini verir. Çünkü Kerbela toprakları nehir yataklarının yanında bulunmaktaydı ve kuyudan su çıkma ihtimali yüksekti.

Hz. Abbas (a.s) kuyu kazmakla meşgul oldu. Suyun çıkacağından ümidini kestikten bir süre sonra kuyudan dışarı çıktı ve başka bir yerde kuyu kazmaya başladı. Ancak ikinci kuyudan da su çıkmadı.[39]

Kardeşlerini Savaş Meydanına Göndermesi

Hz. Abbas (a.s) Ben-i Haşim ve başkalarının şehadetini görünce, kardeşleri Abdullah, Cafer ve Osman’ı yanına çağırır ve onlara şöyle buyurur: “Ey annemin çocukları! Öncü olunuz ve sizin Allah ve Resulünün (s.a.a) yolunda fedakârlığınıza şahit olayım.” Bunun üzerine kardeşleri hemen savaş meydanına koşar ve bir bir Hz. Abbas’ın (a.s) gözleri önünde şehit olurlar.[40]

Cesaret ve Yiğitlik Örneği

Üstad ‘‘Ferşçiyan’’ın Kerbela Alemdar’ı Tablosu

Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s) düşmanın üç ünlü savaşçısı ile karşı karşıya gelir. Onlardan ilki “Marid b. Sudeyf”dir. Marid, savaş meydanına gelir gelmez, Hz. Abbas’a (a.s) mızrağıyla saldırır. Hz. Abbas (a.s) mızrağının ucundan tutarak yuvarlar. Mızrağı düşmanın elinden alır ve onu kendi mızrağı ile öldürür.[41]

İkinci kişi “Safvan b. Ebtah”dır. Bu kişi taş ve mızrak fırlatmakta büyük bir yeteneğe sahipti. O da birkaç hamle sonrası yaralanır. Ancak Hz. Abbas (a.s) onu affederek ona yeni bir hayat bağışlar.

Üçüncü savaşçı kişi “Abdullah b. Ukbe Ganevi”dir. Hz. Abbas onun babasını tanıyordu ve ölmemesi için ona şöyle buyurur: “Sen bu savaşta benimle karşı karşıya gelmemen gerektiğini bilmiyor musun? Babamın babana yaptığı ihsan ve bağışlar nedeni ile benimle savaşmaktan vazgeç ve geri dön.” Ancak o kabul etmez. Kısa bir mücadelenin ardından yenilerek, rezil bir şekilde savaş meydanından kaçarak uzaklaşır.[42]

Şehadeti

Hz. Abbas’ın (a.s) Kabri Şerifleri
Hz.Abbasın (a.s) sol kolunun makamı

Tarih yazarları Hz. Ebu’l Fazl Abbas’ın (a.s) şehadetini farklı şekillerde naklederler. Harezmi, bu konu hakkında şöyle demektedir: “O recez okuyarak, savaş meydanına gitti ve düşmana saldırdı. Düşmanlardan bir grubunu öldürüp yaraladıktan sonra şehadete erdi. Sonra İmam Hüseyin (a.s) onu dizlerinin üzerine alarak, şöyle buyurdu:

“İşte şimdi belim kırıldı ve takatim azaldı.”[Not 2][43]

İbn-i Nema ve İbn-i Tavus; susuzluk İmam Hüseyin’e (a.s) galebe çaldığında kardeşi Hz. Abbas (a.s) ile birlikte Fırat’a doğru ilerledi. Düşman aralarındaki irtibatı kesti ve Hz. Abbas (a.s) şehit oldu.[44]

İbn-i Şehraşub ise, şehadeti hakkında şöyle naklediyor: “Hz. Abbas (a.s), sakka ve Kamer-i Ben-i Haşim ve İmam Hüseyin’in (a.s) sancaktarı idi. Kendisi diğer kardeşlerinden büyüktü. Su tedarik etmek için dışarı çıktı. Bu sırada düşmanlar ona saldırdı. Bir süre savaştıktan sonra yorulma belirtileri gözükmeye başladı. Bu esnada bir ağaç arkasında tuzak kurmuş olan Hekim b. Tufeyl, önce onun sağ koluna ve sonra sol koluna bir darbe vurdu.[45] O anda Hz. Abbas (a.s) şöyle bir recez okumaktaydı:
“Ey nefis! Kâfirlerden çekinme! Allah’ın büyük rahmetine ve Hz. Peygamber (s.a.a) ile birlikte olmana müjdeler olsun. Bunlar zorbalıkla sol kolumu kestiler. Rabbim onları cehennem ateşine atsın.”

Sonra o melun demirden koca bir direği kaldırarak, onun mübarek başına indirmiş ve bu şekilde şehadete ermiştir.[46] Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s), İmam Hüseyin’in (a.s) ashabından son şehit olan kişidir. Ondan sonra silahı olmayan Ebu Talip hanedanından çocuklar şehit olmuştur.[47] Hz. Ebu’l Fazl Abbas (a.s) şehit olurken yaşı daha 34'tü.[48]

Kaynakça

  1. Muhsin Emin, s. 429; Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, s. 285.
  2. İbn-i Nema Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 254; Mekatilu’t-Talibin, s. 89.
  3. Umdetu’t-Talib, s. 280.
  4. Meclisi, Biharu’l Envar, c. 101, s. 330.
  5. Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 890; İbn-i Nema Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 254.
  6. El-Abbas İbn-i Ali (a.s), s. 30.
  7. Batlu’l Alkame, c. 2, s. 108–109.
  8. Batlu’l Alkame, c. 2, s. 108–109.
  9. Muhsin Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 7, s. 429; et-Taberi, Muhammed b. Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Müluk, (Tarih-i Taberi), c. 5, s. 412–413; Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 117–118; Umdetu’t-Talib, s. 280.
  10. Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 124.
  11. Umdetu’t-Talib, s. 280.
  12. İbn-i Nema Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 254; Seyyid Muhsin Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 7, s. 429.
  13. Semeratu’l A’vad, c. 10, s. 105; Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 62.
  14. Fersanu’l Hica’, c. 1, s. 190; Müstedreku’l Vesailu’ş-Şia, c. 3, s. 815.
  15. Tercümet Cami Ahadisu’ş-Şia, c. 26, s. 867.
  16. Kamer-i Ben-i Haşim, s. 19; Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 60.
  17. Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 60.
  18. Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 63.
  19. Batlu’l Alkame, c. 2, s. 6.
  20. Vesiletu’d-Darin, s. 269; Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s), s. 64.
  21. Hairi Mazendarani, Maali’s-Sıbteyn, c. 1, s. 437.
  22. El-Abbas İbn-i Ali (a.s), s. 103; Bircendi, Kibritu’l Ahmer, Tahran, İslami kitapfuruşi, 1377 h.k, s. 385.
  23. el-Buhari, s. 90.
  24. İbn-i Sufi Nisabe, s. 436.
  25. Ebu Nasır, Ser Silsiletu’l Aleviye, s. 90, İbn-i Anbe, s. 381 ve 282.
  26. Sepahsalar-ı Aşk, s. 47.
  27. Kamilu’z-Ziyaret, s. 786.
  28. Hisal, Şeyh Saduk, c. 1, s. 68.
  29. İbn-i Anbe, Umdetu’t-Talib, s. 280; Emin, s. 430.
  30. Batlu’l Alkame, c. 2, s. 311.
  31. Kamilu’z-Ziyaret, s. 786.
  32. İbn-i A’sem, El-Futuh, c. 5, s. 94; Hairi, Maali’s-Sımteyn, c. 1, s. 433; Ebu Muhannef, Vakatu’t-Taf, s. 2219 ve 220.
  33. Tarih-i Taberi, c. 5, s. 412; Tezkiretu’l Havas, s. 152; A’yanu’ş-Şia, c. 7, s. 430; Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 78; İbn-i A’sem, El-Futuh, c. 5, s. 92.
  34. El-İrşat, s. 335; İbn-i Şehraşub, Menakibu Âl-i Ebu Talib, c. 4, s. 98; Biharu’l Envar, c. 44, s. 391; Tabersi, İ’lamu’l Vera, c. 1, s. 454 ve 455; Tarih-i Taberi, c. 5, s. 416; A’yanu’ş-Şia, c. 7, s. 430.
  35. Bahru’l Ulum, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 414; Maali’s-Sımteyn, c. 1, s. 433.
  36. Bahru’l Ulum, Maktelu’l Hüseyin (a.s), s. 414; Bircendi, Kibritu’l Ahmer, s. 386; Batlu’l Alkame, c. 1, s. 97.
  37. Şeyh Müfid, el-İrşat, s. 338; Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 4; Tezkiretu’l Havas, c. 2, s. 161; Tabersi, İ’lamu’l Vera, c. 1, s. 457; el-Ahbaru’t-Tıval, s. 25.
  38. Tarih-i Taberi, c. 5, s. 446; el-Kamil fi’t-Tarih, c. 3, s. 293; A’yanu’ş-Şia, c. 7, s. 430; Maali’s-Sımteyn, c. 1, s. 443.
  39. Yenabiu’l Mevvedet, c. 2, s. 340; Mektelu Ebu Muhannef, s. 57; Batlu’l Alkame, c. 2, s. 357.
  40. Meclisi, Biharu’l Envar, c. 45, s. 38; Ebu’l Ferecu’l İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, s. 54, Tabersi, İ’lamu’l Vera, c. 1, s. 466; Müfid, el-İrşat, s. 348.
  41. Kibritu’l Ahmer, s. 387.
  42. Kibritu’l Ahmer, s. 387.
  43. El-Harezmî, Maktelu’l Hüseyin (a.s), c. 2, s. 34; Hadise-i Kerbela der Maktel-i Mukrim, s. 262.
  44. Seyyid İbn-i Tavus, el-Luhuf, s. 117 ve 118; Hilli, Mesiru’l Ehzan, s. 257.
  45. Mukrim, Hadise-i Kerbela der Maktel-i Mukrim, s. 262.
  46. İbn-i Şehraşub, Menakib Âl-i Ebu Talib, c. 4, s. 108.
  47. Ebu Muhannef, Maktel-i Ebu Muhannef, s. 180; Ebu’l Ferec-i İsfahani, Makatu’t-Talibin, s. 89.
  48. İbn-i Anbe, Umdetu’t-Talib fi Ensab-i Âl-i Ebu Talib, s. 280; Tabersi, İ’lamu’l Vera bi-İ’lami’l Huda, c. 1, s. 395.
  1. السلام علی المطیع لله ولرسوله ولامیرالمؤمنین والحسن والحسین صلی الله علیهم
  2. الآن انکسر ظهری و قلّت حیلتی

Bibliyografi

  • Burucerdi, Ağa Hüseyin, bir grup araştırmacı, Şia fıkıh kaynakları (Şia’nın hadis kitaplarının tercümesi), İntişar-ı Ferheng-i Sebz, Tahran, 1386 h.k.
  • Hilli, İbn-i Nema, Mesiru’l Ehzan, tercüme: Ali Keremi, Kum, Neşr-i Hazik, birinci baskı, 1380 h.ş.
  • en-Nasıri, Mevlüdü’l Abbas b. Ali (a.s).
  • İbn-i Kavlaveyh-i Kummi, Kamilu’z-Ziyaret, tercüme: Muhammed Cevad Zihni Tahrani, Tahran, İntişar-ı Peyam-ı Hak, ikinci baskı, 1377 h.ş.
  • el-Mukrim, Abdul Rezzak, Hadise-i Kerbela der Maktel-i Mukrim, tercüme: Muhammed Cevad Mevali Niya, Kum, İntişar-ı Cilveyi Kemal, üçüncü baskı, 1387 h.ş.
  • Ebu Nasır, ser Silsiletu’l Aleviye, tahkik: Muhammed Sadık Bahru’l Ulum, Necef, el-Mektebetu’l Haydariye, 1382 h.k. / 1963 m.
  • et-Taberi, Muhammed b. Cerir, Tarihu’l Umem ve’l Müluk (Tarih-i Taberi), tahkik: Muhammed Ebu’l Fazl İbrahim, Beyrut, Daru’t-Turas, ikinci baskı, 1967 m.
  • el-Muzaffer, Batlu’l Alkame.
  • Emin, Seyyid Muhsin, A’yanu’ş-Şia.
  • İbn-i Anbe Hasani, Umdetu’t-Talib fi ensabi Âl-i Ebu Talib, Kum, Ensariyan, 1417 h.k.
  • Bircendi, Muhammed Bakır, Kibritu’l Ahmer, Tahran, İslami Kitapfuruşi, . 1377.
  • Tabersi, Fazıl b. Hasan, İ’lamu’l Vera bi-İlami’l Huda, Kum, Müessese-i Alulbeyt li-İhyau’t-Turas, 1417 h.k.
  • Şeyh Saduk, Hisal, araştırma: Ali Ekber Gaffari, Beyrut, Müessese-i el-Âlemi lil-Matbuat, birinci baskı, 1410/1990.
  • el-İsfahani, Ebu’l Ferec, Makatilu’t-Talibin, araştırma: Ahmed Sagar, Beyrut, Müessese-i el-A’lemi lil-Matbuat, 1408/1987.
  • Hasaisu’l Abbas.
  • Seyyid b. Tavus, el-Luhuf, Tahran, Cihan, 1348 h.ş.
  • Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l Envar, Beyrut, Müessese-i el-Vefa, 1403 h.k. / 1983 m.
  • Muhaddisi Kummi, Abbas, Nefsu’l Mehmum, tercüme: Ebu’l Hasan Şa’rani, Hicret, üçüncü baskı, 1376.
  • Musuat Kelimatu’l Hüseyin (a.s)
  • el-Harezmî, el-Muvaffak b. Ahmed, Maktalu’l Hüseyin (a.s), tahkik ve talik: Muhammed es-Semavi, Kum, Envaru’l Huda, birinci baskı, 1418 h.k.
  • Şeyh Mufid, el-İrşat fi Marifet-i Hüccecüllahi ale’l İbad, Kum, en-Naşir Sait b. Cubeyr, 1428.
  • Ebu Mihnef, Lut b. Yahya, Vakatu’l Taf, tahkik: Hadi Yusufi Garavi, Dünya Ehlibeyt Kurultayı, 1427 h.k.
  • Kamer-i Ben-i Haşim.
  • Ebu Anbe el-Asker, Kitab'u Umdetu’t-Talib fi Ensab-i Âl-i Ebu Talib, Kahire, Mektebetu’s-Sakafe ed-Diyniye, 1421/2001.
  • Sabt İbn-i Cavzi, Tezkiretu’l Havas, tahkik: Hüseyin Taki Zade, Merkezu’t-Tabaet ve’n-Neşr, Dünya Ehlibeyt Kurultayı, birinci baskı, 1426 h.k.
  • İbn-i Şehraşub, Menakibu Âl-i Ebu Talib, Beyrut, Daru’l Avda.
  • İbn-i A’sem el-Kûfi, el-Futuh, araştırma: Ali Şiri, Beyrut, Daru’l Avda, birinci baskı, 1411 h.k. / 1991 m.
  • Hairi Mazenderani, Muhammed Mehdi, Maali’s-Sıbteyn, Beyrut, Müessese-i Numan, 1412 h.k./ 1992 m.
  • Ed-Deyneveri, Ebu Hanife Ahmed b. Davud, el-Ahbaru't-Tıval, araştırma: Abdul Munim Amir Müracet Cemalettin Şeyal, Kum, Menşurat, Razi, 1368 h.ş.
  • İbn-i Şehraşub, Menakibu Âl-i Ebu Talib, Kum, Allame, 1379 h.k.
  • Lokmani, Ahmed, Sepahsalar-ı Aşk.