İçeriğe atla

Hz. Musa (a.s)

wikishia sitesinden
(Musa sayfasından yönlendirildi)
Musa
Ülü’l azm peygamberlerin üçüncüsü
Musa "Tur Dağı’nda"; Ferhad Refii’nin eseri
Nübüvvet
Kuran'da AdıMusa
Adın Kur'an'da TekrarıKur’an’da 36 surede 131 ayette 136 kez
Kutsal Kitap'ta AdıMoses
DinYahudilik
Kitap AdıOn EmirMusa Levhaları • Tevrat (Ahd-i Atik)
Kavim AdıBeni İsrail (İsrailoğulları)
MucizeAsanın büyük bir yılana dönüşmesi • Denizin yarılması • Yed-i Beyza
Önceki PeygamberHz. İbrahim
Sonraki PeygamberHz. İsa
Devrindeki PeygamberHarunŞuayb
Önemli OlaylarBeni İsrail SuresiKıpti’nin öldürülmesiBeni İsrail’in denizi geçmesiBeni İsrail’in buzağıya tapmasıHızır ile Musa kıssasıBuk’atü-l MübarekeAllah’ın Musa ile konuşması
Kişisel Bilgiler
İsimMusa
LakapKelimullah
DoğumHz. İbrahim’den yaklaşık 250 yıl sonra Mısır’da
Doğum YeriMısır
Yaşadığı YerMısır, Medyen
Ömür120 yıl
Vefatisa’dan yaklaşık on yedi yüzyıl önce, Beni İsrail’in çölde dolaştıkları dönemde
Peygamberler


Hz. Musa (a.s) (Arapça: النبي موسى عليه السلام), ulu’l azm peygamberlerden biri olup, Beni İsrail’in önderi ve şeriat sahibi bir nebidir. Kur’an’da Hz. Musa’nın kıssaları ve mucizeleri, diğer peygamberlerin kıssalarına oranla çok daha fazla yer almıştır. Musa’nın en meşhur lakaplarından biri kelimullah’tır; çünkü rivayetlere göre Allah onunla doğrudan, hiçbir aracı olmaksızın konuşmuştur.

Kur’an’da Hz. Musa hakkında anlatılan kıssalardan bazıları arasında onun ilahi bir veliyle yolculuğu yer alır ki Şii rivayetlerine göre bu veli Hızır’dır (a.s). Bir başka kıssa ise Musa’nın nehre bırakılması olayıdır. Bu anlatıya göre, Musa’nın annesi, Firavun’un askerlerinin oğlunu öldürmesinden korktuğu için onu küçük bir sandığa koyarak Nil Nehri’ne bırakmıştır. Sandık, Firavun’un sarayına kadar ulaşmış ve Musa orada büyümüştür. Kıpti’yi öldürme olayı olarak bilinen hadise de Kur’an’da yer alan önemli bir kıssadır. Bu olayda Musa (a.s), bir Kıpti’yi istemeden öldürür ve bunun üzerine Mısır’dan kaçarak Medyen diyarına gider.

Hz. Musa (a.s) Medyen’de Şuayb Peygamber’in kızıyla evlenmiş ve on yıl boyunca çobanlık yapmıştır. Kırk yaşına geldiğinde Tur Dağı civarında ilahi vahyi almış, peygamberlik görevine erişmiş ve tevhid, Allah’a kulluk, namazın edası ve ahiret inancı gibi temel öğretileri tebliğ etmekle görevlendirilmiştir. O, kardeşi Harun (a.s) ile birlikte Firavun’un huzuruna çıkarak Beni İsrail’in serbest bırakılmasını istemiştir. Ancak Firavun, Hz. Musa’nın gösterdiği mucizelere rağmen onun hakikatini kabul etmemiş ve Beni İsrail’e eziyet etmeye devam etmiştir. Bunun üzerine Musa, Allah’ın emriyle halkını yanına alarak, denizin mucizevi şekilde yarılmasıyla birlikte Mısır’dan çıkarmıştır. Kur’an ve Masum İmamların rivayetlerinde Hz. Musa’ya ait başka mucizelerden de söz edilmiştir; bunlardan bazıları asanın yılana dönüşmesi ve yed-i beyza mucizesidir.

Şii inancına göre tüm peygamberler, Hz. Musa (a.s) dahil olmak üzere, doğumlarından ölümlerine kadar günah işlemekten korunmuş kimselerdir. Buna karşılık bazı müfessirler ve Ehl-i sünnet ve’l cemaat bilginleri, Kur’an’da yer alan bazı olaylara — örneğin Kıpti’yi öldürme ve levhaları öfkeyle yere atma hadisesine — dayanarak Musa’nın masumiyetini sorgulamışlardır. Ancak Şii müfessirler, bu olayların Hz. Musa’nın ismetine aykırı olmadığını delilleriyle açıklamışlardır.

Hz. Musa’nın hayatı, nübüvveti ve mucizeleri hakkında çok sayıda sanat eseri ve edebiyat ürünü ortaya konmuştur. Bunlardan biri, Mahmud Ferşçiyan’ın Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesini tasvir eden minyatür tablosudur. Sadi Şirazi, Mevlana Celaleddin Rumi, İkbal Lahuri ve Pervin İtisami gibi şairler de Musa hakkında şiirler yazmışlardır. Ayrıca Hz. Musa’nın hayatı üzerine birçok film çekilmiş olup, bunların en tanınmışlarından biri “On Emir” (The Ten Commandments 1956) adlı sinema filmidir.

Beni İsrail’in En Büyük Peygamberi Musa

Musa b. İmran[1], Beni İsrail’in en büyük peygamberi ve aynı zamanda o kavmin önderi idi.[2] O, halkını Mısırlıların esaretinden kurtarmış ve onları vaat edilmiş topraklara doğru yönlendirmiştir.[3]

Hz. Musa (a.s), beş ulu’l azm peygamberden[4] biri olup, yani kendisine özgü bir şeriat verilmiş bir elçiydi.[5] Musa’ın (a.s) ismi Kur’an’da tam 136 kez zikredilmiştir[6] ve Kur’an’da onunla ilgili birçok mucize anlatılmıştır.[7] Kur’an, Hz. Musa’nın hayat hikayelerini diğer peygamberlerin kıssalarına göre çok daha fazla anmıştır.[8] O, Hz. Şuayb’ın damadıydı.[9] Hz. Yuşa ise onun vasisi ve halefi olarak bilinir.[10]

Kur’an, Musa’yı (a.s) hem resul hem de nebi olarak tanıtmış[11] ve onun Allah ile konuşma ayrıcalığı sayesinde kavmi üzerinde üstün kılındığını belirtmiştir.[12] Levhalar[13] ve Tevrat Hz. Musa’ya indirilmiştir.[14] O, bir kitap sahibi ve şeriat getiren peygamberdi.[15] Onun getirdiği şeriatın, bütün ilahi dinler arasında İslam’a en yakın şeriat olduğu belirtilmiştir.[16]

Seyyid Muhammed Hüseyin Fezlullah gibi Şii alimlere göre, Hz. Musa’nın risaleti belli bir topluluk ya da bölgeyle sınırlı değildi; aksine tüm insanlığa hitap eden evrensel bir risaletti.[17] Ancak bazı araştırmacılar, Kur’an ayetleri ve Tevrat’taki bilgilerden hareketle, Yahudilik dininin ve Tevrat’ın muhatabının yalnızca Beni İsrail (yani Yakub’un soyundan gelenler) olduğunu, başka ümmetlere yönelik bir hitap taşımadığını ifade etmişlerdir.[18]

Allah ile Konuşması

Kelimullah” (yani Allah ile konuşan kimse) unvanı, sadece Hz. Musa’a (a.s) özgü kabul edilmiştir.[19] Bununla birlikte bazı görüşlere göre, Mi’rac sırasında İslam Peygamberi ile de Allah doğrudan konuşmuştur.[20]

Allah Teala, Hz. Musa (a.s) ile aracısız olarak konuşmuştur.[21] Nasır Mekarim Şirazi’ye göre, Allah ses dalgalarını veya kelimeleri hava yahut maddi cisimler içinde yaratmak suretiyle konuşmuştur; bu konuşma beşeri seslerle değil, ilahi kudretle olmuştur.[22] Buna karşılık Seyyid Muhammed Hüseyin Tebatebayi ise Allah’ın konuşma tarzını açıklamadığını ve Kur’an ifadelerinden bu konuşmanın mahiyetini anlamamızın mümkün olmadığını savunmuştur.[23] Ona göre Allah’ın Musa ile konuşması,[24] bir aracı vasıtasıyla gerçekleşen, fakat hakiki bir konuşmadır; bu olayda fiziksel organlara veya ağız gibi maddi araçlara ihtiyaç olmamıştır.[25]

Biyografi

وَاذْکرْ فِی الْکتَابِ مُوسَی إِنَّهُ کانَ مُخْلَصًا وَکانَ رَسُولًا نَّبِیا...وَقَرَّبْنَاهُ نَجِیا؛

“Ve kitapta Musa’yı an; gerçekten o ihlasa ermiş, gönderilmiş bir nebi idi... ve Biz onu huzurumuza alıp kendimizle gizlice konuştuk.”[26]
—Meryem Suresi, ayet 51-52.

Hz. Musa’nın (a.s) babası İmran olup, onun Yakub’un oğlu Levi soyundan geldiği rivayet edilmiştir.[27] Tevrat’ta babasının ismi “Amram” şeklinde geçmekte, Arapça lehçesinde bu isim “İmran” biçimine dönüşmüş ve İslam dünyasında da bu isimle tanınmıştır.[28] Hz. Musa’nın (a.s) doğumunun, Hz. İbrahim’in vefatından yaklaşık 250 yıl sonra gerçekleştiği bildirilmektedir.[29] Mesudi, İsbatü’l Vesiyye adlı eserinde, Musa ile İbrahim (a.s) arasında 468 yıllık bir zaman farkı bulunduğunu yazmıştır.[30]

Hz. Musa’nın (a.s) doğduğu dönem, Firavun’un Beni İsrail’in erkek çocuklarını öldürüp kızlarını sağ bırakmaları için emir verdiği zulüm dönemi idi.[31] Tevrat’a göre Firavun, Mısır halkı arasında Beni İsrail’in nüfusunun artmasından ve onların düşmanlarıyla birleşmesinden korktuğu için, tüm Beni İsrail’in erkek çocuklarının öldürülmesi emrini vermiştir.[32] Nasır Mekarim Şirazi gibi Şii müfessirlere göre, Kur’an ayetlerinden anlaşıldığı üzere, Firavun’un amacı Beni İsrail’i zayıflatmak ve onları sürekli korku altında tutmaktı; bu sebeple erkek çocuklarının öldürülmesi emrini yayımlamıştır.[33]

Bazı kaynaklara göre bu korkunç emrin nedeni, Firavun’un gördüğü bir rüyaydı. Rivayete göre Firavun rüyasında, Mısır yönüne doğru bir ateşin geldiğini, bu ateşin bütün Mısırlıları yakıp yok ettiğini, ancak Beni İsrail’den hiç kimseye zarar vermediğini görmüştür.[34] Diğer bir rivayette ise Firavun’un rüyasında, Beni İsrail soyundan bir erkek çocuğun doğacağını ve bu çocuğun onun saltanatını yıkacağını gördüğü belirtilmiştir.[35]

Bu olay, Hz. Musa’nın (a.s) doğumunun olağanüstü bir takdirle ve ilahi koruma altında gerçekleştiğini göstermektedir; çünkü Firavun’un acımasız kararlarına rağmen, Allah’ın kudretiyle Musa (a.s) yaşatılmış ve ileride hem peygamberlik hem de Beni İsrail’in kurtuluşu için seçilmiştir.

Doğumu, Çocukluğu ve Mısır’dan Kaçışı

Kur’an ayetlerine göre, Hz. Musa’nın (a.s) doğumundan sonra Allah, annesi Yokabed’e[36] vahiy göndererek ona, çocuğunu emzirmesini ve eğer onun hayatından endişe ederse,[37] onu bir sandığa koyup nehre bırakmasını, fakat korkmamasını ve kaygılanmamasını emretti.[38][39]

Hz. Musa’nın (a.s) annesi, (Tevrat’a göre üç ay kadar) çocuğunu gizlice emzirdikten sonra[40] korkuya kapılarak onu bir sandığın içine yerleştirdi ve sandığı Nil Nehri’ne bıraktı.[41] Ayrıca kızına sandığın arkasından gitmesini, ne olacağını dikkatle gözlemlemesini söyledi.[42] Allah, annesinin kalbine sükunet ve cesaret verdi,[43] ve ona, “Onu sana geri döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız.” diye müjde verdi.[44]

Sandık, Firavun’un saray mensuplarından biri tarafından sudan çıkarıldı.[45] Tevrat bu kişiyi Firavun’un kızı olarak tanıtır.[46] Ancak Kur’an’a göre, Firavun’un eşi Asiye[47] Firavun’a, “Bu çocuk benim de senin de göz aydınlığımız olacak; belki bize faydası dokunur ya da onu evlat ediniriz.” demiştir.[48]

Hz. Musa (a.s) saraya getirildikten sonra hiçbir kadının sütünü emmemiştir. Bu durum üzerine, kız kardeşi bir sütanne önermiş ve böylece annesi saraya çağrılmış, Musa tekrar kendi annesinin yanına dönmüştür.[49] Nasır Mekarim Şirazi’ye göre Kur’an ayetlerinden, Hz. Musa’nın (a.s) çocukluk dönemini kendi ailesinin yanında geçirdiği, zaman zaman da Firavun’un sarayına götürüldüğü anlaşılmaktadır.[50] Mekarim Şirazi ayrıca Firavun’un Hz. Musa’ya hitaben söylediği “Biz seni çocukken yanımızda büyütmedik mi?”[51] ifadesinden, Musa’nın (a.s) en azından bir süre sarayda büyüdüğünü çıkarmıştır.[50] Tevrat’ta da Musa’nın çocukluk döneminde annesinin yanında kaldığı, büyüdüğünde ise Firavun’un sarayına götürüldüğü anlatılır.[52]

Hz. Musa’ya (a.s) “Musa” adının verilmesinin nedeni olarak, onun su ve ağaç arasında bulunmuş olması rivayet edilir. Kıpti dilinde “Mo” kelimesi “su”, “Sa” kelimesi ise “ağaç” anlamına gelir.[53]

Musa’nın (a.s) gençlik yıllarında yaşanan bir olay, hayatının dönüm noktası olmuştur. Beni İsrail’den bir kişi ile bir Mısırlı (Kıpti) arasında çıkan kavgada, Hz. Musa (a.s) olaya müdahale etmiş ve Kıptiye bir yumruk vurarak onun ölümüne sebep olmuştur.[54] Bu olaydan sonra Firavun’un adamları Musa’yı öldürmeye karar vermişlerdir.[55] Bunun üzerine Hz. Musa (a.s), Allah’ın ilhamıyla Mısır’dan gizlice çıkarak uzaklaşmış ve yeni bir hayata doğru yola koyulmuştur.[56]

Mahmud Ferşçiyan’ın eseri olan Hz. Musa’nın (a.s) asasının yılana dönüşmesini tasvir eden minyatür tablo.

Medyen’deki Hayatı, Peygamberliği ve Mısır’a Dönüşü

Hz. Musa (a.s), Mısırlı (Kıpti) bir adamı öldürmesiyle sonuçlanan olayın ardından, Firavun’un askerlerinden kurtulmak için Medyen diyarına doğru kaçtı.[57] Oraya vardığında, hayvanlarını sulamak için kuyunun başına gelen iki genç kıza (isimleri rivayete göre Sefura ve Liya’dır)[58] yardım etti.[59] Bu kızların babası, rivayetlere göre Hz. Şuayb (a.s) idi.[60] Hz. Şuayb (a.s), Musa’nın (a.s) başından geçenleri dinledikten sonra onu yanına çağırdı[61] ve ona hem iş teklifinde bulundu hem de kızlarından biriyle evlenmesini önerdi.[62]

Hz. Musa (a.s) bu teklifi kabul etti, Medyen’de kaldı, Hz. Şuayb’ın (a.s) kızıyla evlendi ve onun koyunlarını gütme görevini üstlendi.[63] Kur’an ve Şii tefsirlerine göre, Hz. Musa (a.s) on yıl boyunca Medyen’de yaşamış, bu süre zarfında Şuayb’ın (a.s) yanında çalışmış ve çobanlık yapmıştır.[64] Daha sonra ailesiyle birlikte Mısır’a dönmek üzere yola çıktı. Gece vakti yolda yönünü kaybedince,[65] Tur Dağı tarafında bir ateş gördü ve ondan bir haber veya bir parça ateş getirmek için oraya yöneldi.[66]

Hz. Musa (a.s) ateşe yaklaştığında, vadinin sağ tarafından, bir ağaç içinden kendisine seslenildi: “Ey Musa! Ben, alemlerin Rabbi olan Allah’ım.”[67] Ardından şu emir geldi: “Yalnızca Bana ibadet et ve namazı Ben’i anmak için dosdoğru kıl.”[68]

Tur Sina’da Hz. Musa (a.s), peygamberlik görevine seçildi[69] ve Allah ona, asasını yere atmasını emretti.[70] Musa asayı yere attı, asa birden bire yılana dönüştü.[71] Allah ona korkmamasını, asayı tekrar eline almasını, çünkü asanın eski haline döneceğini bildirdi.[72] Ayrıca, elini koynuna sokmasını emretti; Hz. Musa (a.s) elini çıkardığında, eli bembeyaz ve nurlu bir hal almıştı.[73]

Bu mucizelerin Tur Dağı’nda Hz. Musa (a.s) tarafından gerçekleştirilmesinin amacı, onun Firavun karşısında göstereceği mucizelere hazırlanmasıydı.[74]

Davetin Başlangıcından Beni İsrail'in Mısır’dan Çıkışına Kadar

Kur’an’daki ayetlere göre Hz. Musa (a.s), Allah tarafından Firavun halkına gönderilmiştir.[75] Hz. Musa (a.s) Allah’a, onların kendisini yalanlamasından korktuğunu[76] ve bu yalanlamalara karşı sabır göstermekte zorlanacağını söylemiştir.[77] Ayrıca dilinin düzgün konuşmadığını[78] ve Firavun halkının, Kıpti’yi öldürdüğü için kendisini suçlu sandıklarını da belirtmiştir.[79] Bunun üzerine, Allah’tan kardeşi Hz. Harun’un (a.s) da kendisiyle birlikte elçi (nebi, resul) olarak gönderilmesini istemiştir.[80] Daha sonra Hz. Musa (a.s) kardeşi Hz. Harun (a.s) ile birlikte Firavun’un huzuruna çıkmış[81] ve Beni İsrail’in serbest bırakılmasını talep etmiştir.[82]

Hz. Musa (a.s), asasının yılana dönüşmesi ve Yed-i Beyza mucizesini Firavun’a ve çevresindekilere göstermiştir ki sözlerinin doğruluğuna inansınlar.[83] Ancak Firavun ve adamları onu bir büyücü (sahır) olmakla suçlamışlardır.[84] Bunun ardından, Hz. Musa (a.s) ile sihirbazlar arasında büyük bir karşılaşma düzenlenmiştir. Hz. Musa (a.s), sihirbazların büyüsünü ortadan kaldırmış, onların hilelerini etkisiz kılmış ve sihirbazlar gerçeği görerek iman etmişlerdir.[85]

Buna rağmen Firavun, Hz. Musa’nın (a.s) çağrısına boyun eğmemiştir. Bunun üzerine Allah, Mısırlılar üzerine çeşitli belalar göndermiştir.[86] Nihayetinde Allah, Hz. Musa’ya (a.s) gece vakti Beni İsraili yanına alarak Mısır’dan çıkmasını emretmiştir.[87] Hz. Musa (a.s) bu emre uymuş ve halkını gizlice Mısır’dan çıkarmıştır.[88] Fakat kısa süre sonra Firavun, ordusunu toplayarak onları takip etmiştir.[89]

Beni İsrail, bir taraftan denizle, diğer taraftan Firavun’un ordusuyla sıkışmışlardı. Bunun üzerine Hz. Musa (a.s), Allah’ın emriyle asasını denize vurdu ve mucizevi bir şekilde su ikiye ayrılarak ortasında bir yol açıldı.[90] Beni İsrail bu yoldan geçerek kurtuldular;[91] ancak Firavun ve askerleri o yoldan geçmek istediklerinde deniz tekrar birleşti ve onlar sular altında kalarak boğuldular.[92]

Vaat Edilen Topraklara Hicret

Mısır’dan kurtuluşun üzerinden bir süre geçtikten sonra Hz. Musa’nın (a.s) Mikat yerine gittiği rivayet edilir.[93] Beni İsrail, Hz. Musa’nın (a.s) yokluğunda altından bir buzağı heykeli yaptılar ve ona taptılar.[94] Hz. Musa (a.s), buzağıya tapınmayı görünce, Tur Sina’da kendisine verilen iki levhayı öfkesinden yere atarak kırdı.[95] Bunun üzerine Allah, Beni İsraili yaptıkları sebebiyle azarladı ve onları cezalandırdı.[96]

Hz. Musa (a.s), Beni İsrail'den yetmiş seçkin kişiyle birlikte tekrar Mikat yerine gitti.[97][Not 1] Ancak içlerinden bir kısmı, Hz. Musa’nın (a.s) peygamberliğine iman etmeyi Allah’ı görme şartına bağladılar.[98]

Bunun üzerine Allah, onların görme konusundaki yetersizliklerini ortaya koymak için güçlü bir şimşek (saika) indirdi; bu şimşek dağa çarptı, korkunç bir ses ve göz kamaştırıcı bir ışık yayıldı ve orada bulunanların hepsi bu sarsıcı olayın etkisiyle öldüler.[99] Bazı müfessirler bu olayı bir tür ilahi azap olarak değerlendirmiştir.[100]

Hz. Musa (a.s), bu olayın ardından Allah’a şöyle yalvardı: “Ey Rabbimiz! Akılsızlarımızın işledikleri yüzünden bizi helak mı edeceksin?”[101] Daha sonra onlara merhamet edilmesini ve yeniden diriltmelerini istedi. Allah da Hz. Musa’nın (a.s) bu içten duasını kabul etti ve o kimseleri tekrar diriltti.[102]

Beni İsrail’in Sina Çölü’ndeki olaylarını betimleyen el dokuması bir halı.

Çölde Dolaşma ve Tecrid Dönemi

Beni İsrail, Firavun’un helak olmasından ve denizi geçmelerinden sonra, kendilerine vaat edilen Kutsal Topraklara (bazı kaynaklarda Şam bölgesi olarak belirtilir)[103] doğru yola koyuldular. Ancak bu yolculukta güçlü ve savaşçı insanlarla karşılaştılar; o topraklara girmek için onlarla savaşmaları gerekiyordu.[104] Beni İsrail, korkuya kapılarak savaştan geri durdular ve Musa’ya (a.s) şöyle dediler: “Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın; biz burada bekleyeceğiz.”[105] Bunun üzerine Allah, o mukaddes topraklara giriş hakkını onlara kırk yıl boyunca haram kıldı[106] ve böylece Beni İsrail kırk yıl sürecek bir çölde dolaşma ve tecrit hayatına mahkum edildiler.[107]

Bu uzun sürgün döneminde, halk arasında çeşitli sıkıntılar baş gösterdi; açlık, susuzluk ve barınma gibi zorluklar onları kuşattı. Ancak Allah, rahmetiyle onların ihtiyaçlarını karşıladı.[108] Gündüzleri güneşin kavurucu sıcaklığından korunmaları için üzerlerine bulutları birer gölgelik yaptı[109] ve açlıklarını gidermek üzere gökten “menn ve selva” adı verilen özel bir rızık indirdi.[110]

Kur’an’da bildirildiğine göre, Hz. Musa (a.s) halkı için Allah’tan su istedi ve Allah ona asasını bir kayaya vurmasını emretti. Musa (a.s) asasını taşa vurunca, Beni İsrail'in on iki kabilesine karşılık on iki kaynak fışkırdı; her bir kabile kendi pınarını bildi ve oradan su içti.[111]

Bazı müfessirler bu mucizevi olayı çölde dolaşma döneminde meydana geldiğini,[112] bazıları ise bu olayın o dönemden önce gerçekleştiğini söylemiştir.[113] Bazi tarihi rivayetlere göre, Allah’ı görmek isteği, Karun’un yere batırılması, Sameri’nin buzağısı, Beni İsrail'in İneği, levhaların inişi ve dağın parçalanması gibi olayların tamamı, Hz. Musa (a.s) ve kavminin çölde dolaştığı yıllarda vuku bulmuştur.[114]

Vefatı

Hz. Musa (a.s), çölde dolaşma yılları sırasında[115] 120[116] veya 126 yaşında[117] vefat etmiştir. Peygamber’den (s.a.a) nakledilen bir rivayete göre de 126 yıl yaşamıştır.[118] Hz. Musa’nın (a.s) vefatı, İsa Mesih’in doğumundan yaklaşık on yedi asır önce gerçekleşmiş kabul edilir.[119] Rivayetlerin bir kısmında, onun mezarının yerinin insanlardan gizli tutulduğu ve bilinmediği ifade edilmiştir.[120]

Nübüvvet

Hz. Musa (a.s), kırk yaşına geldiğinde[121] Tur Sina’da[122] bir ağacın içerisinden gelen ilahi sesle vahye muhatap oldu[123] ve orada Allah tarafından peygamberlik makamına seçildi.[124] O, ulu'l azm peygamberlerinden biriydi.[125] Bazı müfessirler Kur’an’daki “Ve ene’htertüke – Ben seni seçtim” ifadesine[126] dayanarak, Musa’nın (a.s) aynı yerde ve bu hitapla peygamberliğe gönderildiğini belirtmişlerdir.[127] Allah, ona risalet görevini bildirdikten sonra birtakım emirler verdi ve bu emirlerle onu peygamberlik yoluna yöneltti.

On Emir:

  1. Ben senin Tanrın olan Rabbim.
  2. Benden başka ilahların olmayacak.
  3. Benim kutsal adımı boş yere anmayacaksın.
  4. Sebt gününü (Cumartesi) hatırla ve onu kutsal tut.
  5. Anne ve babana hürmet et.
  6. Adam öldürmeyeceksin.
  7. Zina etmeyeceksin.
  8. Hırsızlık yapmayacaksın.
  9. Yalan yere şahitlik etmeyeceksin.
  10. Başkalarının malına ya da eşine göz dikmeyeceksin.

On Emir ve Tevrat

On Emir, levhalar üzerine yazılmış ve Hz. Musa’ya (a.s) indirilmiş olan ilahi buyruklardır.[133] Tevrat ise Hz. Musa’ya (a.s) indirilen beş kitaptan oluşan kutsal metinler bütünüdür. Yahudiler, bu kitapların doğrudan Hz. Musa’ya vahyedildiğine inanırlar.[134] Bu beş kitap (sefar/seferler) şunlardır: Tekvin (Yaratılış), Huruc (Çıkış), Levililer, Adedler ve Tesniye (Yasanın Tekrarı).[135] Ancak bazen Tevrat terimi, Yahudilerin kutsal kitabının tamamı anlamında da kullanılır.[136] Müslümanlara göre Tevrat sonradan tahrif edilmiştir.[137]

Şeriat

Müfessirler, Kur’an’daki bazı ayetlere dayanarak Hz. Musa’yı (a.s) hem kitap sahibi hem de şeriat sahibi bir peygamber olarak değerlendirmişlerdir.[138] Şeriat, özel anlamıyla Allah’ın kulları için belirlediği dini kurallar, ibadet düzenlemeleri ve ahlaki hükümler bütününü ifade eder; bu kavram hem fıkhi hem de ahlaki hükümleri kapsar.[139]

ABD Temsilciler Meclisi’nde, önde gelen yasa koyuculardan biri olarak kabul edilen Hz. Musa’nın (a.s) heykeli

Kur’an’da Musa’nın Şeriatı

Müfessirler, Hz. Musa’nın (a.s) şeriatını açıklamak için Kur’an’daki üç grup ayete dayanmışlardır:[140]

  • Birinci grup ayetlerde[141] Hz. Musa’nın (a.s) Firavun ve Kıptilere gönderilişinden söz edilir.[142]
  • İkinci grup ayetlerde Hz. Musa’nın (a.s) Beni İsrail kavmine kitap ile birlikte gönderildiği belirtilir.[143] Bazı müfessirler, bu ayetlerde geçen “kitap”tan maksadın Tevrat olduğunu söylemişlerdir.[144] Bu kitapta Tevhid inancının yanında[145] emirler, yasaklar ve Hz. Musa’nın (a.s) şeriatına dair hükümler yer almıştır.[146]
  • Üçüncü grup ayetler ise Hz. Musa’nın (a.s) davetinin evrenselliğine[147] ve onun şeriatının yalnızca Beni İsrail için değil, tüm insanlık için de geçerli olduğuna işaret eder.[148]

Tevrat’ta Musa’nın Şeriatı

Bazı araştırmacıların aktardığına göre Hz. Musa’nın (a.s) şeriatı, oldukça kapsamlı bir dini sistem olup 613 ayrı hüküm ve yasa içermektedir.[149] Bu hükümlerin 248’i farzları, yani Yahudilerin yapmakla yükümlü oldukları emirleri; 365’i ise yasakları, yani kaçınılması gereken fiilleri kapsamaktadır.[150] Yahudilikte dini hayatın düzenlenmesinde en önemli kaynaklardan biri, Hz. Musa’nın (a.s) getirdiği bu hükümler ve kanunlardır. Bu yasalar, Tevrat’ta özellikle beş kitabın üçünde — Levililer, Adedler ve Tesniye — geniş biçimde yer almaktadır.[151] Bu kitaplar, hem ibadetlerin usullerini hem de ahlaki ve toplumsal düzenlemeleri içeren ayrıntılı bir şeriat manzumesi oluşturur.

  1. Levililer Kitabı (Tevrat’ın üçüncü kitabı), kahinlerin görevlerini, kurbanların nasıl sunulacağını, ibadetlerin biçimini ve dini törenlerin detaylarını açıklamaktadır.[152] Ayrıca helal ve haram sayılan hayvanlara dair kurallar,[153] temizlik ve necaset konularında ayrıntılı hükümler,[154] günahların kefareti ve onların nasıl giderileceği,[155] Zina gibi cinsel suçlara ve diğer ahlaki bozulmalara dair cezalar,[156] kutsal bayram ve dini merasimlerin vakitleri ve uygulama biçimleri[157] ile vakıf mallarına dair kurallar[158] bu kitapta detaylı olarak yer almaktadır. Bu yönüyle Levililer kitabı, Yahudi din hukukunun en eski ve temel kaynağı sayılmaktadır.
  2. Adedler Kitabı (Tevrat’ın dördüncü kitabı) ise, toplumsal düzen ve ahlaki ilişkilerle ilgili çok sayıda dini yasa içermektedir. Örneğin, kadınların kocaları tarafından sadakatsizlikle suçlandıkları durumlarda nasıl davranılacağını belirleyen hükümler[159] ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. Ayrıca adam öldürme suçunun tanımı ve cezaları,[160] adak ve nezirlik hükümleri,[161] kurban türleri ve sunulma yöntemleri,[162] Levililerin ve kahinlerin dini görevleri,[163] ayrıca ganimetlerin paylaşımıyla ilgili ayrıntılı düzenlemeler[164] bu kitapta açıklanmıştır. Bu hükümler, Musa’nın yasalarının sadece ibadet alanında değil, sosyal adalet ve ceza hukukunda da kapsamlı olduğunu göstermektedir.
  3. Tesniye Kitabı (Tevrat’ın beşinci ve son kitabı), Hz. Musa’nın (a.s) hayatının son döneminde halka hitaben yaptığı öğütleri ve yasaları içermektedir. Bu kitapta On Emir yeniden zikredilmiş,[165] hakimlerin atanması ve adaletin nasıl tesis edileceğine dair esaslar belirtilmiştir.[166] Ayrıca mahkemelerde şahitlik kuralları,[167] savaş zamanlarında uyulması gereken dini ve ahlaki ilkeler,[168] evlilik ve aile hayatına dair detaylı hükümler[169] yer almaktadır. Tesniye kitabı, hem Musa’nın son öğretilerini hem de Beni İsrail’in toplumsal yaşamında şeriatın uygulama biçimlerini özetleyen bir yasa mecmuası olarak kabul edilmektedir.

Mucizeler

Mucizeler ve İrhâslar
Mucize / İrhâs İlgili Karakter
Şakku'l Kamer Hz. Muhammed (s.a.a)
Kur'an Hz. Muhammed (s.a.a)
Reddu'ş Şems Hz. Muhammed (s.a.a)
İsa'nın Beşikte Konuşması Hz. İsa (a.s)
Musa'nın asası Hz. Musa (a.s)
Parlayan El Hz. Musa (a.s)
Allah'ın Musa ile konuşması Hz. Musa (a.s)
Salih devesi Hz. Salih (a.s)
Süleyman'ın uçan halısı Hz. Süleyman (a.s)
Süleyman'ın hayvanlarla konuşması Hz. Süleyman (a.s)
Dört kuşun dirilmesi Hz. İbrahim (a.s)
İbrahim'i yakan ateşin sönmesi Hz. İbrahim (a.s)
Maryam'ın hamileliği Hz. Meryem (s.a)
Üzeyir'in dirilmesi Hz. Üzeyir (a.s)

İsra suresinin 101. ayeti ile Neml suresinin 12. ayetine göre Musa’nın (a.s) dokuz belirgin işareti ve mucizesi bulunmaktaydı. İslam müfessirleri, bu dokuz mucizenin hangileri olduğuna dair çeşitli görüşler öne sürmüşlerdir.[170] Allame Tebatebayi ile Mekarim Şirazi’nin yorumuna göre bu mucizeler şunlardır: Asa’nın dev bir yılana dönüşmesi, Yed-i beyza (elinin ışık saçması ve parlaması), tufanın gönderilmesi, çekirge, kurbağa, bit, suyun kana dönüşmesi, kuraklık ve meyvelerin azlığı.[171] Bu dokuz mucize, Musa’nın (a.s) Firavun’a karşı gönderilmiş olan mucizeleridir; aksi halde onun gerçekleştirdiği mucizelerin sayısı dokuzdan da fazladır.[172]

Kur’an-ı Kerim’de Musa’nın (a.s) toplamda on altı mucizesine işaret edilmiştir ve bu mucizelerden bazıları farklı ayetlerde tekrar edilmiştir. Örneğin denizin yarılması olayı on yedi farklı ayette zikredilmiştir;[173] Asa’nın dev bir yılana dönüşmesi olayı sekiz ayette geçmektedir;[174] elinin parlaması olayı beş ayette anılmıştır;[175] İsrailoğulları’nın başı üzerine dağın kaldırılması dört ayette belirtilmiştir;[176] İsrailoğulları’nın üzerine yıldırımın inmesi üç ayette ifade edilmiştir;[177] ayrıca İsrailoğulları’na menn ve selva (gökten inen nimet ve yiyecek) verilmesi de Kur’an’da üç ayette geçmektedir.[178]

Bunun dışında zikredilen diğer mucizeler şunlardır: bulutların İsrailoğulları için gölgelik yapılması,[179] halkın kanlı suya (Nil nehrinin kana dönüşmesi) ve içilemez bir hale gelen suya maruz kalması,[180] uzun süren kuraklık ve kıtlık,[181] tufanın gönderilmesi,[182] çekirge,[183] bit,[184] kurbağa,[185] ve Beni İsrail’den öldürülen bir kişinin yeniden diriltilmesi.[186]

Asanın Yılana Dönüşmesi

Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi mucizesi, Kur’an-ı Kerim’in beş farklı suresinde ve toplam sekiz ayette zikredilmektedir.[187] Kur’an ayetlerine göre Hz. Musa’nın asası üç ayrı olayda yılana dönüşmüştür:

  1. Tur Dağı’nda asanın yılana dönüşmesi: Kasas, Neml ve Taha surelerinde anlatıldığına göre,[188] Hz. Musa asasını yere attığında,[189] asa “cann”[190] veya “hayye”[191] adı verilen, canlı ve hareketli bir yılana dönüşmüştür.[192] Bu olay, Hz. Musa’nın vahiy karşısındaki ilk mucizevi tecrübesi olarak yorumlanmıştır.
  2. Firavun’un huzurunda asanın dev yılan haline gelmesi: Kur’an ayetlerinde bildirildiğine göre, Hz. Musa Firavun’un yanına gidip onu Allah’ın yoluna davet ettiğinde, Firavun ondan doğruluğuna dair bir delil istedi. Bunun üzerine Hz. Musa asasını yere bıraktı ve asa “so'ban”[193] denilen devasa bir yılana dönüştü.[194] Bu mucize, Firavun’un gözleri önünde gerçekleşen en açık ilahi delil olarak kabul edilmiştir.
  3. Sihirbazların önünde asanın yılana dönüşmesi: Şuara, A’raf ve Taha surelerinde anlatıldığına göre, Hz. Musa Firavun’un isteği üzerine sihirbazlarla karşılaşmayı kabul etti.[195] Hz. Musa asasını yere attığında, asa dev bir yılana dönüşerek sihirbazların yere attıkları ipleri ve sopaları, insanlar tarafından yılan gibi görünen her şeyi yuttu.[196] Bu mucizevi olay, sihirbazların iman etmesine[197] ve aynı zamanda Firavun’u inkar etmelerine sebep oldu.[198]

Yed-i Beyza (Parlayan El)

Mucize olarak bilinen Yed-i Beyzâ, Seyyid Abdullah Şübber ve Fazl bin Hasan Tabersi[199] gibi müfessirler tarafından “ışık saçan ve parlak el” şeklinde yorumlanırken;[200] Şeyh Tusi[201] ve Muhammed Cevad Muğniye[202] gibi diğer tefsir alimleri tarafından “beyaz el” olarak açıklanmıştır. Kur’an’da Hz. Musa’nın (a.s) dokuz büyük mucizesinden biri olarak zikredilen Yed-i Beyza,[203] A’raf, Taha, Şuara, Neml ve Kasas surelerinde de tekrar edilmiştir.[204] Kur’an’ın bildirdiğine göre bu mucize, Hz. Musa’nın (a.s) peygamberlik görevine hazırlanması sürecinde, Firavun’la görüşmesinden önce bir kez gerçekleşmiş,[205] ikinci kez ise Firavun’un huzurunda, onun ve çevresindekilerin gözleri önünde tecelli etmiştir.[206]

Denizin Yarılması

Bakara Suresi, ayet 50’de belirtildiğine göre, Allah Beni İsrail için denizi yardı; böylece onlar kurtulmuş, Firavun ve ordusu ise sular altında kalmıştır.[207] Bu ayette denizin nasıl yarıldığı detaylı olarak anlatılmaz; ancak Şuara Suresi, ayet 63’te vahiy aracılığıyla Hz. Musa’ya asasını denize vurması emredildiği, Musa’nın bunu yapınca denizin ikiye ayrıldığı ve suların büyük duvarlar gibi dikildiği bildirilir.[208] Ayrıca başka bir ayette, Firavun’un sonunda boğulduğu da açıkça ifade edilmiştir.[209] Bu olay, hem Beni İsrail için kurtuluşun hem de Firavun ve ordusu için ilahi adaletin sembolü olarak kabul edilir.

Musa ile Hızır’ın Kıssası

Kur’an’da yer alan Musa (a.s) ile Hızır’ın buluşma ve birlikte yolculuk etme kıssası, derin anlamlar içeren bir öğreti hikayesidir.[210] Bu kıssada, Hz. Musa (a.s), Kur’an’ın “Kendisine rahmet ve ilim verilmiş kullarımızdan biri” diye tanımladığı bir kul ile karşılaşır ve ondan ilim öğrenmek için kendisine eşlik etmeyi ister.[211] Şii rivayetlere göre bu kişi, Hızır (a.s) olarak tanıtılmıştır.[212] Bu yol arkadaşlığı, Hz. Musa’nın (a.s) ısrarlı isteği üzerine gerçekleşmiştir.[213] Hızır başlangıçta bu teklife sıcak bakmamış, ancak Musa’nın (a.s) hiçbir şey hakkında soru sormaması şartıyla yolculuğu kabul etmiştir.[214] Böylece ikisi birlikte bir yolculuğa çıkmışlardır. Bu yolculuk boyunca Hızır üç dikkat çekici ve zahiren anlaşılması güç davranışta bulunur: bir gemiyi delmek,[215] bir genci öldürmek[216] ve yıkılmak üzere olan bir duvarı yeniden inşa etmek.[217] Hz. Musa (a.s), bu üç olayın her birinde Hızır’ın yaptıklarına itiraz eder ve nedenini sorar.[218] Ancak bu sorgulamalar, aralarındaki sözleşmeye aykırı olduğundan ikilinin ayrılmasına sebep olur.[219] Hızır sonunda yaptığı her davranışın ardındaki hikmeti açıklar ve bu bilgilerin Allah tarafından kendisine öğretildiğini belirtir.[220] Bu kıssa Kur’an’da yalnızca bir kez anlatılmış olmakla birlikte, müfessirler, kelamcılar ve tasavvuf (irfan) ehli arasında derin teolojik ve irfani tartışmalara konu olmuştur.[221]

Musa’nın İsmeti

Seyyid Murtaza’nın açıklamasına göre, Ehl-i Sünnet’ten farklı olarak Şii inancında bütün peygamberler doğumlarından itibaren ömürlerinin sonuna kadar her türlü günahtan korunmuş ve masum kabul edilirler.[222] Şiilere göre peygamberlerin ismeti yalnızca büyük günahlardan uzak durmak anlamına gelmez; bilakis onların hata, unutma, gaflet, hatta küçük kusurlardan dahi korunmuş olmaları anlamını taşır.

Kıpti'yi Öldürmek

Hz. Musa’nın (a.s) bir Kıptî’yi öldürmesini tasvir eden tablo.

Kıpti’nin öldürülmesi olayı, Beni İsrail’den bir adam ile Mısır halkından bir Kıpti arasında çıkan kavga sırasında Hz. Musa’nın (a.s) müdahalesi sonucu meydana gelmiştir.[223] Bu olayın anlatımı Kasas Suresi’nin 15. ayetinde geçmektedir.[224] Bazı düşünürler ve müfessirler, bu hadisenin Hz. Musa’nın (a.s) ismetiyle bağdaşmadığını ileri sürmüşlerdir.[225] Onların ileri sürdükleri argümanlar şu şekildedir:

  • Eğer o Kıpti gerçekten öldürülmeyi hak eden bir suçlu idiyse, neden Musa (a.s) olaydan sonra Kasas Suresi 15. ayette “Bu, şeytanın işidir” demiştir?[226] Ayrıca bir sonraki ayette, “Rabbim! Ben kendime zulmettim, beni bağışla” diyerek istiğfar etmiştir.[227] Yine Şuara Suresi 20. ayette “Ben o işi yaptım, fakat o zaman bilmeyenlerden idim” ifadesini kullanmıştır.[228]
  • Eğer Kıpti öldürülmeyi hak etmeyen biriyse, o zaman Hz. Musa (a.s) masum bir insanı öldürmüş olur ki, bu durum ismetle bağdaşmaz.[229]

Bu görüşe karşı çıkan Şii müfessirler ise, öldürülen Kıpti’nin gerçekten suçlu biri olduğunu ve öldürülmeyi hak ettiğini savunurlar. Onlara göre Hz. Musa’nın (a.s) bu fiili bir günah değil, sadece terk-i evla yani daha uygun olanı terk etme eylemidir. Bu yüzden Hz. Musa’nın istiğfarı da bir günah için değil, bu tür bir davranışın sonucunda yaşanan pişmanlıktan dolayıdır.[230]

Bazı Ehl-i Sünnet müfessirleri ise bu olayı kazaen, yani yanlışlıkla meydana gelen bir öldürme vakası olarak yorumlamışlardır. Onlara göre Hz. Musa (a.s) o kişiyi bilerek öldürmemiş, fakat bir darbeyle ölümüne sebep olmuştur. Bu nedenle olay “hataen öldürme” kapsamında değerlendirilir ve bu tür bir hata küçük günahlar sınıfına girer. Musa’nın (a.s) istiğfarı da işte bu hatadan dolayı olmuştur.[231]

Sonuç olarak, Şii müfessirlerin çoğuna göre Hz. Musa’nın (a.s) bu davranışı onun masumiyetini zedelemez. Aksine, onun tevazu ve Allah’a yönelişini, küçük bir hatayı dahi büyüterek istiğfar etme hassasiyetini gösterir. Bu olay, peygamberlerin kulluk bilincini ve en küçük davranışlarını dahi Allah’ın rızasıyla ölçme titizliğini yansıtan önemli bir örnek olarak değerlendirilir.

Levhaları Öfkeyle Yere Atması

Hz. Musa’nın (a.s) ismetine yani hata ve yanlıştan korunmuşluğuna dair şüphe uyandırmak isteyenlerin dayandığı örneklerden biri, onun Tur Dağı’ndan döndükten sonra kavminin buzağıya tapınması karşısında gösterdiği sert tepki ve davranışlarıdır.[232] Araf Suresi 150. ayette belirtildiğine göre, Musa (a.s) Tur Dağı’ndan dönüp kavminin buzağıya tapındığını görünce, elindeki levhaları yere fırlatmış ve büyük bir öfke ile kardeşi Harun’un (a.s) başını tutup kendine doğru çekmiştir.[233] Bu olay, Tevrat’ta şu şekilde aktarılmıştır: “Musa ordugaha yaklaştığında buzağıyı ve dans edenleri gördü; öfkesine hâkim olamayarak elindeki levhaları yere attı ve onları paramparça etti.”[234]

Bu konuda bazı alimler farklı açıklamalarda bulunmuşlardır:

  • Fazl bin Hasan Tabresi, Mecmau’l Beyan adlı tefsirinde Hz. Musa’nın (a.s) levhaları yere atmasını bir isyan ya da günah olarak değil, kavmine duyduğu derin öfke ve kırgınlığın sembolik bir ifadesi olarak değerlendirmiştir. Tabresi’ye göre Musa (a.s), bu hareketiyle kavmine yaptıkları çirkin fiilin büyüklüğünü göstermek ve onları utandırmak istemiştir. Bu tutum, onun ismetine aykırı değildir.[235]
  • Allame Tebatebayi ise, Hz. Musa (a.s) ile kardeşi Harun (a.s) arasındaki bu tartışmayı peygamberlerin ismetiyle çelişkili görmemiştir. Ona göre bu tür bir anlaşmazlık, sadece yöntem ve davranış farkından kaynaklanmıştır; dini hükümlerin uygulanmasında herhangi bir hata veya sapma söz konusu değildir. Tebatebayi, ismetin yalnızca ilahi hükümlerde hata yapmama anlamına geldiğini belirtmiştir.[236]
  • Zemahşeri, Ehl-i Sünnet’in tanınmış müfessirlerinden biri olarak, Hz. Musa’nın (a.s) öfkesini dünyevi bir his değil, Allah adına duyulan bir dini gayret olarak yorumlamıştır. Ona göre Musa (a.s)’nın kızgınlığı nefsi bir tepki değil, Allah’ın emrine karşı işlenen bir sapkınlığa karşı duyulan kutsal bir öfkeydi.[237]

Bazı araştırmacılar ise, mevcut Tevrat’ta sadece Hz. Musa’nın (a.s) ismetinden söz edilmemekle kalmayıp, bazı peygamberlere — özellikle de Musa’ya (a.s) — yakışmayan fiiller ve yanlış davranışlar da nispet edilmiştir.[238] Bu ifadelerin peygamberlerin manevi yüceliğiyle bağdaşmadığını savunan İslam alimleri, bunları tahrif edilmiş anlatımlar olarak değerlendirirler.[239]

Diğer bazı bilginler ise, Tevrat’taki kimi pasajlarda geçen “adaletli” (örneğin: “Ey Nuh! Sen ve aileni gemiye bindir; çünkü seni bu nesilde huzurumda adil buldum”)[240] ifadesini peygamberlerin ismetiyle ilişkilendirmişlerdir. Onlara göre “adaletli” kavramı, peygamberlerin günahlardan korunmuşluğuna dolaylı bir işarettir ve bu şekilde kutsal metinlerde ismet inancının kökeni görülebilir.[241]

Sonuç olarak, Şii ve bazı Sünni tefsir geleneklerinde Hz. Musa’nın (a.s) levhaları yere atması olayı, onun öfke kontrolünü kaybetmesi olarak değil, Allah’ın emirlerine duyulan güçlü bir hassasiyetin dışa vurumu olarak değerlendirilmiştir. Bu yorum, Musa’nın ismetine halel getirmediği gibi, onun manevi kudretini ve Allah’a bağlılığını da pekiştiren bir örnek olarak görülmüştür.

Sanat Eserleri

Hz. Musa’nın (a.s) kavmiyle birlikte denizi geçişini tasvir eden bir halı resmi

Tarih boyunca, Hz. Musa (a.s) hakkında çok sayıda sanat eseri ortaya konmuştur.[242] Bu eserlerin arasında özellikle sinema alanında dikkat çeken yapımlar yer almaktadır. En meşhurlarından biri, 1956 yılında çekilen ve sinema tarihinin en büyük yapımlarından biri olarak kabul edilen “On Emir” (The Ten Commandments) adlı filmdir.[243]

Hz. Musa’nın (a.s) hayatını konu alan bir başka ünlü film ise 2007 yılında çekilen “Çıkış: Tanrılar ve Krallar” (Exodus: Gods and Kings) adlı yapımdır.[244] Ayrıca animasyon türünde de Hz. Musa’nın (a.s) hayatını konu alan eserler yapılmıştır. Bunlardan en tanınmışı, 1998 yılında çekilen müzikal animasyon film “Mısır Prensi” (The Prince of Egypt)’tir.[245]

İran’da da Hz. Musa’nın (a.s) hayatındaki olayları konu alan pek çok halı ve duvar halısı dokunmuştur.[246]

Musa’nın (a.s) heykeli, Hz. Musa’yı konu alan en meşhur sanat eserlerinden bir diğeridir. Bu ünlü heykel, 16. yüzyılda Michelangelo tarafından yapılmış olup günümüzde İtalya’nın Roma kentinde sergilenmektedir.[247]

Ayrıca, yüzyıllar boyunca pek çok ressam da Hz. Musa’yı (a.s) farklı dönemlerde ve farklı sahnelerde resmetmiştir. Bu tablolar, hem Batı hem de Doğu sanatında peygamber figürünün en çok işlendiği örnekler arasında yer alır.[248]

Musa (a.s) Farsça Edebiyatında

Sadi Şirazi, Musa’nın (a.s) Allah’ı görmeyi istemesi ve Allah’ın ona verdiği “Len terâni – Beni asla göremezsin” cevabına şu beyitlerle değinmiştir:[249]

موسی طور عشقم در وادی تمنا / مجروح لن ترانی چون خود هزار دارم

Aşk dağında Musa’yım, dilek vadisinde \\ “Len terâni”nin yarasıyla bin yara taşırım.[250]

Mevlana Celaleddîn Rumi, şiirlerinde Beni İsrail’in erkek çocuklarının öldürülmesi ve Musa (a.s)’nın Firavun’un sarayında büyümesi konusunu şöyle anlatır:

صد هزاران طفل می‌کشت او برون / موسی اندر صدر خانه در درون

Yüz binlerce yavruyu öldürüyordu dışarıda \\ Musa ise sarayın tam ortasında büyüyordu.[251]

Muhammed İkbal Lahuri de Musa’nın (a.s) hayatının bir başka yönüne şu dizelerle değinir:

جانم ملول گشت ز فرعون و ظلم او / آن نور جیب موسی عمرانم آرزوست

Ruhum Firavun’un zulmünden usanmıştır \\ Musa İmran’ın cebindeki o nuru özlüyorum.[252]

Parvin E'tesami de “Lütf-i Hak” adlı şiirinde Musa’nın Annesi’ne ve Musa’ya (a.s) değinmiştir.[253] Bunun yanı sıra, Hafız[254] ve Şehriyar[255] gibi birçok şair de şiirlerinde Musa’dan (a.s) bahsetmişlerdir.

Musa ve Çoban Hikayesi

“Musa ve Çoban” minyatürü, Hüseyin Behzad’ın eseri.

Mevlana’nın Mesnevi’sinde anlatıldığına göre, Musa (a.s) bir gün Allah’a kendi diliyle samimi bir şekilde dua eden bir çobanla karşılaşır:

دید موسی یک شبانی را براه / کو همی‌ گفت ای گزیننده اله

تو کجایی تا شوم من چاکرت / چارقت دوزم کنم شانه سرت

Bir gece Musa bir çoban gördü yolda \\ “Ey seçilmiş Tanrım” diyordu arada. “Neredesin ki hizmetinde olayım? \\ Çarıklarını diker, saçını tarayayım.”[256]

Musa (a.s) bu sözleri duyunca öfkelendi:

این چه ژاژست این چه کفرست و فشار / پنبه‌ای اندر دهان خود فشار

گند کفر تو جهان را گنده کرد / کفر تو دیبای دین را ژنده کرد

“Bu nasıl söz, bu nasıl küfür, bu ne edepsizlik! \\ Kapat ağzını, sus artık, yeter ki dilsizlik. Küfrünle dünyanın havasını zehirledin \\ Din elbisesini sen yırttın, kirlettin.”[257]

Çoban utandı, “Ey Musa, ağzımı mühürledin, pişmanlıktan ruhumu yaktın” diyerek “gömleğini yırttı, iç çekti ve çöle doğru gitti.”[258] Bunun üzerine Allah Musa’ya hitap etti: “Kulumuzu Biz’den ayırdın!”[259] Ve şöyle buyurdu: “Sen bağlamak için gönderildin, ayırmak için değil.”[260]

Mevlana, sonunda kendi düşüncesini şu mısralarla ifade eder:

ما زبان را ننگریم و قال را / ما روان را بنگریم و حال را

ناظر قلبیم اگر خاشع بود / گرچه گفتِ لفظ ناخاضع رود

Biz söze, dile değil, gönüle bakarız \\ Kalp huşu içindeyse, söz eksik olsa da bakarız. Kalp kırık, dil kaba olsa da fark etmez \\ Zira gönül secdedeyse, bu bize yetmez mi?[261]

Sonunda, “Bu hata, yüz doğru amelden daha değerlidir.”[262] diyerek çobanı savunur. Ancak bazı Kur’an araştırmacılarına göre bu hikaye, aslında hiçbir dini ya da Kur’ani temele dayanmaz ve hatta Kur’an’daki öğretilerle çelişir.[263]

Monografiler

Hz. Musa’nın (a.s) hayatı, mucizeleri ve peygamberlik süreci hakkında, Farsça, Arapça ve İngilizce başta olmak üzere birçok dilde çok sayıda kitap kaleme alınmıştır. Bu eserlerin bir kısmı akademik ve tefsiri nitelikteyken, bazıları da çocuklar ve genç okurlar için sadeleştirilmiş hikaye tarzında hazırlanmıştır. Aşağıda Musa (a.s) hakkında yazılmış belli başlı eserlerden bazıları tanıtılmaktadır:

  1. Tarihü’l Enbiyâ: Hz. Musa, Muhammed Bakır Meclisi tarafından kaleme alınmıştır. Bu eser, peygamberler tarihine dair on ciltlik geniş bir külliyatın dördüncü cildini oluşturmaktadır. Meclisi bu ciltte, Musa’nın (a.s) doğumundan Firavun’a karşı mücadelesine, Kızıldeniz’in yarılması mucizesinden Tih Vadisi olayına kadar uzanan birçok bölümü ayrıntılı biçimde ele alır.
  2. Risâlet-i Hz. Musa (a.s) der Tevrat ve Kur’an, Murtaza Zahidzade tarafından yazılmış olup 164 sayfadan oluşmaktadır. Farsça kaleme alınan bu eser, hem Tevrat hem de Kur’an-ı Kerim’de Musa’nın (a.s) misyonunu karşılaştırmalı olarak incelemekte, vahiy, şeriat ve nübüvvet konularına derinlemesine yaklaşmaktadır.
  3. Kısas-ı Musa (a.s): Kur’an-ı Mecid Ayetlerine Dayalı Tasavvufi Bir Tefsir, Müineddin bin Muhammed Farahi tarafından yazılmıştır. Bu eser, Hindistan’da “İ’câzü Mûsevî” (Musa’nın Mucizesi) adıyla yayımlanmıştır.[264] Kitap, Hz. Musa’nın (a.s) hayatını sembolik bir dil ile yorumlayarak, zahirî kıssaların ardındaki batınî hakikatleri açıklamayı amaçlar.
  4. El-‘Ubûr: Kıssatü Seyyidinâ Musa, Kemal es-Seyyid tarafından Arapça olarak kaleme alınmıştır. 112 sayfalık bu eserde, Hz. Musa’nın (a.s) doğumu, Medyen’e hicreti, Firavun’la mücadelesi ve Beni İsrail’in kurtuluşu sade bir üslupla anlatılmıştır. Eser, Arap dünyasında özellikle genç okuyucular için yazılmış dini hikaye dizilerinin önemli örneklerinden biridir.
  5. Yılana Dönüşen Asa: Musa’nın Hikayesi, Behruz Rezai Kehriz tarafından yazılmıştır. Eserin grafik tasarımı Kazım Talai’ye, illüstrasyonları ise Nilüfer Berumend ve Gulamali Mektebî’ye aittir. 16 sayfalık bu Farsça çocuk kitabı, Musa’nın (a.s) asasının yılana dönüşmesi mucizesini sade, öğretici ve resimli bir anlatımla genç okurlara tanıtmaktadır.

Bu tür monografiler, hem tarihi hem de dini açıdan Hz. Musa’nın (a.s) şahsiyetini farklı yönlerden ele almakta; onun hayatını sadece bir peygamber olarak değil, aynı zamanda bir lider, kanun koyucu ve örnek insan olarak yansıtmaktadır.

İlgili Konular

Kaynakça

  1. Hicazi, et-Tefsirü’l vazıh, 1413 h.k, c.1, s.746.
  2. Şebüsteri, A’lamu’l Kur’an, 1387 h.ş, s.937.
  3. Hurremşahi, “Musa (a.s)”, c.2, s.2180.
  4. Zuhayli, et-Tefsirü’l vesit, 1422 h.k, c.2, s.1181.
  5. Şebüsteri, A’lamu’l Kur’an, 1387 h.ş, s.937.
  6. Rehberiyan, “Musa”, s.1123.
  7. Rehberiyan, “Musa”, s.1123.
  8. Rehberiyan, “Musa”, s.1123.
  9. Alemi, Terecemü A’lami’n nisa, 1407 h.k, c.2, s.145.
  10. Kummi, Tefsiru’l Kummi, 1404 h.k, c.1, s.82.
  11. Meryem Suresi, ayet 51.
  12. A’raf Suresi, ayet 144.
  13. İbn Atiyye, el-Muharrerü’l veciz, 1422 h.k, c.1, s.148.
  14. Zuhayli, et-Tefsirü’l münir, 1418 h.k, c.21, s.216.
  15. Rehberiyan, “Musa”, s.1123.
  16. Hicazi, et-Tefsirü’l vazıh, 1413 h.k, c.1, s.746.
  17. Fadlullah, Tefsir min vahyi’l Kur’an, 1419 h.k, c.14, s.28.
  18. Ahmedi, “Hz. Musa ve Hz. İsa’nın şeriatlarının Beni İsrail’e mahsus olması hakkında bir teori”, Purtal-i Cami’-i Ulum-i Ensani.
  19. Fadlullah, Tefsir min vahyi’l Kur’an, 1419 h.k, c.20, s.202.
  20. Bürucerdi, Tefsir-i Cami’, 1366 h.ş, c.2, s.462.
  21. Muğniyye, Tefsiru’l Kaşif, 1424 h.k, c.2, s.495.
  22. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.6, s.363.
  23. Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c.2, s.316.
  24. Tabatabai, el-Mizan, 1393 h.k, c.16, s.32.
  25. Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c.2, s.315.
  26. Meryem Suresi, ayet 51-52.
  27. Mellahuyş, Beyanü’l me‘ani, 1382 h.k, c.2, s.394.
  28. Hurremşahi, Danişname-i Kur’an ve Kur’an-pajuhi, c.2, s.2180.
  29. Mustafavi, et-Tahkik, 1360 h.k, c.11, s.206.
  30. Mesudi, İsbatü’l vesiyye, Neşr-i Ensariyan, c.1, s.64.
  31. Bürucerdi, Tefsir-i Cami‘, 1366 h.ş, c.5, s.147.
  32. Huruç, bölüm 1, ayet 9–10.
  33. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.16, s.12–13.
  34. Curcani, Cilaü’l ezhan, 1377 h.ş, c.7, s.153.
  35. Mukaddesi, el-Bed’ ve’t tarih, Mektebetü’s sekafe’d diniyye, c.3, s.83.
  36. Muğniyye, Tefsiru’l Kaşif, 1424 h.k, c.6, s.51.
  37. Kasas Suresi, ayet 7.
  38. Taha Suresi, ayet 38.
  39. Tabatabai, el-Mizan, 1393 h.k, c.16, s.10.
  40. Huruç Kitabı, bölüm 2, ayet 3.
  41. Tayyib, Etyebü’l beyan, 1378 h.ş, c.10, s.207.
  42. Kasas Suresi, ayet 11.
  43. Kasas Suresi, ayet 10.
  44. Kasas Suresi, ayet 7.
  45. Kasas Suresi, ayet 8.
  46. Huruç Kitabı, bölüm 2, ayet 9.
  47. Mellahuyş, Beyanü’l me‘ani, 1382 h.k, c.6, s.239; Mukaddesi, el-Bed’ ve’t tarih, Mektebetü’s sekafe’d diniyye, c.3, s.84.
  48. Kasas Suresi, ayet 9.
  49. Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c.16, s.13.
  50. 50,0 50,1 Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.16, s.36.
  51. Şuara Suresi, ayet 18.
  52. Huruç Kitabı, bölüm 2, ayet 9–10.
  53. Mukaddesi, el-Bed’ ve’t tarih, Mektebetü’s sekafe’d diniyye, c.3, s.84.
  54. Kasas Suresi, ayet 15.
  55. Kasas Suresi, ayet 20.
  56. Kasas Suresi, ayet 21.
  57. Talekani, Pertui ez Kur’an, 1362 h.ş, c.3, s.88.
  58. Mukaddesi, el-Bed’ ve’t tarih, Mektebetü’s sekafe’d diniyye, c.3, s.85.
  59. Kasas Suresi, ayet 24.
  60. Kummi, Tefsiru’l Kummi, 1367 h.ş, c.2, s.138; Mukaddesi, el-Bed’ ve’t tarih, Mektebetü’s sekafe’d diniyye, c.3, s.85.
  61. Kasas Suresi, ayet 25.
  62. Kasas Suresi, ayet 27.
  63. Kasas Suresi, ayetler 27–28.
  64. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.16, s.72.
  65. Tabatabai, el-Mizan, 1393 h.k, c.16, s.31.
  66. Neml Suresi, ayet 7.
  67. Kasas Suresi, ayet 30.
  68. Taha Suresi, ayet 14.
  69. Taha Suresi, ayet 13.
  70. Taha Suresi, ayet 19.
  71. Taha Suresi, ayet 20.
  72. Taha Suresi, ayet 21.
  73. Taha Suresi, ayet 22.
  74. Karaati, Tefsir-i Nur, 1383 h.ş, c.7, s.333.
  75. Şuara Suresi, ayetler 10–11.
  76. Şuara Suresi, ayet 12.
  77. Tabersi, Mecmeu’l Beyan, 1372 h.ş, c.7, s.292.
  78. Şuara Suresi, ayet 13.
  79. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.15, s.197.
  80. Tabersi, Cevamiu’l Cami, 1377 h.ş, c.3, s.152.
  81. Şuara Suresi, ayet 15.
  82. Şuara Suresi, ayet 17.
  83. Şuara Suresi, ayetler 30–33.
  84. Şuara Suresi, ayet 34.
  85. Şuara Suresi, ayetler 38–48.
  86. Araf Suresi, ayet 133.
  87. Tayyib, Atiyebu’l Beyan, 1378 h.ş, c.2, s.30.
  88. Tayyib, Atiyebu’l Beyan, 1378 h.ş, c.2, s.30.
  89. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.15, s.243.
  90. Şuara Suresi, ayet 63.
  91. Şuara Suresi, ayet 35.
  92. Bakara Suresi, ayet 50.
  93. Hüseyni Şirazi, Tebyinü’l Kur’an, 1423 h.k, s.170.
  94. Araf Suresi, ayet 148.
  95. Taberi, Camiu’l Beyan, 1412 h.k, c.2, s.388.
  96. Araf Suresi, ayet 152.
  97. Araf Suresi, ayet 155.
  98. Bakara Suresi, ayet 55.
  99. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.1, s.258.
  100. Muğniye, Tefsirü’l Kaşif, 1424 h.k, c.1, s.105.
  101. Araf Suresi, ayet 155.
  102. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.1, s.258.
  103. Makdisi, el-Bed’ ve’t Tarih, Mektebetü’s Sekafeti’d Diniyye, c.3, s.87.
  104. Fahreddin Razi, Mefatihu’l Gayb, 1420 h.k, c.11, s.333.
  105. Maide Suresi, ayet 24.
  106. Maide Suresi, ayet 26.
  107. Maide Suresi, ayet 26.
  108. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.1, s.261.
  109. Bakara Suresi, ayet 57.
  110. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.1, s.261.
  111. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.1, s.272.
  112. Makdisi, el-Bed’ ve’t Tarih, Mektebetü’s Sekafeti’d Diniyye, c.3, s.87; Muğniye, el-Kaşif, 1424 h.k, c.1, s.111.
  113. Talakani, Pertuvi ez Kur’an, 1362 h.ş, c.1, s.171.
  114. Makdisi, el-Bed’ ve’t Tarih, Mektebetü’s Sekafeti’d Diniyye, c.3, s.88.
  115. Makdisi, el-Bed’ ve’t Tarih, Mektebetü’s Sekafeti’d Diniyye, c.3, s.87; Se’lebi Nişaburi, el-Keşf ve’l Beyan, 1422 h.k, c.4, s.45.
  116. Tabersi, Mecmeu’l Beyan, 1372 h.ş, c.3, s.277.
  117. Mesudi, İsbatü’l Vesiyye, Neşr-i Ensariyan, s.64.
  118. Şeyh Saduk, Kamalü’d Din, 1395 h.k, c.2, s.524.
  119. Mustafavi, et-Tahkik, 1360 h.ş, c.14, s.276.
  120. Mesudi, İsbatü’l Vesiyye, 1384 h.ş, s.63.
  121. Şeber, Tefsiru’l Kur’ani’l Kerim, 1412 h.k, s.308.
  122. Neml Suresi, ayet 7.
  123. Kasas Suresi, ayet 30.
  124. Taha Suresi, ayet 13.
  125. Şebesteri, A’lamu’l Kur’an, 1387 h.ş, s.937.
  126. Taha Suresi, ayet 13.
  127. Tabatabai, el-Mizan, 1417 h.k, c.14, s.139.
  128. Tabersi, Mecmeu’l Beyan, 1372 h.ş, c.7, s.10.
  129. Taha Suresi, ayet 13.
  130. Taha Suresi, ayet 14.
  131. Taha Suresi, ayet 14.
  132. Taha Suresi, ayet 15.
  133. Musevi Sebzevari, Mevahibu’r Rahman, 1409 h.k, c.10, s.109.
  134. Bustani, Dairetu’l Maarif, Daru’l Ma‘rife, c.7, s.264.
  135. Bustani, Dairetu’l Maarif, Daru’l Ma‘rife, c.7, s.264.
  136. Musipur, “Tevrat”, c.8, s.443.
  137. Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.1, s.210.
  138. Şeyh Tusi, et-Tibyan, Daru İhya’i’t Turasi’l Arabi, c.9, s.287; Fahru’r Razi, et-Tefsiru’l Kebir, 1420 h.k, c.27, s.587; Tabatabai, el-Mizan, 1393 h.k, c.2, s.141.
  139. Ezheri, Tehzibu’l Luğa, 1421 h.k, c.1, s.272.
  140. Kerimi, “Kur’an ve Ahdi Kadim’de Musa ve İsa’nın (a.s) risaletlerinin evrenselliği meselesinin incelenmesi”, s.120.
  141. Yunus Suresi, ayet 75; Gafir Suresi, ayetler 23-24; Zuhruf Suresi, ayet 46; Şuara Suresi, ayetler 16-17.
  142. Subhani, Mefahimu’l Kur’an, 1421 h.k, c.3, ss.79-80.
  143. İsra Suresi, ayet 2; Secde Suresi, ayet 23; Gafir Suresi, ayet 53.
  144. Fahru’r Razi, et-Tefsiru’l Kebir, 1420 h.k, c.20, s.297; Alusi, Ruhu’l Meani, 1415 h.k, c.8, s.15.
  145. Fahru’r Razi, et-Tefsiru’l Kebir, 1420 h.k, c.20, s.297.
  146. Mekarim Şirazi, Fıkh-ı Mukaren, 1427 h.k, c.1, s.587; Şelbi, Mukarenetu’l Edyani’l Yehudiyye, 1992, s.238.
  147. En’am Suresi, ayet 91; Enbiya Suresi, ayet 48.
  148. Subhani, Mefahimu’l Kur’an, 1421 h.k, c.3, s.86.
  149. Süleymani, “Ahkamu’s Sittü Mie ve Selase Aşera fi’t Tevrat”, s.153.
  150. Süleymani, “Ceraim fi’l Hukuki’l Keyfiyyi’l Yehudi”, s.142.
  151. Levi, Ahkam ve Mukarrerat Hazreti Musa, 1375 h.ş, s.22.
  152. Hawks, Kamusu’l Kitab el-Mukaddes, 1394 h.ş, s.760.
  153. Tevrat, Levililer, bölüm 11, fıkralar 1-47.
  154. Tevrat, Levililer, bölüm 12, fıkralar 1-7; bölüm 15, fıkralar 1-33.
  155. Tevrat, Levililer, bölüm 16, fıkralar 5-27.
  156. Tevrat, Levililer, bölüm 18, fıkralar 6-30; bölüm 20, fıkralar 10-21; ayrıca bkz. Tesniye, bölüm 22, fıkralar 14-20.
  157. Tevrat, Levililer, bölüm 23, fıkralar 5-44.
  158. Tevrat, Levililer, bölüm 27, fıkralar 14-31.
  159. Tevrat, Sayılar, bölüm 5, fıkralar 12-31.
  160. Tevrat, Sayılar, bölüm 35, fıkralar 16-32.
  161. Tevrat, Sayılar, bölüm 6, fıkralar 1-21.
  162. Tevrat, Sayılar, bölüm 15, fıkralar 1-31.
  163. Tevrat, Sayılar, bölüm 18.
  164. Tevrat, Sayılar, bölüm 31, fıkralar 26-54.
  165. Tevrat, Tesniye, bölüm 4, fıkralar 4-21.
  166. Tevrat, Tesniye, bölüm 1, fıkralar 15-18; bölüm 16, fıkralar 18-21; bölüm 17, fıkralar 6-12.
  167. Tevrat, Tesniye, bölüm 19, fıkralar 15-21.
  168. Tevrat, Tesniye, bölüm 20, fıkralar 1-20.
  169. Tevrat, Tesniye, bölüm 24, fıkralar 1-5.
  170. Tabersi, Mecmau’l beyan, 1406 h.k, c.6, s.684-685.
  171. Tabatabai, el-Mizan, 1393 h.k, c.13, s.217; Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c.12, s.311-312.
  172. Tabatabai, el-Mizan, 1393 h.k, c.13, s.217; Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1374 h.ş, c.12, s.311.
  173. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; Bakara, 50; A’raf, 136-138; Yunus, 90; İsra, 103; Taha, 77-78; Şuara, 63-66; Kasas, 40; Zuhruf, 55; Duhan, 23-24; Zariyat, 40; Kamer, 42; Naziat, 25.
  174. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 107-117; Taha, 20-69; Şuara, 32-45; Neml, 10; Kasas, 31.
  175. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 108; Taha, 22; Şuara, 33; Neml, 12; Kasas, 32.
  176. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.70; Bakara, 63-93; Nisa, 154; A’raf, 171.
  177. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; Bakara, 55-56; Nisa, 153.
  178. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.70; Bakara, 57; A’raf, 160; Taha, 80.
  179. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.70; Bakara, 57; A’raf, 160.
  180. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 133.
  181. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 130.
  182. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 133.
  183. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 133.
  184. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 133.
  185. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; A’raf, 133.
  186. Nikmenş, Hazret-i Musa’nın Dokuz Mucizesinin İncelenmesi..., 1387 h.ş, s.69; Bakara, 67-74.
  187. Rehnema ve Parçebaf, “Te’mmoli der tarif-i kelami-yi mu’cize...”, s. 5.
  188. Rehnema ve Parçebaf, “Te’mmoli der tarif-i kelami-yi mu’cize...”, s. 8-9.
  189. Taha Suresi, ayet 19.
  190. Kasas Suresi, ayet 31; Neml Suresi, ayet 10.
  191. Taha Suresi, ayet 20.
  192. İslami Araştırmalar Vakfı, Kur’an Ansiklopedisi, 1372 h.ş., c. 2, s. 602.
  193. Şuara Suresi, ayet 32.
  194. Tırahi, Mecmaʿü’l Bahreyn, 1375 h.ş., c. 2, s. 17-18.
  195. Şuara Suresi, ayet 32.
  196. A’raf Suresi, ayet 117.
  197. A’raf Suresi, ayet 120-121; Taha Suresi, ayet 70; Şuara Suresi, ayet 46-48.
  198. A’raf Suresi, ayet 123; Taha Suresi, ayet 71; Şuara Suresi, ayet 49.
  199. Şübber, Tefsirü’l Kur’ani’l Kerim, 1412 h.k., c. 1, s. 180.
  200. Tabersi, Mecmaʿü’l Beyan, 1372 h.ş., c. 4, s. 705.
  201. Şeyh Tusi, et-Tibyan, c. 4, s. 492.
  202. Muğniye, Tefsirü’l Kaşif, 1424 h.k., c. 3, s. 375.
  203. Neml Suresi, ayet 12.
  204. A’raf Suresi, ayet 108; Taha Suresi, ayet 22; Şuara Suresi, ayet 33; Neml Suresi, ayet 12; Kasas Suresi, ayet 32.
  205. Taha Suresi, ayet 22-24.
  206. Şuara Suresi, ayet 33-34.
  207. Bakara Suresi, ayet 50.
  208. Şuara Suresi, ayet 63.
  209. İsra Suresi, ayet 103.
  210. Kehf Suresi, ayet 60-82.
  211. Kehf Suresi, ayet 65.
  212. Feyz Kaşani, Tefsirü’s Safi, 1415 h.k., c. 3, s. 250.
  213. Kehf Suresi, ayet 66.
  214. Kehf Suresi, ayet 67-69.
  215. Kehf Suresi, ayet 69.
  216. Kehf Suresi, ayet 74.
  217. Kehf Suresi, ayet 77.
  218. Kehf Suresi, ayet 71, 74 ve 77.
  219. Kehf Suresi, ayet 78.
  220. Kehf Suresi, ayet 78.
  221. Örnek olarak bkz: Gonabadi, Kur’an-ı Mecid ve Üç Gizemli Tasavvufi Hikaye, 1360 h.ş., s. 51.
  222. Seyyid Murtaza, Tenziyhü’l Enbiya, eş-Şerif er-Razi, s.2.
  223. Ravendi, Kısasü’l Enbiya, 1368ş, s.154-155; Mekarim Şirazi, Tefsir-i Numune, 1353ş, c.16, s.54.
  224. Kasas Suresi, ayet 15.
  225. Fahreddin Razi, et-Tefsirü’l Kebir, 1420q, c.24, s.585.
  226. Fazıl Mukaddem, el-Levamiu’l İlahiyye, 1380ş, s.259.
  227. Kasas Suresi, ayet 16.
  228. Şuara Suresi, ayet 20.
  229. Fazıl Mukaddem, el-Levamiu’l İlahiyye, 1380ş, s.259.
  230. Şeyh Tusi, et-Tibyan, Daru İhya’i’t Turasi’l Arabi, c.8, s.137; Fazıl Mukaddem, el-Levamiu’l İlahiyye, 1380ş, s.259.
  231. Zemahşeri, el-Keşşaf, 1407q, c.3, s.398; Alusi, Ruhü’l Meani, 1415q, c.10, s.264.
  232. Fahreddin Razi, İsmetü’l Enbiya, 1409q, s.92.
  233. Araf Suresi, ayet 150.
  234. Tevrat, Çıkış, bölüm 32, fıkra 19.
  235. Tabrisi, Mecmau’l Beyan, 1372ş, c.4, s.743.
  236. Tabatabai, el-Mizan, 1393q, c.8, s.251.
  237. Zemahşeri, el-Keşşaf, 1418q, c.2, s.161.
  238. Örnek için bkz: Tekvin, bölüm 19, fıkra 21 ve fıkralar 30–38; Çıkış, bölüm 4, fıkralar 8–14.
  239. Kave, “Büyük Dinlerde Peygamberlerin Fiilî İsmeti”, s.37–38.
  240. Tekvin, bölüm 7, fıkra 1.
  241. Eşrefi ve Rızai, “Kur’an ve Ahitlerde Peygamberlerin İsmeti”, s.29.
  242. Mir Abdullah Lavasani, “Dünya Sanatında Hz. Musa’nın (a.s) Tasviri”, Tahran Musevi Cemaati Derneği.
  243. “On Emir Nasıl Çekildi?”, Sinema Center.
  244. “Exodus: Gods and Kings Film İncelemesi”, MovieMag sitesi.
  245. “Mısır Prensi Animasyonunun Tarihî ve Kültürel Anlatımı”, İmna Haber Ajansı.
  246. Mir Abdullah Lavasani, “İran Halılarında Hz. Musa’nın (a.s) Tasviri Üzerine Bir Bakış”, Tahran Musevi Cemaati Derneği.
  247. Ramazan Mahi, “Michelangelo’nun Yaptığı Musa Heykelinin Analizi”, Tebyan sitesi.
  248. Mir Abdullah Lavasani, “Dünya Sanatında Hz. Musa’nın (a.s) Tasviri”, Tahran Musevi Cemaati Derneği.
  249. Sûre-i A’râf, 143. ayet.
  250. Sadi, Divan-ı Gazeliyat, Gazel 389. Ganjoor sitesi.
  251. Mevlânâ, Mesnevî-i Ma’nevî, Üçüncü Defter, “Musa’nın Annesine Vahiy Gelip Onu Suya Bırakması Bölümü”, Ganjoor sitesi.
  252. İkbal Lahuri, Cavidname, “Temhid-i Zemini - Hz. Rumi’nin Ruhunun Zuhuru ve Miraç Sırlarının Açıklanması”, Ganjoor sitesi.
  253. Parvin E’tesami, “Divan-ı Eş’ar, Lütf-i Hak”, Ganjoor sitesi.
  254. Hafız, “Divan-ı Gazeliyat, Gazel No: 373”, Ganjoor sitesi.
  255. Şehriyar, “Gazel No: 7 – Tur-u Tecelli”, Ganjoor sitesi.
  256. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Musa (a.s)’nın Çobanın Duasını Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  257. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Musa (a.s)’nın Çobanın Duasını Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  258. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Musa (a.s)’nın Çobanın Duasını Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  259. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Bölüm 36 – Allah Teâlâ’nın Musa (a.s)’yı Çoban Yüzünden Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  260. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Bölüm 36 – Allah Teâlâ’nın Musa (a.s)’yı Çoban Yüzünden Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  261. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Bölüm 36 – Allah Teâlâ’nın Musa (a.s)’yı Çoban Yüzünden Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  262. Mevlânâ, “Mesnevî-i Ma’nevî, İkinci Defter, Bölüm 36 – Allah Teâlâ’nın Musa (a.s)’yı Çoban Yüzünden Azarlaması”, Ganjoor sitesi.
  263. Karati, “Mevlânâ’nın Musa ve Çoban Hikayesi Tamamen Kur’an’a Aykırıdır”, Khabar Online sitesi.
  264. Farahî Heravî, Kısas-ı Musa (a.s), h.ş 1393, Mütercimin Mukaddimesi, s. 13.
  1. Bazı müfessirler bu mikatı Kur’an’da geçen kırk günlük mikat ile aynı görmüşlerdir (Mekarim Şirazi, Tefsir-i Nemune, 1374 h.ş, c.6, s.342–343). Diğer bazı yorumcular ise bunun farklı bir mikat olduğunu söylemiştir (Mellahaviş, Beyanü’l Meani, 1382 h.k, c.1, s.431–432).

Bibliyografi

  • Âlûsî, Mahmûd b. Abdullâh, Rûhu’l me‘ânî fî tefsîri’l Kur’âni’l ‘azîm ve’s seb‘i’l mesânî, Beyrut, Dârü’l kütübi’l ‘ilmiyye, 1. bs., 1415 h.k.
  • İbn Atiyye, Abdülhak b. Ğâlib, el-Muḥarrerü’l vecîz fî tefsîri’l kitâbi’l ‘azîz, thk. Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed, Beyrut, Dârü’l kütübi’l ‘ilmiyye, 1. bs., 1422 h.k.
  • Ezherî, Muhammed b. Ahmed, Tehzîbü’l luğa, Beyrut, Dârü ihyâi’t türâsi’l ‘arabî, 1421 h.k.
  • Eşrefî, Abbas & Ümmü’l benîn Rezâî, “Kur’ân ve Ahdi Kadîm’de Peygamberlerin İsmeti”, Pejûheşnâme-i Ma‘ârif-i Kur’ânî, sy. 12, Bahar 1392 h.ş.
  • İ‘tisâmî, Pervîn, “Dîvân-ı Eş‘âr, Lutf-i Hak”, Ganjoor sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • A‘lemî, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i A‘lâmü’n nisâ’, Beyrut, Müessesetü’l A‘lemî li’l matbû‘ât, 1407 h.k.
  • İkbâl Lâhurî, Muhammed, “Câvidnâme, Temhîd-i Zemînî – Hazret-i Rûmî’nin Rûhu Zâhir Olur ve Mi‘râcın Esrârını Açıklar”, Ganjoor sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Emîn, Mehdî, Külliyât-ı Târîh-i Edyân ez Dîdgâh-i Kur’ân ve Hadîs, Kum, Beyân-i Cevân, 1389 h.ş.
  • Burûcerdî, Seyyid Muhammed İbrâhîm, Tefsîr-i Câmi‘, Tahran, Neşriyât-ı Sadr, 6. bs., 1366 h.ş.
  • Bustânî, Butrus, Dâiretu’l ma‘ârif, Beyrut, Dârü’l ma‘rife, ts.
  • Sa‘lebî Nîşâbûrî, Ahmed b. İbrâhim, el-Keşf ve’l beyân ‘an tefsîri’l Kur’ân, Beyrut, Dârü ihyâi’t türâsi’l ‘arabî, 1422 h.k.
  • Cürcânî, Hüseyin b. Hasan, Celâü’l ehzân ve celâü’l ezhân, Tahran, Tahran Üniversitesi Yayınları, 1377 h.ş.
  • Hicâzî, Muhammed Mahmûd, et-Tefsîru’l vâzıh, Beyrut, Dârü’l cîl el-cedîd, 10. bs., 1413 h.k.
  • Hüseynî Şîrâzî, Seyyid Muhammed, Tebyînu’l Kur’ân, Beyrut, Dârü’l ‘ulûm, 2. bs., 1423 h.k.
  • Horramşâhî, Kavâmüddîn, “Mûsâ (a.s)”, Dânişnâme-i Kur’ân ve Kur’ân-pejûhî, Tahran, Dûstân, 1377 h.ş.
  • Tûr Dağı’nda”, Arthibition sitesi, erişim tarihi: 14 Hordâd 1401 h.ş (4 Haziran 2022).
  • “On Emir Nasıl Çekildi?”, Sinemâ Center, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Râgıb İsfahânî, Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredât fî ğarîbi’l Kur’ân, Şam, Dârü’l kalem, 1. bs., 1412 h.k.
  • Râvendî, Kutbüddîn, Kısasü’l enbiyâ, Meşhed, Âstân-ı Kuds-i Razavî, 1368 h.ş.
  • Ramazân Mâhî, Somayye, “Mikelanj’ın Mûsâ Heykelinin Tahlili”, Tebyan sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • “Mısır Prensi Animasyonunun Tarihî ve Kültürel Rivayeti”, İmna Haber Ajansı, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Rehberiyân, Muhammed Rızâ, “Mûsâ”, Dânişnâme-i Mu‘âsır-i Kur’ân-ı Kerîm, başeditör: Seyyid Selmân Safavî, Kum, Londra İranî Tetkikler Akademisi, 2018.
  • Zehîlî, Vehbe b. Mustafâ, et-Tefsîru’l münîr fî’l ‘akîde ve’ş şerî‘a ve’l menhac, Beyrut-Şam, Dârü’l fikr el-mu‘âsır, 2. bs., 1418 h.k.
  • Zehîlî, Vehbe b. Mustafâ, et-Tefsîru’l vesît, Şam, Dârü’l fikr, 1. bs., 1422 h.k.
  • Zemahşerî, Mahmûd b. Abdullâh, el-Keşşâf, Riyad, Mektebetü’l ‘ubeykân, 1418 h.k.
  • Sâkî, Ebü’l fazl, Tercüme-i Farsî-i Tevrât, Tahran, Pejûheşhâ-yi Hukûk ve Edyân, 1398 h.ş.
  • Sübhanî, Ca‘fer, Mefâhîmu’l Kur’ân, Kum, Müessesetü’l İmâm es-Sâdık (a.s), 3. bs., 1421 h.k.
  • Sa‘dî Şîrâzî, Muslih b. Abdullâh, “Gazeller, G. 389”, Ganjoor sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Süleymânî, Hüseyin, “Tevrat’ın 613 Hükmü”, Heft Âsemân, sy. 18, Yaz 1382 h.ş.
  • Süleymânî, Hüseyin, “Yahudi Ceza Hukukunda Suçlar”, Heft Âsemân, sy. 16, Kış 1381 h.ş.
  • Seyyid Murtazâ, ‘Alâmü’l hüdâ, Tenzihe’l enbiyâ, Kum, eş-Şerîf er-Radî, ts.
  • Şebber, Seyyid Abdullâh, Tefsîru’l Kur’âni’l kerîm, Beyrut, Dârü’l belâğa li’t tabâ‘a ve’n neşr, 1. bs., 1412 h.k.
  • Şebüsterî, Abdülhüseyin, A‘lâmü’l Kur’ân, Kum, Bûstân-i Kitâb, 1387 h.ş.
  • Şelebî, Ahmed, Mukârenetü’l edyân: el-Yehûdiyye, Kahire, Mektebetü’n nehdati’l Mısriyye, 10. bs., 1992.
  • Şeyh Sadûk, Muhammed b. Ali b. Bâbûye, Uyûnü ahbâri’r Rızâ (a.s), Beyrut, Müessesetü’l A‘lemî li’l matbû‘ât, 1. bs., 1404 h.k.
  • Şeyh Sadûk, Muhammed b. Ali b. Bâbûye, Kemâlü’d dîn ve temâmü’n ni‘me, Tahran, İslâmiyye, 2. bs., 1395 h.k.
  • Şeyh Tûsî, Muhammed b. Hasan, et-Tibyân fî tefsîri’l Kur’ân, mukaddime: Şeyh Âgâ Büzürg Tehrânî, thk. Ahmed Kasîr Âmilî, Beyrut, Dârü ihyâi’t türâsi’l ‘arabî, ts.
  • Tâleqânî, Mahmûd, Bir Işık Olarak Kur’ân (Pertuvi ez Kur’ân), Tahran, Sehamî Enteşâr, 1362 h.ş.
  • Tabersî, Fazl b. Hasan, Mecma‘u’l beyân fî tefsîri’l Kur’ân, mukaddime: Muhammed Cevâd Belâğî, Tahran, Nâsır Husrev, 3. bs., 1372 h.ş.
  • Taberî, Muhammed b. Cerîr, Câmi‘u’l beyân fî tefsîri’l Kur’ân, Beyrut, Dârü’l ma‘rife, 1. bs., 1412 h.k.
  • Türeyhî, Fahrüddîn b. Muhammed, Mecma‘u’l bahreyn, Tahran, Mortezavî Yayınları, 1375 h.ş.
  • Tayyib, Abdülhüseyin, Atyebu’l beyân fî tefsîri’l Kur’ân, Tahran, İslâm Neşriyâtı, 1378 h.ş.
  • Fâzıl Mukadded, Abdullâh b. Mukadded, Levâmi‘u’l ilâhiyye fî’l mebâhisi’l kelâmiyye, Kum, Dâfter-i Teblîğât-i İslâmî, 1380 h.ş.
  • Fahreddîn Râzî, Muhammed b. Ömer, et-Tefsîru’l kebîr, Beyrut, Dârü’l kütübi’l ‘ilmiyye, 1420 h.k.
  • Fahreddîn Râzî, Muhammed b. Ömer, İsmetü’l enbiyâ, Beyrut, Dârü’l kütübi’l ‘ilmiyye, 1409 h.k.
  • Ferâhî Heravî, Mu‘înüddîn, Kısas-ı Mûsâ (a.s): Tefsîr-i ‘irfânî ber pâye-i âyât-i Kur’ân-ı Mecîd, hazırlayan ve tashih eden: Muhsin Keyânî & Ahmed Behceştî Şîrâzî, Tahran, Şirket-i Neşr-i ‘İlmî ve Fersengî, 1393 h.ş.
  • Fadlullâh, Seyyid Muhammed Hüseyin, Tefsîru min vahyi’l Kur’ân, Beyrut, Dârü’l Melâk li’t tabâ‘a ve’n neşr, 2. bs., 1419 h.k.
  • Feyz Kâşânî, Mollâ Muhsin, Tefsîru’s sâfî, thk. Hüseyin A‘lemî, Tahran, Neşriyât-ı Sadr, 2. bs., 1415 h.k.
  • Karâetî, “Mevlânâ’nın Mûsâ ve Çoban Mesnevisi Tamamen Kur’ân’a Aykırıdır”, Khabaronline sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Karâetî, Muhsin, Tefsîr-i Nûr, Tahran, Merkez-i Ferhengî-i Dershâyî ez Kur’ân, 1383 h.ş.
  • Kummî, Alî b. İbrâhîm, Tefsîr-i Kummî, Kum, Dârü’l kitâb, 1367 h.ş.
  • Kâve, Muhammed, “İlâhî Peygamberlerin Fiilî İsmeti Meselesi Büyük Dinlerin Kitaplarında”, Endîşe-i Nevin-i Dînî, sy. 20, Bahar 1389 h.ş.
  • Kerîmî, Hamîd, “Kur’ân ve Ahdi Kadîm’e Göre Mûsâ ve Îsâ (a.s)’nın Evrensel Risâleti Meselesi”, Endîşe-i Nevin-i Dînî, sy. 22, Sonbahar 1389 h.ş.
  • İslâmî Araştırmalar Vakfı (Âstân-ı Kuds-i Razavî) Kültür ve Edebiyat Grubu, Ferhengnâme-i Kur’ânî, nezaret: Muhammed Ca‘fer Yâhakkî, Meşhed, Müessese-i Çâp ve Neşr-i Âstân-ı Kuds-i Razavî, 1372 h.ş.
  • “Hz. Mûsâ’nın (a.s) Farsça Lakabı Nedir ve Nübüvveti Nasıldı?”, Tahran Yahudi Cemaati Derneği, erişim tarihi: 18 Âbân 1400 h.ş (9 Kasım 2021).
  • Levî, Habîb, Ahkâm ve Mekerrât-ı Hz. Mûsâ, Tahran, b.y., 1375 h.ş.
  • Mes‘ûdî, Alî b. Hüseyin, İsbâtü’l vasıyye li’l imâm ‘Alî b. Ebî Tâlib (a.s), Neşr-i Ensârîyân, 3. bs., 1384 h.ş / 1426 h.k.
  • Mustafavî, Hasan, et-Tahkîk fî kelimâti’l Kur’âni’l kerîm, Tahran, Bengâh-ı Tercüme ve Neşr-i Kitâb, 1360 h.ş.
  • Muğniyye, Muhammed Cevâd, Tefsîru’l Kâşif, Tahran, Dârü’l kütübi’l İslâmiyye, 1. bs., 1424 h.k.
  • Makdisî, Mutahhar b. Tâhir, el-Bed’ ve’t târîh, Mektebetü’s sekâfe ed-dîniyye, ts.
  • Mekârim Şîrâzî, Nâsır, Tefsîru’n nemûne, Tahran, Dârü’l kütübi’l İslâmiyye, 1. bs., 1374 h.ş.
  • Mekârim Şîrâzî, Nâsır, Mevsû‘atü’l fıkhi’l İslâmî el-mukâren, Kum, Medresetü’l İmâm Alî b. Ebî Tâlib, 1427 h.k.
  • Mellâhuveyş, Âl Ğâzî Abdülkâdir, Beyânü’l me‘ânî, Şam, Matba‘atü’t Terakkî, 1382 h.ş.
  • Mûsevî Sebzevârî, Seyyid Abdü’l a‘lâ, Mevâhibü’r Rahmân fî tefsîri’l Kur’ân, Beyrut, Müessese-i Ehl-i Beyt (a.s), 2. bs., 1409 h.k.
  • Mûsevîpûr, İbrâhîm, “Tevrât”, Dânişnâme-i Cihân-i İslâm, başkan: Ğulâm‘alî Haddâd‘âdel, Tahran, Bünyâd-ı Dâiretu’l ma‘ârifi’l İslâmî, 1383 h.ş.
  • Mevlânâ Celâleddîn, “Mesnevî-i Ma‘nevî”, Ganjoor sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Mîr Abdullâh Levâsânî, Efşîn, “Hz. Mûsâ’nın (a.s) Sanat Eserlerinde Tasviri”, Tahran Yahudi Cemaati Derneği, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Mîr Abdullâh Levâsânî, Efşîn, “İran Halılarında Hz. Mûsâ’nın (a.s) Tasvirine Bakış”, Tahran Yahudi Cemaati Derneği, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • “‘Exodus: Gods and Kings’ Filminin Eleştirisi ve İncelemesi”, MovieMag sitesi, erişim tarihi: 3 Âzar 1400 h.ş (24 Kasım 2021).
  • Nikmenş, Leylâ, Hz. Mûsâ’nın (a.s) Kur’ân’daki Dokuz Mucizesinin İncelenmesi ve Eski Ahit ile Karşılaştırılması, Kur’ân ve Hadîs Bilimleri Bölümü, Tahran, Terbiyet-i Muallim Üniversitesi, Edebiyat ve Beşerî Bilimler Fakültesi, 1387 h.ş.
  • Hâks, Ceymz, Kâmûs-i Kitâb-i Mukaddes, Tahran, Esâtîr, 1394 h.ş.
  • Tabâtabâî, Seyyid Muhammed Hüseyin, el-Mîzân fî tefsîri’l Kur’ân, Kum, Dâfter-i Neşr-i İslâmî, 5. bs., 1417 h.k.