Nehrevan Savaşı
Nehrevan Savaşı | |
---|---|
Tarih | Hicri kameri 38. yılın Sefer ayı |
Yer | Nehrevan - Irak |
Sonucu | Müslümanların zaferi |
Nedeni | Haricilerin Hakemiyet olayından dolayı İmam Ali’ye (a.s) karşı ayaklanması |
Savaşanlar | İmam Ali’nin (a.s) Ashabı Hariciler |
Komutanlar | Hz. Ali (a.s) Abdullah b. Veheb |
Hz. Ali’nin (a.s) Ordusunun Şehitleri | Yedi veya dokuz kişi |
Nehrevan ashabının telefatları | Haricilerin çoğunun öldürülmesi ve dört yüz kişinin firarı |
Nehrevan Savaşı (Arapça:معركة النهروان); İmam Ali’nin (a.s) hükümeti zamanında meydana gelen savaşlardan biridir. Bu savaş Sıffin savaşı ve hakemiyet olayından sonra hicri kameri 38. yılın Sefer ayında vuku bulmuştur. Nehrevan savaşında Marıkin veya Havariç olarak adlandırılan grup, İmam Ali’nin (a.s) ordusu tarafından ağır yenilgiye uğratılmıştır. Marıkin savaşı sonucunda Haricilerden dokuz kişinin kaçmayı başardığı belirtilmiştir. Kaçanlardan biri de İmam Ali’nin (a.s) katili olan Abdurrahman b. Mülcem Muradi idi.
Haricilerin Ortaya Çıkışı
Bazı rivayetlere göre Hariciler, Cemel savaşı sırasında ve hakemiyet olayından önce Sıffin savaşında İmam Ali’nin (a.s) ordusunda yer almaktaydılar.[1] Genellikle haricilerin çıkışını hakemiyet olayı sonrasına dayandırmaktalar. Bazı rivayetlerde de Haricilerin hakemlerin görüşlerini açıklamasının ardından ortaya çıktıklarına inanılmaktadır. Sıffin savaşında Muaviye’nin ordusunun Kur’an’ları mızrakların ucuna takması ve Kur’an’ın hükmüne dönülmesini önermelerinden sonra, İmam’ın (a.s) muhalefet etmesine ragmen, ordunun çoğu hakemiyetin kabul edilmesini istediler. Bir taraftan cani ve mali hasarların tahammülü ve yorgunluk,[2] diğer taraftan da (iki ordu askerlerinin birbiriyle) akrabalık ilişkisi ve İmam Ali’nin (a.s) ordusundaki bedevi Arapların yüzeysel ve dar görüşlülüğü, düşmanın hilesinin tutmasına neden oldu.[3]
İmam Ali’nin (a.s) ashabından bir grup en başından beri hakemiyet olayına karşı çıkarak, hakemiyeti dinden çıkma ve imanda şüphe duyma mesabesinde saydılar.[4] Bazıları da sonraları Kur’an’ın iki ayetine (Maide Suresi, 44; Hucurat Suresi, 9) istinatla, Muaviye ile savaşa devam edilmesini ve hakemiyeti kabul etmenin küfür olduğunu belirterek tövbe ettiler. Onlar, Hz. Ali’den (a.s) bu küfürden dolayı tövbe etmesini ve hakemiyet olayı sonucu Muaviye ile yaptığı anlaşmayı bozmasını istediler. İmam Ali (a.s) Hakemiyeti bozmayı kabul etmedi ve şöyle buyurdu: “Biz öyle bir şeyi kabul ettik ki artık bozamayız.”[5] Aynı şekilde İmam (a.s) Hakemiyet olayı hakkında şöyle buyurmuştur: “Ben en baştan beri Hakemiyet konusuna karşıydım ve sonra halkın zoruyla kabul etmek zorunda kaldım. Onlara Kur’an’ın hükümleriyle hüküm etmeleri durumunda hükümlerine bağlı kalacağımı şart koştum; zira biz aslında halkın hakemiyetini değil, Kur’an’ın hakemiyetini kabul ettik.” Ayıca İmam (a.s) vergileri topladıktan sonra Şam’la savaşa devam edeceğini ilan etti.[6] Sıffin savaşının Hakemiyet olayıyla sona ermesi ve İmam Ali’nin (a.s) Kufe’ye ve Muaviye’nin de Şam’a dönmesinin ardından, Hakemiyet olayına karşı çıkanlar İmam Ali’den (a.s) ayrılarak, Kufe yakınlarındaki Harura bölgesine gittiler.[7] Böylece Hariciler (Havariç) adında bir grup meydana gelmiş oldu.
Haricilerin Önde Gelenleri
Haricilerin önde gelenlerinden bazılarının isimleri şöyledir:
- Harkus b. Züheyr Temimi
- Şureyh b. Evfa el-Abasi
- Ferve b. Nufel Eşcai
- Abdullah b. Şecere Selmi
- Hamza b. Sinan Esedi
- Abdullah b. Veheb Rasibi
İsimlerden de anlaşıldığı üzere onların arasında Irak’ın ileri gelenlerinden kimse yoktu. Aksine onlar Bekr b. Vail ve Ben-i Temim gibi genellikle Bedevi kabilelerinden müteşekkildi.[8]
Haricilerin İsyanı
Hicri kameri 37. yılın Şevval ayında Zeyd b. Hasin’in evinde bir araya gelen hariciler, Abdullah b. Veheb Rasibi’yi kendilerine lider olarak seçerek, siyasi ve askeri konumlarını oluşturdular. Onlar Hakemiyet olayından sonra Kufe’de kalınmasının caiz olmadığını savunarak, Medain’e hicret etme kararı aldılar. Ancak Medain’de İmam Ali’nin (a.s) Şialarının varlığını gerekçe gösteren bazıları, oraya gidilmesini uygun görmeyince Nehrevan’ı kendilerine varış yeri olarak seçtiler.[9] Bu günlerde Hakemiyet’in neticesi belirlenmiş ve İmam Ali’de (a.s) bu neticeye karşı olduğunu ibraz ederek, yaranlarını Muaviye ile yeniden savaşmak üzere ordugâhlara çağırmıştır. İmam Ali (a.s) Haricilere de mesaj göndererek, onları bu savaşa katılmaları için davet etmiş, ancak onlar bunu kabul etmemiştir.[10] Nehrevan yolunda birçok cinayetler işleyen Hariciler, babası Allah Resulü’nün (s.a.a) sahabesi olan Abdullah b. Habbab b. Eret gibi birçok kişiyi öldürdüler. Onlar Abdullah b. Habbab’ı ve beraberindeki gebe olan eşini vahşi bir şekilde katlettiler. Bu haber İmam Ali’ye (a.s) ulaşınca, Muaviye ile savaş için hazırlanan ordunun yönünü Nehrevan’a doğru çevirdi.[11]
Savaşın Başlaması
Haricilerin itirazları Sıffin savaşından 6 ay sonrasına kadar devam etti. İmam Ali (a.s) savaştan önce Abdullah b. Abbas ve Sa’saa b. Suhan’ı müzakere etmeleri için onlara gönderdi. Onlar kendilerine gönderilen iki kişinin, cemaate dönmelerine dair sözlerini kabul etmediler. Bunun üzerine İmam Ali (a.s) onlardan, aralarından on iki kişi belirlemesini istedi ve ardından onlarla konuştu.[12] Müminlerin önderi İmam Ali (a.s) Haricilerin başındakilere de mektup yazarak onları halkın tarafına dönmeye davet etti. Ama Abdullah b. Veheb Sıffin hadisesini hatırlatarak, İmam Ali’nin (a.s) dinden çıktığını ve tövbe etmesi gerektiğini vurguladı. İmam Ali (a.s) bu mektuplardan sonra da defalarca Kays b. Sa’d ve Ebu Eyyub Ensari gibi şahıslar vasıtasıyla kendi tarafına davet ederek, onlara eman verdi.[13] Haricilerin teslim olmasından ümidini kesen İmam Ali (a.s) dört bin kişiden oluşan ordusunu, savaşı başlatan taraf olamamaları kaydıyla onların karşısına dikti ve neticede Nehrevan ordusu savaşı başlattı.[14]
Haricilerin Ordusunun Sayısı
İmam Ali’nin (a.s) savaştan önce barışçıl davranışları ve Haricileri geri dönmeye davet ederek, onlara eman vermesi sonucu Ferve b. Nufel ve diğer beş yüz kişi gibi bazıları Nehrevan ordusundan ayrıldı.[15] Bazı tarihi rivayetlere göre Nehrevan ordusunda, dört bin hariciden sadece 1800 atlı ve 1500 yaya kaldı.[16]
Savaşın Sonucu
Savaşın başlamasıyla çok kısa süre zarfında haricilerin çoğu öldürüldü ve yaralı olan dört kişi de ailelerine teslim edildi. Bunun karşısında İmam’ın (a.s) yaranlarından yedi veya dokuz kişi hayatını kaybetti. Marıkin savaşı sonucunda Haricilerden dokuz kişinin kaçmayı başardığı belirtilmiştir. Kaçanlardan biri de İmam Ali’nin (a.s) katili olan Abdurrahman b. Mülcem Muradi idi.[17]
Kaynakça
- ↑ Nasr b. Muzahim, Vak’atu Sıffin, s. 349; Taberi, Tarih, c. 4, s. 541.
- ↑ Nasr b. Muzahim, Vak’atu Sıffin, s. 484; İbn-i Kuteybe, el-İmame ve’s-Siyase, el-Maruf bi-Tarihi’l Hulefa, c. 1, s. 104; Ahmed b. Yahya Belazuri, Cumelu Men Ensabu’l Eşraf, c. 3, s. 110.
- ↑ Cafer Subhani, Buhusun fi’l Mileli ve’n-Nihel, c. 5, s. 75.
- ↑ Nasr b. Muzahim, Vak’atu Sıffin, s. 484; Ahmed b. Yahya Belazuri, Cumelu Men Ensabu’l Eşraf, c. 3, s. 111, 112.
- ↑ Belazuri, c. 2, s. 359.
- ↑ Belazuri, c. 2, s. 349.
- ↑ Nasr b. Muzahim, Vak’atu Sıffin, s. 513 - 514; Ahmed b. Yahya Belazuri, Cumelu Men Ensabu’l Eşraf, c. 3, s. 114, 122; Taberi, Tarih, c. 5, s. 63, 72, 78; Mes’udi, Muruc, c. 3, s. 144.
- ↑ Belazuri, c. 2, s. 350.
- ↑ Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, s. 203 - 204.
- ↑ Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 366.
- ↑ Taberi, Tarih, c. 5, s. 80 - 92.
- ↑ Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 352.
- ↑ Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 370.
- ↑ Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, s. 210.
- ↑ Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, s. 210.
- ↑ Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 371.
- ↑ Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 373 - 375.
Bibliyografi
- İbn-i Manzur, Lisanu’l Arab, Neşr-i Edebi Hovze, Kum.
- Belazuri, Ensabu’l Eşraf, Tahkik: Muhammed Bakır Mahmudi, Müesseseti A’lemi, Beyrut.
- Caferiyan, Tarihu’l Hulefa, Nehrevan savaşı konusu.
- Deyneveri, Ahbaru’t-Tival, Tercüme: Mehdevi Damgani, Bonyad-ı Ferhengi İran, Tahran.
- Taberi, Tarih, Beyrut, Müessesetu A’lemi.
- Mes’udi, Murucu’z-Zeheb, Tercüme: Ebu’l Kasım Payende, İntişarat-ı İlmi ve Ferhengi, Tahran.
- Nehcü’l Belağa.
- Yakubi, Tarih-i Yakubi, Tercüme: İbrahim Ayeti, Bongah-ı Tercüme ve Neşr-i Kitap, Tahran.