Mikdad bin Amr
Kişisel Bilgiler | |
---|---|
İsim | Mikdad b. Amr b. Sa‘lebe el-Kindi el-Behrani |
Künye | Ebu Said |
Doğum yeri | Yemen |
Yaşadığı yer | Hazremut,Mekke, Medine |
Muhacir/ Ensar | Muhacir |
Vefatı | Hicri Kameri 33. Yıl Medine |
Türbe | Medine, Bâki Mezarlığı |
Sehabelik Bilgiler | |
İslam'a geçtiği zaman | İLk müslümanlardan |
Katıldığı savaşlar | Bedir ve bütün savaşlar |
Hicret etdiği yerler | Habeşisten, Medine |
Özelliği | İmam Ali’nin (a.s) ilk Şialarından |
Sehabeler | |
İmam Ali aleyhi selam • Ammar bin Yasir • Ebu Bekir • Ömer İbn Hattab • Zübeyr bin Avvam • Zeyd bin Harise • Selman-ı Farisi • Ebu Zer Gifari • Mikdad bin Amr • Talha bin Ubeydullah • Ebu Eyyub El-Ensari • Ebu Talib • vb. |
Mikdad b. Esved diye meşhur olan Mikdad b. Amr (Arapça: المقداد بن عمرو) Hz. Resulullah’ın (s.a.a) ileri gelen ashabından, İmam Ali’nin (a.s) ilk Şialarından ve Hz. Peygamber’in (s.a.a) tüm savaşlarına katılan büyük sahabelerden biridir. Hz. Mikdad (r.a), Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) 4 kişi hakkında buyurduğu hadiste geçen ve sevilmesi gereken kişilerden biridir.
Nesebi, Doğumu ve Ölümü
Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
“Allah, bana kendisinin de sevdiği dört kişiyi sevmem için emirde bulundu: Ali, Mikdad, Ebu Zer ve Selman.”
“Mikdad b. Esved” diye ünlenen Mikdad b. Amr b. Sa’lebe (Hicretten 37 yıl önce- hicri 33) Medine yakınlarında vefat etmiş ve Medine’ye getirilerek orada defnedilmiştir.[1]
Cahiliyet döneminde Hadramut’ta sakin olan Mikdad, orada yaşanan düşmanlıktan dolayı Mekke’ye kaçmış ve orada Abdüyegus’ün evlatlığı olmuştur. Bundan dolayı kendisine “Mikdad b. Esved” demeye başlamışlardır. Ancak: “Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nispet ederek çağırın”(Ahzab, 5) [Not 1] ayeti kerimesi nazil olduktan sonra "Mikdad b. Amr" olarak anılmaya başlanmıştır.[2]
Hz. Resulullah (s.a.a) Dönemi
Mikdad, Hz. Resulullah’ın (s.a.a) kahraman sahabelerinden ve Müslümanlıklarını izhar eden ilk 7 kişiden biridir.[3]
Habeşistan'a hicret eden üçüncü grup Müslümanlardandır. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) hicret etmeden önce Mekke’ye dönmüş ve Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir. Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Bedir gazvesi dâhil tüm savaşlarına katılmıştır.[4]
Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah, kendisinin de sevdiği dört kişiyi sevmem için bana emirde bulundu: Ali, Mikdad, Ebu Zer ve Selman.”[5]
Mikdad, Selman, Ammar ve Ebu Zer Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) zamanında ilk Şialar olarak tanınmışlardır.[6]
Osman Zamanında
Ünlü tarihçi Yakubi şöyle yazmaktadır: “Bazılarının rivayet ettiğine göre Osman, biati gerçekleşen o gün yatsı namazı için geç saatlerde önünde mum yaktıkları halde dışarı çıktı. Mikdad b. Amr onunla karşılaştı ve ona şöyle dedi: “Bu bidat de nedir?”[7]
Yakubi devamında şöyle yazmaktadır: “Bazı insanlar Ali b. Ebi Talib’i (a.s) kabul etmiş ve Osman’a kötü sözler söylüyorlardı. Birisinden rivayet edildiğine göre o kişi şöyle diyordu: Allah Resulü’nün (s.a.a) mescidinde oturmuştum. Birden dizleri üzerine oturmuş ve sanki dünyalar onunmuş ve kaybetmiş gibi sızlanarak şöyle diyen birini gördüm:
- “Kureyş’e hayret doğrusu! Hilafeti Peygamberin Ehlibeytinden aldılar. Oysa onlar ilk müminler, Peygamberin amcaoğlu, insanların en bilgini, Allah’ın dininde en fakih olan, İslam yolunda en çok güçlük çeken, yolu en iyi tanıyan, sıratı müstakime herkesten daha iyi hidayet edicidir. Allah’a andolsun ki tahir (temiz) ve pak olan, hidayet edici ve hidayet bulmuşlardan hilafeti çaldılar. Ne ümmetin maslahatını, ne de gidişatta doğru ve hak olanı istediler. Lakin onlar dünyayı ahirete tercih ettiler. Öyleyse zalimler topluluğunun canı cehenneme, helak olsunlar.”
Sonra ikisine doğru yaklaştım ve şöyle dedim:
— Allah sana rahmet etsin, sen kimsin ve bu adam kim?
— Dedi ki: Ben, Mikdad b. Amr'ım ve bu da Ali b. Ebu Talip’tir.
— Dedim ki: “Bu iş için kıyam etmez misiniz? Ben de sizinle kıyam edeyim.
— Dedi ki: Ey benim kardeşimin oğlu! Bu iş için bir veya iki kişi yeterli değildir.
Sonra dışarı çıktım. Dışarıda Ebu Zer’i gördüm ve olayı ona anlattım. O da şöyle dedi: “Mikdad kardeşim doğru söylemiş.” Sonra Abdullah b. Mesud’un yanına gittim ve durumu ona da anlattım. O da şöyle dedi: “Bize de söylendi ve bizler bir kusurda bulunmadık.”[8]
Kaynakça
- ↑ el-Emin, A'yanü’ş-Şia,, c. 10, s. 134; Belazüri, Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 204; Zirikli, el-A'lam, c. 7, s. 282.
- ↑ Zirikli, el-A'lam, c. 7, s. 282.
- ↑ Zirikli, el-A'lam, c. 7, s. 282.
- ↑ Belazüri, Ensabü’l Eşraf, c. 1, s. 205.
- ↑ Zirikli, el-A'lam, c. 7, s. 282.
- ↑ Nevbahti, Fıraku’ş-Şia, s. 18; Şehabi, Edvar-ı Fıkh,, c. 2, s. 282.
- ↑ Yakubi, Tarihu’l Yakubi, c. 2, s. 54.
- ↑ Yakubi, Tarihu’l Yakubi, c. 2, s. 54, 55.
- ↑ ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ
Bibliyografi
- el-Emin, Seyyid Muhsin, A'yanü’ş-Şia, tahkik ve tahric: Hasan el-Emin, , Beyrut, Daru’t-Taarif, m. 1983.
- el-Emini, Abdülhüseyin Şerefüddin, el-Gadir fi'l-Kitabi ve's-Sünne ve'l-Edeb, c. 9, Beyrut, Darü'l Kütübi'l Arabi, m. 1977.
- el-Belazüri, Ahmed b. Yahya, Ensabü’l Eşraf, tahkik: Muhammed Hamidullah, Mısır, Darü'l Maarif, m. 1959.
- ez-Ziriklî, Muhammed Hayrüddin , el-A'lam, c. 7, Darü'l İlm lil Melayin, m. 1980.
- Şehabi, Mahmut, Edvar-ı Fıkıh, Tahran, Vezaret-i Ferheng ve İrşad-ı İslami, 1366 h.ş.
- en-Nevbahti, Hasan b. Musa, Fıraku’ş-Şia, Beyrut, Darü'l Evda, m. 1984.
- Yakubi, Ahmed b. Ebi Yakub İshak, Tarihu’l Yakubi, tercüme: Muhammed İbrahim Ayeti, Tahran, ikinci baskı, 1391 h.ş.