Bu hadis, senedinin makbuliyeti ve birçok kaynakta fazlaca nakledilmesinden dolayı, Şia’nın on iki imamının hilafet ve imametinin ispatı için özel bir yeri vardır. Bu hadiste Hz. Resulullah’ın (s.a.a) halifelerinin isimleri birinci imamdan (İmam Ali’den (a.s)) on ikinci imama (İmam Mehdi’ye (a.f)) kadar tek tek zikredilmiştir.
Bu hadisin en meşhur nakilcisi Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) ünlü sahabesi Cabir b. Abdullah Ensari’dir.
Hadisin “Levh” diye anılmasının nedeni, İmam Hüseyin (a.s) dünyaya geldiğinde Allah Teâlâ doğum günü hediyesi olarak Peygamber Efendimize (s.a.a) on iki imamın isimlerinin yazıldığı bir levha gönderdi. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) de bu levhayı mutlu olması için Hz. Fatıma Zehra’ya bağışladı. Levh hadisi, çeşitli rivayetlerde ve farklı lafızlarda, ayrıntılı ve özet olarak nakledilmiştir.
Levh Hadisinin Kopyaları
Levh hadisi, çeşitli rivayetlerde ve farklı lafızlarda ayrıntılı ve özet olarak nakledilmiştir. Bu farklı rivayetler arasında 5 çeşit Levh hadisine rastlamaktayız:
Birinci nakil (en ünlü ve meşhurudur):Kuleyni, Kâfi’de, Saduk “İkmalu’d-Din”de zikretmiştir.
İkinci nakil: Birinci hadisin içeriğinin bir bölümü İmam Bakır’dan (a.s) Cabir Cu’fi’den nakledilmiştir. İmam (a.s) Cabir b. Abdullah Ensari’den şöyle nakletmektedir: “Cabir b. Abdullah Ensari dedi ki: Bir gün efendim Fatıma’nın evine gittim. Önünde bir levha gördüm. O kadar çok parlıyordu ki ona bakınca gözlerim kamaşıyordu. O levhada on iki kişinin ismi gözüme çarptı. Üç isim levhanın üstünde, üç isim içinde, üç isim altında ve üç isim de kenarında yazılıydı.” Yine Cabir şöyle devam etti: “O levhaya baktım, üç yerinde Muhammed, Muhammed ve Muhammed ismi yazılıydı ve dört yerinde Ali, Ali, Ali ve Ali ismini gördüm”.
Üçüncü nakil:İshak b. Ammar, İmam Sadık’ın (a.s) ona şöyle dediğini nakletmektedir: “İshak! Sana müjde vermemi ister misin? İshak dedi ki: “Canım size feda olsun ey Resulullah’ın oğlu! Evet, duymak isterim.” Efendimiz şöyle buyurdu: “Bizim yanımızda Allah Resulünün (s.a.a) imlası ve Müminlerin Emiri Ali’nin hattı ile yazılmış bir sahife var. O sahifede şöyle yazılmıştır: ‘Bismillahirrahmanirrahim, bu kitap, aziz ve hekim Allah tarafındandır… Sonra tıpkı birinci hadisin aynısı gibi bir hadisi zikretmiştir. Bu üçüncü nakilde Cabir b. Abdullah Ensari’nin ismi zikredilmemiş ve onun tarikiyle hadis nakledilmemiştir. Ayrıca levha yerine sahife tabiri kullanılmıştır.
Dördüncü nakil:Fazıl b. Şazan’ın naklettiği Levh hadisi. Fazıl b. Şazan, kendi özel tariki ile Levh hadisini nakletmiştir. Hadisin ravisi Ebu Halid Kabuli’dir. Ebu Halid Kabuli, Allah’ın içinde Peygamberin isminin olduğu ve vasilerinin isimlerinin yazıldığı Peygamberine hediye ettiği bir levhayı İmam Seccad’ın (a.s) yanında gördüğünü söylemiştir.[1]
Beşinci nakil:Şeyh Saduk’un “Kemalu’d-Din” kitabında İmam Sadık’tan (a.s) naklettiği hadistir. Tıpkı bu rivayete göre, İmam Bakır (a.s) çocuklarını ve kardeşi Zeyd’i bir araya toplamış ve onlara bir sahife göstermiştir. Bu sahife İmam Ali’nin (a.s) hattı ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a) imlası ile yazılmıştır. Orada Hz. Fatıma’nın (s.a) levhasının içeriği yazılıdır. Bu hadiste de Cabir’den söz edilmemiş ve onun olayı geçmemiştir.
Levh Hadisinin İtibarı
Levh hadisi, Şia’nın güvendiği kitaplarda nakledilen hadislerdendir. Çeşitli konu ve mevzular da bu hadisin doğruluğunu teyit etmekte ve değerini arttırmaktadır.
Bu hadisi, Sıkatu’l İslam Kuleyni “Kâfi” kitabında güvenilir ravilerden nakletmiştir.[2] Kuleyni dışındaki âlimler de bu hadisi geçerli bilmiş ve kendi kitaplarında aynı senetle veya başka senetlerle nakletmişlerdir. Numani “el-Gaybet” kitabında, Şeyh Saduk “Uyun-u Ahbari er-Rıza” kitabında, Şeyh Müfid “İhtisas” kitabında, Şeyh Tusi “el-Gaybet”[3] kitabında bu hadisi nakletmiştir. Yine “İhticac”, “İrşad-ı Kulub”, “Tevilu’l Ayat”, “Takribu’l Maarif”, “Fezail-i Fazıl b. Şazan”, “Menakıb-i İbn-i Şehraşub”, “Keşfu’l Ğumme”, “el-Fusulu’l Muhtare”, “es-Sıratu’l Mustakim”, “el-İrşad”… gibi önemli kitaplarda da nakledilmiştir. Bu rivayet, genel veya kısmi olarak, senedi zikredilerek veya edilmeyerek nakledilmiştir.
Meşhur Levh Hadisinin Metni
Cabir b. Abdullah Ensari’den nakledilen ve birçok doğru ve güvenilir hadis kitabında zikredilen ünlü Levh hadisi şu şekildedir:
Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselam) şöyle dedi: «Babam, Cabir b. Abdullah el-Ensari'ye dedi ki: «Sana bir şey sormak istiyorum. Senin için hangi vakit uygun olursa, baş başa kalalım ve sana bu soruyu sorayım.»
Cabir ona şöyle dedi: "İstediğin zaman bana sorabilirsin."
Bunun üzerine bir gün yalnız kaldılar ve babam ona şöyle dedi: «Ey Cabir! Anam Resulullah'ın kızı Fatıma (selâmullahi aleyha)’nın elinde gördüğün "levh"i ve anamın bu levh'te olduğunu söylediği bilgilerden haber ver.»
Cabir şöyle dedi: "Allah şahittir ki, daha Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) hayattayken anan Fatıma'nın yanına gitmiş ve Hüseyin'in doğmasından dolayı onu tebrik etmiştim. Elinde yeşil bir levh olduğunu gördüm. Onun zümrütten olduğunu sandım. Levh'te beyaz bir yazı olduğunu gördüm. Güneşin rengini andırıyordu."
Fatıma'ya şöyle dedim: "Anam babam sana feda olsun, ey Resulullah'ın kızı! Bu levh de nedir?"
Dedi ki: «Bu, Allah'ın, Resulü'ne hediye ettiği bir levhtir. Burada babamın ismi, kocamın, iki oğlumun ve benim soyumdan gelen vasilerin isimleri yazılıdır. Babam, müjde olsun diye bunu bana verdi.»
Cabir şöyle dedi: "Anan Fatıma (selamullahi aleyha) o levhi bana verdi, okudum ve orada yazılanları istinsah ettim (kopya aldım)."
Babam ona şöyle dedi: «Bana orada yazılanları okuyabilir misin, ey Cabir?»
- "Evet." dedi.
Babam da onunla beraber evine yürüdü. Cabir üzerinde yazı bulunan bir deri çıkardı.
Babam şöyle dedi: «Ey Cabir! Sen kitabına bak, ben sana okuyayım.»
Cabir elindeki nüshaya baktı ve babam da ona ezberden okudu. Birbirini tutmayan bir tek harf dahi yoktu.
Bunun üzerine Cabir şunları söyledi: "Allah şahittir ki, ben levh'te şunların yazılı olduğunu gördüm:"
«Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Bu mektup, üstün iradeli ve hikmet sahibi Allah tarafından, nebisi, kulu, elçisi, kullarıyla arasındaki aracısı ve yol göstericisi Muhammed'e gönderilmiştir. Onu Ruhu'l Emin, âlemlerin Rabbinin katından indirmiştir.
Şöyle ki: Ey Muhammed! Benim isimlerimi yücelt. Nimetlerime şükret. Lütuflarımı inkâr etme. Şüphesiz ben, Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Zorbaları kırıp geçiren, mazlumları egemenliğe kavuşturan, ceza günü amellerin karşılığını veren benim. Şüphesiz ben, Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Kim benim lütfumdan başkasını ümit ederse veya kim benim adaletimden başkasından korkarsa, onu öyle bir azaba çarptırırım ki, âlemler içinde hiç kimseye böyle bir azap vermemişim. O halde sadece bana ibadet et ve yalnızca bana tevekkül et. Ben bir nebi gönderdiğim zaman, o nebinin günleri dolar ve görev süresi tamamlanırsa, mutlaka onun yerine bir vasî tayin ederim. Ben seni bütün peygamberlerden üstün kıldım. Senin vasini de bütün vasilerden üstün kıldım. Sana iki aslan yavrusunu, iki torunun Hasan ve Hüseyin'i bahşettim.
Hasan'ı, babasının görev süresi tamamlandıktan sonra, ilmimin kaynağı kıldım. Hüseyin'i de vahyimin bekçisi yaptım. Ona şehadeti lütfettim ve ona sonunda mutluluk bahşettim. O, şehitlerin en üstünü ve yüksek şehadet derecesine ulaşanıdır. Onunla birlikte sözlerimi tam ve onun yanında kanıtımı eksiksiz kıldım. Onun yakınlığını ödül vermemin sebebi olarak öngördüm.
Bunların ilki, abidlerin ilki, geçmiş velilerimin süsü Ali'dir.
Onun oğlu, dedesi gibi övülen (Mahmud) Muhammed'dir. O benim ilmimi ortaya çıkarır ve hikmetimin madenidir.
Cafer hakkında şüphe edenler helak olacaklardır. Onu reddedenler, benim hak sözümü reddedenler gibidir. Ben Cafer'in makamını onur verici bir makam kılacağım; onun taraftarları, yardımcıları ve dostları itibariyle memnun olmasını sağlayacağım.
Ondan sonra Musa'nın devri başlıyor. Bu devirde göz gözü görmez; baş döndürücü fitnelerin kol gezdiği bir dönemdir. Çünkü benim farzlarımın yerine getirilmesine ilişkin bağım kopmaz ve benim hüccetim ortadan kalkmaz. Benim velilerim benden gelen ilhamla dolu kâseye kanarlar. Bunlardan birini inkâr eden kimse, hiç kuşkusuz benim nimetimi inkâr etmiş olur. Benim kitabımın bir tek ayetini değiştiren kimse, hiç kuşkusuz bana iftira etmiş olur.
Kulum, sevdiğim, seçkinim, Musa'nın devrinden sonra dostum ve yardımcım Ali'ye karşı yalan söyleyenlerin, onu inkâr edenlerin vay haline. Peygamberlik misyonunun ağır sorumluluklarını onun omuzlarına bindirir, bu görevlerin yerine getirilmesiyle onu imtihan ederim. Onu habis ve müstekbir bir adam öldürecektir. Salih bir kulun kurduğu şehirde (Tus), yarattıklarımın en kötüsü olan bir adamın (Harun Reşid) yanına defnedilecektir.
Benden sadır olan hak sözdür ki, onun oğlu, halifesi, ilminin varisi Muhammed'i memnun edeceğim. O, benim ilmimin madeni, sırlarımın kutusu, kullarıma karşı benim hüccetimdir. Ona iman eden hiçbir kul yoktur ki, cenneti onun barınağı haline getirmeyeyim. Onu, ailesinden cehennemi hak eden yetmiş kişiye şefaatçi ederim.
Sonunda onun oğlu Ali'ye -ki benim dostum, yardımcım, kullarımın üzerindeki şahidim, vahyimin eminidir- mutlu bir akıbet bahşederim.
Onun sulbundan benim yoluma davet eden birini çıkarırım ki o, ilmimin bekçisi Hasan'dır.
Bunu onun oğlu "Mim. Ha. Mim. Dal." ile kemâle erdirdim. O, âlemler için bir rahmettir. O, Musa'nın kemâline, İsa'nın heybetine, Eyyüb'ün sabrına sahiptir. Onun kayıp olduğu zamanda velilerim, dostlarım ezilir ve başları tıpkı Türklerin ve Deylemlerin kesik başları hediye edildiği gibi hediye olarak gönderilir. Öldürülür ve yakılırlar; gizlenmek zorunda kalırlar; korkarlar ve titrerler. Toprak onların kanıyla boyanır. İnlemeler ve sızlanmalar kadınlarının arasında eksik olmaz.
Onlar benim gerçek dostlarımdır. Her kör edici ve baş döndürücü fitneyi onlarla savarım. Onlarla sarsıntıları ortaya çıkarırım.
Onlar sayesinde felaketleri ve dehşet zincirlerini savarım. İşte onlar, Rablerinden esenlikler ve rahmet onların üzerinedir. Onlar doğru yola iletilmişlerin ta kendileridir.»[4]
Abdurrahman b. Salim der ki, Ebu Basir şöyle dedi:
"Eğer bütün hayatın boyunca bu hadisten başka bir söz duymamış olsan da sana yeter. Şu halde bu hadisi, ona ehil olmayanlara anlatma."
Levh Hadisindeki Önemli Noktalar
Peygamberler İçin Bir Vasinin Tayin Edilme Sünneti: Tıpkı bu hadise göre Allah Teâlâ, şöyle buyurmaktadır: ‘Ben bir nebi gönderdiğim zaman, o nebinin günleri dolar ve görev süresi tamamlanırsa, mutlaka onun yerine bir vasi tayin ederim.’ Hakikatte vesayet sünneti, Hz. Âdem’den Hz. Hatem’e kadar süregelen ilahi bir sünnettir. Bu konuda İmam Sadık’tan (a.s) uzun bir hadiste tüm peygamberlerin vasisinin olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu hadiste, önceki peygamberlerin bazılarının vasilerinin isimleri de zikredilmiştir.
En Üstün Vasi, Müminlerin Emiri Hz. Ali’dir: Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin tüm vasilerden üstün olduğu gerçeği, birçok hadiste dile getirilen hakikatlerdendir.
İmametin Hz. İmam Hüseyin’in Soyundan Süreceği:Allame Meclisi’nin açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla “kelime-i tamme ve hüccetün baliğe” -ki her ikisi de Allah tarafından İmam Hüseyin’e bağışlanmıştır- ifadelerinden maksat imamettir. Bu konu özelliğinden dolayı, iki şekilde onu ifade etmiştir. Buna ilave olarak “hüccet-ün baliğe'den” maksat, imamların hakkaniyetine delil ve kanıt da olabileceğidir. Her ne olursa olsun, bu ifadelerden imamların neslinin İmam Hüseyin’in soyundan süreceği anlaşılmaktadır. Bu, hadislerde tevatür haddinde nakledilmiştir.[5]
İlahi Hidayetin, İmametin Devamı İle Sürmesi
İmamlardan Birinin İnkârı, Tüm İmamların İnkârı İle Aynıdır: Tüm peygamberlere iman etmek farz ve onlardan birinin inkârı tamamının inkârıyla eşdeğer olduğu gibi, imamlardan birinin inkâr edilmesi de hepsinin inkâr edilmesi ile eşdeğerdedir.
İmamet, İmam-ı Zaman’la Kemale Ulaşacaktır: Allah azze ve celle, Levh hadisinde şöyle buyurmuştur: “Bunu onun oğlu "Mim. Ha. Mim. Dal." (m-h-m-d/Mehdi) ile kemâle erdirdim. O, âlemler için bir rahmettir.” Allah, Fatıma levhinde “imameti İmam Mehdi ile kemale erdireceğim” diye buyurmuştur.
Levh Hadisinde Mehdeviyet: Mehdeviyet veya Mehdilik'ten maksat, ahir zamanda bir kurtarıcı ve ıslah edicinin kıyam edip, zulüm ve zorbalığı ortadan kaldırarak, adalet ve eşitliği sağlamasıdır. Allah Teâlâ, Fatıma Levhasında kendisini şöyle tasvir etmektedir: “Zorbaları kırıp geçiren, mazlumları egemenliğe kavuşturan.” İşte bu, Kur’an ayetleri ile uyum içindedir ve Mehdiyet'e işarettir.
Levh Hadisinde İmamların Asrında Yaşanacak Olaylara Değinilmesi: Hz. Fatıma’nın Levh hadisinde, her bir imamın asrında yaşanacak bazı olaylara değinilerek, öngörüde bulunulmuştur.
Ehlisünnet Kitaplarında Levh Hadisi
Tabersi, “İ’lamu’l Vera” kitabında, Ehlisünnet kitaplarında Levh hadisine cüzi olarak değinildiğini nakletmiştir.[6] Buna rağmen bu hadisin tamamını Ehlisünnetin hadis kitaplarında bulmak söz konusu değildir.
↑Numani, el-Gaybet, s. 62; Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din, c. 1, s. 308; Şeyh Saduk, Uyun-u Ahbari er-Rıza, c. 1, s. 41; Tacettin, Camiu’l Ahbar, s. 18; Meclisi, Biharu’l Envar, c. 36, s. 195; Şeyh Müfid, el-İhtisas, s. 210; Şeyh Tusi, el-Gaybet, s. 143.