Rubab (İmam Hüseyin’in eşi)

Öncelik: b, kalite: c
linksiz
resimsiz
infobox'siz
wikishia sitesinden
Rubab binti İmruu’l Gays
İsmiRubab binti İmruu’l Gays
LakabıÜmmü Abdullah Razi'
Ölüm Tarihihicri 62 / 681
Baba Adıİmruu’l Gays b. Adiy
Anne AdıHindu’l Hunud
EşiHz. Hüseyin (a.s)
ÇocuklarıHz. Ali Asker ve Hz. Sakine

Emrü’l Kays’ın kızı Rubab (Arapça: رُباب بنت إمرؤالقیس), Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) eşi ve Sukeyne ve Ali Asker’in annesidir. Âlime, fesahat ve belagat sahibi bir hanımefendi olarak bilinmektedir. Hz. Rubab, Kerbela vakıasında yer almış ve esirlerle birlikte Şam’a götürülmüştür. Ölüm nedeni de Aşura vakıasından sonra şiddetli üzüntü ve içlenmesine bağlanmıştır.

Nesebi

Hz. Rübab, İmruu’l Gays b. Adiy’in kızıdır. Babası Şam Araplarından ve Nasranî idi. Ömer’in hilafeti döneminde Müslüman olmuştur. Annesi Rabi’ b. Mesud b. Musad b. Husn b. Ka’b’ın kızı Hindu’l Hunud olduğu söylenmiştir.[1]

Ahlaki ve Kişisel Özellikleri

Seyyid Muhsin Emin, Hz. Rübab hakkında şöyle demektedir: “el-Agani” kitabında Hişam b. Kelbi’den nakledildiğine göre Rübab, güzellikte, edepte ve akıl açısından en üstün ve faziletli kadınlardan biridir.”[2]

Hz. Hüseyin (a.s) ile Evliliği

Şeyh Müfid, İmam Hüseyin’in (a.s) çocuklarının isimlerini zikrederken Hz. Rübab’ı, İmam Hüseyin’in (a.s) eşlerinden saymıştır.[3] İmruu’l Gays’tan nakledildiğine göre İmruu’l Gays, üç kızını Hz. Ali’ye (a.s) olan şiddetli sevgi ve bağlılığından dolayı Hz. İmam Ali (a.s), Hz. İmam Hasan (a.s) ve Hz. İmam Hüseyin’le (a.s) nikâhlamıştır.[4]

İmam Hüseyin’in (a.s) Rübab’a Olan İlgisi

İmam Hüseyin (a.s) Hz. Rübab’ı oldukça fazla seviyordu.[5] Hatta onun için şiir bile okumuştur. İmam Hüseyin’e (a.s) nispet verilen bu şiirde İmam Hüseyin (a.s) ‘içinde Rübab ve Sukeyne’nin olduğu evi seviyorum’ demiştir.[6] Yine Hz. Rübab hakkında İmam Hüseyin’e (a.s) nispet verilen başka şiirler de vardır.[7]

Çocukları

Hz. Rübab’ın (s.a) İmam Hüseyin’den (a.s) iki çocuğu olmuştur. Birisi “Sakine” diye bilinen Hz. Sukeyne, diğeri “Ali Asker” diye meşhur olan Abdullah’tır. Abdullah (a.s), Aşura günü küçük bir bebek olmasına rağmen babasının kollarında şehit olmuştur.[8]

Kerbela’daki Huzuru

Eldeki kanıtlara göre Hz. Rübab, Kerbela’da bulunmuş ve esirlerle birlikte Şam’a gitmiştir. Denildiğine göre Hz. Rübab (s.a) oğlu Hz. Ali Asker’in (a.s) babasının kollarında şehit oluşunu kendi gözleri ile izlemiştir.[9] İbn-i Kesir-i Demeşki şöyle diyor: “Rübab, Kerbela’da Hüseyin (a.s) ile birlikte idi ve (Hz.) Hüseyin öldürüldüğünde çokça üzülmüş ve dayanılmaz acılar çekmiştir.[10] İmam Hüseyin (a.s) şehit olduktan sonra şöyle recez okumuştur:

Nurlara boğulan kişi! Şimdi ölmüş ve Kerbela’nın defnedilmeyenidir
Peygamberin torunu! Allah, seni bizden taraf mükâfatlandırsın Sen, Kıyamette ziyankârlardan uzak oldun.
Sen, benim için sığındığım sağlam bir dağdın Ve sen rahmet ve dinle bizimle birlikteydin.
Senden sonra, kim yetimler için var olsun Ve kim öksüzlerin isteklerini ona sığındırsın?
Allah’a ant olsun ki senden sonra hiç kimse ile evlenmeyeceğim Böylece kum ve çamurdan metfun olarak görülmeyeyim.[11]

Yine nakledildiğine göre, Hz. Rübab (s.a), İbn-i Ziyad’ın meclisinde İmam Hüseyin’in (a.s) mübarek kesik başını eline alarak, öpmüş ve şöyle haykırmıştır:

Vah Hüseyin! Hiçbir zaman Hüseyin’i unutmayacağım Düşmanların mızrakları onun bedenini çentik çentik ettiler
Kerbela’da hile ile onu yere vurdular Allah, Kerbela’yı baştan ayağa kadar suya doyurmasın.[12]

Kerbela Vakıasından Sonra

Bazı nakillere göre Hz. Rübab (s.a), bir yıl boyunca Kerbela’da İmam Hüseyin’in (a.s) kabri şeriflerinin başında durmuş ve sonra Medine’ye dönmüştür. Ancak Şehit Gazi Tabatabai’ye göre Hz. Rübab Kerbela’da değil, Medine’de matem tutmuştur. O şöyle diyor: “Buna ilave olarak İmam Seccad (a.s) ona mani olurdu ve ayrıca İmam Hüseyin’in (a.s) eşi bir yıl boyunca Kerbela çölünde tek başına kalamazdı.” Ona göre böyle bir durum onun gibi bir hanımefendiden beklenmez. Yine şöyle diyor: “Hiç kimse kesin olarak azamet sahibi hanımefendi “Rübab’ın”, tam bir yıl boyunca mutahhar kabrin başında kaldığını söylememiştir. İbn-i Esir de bu görüşe kail olan kimseyi zikretmemiştir. Dolayısıyla bir yıl boyunca mutahhar kabrin başında beklemesi ve matem tutması, daha sonra öldüğüne delalet eder ve bu da rivayetle birlikte zaafa uğrar.”[13] İbn-i Kesir, onun dilinden şöyle bir şiir nakletmiştir: “Bir yıldan sonra size selam göndereceğim ve veda edeceğim. Her kim bir yıl boyunca kalırsa, ondan sonra artık mazur olur.”[14]

Hz. Rübab (s.a), Medine’de eşraf ve Kureyş’in ileri gelenlerinin evlilik tekliflerini reddetmiş ve kimseyle evlilik yapmamıştır. Hz. Rübab şöyle demiştir: “Ben, Peygamberden (s.a.a) sonra kayınpeder istemiyorum.”[15]

Maskale et-Tahhan şöyle rivayet etmiştir: İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şöyle dediğini duydum: “Hüseyin (a.s) öldürüldüğü zaman, Kelbiye kabilesine mensup eşi (Hz. Rübab) yasını tutup ağladı, diğer kadınlar ve hizmetçiler de ağladılar. Sonunda gözyaşları kurudu. Artık gözlerinden yaş akmaz oldu. O sırada cariyelerinden birinin ağladığını ve gözyaşlarının aktığını gördü.

Ona dedi ki: Niçin aramızda sadece senin gözyaşların akıyor? Dedi ki: Yorgun düşüp takatsiz düştüğüm zaman sevik şerbetini içtim.

O da kendisi için sevik yemeğinin hazırlanmasını emretti. Yedi, içti ve diğer kadınlara da yedirip içirdi. Ardından şunları söyledi: "Bunu yapmaktaki maksadımız, Hüseyin (a.s) için ağlayacak gücü kendimizde bulmamızdır."[16]

Vefatı

İbn-i Esir şöyle yazıyor: “Rübab, bu olaydan sonra bir yıldan daha çok yaşamadı; o yıl boyunca gölge bir yerde oturmadı; şiddetli üzüntü ve kederden öldü.”[17] Seyyid Muhsin Emin, Hz. Rübab’ın (s.a) ölümünün 62 hicride, yani Aşura olayından bir yıl sonra olduğunu belirtmiştir.[18]

Kaynakça

  1. A’yanu’ş-Şia, c. 6, s. 449.
  2. A’yanu’ş-Şia, c. 6, s. 449.
  3. El-İrşad, c. 2, s. 135.
  4. Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 195; Tarih-i Medine-i Demeşk, c. 69, s. 119.
  5. El-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 8, s. 228.
  6. A’yanu’ş-Şia, c. 6, s. 449.
  7. Bkz. Tacu’l Arus, c. 2, s. 10; Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 196.
  8. El-İrşad, c. 2, s. 135.
  9. A’yanu’ş-Şia, c. 6, s. 449.
  10. El-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 8, s. 229.
  11. Danışname-i İmam Hüseyin (a.s), c. 1, s. 292, 293.
  12. Danışname-i İmam Hüseyin (a.s), c. 1, s. 292, 293; Tezkiretu’l Havas, s. 234.
  13. Tahkik der Bare-i Evvel Erbein-i Hz. Seyyid Şüheda aleyhi selam, s. 198, 200.
  14. El-Bidayet ve’n-Nihayet, c. 8, s. 229.
  15. El-Kamil fi Tarih, c. 4, s. 88.
  16. Kâfi, c. 1, s. 466.
  17. El-Kamil fit-Tarih, c. 4, s. 88.
  18. A’yanu’ş-Şia, c. 6, s. 449.

Bibliyografi

  • Emin Amuli, Seyyid Muhsin, A’yanu’ş-Şia, Beyrut, Daru’t-Taarif.
  • Müfid, Muhammed, el-İrşad fi Marifeti Hücecüllah ale’l-İbad, Beyrut, Müfid, 1414 h.k.
  • Belazuri, Ahmed b. Yahya, Ensabu’l Eşraf, Beyrut, Daru’l Fikr, 1417 h.k.
  • İbn-i Asakir, Tarih-i Medine-i Demeşk, Beyrut, Daru’l Fikr, 1415 h.k.
  • İsfahani, Ebu’l Ferec, el-Agani, Beyrut, Daru İhya et-Turas el-Arabi.
  • Demeşki, İbn-i Kesir, el-Bidayet ven-Nihayet, Beyrut, Daru İhya et-Turas el-Arabi, 1408 h.k.
  • Zubeydi, Muhammed, Tacu’l Araus, Beyrut, Daru’l Fikr, 1414 h.k.
  • Sabt İbn-i Cevzi, Tezkiretu’l Havas, Kum, Menşurat-ı Şerif Razi, 1418 h.k.
  • Gazi Tabatabai, Muhammed Ali, Tahkik der Bare-i Evvel-i Erbein-i Hz. Seyyid Şüheda aleyhi selam, Tahran, Vezerat-i Ferheng ve İrşad-ı İslami, Sazman-ı Çap ve İntişarat, 1383.
  • İbn-i Esir, Ali, el-Kamil fit-Tarih, Beyrut, Daru Sadır, 1386 h.k.
  • Kuleyni, Muhammed b. Yakub, el-Kâfi, Tahran, Daru’l Kutub’ul İslami, 1363 h.ş.
  • Muhammedi Rey Şehri, Muhammed, Danışname-i İmam Hüseyin (a.s), ber Paye-i Kur’an ve Hadis, Seyyid Mahmut Tabatabai Nejad ve Seyyid Ruhullah Seyyid Tabai’nin katkıları ile, c. 1, Tercüme Abdulhadi Mesudi, Kum, Daru’l Hadis, 1388.