İmam Hadi (a.s)

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
resimsiz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Imam hadı sayfasından yönlendirildi)
İmam Hadi aleyhi selam
Şiilerin onuncu imamı
Askariyen haremi
İmamet
KonumŞiilerin onuncu imamı
İmamet Süresi34 Yıl (220 h.k-254 h.k)
Kişisel Bilgiler
İsimAli bin Muhammed
KünyeEbul Hasan salis
LakapHadi, Naki
Doğum15 Zilhicce 212 h.k
Doğum YeriMedine
Yaşadığı YerMedine Sarya
Ömür42 Yıl
Şehadet3 Recep 254 h.k
TürbeIrak Samarra
Akraba
Babaİmam Muhammed Cevad
AnneSemane-i Mağribiye
Hüdeys
Çocuklarİmam Hasan Askeri Muhammed Cafer Hüseyin
Şia İmamları
İmam Aliİmam Hasanİmam Hüseyinİmam Seccadİmam Muhammed Bakırİmam Cafer Sadıkİmam Musa Kazımİmam Rızaİmam Muhammed Cevadİmam Hadiİmam Hasan Askeriİmam Mehdi


İmam Ali Naki veya İmam Hadi diye meşhur olan Ali b. Muhammed b. Ali b. Musa (Arapça: ابوالحسن علي بن محمد بن علي بن موسی), İmam Cevad'ın (a.s) oğlu ve Şiilerin onuncu imamıdır. Hicri kameri 220 yılından 254 yılına kadar, 34 yıl boyunca imamet görevini üstlenmiştir.

İmametinin çoğunluğunu Samarra’da, egemen hükümetin doğrudan kontrolü altında geçirdi. Abbasi halifelerinden bir kaçı ile aynı dönemde yaşamıştır. Onlardan en önemlileri Mütevekkil’dir.

İmam Hadi’den (a.s) itikad, Kur’an tefsiri, fıkıh ve ahlak alanında hadisler geride kalmıştır. İmam'ın (a.s) rivayetlerinin çoğunluğu, kelam ilmi konularından teşbih, tenzih, cebir ve ihtiyar alanındadır. Ayrıca Şiilerin inançlarını içeren Camia Kebire Ziyareti İmam Hadi (a.s) tarafından rivayet edilmiştir.

Vekâlet sistemi aracılığıyla Şiilerle irtibat halinde olan İmam Hadi (a.s), bu yolla onların durum ve sorunlarıyla ilgilenmiştir. Abdulazim Hasani, Osman b. Said, Eyüp b. Nuh, Hasan Raşid ve Hasan b. Ali Nasır, İmam'ın (a.s) ashab ve öğrencilerinden bazılarıdır.

İmam'ın (a.s) kabri şerifleri Irak’ın Samarra şehrindeki “Askeriyeyn” türbesindedir. 2006 ve 2008 yıllarında teröristlerin saldırısı sonucunda tahrip edilen Askeriyeyn türbesi İran İslam Cumhuriyeti tarafından yeniden restore edilmiştir.

Nesep, Künye ve Lakapları

İmam Hadi’nin (a.s) babası Ehlibeytin (a.s) dokuzuncu imamı, İmam Cevad (a.s), annesi ise Semane[1] veya Susen[2] adlı bir cariyedir.

İmam Hadi ve oğlu İmam Hasan Askeri (a.s), Askeriyeyn[3] diye ünlüdürler. Zira Abbasi halifeleri onları hicri 233 yılında Samarra’ya götürmüş ve ömürlerinin sonuna kadar orada kontrolleri altında tutmuşlardır.

İmam Hadi’nin (a.s) “Necip”, “Murtaza”, “Hadi”, “Naki”, “Âlim”, “Fakih”, “Emin” ve “Tayyip” diye başka lakapları daha vardır.[4] Künyesi Ebü’l Hasan’dır.[5] İmam Kâzım (a.s) ve İmam Rıza’nın da künyeleri “Ebü’l Hasan” olduğundan yanlışlık olmasın diye İmam Kâzım (a.s) için “Ebü’l Hasan-ı Evvel”, İmam Rıza (a.s) için “Ebü’l Hasan-ı Sani” (ikinci) ve İmam Hadi (a.s) için ise “Ebü’l Hasan-ı Salis” (üçüncü) denilmiştir.

İmam Hadi’nin (a.s) yüzüğünde “Allah-u Rabbi ve huve ismeti min halkihi” yazılıydı.[6] Diğer yüzüğünde ise "Ahitleri korumak (bağlılık) İlahî ahlaklardandır" [Not 1] nakşedilmişti.[7]

Doğumu ve Şehadeti

Kuleyni[8], Şeyh Müfid,[9] Şeyh Tusi[10] ve ayrıca İbn-i Esir’e göre İmam Hadi (a.s) Hicretin 212. yılında Zilhicce ayının ortasında Medine yakınlarında “Sarya” denilen bölgede dünyaya gelmiştir. Bazıları da İmam'ın (a.s) Recep ayının ikisinde veya beşinde dünyaya geldiğini belirtmiştir.[11]

Nitekim Şeyh Müfid ve başkalarının rivayet ettiğine göre İmam Hadi (a.s) Hicretin 254. yılında Recep ayında Samarra’da 20 yıl, 9 ay ikamet ettikten sonra şehit olmuştur.[12] Bazıları şehadetinin Recep ayının üçünde gerçekleştiğini belirtmiştir.[13] Başka kaynaklarda da şehadetinin Cemaziyülahir ayının 25 veya 26'sında olduğu kaydedilmiştir.[14] O dönemde Abbasilerin on üçüncü halifesi Mu’tez iktidarda bulunmaktaydı.

Eşleri ve Çocukları

İmam Hadi’nin (a.s) eşinin adı “Hudeys” veya “Selil”dir.[15] Kendisi Nube[16] ahalisinden bir cariye ve aynı zamanda İmam Hasan Askeri’nin (a.s) değerli annesidir.

Şia ulemalarının çoğu İmam Hadi’nin (a.s) dört erkek çocuğunun olduğunu belirtmişlerdir. Ancak kızlarının sayısı konusunda ihtilaf vardır. Huzeyni şöyle yazmıştır: İmam Hadi’nin (a.s) çocuklarının isimleri “İmam Hasan Askeri (a.s)”, “Muhammed”, “Hüseyin” ve “Cafer”dir. Cafer imamet iddiasında bulunmuş ve “Cafer-i Kezzap” olarak ünlenmiştir.[17]

Şeyh Müfid, İmam Hadi’nin (a.s) çocukları hakkında şöyle yazmaktadır: O hazretin vasisi ve bir sonraki imam, Ebu Muhammed Hasan’dır (a.s), diğer çocukları Hüseyin, Muhammed, Cafer ve kızının adı Ayşe’dir.[18] İbn-i Şehraşub, İmam Hadi’nin (a.s) “Aliye” adında bir kızının olduğunu yazmıştır.[19] Elbette elde olan veri ve delillere göre İmam Hadi’nin (a.s) farklı adlarla çağrılan yalnızca bir kızının olduğu ortaya çıkmaktadır. Ehlisünnet ulemasının sözlerinden de İmam Hadi’nin (a.s) dört erkek ve bir kız çocuğunun olduğu sabit olmaktadır.[20]

İmamet

İmam Hadi (a.s) hicretin 220. yılında, sekiz yaşlarında imamet makamına erişmiştir. Şiaların İmam Cevad’ın (a.s) küçük yaşta imam olması konusundaki sorunu -az bir grup dışında- aşmasından dolayı, İmam Hadi’nin (a.s) küçük yaşta imam olması hususunda önemli bir tereddüt yaşanmamıştır. Şeyh Müfid’in[21] yazdığına göre İmam Cevad’ın (a.s) takipçilerinin tamamına yakını İmam Hadi’nin (a.s) imametine inanmıştır. Az sayıda bir grup ise kısa bir süreliğine “Musa Müberka” diye meşhur olan ve Kum'da defnedilen Musa b. Muhammed’in (ö. 296) imametine inanmış, lakin kısa bir süre sonra ondan vazgeçerek İmam Hadi’nin (a.s) imametine dönmüşlerdir.[22] Said b. Abdullah, o grubun İmam Hadi’ye (a.s) yönelmesinin nedenini Musa Müberka’nın onları dışlamasına ve kendisinden uzaklaştırmasına bağlamaktadır.[23]

İmametinin Delilleri

Tabersi ve İbn-i Şehraşub’a göre Şiaların İmam Hadi’nin (a.s) imametinin sıhhatine ve doğruluğuna ittifak etmeleri, sağlam ve kuşku götürmez bir gerçektir.[24] Kuleyni ve başkaları da İmam Hadi’nin (a.s) imametiyle ilgili bazı nasları zikretmişlerdir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Abbasi halifesi Mu’tasım İmam Cevad’ı (a.s) Bağdat’a çağırdığı zaman – İmam Cevad (a.s) davet edilişinden canına karşı bir tehlike sezdiğinden ve başka maslahatlardan dolayı- İmam Hadi’yi (a.s) kendisine vasi ve vekil unvanı ile Şialara tanıtmıştır.[25] Hatta kendisinden sonra İmam Hadi’nin (a.s) imameti hususunda hiçbir kuşku ve şüphe kalmasın diye yazılı bir nas (delil) da geride bırakmıştır. [26]

Muasır Halifeler

İmam Hadi’nin (a.s) imameti döneminde yaşamış Abbasi halifelerinin yaşadığı zamana göre isimleri:

  • Mu’tasım, Me’mun’un kardeşi (218-227)
  • Vasık, Mu’tasım’ın oğlu (227-232)
  • Mütevekkil, Vasık’ın kardeşi (232-248)
  • Muntasır, Mütevekkil’in oğlu (6 ay)
  • Mustain, Muntasır’ın amcaoğlu (248-252)
  • Mu’tez, Mütevekkil’in bir diğer oğlu (252-255)

İmam Hadi (a.s) son halife döneminde zehirletilerek şehadete erdi ve kendi evinde Samarra’da toprağa verildi.[27]

Mütevekkil’in İmam Hadi’ye (a.s) Karşı Politikası

Mütevekkil çeşitli nedenlerden ötürü İmam Hadi'ye (a.s) karşı düşmanca bir tutum sergilemiştir. Bu nedenlerden bazıları şunlardır:

  1. Mütevekkil, kelâmi açıdan Şia ve Mutezile karşıtı olan Ehl-i Hadisi desteklemekteydi. Ehl-i Hadis de Mütevekkili Şialara karşı kışkırtmaktaydı. Bu kışkırtmalar sonucunda Şialara karşı yapılan baskılar günden güne artarak sürmekteydi. Mütevekkil halifelik gücünü ele geçirmeden önce halifelerin politikası, Me’mun’un politikası idi. Ehl-i Hadis karşısında Mutezile’yi savunan bu politika, Alevilere siyasi açıdan uygun bir atmosfer oluşturmaktaydı. Ancak Mütevekkil’in gelişi ile dar görüşlülükler işin başına geçmiş ve Ehl-i Hadis, Mutezile ve Şialara karşı kışkırtılmış ve bunun sonucunda ağır baskı ve şiddet baş göstermeye başlamıştır.
  2. Toplumsal konumundan endişe duyan Mütevekkil, halkın İmamlarla olan duygusal bağlarından dolayı tedirginlik duyuyordu. Bu yüzden İmam (a.s) ve Şialara eziyet ederek bu bağı koparmak istiyordu. Mütevekkil bu hedefi doğrultusunda “İmam Hüseyin’in (a.s) kutsal kabr-i şeriflerini tahrip etmek”, “kabrinin etrafına tohum ekip-biçmek”, “kabrin üzerinde tarım yapmak” ve “İmam Hüseyin’in (a.s) kabr-i şeriflerini ziyaret etmek isteyenlere zorluk çıkarıp, ağır cezalara çarptırmak” gibi eylemlerde bulunmuştur.[28]

Samarra’ya Çağrılışı

Mütevekkil, Hicretin 233. yılında İmam Hadi’yi (a.s) Medine’den Samarra’ya getirtme kararı aldı. İbn-i Cevzi, bazı kötü niyetli kimselerin ve iftiracıların Mütevekkil’in huzurunda risalet ailesini kötülemeleri ve halkın İmam Hadi’ye (a.s) olan ilgisini ortaya koyan raporlardan dolayı onu Samarra’ya çağırttı. Şeyh Müfid'e göre İmam Hadi'nin (as) iftiracısı Abdullah b. Muhammed' dir. Ama Mesudi'ye göre Berihe Abbasi halife tarafından haremeynde cemaat namazı kıldırmakla vazifeliydi. Mütevekkil'e yazdığı mektupta eğer Medine ve Mekke'yi istiyorsan İmam Hadi'yi (as) oralardan uzaklaştır; çünkü o kendisine davet ediyor ve büyük bir topluluğu etrafında toplamış durumdadır. [29]

Şeyh Müfid şöyle yazmaktadır: İmam Hadi (a.s) Mütevekkil’e yazdığı bir mektupta yayınlanan raporları yalanlamıştır. Mütevekkil, İmam Hadi’nin (a.s) mektubuna karşı saygı içerikli bir mektup yazmış ve kurnazca bir hamle ile İmam'ın Samarra’ya hareket etmesini istemiştir.[30] Kuleyni ve Şeyh Müfid, Mütevekkil’in mektubunun metnini kitaplarında zikretmiştir.[31]

Mütevekkil'in, İmam Hadi’yi (a.s) Samarra’ya getirme planı şundan ibaretti: İmam’ın (a.s) gelişi sırasında halkın duyguları kabarmayacaktı ve İmam’ın (a.s) zorla yolculuğundan kaynaklı uygunsuz gelişmeler yaşanmayacaktı. Ancak Medine halkı daha ilk günden olaydan haberdar olmuştu.

İbn-i Cevzi bu konu hakkında Yahya b. Herseme’den şöyle rivayet etmektedir: Ben Medine’ye gitmiş ve halkın arasına karışmıştım. Halk oldukça rahatsız ve kızgındı. Bu duruma beklenmedik tepki göstermekte, ancak buna rağmen yumuşak davranmaktaydılar. Ama yavaş yavaş halkın tepkisi artmış ve artık bağırıp aleni bir şekilde rahatsızlıklarını dile getirmeye başlamışlardı. Halk o kadar çok tepki göstermişti ki o güne kadar Medine’de bunun benzeri bir durum yaşanmamıştı.[32]

Hatip Bağdadi’nin (vefat: 463 h.k) yazdığına göre Cafer Mütevekkil, İmam Hadi’yi (a.s) önce Medine’den Bağdat’a ve oradan da Samarra’ya götürtmüştür. Orada 20 yıl 9 ay boyunca yaşamış ve Mu’taz’ın hükümeti döneminde vefat etmiş (şehit olmuş) ve yine orada defnedilmiştir.[33]

İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin Vahabilerce Tahrip Edilen Türbesi

Samarra’da İkameti

İmam Hadi (a.s) Samarra’ya girişi sırasında halkın yoğun ilgisiyle karşılaşmış ve Huzeyme b. Hazim’in evinde bir müddet kalmıştır.[34]

Şeyh Müfid’in naklettiğine göre İmam Hadi'nin (a.s) Samarra’ya girdiği birinci gün Mütevekkil, İmam’ın (a.s) “Han Saalik”te[35] tutulmasını ve bir gün sonra İmam’ın (a.s) kalması için hazırlanan eve götürülmesini emretmiştir. Salih b. Said’e göre Mütevekkil’in bu tutumu İmam Hadi’nin (a.s) küçük düşürülmesi amacı ile yapılmıştır.[36]

İmam Hadi (a.s) ömrünün sonuna kadar –yirmi yılın üzerinde- Samarra’da yaşamıştır. Şeyh Müfid, İmam Hadi’nin (a.s) Samarra’da zorla alıkonulmasına değinerek şöyle yazmaktadır: İmam, görünüşte halifenin saygısına sahipti. Ancak gerçekte Mütevekkil’in yardımıyla İmam karşı desiseler kurmuş, ama hiç birisi pratikte başarılı olamamıştır.[37] İmam Hadi (a.s) Samarra’da öyle yüksek bir şahsiyet ve manevi azamete sahipti ki herkes onun karşısında tevazu gösterip, ister istemez onun karşısında eğilmekte ve saygı göstermekteydi. İmam Hadi (a.s) Samarra’da zorla tutulduğu dönem boyunca, görünüşte sakin bir hayat yaşamaktaydı. Mütevekkil, İmam’ı (a.s) tam olarak kontrol ve takip altında tutmak ve onun halkın gözündeki azamet ve saygınlığını kırmak için planlar kurmaktaydı.[38]

Bir gün Mütevekkil’e İmam Hadi’nin (a.s) evinde savaş aletleri ve Şialarından kendisine ulaşan mektupların olduğu bilgisi ulaşır. Mütevekkil, bir grup asker ve memurunun –ansızın ve beklenmedik bir anda- İmam’ın (a.s) evine saldırmalarını emreder. Emir yerine getirilir ve eve girdiklerinde İmam Hadi’yi (a.s) tabanı çakıl taşları ve kumla kaplı bir odada bulurlar. Kapıyı üzerine kapatmış, üzerine bir yün kıyafet giymiş, başına bir takke koymuş ve Kur’an okumaktaydı. İmam Hadi’yi (a.s) o şekilde halifenin huzuruna götürürler.

İmam Hadi’yi (a.s) Mütevekkil’in huzuruna götürdüklerinde, Mütevekkil’in elinde bir kâse şarap bulunmaktaydı. Mütevekkil, İmam'ı (a.s) yanında oturtarak şöyle der: “İç”. İmam (a.s) şöyle buyurur: “Benim et ve kanım şarapla kirlenmemiştir”. Daha sonra Mütevekkil, İmamdan bir şiir okumasını ve onu vecde getirmesini ister. İmam Hadi (a.s): “Fazla şiir okumam” diye buyurur. Ancak Mütevekkil ısrar eder ve Hz. Hadi (a.s) aşağıdaki şu şiiri okur:[39]

غُلْبُ الرجال فما أغنتهمُ القُللُ باتوا علی قُلَلِ الأجبال تحرسهم
فأودعوا حُفَراً، یا بئس ما نزلوا واستنزلوا بعد عزّ عن معاقلهم
أین الأسرة والتیجان والحلل؟ ناداهُم صارخ من بعد ما قبروا
من دونها تضرب الأستار والکللُ أین الوجوه التی کانت منعمة
تلک الوجوه علیها الدود یقتتل فأفصح القبر عنهم حین ساء لهم
فأصبحوا بعد طول الأکل قد أُکلوا قد طالما أکلوا دهراً وما شربوا
ففارقوا الدور والأهلین وانتقلوا وطالما عمروا دوراً لتحصنهم
فخلفوها علی الأعداء وارتحلوا وطالما کنزوا الأموال وادخروا
وساکنوها إلی الأجداث قد رحلوا أضحت مَنازِلُهم قفْراً مُعَطلة[40]
İnsanlar korunmak için dağ tepelerine tırmandılar Yiğit kişilerdi, ama o tepeler fayda etmedi onlara, yenildiler.
Yüceldiler, sonra düşürüldüler; çukurlara yerleştiler; Ne de kötü yerlerdi onlara, yerleştikleri yerler (mezarlar).
Gömülüp gittiler; sonra artlarından biri feryat etti. Nerede bilezikler, nerede taht-taç, nerede süsler-püsler?
Ne oldu o naz-u naimle beslenen, bezenen yüzler. Hani vaktiyle nazlarla, nimetlerle perdelenirdi o yüzler?
Kabir bu soruya açık-seçik cevap veriyor ve diyor ki: Şimdi yüzlerde kurtlar oynaşmada, kurtlara yem olmuş o yüzler…[41]


Şiir sona erince Mütevekkil ve oradaki herkes etki altında kalır. Öyle ki Mütevekkil’in yüzü gözyaşlarından dolayı ıslanır. Sonra halife şarapların kaldırılmasını ve İmam'ın (a.s) saygın bir şekilde evine geri götürülmesini emreder.[42]

Muntasır Dönemi

Mütevekkil’den sonra oğlu Muntasır yönetimi ele aldı. Muntasır’ın hükumeti ile İmam Hadi (a.s) ve Alevi ailesine olan baskılar bir nebze de olsa azalmaya başladı. Lakin farklı şehirlerde devlet adamlarının Şialara karşı baskıları aynen devam etmekteydi.

Önceki zamanlara göre nispeten azalan baskı dönemi, Şiaların farklı şehirlerde daha organize olmalarına neden oldu. İmam'ın (a.s) vekillerinden birisi tutuklandığında, İmam (a.s) anında başka birisini kendisine vekil olarak tayin etmekteydi.

İslami Öğretilerin Açıklanması

İmam Hadi (a.s) Mektebinde Kur’an’ın Asaleti

Gulat düşünceli insanların Kur’an’ın tahrifine yönelik sapkınlıkları, başka fırkadan insanların Şialara karşı saldırılarına neden oldu. Kur’an’ın tahrifine yönelik Ehlisünnetin kitaplarında da bulunan bazı sahih olmayan rivayetler, Ehlisünnet düşüncesindeki insanları da rahatsız etmektedir.

Bu ithamlar karşısında Ehlibeyt İmamları (a.s) her daim Kur’an’a çok değer vermiş ve onun karşıtı olan rivayeti batıl ilan etmişlerdir. İmam Hadi (a.s), İbn-i Şu’be Harrani’nin İmam'dan (a.s) naklettiği detaylı bir risalede, Kur’an’ın asaletine şiddetle vurgu yapmış ve onu rivayetlerin değerlendirmesinde ve doğru ve doğru olmayan hadislerin teşhisinde mihenk taşı karar kılmıştır. Ve Kur’an-ı Kerim’i resmi olarak tüm İslami fırkaların istinat ettiği tek bir metin olarak dile getirmiştir.

Başka bir oturumda, insanların değişik fikirlere sahip olduğu bir konu hakkında İmam Hadi (a.s) Kur’an’a dayanarak herkesi kendi görüşünü kabul etmek zorunda bırakmıştır.[43] Ayyaşi’nin de naklettiği bir rivayette şöyle okumaktayız:

"Ebu Cafer ve Ebu Abdullah (a.s) bize Kur’an veya Peygamberin (s.a.a) sünneti ile uyumlu olmayan bir söz söylememiştir."[44]

İmam ve Kur’an’ın Yaratılma Konusu

Sünni dünyasını kendisiyle meşgul eden üçüncü yüzyılın en önemli konularından birisi, Kur’an’ın hudus (yaratılmış) ve kadim (ezeli) olması üzerine yapılan çekişme idi. Bu konu Sünniler arasında çeşitli fırka ve mezheplerin doğmasına neden olmuştur.

Şialar bu konuda İmamların (a.s) rehberliğinde sessizliği seçmiştir. İmam Hadi’nin (a.s) yazdığı bir mektupta Şialarından birisine bu konuda görüş belirtmemesini ve Kur’an’ın hudus veya kadim olması hakkındaki görüşlerden hiç birisini kabul etmemesini emreder.[45] Böyle bir pozisyonda kalınması, Şiaların bu konuda sıkıntıya düşmemesine neden olmuştur.

Kelâm İlmi

Şia grupları arasındaki farklı görüşler, onların İmamların (a.s) yanında hidayetlerini güçleştirmekteydi. Şiaların farklı şehirlerde yaşaması ve arada sırada başkalarının görüşlerinin etkisi altında kalmaları durumu daha da güçleştirmekteydi. Bu girdapta Şia olmayan gruplar ve Şia karşıtı mutaassıplar da bu farklılıkların körüklenmesine neden olmakta ve farklılıkların çok derin olduğunu yansıtmaya çalışmaktaydılar. Keşşi’nin naklettiği bir rivayette fırka ashaplarından biri, kendinden “Zurariyye”, “Ammariye” ve “Yafuriyye” adlarında mezhepler üretmiş ve onları İmam Cafer Sadık’ın (a.s) büyük ashaplarından Zürare, Ammar Sabati ve İbn-i Ebi Yafur’a nispet vermekteydi.[46]

Şia İmamları (a.s) bazen bazı sorularla karşı karşıya gelmekteydi. Bu soruların bazılarının kaynağı Şia düşünürleri arasında yaşanan bu fikir ayrılıklarından kaynaklanmakta, bazen yüzeysel bir yönü ve bazen de derin yönleri bulunmaktaydı. İmamlar (a.s) bunlara müdahale etmekteydi. Bu konulardan birisi kelâmi meselelerden “teşbih” (benzetme) ve “tenzih” (münezzeh bilmek) konusuydu. Şia İmamları (a.s) daha ilk andan itibaren tenzih görüşünün hakkaniyetine vurgu yapmışlardır.

Hişam b. Hakem ve Hişam b. Salim’in “teşbih” ve “tenzih” hakkındaki sözleri, Şialar arasında fikir ayrılıklarının yaşanmasına neden olmuş ve İmamlar düzenli olarak bu tür sorularla karşı karşıya kalmışlardır.

Bu konu hakkında, İmam Hadi (a.s) tarafından, bazıları oldukça ayrıntılı olan, yirmi bir rivayet nakledilmiş ve tüm bunların İmam’ın (a.s) tenzih görüşünü teyit ettiğini ortaya koymuştur.[47]

Şia İmamlarının (a.s) “Cebir ve İhtiyar” konusundaki görüşlerini ortaya koyan ayrıntılı bir risale İmam Hadi (a.s) tarafından elimize ulaşmıştır. Bu risalede, Kur’an ayetleri esasına göre İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen “[[La cebre vela tafvize bel emrun beyne’l emreyn” (cebr ve tefviz yoktur, bilakis ikisinin arasıdır) hadisinin açıklama ve çözümlemesi konusunda detaylı açıklama yapılmış ve Şia’nın cebr ve ihtiyar konusundaki inançsal temelleri beyan edilmiştir.[48]

İmam Hadi’nin (a.s) ihticacları (istidlal) unvanı ile nakledilen rivayetler arasında en çok sayı cebr ve ihtiyar konusunda göze çarpmaktadır.[49]

Dua ve Ziyaret Kültürü

Ana Madde: Ziyaret-i Camie Kebire

İmam Hadi’nin (a.s) eğitim yönteminde, dua ve ziyaret Şiaların, Şii öğretileri ile aşina olmasında önemli bir rol ifa etmiştir. Bu dualar Allah’la raz u niyaz (münacat) etme dışında, farklı şekillerde siyasi ve sosyal konulara da işaretler etmektedir. Bu işaretler Şia’nın siyasi hayatında oldukça etkili olmuş ve düzenli olarak has anlamları Şia toplumuna telkin etmekteydi.

Şia maariflerini olağanüstü bir şekilde ortaya koyan ve Ehlibeytin (a.s) yaratılış makamını gözler önüne seren Camie Kebire ziyareti, Şiaların isteği üzerine İmam Hadi (a.s) tarafından dile getirilmiştir.

Şialarla İlişkisi

İmam Hadi (a.s) vekâlet sistemi ile Şialar ile ilişki halindeydi. Bu metot önceki İmamların (a.s) yaşamlarında uyguladıkları bir yöntemdi. Bu dönemde Ehlibeyt (a.s) dostlarının çoğunluğu İran’da yaşamaktaydı.

İmam Hadi Döneminde Vekâlet Sistemi

Ana Madde: Vekâlet Sistemi

Her ne kadar son Şii İmamlarının dönemi Abbasi hükümetlerinin şiddetli baskısı altında geçse de, aynı zamanda bu dönemde Şia, İslam ülkelerinin tamamında yayılmıştı. İmam Hadi (a.s) ile Irak, Yemen, Mısır ve başka bölgelerdeki Şialar arasında ilişkiler bulunmaktaydı. Vekâlet sistemi bu ilişkilerin devamını pekiştirmiştir. Vekiller, humsun toplanması ve İmam’a (a.s) gönderilmesi dışında kelam ve fıkıh konularında da etkin roller oynamış ve bir sonraki imamın imametini ortaya koymakta önemli bir eksen görevi görmüştür.

Doktor Casim Hüseyin’in yazdığına göre, tarihi rivayetlerden vekillerin çeşitli bölgelere göre dört gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır:

  • Bağdat, Medain, Sevad ve Kufe
  • Basra ve Ahvaz
  • Kum ve Hemedan
  • Hicaz, Yemen ve Mısır[50]

İmamların (a.s) vekilleri mektuplar sayesinde güvenilir kişiler aracılığı ile İmamlarla ilişki halindeydiler. İmamların (a.s) fıkıh ve kelam içerikli görüşlerinin çoğunluğu mektuplar aracılığı ile Şialarına ulaşmıştır.

İmam Hadi'nin Bazı Vekilleri

Ali b. Cafer, İmam Hadi’nin (a.s) Bağdat’ın köylerinden birisi olan Heminiye ahalisinden olan vekillerinden birisiydi. Onun hakkında Mütevekkil’e raporlar verilmiş ve bunun üzerine tutuklanarak zindana atılmıştı. Hapiste uzun bir süre kaldıktan sonra İmam Hadi’nin (a.s) emri ile Mekke’ye dönmüş ve ömrünün sonuna kadar orada yaşamıştır.[51]

Hüseyin b. Abd Rabbe veya –bazılarının naklettiğine göre- “Ali” adındaki oğlu İmam Hadi’nin (a.s) vekillerinden birisiydi. Ondan sonra İmam Hadi (a.s) onun yerine Ebu Ali b. Raşit'i, kendisine vekil olarak tayin etmiştir.

Keşşi’nin İsmail b. İshak Nişaburi hakkında naklettiği bir rivayetten anlaşıldığı kadarıyla muhtemelen Ahmed b. İshak Razi de İmam Hadi’nin (a.s) vekillerinden birisi olmuştur.[52]

İmam Hadi ve İran Şiaları

İlk asırda Şiaların çoğunluğu Kufe’de yaşamaktaydı. Zira bu kişilerin “Kufi” lakabını almaları onların Şia olduklarını göstermekteydi.

İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık’tan (a.s) bu yana “Kummi” lakabı İmamların (a.s) ashaplarının isimlerinin sonlarında göze çarpmaktadır. Bunlar Kum’da yaşayan Arap asıllı Eş'arilerdi.

İmam Hadi’nin (a.s) döneminde Kum şehri, İran Şialarının en önemli toplanma merkezi konumundaydı. Bu şehirdeki Şiilerle İmamlar (a.s) arasında güçlü ilişkiler bulunmaktaydı. Kufe’de bazı Şialar arasında görülen Gulat düşüncesi ve uygunsuz durumlar Kum’da görülmemekte ve bu şehirde tam bir sükûnet içinde Gulat karşıtı bir durum hâkimdi. Bu diyarın Şiaları, bu konuya oldukça çok önem vermekteydiler.

Kum’un yanı sıra Abe -veya Ave- ve Kaşan şehirleri de Şii talimlerinin etkisi altında kalmış ve Şii bakış açısını Kum’dan öğrenmekteydiler. Muhammed b. Ali Kaşani hakkında bazı rivayetlerde İmam Hadi’ye (a.s) tevhit hakkında bazı sorular sorduğu kaydedilmiştir.[53]

Kum halkı, İmam Hadi’yle (a.s) mali konuda da irtibat halindeydi. Bu konuda Muhammed b. Davut Kummi ve Muhammed Talha’nın Kum ve Kum’a bağlı şehirlerden halkın humus ve hediyelerini topladıkları ve İmam’a (a.s) yöneltilen soruları İmam’a (a.s) ulaştırdıkları kaydedilmiştir.[54]

Kum ve Ave halkı, İmam Rıza’nın (a.s) Meşhed’de bulunan kabr-i şeriflerini ziyaret eder ve İmam Hadi de (a.s) onların bu davranışlarına karşılık onları “Bağışlanmışlar” olarak vasfederdi.[55]

İran şehirlerinde yaşayan başka Şiilerin de İmamlarla (a.s) bu tür ilişkileri vardı. Hâlbuki o zamanlar İran şehirlerinin çoğu Emevi ve Abbasilerin ezici çoğunluğundan dolayı Sünni mezhep ve Şia azınlıktaydı.

İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarından Ebu Mekatil Deylemi, imamet hakkında rivai ve kelami bir kitap telif etmiştir.[56] Deylem şehri (şu anki Gilan şehrinin doğusu) hicretin ikinci asrının sonunda Şialardan çok sayıda kişiye kucak açmıştır. Buna ek olarak Irak’ta muhacir olan Deylemli bazı kişiler de Şia mezhebine geçmiştir.

İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarının şehirlerine nispeten verilen lakapları bize Şiaların yaşadıkları yerler ve merkezler hakkında ipuçları vermektedir. Örneğin “Beşer b. Beşşar Nişaburi”, “Fetih b. Yezid Curcani”, “Ahmed b. İshak Razi”, “Hüseyin b. Said Ahvazi”, “Hamdan b. İshak Horasani” ve “Ali b. İbrahim Talikani” gibi isimler İran’ın farklı şehirlerine işaret etmektedir. Cürcan (Gorgan) ve Nişabur, Şiaların faaliyetlerinden dolayı zamanla dördüncü yüzyılda Şiaların nüfuzlu merkezlerinden birine dönüşmüştür.

Elde olan bazı karinelere göre Kazvin şehrinde de İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarından bazılarının yaşadığını ortaya koymaktadır.[57]

İsfahan şehri aşırı radikal, Sünni Hambeli mezhebi taraftarlarının yaşadığı yer olarak bilinmekteydi –gerçekten de şehrin önemli bir kısmı bu şekilde idi- bazen İmam Hadi’nin (a.s) ashaplarından Şiaları da kendisinde barındırmaktaydı. Örneğin İbrahim b. Şeybe İsfahani’ye işaret edilebilir. Kendisi Kaşanlı da olsa muhtemelen uzun bir süre İsfahan’da yaşadığından “İsfahani” lakabını almıştır. Bunun tersi de doğrudur. Nitekim İmam Hadi’nin (a.s) ashabından olan Ali b. Muhammed Kaşani aslen İsfahanlıdır.[58] Abdurrahman Nami’nin nakledildiğine göre İsfahanlı olduğu ve İmam Hadi’den Samarra şehrinde gördüğü kerametlerden dolayı Şia olduğu kaydedilmiştir.[59]

Başka bir rivayette İmam Hadi (a.s) Hemedan’da bulunan vekiline şöyle bir mektup yazmaktadır: Ben sizin isteklerinizi Hemedan’daki dostlarımıza ilettim.[60]

İmam Hadi ve Gulatçı Şialar

İmam Hadi (a.s), önceki İmamların (a.s) faaliyetleri sürecinde Gulatla (aşırıya kaçanlar) karşı karşıya kaldı. Zira kendi ashabının içinden bazıları da Gulat düşüncesine kapılmışlardı.

Gulatın büyüklerinden ve mutahhar Ehlibeyt İmamları (a.s) tarafından dışlanan Ali b. Hasake, Kasım Şa’rani Yaktini’nin üstadı idi.[61] Hasan b. Muhammed b. Babai Kummi ve Muhammed b. Musa Şeriki de yine Ali b. Hasake’nin öğrencilerindendi. Muhammed b. Nasır Numeyri ve Faris b. Hatem Kazvini İmam Hadi’nin (a.s) lanetine uğramışlardır. İmam Hadi (a.s) kaleme aldığı mektubunda İbn-i Babai Kummi’den uzak olduğunu açıklayarak şöyle buyurmaktadır: “O, kendisini nübüvvete atadığımı ve benim babım (kapım) olduğumu zannetti. Şeytan onu yoldan çıkarmıştır.”[62] Daha sonra Şialara hitaben şöyle buyurmaktadır: “Eğer başarabilirseniz onu öldürün.”[63]

Nübüvvet iddiasında bulunan Muhammed b. Nasır Numeyri, Numeyriye veya Nasıriye fırkasının başkanı idi. Söylendiğine göre o, tenasüh[64] (Reenkarnasyon) ve İmam Hadi’nin (a.s) rububiyetine inandığı ve mahremler (aile içi, ensest) ve erkekler arası evliliğin caiz olduğunu ileri sürdüğü ve İmam Hadi (a.s) tarafından nübüvvete atandığını iddia etmekteydi. Muhammed b. Musa b. Hasan b. Fırat da onu desteklemekteydi. “Nasıriye” diye anılan Muhammed b. Nasır’ın fırkası en önemli Gulat fırkası olarak anılmış ve kendi aralarında birkaç kısma ayrılmaktadırlar.[65]

Bu dönemde yaşayan ve Gulatın büyüklerinden sayılan diğer Gulatlar şunlardan ibarettir: “Abbas b. Sadaka”, “Ebü’l Abbas Tarnani (Taberani)” ve “Şah-ı Reis” diye ünlenen Ebu Abdullah Kindi.[66]

İmam Hadi (a.s) Faris b. Hatem’in tekzip edilmesini ve saygınlığının kırılmasını emreder ve Faris b. Hatem ile Ali b. Cafer arasında yaşanan anlaşmazlıkta Ali b. Cafer’in tarafını tutarak İbn-i Hatem’i dışlar. Aynı şekilde İbn-i Hatem’in öldürülme emrini verir ve onun katilinin uhrevi saadet ve mutluluğa ereceğini buyurur. Sonunda Şialardan “Cüneyt” adlı birisi İmam Hadi’den (a.s) sözlü izni aldıktan sonra İbn-i Hatem’i öldürür.

Kendilerinin İmam Hadi’nin (a.s) ashabından olduklarını ileri süren diğer Gulatçılar şunlardan ibarettir: Rical âlimlerinin çoğunluğu tarafından Gali ve mezhebi bozuk olarak tanıtılan Ahmed b. Muhammed Seyyari’dir.[67] Onun yazdığı “El-Kıraat” kitabı bazıları tarafından Kur’an’ın tahrif olduğuna dair istidlal ettikleri asli rivayetleri barındırmaktadır.

Kendisini İmam Hadi’nin (a.s) ashabından biri olarak tanıtan Hüseyin b. Ubeydullah Muharrir[68] ise Kum şehrinde yaşayan ve Gulat karşıtı olarak bilinen “Ahmed b. Muhammed b. İyasi Kummi” adlı âlim tarafından bir topluluğun içinde Gulat’tan olduğu gerekçesiyle Kum şehrinden sürülür.[69]

İmam Hadi’nin Şehadeti

Bir rivayete göre İmam Hadi (a.s) Abbasi halifelerinden Mu’tez'in döneminde zehirlenerek şehit edildi.[70] Halk, İmam Hadi’nin (a.s) cenaze töreninde yüzlerine vurmaktaydı. İmam Hadi’nin (a.s) pak naaşını omuzlarına alıp, evinden dışarı çıkararak “Musa b. Bağa”nın evinin önünde karar kıldılar. Abbasi halifesi Mu’tez onları gördüğünde İmam Hadi’ye (a.s) cenaze namazı kılmaya karar verdi. Bundan dolayı İmam Hadi’nin (a.s) naaşının yere konulmasını isteyerek, ona namaz kıldı. Ancak İmam Hasan Askeri (a.s) ondan önce Şialarla birlikte İmam Hadi’nin (a.s) mutahhar bedeni için cenaze namazı kılmıştı. Daha sonra göz hapsinde tutulduğu evlerden birinde toprağa verildi. Cenaze törenine katılanların sayısı o kadar çoktu ki İmam Hasan Askeri’nin (a.s) o toplulukta hareket etmesi oldukça güçleşmişti. Bunun üzerine gençlerden birisi İmam’a (a.s) bir merkep getirdi ve halk İmam’ı (a.s) evine kadar uğurladı.[71]

Öğrenci ve Ashabı

Şeyh Tusi’nin yazdığına göre İslami ilimlerin çeşitli alanlarında İmam Hadi’den (a.s) rivayet nakleden ve İmam’ın (a.s) yetiştirdiği öğrencilerinin sayısı 185’in üzerindedir. Burada İmam Hadi’nin (a.s) önde gelen bazı öğrencilerine değiniyoruz:

Abdülazim Hasani

Ana Madde: Abdülazim Hasani

Nesebi dört vasıta ile İmam Hasan’a (a.s) ulaşan Abdülazim Hasani (a.s), Şeyh Tusi’nin yazdığına göre İmam Hadi ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) ashabındandır. Ancak bazı kaynaklarda İmam Cevad (a.s) ve İmam Hadi’nin (a.s) ashabından olduğu yazılmıştır.

“Abdülazim” muttaki, zahit, âlim, fakih ve İmam Hadi’nin (a.s) itimat ettiği güvenilir adamlarından birisiydi. “Ebu Hammad Razi” şöyle demektedir: “Samarra’da İmam Hadi’nin (a.s) huzuruna çıkarak helal ve haram konularında İmam’a (a.s) bazı sorular yönelttim ve kendileri de cevaplarını buyurdular. Oradan ayrıldığımda bana şöyle buyurdular: “Ey Hammad! Yaşadığın bölgede her ne zaman dini bir konuda sıkıntı ile karşılaşacak olursan Abdülazim Hasani’ye sor ve benim selamımı ona ulaştır.”[72]

Osman b. Said

Ana Madde: Osman b. Said

Osman b. Said, daha on bir yaşında iken onuncu İmam’ın (a.s) öğrencisi olmayı başarmış ve kısa bir sürede o kadar ilerlemiştir ki İmam Hadi (a.s) onu “sika” ve “emin” olarak adlandırmıştır.[73]

Eyüp b. Nuh

Eyüp b. Nuh, emin ve güvenilir bir insandı. İbadet ve takvada çok seçkin bir konuma sahipti. Rical âlimleri onu Allah’ın salih kulları zümresinden saymıştır. Kendisi İmam Hadi (a.s) ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) vekillerinden birisidir. İmam Hadi’den (a.s) çok sayıda rivayet nakletmiştir.[74]

Hasan b. Raşit

Künyesi “Ebu Ali” olan Hasan b. Raşit, İmam Cevad (a.s) ve İmam Hadi’nin (a.s) ashabındandır. Bu iki imamın nezdinde çok büyük bir makam ve mevkiye sahipti. Şeyh Müfid, onu seçkin fakihlerin zümresinden ve birinci derecedeki şahsiyetlerden saymıştır.

Şeyh Tusi de İmamların (a.s) övülen vekil ve sefirlerinden konu açıldığında “Hasan b. Raşit”i İmam Hadi’nin (a.s) vekili olarak anmış ve İmam’ın (a.s) ona yazdığı mektupları zikretmiştir.[75]

Hasan b. Ali Nasır

Şeyh Tusi, Hasan b. Nasır’ı İmam Hadi’nin (a.s) ashabından saymıştır. Kendisi Seyyid Murtaza’nın anne tarafından babasının dedesidir.[76] Seyyid Murtaza onun vasfı hakkında şöyle demektedir: “Onun bilim, takva ve fıkıhtaki makam ve üstünlüğü güneşten daha aydındır. Deylem şehrinde İslam’ı yayan odur. Öyle ki halk onun sayesinde delaletten hidayete ermiş ve onun duasıyla hakka dönmüşlerdir. Onun sevilen sıfatları ve güzel ahlakı sayılamayacak kadar çoktur.”[77]

Askeriyeyn Türbesi

Ana Madde: Askeriyeyn Türbesi

İmam Hadi (a.s) ve oğlu İmam Hasan Askeri'nin (a.s) Samarra'da toprağa verildikleri yer “Askeriyeyn Türbesi” olarak bilinmektedir. İmam Hasan Askeri'nin (a.s) eşi Nercis Hatun, İmam Cevad'ın (a.s) kardeşi Hekime Hatun'un kabr-i şeriflerinin yanı sıra bazı alevi seyyidler ve âlimlerin kabri Askeriyeyn Türbesinde bulunmaktadır.

Son yıllarda radikal selefi ve tekfirci gruplar İmam Hadi’nin (a.s) türbesine yönelik saldırılar düzenlenmektedir. Bu saldırılardan en yıkıcı olanı 22 Şubat 2006 yılında yapılan saldırıdır. Tahrip gücü yüksek 200 kilogram bombayla gerçekleştirilen bu terörist saldırıyı el-Kaide üstlenmiştir. Saldırıda türbenin kubbesi ve altından minarelerin bir kısmı tahrip olmuştur.[78] İki yıl sonra 13 Mart 2008 yılında türbeye karşı yeni bir saldırı düzenlenmiş ve bu saldırıda önceki saldırıda ayakta kalan minarelerin diğer kısımları da tamamen tahrip olmuştur.[79] 7 Haziran 2014 yılında da İmam Hadi (a.s) ve İmam Hasan Askeri’nin (a.s) türbelerinin tamamen yıkılması için IŞİD tarafından bu şehre ve türbeye yoğun bir saldırı gerçekleştirildi. Ancak direnişçi halk, türbe savunucuları ve Irak güvenlik güçleri tarafından bu saldırı püskürtülmüştür.[80]

Türbe’nin İmar ve Onarımı

Türbenin kubbe ve minarelerinin tahrip edilmesinin ardından 100 milyon dolarlık bir bütçe ile türbenin imar ve onarımına gidilmiştir. Kubbe 23 bin altın tuğla ile kapatılmıştır.

Askeriyeyn Türbesinin zerihi ise Ayetullah Sistani tarafından yaptırılmıştır. Proje, 70 kilogram altın, 4500 kilogram gümüş, 1100 kilogram bakır ve 11 ton tik ağacından (300 yıllık) yararlanılarak yapılmıştır. Tüm bu masraflar bu taklit merci (Ayetullah Sistani) tarafından karşılanmıştır.[81]

Önceki
İmam Cevad (a.s)
Şiaların Onuncu İmamı
İmam Hadi (a.s)
Hicri Kameri 220 - 254
Sonraki
İmam Hasan Askeri (a.s)
Hz. Resulü Ekrem'in (s.a.a) Hanedanı
 
 
 
 
 
 
Hatice
 
 
 
Muhammed
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hz. Fatıma (s.a)
 
 
 
Hz. Ali (a.s)
 
 
 
 
Ümmü’l-Benin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Hüseyin
 
İmam Hasan (a.s)
 
Hz. Zeynep (s.a)
 
Ümmü Külsüm
 
Muhsin
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hz. Abbas (a.s)
 
Abdullah
 
Osman
 
Cafer
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed
 
Avn
 
Ali
 
Abbas
 
Ümmü Külsüm
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hasan
 
Kasım
 
Abdullah
 
Fatıma
 
Zeyd
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Abdullah
 
Zeynep
 
İbrahim
 
Hasan
 
Hasan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhammed
 
 
İbrahim
 
 
İdris
 
 
 
Nefise
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Seccad
 
Ali Ekber
 
 
Ali Asker
 
 
Fatıma
 
Sekine
 
Rukayye
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Bakır
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Zeyd
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Sadık
 
Abdullah
 
İbrahim
 
Ubeydullah
 
Ali
 
Yahya
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Kazım
 
Muhammed
 
Ali
 
İshak
 
Ümmü Ferve
 
Abdullah
 
İsmail
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Rıza
 
Hz. Masume
 
Hamza
 
İshak
 
Ahmed
 
İbrahim
 
Muhammed
 
 
 
 
 
İmam Cevad
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Hadi
 
 
Musa
 
 
 
 
Fatıma
 
 
 
Emame
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İmam Hasan Askeri
 
 
Hüseyin
 
 
 
 
Muhammed
 
 
 
Cafer
 
 
 
 
 
İmam Mehdi
 
 


Kaynakça

  1. Müfid, el-İrşat, s. 635.
  2. Navbahti, Firekü’ş-Şia, s. 135.
  3. İbn-i Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 492.
  4. Erbili, Menakib, c. 4, s. 432.
  5. Erbili, Menakib, c. 4, s. 432.
  6. Dâhil, Eimmetuna, c. 2, s. 209.
  7. Meclisi, Biharü'l Envar, c. 50, s. 117.
  8. Kâfi, c. 1, s. 497.
  9. Müfid, el-İrşat, 635.
  10. Tehzibü'l Ahkâm, c. 6, s. 92.
  11. Misbahü'l Kef'emi, s. 512; Şeyh Abbas Kummi, c. 3, s. 1835.
  12. Müfid, el-İrşat, 649.
  13. Navbahti, Firekü’ş-Şia, s. 134.
  14. Erbili, Keşfü’l Ğumme, c. 4, s. 7.
  15. Dâhil, Eimmetuna, c. 2, s. 209
  16. Mısır’ın güneyinde yer alan geniş topraklara sahip bir yer.
  17. Huseybi, el-Hidayetü’l Kübra, s. 313.
  18. Müfid, el-İrşat, 649.
  19. İbn-i Şehraşub, Menakib, c. 4, s. 433.
  20. İbn-i Hacer, es-Sevaikü’l Muhrika, s. 207.
  21. Müfid, el-İrşat, 638.
  22. Navbahti, Firekü’ş-Şia, s. 134.
  23. Eş’ari, Kummi, el-Makalat ve’l Firek, s. 99.
  24. Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhisselam, s. 20.
  25. Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 381.
  26. Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 382.
  27. Erbili, Keşfü’l Ğumme, c. 4, s. 40.
  28. Ebü’l Fereci İsfahani, Makatilu’t-Talibin, s. 478.
  29. İbn-i Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 493.
  30. Müfid, el-İrşat, 644.
  31. Müfid, el-İrşat, 644.
  32. İbn-i Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 492.
  33. El-Hatip Bağdadi, Tarih-i Bağdat, c. 12, tahkik: Mustafa Abdulkadir Ata, Beyrut, Darü’l Kutubü’l İlmiyye, 1417 h.k. /1997, s. 56.
  34. Mes’udi, İsbatü’l Vesile, s. 200.
  35. Misafirhane ve kervanların konakladığı yer.
  36. Müfid, el-İrşat, 648.
  37. Müfid, el-İrşat, 649.
  38. Tabersi, İ’lamü’l Vera, c 2, s. 126.
  39. El-Mes’udi, Mürucü’z-Zeheb ve Meadinü’l Cevher, c. 4, Kum, Darü’l Hicret, 1404 h.k. /1363/1984, s. 11.
  40. Mürucü'z-Zeheb, c. 4, s. 11.
  41. Mürucü'z-Zeheb, tercüme: Ebü’l-Kasım Payende, c. 2, s. 503.
  42. İbn-i Cevzi, Tezkiretü’l Havas, c. 2, s. 497.
  43. İbn-i Şehraşub, Menakib, c. 4, s. 435.
  44. Meclisi, Biharü’l Envar, c. 2, s. 244.
  45. Saduk, Emali, s. 438.
  46. Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 542.
  47. Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 84-94.
  48. Attaradi, Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhisselam, s. 198-227.
  49. Utaridi, Müsnedü'l İmam el-Hadi (a.s), s. 198 - 227.
  50. Casim Hüseyin, Tarihi Siyasiyi Gaybet-i İmam-ı Devazdehum, s. 137.
  51. Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 865 - 866.
  52. Rical-i Keşşi, (1348 h.ş), s. 580 - 757; Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 320.
  53. Saduk, et-Tevhid, s. 101.
  54. Attaradi, Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 317.
  55. Saduk, Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c. 2, s. 260.
  56. Attaradi, Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 352.
  57. Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 809 - 810.
  58. Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 352.
  59. Attaradi, Müsnedu’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 123.
  60. Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 869.
  61. Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 518.
  62. Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 805.
  63. Rical-ı Keşşi, s. 522.
  64. Ölen kimsenin ruhunun başka bir bedene geçtiğine dair, batıl, asılsız bir inanış. Bilhassa, Hindular ve geçmiş milletler arasında yaygın idi.
  65. Navbahti, Firekü’ş-Şia, s. 136.
  66. Keşşi, İhtiyaru Marifeti'r-Rical, 1363 h.ş, c. 2, s. 806.
  67. Müsnedü’l İmam el-Hadi aleyhi selam, s. 323.
  68. Rical-i Tusi, s. 386.
  69. Rical-ı Keşşi, 1348 h.ş, s. 512.
  70. Taberi, Delailü'l İmame, s. 212.
  71. Mes'udi, tercüme-i İsbatü'l Vasiyye, s. 456.
  72. Müstedrekü'l Vesail, c. 17, s. 321.
  73. Şeyh Tusi, Rical-i Tusi, s. 389 - 401.
  74. Şeyh Tusi, el-Gaybet, c. 1, s. 349.
  75. Şeyh Tusi, el-Gaybet, c. 1, s. 349.
  76. Şeyh Tusi, Rical, s. 385.
  77. Seyyid Murtaza, Mesailü’n-Nasiriyyat, s. 63.

  78. İmameyn Askeriyeyn Türbesine Saldırı
  79. İmameyn Askeriyeyn Türbesine İkinci Saldırı
  80. İmameyn Askeriyeyn Türbesine ve Samarra’ya Saldırı
  81. İmameyn Askeriyeyn Türbesinin İmarı
  1. حفظ العهود من أخلاق المعبود

Bibliyografi

  • Müfid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-İrşat, tercüme: Sadi Horasani, Tahran, İslamiyye yayınları, 1380.
  • Navbahti, Hasan b. Musa, Firaku’ş-Şia, tercüme: Muhammed Cevat Meşkûr, Tahran, İlmi ve Ferhengi merkez yayınları, 1361.
  • Erbili, Ebü’l Hasan Ali b. İsa b. Ebi’l Fereci Erbili, Keşfu’l Ğumme fi Marifeti’l Eimme, Kum, Dünya Ehlibeyt (a.s) Kurultayı. 1426 h.k.
  • Dâhil, Ali Muhammed Ali Dâhil, Eimmetuna Siyretu’l Eimme İsna Aşere, Kum, Star yayınları, 1429 h.k.
  • Kuleyni, Muhammed b. Yakup Kuleyni, Usul-u Kâfi, Lübnan, Daru’t-Taarif lil-Matbuat, m. 1998.
  • İbn-i Şehraşub, Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Şehraşub, Menakib-u Al-i Ebi Talib, Beyrut, Daru’l Adva, 1421 h.k.
  • Attaradi, Azizullah, Müsnedu’l İmam el-Hadi aleyhi selam, Kum, el-Mu’temiru’l Âlemi lil-İmam er-Rıza (a.s), 1410 h.k.
  • Tusi, Muhammed b. Hasan Tusi, el-Gaybet, daru’l Maarif İslami, birinci baskı, 1411 h.k.
  • Saduk, Ebu Cafer Muhammed b. Hüseyin Kummi, et-Tevhit, Kum, Camietu’l Müderrisin, birinci baskı, 1380 h.k.
  • Saduk, Ebu Cafer Muhammed b. Hüseyin Kummi, Uyun-u Ahbari er-Rıza aleyhi selam, Tahran, Cihan yayınları, birinci baskı, 1378 h.k.
  • Tusi, Muhammed b. Hasan Tusi, Kum, Camietu’l Müderrisin, birinci baskı, 1415 h.k.
  • İbn-i Hacer Heysemi, Ahmed b. Muhammed, es-Savaiku’l Muhrika ale Ehli Rafzi ve’d Delal ve’z-Zindika, Mektebetu’l Kahire.
  • Huseybi, Hüseyin b. Hamdan Huseybi, el-Hidayetu’l Kubra, Lübnan, Belağ müessesi, 1991.
  • Eş’ari Kummi, Sa’d b. Abdullah Ebi Half Eş’ari Kummi, el-Makalat ve’l Firek, Tahran, İlmi ve Ferhengi yayınları, 1361.
  • İbn-i Cevzi, Yusuf b. Kazoğlu, Tezkiretu’l Havas, Kum, Leyla, 1426 h.k.
  • Tusi, Muhammed b. El-Hasan b. Ali, İhtiyaru Marifetu’r-Rical, Meşhed, Meşhed Üniversitesi, 1348.
  • Ebü’l Ferec İsfahani, Mekatilu’t-Talibin, Beyrut, müessese el-A’lemi lil-Metbuat, 1987.
  • Tabarsi, Fazıl b. Hasan Tabarsi, İ’lamu’l Vera, Kum, Stare, 1417 h.k.
  • Mes’udi, Ali b. El-Hüseyin b. Ali Mes’udi, İsbatu’l Vesiyet lil-İmam Ali b. Ebu Talip, Kum, Razi yayınları.
  • Seyyid Murtaza, Ali b. Hüseyin b. Musa, Mesailu’l Nasirat, Tahran, el-Huda müessesei, 1417 h.k.
  • Zindegi İmam Ali el-Hadi (a.s) Bakır Şerif Kureyşi, çevirmen, Seyyid Hasan İslami, Kum, Defteri Tebligatı İslami, 1371.
  • Resul Caferiyan, Hayat-ı Fikri ve Siyasi İmaman-ı Şia, Ensariyan yayınları.
Sıralama İsim Lakap Künye Konumu Doğum Doğum yılı Doğum Yeri Şehadet günü Şehadet yılı Şehadet yeri Vefat şekli Defin yeri
1 Muhammed bin Abdullah Resulullah Ebu'l-Kasım İslam Peygamberi 12 veya 17 Rebiülevvel 1 Amu'l Fil Mekke 28 Safer Hicri 11 Medine - Medine
2 Fatıma Zehra, Betul, Sıddıka Ümmü Ebiha, Ümmü'l-Eimme İmamların Annesi 8 Cemaziyelahir Bi'set, 5 Mekke 3 Cemaziyelahir Hicri 11 Medine Şia inancına göre, Ebu Bekir’in hilafeti için biat alma girişimi sırasında kendisine saldırılması sonucu yaralanmış ve şehit olmuştur. Belli Değil
3 Ali bin Ebi Talip Müminlerin Emiri Ebu'l Hasan Birinci İmam 13 Recep 30 Amu'l Fil Kabe 21 Ramazan Hicri 40 Kufe İbn Mülcem Muradi’nin Kufe Mescidinde namaz kıldığı sırada kafasına vurduğu kılıç darbesiyle şehit olmuştur. Necef
4 Hasan bin Ali Mücteba Ebu Muhammed İkinci İmam 15 Ramazan Hicri 2 Medine 28 Safer Hicri 50 Medine Muaviye’nin isteği ile Eş’es bin Kays’ın kızı, eşi Cu’de tarafından zehirle şehit edilmiştir. Medine (Cennetü'l-Baki)
5 Hüseyin bin Ali Seyyidu'ş Şüheda Ebu Abdullah Üçüncü İmam 3 Şaban Hicri 3 Medine 10 Muharrem Aşura Hicri 61 Kerbela Yezit ordusunun saldırısıyla yârenleri ile birlikte şehit olmuştur. Kerbela
6 Ali bin Hüseyin Seccad, Zeynel Abidin Ebu'l Hasan Dördüncü İmam 3 veya 4 Şaban Hicri 38 Medine 25 Muharrem Hicri 95 Medine Emevi halifesi Velid bin Abdulmelik’in emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Medine (Cennetü'l-Baki)
7 Muhammed bin Ali Bakıru'l Ulum Ebu Cafer Beşinci İmam 1 Recep Hicri 57 Medine 7 Zilhicce Hicri 114 Medine Emevi halifesi Hişam bin Abdulmelik’in emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Medine (Cennetü'l-Baki)
8 Cafer bin Muhammed Sadık Ebu Abdullah Altıncı İmam 17 Rebiülevvel Hicri 83 Medine 25 Şevval Hicri 148 Medine Abbasi halifesi Mansur’un emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Medine (Cennetü'l-Baki)
9 Musa bin Cafer Kazım Ebu'l Hasan Yedinci İmam 7 Safer Hicri 128 Medine 25 Recep Hicri 183 Kazımeyn Abbasi halifesi Harun Reşid’in emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Kazımeyn
10 Ali bin Musa Rıza Ebu'l Hasan Sekizinci İmam 11 Zilkade Hicri 148 Medine Safer'in sonu Hicri 203 Meşhed Abbasi halifesi Memun’un tarafından zehirletilerek şehit edilmiştir. Meşhed
11 Muhammed bin Ali Taki, Cevad Ebu Cafer Dokuzuncu İmam 10 Recep Hicri 195 Medine Zilkade'nin sonu Hicri 220 Kazımeyn Abbasi halifesi Mu’tasım’ın emri ile Memun’un kızı eşi ümmü Fazıl tarafından zehirlenerek şehit edilmiştir. Kazımeyn
12 Ali bin Muhammed Hadi, Naki Ebu'l Hasan Onuncu İmam 15 Zilhicce Hicri 212 Medine 3 Recep Hicri 254 Samarra Abbasi halifesi El-Mu’tez Billah’ın emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Samarra
13 Hasan bin Ali Zeki, Askeri Ebu Muhammed On Birinci İmam 10 Rebiülahir Hicri 232 Medine 8 Rebiülevvel Hicri 260 Samarra Abbasi halifesi El-Mu’temid Billah’ın emri ile zehirletilerek şehit edilmiştir. Samarra
14 Hüccet ibn Hasan Kaim Ebu'l Kasım On İkinci İmam 15 Şaban Hicri 255 Samarra
İmam Mehdi (a.s) yaşamakta ve gözlerden gayıptır.