Füru-u Din

Öncelik: aa, kalite: c
linksiz
kategorisiz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Füru-û din sayfasından yönlendirildi)


Füru-u Din (Arapça: فروع الدين), usul-u dinin mukabilinde yer alan, İslam’ın ameli hükümleri anlamına gelen fıkhi ve kelami bir terimdir. Ehlisünnette İslam’ın şartları olarak geçen füru-u dinden bazıları şunlardan ibarettir: “Namaz, oruç, zekât, hums, hac, cihat, tevella, teberra.”

Dinin Öğretim Kısımları

Meşhur ve rayiç bölümlemeye göre, İslam ulemaları bazı rivayetlerden esinlenerek İslam öğretilerini üç bölüme ayırmışlardır: [Not 1] [1]

  1. Akaid: Temel düşünsel ve fikirsel inançlar (usul-i din veya akaid). Bunlardan en temel olanı tevhittir.
  2. Ahlak: Ahlak ve etik kuralları. Onlardan bazıları şunlardan ibarettir: Adalet, iffet ve şecaat.
  3. Ahkâm: Ameli ve ibadi emirlerdir. Bunlardan en önemlileri füru-u dinden sayılmaktadır. Ameli ve pratik emirler adap, ibadet ve hükümleri kapsamaktadır.

Akaid konuları, kelam biliminde; ahlak konuları, ahlak biliminde ve ahkâm konuları da fıkıh biliminde ele alınmaktadır.[2]

Sınıflandırma ve Bölümlenmenin Menşei

"Usul-u din" ve "füru-u din" tabirleri, oldukça ünlü olmalarına ve İslam düşünce tarihinde seçkin bir rol ifade etmelerine rağmen, Kur’an’da, Şia ve Ehli sünnet hadislerinde "usul-u din" ve "Füru-u din" adında dini bir sınıflandırma ve bölümleme yoktur. Bu da bu iki ifadenin “kelami” bir terim olduğunu ve mütekellimler tarafından üretildiğini ortaya koymaktadır.

Bilinmelidir ki hadislerde İslam’ın tümel ve tikel ilkelere sahip bir din olduğuna işaret edilmiştir. Ancak şu anda ünlü olan bu terimlerden farklılıklar arz etmektedir.

Örneğin, bir hadiste İmam Cafer-i Sadık’a (a.s) “Temeller nelerdir? Herkesin bilmesi gereken mevzu ve konular nelerdir? Hiç kimsenin görmezlikten gelemeyeceği, kusurda bulunmayacağı; kusurda bulundukları takdirde dinlerini fesada uğratacakları, amellerinin Allah tarafından kabul olunmayacağı ve tersi durumunda, yani her kim bu temel konuları tanıyarak, bunları yerine getirirse, dinlerini düzeltir ve yaptıkları ameller kabul olunur?” soruları sorulduğunda İmam Cafer-i Sadık (a.s) şöyle yanıt vermiştir: “Tevhit ve peygamberin nübüvvetine tanıklık, Allah’tan gelen her şeyi ikrar, zekât ve velayet.”[3]

Kısacası her ne kadar usul ve füru-u din fiili bir şekilde ayet ve rivayetlerde zikredilmese de, kelamcılar ve bazı fakihler ayet ve rivayetlerde yaptıkları araştırmalar sonucunda, usul-u din ve füru-u din konularını İslam’dan istihraç etmiş ve insanlara öğretmişlerdir.[4]

Füru-u Din

Meşhur olan füru-u din şunlardan ibarettir:

  1. Namaz
  2. Oruç
  3. Hac
  4. Zekât
  5. Hums
  6. Cihat
  7. Emr-i Bil Maruf (iyiliği emretmek)
  8. Nehy-i ani’l Münker (kötülükten sakındırmak)
  9. Tevella
  10. Teberra

Bu on madde, özellikle Kur’an ve hadislerde daha çok önem verildiğinden ve çokça dillendirildiğinden adları anılmaktadır. Yoksa füru-u din bu on maddeyle sınırlı değildir. Evlilik, alış veriş, kısas, diyat… gibi İslam’ın emrettiği daha bir çok ahkam konuları da füru-u dindendir.

Füru-u dinin bazıları, insanın Allah ile olan ilişkilerini kanun ve ahkâm kalıbında beyan ederek, insanın yapması gereken namaz, oruç, hac gibi görevlerini önüne sermekte; bazıları ise, insanların birbirleriyle olan ilişkilerini ve insani ilişkilerini ortaya koymaktadır. Örneğin hums, emri bil maruf, cihat gibi.[5]

Füru-u Dine Amel

Füru-u din, usul-u dinin mukabilindedir ve az veya çok olmalarının İslam dinine bir zararı yoktur. Onları yerine getirmemek –kalbi inkâr olmazsa- insanın fasık olmasına neden olur (kalbi inkâr olursa, kâfir olunur). Ancak usul-u dinde olduğu gibi, füru-u dine bağlılık da farzdır.[6] Buna karşın usul-u din, İslam’ın temelini teşkil eden inançlar bütünüdür. Usul-u din olmadan Müslümanlık söz konusu olmaz ve onlardan her birinin (tevhit, nübüvvet, adl, mead, imamet) inkârı, kâfirliğe ve küfre neden olur. Müslümanlar İslam’ın hükümlerini yerine getirmekte aynı değillerdir. Bazıları oldukça inançlıdırlar ve tüm ahkâm konularını yerine getirmeye çalışırlar; bazıları ise, İslam’ın ahkâm konularına daha az amel etmektedirler.

İslam dininde ergenlik çağına ulaşmış mükellef kişi, füru-u dinde ya içtihat derecesine ulaşmalı ve tıpkı kendi fetvaları esasına göre amel etmeli veya ihtiyat edebilecek seviyeye gelmişse, ihtiyat etmelidir. Yoksa bir müçtehidi taklit ederek onun füru-u dindeki görüşlerine uymalıdır.[7]

Füru-u Dinin İstihraç Yöntemi

Fıkıh ve usul bilimleri, İslami bilimlerdendir ve füru-u din çerçevesinde insanların sorularına yanıt vermekte ve insanın vazifelerini tayin etmektedir.[8] Şia fakihleri bu bilimlerden füru-u dini, dini metinlerden istihraç ederek, istinbat etmekte ve şeriatın ameli hükümlerini elde etmektedirler.

Füru-u Dinin İstinbat Kaynakları

Fakih ve müçtehitlerin İslam’ın ameli hükümlerini istihraç ederek, istinbat ettikleri kaynaklar: Kitap (Kur’an), sünnet, icma ve akıldır.[9]

Usul-i Din ve Füru-u Din Arasındaki Farklar

Usul-u din ve füru-u din arasındaki farklar şunlardan ibarettir:

  1. Usul-u din, inanç ve iman konularını ele almaktadır. Ama füru-u din, insanın amel ve yaptıklarına bakmaktadır.[10]
  2. Usul-u din kesin ve tam bir bilgiye ihtiyaç duyar. Dolayısıyla taklidi kabul etmez. Ama füru-u din tebliğ ve açıklamaya ihtiyaç duyar. Akıl hükümleri onun için kifayet etmez ve yeterli değildir. Dolayısıyla taklit ve uymayı gerektirir.[11]
  3. Usul-u din, rivayet argümanlarındanlar ve vasfedilebilirler. Ancak füru-u din, inşa-i, emir, nehiy ve emirler mecmuasıdır.[12]
  4. Usul-u dinde fikir ayrıklıkları ve anlaşmazlıklar yoktur. Ancak füru-u dinde bazen fikir ayrılıkları olur. Bunun nedeni usul-u dinde zanna amel etmek doğru değildir. Ancak füru-u dinde bazen muteber zanna uymak, amelin menşei olabilmektedir.[13]
  5. Füru-u dinde nesh söz konusu olabilmektedir. Ancak usul-u dinde asla nesh söz konusu olmaz.[14]
  6. Şia âlimleri usul-u dini beş asla bölmüşlerdir. Ancak füru-u dini sekiz veya ona ayırmışlardır.[15] Bazen de usulün mukabilinde olan ve ameli hükümlerden sayılan her şeyi füru-u dinden saymışlardır.[16]

Kaynakça

  1. Usul-u Kâfi, c. 1, s. 32, hadis: 1.
  2. Murtaza Mutahhari, Aşina-i ba Ulum-u İslami, c. 2, s. 15, 16.
  3. Kuleyni, Kâfi, c. 2, s. 21.
  4. Dairetu’l Maarif-i Bozorg-u İslami, "Usul-u Din" maddesi.
  5. Dairetu’l Maarif-i Teşeyyü, c. 2, s. 152.
  6. Ferheng-i Maarif-i İslami, c. 3, s. 442.
  7. Fellahzade, Muhammed Hüseyin, Amuzeş-i Fıkıh, s. 27.
  8. Aşina-i ba Ulum-u İslami, s. 13, 15; Menahicu’l Usul ila ilmi’l Usul, c. 1, s. 45, 54.
  9. Aslu’ş-Şia ve Usuluha, s. 114, 115.
  10. Amuzeş-i Din, s. 10, 18.
  11. El-Mizan, c. 13, s. 58, 59.
  12. Kifayetü’l Usul, s. 34, 41.
  13. Şeriat der Ayine-i Marifet, s. 360, 366.
  14. Keşşaf Istılahat-ı el-Funun, c. 1, s. 760.
  15. Mecmua Asar, c. 17, s. 220.
  16. Maarif ve Maarif, c. 4, s. 1715.
  1. قال النبی (ص): إنَّمَا العِلْمُ ثَلاَثَةٌ آيَةٌ مُحْكَمَةٌ، أَوْ فَرِيضَةٌ عَادِلَةٌ، أَوْ سُنَّةٌ قَائِمَةٌ؛ وَمَا خَلاَهُنَّ فَهُوَ فَضْلٌ.

Bibliyografi

  • Murtaza Mutahhari, Aşina-i ba Ulum-u İslami, c. 2, İntişar-ı Sadra, 1373 h.ş.
  • Fellahzade, Muhammed Hüseyin, Amuzeş-i Fıkıh, İntişar-ı el-Hadi, yirmi üçüncü baskı, 1384 h.ş.