İçeriğe atla

Hz. Fatıma'nın (s.a) Şehadeti

wikishia sitesinden
(Hz. Fatıma'nın Şehadeti sayfasından yönlendirildi)
Hz. Fatıma'nın (s.a) Şehadeti
Hazreti Fatıma (s.a) Ziyaretnamesi'nden bir hattat yazısı; burada Hz. Fatıma (s.a) "şehit" olarak anılmıştır.
Zaman3 Cemaziyelevvel 11 h.k
YerMedine, Hz. Fatıma'nın Evi
NedeniVerilen zararlar
FaillerÖmer bin Hattab
Kunfoz
EtkilerMuhsin bin Ali (a.s)'nin (a.s.) şehadeti]]
İlgiliHz. Fatıma'nın (s.a) evine baskın
Hz. Fatıma'nın (s.a) teşyi ve defni


Bu madde Hz. Fatıma'nın (s.a) şehadeti hakkındadır. İlgili olaylar hakkında bilgi almak için, Hz. Fatıma'nın (s.a) evine yapılan baskın ve Hz. Fatıma'nın (s.a) teşyi ve defni maddelerine bakınız.

Hz. Fatıma'nın (s.a) şehadeti, Şiiler arasında köklü ve yaygın inançlardan biridir. Buna göre Hz. Fatıma (s.a), Hz. Peygamber (s.a.a)’in kızı, doğal bir ölümle değil, bazı Peygamber’in ashabı tarafından kendisine yöneltilen baskı ve darbeler sonucu şehadet mertebesine ulaşmıştır. Ehl-i sünnet ise onun vefatını Peygamber'in (s.a.a) vefatı sonrasında yaşadığı derin keder ve üzüntüye bağlamıştır. Şiiler ise onun şehadetinden sorumlu olan başlıca şahsın Ömer b. Hattab olduğunu kabul ederler ve Eyyami Fatımiye günlerinde Hz. Fatıma (s.a) için matem merasimleri düzenlerler.

Şiiler, Hz. Zehra’nın (s.a) şehadeti için çeşitli delillere dayanmışlardır. Bunlardan biri, bir rivayette İmam Kazım’ın (a.s) Hz. Fatıma (s.a) için Sıddikatü’ş Şehide unvanını kullanmış olmasıdır. Ayrıca, Muhammed b. Cerir et-Taberi, üçüncü hicri yüzyılın İmamiyye kelamcısı, Delailü’l imame adlı eserinde İmam Sadık’tan (a.s) bir rivayet nakletmiştir. Bu rivayette Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetinin sebebi, aldığı bir darbe nedeniyle çocuğunu düşürmesi olarak bildirilmiştir.

Hem Şiilerin hem de Ehl-i Sünnetin kaynakları, Hz. Fatıma’nın (s.a) vefatına yol açan olayların ayrıntılarına işaret etmişlerdir. Bunlar arasında Hz. Fatıma’nın ve İmam Ali’nin (a.s) evine baskın, çocuğunu düşürmesi (Muhsin), ona tokat atılması ve kamçıyla vurulması zikredilmiştir. Bu konuda Şiilerin dayandıkları en eski kaynak, Süleym b. Kays el-Hilali’nin kitabıdır ki bu eser birinci hicri yüzyılda kaleme alınmıştır. Şiiler ayrıca Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetini, Ehl-i Sünnet kaynaklarında da yer alan bazı rivayetlere dayandırmışlardır. «El-Hucum ala Beyti Fatıma» adlı kitap bu konuda Ehl-i sünnet kaynaklarından 84 raviden rivayetler aktarmıştır.

Hz. Zehra’nın (s.a) şehadeti inancı, tarih boyunca çeşitli şüphelerle karşılaşmış ve bunlara cevaplar verilmiştir. Örneğin, o dönemde Medine’de evlerin kapısız olduğu iddiasına karşı, Şii tarihçi Seyyid Cafer Murtaza Amili (vefatı 1441 h.k) bazı rivayetlere dayanarak, Medine’de evlerde kapı bulunmasının yaygın bir durum olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, Hz. Fatıma’ya (s.a) saldırı olmuşsa neden İmam Ali’ın (a.s) ve diğerlerinin sessiz kaldıkları yönündeki soruya verilen cevaplarsa, Ali’nin (a.s) Hz. Peygamber’in (s.a.a) emri gereği Müslümanların maslahatını korumak için sabır ve sükunetle hareket etmek zorunda olduğu yönündedir. Bununla birlikte Süleym’in kitabında nakledildiğine göre, Ömer b. Hattab’ın girişiminden sonra Ali (a.s) ona saldırmış ve onu yere sermiştir; fakat Ömer yardım isteyince diğerleri gelerek Ali’yi (a.s) bağlamışlardır. Ehl-i sünnet yazarları, İmam Ali (a.s) ile Hz. Fatıma (s.a) ile Üç halife arasındaki olumlu ilişkileri onun şehadetini reddetmek için bir delil saymışlardır. Ancak Şii yazarlar, halifelerin Ali (a.s) ile danışmalarının onunla işbirliği veya dostluk anlamına gelmediğini, çünkü dini hükümlerde rehberlik etmenin her alim için bir görev olduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca, halifeler Ali’yi (a.s) toplumdan uzaklaştırmışlar ve yalnızca bazı zorunlu durumlarda ondan istişare etmişlerdir; bu, onun onların resmi bir danışmanı olduğu anlamına gelmez. Yine Şiiler, Ümmü Gülsüm’ün, yani İmam Ali’nin (a.s) kızının, Ömer b. Hattab ile evliliğinin zor ve baskı altında gerçekleştiğini ve bunun Ali (a.s) ile halifeler arasında yakın bir ilişkiye işaret edemeyeceğini söylemişlerdir.

Konunun Önemi

Fatımiye matem merasimlerinden bir görüntü, Kum (2019)

Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) şehadeti kavramı, Hz. Fatıma’nın Hz. Peygamber (s.a.a)’in kızı olarak, doğal bir ölümle değil, aksine bazı Peygamber’in ashabı tarafından kendisine uygulanan baskı ve darbeler sebebiyle vefat etmiş olması anlamına gelir. Onun şehadeti veya doğal ölümü meselesi, Şiiler ile Ehl-i sünnet arasında tartışmalı konulardan biridir.[1] Şiiler, Peygamber’in (s.a.a) vefatı sonrasındaki hadiselerin naklinde bazı farklılıklar bulunmasına rağmen, genel olarak Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadet ettiğine inanırlar. Onlara göre bu olay, onun böğrüne aldığı darbe ve bunun sonucunda gerçekleşen çocuğunu düşürmesi ile bağlantılıdır. Buna karşılık Ehl-i sünnet alimleri, onun doğal bir ölümle ve Resulullah’ın (s.a.a) vefatından doğan üzüntü ve hastalık sebebiyle vefat ettiğini savunmuşlardır.[2]

Şiiler her yıl Eyyami Fatımiye olarak bilinen günlerde, Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadeti için matem merasimleri düzenlerler.[3] Bu münasebetle, onun şehadet günü olarak meşhur olan 3 Cemaziyesani tarihi[4] İran’da resmi tatil kabul edilmiştir[5] ve matem alayları sokaklarda toplanarak törenler icra eder.[6] Şiiler, Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetinden başlıca sorumlu olan kişinin Ömer b. Hattab olduğuna inandıklarından, birçok matem meclisinde onun aleyhinde sözler söylenir[7] ve bazı kimseler tarafından lanet edilir. Bu mesele, Şiiler ile Ehl-i sünnet arasındaki ihtilaf noktalarından biri olarak ortaya çıkmıştır.[8] Hatta Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadeti meselesi sebebiyle, kimi Şiiler 9 Rebiülevvel gününü, rivayetlere göre Ömer b. Hattab’ın öldürüldüğü gün olarak «İdü’z Zehra (s.a)» ismiyle kutlamış ve bu günde sevinç gösterilerinde bulunmuşlardır.[9]

Tarihçe

Hz. Fatıma (s.a)
Kişisel Bilgiler
İsimFatıma
Lakap\KünyeÜmmü Ebiha • Ümmü’l Eimme • Ümmü’l Hasan • Ümmü’l Hüseyin • Ümmü’l Muhsin
ÜnZehra • Seddike Şehide • Tahira • Raziye • Merziye • Mübareke • Betul • Seyyidetü’n Nisai’l Alemin • Kevser
Doğum tarihi20 Cemaziyelevvel, 5 biset
Doğduğu yerMekke
Yaşadığı yerMekkeMedine
Şehadet tarihi3 Cemaziyelevvel, 11 h.k
MezarBilinmiyor • Hz. Fatıma'nın evi
Ünlü akrabalarıBabası: Peygamber Efendimiz (s.a.a)
Annesi: Hz. Hatice (s.a)
Eşi: İmam Ali (a.s)
Çocukları: HasanHüseyinMuhsinZeynepÜmmü Gülsüm
Uzmanlık Bilgiler
DiğerAshab-ı Kisaİsmet


Fatıma Zehra'nın (s.a) şehadetle mi yoksa doğal bir ölümle mi vefat ettiği meselesi uzun süredir tartışma konusudur. Bazı araştırmacıların aktardığına göre, hicri ikinci yüzyılda yaşamış olan Dırar b. Amr'ın kaleme aldığı "el-Tehriş" adlı eserde, Şiilerin Fatıma'nın (s.a) Ömer b. Hattab tarafından vurulan darbenin sonucu vefat ettiğine inandıkları yazılıdır.[10] Ayrıca ikinci yüzyılın kelamcılarından Abdullah b. Yezid Fezari, "Kitabu'r el-Redud" adlı eserinde, Şiilerin Hz. Fatıma'nın bazı sahabeler tarafından incitildiğine ve onun ceninini kaybettiğine inandıklarını dile getirmiştir.[11]

Muhammed Hüseyin Kaşif'ül Ğıta'nın (ö. 1373 h.k) aktardığına göre, ikinci ve üçüncü yüzyılda yaşayan Şii şairler, örneğin Kumeyt Esedi, Seyyid Hümeyri ve Du'bel Huzai, Hz. Fatıma'ya yapılan zulümleri manzum eserlerinde dile getirmişlerdir.[12]

Abdülkerim Şehristani (ö. 548 h.k), meşhur Ehl-i Sünnet mezhepleri araştırmacısıdır. Onun aktardığına göre, Mu'tezili alimlerden ve yılında vefat eden İbrahim b. Seyyar en-Nezzam (ö. 221 h.k), Hz. Fatıma'nın (s.a) rahmindeki ceninin Ömer'in darbesi sebebiyle düşürüldüğünü savunmuştur.[13] Şehristani'ye göre bu görüş ve Nezzam'ın diğer bazı inançları, onun çağdaşı olan kelamcılardan ayrışmasına yol açmıştır.[14]

Mu'tezili alimlerden Kazı Abdülcebbar (ö. 415 h.k), "Tesbit Delailü'n Nübüvve" adlı eserinde, Şiilerin Hz. Fatıma'nın (s.a) incitildiğine ve cenininin düşürüldüğüne dair inançlarına değinmiş, ayrıca kendi döneminde Mısır, Bağdat ve Şam bölgelerindeki bazı Şii alimlerin Hz. Fatıma ve oğlu Muhsin için yas tuttuklarını ve gözyaşı döktüklerini belirtmiştir.[15]

Sünni kaynaklarda, Hz. Fatıma'nın (s.a) şehit olduğuna inanan kimselere Rafızi denilmiştir.[16]

İhtilafın Kökeni

Fatıma’nın (s.a) şehadeti hakkındaki ihtilafın asıl kökeni, onun vefatının Hz. Peygamber’in (s.a.a) vefatından kısa bir süre sonra ve Hz. Muhammed’in (s.a.a) halefiyeti üzerindeki çekişmelerin ortasında gerçekleşmiş olmasına dayanmaktadır. Sakife’de Muhacirlerden ve Ensarlardan bir grup Ebu Bekir ile biat ettikten sonra, Resulullah’ın (s.a.a) Ali b. Ebi Talib’i hilafet ve imamet için tayin ettiğine dair vasiyetlerini dikkate alan bazı sahabeler Ebu Bekir’e biat etmeyi reddettiler. Bunun üzerine Ebu Bekir’in emriyle Ömer b. Hattab beraberindeki bir grupla Ali’nin evine giderek ondan biat almak istedi ve eğer biat etmezse Fatıma’nın (s.a) evini içindekilerle birlikte ateşe vereceğini söyledi.[17] Bu dönemde Fatıma (s.a), Ebu Bekir’in memurları tarafından Fedek arazisinin gasbedilmesine itiraz ederek onunla görüşmüş ve Fedek’i talep etmiştir.[18] Fakat hilafet makamı bu isteği geri çevirmiş ve bunun ardından Fatıma Medine Mescidi’nde sert bir itiraz hutbesi irad etmiştir.[19]

Şii kaynakları neredeyse ittifakla, Fatıma’nın cenini Muhsin’in evine yapılan saldırı sırasında düşük olduğunu kaydetmektedir.[20] Bazı Ehl-i Sünnet kaynaklarında ise Muhsin’in sağ doğduğu fakat çocuk yaşta vefat ettiği rivayet edilmiştir.[21] Bununla birlikte Mu‘tezili alim İbn Ebi’l Hadid (ö. 656 h.k), Nehcü’l Belağa şarihi olarak hocası Ebu Ca‘fer en-Nakib ile yaptığı tartışmada Muhsin’in, Ali’den (a.s) biat alınması sürecinde düşürüldüğüne işaret etmiştir.[22] Ayrıca bu inanç Mu‘tezili düşünür İbrahim b. Seyyar en-Nezzam’a (ö. 221 h.k) da nispet edilmiştir.[23]

Çok sayıda rivayete göre Fatıma (s.a) gece vakti defnedilmiştir.[24] 15. yüzyıl tarihçisi Muhammed Hadi Yusufi Ğerevi’nin ifadesine göre bu gece defni, Fatıma’nın (s.a) vasiyeti üzerine yapılmıştır.[25] Nitekim çeşitli rivayetlerde belirtildiği üzere, Fatıma (s.a) kendisine zulmedenlerin cenaze merasimine katılmalarını istememiştir.[26]

Şiilerin Şehadet İnancını İspat İçin Delil ve Kaynakları

Şiiler, İmam Kazım’dan nakledilen ve Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) Sıddika Şehide olarak adlandırıldığı rivayete dayanarak onun bir şehide olduğuna inanırlar.[27] Taberi de Delailü’l İmame adlı eserinde, İmam Sadık’tan gelen ve Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadet sebebini, aldığı darbe sonucunda meydana gelen cenin düşürmesi olarak açıklayan bir rivayet aktarmıştır.[28] Bu rivayete göre söz konusu darbe, Ömer bin Hattab’ın emriyle kölesi Kunfuz tarafından vurulmuştur.[29] Ayrıca Nehcü’l Belağa’da yer alan bir başka rivayette, İmam Ali’nin ümmetin Hz. Fatıma’ya (s.a) zulmetmek için bir araya geldiğini ifade ettiği aktarılmıştır.[30]

Mirza Cevad Tebrizi, Şii taklit mercilerinden biri olarak, Hz. Ali’nin (a.s) Hz. Fatıma’yı (s.a) defnederken yaptığı sözler, İmam Kazım’dan nakledilen rivayet, İmam Sadık’ın Delailü’l İmame’deki hadisi, Fatıma’nın (s.a) kabrinin gizli oluşu ve onun vasiyeti gereği gece vakti defnedilmesi gibi hususların, Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetinin en önemli delilleri arasında yer aldığını vurgulamıştır.[31]

Şii Kaynakları

15. yüzyıl müelliflerinden Abdü’z Zehra Mehdi tarafından kaleme alınan “el-Hucum” adlı eserde, 150’den fazla Şii ravi ve müelliften nakledilen 260 hadis ve tarihi rivayet derlenmiştir. Bu rivayetlerde Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetine götüren sebepler arasında, evine yapılan baskın, ceninin düşmesi, ona tokat atılması ve kamçı ile vurulması gibi hadiseler zikredilmiştir (bu rivayetler Şii tarih anlayışının en güçlü malzemelerinden biri olarak değerlendirilir).[32] Şii müelliflerin en eski kaynak olarak kullandığı eser, Süleym b. Kays Kitabı’dır. Müellif Süleym, hicri 90 yılında vefat etmiştir.[33] Şeyh Tusi (ö. 460 h.k) ise Telhisü’ş Şafi adlı eserinde, Şiiler arasında Hz. Ömer’in Hz. Fatıma’nın (s.a) karnına bir darbe indirdiği, bunun sonucunda çocuğunu düşürdüğü konusunda ihtilaf bulunmadığını ve bu konuda nakledilen rivayetlerin müstefiz derecesine ulaştığını ifade etmiştir. (Haber-i müstefiz, çok sayıda ravinin farklı senetlerle rivayet ettiği ve doğruluğu zan ifade eden hadistir. Müstefiz hadis, tevatür derecesine ulaşmasa da güvenilirlik açısından güçlü kabul edilir.)[34]


Şiilerin Sünni Kaynaklara Dayanarak Yaptıkları Atıflar

Şiiler, Hz. Fatıma Zehra’nın (s.a) şehadetine götüren olayların bir kısmını ispatlamak amacıyla, Ehl-i Sünnet’e ait pek çok hadis, tarih ve hatta fıkıh kitabına dayanmaktadırlar. Örneğin “el-Hucum ‘ala Beyt-i Fatıma” adlı eserde, 84 ravi ve müellifin isimleri listelenmiş ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçen Fatıma’nın (s.a) evine yapılan saldırıya dair rivayetler bir araya getirilmiştir (bu derleme, saldırının farklı senet ve lafızlarla birçok Sünni kaynakta yer aldığını ortaya koymaktadır).[35] Bu listedeki en eski kaynak, Musa b. Ukbe’nin (ö. 141 h.k) “el-Meğazi” adlı eseridir (bu eser, siyer ve meğazi alanında Sünniler nezdinde muteber kabul edilen en eski kaynaklardan biridir).[36]

Hüseyin Ğeyb Ğulami (d. 1338 h.ş), “İhraku Beyti Fatıma fi’l Kütübi’l Mu‘tebera ‘inde Ehli’s Sünne” adlı kitabında 20’den fazla rivayeti Sünni raviler ve eserlerden toplamıştır.[37] Bu derlemede ilk rivayet, İbn Ebi Şeybe’nin (ö. 235 h.k) “el-Musannef” adlı eserinden alınmıştır.[38] Kitapta yer alan son rivayet ise, Muttaki el-Hindi’nin (ö. 977 h.k) “Kenzü’l Ummal” adlı meşhur hadis külliyatından aktarılmıştır (bu kaynak, Sünni dünyada muteber hadis derlemelerinden biridir).[39]

Ayrıca “Şehadet-i Maderem Zehra Efsane Nist” (Anneme Ait Olan Hz. Zehra’nın Şehadeti Bir Efsane Değildir) adlı kitapta, Fatıma’nın (s.a) evine yapılan saldırı 18 farklı Sünni kaynaktan nakledilmiştir.[40] Bu kaynaklarda, İmam Ali’den biat almak için gösterilen çabalar ve onun evinin “Yevmü’l Biat”ta (biat gününde) ateşe verilmekle tehdit edilmesi farklı ifadelerle ve çok sayıda ravi tarafından aktarılmıştır (bu çeşitlilik, olayın tarihi hafızada geniş bir yer tuttuğunu göstermektedir).[41]

Olay Hakkında Bazı Sorular

Bazı yazarlar ve araştırmacılar, Hz. Ali’nin (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) evinin yakılması meselesiyle ilgili rivayetlerin doğruluğu konusunda birtakım tarihi sorular, itirazlar ve şüpheler ortaya atmışlardır. Bu kimseler, mesela o dönemde Medine’deki evlerin kapısının hiç bulunmadığını ileri sürmüş, ayrıca Hz. Ali’nin (a.s) ve diğer yakınların, neden Hz. Fatıma’yı (s.a) savunmak için harekete geçmediklerini sorgulamışlardır. Bunun yanı sıra Hz. Fatıma’nın (s.a) çocuğunu düşürdüğü konusunda da ciddi tereddütler ileri sürülmüştür. Bu türden itiraz ve şüphelere karşılık olarak, bazı tarihçiler ve araştırmacılar tarafından çeşitli cevaplar verilmiştir. Bu isimler arasında özellikle Seyyid Cafer Murtaza Amili (ö. 1441 h.k) dikkat çekmekte olup, kendisi söz konusu meseleleri ayrıntılı şekilde ele almıştır.[42]

Medine’deki Evler Kapısız mıydı?

Bazı kimseler, o dönemde Medine’de bulunan evlerin kapısının bulunmadığını iddia etmişlerdir.[43] Bu görüşten hareketle Hz. Fatıma’nın (s.a) evinin kapısının yakılması yönündeki rivayetlerin de doğru olamayacağı sonucunu çıkarmışlardır. Buna karşılık Seyyid Cafer Murtaza Amili, Me’satü’z Zehra adlı eserinde farklı kaynaklara dayanarak evlerin genellikle kapılı olduğunu, dolayısıyla Hz. Fatıma’nın (s.a) evinde de kapının mevcut bulunduğunu açıkça belirtmiştir.[44]

Ali ve Diğerleri Neden Müdafaa Etmediler?

Hz. Fatıma’nın (s.a) evine yapılan saldırı ve onun şehadetiyle ilgili sorulardan biri de şudur: İmam Ali (a.s) ki cesareti ile tanınmış bir şahsiyettir, neden bu olayda sessiz kalmış, o ve diğer sahabe neden Hz. Fatıma’yı (s.a) savunmamışlardır?[45] Bu soruyu yalnızca Ehl-i Sünnet alimleri değil, aynı zamanda 14. yüzyılın tanınmış Şii merci-i taklidlerinden Muhammed Hüseyin Kaşifu’l Ğıta da gündeme getirmiştir.[46] Şiilerin verdiği en temel cevap ise, İmam Ali’nin (a.s) Hz. Peygamber’in (s.a.a) vasiyeti üzerine, İslam’ın maslahatlarını korumak amacıyla sabır ve sükut ile mükellef kılındığıdır.[47] [Not 1] Ayrıca dönemin şairleri de İmam Ali’nin (a.s) Peygamber’le (s.a.a) yaptığı ahde ve onun sabırla mükellef oluşuna şiirlerinde işaret etmişlerdir. Seyyid Rıza Hindi, meşhur kasidesi “Kasidetü’r Raiyye”de şöyle demektedir:[48]

لو لم تُؤمَر بالصبر و کظم / الغیظ ولَیْتَک لم تؤمر
ما نال الامرَ اخوتیم / و لا تناوله منه حبتر

“Eğer sen sabretmek, öfkeni bastırmak ve sükunet göstermekle emrolunmasaydın — ve keşke böyle bir emir almasaydın — o takdirde hilafet işine kardeşim (Ebu Bekir) ulaşamaz, ardından da Hıbter (Ömer) ondan bu görevi devralamazdı.”

Bunun dışında, Selman-ı Farisi’nin nakline göre (ki Yusufi Ğarevi bunu en eski ve en güvenilir rivayetlerden biri sayar), Ömer Hz. Fatıma’ya (s.a) saldırdığında, Ali (a.s) ona yönelip yere vurmuş ve neredeyse öldürmeye teşebbüs etmiştir. Ancak ardından ona dönüp, “Eğer Resulullah (s.a.a) ile yaptığım ahid olmasaydı, o zaman sen benim evime giremeyeceğini anlardın” demiştir. Bunun üzerine Ömer, arkadaşlarından yardım istemiş, beraberindekiler saldırarak Ali’yi (a.s) ondan ayırmış ve bağlamışlardır.[49]

Muhsin’in Düşüğü Konusunda Şüpheler

Bazı Ehl-i Sünnet yazarları, Muhsin b. Ali (a.s)’in düşük hadisesini reddederek, onun Biat Günü’nden önce doğduğunu ve çocukluk çağında öldüğünü iddia etmişlerdir.[50] Fakat Şiilerin büyük çoğunluğu, Muhsin’in (a.s) eve yapılan saldırı sırasında aldığı darbe sonucu düşüğe uğradığına inanmaktadır.[51] Nitekim az sayıda da olsa bazı Ehl-i Sünnet kaynaklarında da Muhsin’in (a.s) düşüğe uğradığı yahut düşürüldüğü açıkça belirtilmiştir.[52] “el-Muhsin es-Sıbt Mevlud'un em Sukite” adlı eserin müellifi, kitabın üçüncü bölümünde tarihi metinleri mukayeseli biçimde incelemiş ve sonuç olarak Muhsin b. Ali’nin (a.s) Hz. Fatıma’nın (s.a) evine yönelik saldırı günü, aldığı darbeler ve baskı sebebiyle düşük yaptığını ifade etmiştir.[53]

Tarihi Kaynaklarda Evin Yakılmasına Açıkça İşaret Edilmemesi

Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetiyle ilgili tartışmalardan biri de şudur: Pek çok Ehl-i Sünnet tarih ve hadis kitabında sadece “evi yakmakla tehdit” zikredilmekte, fakat bu tehdidin fiili olarak uygulandığına dair açık bir ifade bulunmamaktadır.[54] Bununla beraber, araştırmacılar bu olayın gerçekleştiğini kanıtlayan çok sayıda rivayeti bir araya getirmişlerdir. Bu çerçevede, el-Hucum ala Beyti Fatıma[55] ve İhraku Beyti Fatıma[56] adlı eserlerde konuyla ilgili kaynaklar toplanmıştır. Bazı rivayetlerde ise yalnızca tehditten değil, aynı zamanda Hz. Fatıma’ya (s.a) vurulmasından, eve zorla girilmesinden ve hatta çocuğunu düşürmesinden söz edilmektedir.[57]

Bazı Ehl-i Sünnet yazarları, bu tarihi nakillerin senedinin sahihliği konusunda ciddi şüpheler öne sürmüşlerdir.[58] Ancak kimi durumlarda onların itirazı doğrudan senedle ilgili olmayıp, başka gerekçelere dayanmaktadır. Nitekim Sünni (Vahhabi) müellif el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi adlı eserinde, Hz. Fatıma’nın (s.a) evine saldırı ve düşük hadisesini reddetmek için, Tarihu Ya‘kubi’deki rivayeti, müellifinin “Rafızi” olduğu ve kitabının ilmi değer taşımadığı gerekçesiyle geçersiz saymaktadır.[59] Aynı şekilde İbn Abdürrabbih’in el-Akdü’l Ferid adlı eserindeki rivayeti de herhangi bir sened kusuru zikretmeden “münker” olarak nitelendirmekte ve hatta “belki o da Şii idi, bunu ayrıca araştırmak gerekir” demektedir.[60] Yazar, ayrıca el-İmame ve’s Siyase’deki rivayeti de, kitabın müellifinin İbn Kuteybe Dineveri olmadığını iddia ederek reddetmektedir.[61] Hatta, İmam Ali’ye (a.s) nispet edilen sözlere dayanılmasını önlemek için, Nehcü’l Belağa’nın ona ait olmadığını iddia etmiştir.[62]

Bütün bu eleştirilere rağmen, Ehl-i Sünnet yazarları arasında da, tehdit rivayetlerinin çokluğu sebebiyle Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma’nın (s.a) evinin önünde bir kalabalığın toplandığı ve tehditte bulunulduğu gerçeği inkar edilmemiştir.[63]

Eski Kaynaklarda “Vefat” İfadesi

Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetini kabul etmeyenlerin ileri sürdükleri gerekçelerden biri, eski Şii kaynaklarında onun vefatına dair kullanılan kelimenin “şehadet” değil, “vefat” olmasıdır. Bu noktada bazı Şii yazarlar şu cevabı vermişlerdir: Arapçada “vefat” kelimesi genel bir kavram olup yalnızca doğal ölümleri değil, aynı zamanda başka sebeplerle — örneğin başkalarının verdiği zarar, zehirlenme veya darbe sonucu meydana gelen ölümleri — de kapsar. Nitekim “Hz. Zehra'nın (a.s.) şehadeti veya vefatı?” başlıklı makalede bu kullanımlara dair örnekler aktarılmıştır. Mesela bazı tarihi Ehl-i Sünnet kaynaklarında Ömer ve Osman’ın ölümü için “vefat” kelimesi kullanılmış, halbuki her ikisi de öldürülmüştür.[64] Aynı şekilde Tabersi de bazı yerlerde İmam Hüseyin (a.s)’in şehadeti için “vefat” ifadesini kullanmıştır.[65]

İmam Ali’nin (a.s) Halifelerle İyi İlişkisi

Ehl-i Sünnet alimlerinin Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetini inkar ederken öne sürdükleri gerekçelerden biri, ilk üç halife ile İmam Ali (a.s) ve ailesi arasındaki samimi ilişkiler iddiasıdır. “Fatıma bintü’n Nebi” adlı kapsamlı eserde, müellif özellikle birinci ve ikinci halifenin Hz. Fatıma’ya (s.a) çokça sevgi ve ilgi gösterdiklerini anlatmaya çalışmıştır.[66] Ancak aynı müellif, kitabın genel değerlendirme kısmında açıkça, Hz. Fatıma’nın (s.a) Fadak olayı’ndan sonra Ebu Bekir ile ilişkisini tamamen kestiğini ve onunla biat etmediğini belirtmektedir.[67]

Ehl-i Sünnet yazarlarından Muhammed Nafi‘ “Ruhama'i Beynehum” adlı eserinde, Üç Halife ile İmam Ali (a.s) arasındaki ilişkiyi olumlu göstermeye çalışmıştır.[68] Yine “Neda-yı İslam” dergisinde yayımlanan bir makalede, halifeler ile İmam Ali (a.s) arasındaki ilişkilere ve kadınlarının Hz. Fatıma (s.a) ile temaslarına işaret edilerek, bu ilişkinin Hz. Fatıma’ya (s.a) hakaret ve saldırıyla bağdaşmadığı öne sürülmüştür.[69]

Şii kelamcısı Seyyid Murtaza (ö. 436 h.k), İmam Ali’nin (a.s) halifelere danışmanlık yapmış olmasını, onun onlarla işbirliği yaptığı şeklinde yorumlamanın hatalı olduğunu belirtmiştir. Ona göre, ilahi hükümlerin beyanı ve Müslümanların maslahatını korumak her alimin görevidir.[70] Ayrıca “Danişname-i Revabıt-ı Siyasi-yi Hazret-i Ali (a.s) ba Hulefa” adlı eserin yazarı, İmam Ali’nin (a.s) halifelerle 107 defa istişareye çağrıldığını tespit etmiş, fakat bu meşveretlerin çoğunun halka açık ortamda gerçekleştiğini; dolayısıyla Ali’nin (a.s) onların özel veziri veya danışmanı değil, bilakis siyasi açıdan bir tür inzivada olup tarım ve kuyu kazımıyla meşgul bulunduğunu vurgulamıştır. Ayrıca halifelerin, yalnızca çıkmaza düştüklerinde zorunlu olarak Ali’ye (a.s) başvurduklarını belirtmiştir.[71]

Ümmü Gülsüm’ün Ömer b. Hattab ile evliliği de halifenin Ehl-i Beyt’e sevgisini ispat için öne sürülen örneklerden biridir. Bunun, Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadetindeki rolüyle çeliştiği söylenir.[72] Fakat bazı yazarlar bu evliliğin gerçekleşmediğini ifade etmişlerdir.[73] Seyyid Murtaza, bu evliliğin zorbalık ve tehdit altında gerçekleştiğini ileri sürmüştür,[74] ki bu durumda onun gerçek bir dostluk göstergesi sayılamayacağı açıktır.[75] Nitekim İmam Cafer Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayette de bu evlilik “gasb” ifadesiyle anılmıştır: [Not 2].[76]

EhliBeyt Çocuklarının Halifelerin İsimleriyle Adlandırılması

Bazı Ehl-i Sünnet alimleri ve araştırmacıları, İmam Ali’nin (a.s) kendi evlatlarından bazılarına üç halife isimlerini vermesini delil göstererek, onun halifelere sevgi ve muhabbet beslediğini iddia etmişlerdir. Onlara göre bu durum, Hz. Fatıma’nın (s.a) şehadeti ve zulme uğraması yönündeki Şii iddialarla çelişmektedir.[77] Bu görüş, "Es’iletu'n kadet şebab eş-Şia ile’l hak" (Şii gençleri hakikate yönelten sorular) adında bir risalede de dile getirilmiştir.[78]

Seyyid Ali Şehristani (d. 1337 h.ş), "et-Tesmiyat beyne’t tesamuhi’l ‘alavi ve’t tevzifi’l emevi" adlı eserinde İslam’ın ilk dönemlerinden birkaç asır sonraya kadar uzanan adlandırma geleneğini (isim verme kültürünü) detaylı bir şekilde incelemiş, bu bağlamda yirmi dokuz temel noktayı açıklamış ve sonuç olarak, böyle bir adlandırmanın kişilerin birbirleriyle iyi ilişkiler kurduklarını ispat edemeyeceğini; aynı şekilde adlandırmamanın da düşmanlığı ispat edemeyeceğini ifade etmiştir.[79] Zira bu isimler (mesela Ebu Bekir, Ömer ve Osman gibi isimler), halifelerden önce de yaygın olarak kullanılıyordu ve onlardan sonra da Arap toplumunda sıkça verilen adlar arasında yer almaya devam etmiştir.[80]

Öte yandan, Ömer bin Hattab’dan (ikinci halife) nakledilen bir rivayette, İmam Ali’nin (a.s) onu yalancı ve hain olarak gördüğü bildirilmektedir.[81] Ayrıca Ebu Bekir esasen özel bir şahıs ismi değil, “çok deve sahibi kimse” anlamına gelen bir künyedir ve Arap kültüründe çocuklara künye'yi isim olarak verilmesi yaygın bir gelenek değildir.[82]

Ünlü Ehl-i Sünnet alimlerinden İbn Teymiyye (ö. 728 h.k) de isim verme meselesinin sevgi veya muhabbet anlamına gelmediğini savunmuştur; nitekim Hz. Muhammed’in (s.a) ve sahabe'nin da bazı kafirlerin isimlerini kullandıkları bilinmektedir.[83] Seyyid Ali Şehristani’nin ifadesine göre, bu mesele üzerine ayrıca iki risale daha yazılmıştır: biri Vahid Behbehani’ye (ö. 1205 h.k), diğeri ise Muhammed b. Süleyman Tonekaboni’ye (ö. 1302 h.k), yani Kısasü’l ulema’nın müellifine aittir.[84]

Konuyla ilgili Yazılan Kitaplar

Hz. Fatıma (s.a)’nın şahadeti hakkında bağımsız eserler kaleme alınmıştır. Bu kitapların bazılarının adı ve içerikleri şu şekilde aktarılmıştır:

  • Masatü’z Zehra (s.a), Şübuhatu'n ve Rudud isimli eser, Cafer Murtaza amili (1441 h.k’de vefat etmiştir) tarafından Arapça kaleme alınmıştır. Müellif bu kapsamlı çalışmada Hz. Fatıma’nın (s.a) ömrünün son döneminde ve şahadeti ile ilgili ortaya atılan şüphelere sistematik bir biçimde cevaplar vermeye çalışmış, konuyu geniş kaynak taramasıyla incelemiştir. Kitap Farsçaya «Hz. Fatıma’nın (s.a) Acıları» adıyla çevrilmiştir.
  • el-Hucum adlı eser, 15. h.k yüzyılın yazarlarından Abdü’z Zehra Mehdi tarafından yazılmıştır. Bu kitapta (çok geniş bir kaynak derlemesiyle) 150’den fazla ravi ve müelliften nakledilen 260 rivayet ve tarihi haber bir araya getirilmiştir. Bu rivayetlerin her birinde Hz. Fatıma’nın (s.a) şahadetine yol açan sebeplerin farklı yönleri ele alınmıştır.[86]

Bununla birlikte, Ehl-i sünnet alimleri tarafından, halifeler ile Ehlibeyt arasındaki ilişkileri olumlu göstermek ve Hz. Fatıma’nın (s.a) şahadetini inkar etmek amacıyla kaleme alınmış kitaplar da vardır. Bunların bazıları şunlardır:

  • «Fatımatü’z Zehra bintü Resulillah ve Ümmü’l Hasenein» isimli eser, Abdü’s Sattar eş-Şeyh tarafından kaleme alınmıştır. Bu kitap, İslam’ın büyük şahsiyetlerini tanıtmayı amaçlayan geniş bir dizinin ciltlerinden biridir ve bütünüyle Hz. Fatıma’nın (s.a) hayatına ayrılmıştır. Müellif bu kitapta (dikkat çekici bir şekilde) biat günü yaşanan olaylardan ve Hz. Fatıma’nın evinin yakılması hadisesinden hiç söz etmemekte, sadece «Mirasü’n Nebi» başlığı altında Fedek Olayı’na işaret etmekte ve bu konuda Hz. Fatıma (s.a) ile Ebu Bekir arasında herhangi bir ihtilaf olmadığını ileri sürmektedir.[87] Yazar, hatta Hz. Fatıma’nın birinci ve ikinci halifeye herhangi kırgın olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığını iddia etmiş ve «Hz. Fatıma’nın ziyaret günü onlarla konuşmadığı» bilgisini de sadece bir ravinin uydurması olarak değerlendirmiştir.[88] Ona göre bütün bu anlatılar Şii alimlerin kurgusudur.[89]
  • «Beyne’z Zehra ve’s Sıddik Hakikatu'n ve Tahkik» isimli eser, Bedr el-Umrani tarafından kaleme alınmış olup 2014 yılında yayımlanmıştır. Konusu, Ebu Bekir ile Hz. Fatıma (s.a) arasındaki ilişkidir.[90]
  • «Difa‘an ani’l Âl ve’l Ashab» adlı eser, müellifi belli olmayan (anonim) bir kitaptır. 1431 h.k yılında Bahreyn’de Cem‘iyyetü’l al ve’l ashab tarafından hazırlanmış ve bin sayfayı aşkın hacimde neşredilmiştir.[91] Eserin genel amacı, Ehl-i sünnet inançlarına yöneltilen itirazlara cevap vermektir. Kitabın belli bölümleri ise doğrudan Hz. Fatıma’nın (s.a) şahadeti meselesine ayrılmıştır.[92]

İlgili Konular

Kaynakça

  1. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s.14.
  2. Bkz. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.3, s.431-550.
  3. Mezahiri, Ferheng-i Sug-i Şii, 1395 h.ş, s.365.
  4. Şübeyri, «Şehadet-i Fatıma (s.a)», c.1, s.347.
  5. «Hz. Fatıma’nın şehadet gününün tatil edilmesi hikayesi», Aftabnews sitesi.
  6. Örnek için bkz. «Mukaddes Zencan Fatımiye matem alayı», Fars Haber Ajansı; «Büyük Fatımiye matem merasimi…», Şafakna Haber Ajansı.
  7. Mezahiri, Ferheng-i Sug-i Şii, 1395 h.ş, s.366.
  8. «Ehl-i sünnetin mukaddesatına hakaret konusunda mercilerin görüşü», Mehr Haber Ajansı.
  9. Mesaili, Nehüm Rebi, Cehaletler ve Zararlar, 1387 h.ş, s.117-119.
  10. "Hz. Zehra'nın şehadeti ve mazlumiyetine inanmanın tarihi bir geçmişi var mıdır?", Veli Asr (a.c) Araştırma Sitesi.
  11. Selimi, Early Ibadi Theology: New Material on Rational Thought in Islam from the Pen of al-Fazari, s.33.
  12. Kaşif'ül-Gıta, Cennetü'l-Me'va, 1429 h.k, s.62.
  13. Şehristani, el-Milel ve'n-Nihal, 1364 h.ş, c.1, s.71.
  14. Şehristani, el-Milel ve'n-Nihal, 1364 h.ş, c.1, s.71.
  15. Kadı Abdülcebbar, Tesbit Delailü'n-Nübüvve, 2006, c.2, s.595.
  16. Bkz. Safedi, el-Vafi bi'l-Vefeyat, 1420 h.k, c.6, s.15; Zehebi, Siyeru A'lami'n-Nubela, 1405 h.k, c.15, s.578; İbn Hacer el-Askalani, Lisanü'l-Mizan, 2002, c.1, s.609.
  17. Tabersi, el-İhticac, 1993, c. 1, s. 83; İbn Kuteybe, el-İmame ve’s Siyase, 1410 h.k, c. 1, s. 30.
  18. Belazuri, Ensabü’l Eşraf, 1996, c. 1, s. 586.
  19. Ya‘kubi, Tarih, 1960, c. 2, s. 137.
  20. Mufid, el-İrşad, 1413 h.k, c. 1, s. 183.
  21. İbn Sa‘d, et-Tabakatü’l Kübra, 1990, c. 3, s. 17.
  22. İbn Ebi’l Hadid, Şerhu Nehcü’l Belağa, 1959, c. 14, s. 193.
  23. Şehristani, el-Milel ve’n Nihal, 1364 h.ş, c. 1, s. 71.
  24. Kuleyni, el-Kafi, 1407 h.k, c. 1, s. 461.
  25. Yusufi Gurui, Maqālat ve Buhus, 2008, c. 2, s. 211.
  26. Kuleyni, el-Kafi, 1407 h.k, c. 1, s. 461.
  27. Kuleyni, el-Kafi, 1407 h.k, c. 1, s. 458.
  28. Taberi, Delailü’l İmame, 1413 h.k, s. 134.
  29. Taberi, Delailü’l İmame, 1413 h.k, s. 134.
  30. Nehcü’l Belağa, tahkik: Subhi Salih, s. 319, hutbe 202.
  31. Tebrizi, Sıratü’n Necat, 1418 h.k, c. 3, s. 440-441.
  32. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s. 221-356.
  33. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s. 221.
  34. Şeyh Tusi, Telhisü’ş Şafi, 1382 h.ş, c. 3, s. 156.
  35. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s. 154-217.
  36. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s. 154-155.
  37. Ğeyb-Ğulami, İhraku Beyti Fatıma, 1375 h.ş.
  38. Ğeyb-Ğulami, İhraku Beyti Fatıma, 1375 h.ş, s. 79.
  39. Ğeyb-Ğulami, İhraku Beyti Fatıma, 1375 h.ş, s. 192.
  40. Cem‘i minel-müellifin, Şehadet-i Maderem Zehra Efsane Nist, 1388 h.ş, s. 25-32.
  41. Cem‘i minel-müellifin, Şehadet-i Maderem Zehra Efsane Nist, 1388 h.ş, s. 25-32.
  42. Örnek için bkz: amili, Me’satü’z Zehra, 1418 h.k, c.1, s.266-277; c.2, s.229-321.
  43. Tabesi, Hayatü’s Sıddika Fatıma, 1381 h.ş, s.197. Müellif, bu iddiayı tarihle yeterince aşina olmayan kimselere nispet etmektedir.
  44. amili, Me’satü’z Zehra, 1418 h.k, c.2, s.229-321.
  45. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.68-70 ve 83.
  46. Kaşifu’l Ğıta, Cennetü’l Me’va, 1429 h.k, s.64; Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s.446.
  47. Bkz: amili, Me’satü’z Zehra, 1418 h.k, c.1, s.266-277; Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s.446-449 ve 452-458; Kevserani, 12 Şubhe Havle’z Zehra, s.15-26.
  48. Tahrani, Seyyid Muhammed Hüseyin, Mektubat-ı Hati, c.16, s.109.
  49. Yusufi Ğurevi, Mevsu‘atü’t Tarih el-İslami, 1438 h.k, c.4, s.112.
  50. Daha geniş bilgi için bkz: el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.3, s.411-414; Musevi el-Horasani, el-Muhsin es-Sıbt Mevlud em Sıqt, 1430 h.k, s.105-111.
  51. Tusi, Telhisü’ş Şafi, 1382 h.ş, c.3, s.156.
  52. Musevi el-Horasani, el-Muhsin es-Sıbt Mevlud em Sıqt, 1430 h.k, s.119-128.
  53. Musevi el-Horasani, el-Muhsin es-Sıbt Mevlud em Sıqt, 1430 h.k, s.207.
  54. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s.467; Fadlullah, ez-Zehra el-Kudve, 1421 h.k, s.109-110.
  55. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s.154-217.
  56. Ğayb-Ğulami, İhraku Beyti Fatıma, 1375 h.ş.
  57. Selim b. Kays, Kitabü Selim b. Kays, 1420 h.k, c.1, s.150; Mes‘udi, İsbatü’l Vasıyye, 1384 h.ş, s.146; Taberi, Delailü’l İmame, 1413 h.k, s.134; Ayyaşi, Tefsiru’l Ayyaşi, 1380 h.k, c.2, s.67.
  58. Örnek için bkz: el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.21-35.
  59. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.80.
  60. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.63.
  61. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.79-80.
  62. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.81.
  63. Örnek için bkz: el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.21-35.
  64. Bkz: Muhsini, “Hz. Zehra'nın (a.s.) şehadeti veya vefatı”, Rasekhun sitesi.
  65. Tabersi, el-İhticac, c.2, s.373; nakleden: Muhsini, “Hz. Zehra'nın (a.s.) şehadeti veya vefatı”, Rasekhun sitesi.
  66. Bkz: el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.4, s.357’den itibaren; c.5, s.1-89.
  67. Bkz: el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.4, s.521-523.
  68. «Rahmae Beynehum», Nil ve Ferat sitesi.
  69. Mercani, «İrtibat ve Muhabbet-i Halefa-yı Selase bima Ali ve Fatıma radıyallahu anhuma», Sünni-Online sitesi.
  70. Seyyid Murtaza, eş-Şafi fi’l İmame, 1410 h.k, c.3, s.251.
  71. Lebaf, Danişname-i Revabıt-ı Siyasi-yi Hazret-i Ali (a.s) ba Halefa, 1388 h.ş, s.73-76.
  72. el-Mediyeş, Fatıma bintü’n Nebi, 1440 h.k, c.5, s.54.
  73. Bkz: Allah-Ekberi, “Ümmü Gülsüm’ün Hz. Ömer ile Evliliği Fırikayn Nazarında”, s.11-12.
  74. Bkz: Seyyid Murtaza, eş-Şafi fi’l İmame, 1410 h.k, c.3, s.272-273.
  75. Allah-Ekberi, “Ümmü Gülsüm’ün Hz. Ömer ile Evliliği Fırikayn Nazarında”, s.11-12.
  76. Küleyni, el-Kafi, 1407 h.k, c.5, s.346, h.1.
  77. Hüseyni, “Mukaddime-yi Mütercim”, Nam-ı Hulefa ber Ferzandan-ı İmaman, s.11.
  78. Şehristani, et-Tesmiyat, 1431 h.k, s.12.
  79. Şehristani, et-Tesmiyat, 1431 h.k, s.477-488.
  80. Şehristani, et-Tesmiyat, 1431 h.k, s.98-99.
  81. Nişaburi, el-Müsnedü’s sahih, Dar İhyaü’t Türasi’l ‘Arabi, c.3, s.1377.
  82. Şehristani, et-Tesmiyat, 1431 h.k, s.427-472.
  83. İbn Teymiyye, Minhacü’s sünne, 1406 h.k, c.1, s.41-42.
  84. Şehristani, et-Tesmiyat, 1431 h.k, s.14.
  85. Bakınız: “Beytü’l ahzan fi zikri ahvali Seyyideti Nisai’l alemin”, s.60-62.
  86. Mehdi, el-Hucum, 1425 h.k, s.221-356.
  87. eş-Şeyh, Fatımatü’z Zehra, Darü’l Kalem, s.299-318.
  88. eş-Şeyh, Fatımatü’z Zehra, Darü’l Kalem, s.319-326.
  89. eş-Şeyh, Fatımatü’z Zehra, Darü’l Kalem, s.327.
  90. «Beynü’z Zehra ve’s Sıddik», el-Kutubi sitesi.
  91. «Kitap: Difa‘an ani’l al ve’l ashab», Arabic Book Shop sitesi.
  92. «Difa‘an ani’l al ve’r rasul» kitabı, Faysal Nur sitesi.
  1. Kafi’de nakledilen bir rivayete göre, İmam Ali (a.s), Hz. Peygamber’in (s.a.a) huzurunda, onun vefatından sonra uğrayacağı zulümler ve haksızlıklar karşısında sabretmeye, öfkesini yutmaya ve direnmeksizin tahammül göstermeye söz vermiştir. (Küleyni, el-Kafi, 1407 h.k, c.1, s.281-282). Seyyid Muhammed Yezdani de “Şübhe Pejuhi” adlı eserinde, Ali’nin (a.s) sabırla yükümlü kılındığını gösteren rivayetleri bir araya getirmiştir. (Yezdani, Şübhe Pejuhi, 1395 h.ş, c.1, s.470-481)
  2. إِنَّ ذَلِكَ فَرْجٌ غُصِبْنَاهُ‌

Bibliyografi

  • İbn Ebî’l Hadîd, Şerhu Nehcü’l Belâğa, tahkik: Muhammed Ebü’l Fazl İbrahim, Kahire, Dâr İhyâ el-Kütüb el-Arabiyye, 1385 h.k/1965.
  • İbn Hacer Askalânî, Ahmed b. Ali, Lisânü’l Mîzân, Beyrut, Dârü’l Beşâir el-İslâmiyye, 2002m.
  • İbn Abd Rabbih, Ahmed b. Muhammed, el-‘İkdü’l Ferîd, tahkik: Müfid Muhammed Kumiha, Abdülmecîd Terhînî, Beyrut, Dârü’l Kütüb el-İlmiyye, 1407 h.k/1987.
  • İbn Kuteybe Dîneverî, Abdullah b. Müslim, el-Ma‘ârif, tahkik: Servet Ukâşe, Kahire, el-Hey’etü’l Mısriyye el-‘Âmme li’l Kitâb, 1960.
  • İbn Teymiyye, Muhammed b. Abdülhalîm, Minhâcü’s Sünne’n Nebeviyye, tahkik: Muhammed Reşâd Sâlim, Riyad, Câmiatü’l İmam Muhammed b. Suûd el-İslâmiyye, 1406 h.k.
  • Allah Ekberî, Muhammed, Ümmü Gülsûm ile Ömer’in Evliliği Fırîkînden Bakışla, Tolû‘ Dergisi, sayı 23, Sonbahar 1386 h.ş.
  • Allah Ekberî, Muhammed, “Muhsin b. Ali”, Tolû‘ Dergisi, sayı 29, Sonbahar 1388 h.ş.
  • el-Medîyeş, İbrahim b. Abdullah, Fâtıma bintü’n Nebî: Sîreti, Fazîletleri, Müsnedleri, Riyad, Dârü’l Âl ve’s Sahb, 1440 h.k.
  • «بیت‌الاحزان فی ذکر احوال سیدة نساء العالمین», Bakiatullah, sayı 85, Rebîu’s Sânî, 1419 h.k.
  • Beyhakî, Ahmed b. Hüseyin, Delâilü’n Nübüvve ve Ma‘rifetü Ahvâli Sâhibi’ş Şerî‘a, tahkik: Abdülmu‘tî Kal‘acî, Beyrut, Dârü’l Kütüb el-İlmiyye, 1405 h.k/1985.
  • Tebrîzî, Cevâd, Sırâtü’n Necât, Kum, Mektebü Hazreti Âyetullâhü’l Uzmâ Tebrîzî, 1418 h.k. (Aslında Âyetullâh Hûî’nin Sırâtü’n Necât adlı eseridir, Tebrîzî’nin ta‘likatıyla neşredilmiştir).
  • Müellifler Heyeti, Şehâdet-i Mâderem Zehrâ Efsâne Değil, B.y., Emir Kelâm Yayınları, 1388 h.ş.
  • “Hareket-i Deste-i Âzâdârî-i Fâtımiyye-i Mukaddese-i Zencan”, Fars Haber Ajansı, yayımlanma tarihi: 20 Ocak 2019, görüntülenme tarihi: 20 Kasım 2021.
  • Hüseynî, Seyyid Hâdî, “Mukaddime-i Mütercim”, Seyyid Ali Şehristânî’nin Esnâd-ı Hulefâ ber Ferzendân-ı İmamân kitabında, Kum, Delîl-i Mâ Yayınları, 1390 h.ş.
  • Difâ‘an ‘ani’l Âl ve’l Ashâb, Bahreyn, Cem‘iyyetü’l Âl ve’l Ashâb, 1431 h.k.
  • Zehebî, Muhammed b. Ahmed, Siyerü A‘lâmü’n Nübelâ, Beyrut, Müessesetü’r Risâle, 1405 h.k.
  • Seyyid Razî, Nehcü’l Belâğa, tashih: Subhî Sâlih, Kum, Dârü’l Hicre, 1414 h.k.
  • Süleym b. Kays, Kitâbü Süleym b. Kays, Kum, el-Hâdî, 1420 h.k.
  • Seyyid Murtazâ, Ali b. Hüseyin, eş-Şâfî fi’l İmâme, tahkik: Seyyid Abdü’z Zehrâ Hüseynî, Tahran, Müessesetü’s Sâdık(a), 2. baskı, 1410 h.k.
  • Şübeyrî, Seyyid Muhammed Cevâd, “Şehâdet-i Fâtıma (s.a)”, Dânişnâme-i Fâtımî (s.a), Tahran, Pejûheşgâh-ı Ferheng ve Endîşe-i İslâmî, 1. baskı, 1393 h.ş.
  • Şehristânî, Seyyid Ali, et-Tesemiyât beyne’t Tesâmuhi’l Alevî ve’t Tevzîfi’l Emevî, Meşhed, Müessesetü’r Râfid, 1431 h.k.
  • Şehristânî, Muhammed b. Abdülkerîm, el-Milel ve’n Nihal, tahkik: Muhammed Bedrân, Kum, Neşr-i Şerîf Razî, 1364 h.ş.
  • Şeyh, Abdüssettâr, Fâtıma’t Zehrâ bintü Resûlillâh ve Ümmü’l Haseneyn, Dımaşk, Dârü’l Kalem, 1436 h.k.
  • Şeyh Müfîd, Muhammed b. Muhammed, el-İhtisâs, tashih: Ali Ekber Gaffârî, Mahmûd Mehramî Zerendî, Kum, el-Mu’temerü’l Âlemî li-Elfiyyeti’ş Şeyh el-Müfîd, 1413 h.k.
  • Safedî, Halîl b. Aybek, el-Vâfî bi’l Vefeyât, Beyrut, Dâr İhyâi’t Türâs, 1420 h.k.
  • Tabersî, Hasan b. Ali, Menâkıbü’t Tâhirîn, tahkik: Hüseyin Dergâhî, Tahran, Râyizen, 1379 h.ş.
  • Taberî, Muhammed b. Cerîr b. Rüstem, Delâilü’l İmâme, Kum, Müessese-i Be‘sat, 1413 h.k.
  • Tabesî, Muhammed Cevâd, Hayâtü’s Sıddîka Fâtıma, Kum, Bostân-ı Kitâb, 1381 h.ş.
  • Tûsî, Muhammed b. Hasan, Telhîsü’ş Şâfî, tahkik: Hüseyin Bahrülûm, Kum, Neşr-i Muhibbîn, 1382 h.ş.
  • Âmilî, Seyyid Ca‘fer Murtazâ, Me’sâtü’z Zehrâ, Beyrut, Dârü’s Sîre, 1418 h.k/1997.
  • İyâşî, Muhammed b. Mes‘ûd, Tefsîrü’l İyâşî, tahkik: Seyyid Hâşim Resûlî Muhallâtî, Tahran, el-Matbaatü’l İlmiyye, 1. baskı, 1380 h.k.
  • Ğıybgulâmî, Hüseyin, İhrâku Beyti Fâtıma fi’l Kütübi’l Mu‘tabera ‘inde Ehli’s Sünne, Neşr-i Müellif, 1375 h.ş.
  • Fettâl Nîşâbûrî, Muhammed b. Ahmed, Ravzatü’l Vâizîn ve Basîratü’l Müte‘ızîn, Kum, Neşr-i Razî, 1. baskı, 1375 h.ş.
  • Fadlullah, Seyyid Muhammed Hüseyin, ez-Zehrâ el-Kudve, derleyen: Hüseyin Ahmed el-Haşşîn, Beyrut, Dârü’l Melâk, 1421 h.k.
  • Kâdî Abdülcebbar b. Ahmed, Tesbîtü Delâili’n Nübüvve, tahkik: Abdülkerîm Osman, Kahire, Dârü’l Mustafâ, 2006m.
  • Kâşifü’l Ğıtâ, Muhammed Hüseyin, Cennetü’l Me’vâ, tahkik: Seyyid Muhammed Ali Kâzı Tabatabâî, Kum, Delîl-i Mâ Yayınları, 1429 h.k.
  • Kuleynî, Muhammed b. Ya‘kûb, el-Kâfî, tashih: Ali Ekber Gaffârî, Muhammed Âhûndî, Tahran, Dârü’l Kütüb el-İslâmiyye, 1407 h.k.
  • Lebâf, Ali, Dânişnâme-i Revâbit-i Siyasî-i Hazret-i Ali (a.s.), Tahran, Munîr, 1388 h.ş.
  • «ماجرای تعطیل شدن روز شهادت حضرت زهرا»، Aftab News sitesi, yayımlanma tarihi: 7 Mayıs 2011 tarihinde yayımlanmış, görüntülenme tarihi: 20 Kasım 2021.
  • Muhsinî, Mustafa, «شهادت یا وفات حضرت زهرا سلام‌الله علیها», Rasekhun sitesi.
  • “Merâsim-i Bozorg-i Âzâdârî-i Fâtımiyye bâ Huzûr-i Hazret-i Âyetullâh Vâhid Horasânî ve Destehâ-yi Âzâdârî Bergozâr Şod”, Şafakna Haber Ajansı, yayımlanma tarihi: 28 Dey 1399 h.ş, görüntülenme tarihi: 29 Âban 1400 h.ş.
  • Mercânî, Habîbullâh, «ارتباط و محبت بین خلفای ثلاثه و حضرت علی و فاطمه رضی‌الله عنهما», Nidâ-yi İslâm Dergisi, sayı 54, Zâhedan, Dârü’l Ulûm, 1396 h.ş.
  • Mesâilî, Mehdi, Nohom Rebî‘: Cehaletler ve Zararlar, 2. baskı, Kum, Vesûk Yayınları, 1387 h.ş.
  • Mes‘ûdî, Ali b. Hüseyin, İsbâtü’l Vasiyye, Kum, Ensâriyan, 1384 h.ş.
  • Mazâhirî, Muhsin Hesâm, Ferheng-i Suğ-i Şi‘î, 1. baskı, Tahran, Heyme Yayınları, 1395 h.ş.
  • Mukaddes Erdebilî, Ahmed b. Muhammed, Usûlü’d-Dîn, tahkik: Muhsin Sâdikî, Kum, Bostân-ı Kitâb Müessesesi, 1387 h.ş.
  • Mehdi, Abdü’z Zehrâ, el-Hucûm ‘alâ Beyti Fâtıma, Tahran, Berg-ı Rızvân Yayınları, 1425 h.k.
  • Mûsevî Harsân, Seyyid Muhammed Mehdi, el-Muhsin es-Sıbt Mevlûd em Sekat, Necef, Menşûrât-ı Râfid, 1430 h.k.
  • “Nazar-ı Merâci‘-i Taklîd der-bâre-yi Tohîn be Mukaddesât-i Ehli’s Sünne”, Mehr Haber Ajansı, yayımlanma tarihi: 6 Kasım 2019, görüntülenme tarihi: 20 Kasım 2021.
  • Neyşâbûrî, Müslim b. Haccâc, el-Müsnedü’s Sahîh, tahkik: Muhammed Fuâd Abdülbâkî, Beyrut, Dâr İhyâi’t Türâs el-Arabî, t.y.
  • Yezdânî, Seyyid Muhammed, Şübhe Püzûhî, Meşhed, İ‘tikâd-i Mâ, 1. baskı, 1395 h.ş.
  • Yûsufî Ğerevî, Muhammed Hâdî, Mawsû‘atü’t Târîhi’l İslâmî, Kum, Mecma‘u’l Fikr el-İslâmî, 5. baskı, 1438 h.k.
  • Al-Salimi, Abdulrahman, Early Ibadi Theology: New Material on Rational Thought in Islam from the Pen of al-Fazārī, BRILL, 2021.