Mehdilik Ayetleri Listesi
(Mehdilik Ayetleri'nin Listesi sayfasından yönlendirildi)
Bu makale Mehdilik Ayetleri Listesi hakkındadır. Mehdilik ayetleri'ni görmek için Mehdilik Ayetlerine bakın.
Mehdilik ayetleri listesi, Kuran'da Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhuru, kiyami, gaybeti ve hükümdarlığı gibi mehdilikle ilgili konulara ilişkin tefsir içeren ayetlerdir. Bu âyetlerin tefsirinde veya ta'vilinde Ehlibeyt'ten (a.s) rivayetler zikredilmiştir.
Numara | Metin ve Tercüme | Ayetin Adresi | Tefsir |
---|---|---|---|
1 | وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِن بَعْدِ الذِّكْرِ أَنَّ الْأَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَAndolsun ki biz, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yazdık: Şüphe yok ki yeryüzü, temiz kullarıma mîras kalır. | Enbiya:105 | İmam Bakır'dan (a.s.) salihlerden kastedilenin, Ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)'nin ashabı olduğu rivayet edilmiştir.[1] |
2 | وَنُرِيدُ أَن نَّمُنَّ عَلَى الَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا فِي الْأَرْضِ وَنَجْعَلَهُمْ أَئِمَّةً وَنَجْعَلَهُمُ الْوَارِثِينَVe bizse yeryüzünde zayıf bir hâle getirilmesi istenenlere lûtfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları mîras bırakmayı dilemedeydik. | Kasas:5 | İmam Ali (a.s.) bir rivayetinde "zayıf bir hâle getirilmiş insanlar"i Ehlibeyt'e Hz. Mehdi'nin düşmanlarını küçük düşürdüğü anlatılmaktadır.[2] |
3 | وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِAllah, sizden inanıp iyi işlerde bulunanlara, onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sâhip ve hâkim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sâhip ve hâkim kılmayı ve onlara, râzı ve hoşnût oldukları dîni nasîp edip. | Nur:55 | Şeyh Tusi'ye göre bu ayetin Mehdi Ale Muhammed (a.s) hakkında olduğu Ehlibeyt'ten rivayet edilmiştir.[3] |
4 | ذَٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ ۛ فِيهِ ۛهُدًى لِّلْمُتَّقِينَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَBu, bir kitaptır ki onda şüphe yok. Takvâ sahiplerine yol göstericidir. Onlar, gaybe inanırlar, namaz kılarlar, rızıklandırdıǧımız şeylerin bir kısmını yoksullara harcarlar. | Bakara:2-3 | İmamların (a.s) bazı hadislerinde bu ayette geçen "Gayb", gayib Imam olduğu şeklinde tefsir edilmiştir.[4] |
5 | أَيْنَ مَا تَكُونُوا يَأْتِ بِكُمُ اللَّهُ جَمِيعًا ۚNerede olursanız olun, Allah sizi toplar, birleştirir. | Bakara:148 | İmam Sadık'tan (a.s.) bu ayetin, önceden randevu ve söz vermeden toplanacak olan Ale Muhammed'in Kaim'i ve ashabının hakkında nazil olduğu rivayet edilmiştir.[5] |
6 | وَلَنَبْلُوَنَّكُم بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنفُسِ وَالثَّمَرَاتِAndolsun ki mutlaka sizi birazcık korkuyla, açlıkla, mal, can ve meyve noksanıyla sınayacaǧız. Müjdele sabredenleri. | Bakara:155 | Bir hadiste, İmam Sadık (a.s) bu ayeti Zuhur alametlerinden bazılarını zikrettikten sonra okumuştur.[6] |
7 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللَّـهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَEy inananlar, sabredin, sebât edin, karşı durun ve Allah'tan sakının, ancak bu sâyede kurtulur, bu sâyede üst olursunuz. | Âl-İ İmran:200 | İmam Bakır'ın (a.s) bir rivayetinde, İmam Zaman ile haberleşme dahil, bekleyenlerin görevlerinden bahsedilmektedir.[7] |
8 | وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَأُولَـٰئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّـهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ ۚ وَحَسُنَ أُولَـٰئِكَ رَفِيقًاVe kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse o ve o çeşit kişiler Allah'ın,nîmetleriyle nîmetlendirdiǧi peygamberlerle,gerçeklerle, şehitlerle ve iyi adamlarla eş olur, onlara katılırlar ve onlar, ne de güzel arkadaştır. | Nisa:69 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde, Nebiler peygamberlerdir, Salihler İmam Ali'dir (a.s.), Şehitler Hasaneyn'dir (a.s.), Salihler imamlardır ve "Hasona Ola'eka", Kaim'dir (a.s).[8] |
9 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَO, bir mâbuttur ki Peygamberini, müşrikleri istemese de dini, bütün dinlere üst olsun diye doǧru yolla ve gerçek dinle göndermiştir. | Saff:33Tevbe:9 | Mehdi hükümetinde islam'ın küreselleşmesi.[9] |
10 | وَذَكِّرْهُم بِأَيَّامِ اللَّـهِ onlara Allah'ın günlerini an diye | İbrahim:5 | İmam Bakır'dan (a.s) rivayet edildiğine göre Allah'ın günleri üç gündür: Ka'im'in ayağa kalktığı gün, Rac'at günü ve kıyâmet günü.[10] |
11 | قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِRabbim dedi, onların tekrar dirilecekleri günedek mühlet ver, yaşat beni. Şüphe yok ki dedi, sen, mühlet verilmişlerdensin. Malûm vaktin gelip çatacaǧı günedek. | Hicr:36-38 | İmam Sadık'tan (a.s) yapılan bir rivayete göre, bu ayette bilinen zaman, Muhammed (s.a.a) ailesinin Kaim'inin kiyam zamanı olarak tefsir edilmistir.[11] |
12 | وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَAndolsun ki biz sana, tekrarlanan yedi âyeti ve pek büyük olan Kur'ân'ı verdik. | Hicr:87 | İmam Bakır'ın (a.s) bir rivayetinde "سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي", imamlar, ve "قُرْآنَ الْعَظِيمَ" ise Imam zaman olarak tefsir edilmiştir.[12] |
13 | وَمَن قُتِلَ مَظْلُومًا فَقَدْ جَعَلْنَا لِوَلِيِّهِ سُلْطَانًا فَلَا يُسْرِف فِّي الْقَتْلِ ۖ إِنَّهُ كَانَ مَنصُورًاve kim, zulümle öldürülürse mîrasçısına, öldürene karşı bir kudret ve salâhiyet verdik ancak öldürmede aşırı gitmemeli; şüphe yok ki yardıma da mazhar edilmiştir o. | İsra:33 | İmam Sadık'tan (a.s.) yapılan bir rivayete göre bu ayet, İmam Hüseyin (a.s) ve onun velisi Hz. Mehdi (a.s) ile ilgilidir.[13] |
14 | وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ ۚ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًاVe de ki: Gerçek geldi, bâtıl yok olup gitti, şüphe yok ki bâtıl, zâten yok olur gider. | İsra:81 | Ayetin tefsirinde İmam Bakır'dan (a.s) İmam Kaim (a.s) kıyam ettiğinde batıl hükümetin yıkılacağı rivayet edilmiştir.[14] |
15 | يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحِيطُونَ بِهِ عِلْمًاÖnlerinde ne varsa onu da bilir, artlarında ne varsa onu da ve onların bilgisi, bunu ihata edemez. | Ta-Ha:110 | İmam Sadık'tan (a.s) "وَمَا خَلْفَهُمْ" ifadesinin anlamının Hz. Mehdi (a.s)'nin haberi olduğu rivayet edilmiştir.[15] |
16 | وَلَقَدْ عَهِدْنَا إِلَىٰ آدَمَ مِن قَبْلُ فَنَسِيَ وَلَمْ نَجِدْ لَهُ عَزْمًاAndolsun ki daha önce Âdem'le de ahitleşmiştik de unutmuştu ve onu, bilerek, isteyerek günah işleyen bir adam olarak da bulmamıştık. | Ta-Ha:115 | Bu ayetin tefsirinde İmam Bakır'dan (a.s) gelen bir rivayete dayanarak Allah, kendisinin rabliği, İslam Peygamberinin peygamberliği ve Şii imamların imamatı hakkında ve ayrıca Mehdi hakkında (Allah onun vasıtasıyla dinine yardım eder, onun sayesinde hükumetini ortaya koyar ve düşmanlarından intikam alır) peygamberlerle ahit yaptı.[16] |
17 | قُلْ كُلٌّ مُّتَرَبِّصٌ فَتَرَبَّصُوا ۖ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَىٰDe ki: Hepimiz beklemekte, gözetlemekteyiz, siz de gözetip durun, yakında bileceksiniz, doǧru yola sâhib olanlar kimlermiş, doǧru yolu bulan kimmiş.á. | Ta-Ha:135 | İmam Kazım'dan (a.s) gelen bir rivayette "Sirat"ın Hz. Kaim (a.s)'a olduğu söylenmekte ve "Hidayet" ona itaat edenle ilgilidir.[17] |
18 | وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ حَتَّىٰ أَتَانَا الْيَقِينُVe cezâ gününü yalanlardık. Bize ölüm gelip çatıncaya dek. | Müddessir:46-47 | "Yomeddin" (يَوْمِ الدِّينِ), Hz. Mehdi'nin zuhur edeceği güne kesinlik olarak yorumlanmaktadır.[18] |
19 | وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًve görünen ve gizli olan nîmetlerini size yaydı, tamamladı. | Lokman:20 | İmam Musa bin Cafer (a.s) bir rivayette, Gayib imama iç bereketi tefsir etmiştir.[19] |
20 | وَلَئِن جَاءَ نَصْرٌ مِّن رَّبِّكَ لَيَقُولُنَّ إِنَّا كُنَّا مَعَكُمْve Rabbinden bir yardım ve zafer de gelirse bu çeşit kişiler, biz sizinleyiz derler. | Ankebut:10 | İmam Sadık'tan (a.s) Rabbin yardımının anlamının Hz. Kaim (a.s) olduğu rivayet edilmiştir.[20] |
21 | وَيُرِيدُ اللَّـهُ أَن يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَHalbuki Allah, sözleriyle, gerçeǧi yerine getirmek ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu. Böylece de suçlular istemese de gerçeǧi gerçek olarak izhâr etmeyi ve bâtılın boşluǧunu bildirmeyi murâd etmekteydi. | Enfal:7-8 | Ayetin tefsirinde İmam Bakır'ın (a.s) bir rivayetinde, batılı yok eden, imam zaman kabul edilir.[21] |
22 | إِنَّ اللَّـهَ مُبْتَلِيكُم بِنَهَرٍ فَمَن شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي Allah sizi bir ırmakla sınayacak. Kim o ırmaǧın suyundan içerse benden deǧil. | Bakara:249 | İmam Sadık'tan (a.s) şu ayetin altında alıntılanmıştır: İmam Zaman'ın (a.s) ashabı, Talut Ashabı gibi imtihan edilmektedir.[22] |
23 | وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍAndolsun zamana. Şüphe yok ki insan, elbette zararda, ziyanda. | Asr:1-2 | İmam Sadık'tan (a.s) gelen bir rivayette, bu ayetteki "Asr" anlamı, Kaim'in (a.s) zuhur ve kiyam zamanıdır.[23] |
24 | وَذَٰلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِişte budur hükümleri sâbit doǧru kitaplardaki din de. | Beyyine:5 | İmam Sadık'ın (a.s) rivayetine göre "دِينُ الْقَيِّمَةِ", Hz. Kaim (a.s) olarak kabul edilmiştir.[24] |
25 | سَلَامٌ هِىَ حَتَّىٰ مَطْلَعِ الْفَجْرِEsenliktir, o gece, gün ışıǧıncaya dek sürer. | Kadr:5 | İmam Sadık'ın (a.s) bir hadisinde "Matla'el-Fajr" ifadesi, Hz. Kaim'in (a.s) faraci (zuhuru) olarak yorumlanmıştır.[25] |
26 | وَالنَّهَارِ إِذَا تَجَلَّیVe ışıyınca, güne. | Leyl:2 | İmamların (a.s) bazı hadislerinde, bu "gün"(النَّهَارِ) ayetinin altında, Imam zamanın (a.s) zuhuruna tefsir edilmiştir.[26] |
27 | وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَاVe ışıdıǧı zaman güne. | Şems:3 | İmam Sadık (a.s) bu ayetteki "gün"ü bir rivayette Hz. Kaim'e (a.s) tefsir etmiştir.[27] |
28 | وَالْفَجْرِAndolsun aǧaran sabaha. | Fecr:1 | İmam Sadık (a.s) bu ayette "Fecr"ı Kaim olarak tefsir etmiştir.[28] |
29 | وَالسَّمَاءِ ذَاتِ الْبُرُوجِAndolsun burçları bulunan göǧe. | Büruc:1 | Bu ayette geçen "Buruj" (الْبُرُوجِ) kelimesinin anlamının, birincisi Ali (a.s) ve sonuncusu Mehdi (a.s) olan imamlar olduğu Peygamber Efendimiz'den rivayet edilmiştir.[29] |
30 | هَلْ أَتَاک حَدِیثُ الْغَاشِیةِ وُجُوهٌ یوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌ عَامِلَةٌ نَّاصِبَةٌ تَصْلَیٰ نَارًا حَامِیةًGeldi mi sana her yanı ve herkesi kavrayıp kaplayan o felâketin haberi? O gün yüzler eǧilirler. Çalışıp çabalarlar, zahmete girip yorulurlar. Pek kızgın ateşe atılırlar. | Gaşiye:1-4 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde bu ayet, Hz. Kaim'in kıyamı olarak tefsir edilmiştir.[30] |
31 | فَلَا أُقْسِمُ بِالْخُنَّسِ الْجَوَارِ الْكُنَّسِArtık andolsun dönüp kaybolan. Doǧup yürüyen ve burçlarına giren yıldızlara. | Tekvir:15-16 | İmam Bakır'ın (a.s) bir rivayetinde bu ayet, Imam zamanın geybatina ve onun yeniden zuhuruna işaret etmektedir.[31] |
32 | فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍArtık o gündür pek güç bir gün. Kâfirlere kolay deǧildir. | Müddessir:9-10 | İmam Sadık'tan (a.s) bu ayetin İmam Zaman'ın zuhuruna ve kiyamina atıfta bulunduğu rivayet edilmiştir.[32] |
33 | حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ أَضْعَفُ نَاصِرًا وَأَقَلُّ عَدَدًاSonunda, vaadedilen şeyi gördüler mi artık bilirler kimmiş yardımcısı daha zayıf ve sayı bakımından taraftarı daha az? | Cin:24 | İmam Kâzım (a.s) bir rivayette bu ayeti Imam zaman ve ashabı olarak kabul etmiştir.(Yani kâfirler, İmam Zaman ve yardımcılarının zayıf ve sayıca az olmadığını görürler.)[33] |
34 | خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَGözleri yerde, üstlerine aşaǧılık çökmüş; işte onlara vaadedilen gün, bugündür. | Me'aric:44 | İmam Bakır (a.s) bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmaktadır: Vaat edilen gün, Hazreti Kaim'in (a.s.) zuhur edeceği gündür.[34] |
35 | وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِVe öyle kişilerdir onlar ki cezâ gününü gerçek bilirler. | Me'aric:26 | İmam Bakır (a.s) bu ayet hakkında şöyle buyurmaktadır: Ceza gününün anlamı, Hazreti Kaim'in (a.s.) zuhur günüdür.[35] |
36 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَصْبَحَ مَاؤُكُمْ غَوْرًا فَمَن يَأْتِيكُم بِمَاءٍ مَّعِينٍDe ki: Haber verin bana, suyunuz, tamâmıyla batıp çekiliverse artık kimdir size bir akarsu pınarı peydahlayacak? | Mülk:30 | İmamların (a.s.) rivayetlerinde bu ayet, Hz. Mehdi (a.s.)'nin zuhuru ve onun dünya çapındaki adaleti olarak yorumlanmıştır.[36] |
37 | يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّـهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَAllah nûrunu, aǧızlarıyla üfleyip söndürmek isterler ve Allah'sa nûrunu tamamlayacak, kuvvetlendirecektir ve isterse kâfirlerin zoruna gitsin, istemesinler. | Saff:8 | İmam Musa Kazım (a.s.) "وَاللَّـهُ مُتِمُّ نُورِهِ" tabiri hakkında şöyle buyurmaktadır: Yani Hz. Kaim'in (a.s.) vilayeti.[37] |
38 | اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاBilin ki Allah, yeryüzünü, ölümünden sonra diriltir. | Hadid:17 | İmam Bakır'ın (a.s) bir rivayetinde yeryüzünün dirilişi Hz. Mehdi tarafından tefsir edilmektedir.[38] |
39 | يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِSuçlular, yüzlerindeki alâmetten tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulurlar. | Rahman:41 | İmam Sadık'tan (a.s) bir rivayette: Kıyam sırasında Allah, Imam zamana yüzleri tanıma izni verir.[39] |
40 | فَوَرَبِّ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَGerçekten de andolsun göǧün ve yeryüzünün Rabbine ki hiç şüphe yok, gerçektir o, nasıl siz konuşup söylüyorsunuz. | Zariyat:23 | İmam Zeynu-l Abidin'in (a.s) bir rivayetinde "حَقٌّ", İmam Zaman'ın kiyamina tefsir edilmiştir.[40] |
41 | وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍ يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِVe dinle o nidâ edenin, yakın bir yerden baǧıracaǧı gün, sesini. O gün, o baǧrışı, gerçek olarak işitecekler; işte o gündür kabirlerden çıkış günü. | Kaf:41-42 | İmam Sadık'ın (a.s) bir hadisinde, "الصَّيْحَةَ" İmam Zaman'ın adına, "يَوْمُ الْخُرُوجِ" de Raj'at olarak tefsir edilmektedir.[41] |
42 | لَوْ تَزَيَّلُوا لَعَذَّبْنَا الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا{{br}onlardan ellerinizi çekti sizin; birbirlerinden seçilip ayrılmış olsalardı, onlardan kâfir olanları elbette elemli bir azapla azaplandırırdık. | Fetih:25 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde, ayetin anlamı, münafıkların ve kâfirlerin azabını, nesillerindeki müminlerin ortaya çıkmasına kadar ertelemektir.[42] |
43 | قُل لِّلَّذِينَ آمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ أَيَّامَ اللَّـهِ لِيَجْزِيَ قَوْمًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَÎmân edenlere de ki: İşlediklerine karşılık cezâ vermesi için, Allah'ın günlerinin gelip çatacaǧını ummayanların suçlarını, şimdilik örtsünler. | Casiye:14 | İmam Sadık'tan (a.s) bir hadiste, İmam Zaman'ın kiyam günü Allah'ın günlerinden biridir.[43] |
44 | هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَن تَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَOnlar, kıyâmetin kopmasından başka bir şey mi bekliyorlar ki ansızın kopuverir başlarına ve onlar, anlamazlar bile. | Zuhruf:66 | İmam Bakır (a.s.)'ın bir rivayetinde "بَغْتَةً سَّاعَةَ" tefsirinde, saatin manasını Hz. Mehdi'nin zuhuru ve kiyamidir.[44] |
45 | وَلَمَنِ انتَصَرَ بَعْدَ ظُلْمِهِ فَأُولَئِكَ مَا عَلَيْهِم مِّن سَبِيلٍVe kim, zulme karşı savunursa bu çeşit kişileri suçlu saymaya bir yol yoktur. | Şura:41 | Tefsir-i Kumî'de İmam Bakır'dan rivayet edilen bir rivayete göre: Ayet, İmam Zaman ve ashabının Emevîlerden, inkarcılardan ve Nasibilerden intikamı olarak tefsir edilmektedir.[45] |
46 | مَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الْآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ ۖ وَمَن كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِن نَّصِيبٍKim, âhiret kazancı isterse kazancını arttırırız ve kim, dünyâ kazancını isterse ona da dünyâya âit şeylerin bir kısmını veririz ve âhiretten bir nasîbi yoktur onun. | Şura:20 | "مَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِن نَّصِيبٍ", Hazreti Kaim (a.s.) ile doğru hükümette hissesi veya menfaati olmayacağı anlamına gelir.[46] |
47 | سَنُرِیهِمْ آیاتِنَا فِی الْآفَاقِ وَفِی أَنفُسِهِمْ حَتَّیٰ یتَبَینَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُYakında delillerimizi, âlemde de göstereceǧiz, kendi varlıklarında da, böylece sonucu, onlarca da apaçık anlaşılacaktır ki o. | Fussilet:53 | İmam Bakır (a.s) bir rivayette bu ayeti Hz. Kaim'in (a.s.) kiyamiı ve zuhuru olarak tefsir etmiştir.[47] |
48 | لِّنُذِیقَهُمْ عَذَابَ الْخِزْی فِی الْحَیاةِ الدُّنْیاDerken onlara, dünyâ yaşayışında, aşaǧılık azâbını tatsınlar diye uǧursuz günlerde bir kasırgadır, yolladık. | Fussilet:16 | İmam Zaman'ın (a.s) kiyaminden önce, inatçı muhaliflerin dünyevi cezalandırılmasına "عَذَابَ الْخِزْی" tefsiri.[48] |
49 | وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَینَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَیٰ عَلَی الْهُدَیٰ فَأَخَذَتْهُمْ صَاعِقَةُ الْعَذَابِ الْهُونِ بِمَا کانُوا یکسِبُونَSemûd'aysa doǧru yolu gösterdik de onlar, körlüǧü, hidâyetten üstün görüp sevdiler, onları da, kazandıklarına karşılık aşaǧılatıcı bir azâbın gelip çatıvermesiyle helâk ettim. | Fussilet:17 | İmam Sadık (a.s) bu ayetteki "Semud"u Şiilerden bir topluluğa, "Yıldırım"ı da Imam zamanin ortaya çıktığı zaman kılıcın azabına tefsir etmiştir.[49] |
50 | وَأَشْرَقَتِ الْأَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَاVe ışıklanmıştır yeryüzü, Rabbinin nûruyla. | Zümer:69 | İmam Sadık'tan (a.s.) "Yeryüzünün Rabbi"nin, yeryüzünün İmamı anlamına geldiği rivayet edilmiştir, zuhur ettikten sonra insanlar onun nurundan yararlanırlar.[50] |
51 | وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَأَهُ بَعْدَ حِینٍOnun doǧruluǧunu, bir müddet sonra mutlaka bilip anlayacaksınız. | Sad:88 | İmam Bakır'dan (a.s) gelen bir rivayette "وَلَتَعْلَمُنَّ", Kaim (a.s.) ayrıldığında anlamına gelir.[51] |
52 | وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَVe şüphe yok ki İbrâhim de onun taraftarlarındandı elbet. | Saffat:83 | İmamlar ve Hz. Mehdi ve Şii özellikleri hakkında.[52] |
53 | وَلَوْ تَرَىٰ إِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَأُخِذُوا مِن مَّكَانٍ قَرِيبٍVe dehşetli bir korkuya kapıldıkları ve hiçbirinin kurtulamayıp en yakın bir yerde azâba uǧratıldıkları gün, bir görsen onları. | Sebe':51 | Biharü'l-Enver'de Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhuru sırasında Süfyani'ın ayrılışınin bu ayetin örneklerinden biri olduğunu gösteren Peygamber (s.a.a) ve İmam Bakır (a.s)'dan rivayetler vardır.[53] |
54 | قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنظَرُونَDe ki: Fetih günü, kâfir olanlar imana gelseler de faydası yok ve onlara mühlet de verilmeyecek. | Secde:29 | Hazreti Sadık'tan (a.s) rivayet edilmiştir: fetih günü, dünyanın Hazreti Kaim'e (a.s) açıldığı gündür.[54] |
55 | وَلَنُذِيقَنَّهُم مِّنَ الْعَذَابِ الْأَدْنَىٰ دُونَ الْعَذَابِ الْأَكْبَرِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَBiz, belki dönerler diye pek büyük azaptan önce de onlara yakın bir azâbı tattıracaǧız mutlaka. | Secde:21 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde, "Ekber cezası"nın "zamanın sonunda Kaim'in (a.s) kılıçla ayrılması" olduğu anlaşılmaktadır.[55] |
56 | وَیوْمَئِذٍ یفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَBirkaç yıl içinde; emir, önde de Allah'ın, sonda da ve o gün inananlar, ferahlayacak, sevinecek. | Rum:4 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetine göre: O gün müminlerin mutluluğu, Hazreti Kaim'in (a.s) kiyami ve zuhuru sebebiyledir.[56] |
57 | إِن نَّشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِم مِّنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَDileseydik gökten bir delîl indirirdik onlara, onun karşısında başlarını eǧerlerdi, kalakalırlardı. | Şu'arâ:4 | İmam Bakır'dan (a.s.) rivayet edilmiştir: Bu ayet, adı gökten duyurulacak olan Muhammed (a.s.) ailesinin Kaimi hakkında nazil olmuştur.[57] |
58 | أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ ﴿٢٠٥﴾ ثُمَّ جَاءَهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ ﴿٢٠٦﴾ مَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَDiyelim ki yıllarca onları yaşattık, geçindirdik de. Sonra onlara vaadedilen azap geldi. O yaşayıp geçinmeleri, onları herhangi bir sûretle kurtarabilir mi ki? | Şu'arâ:205-207 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde bu ayetin tefsirinde "sما كَانُوا يُوعَدُون" İmam Zaman'ın kiyami ve zuhuruna, "ما كَانُوا يُمَتَّعُون" ifadesi de Beni Ümeyye'ye tefsir edilmektedir.[58] |
59 | اللَّـهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ ۖ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ ۖ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونَةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ ۚ نُّورٌ عَلَىٰ نُورٍ ۗ يَهْدِي اللَّـهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاءAllah ışıǧıdır göklerin ve yeryüzünün. Işıǧının örneǧi, kandil konan bir yere benzer, orada bir kandil var, kandil, bir sırça içinde, sırça da parıl-parıl parlayan bir yıldız sanki; doǧuda da olmayan, batıda da olmayan kutlu zeytin aǧacından yakılmış; ateş dokunmadan da yaǧı, hemen ışık verecek; nûr üstüne nûr. Allah, doǧru yolu gösterir nûruyla dilediǧine. | Nur:35 | İmam Ali'den (a.s) bir rivayette, "Allah, nuruyla dilediğini hidayete erdirir." Mehdi (a.s)'ye tefsir edilmiştir.[59] |
60 | الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ ۗ وَلِلَّـهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِO kişilerdir onlar ki onları yeryüzünde yerleştirdik mi namaz kılarlar, zekât verirler, iyiliǧi emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve bütün işlerin sonucu, Allah'a varır. | Hac:41 | Bazı hadislerde bu ayet, Hz. Mehdi (a.s) ve ashabına tefsir edilmiştir.[60] |
61 | وَيَقُولُونَ لَوْلَا أُنزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِّن رَّبِّهِ ۖ فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ لِلَّـهِ فَانتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَVe derler ki: Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya. De ki: Gaip, ancak ve ancak Allah katında, hemen bekleyin siz ve şüphe yok ki ben de sizinle berâber beklemekteyim. | Yunus:20 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde, "geyb"ı Hazreti Kaim'e tefsir etmiştir.[61] |
62 | أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَن يَخْسِفَ اللَّـهُ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَKötülük düzenleri kuranlar emin mi oldular Allah'ın, onları yere batırmayacaǧından, yahut hiç anlamadıkları bir yerden başlarına bir azap gelmeyeceǧinden. | Nahl:45 | İmam Sadık'ın (a.s) ayetin tefsiri ile ilgili bir rivayetinde, Muhammed (s.a.a) ailesinden bir adamın üç yüz on üç kişi ve "Hasf-Baydâ" ile birlikte zuhurunden bahsedilir.[62] |
63 | أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَAllah'ın emri gelip çatmada, sakın hemencecik gelmesini istemeyin. O, müşriklerin şirk koştuklarından münezzehtir ve yücedir. | Nahl:1 | İmamların (a.s) hadislerinde "أَمْرُ اللَّهِ "ın anlamı, İmam Zaman'ın (a.s) zuhuruna işaret etmektedir.[63] |
64 | حَتَّىٰ إِذَا اسْتَيْأَسَ الرُّسُلُ وَظَنُّوا أَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَاءَهُمْ نَصْرُنَا فَنُجِّيَ مَن نَّشَاءُ ۖ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَSonucu peygamberler, tamâmıyla ümitlerini kesip tamamıyla inkâr edileceklerini sandıkları zaman yardımımız gelmiştir de dilediǧimizi kurtarmışızdır. Fakat azâbımız, suçlu topluluktan hiçbir sûretle geriye çevrilemez. | Yusuf:110 | Ali'nin (a.s) bir rivayetinde, müminlerin gaybet döneminde sıkıntılı bir hayatları vardır, ta ki Allah'ın yardımıyla (imam zamanın zuhur etmesiyle) işlerinde bir açılım oluncaya kadar.[64] |
65 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّـهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. | Nisa:59 | Ayetin tefsirinde gayib imamın faydası, bulutun ardındaki güneşe benzetilir ki, güneş bulutla örtülse bile insanlar güneşin ışığından faydalanırlar.[65] |
66 | وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَGöklerde ve yeryüzündekiler, istekleriyle ve zorla ona teslîm olmuşlardır ve her şey de, sonucu, gerisin geriye, dönüp onun tapısına varacaktır. | Âl-İ İmran:83 | İmam Sadık'ın (a.s) bir rivayetinde bu ayet, İmam Zaman'ın zuhuruna ve onun aracılığıyla herkesi tevhid kelimesine doğru yönlendirmesine işaret etmektedir.[66] |
67 | يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِن قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْرًا ۗ قُلِ انتَظِرُوا إِنَّا مُنتَظِرُونَRabbinin bâzı delilleri geldiǧi gün hiç kimseye, önceden iman etmemişse, yahut inancından bir hayır kazanmamışsa o günkü inanması fayda etmez. De ki: Bekleyin ve biz de beklemekteyiz zâten. | En'am:158 | İmam Sadık (a.s), "يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ" gününün anlamını, Hz. Kaim'in zuhur günü olarak kabul etmiştir ve "ayat"in anlamını imamlara, "bekleyen ayet"in anlamını da imam zamana tefsir etmiştir.[67] |
68 | وَمِن قَوْمِ مُوسَىٰ أُمَّةٌ یهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ یعْدِلُونَMûsâ kavminden bir topluluk vardı ki halkı doǧru yola sevk ederler ve adâletle muâmelede bulunurlardı. | A'raf:159 | İmam Sadık'tan (a.s) bir rivayette: Musa (a.s) kavminden bazı müminler, Hz. Mehdi (a.s)'nin ashabından olacaktır.[68] |
69 | قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍLût, size karşı koyacak gücüm, kuvvetim olsaydı, yahut da kuvvetli bir aşîretim olsaydı da ona sıǧınsaydım dedi. | Hud:80 | İmam Sadık (a.s), gücü, Kaim'in (a.s) kuvveti olarak ve güçlü sütunu, Imam zamanin ashabı ve arkadaşları olarak yorumladı.[69] |
70 | أُذِنَ لِلَّذِينَ يُقَاتَلُونَ بِأَنَّهُمْ ظُلِمُوا ۚ وَإِنَّ اللَّـهَ عَلَىٰ نَصْرِهِمْ لَقَدِيرٌKendileriyle savaşa girişilenlere, zulme uǧradıklarından dolayı savaşmaya izin verildi ve şüphe yok Allah'ın, onlara yardım etmeye gücü yeter elbette. | Hac:39 | İmam Sadık (a.s), Hz. Kaim (a.s) ile ilgili bu ayeti bilir, kıyam ettiğinde İmam Hüseyin (a.s) için kan isteyecektir.[70] |
71 | إِنَّهُمْ يَكِيدُونَ كَيْدًا وَأَكِيدُ كَيْدًا فَمَهِّلِ الْكَافِرِينَ أَمْهِلْهُمْ رُوَيْدًاŞüphe yok ki onlar, bir düzendir, kurup duruyorlar. Ve ben de onlara karşı koyup duruyorum. Artık mühlet ver kâfirlere mühlet ver onlara az bir müddet. | Tarık:15-17 | İmam Sadık'tan (a.s) rivayet edilmiştir: Mühletin kâfirler için anlamı, onlara Imam zamanin kıyamına ve zuhuruna kadar mühlet verilmesidir.[71] |
72 | أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاءَ الْأَرْضِ ۗ أَإِلَـٰهٌ مَّعَ اللَّـهِ ۚ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَYoksa darda kalana, duâ ettiǧi zaman icâbet eden ve kötülüǧü gideren ve sizi, yeryüzüne sâhip kılan mı hayırlı? Allah'la berâber bir başka mâbut var mı? Ne de az düşünmedesiniz.[72] | Neml:62 | Bazı rivayetlerde, söz konusu âyet Hz. Mehdi (as)'ın kiyami şeklinde tefsir edilmiş, "Muztar" manası da Imam zaman'a (a.s) tefsir edilmiştir.[73] |
Kaynakça
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s.327.
- ↑ Tusi, Al-Ghaibah, 1411 h.k, s.184.
- ↑ Tusi, Al-Tibyan, Dar Ihya Al-Turath al-Arabi, cilt.7, s.457.
- ↑ Sadouq, Kemaluddin, 1395 h.k, cilt 1, sayfa 18.
- ↑ Kuleyni, al-Kafi, 1407 h.k, cilt 8, 313.
- ↑ Majlesi, Bihar al-Anwar, 1403 h.k, cilt.52, s.229.
- ↑ Nomani, Al-Ghaibah, 1397 h.k, s.199.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 1, s. 142-143.
- ↑ Feyz Kaşani, Tefsir el-Safi, 1415 h.k, cilt 2, s.338.
- ↑ Bahrani, Al-Burhan, 1374 h.ş, cilt.3, s.286.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 2, s.242.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 2, sayfa 250.
- ↑ Ibn Qolawaieh, Kamel al-Ziyarat, 1356 h.ş, s.63.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, cilt 8, s.287.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 2, s.65.
- ↑ Safar Qomi, Basair al-Darrajat, 1404 h.k, cilt 1, s.70.
- ↑ Estarabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 317.
- ↑ Kufi, Tefsir Fırat el-Kufi, 1410 h.k, s.658.
- ↑ Sadouq, Kemaluddin, 1395 h.k, cilt 2, s.368.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 2, sayfa 149.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 2, s.50.
- ↑ Nomani, Al-Ghaibah, 1397 h.k, s.316.
- ↑ Sadouq, Kemaluddin, 1395 h.k, cilt 2, s.656.
- ↑ Estrabadi, Al-Zahira ayetlerinin te'avili, 1409 h.k, s.801.
- ↑ Estrabadi, Zahira ayetlerinin te'avili, 1409 h.k, s. 794.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, cilt 2, sayfa 425.
- ↑ Estrabadi, Al-Zahira ayetlerinin te'avili, 1409 h.k, s. 778.
- ↑ Estrabadi, Al-Zahira ayetlerinin te'avili, 1409 h.k, s. 778.
- ↑ Müfid, El-Ihtisas, 1413 h.k, s.224.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, cilt 8, s.50.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, Cilt 1, sayfa 341.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, Cilt 1, sayfa 343.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, Cilt 1, sayfa 343.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 701.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, cilt 8, s.287.
- ↑ Aroosi Huwayzi, Noor al-Saghalain, 1415 h.k, cilt 5, s.387.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, Cilt 1, sayfa 432.
- ↑ Aroosi Huweizi, Tefsir Noor al-Saqlain, 1415 h.k, cilt 5, s.242.
- ↑ Saffar Qomi, Basair al-Darraj, 1404 h.k, cilt 1, s.356.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 596.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 2, s.327.
- ↑ Aroosi Howizi, Tefsir Noor al-Saqlain, 1415 h.k, cilt 5, s.70.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 558-559
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 552.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 2, sayfa 278.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, Cilt 1, sayfa 436.
- ↑ Nomani, Al-Ghaibah, 1397 h.k, s.269.
- ↑ Nomani, Al-Ghaibah, 1397 h.k, s.269.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 777.
- ↑ Feyz Kaşani, Tefsir el-Safi, 1415 h.k, cilt 4, s.331.
- ↑ Kuleyni, Al-Kafi, 1407 h.k, cilt 8, s.287.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 486.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 2, s.57.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 438.
- ↑ Bahrani, Al-Burhan, 1374 h.ş, cilt.4, s.401.
- ↑ Tabari, Dalailu-l Imame, 1413 h.k, s. 464-465.
- ↑ Estrabadi, Taweel Al-Ayat al-Zahira, 1409 h.k, s. 383-384.
- ↑ Yazdi Haeri, Zam al-Nasab, 1422 h.k, cilt 1, s.79.
- ↑ Bahrani, Al-Muhaja fima nazl fi al-Qaim al-Hicjah (a.s), 1427 h.k, s.159.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 2, s.87.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 1, s. 65-66.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 1, s. 65-66.
- ↑ Nomani, Al-Ghaibah, 1397 h.k, s.198.
- ↑ Taberi, Dalail al-Imamah, 1413 h.k, s.471.
- ↑ Khazaz Qomi, Kefayeh al-Athar, 1401 h.k, s. 54-55.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 1, s.13.
- ↑ Sadouq, Kemaluddin, 1395 h.k, cilt 2, s.357.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 2, s.32.
- ↑ Ayashi, Tefsir al-Ayashi, 1380 h.k, cilt 2, sayfa 157.
- ↑ Hayeri Yazdi, Ilzam al-Nasib, 1422 h.k, cilt 2, s.277.
- ↑ Qomi, Tefsir al-Qami, 1404 h.k, cilt 2, sayfa 416.
- ↑ Gölpınarlı, Abdülbaki, Kur'an tercümesi.
- ↑ Aroosi Howeyzi, Tefsir Noor al-Saqlain, 1415 h.k, cilt 4, s.94.
Bibliyografi
- Ibn Qolawieh, Cafer bin Muhammed, Kamel al-Ziyarat, Abdul Hossein Amini tarafından düzeltildi, Necef, Dar al-Martzawieh, 1356 h.ş.
- Estrabadi, Ali, Tawheel Al-Ayat al-Zahira fi Fadael al-Utrah al-Tahirah, düzelten Hossein Wali, Kum, Al-Nashar al-Islami Institute, 1409h.k.
- Bahrani, Seyyed Hashem bin Suleiman, al-Barhan fi Tafsir al-Qur'an, Kum, Baas Enstitüsü, 1374 h.ş.
- Bahrani, Seyyed Hashem, Al-Muhaja fima nazl fi al-Qaim al-Hicjah, araştıran Talib Zaki, Kum, Dar al-Moudah, 1427 h.k.
- Khazaz Razi, Ali bin Muhammed, Kifaya al-Athar fi Nass Ala al-Aimma al-Athna Ashar, revize eden Abdul Latabf Kohmari, Bidar, Kum, 1401 h.k.
- Sadouq, Muhammed bin Ali, Kamal al-Din ve Tammam Al-Naimah, düzenleyen Ali Ekber Ghafari, Tahran, Islamia, AH 1395.
- Saffar, Muhammed bin Hasan, Basair al-Darajat fi Fz'il Ale Muhammad, revize eden Mohsen bin Abbas Ali Kuche Baghi, Kum, School of Ayetullah al-Marashi al-Necefi, 1404 h.k.
- Tabari, Muhammed bin Jarir, Dalail al-Imamah, İslami Araştırmalar bölümünün düzeltilmesi, Al-Baas Enstitüsü, Kum, Baas, 1413 h.k.
- Tusi, Muhammed bin Hassan, al-Tabyan fi Tafsir al-Qur'an, ahmad Qusayr Ameli tarafından yapılan araştırma, Beyrut, Dar Ihya al-Trath al-Arabi, Bita.
- Tusi, Muhammed bin Hassan, Al-Ghaibah li-l Hucca, düzelten Ebadullah Tehrani ve Ali Ahmad Naseh, Kum, Dar al-Maarif al-Islamiya, 1411 h.k.
- Aroosi Huwaizi, Abd Ali bin Juma, Tefsir Noor al-Saqlain, araştıran Seyyed Hashim Rasouli Mahalati, Qom, Ismailian Publications, 1415 A.H.
- Ayashi, Muhammed Bin Masoud, Tefsir Al-Ayashi, Seyyed Hashim Rasouli Mahalati tarafından düzenlendi, Tahran, Al-Muttabah Al-Alamiya, 1380 h.k.
- Faiz Kaşani, Mohammad Mohsen bin Shah Mortaza, Tafsir al-Safi, Hossein Alami tarafından düzenlendi, Tahran, Al-Sadr School, 1415 h.k.
- Qomi, Ali bin İbrahim, Tefsir al-Qami, Tayyab Mousavi Jazayeri tarafından düzeltildi, Kum, Dar al-Katab, 1404 h.k.
- Kuleyni, Muhammed bin Yaqub, Al-Kafi, Ali Ekber Ghafari ve Muhammed Akhundi tarafından revize edildi, Tahran, Dar al-Katb al-Islamiya, 1407 h.k.
- Kufi, Fırat İbn İbrahim, Tefsir Fırat el-Kufi, Kazem Mohammad, Tahran, Al-Tabar ve İslami Rehberlik Bakanlığı Yayıncılık Enstitüsü tarafından düzeltildi, H. 1410.
- Majlesi, Mohammad Baqir, Bihar al-Anwar, Beyrut, Dar Ahya al-Trath al-Arabi, 1403 h.k.
- Mufid, Muhammed bin Muhammed, Al-IKhtisas, düzelten Ali Ekber Ghafari ve Mahmoud Moharrami Zarandi, Kum, Al-Anqar-e-Alami Lalfiyyah Al-Sheikh Al-Mufid, 1413 h.k.
- Nu'mani, Mohammad Bin Ibrahim, Al-Ghaibah li-n No'mani, Düzenleyen Ali Ekber Ghafari, Tahran, Sadouq Yayınevi, 1397 h.k.
- Yezdi Hayiri, Ali, Ilzam al-Nasib fi Isbat el-Hujjah al-Ghaib, editör: Ashur Ali, Beyrut, Al-Alami Institute, 1422 h.k.