Silsiletu’z Zeheb Hadisi
Silsiletu’z-Zeheb (Altın Silsile) Hadisi (Arapça: حديث سلسلة الذهب); İmam Rıza’nın (a.s) Merv’e doğru giderken Nişabur’da beyan ettiği tevhit ve şartları babındaki kudsi hadisidir. İmam Rıza (a.s) bu hadiste kendisini (imametin) tevhidin şartı bilmektedir.
Bu hadis, Allah Resulü’ne (s.a.a) kadar uzanan ravilerin hepsinin masum imamlardan (a.s) olması ve nihayetinde de Allah-u Teâlâ’ya ulaşması hasebiyle “Altın Silsile” manasına gelen “Silsiletu’z-Zeheb” hadisi olarak meşhur olmuştur.
Hadisin Metni
Silsiletu’z-Zeheb Hadisi
اللَّه جَلَّ جَلَالُهُ یقُولُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ حِصْنِی فَمَنْ دَخَلَ حِصْنِی أَمِنَ مِنْ عَذَابِی قَالَ فَلَمَّا مَرَّتِ الرَّاحِلَةُ نَادَانَا بِشُرُوطِهَا وَ أَنَا مِنْ شُرُوطِهَا
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “La İlahe İllallah» benim kalemdir; o halde kim kaleme girerse, azabımdan güvende olur.” İmam’ın merkebi hareket ettiği sırada, İmam (a.s) yüksek bir sesle şöyle buyurdu: “Bu kaleye girmenin şartları vardır ve ben de o şartlardan birisiyim.”
İbn-i Babeveyh, et-Tevhid, s. 49.
|
Şeyh Saduk et-Tevhid kitabında İshak b. Rahıveyh’in şöyle söylediğini nakletmektedir: İmam Rıza (a.s) Horasan yolunda Nişabur şehrine geldiğinde, oradan çıkıp Memun'un yanına gideceği sırada, o şehirdeki raviler İmam’ın (a.s) yanına gelerek şöyle arz ettiler: “Ey Allah Resulü'nün (s.a.a) oğlu! Bizim şehrimizden ayrılacakken bize faydalanmamız için bir hadis buyurmayacak mısınız?” Hadisçilerin bu isteği üzerine, İmam Rıza (a.s) oturmuş olduğu tahtırevandan başını çıkararak şöyle buyurdu:
“Babam Musa b. Cafer’den, o da babası Cafer b. Muhammed'den, o da babası Muhammed b. Ali'den, o da babası Ali b. Hüseyin'den, o da babası Hüseyin b. Ali'den, o da babası Ali b. Ebu Talib'den, o da Allah Resulü’nden (s.a.a) şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir: Cebrail'den Allah-u Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu duydum: “La İlahe İllallah» benim kalemdir. O halde kim kaleme girerse, azabımdan güvende olur.” İmam’ın (a.s) merkebi hareket ettiği sırada, İmam (a.s) yüksek bir sesle şöyle buyurdu: “Bu kaleye girmenin şartları vardır ve ben de o şartlardan birisiyim.”[1]
“Silsiletu’z-Zeheb” Olarak Adlandırılma Sebebi
Bu hadis “Altın Silsile” manasına gelen “Hadis-i Silsiletu’z-Zeheb” olarak bilinmektedir. Bu isimle adlandırılmasının sebebi, hadisin senedindeki ravilerin hepsinin masumlardan (a.s) olmasından kaynaklanmaktadır. Yani İmam Rıza (a.s) babasından (a.s) ve o Hazret de İmam Ali’ye (a.s) kadar babalarından ve İmam Ali de (a.s) Hz. Resul-ü Kibriya dan (s.a.a) ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) de Allah-u Teâlâ’dan nakletmektedir. Dolayısıyla bu hadis, kudsi hadis sayılmaktadır.[2]
Şerh
Şeyh Saduk İmam Rıza’nın (a.s) sözlerini naklettikten sonra, “et-Tevhit” kitabında şöyle yazmaktadır: İmam Rıza’nın (a.s) sözlerinin manası şudur: Benim imametimi ikrar etmek “La İlahe İlallah”ın şartlarındandır ve ben Allah tarafından itaati farz olan imamım.[3]
Hadisin Kitabeti
İmam Rıza (a.s) Nişabur’a girdiğinde Ebu Zer’a Razi, Muhammed b. Eslem Tusi ve çok sayıda muhaddis ve ravi İmam’ın (a.s) huzuruna gelerek, İmam’dan (a.s) Allah Resulü’nden (s.a.a) bir hadis nakletmesini istediler. Bunun üzerine İmam Rıza (a.s) hadisin metnini kıraat etti. Bazı raporlara göre bu hadisi yirmi binden fazla kişi yazmıştır. Bir rivayette ise, o günde yazmaya hazır yirmi dört bin kişinin sayıldığı belirtilmiştir.[4]
Ehlisünnet Kaynakları
Ehlisünnet kaynakları da bu hadisi nakletmiş ve onlardan çoğu “وانا من شروطها” (ve ben onun şartlarındanım) cümlesini de zikretmiştir.[5][6] Ehlisünnet kaynaklarının bazısında bu hadisin bir deliye okunması durumunda şifa bulacağı (iyileşeceği) bile belirtilmiştir.[7] İbn-i Sabbağ Maliki bu hadisi beyan ettikten sonra, ondan azametle söz etmektedir.[8]
İlgili Konular
Kaynakça
Bibliyografi
- İbn-i Hacer Heytemi Mekki, Ahmed (974), Sevaiku’l Muhrika, Şerketu’t-Tabaatu’l Fenniyyetu’l Müttehide fi Mısır, Kahire, Çap-ı Dovvum, 1385.
- İbn-i Sabbağ Maliki, Ali b. Muhammed b. Ahmed (885), el-Fusulu’l Muhimme fi Marifeti Ehvali’l Eimme (a.s), Müessese-i A’lemi, Tahran, Çap-ı Dovvum.
- Emin, Seyyid Muhsin, A’yanu’ş-Şia, Daru’t-Taaruf, Beyrut, 1403.
- Saduk, Muhammed b. Ali, et-Tevhid, muhakkık: Haşim Hüseyni, Kum, Camiayı Müderrisin, 1398.
- Saduk, Muhammed b. Ali, Sevabu’l Amal ve İkabu’l Amal, Tercüme: Ali Ekber Gaffari, c. 1, Tahran, Saduk.
- Kunduzi el-Hanefi, Süleyman b. İbrahim, Yenabiu’l Mevedde, Daru’l Irakiyye, el-Kazımiyye ve İntişarat-ı Muhammedi, Kum, Çap-ı Heştom, 1385.
- Munavi (Menavi), Abdurrauf, Feyzu’l Kadir fi Şerhi Camiu’s-Sağir, Daru’l Fikir, Beyrut, 1391, Çap-ı Dovvum.