İmam Rıza'nın Ziyaretnamesi
Yakarış |
Dualar
Kumeyl Duası • Tevessül Duası • Ahd Duası • İftitah Duası • Ebu Hamza Duası • Arefe • Nudbe Duası • Simat Duası • Ferec Duası • Salavatı Şabaniye • Cevşen-i Kebir • Mucir Duası • Seher Duası • Alkame Duası |
Meşhur Ziyaretler
Aşura Ziyareti • Nahiye-i Mukaddese Ziyareti • Varis Ziyareti • Eminullah • Camie Kebire • Al-i Yasin |
Dua Kitapları
Mefatihu'l Cinan • Sahife-İ Seccadiye • Misbahu'l Müteheccid • İkbalu'l A'mal • Miftahu'l Felah |
Ziyaretname, Sevgi, saygı ve ihtiram izharında bulunmak ve manevi feyizler almak için dini liderlerin huzurunda ya kabirlerinde hazır bulunmak veya kutsal bir mekânı veya muhterem bir zatı ziyaret etmek (görmek) anlamına gelen bir çeşit ibadettir. Ziyaret, her zaman İslam’ın beğendiği bir ibadet ve tarih boyunca Müslümanların ilgi ve titizlikle üzerinde durduğu bir ameldir. Manevi bir çok eseri olan ve çokça sevap verileceği vaat edilen bu ibadet (ziyarette bulunmak) Şiaların nezdinde özel bir konuma sahiptir. Şia kültüründeki önemli yerinden dolayı, bu amel, Şiaların özelliklerinden ve sembollerinden sayılmaktadır.
Sevgiyi ibraz etmenin yollarından birisi de ziyarettir. Ziyaretlerin başında canımızdan ve sahip olduğumuz tüm değerlerden daha üstün olan din önderlerimizin, peygamberlerin, Ehlibeyt'in ve Allah'ın veli kullarının ziyareti gelir. Ölüleri bile ziyaret etmek, onları anmakla ilgili büyük sevap ve mükafatlar vaat edilmiştir. Özellikle şehitleri ziyaret etmek tavsiye edilmiştir. Onlar bizim ziyaretimizden, ettiğimiz dualardan ve tevessüllerden haberdardırlar.
İslam Kültüründe Ziyaretin Yeri
Kur’an-ı Kerim, sarih bir şekilde ziyaretin müstahap olduğuna değinmemiştir. Ancak bazı ayetlerden kabir ziyaretlerinin Müslümanlar arasında kaçınılmaz bir adet olduğu çıkarılmaktadır. Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) münafıklara cenaze namazı kıldırmaktan, dua etmekten ve yanlarında bulunmaktan men edilmesini ortaya koyan ayetler gibi: “Onlardan ölmüş olan hiçbirine asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resulünü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.” (Tövbe, 84)
Tefsiri kaynaklara göre, bu ayet, Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) münafıklara cenaze namazı kıldırmasını ya da kabirleri başında durarak onlara dua etmesini yasaklamıştır.[1] Tabersi, tefsirinde tasrih etmiştir ki bu yasak ve nehiy, kabirlerin başında durarak onlara dua etmenin meşru bir ibadet olduğuna delalet etmektedir, eğer böyle olmasaydı, Allah Teâlâ, münafıkların kabirleri başında durmaktan Peygamberimizi men etmezdi.[2]
Tarihi kaynaklar da Müslümanların her zaman dini önderlerin kabir ziyaretlerine özel bir önem verdiklerini ortaya koymaktadır. Hz. Resul-ü Kibriya Efendimizin (s.a.a) kabr-i şerifleri o günden günümüze kadar Müslümanların ziyaretgâhına dönüşmüştür.
Ehlibeyt Mektebinde Ziyaret
Hz. Fahri Kâinat Efendimizin (s.a.a) ziyaret edilmesinin müstahap olduğunu ortaya koyan hadisler, Şia ve Sünniler nezdinde tevatür haddindedir.[3] Bu sebeple Müslümanlar eski zamanlardan beri Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) kabr-i şeriflerini ziyaret etmektedirler. Bu önem, Şia kültüründe daha çoktur. Şialar, Hz. Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) ziyaretinin yanı sıra, Ehlibeyt İmamlarının (a.s) kabr-i şeriflerini ziyaret etmeye de çok önem vermekte ve Şia mektebinde, İmamların ziyaret edilmesi, mektebin önemli ibadetlerinden biri sayılmaktadır. İmam Rıza (a.s) ziyareti, dost ve Şiaları için bir ahit ve sözleşme olarak tanıtmıştır.[Not 1]
[4]
Ehlibeyt İmamlarının (Allah’ın selamı üzerlerine olsun) ziyaret edilmesi, Şia açısından onların misyon, amaç ve ideallerine bir vefa göstergesi ve onların velayet haklarını yerine getirmek olarak değerlendirilmektedir; bu perspektife göre Hz. Resulullah ve İmamlar, velayet makamına sahiptirler ve hatta ölümlerinden sonra dahi onların makamları mahfuzdur.
Ziyaretin Faydaları
Peygamberlerin, Ehlibeyt'in ve Allah'ın veli kullarının mübarek mezarlarını ziyaret etmek, şevkten kaynaklanan görüşme ve görüşme şevkidir; ziyaretçi evliyalarla görüşmeye sabırsızlanan kimsedir.
Allah'ın mübarek kullarını ziyaret etmek, onların muhabbet çeşmesinde gönlü yıkamak ve onların velayet rüzgarının ruhta esmesidir; ziyaret, bilincin nişanesi ve daha fazla bilinç kazanmak için atılan adımdır.
Ziyaret, nefsi temizlemek, ruhu arındırmak için bir vesile ve nefsi muhasebe etmek için uygun bir ortamdır.
Ziyaret, risalet ücretini ödemek için atılan bir adımdır; çünkü ziyaret Ehlibeyt'e olan sevginin ifadesidir. "De ki: Ben buna (risaletime) karşı Ehlibeyt'ime sevgi dışında sizden hiç bir ücret istemiyorum."[5]
Ziyaret, masum imamla yeniden biat etmek, ona bağlı olduğunu bildirmek, batıl olan her şeyden uzak duracağını ilân etmek, hak cephesinde yer almak ve safını belirlemektir. Çünkü ziyaret, ziyaret edilen Allah'ın veli kulu ile dost olanla dost ve ona düşman olanla, babası, kardeşi ve evladı dahi olsa düşman olacağına dair ahitleşmedir.
Ziyaret, nur kaynağından daima nur almak ve ilahi feyz vasıtası olandan feyz talep etmektir, "Eğer Allah'ın hücceti olmasaydı yer kendi ehlini yutardı."[6]
Ziyaret, fakir ve aciz insanın, gaybî hazineyle ilişkisi olan kerim ve cömert bir kimsenin türbesinde feyiz ve marifet kazanmasıdır. Günahkâr ve pişman olan insanın, Allah katında haysiyet ve değeri olan kutlu zata tevessül edip, onu Allah katında şefaatçi kılmasıdır.
Masum İmamların Ziyaretlerinin Faziletleri
Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.a) ve Masum Ehlibeyt İmamları (a.s) kâmil insanlar ve Allah nezdinde en sevgili kullardır. Allah’a yakınlık ve takvada zirvededirler ve Allah onları her türlü günah ve hatadan pak karar kılmıştır. Ehlibeyt'e (a.s) sevgi beslemek de ilahî emirlerden, onlara düşmanlık ise Allah’a düşmanlık mesabesindedir.[7] İlahî takva ve yakınlığa ulaşmak, Ehlibeyt'i sevmeden ve onların velayetini kabul etmeden mümkün değildir.
Bu açıklamayla ziyaretin faziletini anlamak mümkündür; çünkü ziyaret, masum önderlerle (a.s) irtibat kurmanın en üstün yollarından biridir. Bu da insanın tevfik elde etmesine ve maneviyat kazanmasına neden olur. Yine imamlara saygı ve ihtiram gösterilmesi, zair (ziyaretçi) ve imam arasındaki kalbi bağı güçlendirir ve gerçekte onların manevi yol ve gidişatlarının devamına sebep olur.
Günahların bağışlanması, Masum İmamların şefaatinden yararlanma ve hacet ve dileklerin kabul olması gibi faydalar da masum imamların ziyareti ile gerçekleşebilmektedir.
Ziyaretin faziletini ortaya koyan bazı hadisler:
- İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her bir imamın, onu sevenleri ve sizlerin (Şiaları) üzerinde, bir ahdi vardır. O vazifeye tam bir şekilde vefa etmek, onların kabirlerini gerektirdiği gibi ziyaret etmekle olur. Öyleyse her kim (onları) büyük bir ilgi ile ziyaret eder, onların ilgi duydukları şeyi de kabul ederse imamlar, kıyamet gününde şefaatçileri olacaklardır.”[8]
- İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: “Her kim beni bu garip (Meşhed) şehrinde ziyaret edecek olursa, kıyamet gününde üç yerde onun yanına geleceğim ve onu korkudan uzak tutacağım: insanlara amel defterleri sağ ve sol taraflarından verildiğinde, Sırat köprüsünden geçildiğinde ve amellerinin terazi ve mizana konulduğunda.”
İmam Rıza (a.s) Ziyaretinin Fazileti
İmam Rıza'yı (a.s) ziyaret etmenin faziletleri sayılmayacak kadar fazladır. Fakat burada onlardan sadece bazılarına değineceğiz.
- Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Yakında benim bedenimden bir parça Horasan toprağında defnedilecek. Allah, onu ziyaret eden müminlere cenneti farz kılacak ve bedenini cehenneme haram kılacaktır."
Başka bir hadiste ise şöyle geçer: "Allah, onu ziyaret eden gamlıların gamını giderecek, onu ziyaret eden günahkârın günahını affedecektir."
- İmam Musa Kâzım'ın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Kim oğlum Ali'nin kabrini ziyaret edecek olursa, Allah katında kabul olmuş yetmiş hac sevabı alır."
- İmam Rıza'dan (a.s) şöyle rivayet edilmiştir:
"Horasan'da bir türbe var ki bir zaman gelecek meleklerin gelip gittiği yer olacak. Sura üfürülünceye kadar sürekli meleklerden bir grup yere inecek ve bir grup da göğe çıkacaktır."
Bunun üzerine, "Ey Resulullah'ın (s.a.a) evladı! Hangi türbeden bahsediyorsunuz?" diye sordukları zaman şöyle buyurmuştur:
"O türbe Tus'tadır; vallahi o cennet bahçelerinden bir bahçedir. Kim o türbede beni ziyaret edecek olursa, Resulullah'ı (s.a.a) ziyaret etmiş gibi olur ve Allah Teala bu ziyaret nedeniyle onun için beğenilmiş bin hac ve kabul olmuş bin umre sevabı yazar; ben ve babalarım kıyamet günü onun şefaatçileri oluruz."
- İmam Muhammed Taki'den (a.s) şöyle rivayet edilir:
"Kim Tus'ta babamın hakkının bilincinde olarak onu ziyaret edecek olursa; ben, Allah Teala tarafından onun için cenneti tazmin ediyorum."
- İmam Ali Naki (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kimin Allah'a bir haceti olursa, gusül etmiş olduğu halde ceddim Rıza'nın (a.s) kabrini Tus'da ziyaret etsin, kabrinin başı ucunda iki rekât namaz kılsın ve namazın kunutunda hacetini Allah'tan istesin. Allah Teala onun, günah ve akrabalarla ilişkiyi kesmek dışındaki dua ve isteklerini kabul eder. İmam Rıza'nın kabrinin olduğu yer, cennet mekanlarından bir mekandır; Allah Teala, o mekanı ziyaret eden her mümini, cehennem ateşinden kurtarıp cennete götürür."[9]
İmam Rıza'nın (a.s) Ziyaretnamesi
Ziyaretname |
اللَّهُمَّ طَهِّرْنِي وَ طَهِّرْ لِي قَلْبِي وَ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَ أَجْرِ عَلَى لِسَانِي مِدْحَتَكَ وَ الثَّنَاءَ عَلَيْكَ فَإِنَّهُ لا قُوَّةَ إِلا بِكَ اللَّهُمَّ اجْعَلْهُ لِي طَهُورا وَ شِفَاءً Okunuşu: Anlamı: Allah'ım! Beni temizle, kalbimi temizle, göğsüme genişlik ver, dilime senin hamd ve övgünü akıt. Doğrusu sana dayanmayan hiçbir güç yoktur. Allah'ım! Bunu bana temizlik ve şifa kıl.
بِسْمِ اللَّهِ وَ بِاللَّهِ وَ إِلَى اللَّهِ وَ إِلَى ابْنِ رَسُولِ اللَّهِ حَسْبِيَ اللَّهُ تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ اللَّهُمَّ إِلَيْكَ تَوَجَّهْتُ وَ إِلَيْكَ قَصَدْتُ وَ مَا عِنْدَكَ أَرَدْتُ Okunuşu: Anlamı:
اللَّهُمَّ إِلَيْكَ وَجَّهْتُ وَجْهِي وَ عَلَيْكَ خَلَّفْتُ أَهْلِي وَ مَالِي وَ مَا خَوَّلْتَنِي وَ بِكَ وَثِقْتُ فَلا تُخَيِّبْنِي يَا مَنْ لا يُخَيِّبُ مَنْ أَرَادَهُ وَ لا يُضَيِّعُ مَنْ حَفِظَهُ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِ مُحَمَّدٍ [وَ آلِهِ] وَ احْفَظْنِي بِحِفْظِكَ فَإِنَّهُ لا يَضِيعُ مَنْ حَفِظْتَ Okunuşu: Anlamı:
اللَّهُمَّ طَهِّرْنِي وَ طَهِّرْ لِي قَلْبِي وَ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَ أَجْرِ عَلَى لِسَانِي مِدْحَتَكَ وَ مَحَبَّتَكَ وَ الثَّنَاءَ عَلَيْكَ فَإِنَّهُ لا قُوَّةَ إِلا بِكَ وَ قَدْ عَلِمْتُ أَنَّ قِوَامَ دِينِي التَّسْلِيمُ لِأَمْرِكَ وَ الاتِّبَاعُ لِسُنَّةِ نَبِيِّكَ وَ الشَّهَادَةُ عَلَى جَمِيعِ خَلْقِكَ اللَّهُمَّ اجْعَلْهُ لِي شِفَاءً وَ نُورا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Okunuşu: Anlamı:
اللَّهُ اَكْبَرُ لاَ اِ لَهَ إِلاَّ ٱللَّهُ سُبْحَانَ ٱللَّهِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ Okunuşu: Anlamı:
بِسْمِ اللَّهِ وَ بِاللَّهِ وَ عَلَى مِلَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ وَ أَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدا عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ وَ أَنَّ عَلِيّا وَلِيُّ اللَّهِ Okunuşu:
أَشْهَدُ أَنْ لا إِلَهَ إِلا اللَّهُ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ وَ أَشْهَدُ أَنْ مُحَمَّدا عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ وَ أَنَّهُ سَيِّدُ الْأَوَّلِينَ وَ الْآخِرِينَ وَ أَنَّهُ سَيِّدُ الْأَنْبِيَاءِ وَ الْمُرْسَلِينَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَ رَسُولِكَ وَ نَبِيِّكَ وَ سَيِّدِ خَلْقِكَ أَجْمَعِينَ صَلاةً لا يَقْوَى عَلَى إِحْصَائِهَا غَيْرُكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى أَمِيرِ الْمُؤْمِنِينَ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ عَبْدِكَ وَ أَخِي رَسُولِكَ الَّذِي انْتَجَبْتَهُ بِعِلْمِكَ وَ جَعَلْتَهُ هَادِيا لِمَنْ شِئْتَ مِنْ خَلْقِكَ وَ الدَّلِيلَ عَلَى مَنْ بَعَثْتَهُ بِرِسَالاتِكَ وَ دَيَّانَ [دَيَّانِ] الدِّينِ بِعَدْلِكَ وَ فَصْلَ [فَصْلِ] قَضَائِكَ بَيْنَ خَلْقِكَ وَ الْمُهَيْمِنَ [الْمُهَيْمِنِ] عَلَى ذَلِكَ كُلِّهِ وَ السَّلامُ عَلَيْهِ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَكَاتُهُ. اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى فَاطِمَةَ بِنْتِ نَبِيِّكَ وَ زَوْجَةِ وَلِيِّكَ وَ أُمِّ السِّبْطَيْنِ الْحَسَنِ وَ الْحُسَيْنِ سَيِّدَيْ شَبَابِ أَهْلِ الْجَنَّةِ الطُّهْرَةِ الطَّاهِرَةِ الْمُطَهَّرَةِ التَّقِيَّةِ النَّقِيَّةِ الرَّضِيَّةِ الزَّكِيَّةِ سَيِّدَةِ نِسَاءِ أَهْلِ الْجَنَّةِ أَجْمَعِينَ صَلاةً لا يَقْوَى عَلَى إِحْصَائِهَا غَيْرُكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى الْحَسَنِ وَ الْحُسَيْنِ سِبْطَيْ نَبِيِّكَ وَ سَيِّدَيْ شَبَابِ أَهْلِ الْجَنَّةِ الْقَائِمَيْنِ فِي خَلْقِكَ وَ الدَّلِيلَيْنِ عَلَى مَنْ بَعَثْتَ [بَعَثْتَهُ] بِرِسَالاتِكَ وَ دَيَّانَيِ الدِّينِ بِعَدْلِكَ وَ فَصْلَيْ قَضَائِكَ بَيْنَ خَلْقِكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ عَبْدِكَ الْقَائِمِ فِي خَلْقِكَ وَ الدَّلِيلِ عَلَى مَنْ بَعَثْتَ بِرِسَالاتِكَ وَ دَيَّانِ الدِّينِ بِعَدْلِكَ وَ فَصْلِ قَضَائِكَ بَيْنَ خَلْقِكَ سَيِّدِ الْعَابِدِينَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ عَبْدِكَ وَ خَلِيفَتِكَ فِي أَرْضِكَ بَاقِرِ عِلْمِ النَّبِيِّينَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ الصَّادِقِ عَبْدِكَ وَ وَلِيِّ دِينِكَ وَ حُجَّتِكَ عَلَى خَلْقِكَ أَجْمَعِينَ الصَّادِقِ الْبَارِّ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُوسَى بْنِ جَعْفَرٍ عَبْدِكَ الصَّالِحِ وَ لِسَانِكَ فِي خَلْقِكَ النَّاطِقِ بِحُكْمِكَ [بِحِكْمَتِكَ] وَ الْحُجَّةِ عَلَى بَرِيَّتِكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى عَلِيِّ بْنِ مُوسَى الرِّضَا الْمُرْتَضَى عَبْدِكَ وَ وَلِيِّ دِينِكَ الْقَائِمِ بِعَدْلِكَ وَ الدَّاعِي إِلَى دِينِكَ وَ دِينِ آبَائِهِ الصَّادِقِينَ صَلاةً لا يَقْوَى عَلَى إِحْصَائِهَا غَيْرُكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ عَبْدِكَ وَ وَلِيِّكَ الْقَائِمِ بِأَمْرِكَ وَ الدَّاعِي إِلَى سَبِيلِكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى عَلِيِّ بْنِ مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَ وَلِيِّ دِينِكَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى الْحَسَنِ بْنِ عَلِيٍّ الْعَامِلِ بِأَمْرِكَ الْقَائِمِ فِي خَلْقِكَ وَ حُجَّتِكَ الْمُؤَدِّي عَنْ نَبِيِّكَ وَ شَاهِدِكَ عَلَى خَلْقِكَ الْمَخْصُوصِ بِكَرَامَتِكَ الدَّاعِي إِلَى طَاعَتِكَ وَ طَاعَةِ رَسُولِكَ صَلَوَاتُكَ عَلَيْهِمْ أَجْمَعِينَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى حُجَّتِكَ وَ وَلِيِّكَ الْقَائِمِ فِي خَلْقِكَ صَلاةً تَامَّةً نَامِيَةً بَاقِيَةً تُعَجِّلُ بِهَا فَرَجَهُ وَ تَنْصُرُهُ بِهَا وَ تَجْعَلُنَا مَعَهُ فِي الدُّنْيَا وَ الْآخِرَةِ اللَّهُمَّ إِنِّي أَتَقَرَّبُ إِلَيْكَ بِحُبِّهِمْ وَ أُوَالِي وَلِيَّهُمْ وَ أُعَادِي عَدُوَّهُمْ فَارْزُقْنِي بِهِمْ خَيْرَ الدُّنْيَا وَ الْآخِرَةِ وَ اصْرِفْ عَنِّي بِهِمْ شَرَّ الدُّنْيَا وَ الْآخِرَةِ وَ أَهْوَالَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ. Okunuşu: Allahumme salli elâ Muhammed’in abdike ve Resûlike ve nebiyyike ve seyyedi halgike ecme’în; salâten lâ yagvâ elâ ihsâihâ ğeyruke. Allahumme salli elâ Emîr’îl mû’minîne Aliyy’ebne Ebî Tâlib’in abdike ve ehî Resûlik ellezîn tecebtehu bi ilmike ve ce’eltahu hâdiyen limen şi’te min halgike ved delîle elâ men be’astehu bi risâletike ve deyyâned – dînî bi’adlike ve fasli gazâike beyne halgike vel muheymine elâ zalike kullehi vesselamu aleyhi ve rahmetullahi ve berekâtuh. Allahumme salli elâ Fâtimet’e binti nebiyyike ve zevceti veliyyike ve ummes-sebtaynil Hesen’i vel Hüseyn’i seyyedey şebâbi ehlil cennet ettuhratit-tâhiratil mutahherat et-tagiyyetin nagiyyetir-raziyyetiz-zekiyyeti seyyideti nisâi ehlil cenneti ecmeîn, salâten lâ yagvâ elâ ihsâiha ğayruk. Allahumme salli alel Hasan’i vel Hüseyn’i sibtay nebiyyeke ve seyyidey şebâbi ehlil cennetil gâimeyni fîy halgike ved-delîleyni elâ men be’aste bi risâletike ve deyyâneyid-dîni bi adlike ve fasley gazâike beyne hâlgik. Allahumme salli elâ Aliyy’ibnil Huseyn’i abdikel gâimi fî halgike val-delîli elâ men be’aste bi risâletike ve deyyanid-dîni bi adlike ve fasli gazâike beyne halgike seyyidil âbidîn. Allahumme salli elâ Muhammed ibni Aliyy’in abdike ve hilâfetike fî arzike Bagir’i ilmin nebiyyîn. Allahumme salli elâ Ca’fer’ibni Muhammedin is sâdigi abdike ve veliyye dînike ve huccetike elâ halgike ecmaînes sâdigil bârr. Allahumme salli elâ Mûse-bni Ca’fer’in abdikes sâlihi ve lisânike fi halgiken-natigi bi hukmike vel hucceti elâ beriyyetik. Allahumme salli elâ Aliyy’ibni Mûser-Rizâ’l Murtaza abdike ve veliye dînikel gâimi bi adlike ved dâe ilâ dînike ve dîni âbâihis sâdigîne salâten lâ yegvâ elâ ihsâiha ğayruk. Allahumme salli alâ Muhammed ibni Aliyy’en abdike ve veliyyekel gâimi bi emrike ved-dâe ilâ sebîlik. Allahumme salli elâ Aliyy’ebni Muhammed’in abdike ve veliyye dînik. Allahumme salli alel Hesen’ibni Aliyy’enil âmili bi emrikel gâimi fî halgike ve huccetikel mûeddî en nebiyyike ve şâhidike elâ halgikel mahsûsi bi kerâmetiked-dâe ilâ tâ’etike ve tâ’eti Resûlike salavâtuke aleyhim ecmeîn. Allahumme salli elâ Huccet’ike ve veliyyikel gâimi fîy halgike salâten tâmmeten nâmiyeten bâgiyeten tu’eccelu bihâ ferecehu ve tensuruhu bihâ ve tec’alunâ me’ahu fîd dunyâ vel ahireh. Allahumme innî etegarrebu ileyke bi hubbehim ve uvâlîy veliyyehum ve u’âdîy aduvvehum ferzugnîy bihim heyrad-dunyâ vel âhireti vâsrif annîy bihim şerred-dunyâ vel ahireti ve ehvâle yevmil giyâmet. Anlamı: Allah'ım! Senin halis kulun ve Resulünün kardeşi olan Emirü'l-Müminin Ali İbn Ebu Talib'e rahmet eyle; onu kendi ilmin ve hikmetinle bütün yaratıkların arasından seçtin ve mahlukatından istediğin kimselere ön-der ve mesajını ulaştırmakla görevlendirdiğin kimselere kılavuz, adalet üzere dini uygulayan ve bütün bunlara tanık ve insanlar arasında hakem kıldın. Allah'ın selâm ve bereketleri onun üzerine olsun. Allah'ım! Peygamberinin kızı, velinin eşi, Peygamberin iki torunu, cennet gençlerinin efendileri Hasan ve Hüseyin'in annesi, tertemiz, tahir, mutahhar, takvalı, arınmış, Allah'ın razı olduğu, temizlenmiş ve bütün cennet kadınlarının efendisi Fatıma'ya senden başkasının sayamayacağı kadar (fazla) rahmet eyle. Allah'ım! Peygamberin iki torunu, cennet gençlerinin efendileri, yarattıkların arasında kıyam eden ve risaletlerin için gönderdiklerine delil ve kılavuz olan, adaletinle din işlerinde hakim olan ve yarattıkların arasında son hükmü veren Hasan ve Hüseyin'e rahmet eyle. Allah'ım! Yarattıkların arasında kıyam eden, risaletlerin için gönderdiklerine delil ve kılavuz olan, adaletinle dinin hakimi olan, yarattıkların arasında son hükmü veren ibadet edenlerin ziyneti Ali b. Hüseyin'e (İmam Zeynelabidin'e) rahmet eyle. Allah'ım! Kulun, yeryüzündeki halifen ve peygamberlerin ilmini yaran Muhammed b. Ali'ye (İmam Muhammed Bâkır'a) rahmet eyle. Allah'ım! Kulun, dininin velisi, bütün yarattıklarına hüccetin olan iyiliksever Cafer b. Muhammed es-Sadık'a (yani İmam Cafer Sadık'a) rahmet eyle. Allah'ım! Salih kulun ve yaratıklarının arasında sözcün, hükmünle konuşan ve yarattıklarına hüccetin olan Musa b. Cafer'e (Musa Kâzım'a) rahmet eyle. Allah'ım! Has kulun ve dininin velisi olan ve adaletinle dinini ayakta tutan Sen'in ve kendi sadık babalarının dinine davet edip rızanı kazanmış olan Ali b. Musa Rıza'ya (İmam Rıza'ya) senden başkasının saymaya kadir olmayacağı kadar (fazla) rahmet eyle. Allah'ım! Has kulun ve velin, emrini ayakta tutan ve Sen'in yoluna davet eden Muhammed b. Ali'ye (İmam Muhammed Taki'ye) rahmet eyle. Allah'ım! Has kulun ve dinin velisi Ali b. Muhammed'e (İmam Ali Naki'ye) rahmet eyle. Allah'ım! Emrinle amel eden, yarattıklarının arasında dinini ayakta tutan, peygamberinin tarafından hakkı eda eden, hüccetin ve halkına şahidin olan, lütfuna has kılınan, (insanları) sana ve Resulüne itaate davet eden Hasan b. Ali'ye (İmam Hasan Askeri'ye) ve o yüce zatların hepsine rahmet ve selâm eyle. Allah'ım! Yarattığın insanların arasında dinini ayakta tutan hüccetin ve velinin (Hz. Mehdi'nin) zuhurunda acele ederek ona yardımcı olacak ve bizi dünya ve ahirette onunla beraber kılacak, ebedi ve bâki kalacak, sürekli artacak bir rahmet eyle. Allah'ım! O yüce zatların sevgisi ve dostluğu vasıtasıyla dergahına yakınlık arıyorum. Onların dostlarını dost, düşmanlarını ise düşman biliyorum. Öyleyse onların vasıtasıyla dünya ve ahiret hayrını bana nasip eyle. Onların aracılığıyla dünya ve ahiret şerrini ve kıyamet gününün korkusunu benden uzaklaştır.
السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَلِيَّ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا حُجَّةَ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا نُورَ اللَّهِ فِي ظُلُمَاتِ الْأَرْضِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا عَمُودَ الدِّينِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ آدَمَ صِفْوَةِ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ نُوحٍ نَبِيِّ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلِ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ إِسْمَاعِيلَ ذَبِيحِ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ مُوسَى كَلِيمِ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ عِيسَى رُوحِ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللَّهِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ أَمِيرِ الْمُؤْمِنِينَ عَلِيٍّ وَلِيِّ اللَّهِ وَ وَصِيِّ رَسُولِ رَبِّ الْعَالَمِينَ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ فَاطِمَةَ الزَّهْرَاءِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ الْحَسَنِ وَ الْحُسَيْنِ، سَيِّدَيْ شَبَابِ أَهْلِ الْجَنَّةِ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ عَلِيِّ بْنِ الْحُسَيْنِ زَيْنِ الْعَابِدِينَ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ مُحَمَّدِ بْنِ عَلِيٍّ بَاقِرِ عِلْمِ الْأَوَّلِينَ وَ الْآخِرِينَ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ الصَّادِقِ الْبَارِّ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا وَارِثَ مُوسَى بْنِ جَعْفَرٍ السَّلامُ عَلَيْكَ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ الشَّهِيدُ السَّلامُ عَلَيْكَ أَيُّهَا الْوَصِيُّ الْبَارُّ التَّقِيُّ أَشْهَدُ أَنَّكَ قَدْ أَقَمْتَ الصَّلاةَ وَ آتَيْتَ الزَّكَاةَ وَ أَمَرْتَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهَيْتَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَ عَبَدْتَ اللَّهَ [مُخْلِصا] حَتَّى أَتَاكَ الْيَقِينُ السَّلامُ عَلَيْكَ يَا أَبَا الْحَسَنِ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَكَاتُهُ. Okunuşu: Esselamu aleyke yâ vârise Mûsâ Kelîmillah. Esselamu aleyke yâ vârise Îsa Rûhillah Esselamu aleyke yâ vârise Muhammed’in Resûlillah Esselamu aleyke yâ vârise Emîr’il-mû’minîne Aliyy’en Veliyyellah’i ve vasiyye Resûli Rabbil âlemîn. Esselamu aleyke yâ vârise Fatimet’ez-Zehrâi Esselamu aleyke yâ vârisel Hasan’i vel Hüseyn’i seyyidey şebâbi ehlil cennet. Esselamu aleyke yâ vârise Aliyy’ebnil Hüseyn’i Zeynilâbidîn. Esselamu aleyke yâ vârise Muhammed ibni Aliyy’en Bagir’i ilmil evvelîne vel âhirîn. Esselamu aleyke yâ vârise Ca’fer ibni Muhammed’inis -Sadig’il Bârr. Esselamu aleyke yâ vârise Mûse’bni Ca’fer. Esselamu aleyke eyyuhes-seddîg’uş şehîd. Esselamu aleyke eyyuhel vasiyyul Bârrut-takiy. Eşhedû enneke gad egamtes-salâte ve âteytez zekâte ve emerte bil ma’rufi ve neheyte anil münkeri ve abedtellahe hettâ etâkel yegîn. Esselamu aleyke yâ Ebel Hasan’i rahmetullahi ve berekâtuh. Anlamı: Selâm olsun sana ey Allah'ın seçkin kulu Adem'in (ilminin) varisi! Selâm olsun sana ey Allah'ın peygamberi Nuh'un (hilminin) varisi! Selâm olsun sana ey Allah'ın halili İbrahim'in varisi! Selâm olsun sana ey İsmail Zebihullah'ın varisi! Selâm olsun sana ey Musa Kelimullah'ın varisi! Selâm olsun sana ey İsa Ruhullah'ın varisi! Selâm olsun sana ey Muhammed Resulullah'ın varisi! Selâm olsun sana ey Allah'ın velisi ve âlemlerin Rabbinin elçisinin vasisi Emirü'l-Müminin'in varisi! Selâm olsun sana ey Fatımatü'z-Zehra'nın varisi! Selâm olsun sana ey cennet gençlerinin efendileri Hasan ve Hüseyin'in varisi! Selâm olsun sana ey ibadet edenlerin ziyneti Ali b. Hüseyin'in (İmam Zeynelabidin'in) varisi! Selâm olsun sana ey önceki ve sonrakilerin ilmini açıklayıp izah eden Muhammed b. Ali'nin (İmam Bâkır'ın) varisi! Selâm olsun sana ey sadık ve salih Cafer b. Muhammed'in (İmam Cafer Sadık'ın) varisi! Selâm olsun sana ey Musa b. Cafer'in (İmam Musa Kâzım'ın) varisi! Selâm olsun sana ey sıddık ve şehit! Selâm olsun sana ey (Peygamber'in) vasisi, salih ve muttaki kişi! Şehadet ederim ki sen namazı dosdoğru kıldın, zekatı verdin, iyiliğe emrettin ve kötülükten sakındırdın ve ölünceye kadar Allah'a ibadet ettin. Selâm olsun sana ey Ebe'l-Hasan Rıza! Allah'ın rahmet ve bereketleri senin üzerine olsun. Sonra kendini parmaklıklara yapıştır ve şöyle de: اللَّهُمَّ إِلَيْكَ صَمَدْتُ مِنْ أَرْضِي وَ قَطَعْتُ الْبِلادِ رَجَاءَ رَحْمَتِكَ فَلا تُخَيِّبْنِي وَ لا تَرُدَّنِي بِغَيْرِ قَضَاءِ حَاجَتِي وَ ارْحَمْ تَقَلُّبِي عَلَى قَبْرِ ابْنِ أَخِي رَسُولِكَ صَلَوَاتُكَ عَلَيْهِ وَ آلِهِ بِأَبِي أَنْتَ وَ أُمِّي يَا مَوْلايَ أَتَيْتُكَ زَائِرا وَافِدا عَائِذا مِمَّا جَنَيْتُ عَلَى نَفْسِي وَ احْتَطَبْتُ عَلَى ظَهْرِي فَكُنْ لِي شَافِعا إِلَى اللَّهِ يَوْمَ فَقْرِي وَ فَاقَتِي فَلَكَ عِنْدَ اللَّهِ مَقَامٌ مَحْمُودٌ وَ أَنْتَ عِنْدَهُ وَجِيهٌ. Okunuşu: Anlamı:
اللَّهُمَّ إِنِّي أَتَقَرَّبُ إِلَيْكَ بِحُبِّهِمْ وَ بِوِلايَتِهِمْ أَتَوَلَّى آخِرَهُمْ بِمَا تَوَلَّيْتُ بِهِ أَوَّلَهُمْ وَ أَبْرَأُ مِنْ كُلِّ وَلِيجَةٍ دُونَهُمْ اللَّهُمَّ الْعَنِ الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَتَكَ وَ اتَّهَمُوا نَبِيَّكَ وَ جَحَدُوا بِآيَاتِكَ وَ سَخِرُوا بِإِمَامِكَ وَ حَمَلُوا النَّاسَ عَلَى أَكْتَافِ آلِ مُحَمَّدٍ اللَّهُمَّ إِنِّي أَتَقَرَّبُ إِلَيْكَ بِاللَّعْنَةِ عَلَيْهِمْ وَ الْبَرَاءَةِ مِنْهُمْ فِي الدُّنْيَا وَ الْآخِرَةِ يَا رَحْمَانُ. Okunuşu: Allah'ım! Senin nimetlerini değiştirenlere, Peygamberini suçlayanlara, senin ayetlerini inkâr edenlere, imamınla (veya onun musibet günleriyle) alay edenlere ve insanları Muhammed'in Ehlibeyt'ine karşı durmaya zorlayanlara lânet et. Allah'ım! Ben onlara lânet ederek, dünya ve ahirette onlardan uzaklaşarak sana yaklaşıyorum; ey Rahman!
صَلَّى اللَّهُ عَلَيْكَ يَا أَبَا الْحَسَنِ صَلَّى اللَّهُ عَلَى رُوحِكَ وَ بَدَنِكَ صَبَرْتَ وَ أَنْتَ الصَّادِقُ الْمُصَدَّقُ قَتَلَ اللَّهُ مَنْ قَتَلَكَ بِالْأَيْدِي وَ الْأَلْسُنِ. Okunuşu:
اللَّهُمَّ الْعَنْ قَتَلَةَ أَمِيرِ الْمُؤْمِنِينَ وَ قَتَلَةَ الْحَسَنِ وَ الْحُسَيْنِ عَلَيْهِمُ السَّلامُ وَ قَتَلَةَ أَهْلِ بَيْتِ نَبِيِّكَ اللَّهُمَّ الْعَنْ أَعْدَاءَ آلِ مُحَمَّدٍ وَ قَتَلَتَهُمْ وَ زِدْهُمْ عَذَابا فَوْقَ الْعَذَابِ وَ هَوَانا فَوْقَ هَوَانٍ وَ ذُلا فَوْقَ ذُلٍّ وَ خِزْيا فَوْقَ خِزْيٍ اللَّهُمَّ دُعَّهُمْ إِلَى النَّارِ دَعّا وَ أَرْكِسْهُمْ فِي أَلِيمِ عَذَابِكَ رَكْسا وَ احْشُرْهُمْ وَ أَتْبَاعَهُمْ إِلَى جَهَنَّمَ زُمَرا. Anlamı:
اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُک یا اَللَّهُ الدّآئِمُ فى مُلْکهِ الْقآئِمُ فى عِزِّهِ الْمُطاعُ فى سُلْطانِهِ الْمُتَفَرِّدُ فى کبْرِیائِهِ الْمُتَوَحِّدُ فى دَیمُومِیةِ بَقآئِهِ الْعادِلُ فى بَرِیتِهِ الْعالِمُ فى قَضِیتِهِ الْکریمُ فى تَاءْخیرِ عُقُوبَتِهِ اِلهى حاجاتى مَصْرُوفَةٌ اِلَیک وَآمالى مَوْقُوفَةٌ لَدَیک وَکلَّما وَفَّقْتَنى مِنْ خَیرٍ فَاَنْتَ دَلیلى عَلَیهِ وَطَریقى اِلَیهِ یا قَدیراً لا تَؤُدُهُ الْمَطالِبُ یا مَلِیاً یلْجَاءُ اِلَیهِ کلُّ راغِبٍ ما زِلْتُ مَصْحُوباً مِنْک بِالنِّعَمِ جارِیاً عَلى عاداتِ الاِْحْسانِ وَالْکرَمِ اَسْئَلُک بِالْقُدْرَةِالنّافِذَةِ فى جَمیعِ الاَْشْیآءِ وَقَضآئِک الْمُبْرَمِ الَّذى تَحْجُبُهُ بِاَیسَرِ الدُّعآءِ وَبِالنَّظْرَةِ الَّتى نَظَرْتَ بِها اِلَى الْجِبالِ فَتَشامَخَتْ وَاِلىَ الاَْرَضینَ فَتَسَطَّحَتْ وَاِلَى السَّمواتِ فَارْتَفَعَتْ وَاِلَى الْبِحارِ فَتَفَجَّرَتْ یا مَنْ جَلَّ عَنْ اَدَواتِ لَحَظاتِ الْبَشَرِ وَلَطُفَ عَنْ دَقآئِقِ خَطَراتِ الْفِکرِ لا تُحْمَدُ یا سَیدى اِلاّ بِتَوْفیقٍ مِنْک یقْتَضى حَمْداً وَلا تُشْکرُ عَلى اَصْغَرِ مِنَّةٍ اِلا اسْتَوْجَبْتَ بِها شُکراً فَمَتى تُحْصى نَعْمآؤُک یا اِلهى وَتُجازى آلاَّؤُک ی ا مَوْلا ىَ وَتُک افَئُ صَنایعُک یا سَیدى وَمِنْ نِعَمِک یحْمَدُ الْحامِدُونَ وَمِنْ شُکرِک یشْکرُ الشّاکرُونَ وَاَنْتَ الْمُعْتَمَدُ لِلذُّنُوبِ فى عَفْوِک وَالنّاشِرُ عَلَى الْخاطِئینَ جَناحَ سَِتْرِک وَاَنْتَ الْکاشِفُ لِلضُّرِّ بِیدِک فَکمْ مِنْ سَیئَةٍ اَخْفاها حِلْمُک حَتّى دَخِلَتْ وَحَسَنَةٍ ضاعَفَها فَضْلُک حَتّى عَظُمَتْ عَلَیها مُجازاتُک جَلَلْتَ اَنْ یخافَ مِنْک اِلا الْعَدْلُ وَاَنْ یرْجى مِنْک اِلا الاْحْسانُ وَالْفَضْلُ فَامْنُنْ عَلَىَّ بِما اَوْجَبَهُ فَضْلُک وَلا تَخْذُلْنى بِما یحْکمُ بِهِ عَدْلُک سَیدى لَوْ عَلِمَتِ الاَْرْضُ بِذُنُوبى لَساخَتْ بى اَوْ الْجِبالُ لَهَدَّتْنى اَوِ السَّمواتُ لاَخْتَطَفَتْنى اَوِ الْبِحارُ لاََغْرَقَتْنى سَیدى سَیدى سَیدى مَوْلاىَ مَوْلاىَ مَوْلاىَ قَدْ تَکرَّرَ وُقُوفى لِضِیافَتِک فَلا تَحْرِمْنى ما وَعَدْتَ الْمُتَعَرِّضینَ لِمَسْئَلَتِک یا مَعْرُوفَ الْعارِفینَ یا مَعْبُودَ الْعابِدینَ یا مَشْکورَ الشّاکرینَ یا جَلیسَ الذّاکرینَ یا مَحْمُودَ مَنْ حَمِدَهُ یا مَوْجُودَ مَنْ طَلَبَهُ یا مَوْصُوفَ مَنْ وَحَّدَهُ یا مَحْبُوبَ مَنْ اَحَبَّهُ یا غَوْثَ مَنْ اَرادَهُ یا مَقْصُودَ مَنْ اَنابَ اِلَیهِ یا مَنْ لا یعْلَمُ الْغَیبَ اِلاّ هُوَ یا مَنْ لا یصْرِفُ السُّوَّءَ اِلاّ هُوَ یا مَنْ لا یدَبِّرُ الاَْمْرَ اِلاّ هُوَ ی ا مَنْ لا یغْفِرُ الذَّنْبَ اِلاّ هُوَ یا مَنْ لا یخْلُقُ الْخَلْقَ اِلاّ هُوَ یا مَنْ لا ینَزِّلُ الْغَیثَ اِلاّ هُوَ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاغْفِرْ لى یا خَیرَ الْغافِرینَ رَبِّ اِنّى اَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ حَیآءٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ رَجآءٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ اِنابَةٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ رَغْبَةٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ رَهْبَةٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ طاعَةٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ ایمانٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ اِقْرارٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ اِخْلاصٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ تَقْوى وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ تَوَکلٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ ذِلَّةٍ وَاَسْتَغْفِرُک اسْتِغْفارَ عامِلٍ لَک هارِبٍ مِنْک اِلَیک فَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَتُبْ عَلَىَّ وَعَلى والِدَىَّ بِماتُبْتَ وَتَتُوبُ عَلى جَمیعِ خَلْقِک یا اَرْحَمَ الرّاحِمینَ یا مَنْ یسَمّى بِالْغَفوُرِ الرَّحیمِ یا مَنْ یسَمّى بِالْغَفُورِ الرَّحیمِ یا مَنْ یسَمّى بِالْغَفُورِ الرَّحیمِ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاقْبَلْ تَوْبَتى وَزَک عَمَلى وَاشْکرْ سَعْیى وَارْحَمْ ضَراعَتى وَلا تَحْجُبْ صَوْتى وَلا تُخَیبْ مَسْئَلَتى یا غَوْثَ الْمُسْتَغیثینَ وَاَبْلِغْ اَئِمَّتى سَلامى وَدُعآئى وَشَفِّعْهُمْ فى جَمیعِ ما سَئَلْتُک وَاَوْصِلْ هَدِیتى اِلَیهِمْ کما ینْبَغى لَهُمْ و زِدْهُمْ مِنْ ذلِک ما ینْبَغى لَک بِاَضْعافٍ لا یحْصیها غَیرُک وَلا حَوْلَ وَلا قُوَّةَ اِلاّ بِاللَّهِ الْعَلِىِّ الْعَظیمِ وَصَلَّى اللَّهُ عَلى اَطْیبِ الْمُرْسَلینَ مُحَمَّدٍ وَآلِهِ الطّاهِرینَ Anlamı: Senin nimetlerin ne zaman sayılıp bitirilir ki ey ilâhi, o nimetlerinin ne zaman şükrü yerine getirilebilir ki ey mevlam ve senin yarattıklarına ne zaman karşılık verilebilir ey efendim?! Halbuki hamdedenler senin nimetlerinle hamdederler; şükredenler senin şükrünle şükrederler. Günahların (bağışlanması) için senin affına güvenilir, günahkârların üzerine örtü kanadını geren sensin, sıkıntıları kendi eliyle gideren sensin. Senin hilmin ne kadar günahları gizledi de onlar yok olup gittiler, lütfun ne kadar iyilikleri artırdı da onlara karşı mükâfatın büyüdü. Sen adaletin dışında sen korkulmaktan, ihsan ve bağışın dışında ümit edilmekten yücesin. O halde lütuf ve bağışının gerektirdiği şeyle bana minnet bırak ve adaletinin hükmettiği şeyle beni zelil etme. Ey mevlam! Eğer günahlarımı yeryüzü bilecek olsaydı beni içine alırdı, dağlar bilecek olsaydı üzerime yıkılırdı, gökler bilecek olsaydı beni süratle kapar, parçalarlardı, denizler bilecek olsaydı beni boğarlardı. Ey efendim, ey efendim, ey efendim, ey mevlam, ey mevlam, ey mevlam! Nice defalar ziyafet sofrana oturdum; o halde senden niyaz edenlere vaat ettiğin şeyden beni mahrum eyleme. Ey ariflerin marufu, ey abidlerin mabudu, ey şükredenlerin şükrettiği, ey zikredenlerin enîsi, ey hamdedenlerin hamdettiği, ey kendisini talep edenlere hazır olan, ey kendisinin tekliğini ikrar edenlerin tavsif ettiği, ey kendisini sevenlerin sevgilisi, ey kendisini irade edenlerin imdadına koşan, ey kendisine dönüş yapanların amacı, ey gaybı kendisinden başkası bilmeyen, ey kötülüğü kendisinden başkası gideremeyen, ey kendisinden başkası işleri düzene koyamayan, ey kendisinden başkası günahları bağışlayamayan, ey kendisinden başkası varlıkları yaratamayan, ey kendisinden başkası yağmuru yağdıramayan! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle ve beni bağışla; ey bağışlayanların en hayırlısı. Rabb'im! Ben utanarak senden bağışlanma diliyorum, ümit ederek senden bağışlanma diliyorum, sana dönüş yaparak senden bağışlanma diliyorum, sana rağbet ederek senden bağışlanma diliyorum, korkarak senden bağışlanma diliyorum, itaat ederek senden bağışlanma diliyorum, iman ederek senden bağışlanma diliyorum, ikrar ederek senden bağışlanma diliyorum, ihlasla senden bağışlanma diliyorum, takvayla senden bağışlanma diliyorum, tevekkül ederek senden bağışlanma diliyorum, zilletle senden bağışlanma diliyorum, senin için amel ederek ve senden sana kaçarak senden bağışlanma diliyorum. O hâlde, Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle ve bütün yaratıklarının tövbesini kabul ettiğin şeyle benim ve anamın-babamın tövbesini kabul et. Ey merhametlilerin en merhametlisi, ey çok bağışlayan ve merhametli olarak adlandırılan, ey çok bağışlayan ve merhametli olarak adlandırılan, ey çok bağışlayan ve merhametli olarak adlandırılan! Muhammed ve Ehlibeyt'ine rahmet eyle; benim tövbemi kabul et; amelimi temizle; çabamı mükafatlandır; yakarışıma acı; sesimi (duamı) engelleme; dileğimden mahrum etme, ey imdada çağıranların imdadına koşan! Benim selamımı ve duamı imamlarıma ulaştır ve senden istediğim her şeyde onları bana şefaatçi kıl; hediyemi onlara layık olduğu gibi ulaştır ve onlara hediyemi senden başkasının sayamayacağı sana yakışır bir fazlalıkla artır; güç ve kuvvet ancak ulu ve yüce olan Allah'tandır. Allah'ın rahmeti elçilerin en iyisi Muhammed'in ve onun tertemiz Ehlibeyt'inin üzerine olsun. |
Kaynakça
- ↑ Taberi, Camu’l-Beyan, s. 10, 141; el-Mizan, c. 1, s. 360; Kenzu’d-Dekaik ve Bahru’l-Garaib, c. 5, s. 510.
- ↑ Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, c. 5, s. 87.
- ↑ Bkz. Şifau’s-Sekam fi Ziyarti Hayru’l-Enam, s. 47; el-Gadir fi’l-Kitab ve’s-Sünnet ve’l-Edeb, c. 5, s. 112, 113; el-Fıkh ale’l-Mezhebi’l-Erbaa, c. 1, s. 594.
- ↑ Vesailu’ş-Şia, c. 10, s. 253.
- ↑ Şura, 23.
- ↑ Ehlibeyt İmamlarından İmam Zeynel Abidin'den (a.s) nakledilen hadisi şerif.
- ↑ Mefatihu’l-Cinan, Camia Kebire Ziyaretnamesinden.
- ↑ Vesailu’ş-Şia, c. 14, s. 322.
- ↑ Uyun-u Ahbari'r-Rıza, c. 2, s. 262.
- ↑ اِنَّ لكل امام عهدا فی عنق اولیائه و شیعته و ان من تمام الوفاء بالعهد زیارة قبورهم فمن زارهم رغبة فی زیارتهم و تصدیقا بما رغبوا فیه كان ائمتهم شفعائهم یوم القیامه. “Her bir imamın Şialar ve takipçileri üzerinde ahitleri vardır. O ahitlerden birisi onların kabirlerinin ziyaret edilmesidir. Dolayısıyla her kim şevk ve istekle onları ziyaret ederse, İmamlar kıyamet günü onlara şefaatçi olacaklardır.”
Bibliyografi
- Kur’an-ı Kerim.
- Tabersi, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l Beyan, Beyrut, Daru İhyau’t Turasu’l Arabi.
- İbn Tavus, İkbalu’l Amal, Beyrut, baskı E’lami, 1417 / 1996.
- Tusi, Muhammed b. Hasan, Misbahu’l Müteheccid, Beyrut, baskı Alaeddin E’lami, 1418 / 1998.
- Kummi, Abbas, Mefatihu’l Cinan, Tahran, Merkezi Neşri Ferhengiyi Reca, 1369.
- Kef’emi, İbrahim b. Ali, el-Biladu’l Emin ve’d Der’u’l Hasin, Beyrut, baskı Alaeddin E’lami, 1418 / 1997.