Ömer İbn Hattab

Öncelik: a, kalite: c
linksiz
resimsiz
infobox'siz
navbox'siz
yönlendirmesiz
wikishia sitesinden
(Ömer İbn hattab sayfasından yönlendirildi)


Ömer bin Hattab
Kişisel Bilgiler
İsimÖmer bin Hattab bin Nufeyl
Doğum yeriMekke
Yaşadığı yerMekke ve Medine
Muhacir/ EnsarMuhacir
Nesep/kabileKureyş
VefatıHicri Kameri 23. Yıl
TürbeMescid'ün Nebi
Sehabelik Bilgiler
Katıldığı savaşlarBir çok gazveler
Hicret etdiği yerlerMedine
Şöhretinin nedeniİkinci halife
DiğerHadislerin Nakledilmesini Yasaklaması
Sehabeler
İmam Ali aleyhi selamAmmar bin YasirEbu BekirÖmer İbn HattabZübeyr bin AvvamZeyd bin HariseSelman-ı FarisiEbu Zer GifariMikdad bin AmrTalha bin UbeydullahEbu Eyyub El-EnsariEbu Talibvb.


Ömer bin Hattab bin Nufeyl (581–644–23) (Arapça:عمر ابن الخطاب) Hz. Resulullah’ın sahabesi ve Sünni inanca göre ikinci halifedir. (hilafet: 13–23 h.) Mekke’de Müslüman olmuştur. Birinci halife Ebu Bekir’in doğrudan vasiyeti ile halife olan Ömer İbn Hattab, yaklaşık on yıl kadar halifelik yapmış ve Ebu Lulu tarafından hicretin yirmi üçüncü yılında öldürülmüştür. Ömer İbn Hattab'ın, Hz. Peygamber Efendimizin emrine rağmen Usame bin Zeyd’in ordusuna katılmaması, Hz. Peygamberin devat (kalem-kâğıt/kırtas) getirilmesi emrine karşı çıkması, Sakife vakasında hazır bulunması, başta Hz. Fatma (s.a) olmak üzere Hz. Peygamberin (s.a.a) Ehlibeytine karşı uygunsuz davranışlar sergilemesi ve Beytülmal bölme yöntemini değiştirmesi gibi nedenlerden dolayı Şialar tarafından eleştirilmektedir.

Yaşam ve Nesebi

Ömer bin Hattab bin Nufeyl bin Abduluzza bin Riyah bin Abdullah bin Kurt bin Rezah bin Adi bin Ka’b, Fil yılının 13’ünde Mekke’de dünyaya geldi. Künyesi Ebu Hafs’dır. Baba –Hattab bin Nufeyle- ve annesi - Hanteme bint Haşim b. Muğire (Hişam bin Muğire’nin kızı ve Ebu Cehil’in kız kardeşi değildir)[1]- hakkında elde fazla bilgi yoktur.[2] Cahiliyet döneminde çobanlık yapmakta ve deve otlatmakla meşguldü. Yine o dönemlerdeki savaşlarda Kureyş’in elçisi idi.[3] 9 erkek 4 kız çocuğu vardı. Abdullah, Asım, Ubeydullah, Abdurrahman, Zeyd ve Hafsa tarihte adları sıkça duyulan çocuklarıdır.[4]

Müslüman Oluşu

Ömer bin Hattab, Müslüman olmadan önce, Müslümanlara acımasızca ve kötü davranmaktaydı.[5] Hatta Hz. Peygamber Efendimizi (s.a.a) dahi öldürmeyi düşünmüş, ancak yeni Müslüman olmuş kız kardeşinin tavsiyesi üzerine Habbab bin Eret tarafından okunan Taha suresinden birkaç ayet vesilesiyle Müslüman olmuştur.[6] Bazı kaynaklara göre Ömer, 45 erkek ve 21 kadından sonra bi’setin (peygamberliğin) altıncı veya dokuzuncu yılında Müslüman olmuştur.[7] Ehlisünnetten bazılarına göre Ömer’in Müslüman oluşundan sonra İslam dini güçlü ve kudretli olmuştur ve bu sözlerini de Hz. Peygamber Efendimize (s.a.a) atfetmektedirler.[8]

Mekke ve Medine’de

Ömer İbn Hattab’ın Mekke’de yaptıklarına dair elde fazla bir bilgi yoktur. Ayyaş İbn Ebi Rebia ile birlikte Medine’ye hicret etmiş ve orada Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) tavsiyesi ile Ebu Bekir’le kardeşlik ahdi yapmıştır.[9] Ehlisünnet kaynaklarında çok sayıda savaşa katıldığı ve bazılarına da komutanlık yaptığı nakledilmiş, ancak buna rağmen savaşlarda cesaretine dair bir rivayet ve kayıt söz konusu değildir. Buna karşın bazı yerlerde savaş meydanından kaçtığı ve düşman karşısında yenilerek firar ettiği nakledilmiştir.[10]

Üsame Bin Zeyd’in Ordusu

Ebu Bekir, Ömer Bin Hattab, Ebu Ubeyde Cerrah ve bazı sahabelerin Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) hayatta iken son görevleri, Hz. Peygamberimiz(s.a.a) tarafından oluşturulan Üsame bin Zeyd’in ordusuna katılarak Mute savaşına katılmaları olmuştur.[11] Ehlisünnet tarihçileri Vakıdi[12] ve İbn Sa’d’ın[13] naklettiğine göre Hz. Resulullah (s.a.a) vefatından önce Rumlar la savaşmak için bir ordunun kurulmasını emretmiş ve Üsame Bin Zeyd’i çağırtarak komutanlık görevini ona vermiştir.[14] Ancak Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) hareket etmesi için onca tekidine rağmen ordu bir türlü hareket etmemiştir. İlk önce bazı sahabeler Üsame’nin çok genç olduğuna itiraz etmiş, sonra savaş hazırlıkları için gerekli teçhizatın hazırlanması bahane edilmiş ve sonunda Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.a) hastalığının şiddetlendiği haberinin kampa ulaşması üzerine Üsame’nin Medine’ye gitmesi ve ardından Hz. Resulü Kibriya’nın (s.a.a) açık emri olmasına rağmen orduda görevli olan Ebu Bekir, Ömer ve bazı sahabelerin Curf ordu kampından ayrılarak Medine’ye geri dönmeleri ile sonuçlanmıştır.[15]

Kırtas Hadisi

Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (s.a.a) hicretin 11. yılında, vefatına dört gün kala, hasta yatağında ziyaretine gelen bazı sahabelere şöyle bir emir vermiştir: “Bana kâğıt kalem getiriniz; size benden sonra hiçbir zaman sapmayacağınız bir yazı yazayım (vasiyette bulunayım).” Rivayetlerde açıkça beyan edildiği üzere Ömer bin Hattab, Hz. Fahri Kâinat Efendimizin (s.a.a) emrine karşı çıkmış ve açıkça şöyle demiştir: “Hiç kuşkusuz, Peygamberin hastalığı ona galebe çalmış ve sayıklıyor. Sizin yanınızda Kur’an vardır ve Allah’ın kitabı bize yeter.”[16]-[17]-[18]-[19]

Birinci Halifenin Dönemi

Ömer İbn Hattab’ın, Sakife’deki macerada ve Ebu Bekir’in halife olmasında çok önemli bir rolü vardır. Yine Ehlisünnetin naklettiği tarihî kaynaklarda Ömer, Ebu Bekir’e biat etmeyen Beni Haşim’in,Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın evinde toplanmasından sonra evi yakma tehdidinde bulunmuş[20] ve Şia nakillerine göre ise evin kapısını yakmıştır.[21]

Yine Ebu Bekir’in hilafeti döneminde onun en önemli adamı olan Ömer, birinci halife olan Ebu Bekir’in ölümünden sonra onun vasiyeti gereği sonraki halife unvanı ile halife olmuştur.

Hz. Fatma’nın Razı Olmaması ve Rahatsızlığı

Ehlisünnet yazarlarından ünlü tarihçi İbn Kuteybe şöyle yazmaktadır: “Fatma (s.a) Ebu Bekir ve Ömer’e (Fedek macerasından dolayı) öfkelenmesinden sonra, her ikisi de onun gönlünü almak için evine gelmiş ve eve girmek için izin istemişlerdir, ancak Fatma (s.a) onlara izin vermemiştir. Bunun üzerine her ikisi de İmam Ali’nin (a.s) yanına giderek ondan yardım etmesini istemiştir. Hz. Ali (a.s) onları eve götürmüş, ancak Fatma (s.a) yüzünü duvara çevirmiş (onlara bakmamış) ve selamlarını almamıştır. Ebu Bekir bir şeyler söylemiş, bunun üzerine Hz. Fatma (s.a) onlara şöyle bir soru sormuştur: ‘Peygamberden size bir hadis nakletsem acaba ona uyup amel eder misiniz?’ her ikisi de: ‘evet, ederiz.’ demişlerdir. Hz. Fatma (s.a) şöyle buyurdu: ‘Sizleri Allah’a and veriyorum ki Resulullah’ın şöyle dediğini duydunuz mu: ‘Fatma’nın hoşnutluğu benim hoşnutluğumdur; Fatma’nın öfkesi benim öfkemdir. Dolayısıyla her kim kızım Fatma’yı severse beni sever ve her kim onu hoşnut ederse beni hoşnut etmiş olur. Her kim Fatma’yı öfkelendirirse, beni öfkelendirir.’ Dediler ki: ‘Evet, bu sözü Resulullah’tan duyduk.’ Fatma (s.a) dedi ki: ‘Kuşkusuz ben de Allah’ı ve meleklerini şahit tutuyorum ki siz ikiniz beni öfkelendirdiniz ve beni hoşnut etmediniz. Eğer Peygamberi (diğer dünyada) görürsem siz ikinizi şikâyet edeceğim.” Burada Ebu Bekir bir şeyler dedi, ancak Fatma (s.a) konuşmasına devam ederek şöyle buyurdu: ‘Allah’a yemin ediyorum ki her namazdan sonra sana beddua edeceğim.”[22]

Hz. Fatmatu’z-Zehra’nın (s.a) öfke ve rahatsızlığının önemine dair, sadece Şia kaynaklarında değil, hatta Ehlisünnet kaynaklarında dahi Hz. Resulü Kibriya Efendimizden (s.a.a) şöyle bir rivayet nakledilmiştir: “Fatma benim bir parçamdır, her kim onu öfkelendirirse, beni öfkelendirir.”[23] Buna ek olarak Fedek arazisini gasp edenler burada başka bir sorunla daha karşı karşıyadır. Şöyle ki Hz. Fatma’nın (s.a) meşru talebini tekzip etmenin aksi yönde kaçınılmaz ve tehlikeli sonuçları vardır. Kur’an-ı Kerim, açık nassıyla Hz. Fatma’nın ‘Tathir Ayeti’ ile her türlü günah ve hatadan pak ve temiz olduğunu açıkça beyan etmiştir.

Hükûmet Dönemi

Ömer İbn Hattab, Ebu Bekir’in ardından onun vasiyeti ile hicretin on üçüncü yılında hilafeti ele geçirdi. Kendisinden nakledilen iddiaya göre kendisini Emirelmüminin (müminlerin emiri) olarak adlandıran ilk kişidir.[24] Ömer bu dönemde, halka sert ve kaba davranmasına rağmen, sade bir yaşam sürmekteydi. Ticaretle uğraşır, lüks yaşamdan uzak durur ve beytülmalı kendi amaçları için kullanmaktan kaçınırdı. Bundan dolayı çalışanlarını lükse düşkünlükleri gerekçesi ile işten atar ya da azarlar ve cezalandırırdı. Ancak Muaviye’yi bu durumdan müstesna ederek ona karışmamış ve onu Arapların kisrası (padişahı) olarak adlandırmıştır.[25]

Fetihlerin Yayılması

Ömer, on yıllık iktidarı döneminde fetihleri büyütme siyaseti gütmüş ve Şam, Irak ve İran bölgelerindeki tasarruflarına devam etmiştir. Bu bölge insanları da merkezi hükûmetin zaafı ve Müslümanların katiyetiyle karşı karşıya kalmış ve öte yandan padişahların geçmişten beri yaptıkları zulüm ve zorbalıklardan usanmışlardı. Bu sebepten dolayı, halk hızlı bir şekilde Müslüman olmuş veya barış talebinde bulunmuşlardır. Şam, Irak ve İran’da fethedilmiş bazı şehir ve bölgeler şunlardan ibarettir: Ürdün, Filistin, Mısır, İskenderiye, Humus (Şehir), Halep, Gınnasrin, Menbec, Kadisiye, Basra, Hiyre, Nehavend, Azerbaycan, Ahvaz, İstahr, Hamedan ve İsfahan.[26]
Müslümanlar bu bölgeleri fethederek, İslam’ın dünyada yayılmasına yardımcı oldular, ancak Arapların gözle görülür bir şekilde bu bölgelerde aktif olarak bulunmalarının en önemli amaç ve nedeni ganimet elde etmek ve haraçlardı.[27] Bunlarla da yakın bir zamanda İslam toplumuna hâkim olan züht ve mütevazı yaşamın yerini artık yavaş yavaş lüks yaşam ve dünya peşinde koşmak almış ve üçüncü halife Osman’ın döneminde ortaya çıkan gelişmelere de ortam hazırlanmıştır.[28]

Hükûmet İşleri

İkinci halife Ömer, fetihlere devam etme ve İslam coğrafyasını genişletmesine ek olarak, başka girişimlerde de bulunmuştur. Örneğin hicretin on altıncı yılında yaşanan gelişmelerin kolay bir şekilde kaydedilmesi için Hz. Ali’nin (a.s) önerisi ile Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) hicretini tarihin başlangıcı olarak belirlemiştir. [29] Yine hilafete ait hazine sandığının dolduğu Yemen’de Şam krallarını taklit ederek divan kurulmasını sağlamış ve bazı kişiler için İslami geçmişlerine göre sırasıyla prosedürler saptamıştır. Medine, Mısır, Cezire, Kufe, Basra, Şam, Filistin, Musul ve Gınnasrin gibi bazı yerleri şehir ve bölge olarak belirlemiştir. Yahudileri Hicaz’dan sürerek kovmuş ve fethedilen yerlere Arapları yerleştirmiştir. Sünni kaynaklar, Ömer’in yaptığı bazı icraatları ona mahsus bilmektedir. Eline kırbaç alarak toprak için vergi, farklı tabakalardaki kitap ehli için de cizye belirlemiş, her şehrin yargı işlerini bir kişiye vermiş, Mescid-i Nebi’yi yıkarak Abbas bin Abdulmuttalib’in evine doğru genişletmiş, Medine’nin kadın ve erkekleri için ayrı ayrı cemaat imamları tayin etmiştir.[30]

Yaptığı Yenilikler

Ömer İbn Hattab, kendi kişisel görüşlerine dayanarak İslam’da bazı yeniliklere imza atmıştır. Gelen nakillere göre örneğin, Kur’an’da açık ayet olmasına ve Hz. Resulü Kibriya Efendimiz ve Ebu Bekir’in döneminde Müslümanlarca helal bilinen ve yaygın olan hac mutası ile evlilik mutasını haram ilan ederek yasaklamıştır. Teravih namazı ile Ramazan ayında geceyi ihya etmeyi farz ilan etmiş, yine o döneme kadar herkesin kıldığı namazın şeklini değiştirerek artık herkesin ellerini namazda bağlayarak (kollar açık ve yanda değil) göbek üzerinde birleştirmesini emretmiştir. Ayrıca insanların ikindi namazından sonra nafile ve sünnet namazı kılmasını yasaklamış ve bazılarını da sırf bu yüzden kırbaçlamıştır.[31]

Hadislerin Nakledilmesini Yasaklaması

Ebu Bekir’in hilafeti döneminde yaşanan ve Ömer’in dönenimde de Ömer tarafından üzerinde ciddiyetle durulan en önemli gelişmelerden birisi de Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (s.a.a) hadis ve sözlerinin nakledilmesine konulan yasaktır. Tarihî kaynakların naklettiğine göre Ömer, hadislerin kullanılması veya nakledilmesi durumunda kelimelerinden bazılarının azalmasına veya çoğalmasına neden olabileceği ve Allah’ın kitabının bir kenara itilmesine neden olabileceği iddiasıyla hadislerin nakledilmesi ve yazılmasını yasaklamıştır. Aynı şekilde insanların yanlarında biriktirdiği hadisleri getirerek halifeye vermelerini emretmiş ve ardından hepsini yakmıştır. Ömer, hatta Abdullah bin Mesut, Ebu Derda ve Ebu Mesut Ensari’yi tehdit etmiş ve hadis nakletmemeleri için onları uyarmış ve Medine’den çıkışlarına izin vermemiştir. Ebu Hureyre ve Ka’b bin Ahbar’dan da hadis nakletmekten vazgeçmelerini istemiş, aksi takdirde Dus[32] ve Maymunlar bölgesine sürgün edilecekleri tehdidinde bulunmuştur.[33] Oysa Ömer, Ka’b bin Ahbar’ın Tevrat’tan naklettiği rivayetlerden hoşlandığını belirtmiş ve onları kabul etmiştir.[34] Yine Ömer, ilk defa İslam’da Ubeyd bin Umeyr ve Temim Dari gibilere Hz. Resulullah’ın mescidinde Tevrat ve İncil’deki hikayeleri insanlara anlatmaları için izin vermiştir.[35]

İşçi ve Memurları

Ömer’in hilafeti döneminde, fetihler artmış ve çok sayıda topraklar İslam hükûmetinin kontrolüne geçmiştir. Bu sebepten dolayı Ömer, iktidarının temellerini merkezî hükûmette karar kılmış ve hilafetinin alanını böldükten sonra, her bölge için bir emir görevlendirmiştir. Sünni kaynakların belirttiğine göre ikinci halife Ömer, vali seçiminde çok hassas davranmıştır. Bundan dolayı, çok sayıda valiyi görevden almış ve yenilerini atamıştır. Seçkin ve tanınmış sahabeleri de fazla önemsememiş ve onlardan bazıları dışında hiçbirine emirlik görevi vermemiştir. Ebu İbn Ka’b gibi onlardan bazılarının itirazına karşılık; Resulullah’ın ashabının hükûmet işleri ile kirlenmesini istemiyorum, demiştir.[36]

İkinci halifenin çeşitli bölgelerdeki adamlarından bazıları şunlardan ibarettir:[37]

  • Mekke’de: Muhriz bin Harise, Kunfuz bin Umeyr Temimi, Nafi bin Abdulharis Huzai, Halid bin As Mahzumi.
  • Yemen’de: Abdullah bin Ebi Rabia Mahzumi.
  • Bahreyn’de: Alu Hazremi, Kudame bin Mazun, Osman bin Ebi As, Ebu Hureyre, Ayyaş bin Ebi Sevr.
  • Basra’da: Şureyh bin Amir, Utbe bin Gazvan, Muğire bin Şu’be, Ebu Musa Eşeri.
  • Umman’da: Ensar’dan birisi ve sonra Osman bin Ebi As.
  • Yemame’de: Selma bin Selame Ensari.
  • Kufe’de: Sa’d bin Ebu Vakkas, Amar bin Yasir, Cubeyr bin Mutim, Muğire bin Şu’be.
  • Taif’te: Osman bin Ebi As, Süfyan bin Abdullah Sakafi.
  • Şamat’da: Ebu Ubeyde Cerrah, Muaz bin Cebel, Yezid bin Ebu Süfyan, Muaviye bin Ebu Süfyan.
  • Filistin’de: Yezid bin Ebu Sufyan, Amr bin As.
  • Mısır’da: Amr bin As.
  • Cezire ve Azerbaycan’da: İyaz bin Ganem, Habib bin Müslime Fahri, Umeyr bin Sa’d Ensari.

Ölümü

Ömer bin Hattab, on yıl altı aylık hilafetinin ardından hicretin 23. yılında Zilhicce ayının 20’sinde 60 veya 63 yaşında iken Ebu Lu'lu tarafından yaralanır ve bu yaralanma sonucu üç gün sonra zilhicce ayının 23’ünde ölür. Suheyb Rumi cenaze namazını kıldırmış ve Ayşe’den izin alındıktan sonra Ebu Bekir’in kabrinin yanına defnedilmiştir.[38] Ömer, yaralandığında ve ömrünün son günlerinde hep şöyle demekteydi: “Keşke hiç olsaydım, keşke annem beni hiç doğurmasaydı, keşke unutulup gitseydim, keşke çöp olsaydım, keşke hiçbir şey olmasaydım, keşke bir koç olsaydım ve sahiplerim beni besleyip sevdikleri için kesseydiler, etimin bir kısmını kebap bir kısmını ise kavurma yapıp yeselerdi ama insan olmasaydım.”[39]

Hilafet Şurasının Kurulması

Ömer İbn Hattab, kendisinden sonraki halifenin belirlenmesi için kendince yeni bir şey ortaya atmış ve kendisi ve Ebu Bekir’in seçilme yönteminin aksine Ebu Bekir’in seçiminin Müslümanların görüşüyle olmadığını itiraf etmesine ve bundan sonra artık Müslümanlarla istişare edilerek halife seçileceğini açıklamasına rağmen[40], Hz. Ali (a.s), Osman, Abdurrahman bin Avf, Zübeyr, Talha ve Sa’d bin Ebu Vakkas’tan oluşan altı kişilik bir şura kurulmasını emretmiş ve bu şura için bazı şartlar ortaya koymuştur. Örneğin dört kişi eğer bir kişide karar kılar ve iki kişi muhalefet edecek olursa, o ikisinin boynunu vurun veya üç kişilik iki grup oluşursa Abdurrahman’ın içinde olduğu grubu kabul edin ve eğer bu altı kişilik şura üç gün içinde kimseyi seçemezse hepsinin boynunu vurun.[41] Her ne kadar seçimin bu şekilde sonuçlanacağı malum olsa da[42] şuranın sonucunda Osman bin Afvan üçüncü halife unvanı ile seçilmiştir.[43]-[44]

Ayrıca Bakınız

Dış Bağlantılar

Kaynakça

  1. El-İstiyab, c. 3, s. 1144.
  2. Neseb Kureyş, Zubeyri, c. 1, s. 115; Tarihi Halife bin Hayyat, Halife bin Hayyat, s. 112; el-İsabet, İbn Hacer, c. 4, s. 484.
  3. El-İstiyab, İbn Abdulbirr, c. 3, s. 1145.
  4. Neseb Kureyş, c. 1, s. 115; Tarihi Yakubi, c. 2, s. 160; Tarihi Umem ve’l-Muluk, Taberi, c. 3, s. 269, 270; et-Tenbih ve’l-Eşraf, s. 252.
  5. Ensabu’l-Eşraf, c. 10, s. 286.
  6. Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 267, 268; Siyre İbn İshak, c. 2, s. 160; Tarihi İslam, Zehebi, c. 1, s. 181; Ensabu’l-Eşraf, c. 10, s. 287, 288.
  7. Murucu’z-Zeheb, c. 1, s. 299; et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 269; Tarihi Taberi, c. 3, s. 270.
  8. Ensabu’l-Eşraf, c. 1, s. 10, 286, 289.
  9. Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 272.
  10. Tarihi Taberi, c. 2, s. 300, 308, 199, 169; et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 272.
  11. İbn Hacer, Fethu’l-Bari, c. 8, s. 124.
  12. Vakıdi, c. 2, s. 1117.
  13. İbn Sa’d, c. 2, s. 189, 190.
  14. Taberi, Tarih, c. 3, s. 184; İbn Hişam, c. 4, s. 253.
  15. Taberi Tarih, c. 3, s. 186; İbn Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 159, 162.
  16. Sahihi Buhari, c. 7, s. 9.
  17. Sahihi Müslim, c. 5, s. 76.
  18. Müsned Ahmed Hambel, c. 1, s. 336.
  19. Nesai, c. 3, s. 433.
  20. Taberi, Tarih, c. 2, s. 443.
  21. El-İmamet ve’l-Hilafet makatil ibn Atiyye, s. 160.
  22. İbn Kuteybe, el-İmamet ve’s-Siyaset, c. 1, s. 31; Kehhale, İ’lamu’n-Nisa, c. 4, s. 123, 124.
  23. Sahihi Buhari, c. 4, s. 210.
  24. El-İstiyab, c. 3, s. 1151.
  25. Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 275, 278; Nesru’d-Durr, Abi, c. 1, s. 119; el-Akdu’l-Ferid, Endulisi, c. 1, s. 3.
  26. Tarihi Yakubi, c. 2, s. 141, 157.
  27. El-Ahbaru’t-Tival, Deyneveri, s. 116; Tarihi Yakubi, c. 2, s. 154.
  28. Murucu’z-Zeheb, c. 1, s. 305.
  29. Taberi, ilk olarak Hz. Resulullah’ın kendisinin hicretin ardından tarih başlangıcını Rebiülevvel olarak karar kıldığını belirtmiştir; Taberi Tarihi, c. 2, s. 110.
  30. Tarihi Yakubi, c. 2, s. 145, 153, 154; Tarihi Taberi, c. 2, s. 111, 112; c. 3, s. 278; Tabkatu’l-Kubra, c. 3, s. 188, 281, 283.
  31. El-Musannef, Sanai, c. 1, s. 475; Kenzu’l-Ummal, c. 8, s. 49.
  32. Harman alınan yere denir (Lisanu’l-Arab, İbn Manzur, c. 6, s. 90.)
  33. Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 287; Tarihi Medine Dımeşk, İbn Asakir, c. 50, s. 172; Tezkiretu’l-Hifaz, Zehebi, c. 1, s. 8; Kenzu’l-Ummal, c. 10, s. 293; Kitabu’l-Umem, Şafii, c. 7, s. 358.
  34. El-Bidayet ve’n-Nihayet, İbn Kesir, c. 1, s. 19; Hilyetu’l-Evliya, c. 2, s. 440, 448, 451.
  35. Müsned-i Ahmed, c. 1, s. 17 ve c. 3, s. 449; Kenzü’l-Ummal, c. 10, s. 181.
  36. Et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 283, 499.
  37. Tarihi Halife bin Hayyat, s. 110, 112; Tarihi Yakubi, c. 2, s. 161, 162.
  38. El-İmamet ve’s-Siyaset, c. 1, s. 41, 42; Tarihi Yakubi, c. 2, s. 159, 160; el-İstiyab, c. 3, s. 1155 ve 1156.
  39. Ez-Zühd ve’r-Rekaik, s. 79, 80, 145, 146; Hayatu’s-Sahabe, c. 2, s. 115; Tarihi Medine Münevvere, c. 2, s. 920; Cevzî, a.g.e, 1/118; Kandehlevî, a.g.e, 2/110.
  40. Ebu Nuaym. a.g.e, 1/52
  41. El-Musennef, c. 5, s. 445; et-Tabakatu’l-Kubra, c. 3, s. 344.
  42. Tarihi Yakubi, c. 2, s. 162; Tarihi umem ve’l-Muluk, c. 3, s. 296, 302; el-Musannef, c. 5, s. 447; et-Tenbih ve’l-Eşraf, s. 252, 253; Şerh Nehcü’l-Belağa, c. 1, s. 194; el-Beda ve’t-Tarih, c. 5, s. 192; es-Sakife ve Fedek, s. 87 (Elbette Taberi, Amr As’ın bu maceradaki rolünü ve Abdurrahman bin Avf’ın şartını belirtmiştir).
  43. Tarihi Yakubi, c. 2, s. 160; Ensabu’l-Eşraf, Belazuri, c. 2, s. 261.
  44. Bkz. İmam Ali’nin (a.s) Nehcü’l-Belağa’da belirttiği sözler: Nehcü’l-Belağa, s. 30, Şerh Nehcü’l-Belağa, İbn Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 188.

Bibliyografi

  • el-Ahbaru’t-Tival, Deyneveri, daru ihya kutub el-Arabi, menşurat Şerif Razi, Kahire, m. 1960.
  • el-İstiyab, İbn Hacer, Daru’l-Kutubu’l-İlmiye, k. 1415.
  • el-İmamet ve’s-Siyaset, İbn Kuteybe, Müessese el-Halebi.
  • Ensabu’l-Eşraf, Ahmed bin Yahya bin Cabir el-Belazuri, Tahkik Suheyl Zekar ve Riyad Zerkuli, Beyrut, Daru’l-Fikr, birinci baskı, m. 1996.
  • el-Bedu ve Tarih, Mutahhar bin Tahir el-Mukaddesi, Bur Said, mektebet es-Sekafet diyniye.
  • el-Bidayet ve Nihayet, İbn Kesir, Daru İhya et-Turas el-Arabi, Beyrut, k. 1408.
  • Tarihu’l-İslam, Zehebi, Daru’l-Kitabu’l-Arabi, Beyrut, k. 1407
  • Tarih el-Umem ve’l-Mulk, Taberi, müessese el-A’lemi, berut, dördüncü baskı, k. 1403.
  • Tarihi Yakubi, Yakubi, Daru Sadır, Beyrut.
  • Tarihi Halife bin Hayyat, Halife bin Hayyat, Daru fikr, Beyrut.
  • Tarihi Medine Dımeşk, İbn Asakir, Daru fikr, Beyrut, k. 1415.
  • Tezkiretu’l-Haffaz, Zehebi, Daru ihya et-Turas el-Arabi, Beyrut.
  • et-Tenbih ve’l-Eşraf, Mesudi, Daru su’b, Beyrut.
  • Hilyetu’l-Evliya, İsbahani, Daru’l-Kitabu’l-Arabi, Beyrut, dördüncü baskı, k. 1405.
  • es-Sakife ve Fedek, Cevher, Şirketu’l-Ketbi lil- Tabaat ve Neşr, Beyrut, ikinci baskı, k. 1413.
  • Siyrei İbn İshak, İbn İshak, Muhida’d-Ed-Derasat ve’l-Ebhas lil-Tarif.
  • Şerh Nehcü’l-Belağa, İbn Ebi’l-Hadid, Daru İhya el-Kutbu’l-Arabi, 1378.
  • et-Tabakatu’l-Kubra, İbn Sa’d, Daru Sadır, Beyrut.
  • el-Akdu’l-Ferid, Endulisi, el-Mektebetu’ş-Şamilet.
  • Kitabu’l-Umm, Şafii, daru’l-fikr, Beyrut, ikinci baskı, k. 1403.
  • Kenzu’l-Ummal, Muttaki Hindi, müessese er-Rislet, Beyrut, k. 1409.
  • Lisanu’l-Arab, İbn Manzur, Edebu’l-Havze, Kum, k. 1405.
  • Murucu’z-Zeheb ve Maadinu’l-Cevher, Ebu’l-Hasan Ali bin Hüseyin bin Ali Mesudi, tahkik: Esad Dağir, Kum, daru’l-hicret, ikinci baskı, 1409.
  • Müsned-i Ahmed, Ahmed bin Hambel, Daru Sadır, Beyrut.
  • el-Musannef, Sanai, Abdurrezzak, tahkik: Habiburrahman el-A’zemi.
  • Nesru’d-Durr, Abi, mektebetu’ş-Şamile yazılımı.
  • Neseb Kureyş, Zübeyri, el-Mektebetu’ş-Şamile.
  • Nehcü’l-Belağa, Deşti, Müessese Ferhengi İntişarat Şakir, ş. 1384.
  • İbn Ebi’l-Hadid, Abdulhamid bin Hibetullah, Şerhu Nehcü’l-Belağa, Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim baskısı, Kahire, m. 1959.
  • İbn Hişam, es-Siyretu’n-Nebeviyye, Muhammed Ebu’l-Fazl İbrahim baskısı, Kahire, m. 1936.
  • Vakıdi, Muhammed bin Ömer, el-Mağazi, Marseden Cunzs, Londra, m. 1966.
  • el-Buhari, Sahihi Buhari, daru’l-fikr lil-matbaa ve neşr, İstanbul, m. 1981.
  • Müslim Nişaburi, Sahih Muslim, daru’l-fikr, Beyrut.
  • Ahmed bin Hambel, Müsned-i Ahmed, Daru Sadır, Beyrut.
  • Nesai, es-Sünenu’l-Kubra, tahkik: Abdulgaffar Süleyman el-Bendari, Seyyid Kesrevi Hasan, Daru’l-Kutubu’l-İslamiye, Beyrut, m. 1991.

Dış Bağlantılar Makalenin Kaynakları:

  • Kitab Tarih İslam Ez Vefat Peygamber ta Sukut Beni Umeyye
  • Kitab Tarih Siyasi İslam, c. 2, Siyre Hulefa, Resul Caferiyan