Kûn Fe Yekûn; (Arapça: کُنْ فَیَکونُ) “Ol der ve oluverir.” anlamına gelir. Allah’ın saf iradesine bağlı olarak mevcudatın yaratılmasına işaret ediyor. Bu cümle Kur’an'da, rivayetlerde ve Farsça geleneksel şiirlerde geçmiştir. İmamiye fırkası yorumcuları bu ifadeyi, eylem olarak "Ol!" kelimesini telaffuz etmeye ihtiyaç duyulmadan yalnızca Allah'ın iradesinin mevcudatın yaratılmasına denk olduğunu savunmaktadır. Ancak ekseriyetten Sünni yorumcular bu görüşe katılmamaktadır.

"Kûn Fe Yekûn" ibaresinin Kur’an’da, Hadislerde ve Geleneksel Farça Şiirlerdeki Yeri

"Kûn Fe Yekûn" «کُنْ فَیکونُ» ifadesi “Ol der ve oluverir.” anlamına gelmektedir. Kur’an'da toplam sekiz ayette Hz. İsa'nın (a.s) sıra dışı doğumu, yaratılış ve kıyamet gibi konularda kullanılmıştır.[1]: «إِذا قَضی أَمْراً فَإِنَّما یقُولُ لَهُ کنْ فَیکونُ» [2] Meali: “O (Allah) bir şeyi (yaratmayı veya bir işi yapmayı) kesinleştirince ona sadece, ol der, o da oluverir.”[3]

Aynı şekilde Peygamberimizden (s.a.a) rivayet edildiğine göre Allah'ın cennettekilere şöyle söylediği rivayet edilmektedir: Ben bir şeye «کُن» ol dersem o şey oluverir; Şimdi bu makamı size de bahşedeceğim ve sizler bir şeye «کُن» dediğinizde o şey gerçekleşecek.[4]

Attar,[5] Mevlâna,[6] Sâdi,[7] ve Nizami[8] gibi şairler, şiirlerinde Allah’ın yaratma yeteneği hakkında Kur'an temasıyla aynı ifadeyi kullanmışlardır:

Kûn Fe Yekûn yargısıdır, Hükmü İlahi.

Bil ki hak sözünün üstüne, Başka söz olmaz cari.[9]

Kûn Fe Yekûn Manası ve Tefsiri

Çoğu Şii İmamiye müfessirleri bu ayeti Allah’ın bir şeyi dilemesi halinde, o şey var olacaktır gerçeğinin mecazi bir anlatımı olarak düşünmektedir. Bu şeye hitap ederek gerçekten de «کُن» "ol" kelimesine ihtiyaç duyulmaz.[10] Çünkü bir şey yaratmak için «کُن» kelimesini kullanmak hem dolaylıdır hem de gereksizdir. Bu nedenle, yaratmak için "ol" demek başka bir "ol" emrine ihtiyaç duyulması demektir ve silsilenin sonuncu halkası da "ol" diyeceği için yaratmak için yine başka bir "ol" emrine ihtiyaç duyulur ve böylece sonsuza kadar tekrarlanarak gider. Henüz ortada hitap edilecek bir şey yokken ve onu henüz yaratmamışken o şeye “ol” demek tutarsızlığa sebebiyet verir. Eğer bu şey zaten varsa "ol" kelimesine de ihtiyaç duyulmaz ve bu gereksiz bir eylem olur.[11]

Şii İmamiye müfessirleri İmam Ali'nin (a.s) sözlerinden şöyle bir alıntı yapmıştır: Allah bir şeyi dilediğinde ona “ol” der ve hemen çabucak oluverir. Bu ondan gelen sesli bir emir veya aniden duyulan bir çığlık anlamında değildir. Ancak Allah'ın bahsettiği şey o eşyaya verdiği şekil ve biçimin daha önce hiçbir şeyde var olmamış olmasıdır.[12]

Tasavvufçuların tefsirlerinde de "Kun Fe Yekun" ibaresinin bir şeyin ortaya çıkışındaki nefsi olduğundan bahsedilir.[13]

Ancak Sünni müfessirlerin çoğu bu ayeti alegorik (sembolik) olarak açıklamamakla birlikte Allah'ın gerçekten bir şeyleri yaratmak için "ol" sözcüğünü kullandığı görüşünü savunmaktadır. Mevcut nesnenin durumunu değiştirmek için de yine söz konusu şey için "ol" kelimesini kullanması gerektiği şeklinde yorumlamaktadırlar.[14] Ya da eşyaya hitap ederken ilahi ilimle bu kelimeyi o nesneyi gerçekte de yaratmak için kullanır şeklinde görüşleri hakimdir.[15]

Kaynakça

  1. Bakınız: Bakara Suresi, 117. ayet; Al-i İmran Suresi, 47 ve 59. ayetler; Enam Suresi, 73. Ayet; Nahl Suresi, ayet 40; Meryem Suresi, ayet 35; Yasin Suresi, ayet 82; Gafir Suresi 68. ayet. 68
  2. Bakara Suresi, 117. ayet; Al-i İmran Suresi, 47.
  3. Fuvladvand tarafından çevrildi.
  4. Sadr el-Mutallahin, el-Hikmetü-l Mutealiye, m. 1981, cilt 6, s. 9-10; Feyz Keşani, Aliyü-l Yakin, 1418 H, 2. cilt, sayfa 1292; Sadr el-Mutallahin, Tafsir el-Kuran el-Kerim, 1987, cilt 5, s. 197; Aştiyani, Şerh Ber Zadolmesafır, Şemsi 1381, cilt 1, s.21.
  5. Attar Nişaburi, Şiir Divanı, Kaside 5.
  6. Mevlana, Divan Şems, Gazel 1344.
  7. Saadi, gazel şiirler, gazel 25.
  8. Nizami, Hamse, Leyli ve Mecnun, Bölüm 1.
  9. Saadi, gazel şiirler, gazel 25.
  10. Tabersi, Mecmua'el-Beyan, 1372 AH, cilt 1, s. 368; Tabatabai, el-Mizan, 1417 AH, cilt 12, s. 249; Tabersi, Mecmua'el-Beyan, 1372, cilt 6, s. 556; Mekarim Şirazi, Tafsir Numuneh, 1995, cilt 11, s.233.
  11. Tabatabai, el-Mizan, 1417 AH, cilt 18, s. 115.
  12. Tabersi, İnatçı insanlara karşı protesto, Meşhed, 1403 AH, 1. cilt, s: 203.
  13. Samedi Amili, Şerh Defter Del Allame Hassanzadeh Amili, Bita, s.52.
  14. Taberî, el-Came 'Fi tefsir Al-an, cilt 1, sayfa 405.; Tusi, Al-Tibyan, 1. cilt, sayfa 432; Maverdi, Al-Nakt Wal-Oyun, Vol. 1, s. 179
  15. Taberî Jame el-Bayan, cilt 1, s 405.; Samerkandi, Tefsîru'l-Samarkandi, cilt 1, s 88..; Tusi, El-Tibyan, cilt 1, s 432.; Maverdi, el-Nakt Wal-Oyun, cilt 1, s 179..; Tabersi, Mecma'l-Bayan, 1. cilt, s.318.

Bibliyografya

  • Muhammed Mehdi Fooladvand tarafından çevrilen Kuran-ı Kerim.
  • Alusi, Seyyed Mahmoud, Büyük'ün Yorumlama Ruhu kur'an, Beyrut, Dar el-Kitab el-Alamiya, H. 1415.
  • Ashtiani, Jalaluddin, Şarh Bar Zadolmasafar, Kum, Bustan Ketab, 2002.
  • Saadi, vaazlar, lirik 25.
  • Sadr el-Mutallahin, el- Transcendent visdom in el- Four Mental Journeys, Beyrut, ‌ Dar el-Ahya el-Tarath, 1981.
  • Sadr el-Mutallahin, Tafsir el-kuran el-Karim, Kum, Bidar Yayınları, 1987.
  • Samadi Amoli, Davood, Şarh Daftar Del Allameh Hassanzadeh Amoli, Bija, Yayıncı: Nabogh; Dijital Yayıncı: Ghaemieh Bilgisayar Araştırma Merkezi, Isfahan, Bita.
  • Tabatabai, Seyyed Mohammad Hussein, el-Mizan, Kum, Islamic Publications Office, beşinci baskı, 1417 AH.
  • Tabarsi, Fadl Ibn Hassan, Majma 'el-Bayan fi Tafsir el-kuran, Tahran, Naser Khosrov, üçüncü baskı, 1993.
  • Attar Neyshabouri, Şiir Divanı, Ode 5.
  • Faiz Kashani, Mohammad Ibn Şah Morteza, Alam el-Yakin, Kum, Bidar Yayınları, 1418 AH.
  • Meclisi, Mohammad Bakir, Baharalanvar, Beyrut, el-vafa Institute Yayınları, 1404 AH.
  • Makarem Şirazi, Nasir, Tafsir Nomoneh, Tahran, İslam Kütüphanesi, 1995.