Sırat Köprüsü
Ölümden Kıyamete |
---|
İhtizar |
Ruhun Kabzedilmesi |
Ölümden Kabre |
Cenazeyi Teşyi Etmek |
Cenaze Namazı • Meyyit Guslü |
Tahnit • Kefen • Defin |
Telkin • Kabirde ilk gece |
Vahşet Namazı |
Münker ve Nekir • Kabir Suali |
Kabir azabı |
Berzah |
Sur üflenmesi |
Kıyamet • Ahiret |
Kıyamet Aşamaları |
Tetayür-u Kutub • Amel Defteri |
Mizan • Şefaat |
Sırat Köprüsü |
A'raf (Kıyamette) |
Çocuklar (Kıyamette) |
Cennet • Cehennem |
İlgili Konular |
Mead |
Günahların tekfiri |
Azrail |
Berzah vücudu |
Tecessüm-ü A'mal |
Reenkarnasyon |
Hulud/Ebedi kalış |
Kabir ziyareti |
Sırat (Arapça: الصراط), kıyamet günü herkesin üzerinden geçeceği cehennem üzerinde kurulu bir köprüdür. İslam kaynaklarına göre, bu güzergâhın durak ve istasyonları vardır. Bu durak ve istasyonlarda kişinin itikat ve amelleri denetlenerek, incelenir. Kişinin dünyadaki amelleri ile uyumlu olarak bazıları bu duraklardan hızlıca geçer ve bazıları ise, binlerce yıl orada tutulur. Bazıları da oradan düşer ve cehennemi boylar. Sıratın varlığına inanç, İslam dininin temel inançlarından sayılmaktadır.
Etimoloji
Kur’an-ı Kerim’deki “sırat”, “tarik” ve “sebil” sözcüklerinin birbirlerine çok yakın anlamları vardır. Genellikle her üçü de “yol” olarak tercüme edilmektedir. Rağıb İsfahani, bu üç sözcüğün temel farkını şu şekilde açıklamaktadır: “Sırat”, ana yol, otoyol ve açık yol[1]; “sebil” kolay yol, rahat ve düz yol; “tarik” ise, yalnızca yayaların hareket edebileceği yol demektir.[2]
Sırat Hakikati
Allame Tahrani “Mead Şinasi” kitabında şöyle yazmaktadır: “Sıratın anlamı, yol ve kat edilmesi ile bir yerden bir yere ulaşmak demektir. Ayrıca iki şeyin vasıta ve bağlayıcısı anlamına gelir. Allah, insaniyet makamına ulaşmak, istidatlar fiiliyatının ortaya çıkması ve Allah’a yakınlık ve likası için belli bir yol belirlemiştir. Sıratallah, Allah’a doğru bir yoldur. Allah’ın dışsal olarak mahal ve mekânı olmadığından, maksat, insan nefsinden Allah’ın marifetine bir yoldur. Beşer topluluğundan her bir bireyin iç ve batınından Allah’a doğru bir yol ve sebil vardır. O batıni yol, kıyamet günü cennete doğru bir köprü şeklinde mücessem olacaktır. Allah’a doğru en hızlı, en kısa ve en yakın yolu Masumlar (a.s) kat etmişlerdir. Bundan dolayı onlar “sıratı müstakim” olarak adlandırılmışlardır. İncelik açısından kılıçtan daha keskin ve kıldan daha ince bir yoldur.”[3]
Kur’an’da Sırat
“Sırat” sözcüğü Kur’an-ı Kerim’de farklı ayetlerde kırk beş defa tekrarlanmıştır. Tüm ayetlerde tekil olarak kullanılmıştır. Otuz iki ayette de “müstakim” sıfatı ile tavsif edilmiştir.[4]
Masumların (a.s) hadisleri esasına göre, sırat inancı Şia’nın temel itikatlarındandır.[5]
Ahiret yurdu, bu dünyaya tabi ve bu dünyanın bir aynası olduğundan, bu dünyadaki davranışlarla ameller arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Dolayısıyla insanın bu dünyada seçtiği yolun o yurtta bir karşılığı vardır. Gerçekte şu şekilde ifade edilebilir ki ahirette olan sırat ve yol, insanların bu dünyada kat ettikleri yol ve gidişata tabidir.
Tefsir kitaplarında ve hadislerde en çok bahsedilen “sırat”, Fatiha suresinin 6. ayeti olan şu ayettir: “İhdina's-Sırata’l-Mustakim”; “Bizleri doğru ve müstakim yola ilet.”
Sırat-ı Müstakim
Meşhur Allame Tahrani: Mahlûkların nefisleri sayısınca Allah’a giden yol vardır[Not 1] cümlesini naklettikten sonra, şöyle yazmaktadır: ‘Her varlığın kendisine özgü nefsaniyeti ile kendi batınından Allah’a doğru mahsus bir yol vardır; ancak sırat-ı müstakim yalnızca bir ve Allah’a yakınlık için en üstün yoldur. Sırat-ı müstakime yakınlıkları ölçüsünde olan farklı yolların, kişileri Allah’a ulaştırma gücü vardır.”[6]
Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinde ve hadislerde, “Sırat-ı Müstakim” için mısdak ve örnekler açıklanmıştır[7]:
- Allah’ı tanımaya ve marifetine götüren yol.[8]
- Hz. Resulullah (s.a.a)[9]
- Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s)[Not 2]
- Masum Ehlibeyt İmamları (a.s)[Not 3]
- Allah’ın dini[10]
- Hak Teâlâ’nın ibadetleri[11]
- Allah’la irtibat ve bağ[12]
Yalnızca bir tek “sırat-ı müstakim” olduğundan İmam Humeyni, tüm bu mısdak ve örneklerin cem edilerek, onların tümünün hakikatlerinin bir olduğunu açıklamak için şöyle yazmaktadır: “Sırat” sözcüğü insaniyet sıfatının aynısıdır; imam ve onun hidayeti, şeriat ve cehennem üzerine kurulan köprü tabirlerinin tamamı için kullanılması sahihtir. Zira bunların tamamı, cennet yolu, nur âleminin tariki ve Allah’a yakınlaşma vesilesidir.[13]
Sıratın Özellikleri
Ehlibeyt'ten (a.s) nakledilen bir çok hadiste, sırat, cehennem üzerine kurulmuş kılıçtan daha keskin ve kıldan daha ince olan bir köprüdür.[14] Cehennem, insanla cennet arasındadır ve herkes cehennem üzerine kurulmuş olan sırat köprüsünden geçmelidir. Bazıları şimşek gibi, bazıları hızla koşan at gibi, bazıları sürünerek ve bazıları da ona asılmış olarak ve ateşin temas ettiği bir şekilde ondan geçecektir.
Bazı alimler, sıratın kıldan daha ince olması hakkında şöyle yazmaktadır: Sırat, Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) siresi gibi kılıçtan daha keskin ve kıldan daha incedir. Şöyle ki Hz. Ali’nin (a.s) yaşamına dikkatlice bakacak olursak, başka bir ifadeyle onun yaşamı kıldan daha inceydi… onun adaleti takipçileri için bir örnek idi. Hadislerde sırat-ı müstakimin mısdak ve örneklerinden birisi Hz. Ali (a.s) olarak belirtilmiştir. İnsan, davranış, yaşam ve ahlakını onunla (a.s) tanzim etmelidir.[15]
Sıratın cehennemin içinden mi geçtiği, yoksa onun üzerinden geçen bir köprü mü olduğu tam olarak bilinmemektedir.[16]
Sırattaki Durak ve İstasyonlar
Sıratın zorluklarından birisi de akabelerdir. Başka bir ifade ile duraklar ve denetlemeğe tabii tutulacak yerlerdir. Şeyh Saduk (r.a) sıratın akabelerinden maksadın insanın dünyada riayet etmesi gereken farz ve haramlar olduğunu söylemiştir. Bu durak ve akabelerin her biri bu farz ve haramların adıyla anılmaktadır; eğer o farz ve haramda dünyada eksiklik ve noksanlık gösterilmişse, her bir durakta bin yıl sorgu ve denetime tabii tutulacaktır. Eğer dünyada o farz ve harama doğru bir şekilde riayet etmişse, hızla bir sonraki durağa geçecek ve sonunda cennete ulaşacaktır.
Sırat Köprüsünde bulunan en önemli akabe ve duraklar şunlardan ibarettir[17]:
- Hz. Ali’nin (a.s) velayeti
- Emanete riayet etmek ve sıla-ı rahîm
- Mazlumun yardımına koşmak
- Namaz ve nasıl yerine getirildiği
- Geçimin nasıl sağlandığı ve malların nasıl harcandığı
- Hums
- Zekât
- Hac ve Umre
- Oruç
Sıratta İstikrar Faktörleri
Kur’an ayetleri ve hadislere göre, insanın sırat köprüsündeki istikrarına neden olan en önemli faktörler şunlardan ibarettir[18]:
|
Sırattan Geçecek İlk Kişi
Hadislere göre, sırattan ilk olarak Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hz. Ali (a.s) birlikte geçeceklerdir.[19]
Fars Dili ve Edebiyatında Sırat
“Sırat” sözcüğü Fars dili ve edebiyatında çokça geçmiştir. Hafız[20], Mevlana[21]-[22], Sadi[23], Attar[24], Senai[25], Feyz[26], Muhteşem Kaşani[27] ve başka çok sayıda şair “sırat” veya “sırat-ı müstakim” sözcüğünü kullanmış ve bundan dünya veya ahiret örneklerini kastetmişlerdir.
Kaynakça
- ↑ Müfredat, s. 230, “s-r-t” maddesi ve Bkz. İbn-i Manzur, Lisanu’l-Arab, c. 7, s. 13; el-Mizan, c. 1, s. 31; Hekim, Tefsir-i Sure-i Hamd, s. 219.
- ↑ Müfredat, s. 312, “t-r-k” maddesi.
- ↑ Mead Şinasi, c. 8, s. 46.
- ↑ Fatiha, 6, 7; Bakara, 142, 213; Al-i İmran, 51, 101; Maide, 16; Nisa, 68, 175; En’am, 39, 161, 153, 126, 87; A’raf, 86, 16; Yunus, 25; Hud, 56; İbrahim, 1; Hicr, 41; Nahl, 121, 76; Meryem, 43, 36; Taha, 135; Hacü 24, 54; Muminun, 73, 74; Nur, 46; Sebe, 6; Yasin, 66, 4, 61; Saffat, 23, 118; Sad, 22; Şura, 52, 53; Zuhruf, 41, 61, 64; Feth, 2, 20 ve Mülk, 22.
- ↑ Al-i Yasin ziyareti ve Sıfat-ı Şia rivayeti, s. 51 ve Bihar, c. 66, s. 9, h. 11.
- ↑ Mead Şinasi, c. 8, s. 17.
- ↑ Zeki Zade, Rabbani, Pol-i Sırat, s. 20.
- ↑ Maaniu’l-Ahbar, s. 32, babı mana-i sırat.
- ↑ Yasin, 1, 4.
- ↑ En’am, 161.
- ↑ Yasin, 62
- ↑ Al-i İmran, 101.
- ↑ Esraru’s-Salat, s. 396.
- ↑ Esraru’s-Salat, s. 396.
- ↑ İmam Humeyni, kırk hadis, s. 48.
- ↑ Mead Şinasi, c. 8, s. 28.
- ↑ Zeki Zade Rabbani, Pol-i Sırat, s. 53.
- ↑ Zeki Zade Rabbani, Pol-i Sırat, s. 78.
- ↑ Uyun-u Ahbari’r-Rıza, c. 2, s. 272, h. 63.
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ Ganjor Websitesi
- ↑ “اَلطُّرُقُ إلَی اللَهِ بِعَدَدِ أنْفاسِ الْخَلآئِق”
- ↑ Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar topluluğu! Bizi seven birisi ateşe girmez ve bize düşmanlık besleyen kimse de cennete girmez. Cenneti ve (cehennem) ateşini bölen benim. Cennet ve cehennem arasını ben taksim edeceğim; 'Bu sağdan cennete girsin ve bu soldan ateşe girsin' diye hitap edeceğim. Yine Kıyamet gününde cehenneme şöyle hitap edeceğim: 'Bu senin, bu da benim.' Sonunda tüm Şialarım, çakan yıldırımlar, şiddetli şimşekler, süratli kuşlar ve koşan atlar gibi Sırât üzerinden geçeceklerdir!” İkbalu’l-A’mal, c. 2, s. 258; Hadislerde iki sırattan bahsedilmiştir. Birisi dünyada ve diğeri ise, ahirettedir. Dünyadaki sırattan maksat, itaat edilmesi ve tabi olunması farz olan imamdır. Dolayısıyla bir kimsenin, imamı bu dünyada tanıması, onun hidayetine yol bulması ve onu takip etmesidir. İkinci sırat ise, ahirettir. Bu sırat ise, cehennem üzerine kurulu bir köprüdür. Her kim bu dünyada imamı tanımazsa, oradaki sıratta ayakları titreyecek ve cehennem ateşine düşecektir. Maaniu’l-Ahbar, s. 32.
- ↑ İmam Zeynel Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizler sırat-ı müstakimiz” ve yine İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bizler sırat-ı müstakimiz.” Maaniu’l-Ahbar, s. 35 ve Tefsir-i Nuru’s-Sakaleyn, c. 1, s. 21.
Bibliyografi
- Kur’an-ı Kerim.
- Zeki Zade Rabbani, Ali Rıza, Pol-i Sırat, İntişarat-ı Deyvan, Kum, 1386 h.ş.
- İmam Humeyni, Adabu’s-Salat, Müessese-i Neşr ve Tanzim-i Asar-ı İmam Humeyni, 1378 h.ş.
- Şeyh Saduk, el-Amuli, İslami kütüphane, 1362 h.ş.
- Seyyid Ali b. Musa b. Tavus, İkbalu’l-A’mal, Daru’l-Kutubu’l-İslami, Tahran, 1367 h.ş.
- Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, Müessese-i Vefa, Beyrut, 1404 h.k.
- Taberi, Beşaretu’l-Mustafa, Haydariye kütüphanesi, Necef, 1383 h.k.
- Muhammed b. Hasan b. Furuğ Saffar, Besairu’d-Derecat, Ayetullah Necefi Mer’aşi kütüphanesi, Kum, 1404 h.k.
- İbn-i Asakir, Tarih-i Medine Demeşk, Diraset ve Tahkik: Ali Şiri, Daru’l-Fikr, Beyrut, 1415 h.k.
- Şeyh Saduk, et-Tevhid, Seyyid Haşim Hüseyin Tahrani baskısı, Kum.
- Sevabu’l-A’mal, İntişarat-ı Şerif Razi Kum, 1364 h.ş.
- el-Hisal, iki cilt, Camiu Müderrisin, Kum, 1403 h.k.
- Seyyid Ali b. Musa b. Tavus, Cemalu’l-Usbu, Razi, Kum.
- İmam Humeyni, Cihadı Ekber, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, dokuzuncu baskı, 1378 h.ş.
- İmam Humeyni, Kırk Hadis, Müessese-i Tanzim ve Neşr-i Asar-ı İmam Humeyni, yirminci baskı, 1378 h.ş.
- Muhammed b. Cerir Taberi, Delailu’l-İmamet, Daru Zehair lil-Matbuat, Kum.
- Ahmed b. Abdullah Taberi, Zehairu’l-Ukba fi Menakibi Zevi’l-Kurba, Neşr-i Mektebet Kudsi Mısır, 1356 h.k.
- Allame Hilli, er-Risalet es-Sadiye, tahkik: Abdulhüseyin Muhammed Ali Bakkal, Neşr-i Kitabhane Umumi Ayetullah Necefi Meraşi, birinci baskı, 1410 h.k.
- Şeyh Saduk, Safatu’ş-Şia, Âlemi, Tahran.
- İbn-i Ebi Cumhur İhsai, Avaliu’l-Leali, Seyyidi Şüheda yayınları, Kum, 1405.
- Şeyh Saduk, İlelu’ş-Şerai, İntişarat-ı Daveri, Kum.
- Uyun-u Ahbari’r-Rıza, İntişarat-ı Cihan, 1378 h.k.
- Şeyh Saduk, Fezailu’l-Eşhuru’s-Selaset, tahkik: Mirza Gulamrıza Arifiyan, Neşri Daru’l-Hüccet el-Beyza Daru Resulu’l-Ekrem, ikinci baskı, 1412 h.k.
- Seyyid Ali Ekber Kureyşi, Kamus-u Kur’an, İntişarat-ı Daru’l-Kutubu’l-İslami, altıncı baskı, 1371 h.ş.
- Sikatu’l-İslam Kuleyni, el-Kâfi, Daru’l-Kutubu’l-İslami, Tahran, 1365 h.ş.
- Cafer b. Muhammed Kavleviye, Kamilu’l-Ziyaret, tahkik: Şeyh Cevad el-Kayyumi, Müessese-i Neşru’l-Fukaha, birinci baskı, 1417 h.k.
- Allame Hilli Hasan b. Yusuf, Keşfu’l-Yakin, Müessese-i Vezaret-i Ferheng ve İrşad, 1411 h.k.
- Ali Muttaki b. Hisamuddin el-Hindi, Kenzu’l-Ummal fi Süneni’l-Ekval ve’l-Efal, Müessese-i Risalet, Beyrut, 1409 h.k.
- İbn-i Manzur, Lisanu’l-Arab, birinci baskı, 1405 h.k.
- Muhammed b. Ahmed b. Hasan b. Şazan el-Kummi, Miete Menkibe fi Fezail ve Menakib-i Emiru’l-Muminin ve’l-Eimmeti min Vuldihi (a.s), Medrese-i İmam Medhi, birinci baskı, 1407 h.k.
- Hasan b. Süleyman Hilli, Muhtasar-ı Besairu’d-Derecat, Menşuarat-ı Haydariye, Necef, birinci baskı, 1370 h.k.
- Ahmed b. Muhammed b. Hali Berki, el-Mahasin, Daru’l-Kutubu’l-İslami, Kum, 1371 h.k.
- Ahmet b. Hambel, Müsnedi Ahmed, İntişarat-ı Daru’l-Maarif, Mısır, m. 1980.
- Şeyh Saduk, Maaniu’l-Ahbar, Camiu Müderrisin, Kum, 1361 h.ş.
- Men la Yahzuruhu’l-Fakih, Camiu Müderrisin, Kum, 1413 h.ş.
- Muhammed Fuad Abdulbaki, el-Mu’cemu’l-Mufehres li-Elfazi’l-Kur’ani’l-Kerim, Müessese A’lemi lil-Matbuat Beyrut, birinci baskı, 1420 h.k.
- Süleyman b. Ahmed Et-Tabarani, el-Mu’cemu’l-Kebri, tahkik: Hamdi Abdulmecid es-Selefi, Neşr-i Mektebet İbn-i Teymiye El-Kahire, ikinci baskı.
- Süleyman b. Ahmet et-Tabarani, el-Mu’cemu’l-Evsat, tahkik: İbrahim el-Hüseyni, Neşr-i Daru’l-Harameyn.
- Ali b. Ebi Bekir el-Heysemi, Mecmeu’z-Zevaid ve Menbau’l-Fevaid, Mektebet Kudsi, bil-Kahire, Beyrut.
- Şeyh Fahrettin Tureyhi, Mecmeu’l-Bahreyn.
- Şeyh Abbas Kummi, Menazilu’l-Ahiret, İntişarat-ı Ensari, ikinci baskı, 1377 h.ş.
- İbn-i Esir, en-Nihayet fi Garibi’l-Hadis, İsmailiyan, Kum, dördüncü baskı, 1364 h.ş.